Jump to content

Dr. Karl Nowotny (öte dünyadan mesajlar)


nevermore

Önerilen Mesajlar

Dr. Karl Nowotny kimdir önce onu yazayım;

 

Dr. Karl Nowotny, (1895-1965) Viyana Üniversitesi’nde psikiyatri ve nöroloji dersleri veren bir profesörmüş Birçok bilimsel makale de yayınlayan konusunda uzman saygı gören de bir kişi ..ölümünden birkaç ay sonra Ölmeden önce de beraber çalıştığı medyum Grete kanalıyla ruhsal mesajları vermeye başlar Mesajlarında açık ve basit bir dille öte alem hakkında bilgiler vermekte, dünyada yaşayanlara sağlıklı bir hayat felsefesi için öğütlerde bulunmaktadır..

Daha sonra tüm bu seanslar bir kitap haline getirilmiş ve 3 cilt olmuş . önemli gelen başlıkları aşağıda paylaşıyorum..

KALITIM VE ENKARNASYON

Ruh anlamında kalıtım söz konusu değildir. Beden annenin bir parçasıdır, onu geliştiren tohum nedeniyle babanın da bir parçasıdır. Ana babayla arasında benzerlik bulunması akla yakındır ve doğrulanmıştır. Birçok organik rahatsızlık doğumla birlikte intikal etmiştir, bilinmese de hiç şüphesiz bunlar bedende mevcuttur. Ruh başka bir konudur. İlahi yasa gereğince yaşayan ruh, bedene enkarne olurken tamamıyla yabancı bir unsur gibi ona girer. Bu olay evrenin sonsuz yasalarına tabidir, en son detayına kadar tüm olaylar böyle tertiplenmiştir. Ruh, daha fazla evrimleşmesi için kendine temel gereksinimlerini sağlayacak belirli bir çevreye, bir önceki ana babasından bağımsız olarak tohumlanır.

Yeni enkarne olmuş bir ruh ana babanın yolunu izlemek zorunda kaldığında, uygun temel gereksinimler orada mevcut olduğu için özellikle o aileye doğmuş demektir, çocuk sadece mevcut olan prensipleri izleyecektir. Çoğu zaman ileri bir ruh mütevazi ve yoksul koşullar içinde dünyaya gelir, amaç eksik kalan arınmanın deneyimini yaşamak ya da ilerlemiş düzeyiyle ana babanın evrimine ve gelişimine yardımcı olmaktır. Hiçbir ruh varlığı diğerlerinden fazlasına katlanmak ya da fazlasını başarmak zorunda değildir. Ayrıca tüm ruhsal varlıklar aynı hızla evrimleşmezler, çünkü bunu yapmaya zorlanmazlar. Her varlık istek ve iradesi doğrultusunda kendine sunulan fırsatlardan yararlanıp yararlanmamakta serbesttir.

Yeri gelmişken şunu da belirtmekte yarar var. Bir ruh dünyadan ayrıldıktan sonra kayıtları kontrol eden, övgüler yağdıran, cezalandıran ya da intikam alan bir Tanrı yoktur. Çünkü her eylem ortaya çıkabilecek sonuçları kendi içinde taşımaktadır. Bir insanın, yaşamı süresince ya da dünyayı terk ettikten hemen sonra kötü bir eylemin, bir suçun bedelini ödemesi önemli değildir, çünkü hiç kimse kötü bir eylemin sonuçlarından kaçamaz. Hayatta dikkat çekmemiş, etkili olmamış gibi görünen iyi eylemler de aynı şekilde ödüllendirilir. Telafi yasası budur. İnsanlar şunu anlamalıdırlar ki bir insanın hak etmediği halde daha iyi maddi koşullarda yaşaması, diğerinin iyilik uğruna sabahtan akşama kadar köleler gibi çalışan bir zavallı olması adaletsizlik değildir. Fizik dünyada böyle bir yaşamın sebepleri geçmiş hayatlarda aranmalıdır, çünkü dünyaya geri dönen her ruh varlığı yaptıklarını kendi iradesiyle yapmakta, yani buna zorlanmamaktadır.

Bu konuları daha üstün bir bakış açısından düşünmek gerekir. Dünya malı kullanılmak ve rahat etmek için verilmiştir, abartılması yanlıştır, bundan özenle kaçınmak gerekir. Her şeye sırt çevirip sadece öte alem için hazırlanmak da aynı derecede yanlıştır. İnsanların sandığı kadar zor olmayan bir orta yol bulunabilir.

 

RUHLA BEDENİ BAĞLAYAN UNSUR CAN - IŞIMA RUH GRUBUNU BELİRLER

 

Canın ruhtan gelen irade uyarısını (impuls) organlara naklettiğini söylemiştik. Bu nakil işlemi, insan bedeninin en mükemmel organı olan sinir sistemi vasıtasıyla gerçekleşir. Sinir sisteminin merkezi ise beyindedir, her türlü faaliyet oradan idare edilir. Tıpta bu durum çok iyi bilinmekte, ama beynin canın yardımı olmaksızın sinir sistemini kullanamayacağı bilinmemektedir.

Ruh, iradesi yoluyla, can da duygusal hayatın ifadesi yoluyla tezahür eder. His sadece duyarlılık değil genel bir algılamadır. İradenin cana nakli elektriksel ya da manyetik bir akım gibidir. Aracı rolünü oynamak her zaman cana aittir, mantal isteğin yerine getirilip getirilmeyeceği, bunun nasıl yapılacağı onun takdirine bırakılmıştır. Ruh olmasa insan organlarını çalıştıramaz, çünkü can emir almamaktadır. Aynı şekilde cansız bir beden hayat belirtisi gösteremez, çünkü ruhla bedeni bağlayan güç eksiktir. Aslında böyle bir durum söz konusu olamaz, çünkü ruh ve can ayrılmaz bir şekilde birbirlerine bağlıdır

.

Buna rağmen can ve ruhun farklı evrim yolları izlemiş olmaları mümkündür. Çok olgun bir ruh varlığının, aynı derecede evrimleşmiş bir canla birlikte olması şart değildir. Çok sık rastlanan bu farklılıklar insanların tek yönlü gelişmesine yol açar, ya aşırı duyarlı ya da duygusuz olurlar, oysa zihni yetenekleri çok gelişmiştir. Gelişimini denetlemek, ruhuyla canını eşit derecede beslemek her insanın görevidir, ama bu çoğu insanın başaramadığı zor bir iştir. Eninde sonunda olgunlaşarak Yaradan’ın istediği gibi dengeli bir kişiliğe, yani ideal forma kavuşacaklardır. Hasta birine yardım etmek isteyen doktor, ruhla can arasındaki bu dengesizliği fark etmek zorundadır.

Hiç şüphesiz, ister dünyada isterse öte alemde olsun bir insanı tüm özellikleriyle tanımak bizim için kolaydır. Burada her ruhun kendi aurası vardır, auradan hangi evrim düzeyine kadar ilerlediği, hangi ruhsal varlıklar grubuna ait olduğu kesinlikle bellidir. Bizler dünya insanlarının auralarını da görebiliriz, dünyada yaşayan bazı kimseler de bu beceriye sahiptir. Burada hiçbir ruh varlığı dünyada olduğu gibi kendini gizleyemez, aurasından hemen tanınır. Ruhsal varlık gruplarına örnek olarak sanatçıları ve bilim adamlarını verebilirim, ama dünyada bilim adamı diye bilinenlerin hepsi bu gruba dahil değildir. Onların pek çoğu, dünyada kendilerinden çok geride olan kişilerin burada önlerine geçtiğini görerek hayretler içinde kalırlar. Hiç şaşmaz bir ölçü bunu belirler, örneğin bilim adamlarının başlarının çevresinde yeşil bir parıltı vardır, dışa doğru bu renk daha açık bir hal alarak azalır. Renk açık yeşil ve parlaksa evrim düzeyi yüksek demektir. Sadece dünya ilmine saplanıp kalmış, gerçeklerden uzak bilim adamları ise çoğu kere başlarının çevresinde gri renkli bir bulut taşırlar.

Bilinmesi gereken önemli bir nokta da, her insanın dünyaya veda edip bu aleme geçerken tüm dert ve sıkıntılarını, tüm yanlış düşüncelerini birlikte getirdiğidir. Bu tür insanların doğruyu bulmaları öte alemdeki tavır ve inançlarına bağlıdır, bu da biraz zaman alır. İlerlemek ya da yardıma ihtiyacı olan ruhlara hizmet etmek ruhsal bir güç gerektirir.

ÖTE ALEMDEN GELEN ETKİLER

Öte alemden gelen etkiler çok çeşitli olabilir. Şunu unutmayınız ki her bireyin yanında iyi bir ruhsal rehber vardır. Bu rehber kişinin spiritüel olgunluğuna uygun bir varlıktır, onun düşüncelerine yön vermeye ve doğru yolu göstermeye çalışır. Rehberlere dilediğiniz adı verebilirsiniz, bazıları koruyucu melek der, bazıları vicdan ya da vicdanın sesi der. Gözeten, koruyan, yol gösteren, nasıl davranacağımız hakkında öğüt veren her zaman ruhsal rehberdir.

İnsanın yanında sadece ruhsal rehberi bulunmaz, çoğu zaman çevresinde daha başka ruh varlıkları da vardır. Bunlar şefkat ya da sevgilerinden veya başka sebepler yüzünden madde dünyasından ayrılmak istemezler. Öte yandan dünyada var olmanın değerini ya da değersizliğini bilecek kadar olgunlaşmamış, mutluluğun maddi zevk, seks ve servetten geçtiğine inanmış pek çok varlık vardır. Ölümlerinden çok sonra bile bu tür insanlar dünyaya bağlanır, maddi dünyadan ayrıldıklarına inanmak istemezler. Dünyasal servetlerini elde tutamamaları, kimsenin onlara kulak asmaması, tutkularını tatmin edememeleri onlara büyük acı verir. Can sağlığı iyi durumda olan sağlam iradeli varlıklarla pek bağlantı kurmazlar, en fazla onları bir süre rahatsız eder, ama üzerlerinde hakimiyet kuramazlar. En çok tehlikede olanlar henüz kendi içinde bütünlük kazanamamış zayıf karakterli insanlardır. Bu tür insanlar parazit ruhlara direnç göstermekten uzaktırlar. Aslında bu parazit varlıklar da yardıma muhtaçtır, ama canları doğruya yönelme gücünden yoksundur.

Parazit ruhlar tarafından taciz edilen zavallı insanları psişik tedaviyle kurtarmak mümkündür. Ama psişik bilimin genel kabul görmesi için daha yıllara ihtiyaç var. Zamanı geldiğinde psikolojide müthiş bir devrim yaşanacak ve insan hayatının hedefi şimdikinden epeyce farklı bir şekilde ele alınıp incelenecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

RUHSAL EVRİMDE ZAMAN HESABI

İnsan gücünün sınırlarını tanımaya çalışmak bireysel psikolojide büyük öneme sahiptir. Bu sınırlar genel kurallara göre belirlenemez, çünkü hepsi kişiselleşmiştir. Az çok etkisi olan tüm faktörleri göz önüne almak gerekir. Sonuçlar kuramın ve uygulama yolunun doğruluğunu gösterir, ama sebep sonuç ilişkisinin yorumlanması farklı bir konudur. Çeşitli hareketlerimizin sebeplerinin, hatırlamadığımız ve hakkında yargıya varamayacağımız bir zamandan kaynaklandığına hiçbir bilim adamını inandıramazsınız. Büyük bilgelikle düzenlenmiş bir sistemdir bu, çünkü bir insanın geçmiş hayatlarının tümünün incelenmesi onun yararına olmazdı, incelenebilseydi kafası çok karışırdı. Şimdilik, insanoğlunun dünyaya gelirken belirlenmiş bir programa uygun yetenekleri beraberinde getirdiğini bilmekle yetinelim. Ancak bu yeteneklerin hiçbir şekilde atalarından miras kalmadığına da dikkat çekelim.

Bir iyi insan, bin kötü insandan daha değerlidir. Aslında her insanın içinde gizli bir iyilik vardır, ama onu uyandırmayı bilmek gerekir. Bu öte alemde bulunan bizler için çok kolaydır, insanların ışımalarından onların içsel değerlerini ve ruhsal olgunluklarını tam olarak görürüz. Böylece uyarıcı gücün tam olarak nereye uygulanacağını da biliriz. Öte alemle iletişim bilimin bir parçası haline geldiğinde, bu ışımayı kaydedecek makineler üretmek mümkün olacaktır. O zaman bilim adamları bu kayıtları inceleyerek doğru değerlendirmeler yapabileceklerdir. Işımanın şiddetine, belki de rengine göre her bireyin evrimini tamamlaması için neye gereksinim duyduğu anlaşılacaktır. Öyle bir zaman gelecek ki büyük hatalar, iğrenç suçlar ta en başından engellenebilecektir. O zaman insanoğlu en yüce değerleri maddi başarıda aramayacak, barışa ve gerçek özgürlüğe uygun davranışlarla dünyadaki yaşantısının hakkını verecektir.

Biz öte alemde zaman birimleriyle düşünmeyiz. Burada güneş hiç batmaz, bizler zaman kavramına sahip değiliz. Tek bildiğimiz bazı ruh varlıklarının birkaç yüzyıl sonra dünyaya geri döndükleri. Aslında bu aralıklar da değişkendir, tamamen bireyin iradesine bağlıdır, ne zaman ve niçin dünyaya döneceğine kendisi karar verir, çünkü seçim özgürlüğüne sahiptir. Bizler için bir yıl gayet kısa bir andır, çünkü yüksek bir düzeyde sonsuz zamanı görmekteyiz. Onu dünya zamanıyla ölçemezsiniz, bize göre ruhun ölümsüz oluşu, zamanın da ölümsüz ve sonsuz oluşunun kanıtıdır. Buna rağmen evrim yolunda bir hayli ilerlemiş bizler bile bizi bekleyen her şeyi bilemeyiz. Ruhsal evrimde sadece ileri gidiş olduğunu bilmek çok önemlidir. İnsanoğlu aslında zavallı, vasat bir varlıktır, ilahi anlamda mükemmelliğe ulaşıncaya dek daha uzun bir süre öyle kalacaktır!

KENDİNİ EĞİTME VE RUHSAL REHBERLER

Hayata yanlış bir bakış, hoş olmayan sonuçlar doğurup ilerlemeyi engelleyebilir. Çoğu kimse ruhsal evrim hakkında düşünmeyi istemez. Bu tür insanlar dünyada sadece bir kez yaşadıklarına inanmışlardır, öte alemdeki belirsiz bir hayat hakkında düşünüp tasalanmayı sadece gereksiz değil aynı zamanda uygunsuz bulur, dünya nimetlerinin tadını çıkarmaya bakarlar. Bunlar kelimenin tam anlamıyla materyalisttirler, zaten dünyaya var oluşun doruğu saydıkları için dönmek istemişlerdir.

Evrimi hedef alan bir programla dünyaya gelen, ama materyalist çevreleri yüzünden doğru yolu bulamayan insanlar için durum farklıdır. Bu çelişkiden dolayı ıstırap çekerler, hedeflerine erişip erişemeyecekleri iradelerinin gücüne ve ruh hallerine bağlıdır. İyi niyetlerle ve ruhsal evrim arzusuyla dünyaya gelen bir varlık, çevresinin kendine empoze ettiği görüşün beklentilerine uygun düşmediğini hemen keşfedecek ya da şüphe içinde kalacaktır. Maddeyi her yönden ölçüp biçecek, sonunda birlikte getirdiği hayat planına uygun bir çıkış yolu arayacaktır. Şunu unutmayınız ki kişinin kendi ruhsal standardını değerlendirmesine imkan yoktur, ayrıca insanlar aynı evrim düzeyinde değildir, birbirlerinden çok farklı ruhsal standartlara sahiptirler.

Öyleyse insan kendi hakkında doğru bir fikir edindiğini, davranışlarını doğru şekilde yargıladığını nasıl bilecek? Herkesin bir vicdanı vardır, içindeki o ses güvenebileceği bir yol göstericidir. Bu bilgi her insanın hayatında giderek büyüyen bir önem kazanmalıdır. “Sakin bir vicdan gök gürültüsü altında uyur” sözü boş laf değildir. Gerçekten de öyledir, insanın vicdan dediği rehber ruhsal varlığıdır, yani ruhudur. Herkesin yanı başında bir rehber varlık bulunur, içtenlik ve iyiniyetle sorulduğunda daima doğru cevabı verecektir. Öte alemde bu iş daha kolaydır, çünkü varlık orada rehberlerini ve yardımcılarını görür, ama yine de onlara güvenmek ya da önerilerini yerine getirmek kendi kararına bırakılmıştır. Kendini eğitmek demek, pozitif güçlere iman eden, ama negatif olan her şeyi reddeden sağlam bir irade demektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇAĞRININ İLAHİ ANLAMI

İlahi çağrı, bizim bile göremediğimiz spiritüel yüceliklerden gönderilen bir lütuftur. Temel özelliği belli bir alanda özel yeteneklerdir, ama tüm insanlığın hizmetine sunulacak yetenekler. Bunlar hiçbir zaman güç kazanma tutkusunu körükleyen konuları kapsamaz. İlahi çağrıda yüksek bir olgunluğa sahip olmak şart değildir, genel akışın üstündeki bir düzeye çıkanlara, ama hala yolun başında olanlara ihsan edilebilir

.

Tüm büyük keşifler dünya ötesi alemlerden gelmektedir. Hiç kimse kendine yol gösteren yüce rehberi olmadan yeni bir şey keşfedecek durumda değildir. Mucitler nadiren şöhret ve servet sahibi olabilmişlerdir. Onlar başarının sadece kendilerinden gelmediğinin pekala farkındaydılar, yüce hayat felsefeleri icatlarını bir çıkar aracı haline getirmelerini önlemiştir. İnsanlar çoğu zaman yoksulluk içinde ölen bu insanlara acıma eğilimindedirler, oysa durum hiç de öyle değildir, onlar daha yüksek bir düzeye evrimleşmişlerdir.

Büyük inisiyeler ve Mesihler sürekli yeryüzünde kalmazlar. İlahi Takdir’in doğru zamanın geldiğine karar vermesiyle dünyaya gönderilirler. Büyük müzisyenlerin seyrek aralıklarla inmeleri ayrı bir lütuftur. Mesihlerin öte alemin büyük önderleriyle bağlantı kurarak onlardan yardım almaları gibi, büyük besteciler de evrenin doğaüstü güçleriyle bağlantıdadır, insanlığa ilettikleri müziği yüce alemlerden alırlar. Bu sanatçılar çok üstün ruh yüceliklerinden gelen ışınlara uygun alıcılardır, gönderilen ışınların gücü o harika eserlerin yaratılmasını sağlar. Hepsi de kelimenin tam anlamıyla birer medyumdur ve ruhlarının evrim derecesine bağlı olarak alemlerin en güzel ses tonlarını kullanabilirler. İyi müzik dinlediklerinde insanlar giderek spiritüel olgunluk kazanır, sonsuz gücü olan müziğin alıcısı ve yaratıcısı olurlar.

Zihni ve ahlaki gelişme, müzikle icra edilen şarkı sanatından ve şiirle ifade edilen sözlerden doğar. Kalıcı sanat yaratabilen şair çoğu zaman medyumluğa yönelmiştir. Bu alemdeki şair mizacını daha önceki bir hayattan getirir, öte alemden de yardım alır. İsteğine ve ruhsal gelişimine göre öte alemdeki uygun bir düzeyden etkili ışınlar kendisine ulaşır. Artık iyi ve değerli olan şey hakkında daha yüce bir bakış açısından hüküm verilmelidir. Az sayıda insanın ilgisini çekip hayranlık uyandıran bir esere oranla, daha çok kimsenin hoşuna giden bir eser sadece bu nedenle bir sanat eseri sayılamaz.

 

DÜNYADA VE ÖTE ALEMDE AKRABALIK

Dünya yaşamında akrabalık fiziksel çoğalmanın sonucudur. Baba ve annenin de evlenme yoluyla akrabalık kurduğu kabul edilebilir ve uygarlık çerçevesi içinde bu kesinlikle gereklidir. Ama bu gerçek akrabalık değil evlilik yoluyla yakınlaşmadır. Sadece dünya yasaları kadın erkek arasında aile ilişkisi arar, sonsuz hayatı yöneten öte alem yasaları değil. Enkarnasyon ilahi yasalar uyarınca gerçekleşir, keyfi ya da rastgele bir olay değildir. Ana babalarla çocuklar arasında benzer zihinsel yeteneklerden, kişilik benzerliklerinden sıklıkla söz edilir. Buradan çıkan sonuç çocukların mizacının açıkça irsi olduğu, iyi kötü tüm huylarından ana babaların sorumlu olduğudur. Bu sonuca varmak belki doğaldır, ama asla doğru değildir.

Gerçek evlilik, sonsuz yasalara göre zaman içinde bir düalitenin (ikiz ruhun) birleşmesine izin verildiği ve planlandığı zaman gerçekleşir. Bu tür birleşmede hiçbir kriter yoktur. Demek ki, birbirinin kaderine yazılmış iki ruhsal varlık için özel spiritüel bir olgunluk şart değildir. Eğer böylesine yakın iki ruh dünya yaşamında birbirlerini bulmuşlarsa gerçekten iyi bir dost, karı koca veya baba oğul şeklinde birleşmeleri mümkündür. Aralarındaki bağ daima uyumlu olacak, çevrelerindeki insanlar bu uyumu hissedeceklerdir. Her iki ruh da bunu tam anlamıyla hissetmeyebilir, dünyadaki yaşamın büyük sırrı işte budur!

İkiz ruhların dünyasal birliğine büyük eprövler de (deneyim) katılmış olabilir. Biri diğerinin görevini yerine getirmesine ve ruhsal evrimini gerçekleştirmesine yardım edebilir. Dünyasal anlamda fikir ayrılığı ve eşit olmayan standartlar bazen gelişmeyi ve huzuru bozuyor gibi görünse de, ikiz ruhlar hiçbir zaman eşlerinin gelişmesini engellemeyeceklerdir. Yeryüzündeki kavramlarla öte alemdekileri karşılaştırmak hiç de kolay değildir. Öte alemdeki her ruhsal varlık ikiz ruhunun nerede bulunduğunu tespit edecek durumda değildir. Eğer bir kimseye kozmik eşini bulma izni verilmişse bu özel bir lütuf sayılır. O zaman evrim hızlanır ve birlikte doğru yolu bulmalarına izin verilen ruhlar iki kat güçlenirler.

İkizlerine kavuşmalarına izin verilen yücelmiş ruhlar inanılmaz derecede evrimleşirler. Daha az evrimleşmiş canlar ve ruhlar da kendi ikizleriyle birleşebilirler. Ama bu lutfa layık olmadıklarını gösterecek bir şey yaptıkları takdirde yeniden ayrılacaklardır. Uyum için iyiniyet olmadığı, dünya malı edinme hırsı baskın çıktığı takdirde yine ayrılacaklardır. Öte alemde olacak olan da bunun aynıdır.

DÜNYA İLE ÖTE ALEMİN KIYASI

Biz öte alemde gelişmemizi sürdürebilmek için dünyadaki gibi yiyip içmeye ve bakıma ihtiyaç duymayız. Gözle görülüp elle tutulmayan her şeyin sizce hayal veya gerçek dışı sayılması sağlıksız ve kısıtlayıcı bir tavırdır. Hayat okulu dünyayı terk etmekle sona ermez, dersler burada da kaldığı yerden devam eder!

Fizik bedenlerimiz olmasa da ışık bedenimizle tıpkı insanlar gibi göründüğümüzü söylemeliyim. Bunu kendi başımdan geçenleri anlatarak izah edeyim. Artık madde dünyasında yaşamadığımı kabullendikten sonra buraya geldim ve yüce bir varlık olan rehberim tarafından karşılandım. Bu alemde bedenlerimiz dünyadaki son haliyle değil, yaşlılık belirtileri ortadan kalktığı için daha genç görünür. Ben hayati enerjime tümüyle sahip olarak geldim, yani bunu sağlamak için zaman harcamadım. Tek engelim öte alemin varlığı konusundaki şüphelerimdi, rüya gördüğüme inandığım sürece öte alem mekanına giremiyordum. İşte o zaman bir alimler halkasına rastladım, dünyadakinin aksine burada çok içten ve sıcak karşılandım. Benden evvel bu aleme göçmüş meslektaşlarımı (doktorları) görüyor ve işitiyordum, ama konuşmalara katılamıyordum. Görme ve işitme derken bir konuşma organına sahip olduğumuz sanılmasın, biz konuşmaz ama düşünceleri okuruz. Bir süre sonra ben de tartışmalara katılmaya başladım.

Burdaki ve dünyadaki toplumsal çalışma arasındaki fark şu. Burada bencillikten uzak gerçek ekip çalışması yapılıyor, dünyada ise başkalarına üstünlük sağlama dürtüsü ağır basıyor. Elbette bu evrime zarar veriyor ve nice yeteneklerin, nice dehaların insanlık adına büyük kazançlar elde etmesini engelliyor. Burada her şey kesin kurallara göre düzenlenmiş, örneğin zamanı gelmeden dünyaya bilgi aktarmaya izin verilmiyor. İnsan dünyada ne kadar evrimleşmişse, burada gireceği halkanın düzeyi de o kadar yüksek oluyor. Bilgi ve eğitimin burada bir rolü yok. Halkanın düzeyini kişiliğin gelişme derecesi ve tezahürü belirliyor. İnsanın dünyada nerede hizmet gördüğü de bir önem taşımıyor, çünkü burada ruhsal evrim için hazırlanan görevler karşısına çıkıyor.

 

 

 

2.ve 3. ciltlerdeki ilginç başlıkları da ilerleyen zamanlarda ekliyeceğim..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Okudukça eklicem okadar çok ki , nasıl bi ruhsa sürekli anlatmış :D

 

Yanlız birinci bölümdeki OBSESYON ile ilgili paragraflar çok ilginç ;

Öte alemden gelen etkiler çok çeşitli olabilir. Şunu unutmayınız ki her bireyin yanında iyi bir ruhsal rehber vardır. Bu rehber kişinin spiritüel olgunluğuna uygun bir varlıktır, onun düşüncelerine yön vermeye ve doğru yolu göstermeye çalışır. Rehberlere dilediğiniz adı verebilirsiniz, bazıları koruyucu melek der, bazıları vicdan ya da vicdanın sesi der. Gözeten, koruyan, yol gösteren, nasıl davranacağımız hakkında öğüt veren her zaman ruhsal rehberdir.

İnsanın yanında sadece ruhsal rehberi bulunmaz, çoğu zaman çevresinde daha başka ruh varlıkları da vardır. Bunlar şefkat ya da sevgilerinden veya başka sebepler yüzünden madde dünyasından ayrılmak istemezler. Öte yandan dünyada var olmanın değerini ya da değersizliğini bilecek kadar olgunlaşmamış, mutluluğun maddi zevk, seks ve servetten geçtiğine inanmış pek çok varlık vardır. Ölümlerinden çok sonra bile bu tür insanlar dünyaya bağlanır, maddi dünyadan ayrıldıklarına inanmak istemezler. Dünyasal servetlerini elde tutamamaları, kimsenin onlara kulak asmaması, tutkularını tatmin edememeleri onlara büyük acı verir. Can sağlığı iyi durumda olan sağlam iradeli varlıklarla pek bağlantı kurmazlar, en fazla onları bir süre rahatsız eder, ama üzerlerinde hakimiyet kuramazlar. En çok tehlikede olanlar henüz kendi içinde bütünlük kazanamamış zayıf karakterli insanlardır. Bu tür insanlar parazit ruhlara direnç göstermekten uzaktırlar. Aslında bu parazit varlıklar da yardıma muhtaçtır, ama canları doğruya yönelme gücünden yoksundur.

Parazit ruhlar tarafından taciz edilen zavallı insanları psişik tedaviyle kurtarmak mümkündür. Ama psişik bilimin genel kabul görmesi için daha yıllara ihtiyaç var. Zamanı geldiğinde psikolojide müthiş bir devrim yaşanacak ve insan hayatının hedefi şimdikinden epeyce farklı bir şekilde ele alınıp incelenecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KADER İLE İLGİLİ ,

 

Kader her zaman insanlara verebileceğini tam olarak veremeyebilir. Tanrının koyduğu yasalara göre ya bize iyi ve güzel gelen ya da zor gelen gerçekleşecektir. Kader, dünya yaşamı için insana bir temel olarak hazırlanır. İnsan da özgür iradesiyle ya dünya nimetlerinden yararlanmayı ya da ıstırap çekerek güçlükleri yenip spiritüel yolda olgunlaşmayı seçer.

İnsanın kaderinden kaçamayacağı söylenir, bu çok tekrarlanan bir laftır, ama boş bir laftır, yanlıştır! Eğer birbirini izleyen enkarnasyonlarda yaşamın seyrini hiçbir şekilde etkilemeden yaşıyor olsaydık hayatımızın ilginç bir yanı kalmazdı. Ama kaçınılmaz olanı da ıskalayamazsınız, maddi değerlere fazla bağlanmış bir insanın başka bir enkarnasyonda gerçek ihtiyaçlarını öğrenmek için belki de çok yoksul bir hayat yaşaması gerekecektir. Önceki hayatlardan birinin yoksul koşulları da, zenginlikleri de kaderde hesaba katılmıştır, bunlar ruh varlığının evrim yolunda üzerinde çalışacağı temeli belirler.

Bir insan dünya hayatında son derece zengin olabilir, ama servetini uygun şekilde kullanmayı bilmezse zenginlik ona pek fayda sağlamaz. Çünkü güçlük, sefalet ve hastalıklarla dolu bir hayatı şükranla demeyelim de asil ve kişilikli bir şekilde yaşayan kimseye oranla onun evrimi daha yavaş olacaktır. Pek çok kişi kara bahtından dolayı mutsuzdur, ancak manevi olgunluğa ulaştıktan sonra yaşadığı güçlüklerin değerini anlar. Ne yazık ki sadece zenginliğin mutluluk getirdiği kanaati hala yaygın durumdadır. Varlıklı kişi, maddi değerleri mütevazi imkanlara sahip kişiye oranla daha çok önemsediği sürece paranın kölesi olmaya devam edecek ve yüce değerlere sırt çevirecektir.

Dünya hayatındaki şanlar şerefler ve etkileyici mevkiler hiçbir şekilde ruhsal olgunlukla eşdeğer değildir. Ruhsal evrim düzeyinin dünyadaki entelektüel düzeyle aynı şey olmadığını da belirtelim. Evrim ruhsal varlığın olgunlaşmasıdır ve kalıcıdır, her şeyi kucaklayan sevgi ve bilgiyle aklın uzlaşmasıdır. Büyük bilim adamlarını, sanatçıları ve politikacıları gözünüzün önüne getirin, olgunluk kriterlerine kaçının sahip olduğunu düşünün, onlara pek azı sahiptir. Çoğu kendini maddi başarılarla sınırlamıştır, oysa tek yönlü bir hayat hastalık belirtisidir, günün birinde canın görevlerini unutmasına sebep olur. Zekanın aşırı gelişmesi, genellikle canın ihmale uğramasına ve sonunda ortaya bir dengesizlik çıkmasına yol açar. Çünkü zeka candan daha çabuk gelişir, bu durumdaki bir insan entelektüel aktivitesini duygusal hayatına uygun hale getirmek zorundadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

şu obsesyon olayından çok çekiniyorum.bu yaz meditasyona başlamıştım sonra kafamın içinde sesler duymaya başladım.kendi iç sesim değil daha farklı resmen biri kafamın içinde 2 kez ismimi haykırdı ,birinde kitap okuyordum birinde de yeni yatmıştım ha birde sevmediğim bir lakabım vardır o haykırılmıştı yine aynı şekilde.bu nedir ne değildir bilemedim ya deliriyorum ya da bir şey benle dalga geçiyor:blink:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kafanın içinde istem dışı yankılanan sesler böyle birşeyin belirtisiyse ben uçtum o zaman. Çünkü sessiz ve rahat bir ortam olursa, ki genellikle uyumaya çalışırken olur, ben sürkli tanıdık ve ya yabancı seslerin anlamsız cümlelerini duyarım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

doktorun medyumu tüm bunları uydurmuş olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum.çünkü öte alemden bu dünyaya böylesine ayrıntılı bilgi verilmesine izin verileceğini sanmıyorum.ayrıca sürekli bir gelişim ve yükselişten bahsediliyor.bu yükselişin bir sonu yok mu? insan en sonunda tanrı mı olacak?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir düşünelim,muhasebeci mehmet efendi her sabah işe gidiyor akşama kadar bir sürü evrak işleriyle uğraşıyor.bir an önce mesai bitsede eve gitsem diye düşünüyor.ayrıca alacağı maaşın bu ayda yetmeyeceğini yine kredi kartına yükleneceğini düşünüyor.emekliliğine daha 5 yıl var.kirada oturuyor,üniversitede iki çocuğu okuyor.tüm bunları ve geleceğini düşünürken akşam ediyor.yarında bundan farklı bir gün olmuyor.tek istediği kendini ve ailesini rahat ettirmek.bunun için yıllardır var gücüyle çalışıyor.ama artık kalbi eskisi kadar güçlü değil,arasıra tekliyor.ona her an gidebileceğinin işaretini veriyor.ve emekli olmasına bir hafta kala mehmet efendinin kalbi son kez atıyor.artık mehmet efendi ötealemde.herşeyi geride bırakmış.faturalar,borçlar,iş güç,gelecek kaygısı,aile güvenliği,herşey.

peki mehmet efendi bu sıkıcı hayatı niye yaşadı? bu yaşamı onun yükselişine nasıl bir katkı sağlayacak?hayatı boyunca boşuna mı çırpındı durdu?ötealemde onun kendisi ve ailesi için onurlu bir hayat sürme mücadelesinin bir mükafaatı varmı?

yoksa mehmet efendiye yazık mı oldu? şimdi mehmet efendi öte alemde geçmiş yaşamını düşünürken aslında herşeyin ne kadar anlamsız olduğunu algılayabiliyormu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Buna muhammedin bir sözü ile yanıt verebiliriz .

Hiç ölmeyecekmiş dünya için , yarın ölecekmiş gibi ahiret için yaşa .

Bu söz hangi sisteme inanırsanız inanın, ruhsal tekamülün ve maddesel hayatın dengede tutulması gerektiğini anlatıyor bence

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet , 2. ciltten önemli başlıkları aktarmaya devam ediyorum ;

 

 

RUHSAL VARLIKLARIN AMAÇSIZ DOLAŞMASI

 

Dünyayı terk edip öte aleme geçen bir varlığın, bedensiz alemde doğru yolu bulacak ve kendini idare edecek kadar bilgili olması çok nadir rastlanan bir şeydir. Öte aleme giren cahil ve hazırlıksız varlık, dilini ve adetlerini bilmediği yabancı bir ülkeye gelmiş insana benzer. Nereye gideceği, ne yapacağı hakkında hiçbir fikri olmadan kendine yardım edecek, tavsiyelerde bulunacak birine rastlamayı ümit ederek amaçsızca dolaşır durur.

Tıpkı dünyada olduğu gibi burada da dolaşıp durmanın sonsuz varyasyonları vardır. Ama koşullar dünyada alıştığı koşullardan o kadar farklıdır ki gelen varlık başlangıçta sistemi kavrayamaz. Oysa gelişmiş ruhsal varlıklar burada akıl almaz bir düzenin varlığını hemen fark ederler. Kabul etmeliyim ki insanın başlangıçta kendini içinde bulduğu koşullar çok şaşırtıcıdır, ölüm öyle kolayca kabul edilebilir bir geçiş olmadığı için işler daha da karışır. Herkes bu hali fark edeceğine inanmıştır, ama fark edemez. Öyle dolaşıp durmaktansa kendini güvende hissedeceği dünyaya bir an evvel dönmeye çalışır. (Sayfa: 158-162)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ENKARNASYONUN İŞLEYİŞİ

 

Ruhsal varlığın ana rahminde gelişmediğini, çocuğun ana babasından kalıtım yoluyla gelmediğini unutmayalım. Ruh, kendi olgunluk düzeyinde ayrı bir varlık (antite) olarak ana rahminde gelişmesini tamamlayan bedene girer. Bir yetişkinde, hatta yeni doğmuş bir çocukta her hareket beyin tarafından yönlendirilir, başka bir deyişle her hareket ruhsal varlık ve candan gelen bir emirdir. Ana rahmindeki hareketler reflekstir, anneden gelen uyarılar bu refleksleri meydana getirir, hepsi istem dışıdır, hiçbir zaman şuurlu bir ifade şekli değildir. Bunu anlamak kolaydır, embriyo halindeki çocuk rahim içinde serbestçe hareket edemez, bir kordonla annesine bağlıdır, gelişmesi için gerekli tüm gıdayı bu yolla alır. Kordon kesildiği anda kaybolan enerjiyi yerine koyacak bir vasıta bulunmadığı için beden ölüme mahkumdur. Ruhsal varlığın dünya hayatına girişi enkarnasyon anındadır.

Gümüş kordonun kopması ve maddenin tutsaklığından kurtulan ruhsal varlığın dünyadan ayrılmasıyla, öte alemde çocuğun doğumuna benzer bir işlem tekrarlanır. Spiritüel “kordon” kozmosun sonsuz enerjileriyle bağlantı halindedir, ruhsal varlık bedenden kopunca dünya hayatının tüm anılarını yitirir, ama sadece hafızası ve elde ettiği olgunluk hali kendisinde kalır.

Tıp bilimi bu önemli temelden, yani ruhsal varlığın enkarne oluşundan yola çıkmalıdır. Çocuk doğarken hiçbir annenin bu enkarnasyon olayını izleyemeyeceği açıktır. Çocuğun ilk çığlığıyla birlikte canlı olduğu anlaşılır, ruhsal varlık böylece bedenin organlarını kullanabileceğini, barınacağı yerin hakimiyetini ele geçirdiğini gösterir. Elbette öte alemde kendisine tanınan özgürlükle kıyaslandığında yeni mekanı gayet sınırlıdır.

Öte alemde güven ve mutluluk vardır, varlık orada enerjilerini faydalı işlere harcayarak ruhunu temizler. Gelişmenin devam ettirilmesi isteniyorsa, yücelerden dünyaya dönme kararı verilinceye kadar dünya zamanıyla çok uzun bir süre geçecektir. Bu düzeydeki her ruh dünyada kendini nelerin beklediğini bilmektedir. Ama öte alemdeki sonsuz var oluşla kıyaslandığında dünyada geçireceği zaman o kadar kısadır ki, gönülden arzu ettiği evrim yolunda çalışabilmek için bu fırsatı sevinç ve şükranla kabul eder. (Sayfa: 162-166)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DÜŞÜNCE NAKLİ – MATERYALİZASYON VE TELEKİNEZİ

 

Düşüncenin yaydığı etki fiziksel enerjilerin etkisinden farklıdır, ayrıca madde temelinde elde edilmiş güçlerden kaynaklanmaz. Sadece spiritüel, görünmez ve kontrol edilemez şekillerde tezahür eder. Bilim düşünceleri fiziksel biçimde kaydedebileceği noktaya henüz gelememiştir. Düşünceler elle tutulamayan esrarlı ışınlardır, sadece söz konusu süjeye etki ederler. Bu olay düşünce nakli diye bilinir. Düşünceleriyle bağlantı kuran insanların auraları birbirine ne kadar çok benziyorsa nakil o kadar iyi gerçekleşir.

Düşük evrim düzeyindeki varlıklar değersiz düşüncelere karşı yükselmiş olanlardan daha fazla ilgi duyarlar. Geri düzeyli düşünceler ne kadar şiddetli olursa, benzer evrim düzeyindeki ruhsal varlıkları o kadar güçlü şekilde kendine cezbeder. Bu varlıklar maddeyle ilişki kurmak için düşük düzeyli düşüncelerin gücünden yararlanırlar.

Şimdi ülkenin birinde pek çok insanın yaşam koşullarından hoşnut olmadığını, savaş veya ihtilal yoluyla bunları düzeltmeyi düşündüklerini varsayalım. Çoğu zaman halkı uyandırmalarına ve bir harekat planı yapmalarına gerek kalmaz, çünkü başkaldırma kendiliğinden derhal huzursuzluğa dönüşür ve en uzak bölgelere kadar yayılır. Genel kanı, böyle bir girişimin dikkatlice planlanarak bir takım kişiler tarafından tüm ülkeye yayıldığı yolundadır. Oysa gerçek şöyledir: Öte alemin düşük spiritüel enerjileri kendilerine uygun düşünceler tarafından cezbedilmiş, sonra huzursuz halkla ittifak kurulmuş, böylece kinlerini ve kana susamışlıklarını tatmin etme fırsatı bulmuşlardır. Bu yüzden herkesin kötümser düşüncelerine karşı koyması, evrene sadece saf ve iyi düşünceler göndermesi önemlidir. Çünkü pozitif düşünceler insanların olgunlaşmasını isteyen ve kendilerini insanlıkla özdeşleştiren iyi enerjileri cezbederler. Dünyada olup bitenler ne insanların hatalarından, ne de güç kazanma hırslarından kaynaklanır, aslında öte alemin iyi ve kötü ruhsal varlıkları arasındaki mücadeleden başka bir şey değildir. Bu görünmez güçlerin kötü etkilerine karşı koymak, onları durdurmak ve geri çevirmek elinizdedir. Ama insan zihni bu kadar çok negatif düşünce, intikam duygusu, güç kazanma hırsı ve kötü niyetle dolu olduğu sürece evrenin negatif güçleri uğursuz faaliyetlerini sürdüreceklerdir.

Materyalizasyon (cisimleşme) fenomeni çok iyi bilinmektedir. Bu olay öte alemden fizik aleme geçişe örnek olarak verilir, oysa öte alemde buna çok geri düzeyli bir olay gözüyle bakılmaktadır. Oradan bakıldığında materyalizasyon halka açık bir gösteriye benzetilebilir, öyle bir gösteri ki varlığın kişisel arzusunu tatmin etmekten başka işe yaramaz. Bu tür olaylar ölümden sonra hayat olduğunun çarpıcı bir kanıtıdır, ama ruhsal anlamda bu gösteriyi izleyen insanlara bir şey katmaz, onların spiritüel olgunluğunu değerlendirme standardı da olamaz. Sinirsel enerjisini korumak isteyen kişiler bu tür gösterilerden uzak durmalıdır.

Savaşta genç yaştaki oğullarını yitiren aileler, bazen hiçbir neden yokken ölen oğullarının resminin duvardan düştüğüne şahit olurlar. Peri masalı denerek bu tür olayların üzerinde pek durulmamıştır. Oysa olaydan o ailelere teselli verecek sonuçlar çıkarılabilir, çünkü ölmüş oğulları o anda oradadır, sevdiği kişilerin dikkatini çekmek istemektedir! Bu cisimleri hareket ettirme (telekinezi) olayına bir örnektir. (Sayfa: 181-184)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aşağıdaki bölümler çok ilginç , bir çok soruya cevap veriyor , tabi saçma bulanlarda olacaktır . Eğer hiç bir seans da bulunmadıysanız , yada gerçek anlamda bedensiz bir varlıkla temasa geçmediyseniz tüm bunlar , ya imkansızdır , ya fenomendir.

Spritüel konularla ilgilenen kişiler için mantıklı cevaplar gelebilir ;

 

 

MEDYUMSAL BAĞLANTILARIN İYİ VE KÖTÜ SONUÇLARI

 

Ruhsal alemle karşılaştığınızda düşüncelerinizin kelimelere dökülmesi önemli değildir. Biz öte alemdekiler tüm düşüncelerinizi okuyabiliriz, bu yüzden arzu ve amaçlarınızın neler olduğunu kesinlikle biliriz. Bunu ancak düşüncelerinizden etkilenirsek ya da bizim hakkımızda iyi veya kötü düşündüğünüzü görürsek yaparız. Bu durumlarda nasıl tepki verdiğimizi görseniz şaşar kalırdınız, çünkü yüksek alemlerde sadece pozitif reaksiyonlar vardır. Bu demektir ki, size göre koşullar endişe verici ya da üzücü olsa bile bizim canımız asla sıkılmaz. Zihninizdeki her düşünceyi okuyabildiğimiz için bağışlamayı ve anlayış göstermeyi öğrendik. Zahmetimize değeceğine inansak düşünce akışınızı daha iyi hale getirmeye de çalışırız.

Şunu iyi bilmelisiniz ki ruhsal varlıkların tümü iyi kalpli değildir. Birçoğu nefretini, huzursuzluğunu, kötü niyetini dördüncü boyuta taşımıştır. Değişmeye, kötülük yerine iyiliği hakim kılmaya hiç niyetleri yoktur. Nefretlerini ifade etmeye konsantre olur, bunu dünyadaki insanlar kanalıyla yapabileceklerine inanırlar, çünkü bu insanlar ruhlarının dalga boyuna uygundur, onlar kanalıyla bir kere daha kendilerini göstermeleri ve isteklerini yerine getirmeleri mümkün olur. Obsede olan insanın ille de kötü veya kriminal (suça eğilimli) davranışlara yönlendirilmesi gerekmez, ruhsal varlıkların onlara sımsıkı sarılmaları, sinir sistemlerini yıpratmaları, kendi çıkarlarına alet etmeleri, inanılmaz karışıklık ve zararlara sebep olmaları yeterlidir.

Öte yandan, kendi dalga boyunuzdaki ruhsal ikizinizi bulmak sadece bir istek meselesi değildir. Sonsuz yasalara göre ilahi izin gerekir, insanın aracılığı olmaksızın gerçekleşen ilahi izin! İşte o zaman bu alemle öte alem arasında veya hala ayrı olan ruhlar arasında en saf şekliyle spiritüel bağlantı kurulabilir. (Sayfa: 196-200)

 

 

FARKLI AMAÇLARI OLAN BAĞLANTILAR

 

Beyninizi kullanma zahmetine katlanmadan önlerine koyduğunuz sorulara ruhsal varlıkların yanıt vermeye yetkili olduğunu düşünmemelisiniz. Biz ancak irade gücüyle doğru yolu bulmak için gayret gösterdiğinde size gizlice yardım edebiliriz. Uzun süre boşuna gayret ettikten sonra probleminiz veya göreviniz için doğru bir çözüm olduğunu aniden fark etmeniz hepinizin başına sıkça gelen bir şeydir. Probleme özellikle konsantre olmadığınız bir anda birdenbire aklınıza bir çözüm gelir, kelimenin tam anlamıyla yanıt sanki beyninizin içine düşüverir! Hayata ve görevlerine karşı doğru bir yaklaşıma sahip olduğu takdirde herkes bu yardımı talep edebilir.

İstenilen veya korkulan bir olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği asla sorulamayacak bir sorudur, çünkü yanıt mutlaka doğru çıkmayabilir. Bir ruhsal varlık bile göz önüne alınacak tüm unsurları bilemez, aslında gelecekten haber vermek yasaktır. Ayrıca ruhsal varlıkların yanılmaz olmaları da gerekmez. Ruhsal bir varlığın yetenekleri, bir önceki hayatından ve evrimleştiği ortamdan edindiği bilgeliğe bağlıdır.

Ruhsal varlığın spiritüel olgunluğuyla, enkarne hayatta sebat ve çalışmasıyla gösterdiği mental evrim arasındaki farkı bilmek çok zordur, sizin ikincisine bakışınız sanırım daha kolay olabilir. Bu yüzden öte alemdeki büyük bir düşünce adamı, genellikle son enkarnasyonunda akademik çalışma alanında hiçbir zaman aktif olmamış bir varlıktır. İnsan genellikle belli bir görevi yerine getirmek veya geçmiş hayatların birinde yapmayı ihmal ettiği bir davranışı telafi etmek için dünyada özel bir hayat tarzı seçer. Her şeye rağmen bilgili bir ruh olma özelliği devam eder, aurası da gelmiş olduğu düzeyin kanıtıdır. (Sayfa: 205-209)

 

RUHSAL VARLIKLARIN DİKKAT ÇEKME YOLLARI

Geri ruhsal varlıklarla, uyuşturucu bağımlılarıyla, intihar etmiş olanlarla bağlantı kurulmamalı, zararlı etkileri düşünülerek bağlantı kabul edilmemelidir. Ne yazık ki insanlık ruhsal varlıkların mevcudiyetinden ve onların çeşitli yollarla dikkatleri kendi üzerlerine çektiklerinden hala şüphe ediyor. Bazı düşünürler bunun farkındalar, ama kabul edecek cesareti gösteremiyorlar. Madde aleminden ayrıldıktan hemen sonra neredeyse her ruhsal varlık hala insan olma arzusu duyar, bilgisizliğinden ve dünyaya bağlılığından ötürü kendine yardım ve destek arar.

Ben de başlangıçta ne yapacağımı bilmiyordum, kendimi şaşkın ve terkedilmiş hissediyordum. İyi olduğumun farkındaydım, ama bulunduğum yeri beğenmiyordum. Yanıma sokulmaya çalışan ruhsal varlıkları o andaki ruh halimle hoş karşılamadığımı anladım. Dostlarımla iletişim kurmayı çok istiyordum, gürültü yaparak dikkati üzerime çekmeyi denedim. Görülmüyor, işitilmiyor olmayı bir türlü anlayamıyordum. Eşyaları hareket ettirerek, devirerek zorla dikkat çekme imkanı vardır. Spiritüel yardımcılarımın bunu yapmama izin vermediğini, isteklerimi saygılı bir şekilde geçiştirdiğini fark ettiğim anda başka hedeflere yönelmem ve nereye ait olduğumu öğrenmem gerektiğini anladım. Zor kullanmak bana yakışmazdı, bu iyice açıklığa kavuştuğunda önümde inanılmaz güzellikte bir yol açıldı.

Birkaç medyumla bağlantı kurmaya çalıştığımı itiraf etmeliyim, ama sadece Budapeşte’de Bertha sözlerimi açık seçik tekrarlayabildi. İyi otomatik yazı medyumları daha güvenilir oluyorlar. Eğer medyum kendi düşüncelerini yazıya dökmeye kalkışırsa düşünce nakli anında kesilir, düşünce akışı engellendiği anda kalemin hareketi de durur. Dürüst bir medyum bu durumda asla devam etmeye çalışmaz, zaten el yazısında da bir hayli farklılıklar görülür

Fizik terimlerle ifade edecek olursak ruhsal varlıklar ışınlardan ibarettir. Bu ışınlar en üst düzeyde yoğunlaştığı zaman materyalizasyon denilen olay gerçekleşir. İnsanlar bu fenomeni o kadar olağanüstü bulurlar ki diğer olguların hepsinin üstünde bir değer verirler, bu bir hatadır. Materyalizasyon aslında enerji ve düşünce konsantrasyonundan ibarettir. Bize göre maddeye inmek alçalmaktır, yüksek spiritüel bölgelere ve gerçek ilahi aleme doğru evrimleşmek değildir. Buna itiraz edebilir ve diyebilirsiniz ki en seçkin ruhsal varlıklar bu şekilde tezahür etmişlerdir. Tamamen yanıldığınızı söylemem gerekiyor, hiçbir yükselmiş ruh bu şekilde insan formuna girmez, bu tür deneyimler için saf ruhsal ışınların kullanılmasına izin vermez. Önemsiz bir varlık materyalize olmak istiyorsa ya da bu yolla dünyaya dönebileceğini düşünüyorsa, sevgi, itibar veya korku uyandıracak bir tarzda görünme hevesine kapılabilir. Bu konuda haklı olduğuma kimse inanmak istemeyecektir, çünkü insanlar sansasyon meraklısıdır! Bir spiritüel toplulukta böyle bir olaya şahit olursanız, materyalize varlıktan yayılan radyasyonun odanın içindeki her şeyi etkileyeceğini hesaba katmalısınız. Böyle bir olaydan sonra havada garip bir kokunun kaldığı da bilinir, hatta şeytan yokladı denir! Kısa bir süre sonra materyalize olan ışın beden çöker ve bitkin bir halde madde dünyasına sırt çevirir. (Sayfa: 209-213)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...