theangelofdeath Oluşturma zamanı: Nisan 2, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 2, 2010 http://bipolarblast.files.wordpress.com/2009/10/placebo.jpg Dr. Zubieta hastasının birazdan kendini daha iyi hissedeceğinden çok emin. "Ona acısını dindirecek bir iğne yapalım", dedi bir yandan saçını okşarken. Ama ağrı kesici verilmeden önce Nörolog Jon Kar Zubieta hastasına kendini nasıl hissettiği hakkında kapsamlı sorular sordu. Hasta Michigan Üniversitesi Kliniğinde emin ellerdeydi. IV'ün doğru olarak verildiğinden emin olmak üzere bir hemşire hazırdı ve yan odadaki teknisyenler kalp atışından kan basıncına kadar tüm verileri izlemek üzere monitörlerinin başındaydılar. Geriye sayım başlıyor ve şeffaf bir sıvı IV'den geçerek hastanın damarına akıyor. Hasta gözlerini kapıyor ve soru:"Ağrısı azalacak mı?" Tıbben, umut yok gibi çünkü verilen bir ağrı kesici değil. Hastanın vücuduna akan sadece tuz içeren bir sıvı. Hasta bu deneyde tamamen habersiz olduğu önemli bir rol oynuyor. Araştırmacıların üzerinde çalıştıkları konu "Plasebo Etkisi". Neden hastalar ilaç aldıklarını düşündüklerinde gerçekten daha iyi hissetmeye başlıyorlar? Neden hasta kişiler genellikle aldıkları gerçek ilaç olmadığı halde iyileşebiliyorlar? Bu sorulara cevap bulmak Dr. Zubieta'nın ana amacı. Kliniğindeki hasta aslında tamamen sağlıklı ve deneylere katılması için kendisiyle birkaç yüz dolara anlaşma yapılmış bir denek. Deneğe, yeni bir ağrı kesicinin ön denemelerinde kullanılacağı söylenmiş. Ağrı kesicinin etkisini ölçmek üzere deneğin çene adalelerinde iğneler yardımıyla hafif bir ağrı yaratılmış. Şimdi bu ağrı 4 dakikalık zaman aralıklarıyla verilen tuzlu su ile "iyileştirilmeye çalışılıyor. Zubieta ve çalışma arkadaşları da bu arada hastanın beyninde olup bitenleri inceliyorlar. Bir EEG aygıtı yardımıyla vücudun doğal ağrı kesicilerinin ve endorfinlerinin beynin alıcıları ile nasıl bağlantı oluşturduğunu inceliyorlar. Öyle görünüyor ki, telkinin gücü beyinde biyokimyasal cevaplar oluşturuyor. "Beklenti vucütta gerçek değişimlere neden oluyor", diyor Zubieta. Turin Üniversitesinden Fabrizio Benedetti de telkinin gücü üzerinde çalışıyor. O ve arkadaşları Parkinson hastalığına yakalanmış kimseleri tedavi etmişler. Normalde bu hastalığın kurbanlarının beyinlerinin bazı bölümlerinde nöron faaliyetlerinde belirgin bir artış gözlemleniyor. Bu da ellerin titremesine neden oluyor. Benedetti de hastalarına tuzlu bir sıvı veriyor ancak bunun çok etkili yeni bir ilaç olduğunu söylüyor. Bu hastalar o derecede ikna oluyorlar ki, beyinlerindeki artmış nöron faaliyetinde dikkat çekici bir düşüş oluyor. Sonuç olarak da, ellerin titremesi kesiliyor. Bu deneylerde edilen bulgular bir takım sonuçlara varmayı mümkün kılıyor. Vücudun kendini iyi etme mekanizması var ve bu mekanizma tıbbi ya da psikolojik yollardan aktive edilebilir. Hasta insanların ilaç almalarından, ameliyat geçirmiş olmalarından ya da bir terapist ile görüşüp görüşmemelerinden bağımsız olarak imajinasyonun gücü ilaçların tetiklediklerine çok benzeyen bir takım mekanizmaları tetikliyor. Öyle görünüyor ki, plasebo etkisi tıptaki en önemli etkilerden biri olmaya aday. İkinci Dünya Savaşı sırasında morfin bittiğinde doktorlar hastalarına tuzlu su iğnesi yapıyorlardı. Morfin aldığını düşünen hastalar kısa süre içinde çok daha az acı hissediyorlardı. Bir başka deneyde sabah bulantılarından şikayet eden hamile kadınlara doktorların bu sıkıntıları gidereceği konusunda garanti verdikleri haplar verildi. Gerçekte bu ilaç kusmayı tetikleyen bir ilaçtı. Yine de kadınların büyük bir bölümü ilacı kullandıktan sonra çok daha iyi hissettiklerini ve midelerinin sakinleştiğini rapor etti. Plasebo etkisi ilaca üretiliş amacının tersine bir etki kazandırmıştı. Açıkça görülüyor ki, plasebo etkisi tüm tıp alanını kapsamakta. Bunun ne oranda olduğu ise tartışılıyor. Kardiyolog B. Olshansky'ye göre plasebo etkisi tüm tıbbi etkileri % 30 ile % 40' ına katkıda bulunuyor. Buna rağmen plasebo etkisi doktorlar arasında fazla popüler değil. Öncelikle yeni tıbbi yaklaşımlar plasebodan daha güçlü etkiler yaratabiliyor. Ayrıca kim ister ki başarısının hastanın imajinasyonuna bağlı olduğunu duymak. Essen Üniversitesi Tıp Psikolojisi bölümünden Manfred Shedlowski'nin belirttiğine göre yakın zamana dek doktorlar plasebo etkisi ile alay etmekteydiler. Ama artık görüyoruz ki, merkezi sinir sistemimizin bir stratejisi söz konusu olan. Bu etkinin sinir sisteminde biyoljik bir kaynağı var ve vücutta ölçülebilir değişimlere neden oluyor. Tabii araştırmaların tek nedeni merak değil. Psikolog ve doktorlar plasebo etkisinin hastalıkların iyileştirilmesinde kulanılıp kullanılamayacağını daha sık olarak sorgulamaktalar. Şimdilerde geleneksel homeopati ve akupunktur gibi tedaviler yeni bir ışık altında inceleniyor. Tedavi tıbbi acıdan bilimsel görünmese bile eğer vücudun doğal iyileşme gücünü aktive edebiliyorsa çok etkili olabiliyor. Eğer hastaya umut verilirse vucut daha iyi savaşıyor. Bilimsel açıdan merak uyandıran bir bşka konu da vücut ve ruhun rolü ve bunların insan doğasında ne şekilde bağlantı da olduğu... Düşünceler ve duygular vücuttaki fiziksel süreçleri etkiliyor. Ama bu ikisinin nasıl bir etkileşim içinde olduğu bir sır. Plasebo etkisi araştırmacılarının da ortaya çıkarttığı gibi umut ve güvenin vücudun kendi ağrı kesicilerini harekete geçirdiği ilk beyin bölgeleri belirlenmiş durumda. Zubieta'ya göre beynin söz konusu bölgeleri hastalık ve strese karşı mekanizmaları da harekete geçirebilecek güce sahip. Bu da bazı bilimsel olmayan yaklaşımları vücudu nasıl pozitif etkileyebildiğini açıklıyor. İşte bu gelişmler ışığında bir çok eski teorinin yeniden tozları alındı ve ikinci bir kez elden geçirilmeye başlandı. 10 yıl önce Elaine ve Arthur Saphiro pozitif düşüncenin iyileştirici güce dönüşebilme kapasitesinin kökenlerini evrimsel genetikte aramışlardı. Depresyon ve umutsuzluğu yararlı birşeye dönüştürmeyi başarabilenler genetik bir üstünlük elde ediyorlar. Garip olan ise şu: Araştırmacılar bu alanda gittikçe daha çok çalışmalarına rağmen, konunun tıbbi hayatta gittikçe daha az üstünde duruluyor olması. Araştırmalar gösteriyor ki, doktor hasta ilişkisi ortalama olarak 18 sn sürüyor. Bu da iyileşme duygularının uyanmasına zaman bırakmıyor. Hastalar muayene ediliyor ama hiç kimsenin onların ellerini tutacak zamanı yok. Gerçekte doktorlar negatif bir yorum ile hastaların umudunu da ortadan kaldırabiliyor. Buna da nosebo efekt adı veriliyor. 19.yy da doktorlar domatesin zehirli olduğunu iddia etmişti. Hemen arkasından yüzlerce kişi domates zehirlenmesi tedavisi için hastanelere akın etti. Ancak nosebo efekt daha da ileri gidebiliyor. Normalde insanlar ilaç almadan önce ekteki prospektüsü okumak zorunda. Ancak hastalar bu prospektüste yazılı olan yan etkileri hemen yaşamaya başlıyorlar. Kendini doğrulayan bir kehanet vakası diyebiliriz buna. Örneğin, beta blokerların yan etkileri hiç bir zaman doğrulanamadı ancak hastalar sık sık bunlardan şikayet etmekteler. Doktor, hasta ve ilaç ilişkisi oldukça karışık bir ilişki. Bir zamanlar örümcek ağları, yılanlar ilaç olaç olarak satılmaktaydı. İspanyol doktorlar sıtmaya karşı şarap ve kırmızı biber kürü yazarlardı. Eski Roma'da anne sütü kalp hastalıklarına karşı etkili kabul ediliyordu. Viktoria çağında hastalardan kan alınıyordu- çoğu da bu yüzden hayatlarını kaybetmişti. Ama yine de doktorlar, özellikle de en garip yöntemleri kullananlar saygı görüyordu. Shapiros bu durumu şöyle açıklıyor:" Doktorun kendisi plasebo etkisi sağlıyor." Bu bugün de doğruluğunu koruyor. 1950'lerde doktorlar angina pektoris hastalığını göğsü açıp belirli bir damarı tıkayarak tedavi ediyorlardı. Bu tıkama sayesinde kalbe daha fazla kan geleceği konusunda da hastalara garanti veriyorlardı. Gerçekten de, hastalar daha iyi hisediyordu ve bu operasyon kalp hastalıkları alanında bir standart haline gelmişti. Bugün de en sık rastlanan operasyonlardan biri plasebo etkisine dayanıyor gibi görünüyor. Genellikle diz eklemi harap olduğu zaman doktorlar ameliyat öneriyorlar. Diz kesilerek açılıyor, düzgün olmayan yüzeyler düzeltiliyor ve yaklaşık 10 lt su kullanılarak içerideki parçacıklar yıkanıyor. Huston'daki Veteran Affairs Tıp Merkezi'nin doktorlarından ortopedi cerrahı Bruce Moseley bu işlemin plasebo bir işleme göre daha etkili olup olmadığını merak etti. 180 hastayı gelişigüzel iki gruba ayırdı. Kimin hangi gruba ait olduğunu mühürlenmiş zarflardan, ameliyattan birkaç dakika önce öğrenmekteydi. Birinci gruba standart uygulama yapıldı. Plasebo grubundaki hastalar ise iğneyle sakinleştirildi, güçlü bir ağrı kesici verildi ve Moseley dizlerinde 3 adet küçük kesik yaptı. Bacağı oynattı ve asistanı kovalar dolusu su boşaltarak mümkün olduğunca gerçekçi bir ameliyat ortamı yaratmaya çalıştı. Tüm hastalar hastanede 1 gece geçirdikten sonra taburcu edildiler. Hiçbiri dizlerine ne olduğunu öğrenmedi. Birşey de farketmedi. İki yıl sonra hemen hemen hepsi müdaheleden memnundu ve büyük bir bölümü , ameliyat edilmiş ya da edilmemiş olmaktan bağımsız olarak, ağrılarının geçtiğini belirtiyordu. Moseley bu araştırmanın sonuçlarını New England Journal of Medicine'de yayınladı. Yine de sadece Almanya'da bu operasyonlardan yılda 190.000 adet yapılmakta. Plasebo etkisi elde etmek için oldukça pahalı bir yöntem. Hastalar tedaviye belirli kalıplar içinde cevap veriyorlar. Tedavi ne kadar çok ve uzun olursa plasebo etkisi de o kadar güçlü oluyor. Markalı ilaçlar jenerik ilaçlara göre daha etkili oluyor. Bir tabletten günde 4 adet almak, 2 adet almaya kıyasla daha etkili oluyor. Kapsül ne kadar büyükse etkisi o kadar güçlü oluyor. İğne ve operasyon, hapla tedaviye göre daha etkili oluyor. Plasebo etkisi araştırmaları devam ettikçe tıp üzerinde daha fazla etki yaratmaya devam edecek. Klinik görüşmeler yakında daha farklı organize edilecek. Hastaları ile konuşmaya zaman ayıran doktorlar daha iyi sonuçlar elde edecek. Kalp uzmanı Dr. Olshansky'nin Journal of American College of Cardiology'de yeni yayınlanan makalesine göre tüm tedavi uzmanları hastalarının nörobiyolojisini doğrudan etkilediklerini kabul etmek zorundalar. Soğuk, duyarsız, mesafeli bir doktor nasebo etkisi yaratır. Diğer yandan, gerçek paylaşım sadece tıbbi bir tedaviden daha değerli olabilir. Jorg Blech'in haberinden çeviren Emel Bilal Kaynak : Openskies, Ekim 2007 http://djoreilly.files.wordpress.com/2009/02/placebo_mainimage_zoom.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aLgoRmoRTiSs Yanıtlama zamanı: Nisan 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 2, 2010 hastalık hastası hastalar var özellikle 50 yaş üstü kadınlar doktorlar etkisiz ilaçlar veriyolar her derdime derman oldu doktor bey oğlum diye geziyolar teyzeciklerimiz düşünce ilaçlardan daha etkili olabiliyor bazen... keşke her soruna çözüm olarak kullanılabilse... teşekkürler konu için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Nisan 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 2, 2010 iyileşmenin temel kuralı, iyileşeceğine inanmak o zaman.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.