bedel Oluşturma zamanı: Mart 17, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 17, 2007 Yaşam, kimi şeyleri, "üzerinde düşünmeğe değmeyecek kadar basit" gibi gösterir bize. Oysa Yaşam: "Üzerinde düşünmeğe değmeyecek kadar basit gözüken birçok şeyin toplamıdır." GİRİŞ: Günlük hayat rutininde bazı şeyleri hiç sorgulamadan yaparız. Asıl yapmamız gereken birçok şeyi ise sorgulayıp durur ama bir türlü yapmayız. Bu yazı dizisinde: günlük hayatta gerçekten işe yarayan, kullanışlı ve temin etmesi hiç de zor ya da pahalı olmayan, okuyunca ve kullanınca hak vereceğiniz, gerçekten harika öneriler sunacağım. Hayatımızda kendimiz için iyi olan şeyleri uygulamanın sırası, şimdi değilse ne zaman? KOLTUKALTI DEODORANI: Koltukaltı deodoranımız mı bitti; markete gidince alınacaklar listesine yazar ve gidince de alırız. Belki, en fazla, markasına kokusuna filan dikkat ederiz; Başka? Koltuklatımızdaki deri, vücudun en ince deri bölgelerinden biri olmakla kalmaz, aynı zamanda vücuttan ter ve buharlaşma yardımıyla birçok şeyin dışarı çıktığı özel bir yol'dur. Bu yol, dışarı olduğu kadar içeri doğru da aynı şekilde işler. Yâni burası, vücudunuzun içine açılan bir yol'dur aynı zamanda. Eğer koltukaltınızı zaman zaman tüylerden arındırıyorsanız, oradaki minik çıkıntılar dikkatinizi çekmiştir. İşte bu çıkıntılar, vücuttaki dolaşım sistemine açılan çok özel kapılardır. Bu kapılardan birşeyler dışarı atılabildiği gibi, birşeyler de buradan içeri girebilir ve dolaşıma dahil olabilir. Vücudumuzda dolaşıma bu kadar doğrudan açılan pek az yol vardır. Şimdi şu soruyu cevaplayın: Bu direkt yoldan içeriye bir sürü zararlı maddeyi pompalamak ve/veya yararlı dolaşımı engelleyip de onları tamamen tıkamak ister miydiniz? Dehşete kapıldınız değil mi? Ama merak etmeyin, bunu halletmenin alternatif, çok özel ve güzel bir yolu var. Üstelik, öyle çokça para harcamağa ve bolc zahmete girmeğe filan da hiç gerek yok; çünkü, önerimiz: GÜZEL, KOLAY, KULLANIŞLI, DOĞAL ve TEMİZ. Bu çok özel koku giderici madde, büyük olasılıkla mutfağınızda bir yerlerde duruyor olmalı; hemen arayın... İsmi: Karbonat! Yalnızca "sodyum bikarbonat" olan eski tip karbonatı da yeni tip hamur kabartma tozlarını da kullanabilirsiniz. Neticede içinde en fazla şunlar vardır: "sodyum asit pirofosfat, sodyum bikarbonat, mısır nişastası". Zaten bunu pastaya katıp yiyoruz değil mi? KULLANMA YÖNTEMİ: Pakedi açıp içinden parmak uçlarınıza birazcık dökün. Elinizi diğer taraftaki koltukaltı'nıza hafifçe vurarak deodoranımızın oraya yerleşmesini sağlayın. (Bastırıp yaymayın, ya da ovalamayın. Yalnızca yüzünüzü süngerle pudralarmış gibi yapın) Aynı işlemi diğer koltukaltınıza da tekrarlayın. ALTERNATİF TAŞIMA ve MUHAFAZA ETME: Normal olarak, bu paketler, yanımızda taşımak ya da muhafaza etmek için çok kullanışsızdır. Dökülür saçılır, nemlenir vs. Hem, bu iş için, her zaman elinizi kullanmak istemeyebilirsiniz: Eski bir kapaklı ve temiz süngerli pudra kutusunu tercih edebilirsiniz. Ya da daha iyisi: küçük ve yumuşak bir fırça içeren başka bir ürünün kutusu da kullanılabilir. Burada da önemli olan: deo'muzu bulaştırdığımız fırçayı koltuklatımıza boya yapar gibi yukarı aşağı, sağa sola *sürmeyip*; toz alır gibi, çaprazlamasına tutarak "pıt pıt" diye vurarak kullanmak daha iyi olacaktır. ÖNERİLER: Bu uygulamadan önce, koltukaltınızı ılık bir suyla temizleyip, yünlü bir havlu yardımıyla kurulanmış (sürtmeden / havluyu hafifçe üzerine bastırıp suyu çekmesini sağlayıp) koltukaltına uygulamak daha iyi olacaktır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bedel Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 BEDAVA DETOX (AYAK BANYOSU): Ayaklarımız gün boyu yorulur, delirtir bizi kimi zaman. Eve gelince ayaklarımızı rahat ettirmek isteriz ama ayakkabılar ayaktan çıktıktan bir süre sonra unuturuz onları... Ayaklarımız, yaşamımız boyunca bizi taşıma görevini yerine getirir. Zaman zaman şişer, zaman zaman isyan eder. Çoğumuz onları, kokusu rahatsız etmesin diye yıkayıp, dinlensin diye de uzatmaktan başka fazlaca bir şey yapmayız. Kimimiz göze güzel gözüksün diye ayak tırnaklarını boyar ya da törpüler... Ama ayakların gerçekten istediği bu mu? Dışı cilalı içi kof bir alet işe yarar mı? En azından belli bir zamana dek ben de sizin gibiydim. Sonra harika birşeyler öğrendim. Zahmeti fazla olmayan, ama ayaklarımın çok sevdiği/bayıldığı birşeyler! Deniz, ayaklara çok iyi gelir. Bilhassa açık denizlerdeki su, ayaklar için harika bir banyodur. Ne var ki, senenin yalnızca 3 ayı Yaz mevsimi var ve Deniz suyu yalnızca belli bir dönemde ayak banyosu için uygun bir sıcaklıkta bulunuyor. Aynı zamanda evimizin açık denizlere yakın bir yerlerde(!) olması gerekiyor ki bu banyoyu yapabilelim. Peki geri kalan zamanda ne olacak? Eğer imkanınız varsa, yaz aylarında, açık denize bakan koylarda ya da teknede haftanın 3 günü ayaklarınıza çeyrek ila yarım saat arasında banyo yaptırabilirsiniz. Fakat bu size çok pahalı gelebilir (ki zaten önerim de bu kadar pahalı ve zor bir şey değil). Evimizde bunu gerçekleştirmek için bize gereken yalnızca bir paket deniz tuzu (çarşıdan temin edilebilir) ve Ayaklarımızın içine sığacağı bir leğen ve ayak bileklerimize kadar çıkacak sıcak (ama ayağımızı yakmayacak derecede) su... (Eğer suyun sıcaklığını ölçebilecek bir dereceniz varsa: kaynayıp, 42~45 derece civarına kadar ılıtılmış su iyidir.) 20 dakika civarında ayaklarımızı bu suda tutmak, ayaklarımızın dinlenmesine, kendine gelmesine ve doğal olarak koku hücrelerinin temizlenip ayak derisinin çeşitli zararlılardan ayıklanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, vücuttaki toksik bileşenlerin de bu banyo esnasında 20 dakikalık kan çevrimi süresince vücuttan atılacağını söylemekte özellikle fayda var. (Evet, Bir nev'i Bedava detox!) Unutmayın, yalnızca deniz tuzu; ayak banyonuzun içine (şimdilik) başka bir şey koymayın. KULLANILIŞI: Suyu kaynatın. Suyu ocaktan indirdikten sonra bir miktar (Yarım su bardağı iyi bir ölçü olabilir) deniz tuzunu suya ilave edin. İyice karıştırarak tuzun erimesini sağlayın. Deniz tuzu biraz kabadır ve kolayca erimeyebilir. Suyun ayağınızı yakmayacak ama 20 dakikada da buz gibi olmayacak kadar ılınmasını bekleyin. Suyu ayaklarınızın rahatça içinde durabileceği bir leğene boşaltın. Ayaklarınızı suya sokmadan önce, yumuşak bir çift ayak havlusunu hazır edin. (İki tane olmasında fayda var.) Şimdi ayaklarınızı suya sokun ve ister gözünüzü kapatıp keyfini çıkartın, isterseniz elinize bir kitap alın ya da gözlerinizi kapatıp yalnızca dinlenin. Zaman dolunca önce bir ayağınızı çıkartın. o tarafa koyduğunuz havlunun üzerine basın. Havluyu ayağınızın üzerine bohça yapar gibi kapatın. Leğeni az ileri itip diğer ayağı da çıkartın ve onun havlusuyla da aynı işlemi yapın. Bir süre (5dk civarı) daha bekleyin ve sonra iki ayağı da ayrı ayrı kurulayın. Bu işlemi, günaşırı tekrarlayabilirsiniz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bedel Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 DOĞAL VE KATKISIZ AĞIZ YIKAMA SUYU Kimimiz ağız temizliği ve bakımı için ağız çalkalama suyu kullanırız. Üstelik gider, gross marketlerde dünyanın parasını veririz bunlara. Üstelik içinde bir sürü koruyucu maddeler ve sair olmasına da dikkat etmeden. Bu tür ürünler ister istemez koruyucu maddeler içereceklerdir. Çünkü, satılmadan önce ne rafta ne kadar bekleyecekleri belli olmadığı gibi, bunları üretenler de herhangi bir bakteri ya da mikrop içermesi ve rafta bozulma ile ürün iadesi riskine girmek istemezler. Oysa, evimizde kendi kendimize yapabileceğimiz bir ağız yıkama suyu, bu türden hiç bir koruyucu madde içermediği gibi; yenip içilebilir niteliktedir ve bu yüzden de ne sağlığımıza ne de ağzımıza -zaman içerisinde de olsa- hiç bir zarar vermez! HAZIRLANIŞI VE KULLANILIŞI: Yarım su bardağı kaynak/memba suyuna (çeşmeden ve kireçli olmamak şartıyla, süzülmüş / filtre edilmiş içme suyu da olur) çeyrek ya da yarım limon sıkın. Çalkalayıp, tutabileceğiniz bir miktarı ağzınıza alıp bir dakika kadar ağzınızın içinde oraya buraya hareket ettirerek oyalanın. Yeterli süre geçtikten sonra, limonlu suyunuzu yutabilir ya da ihraç edebilirsiniz. NOT: Kokusunu pek sevmediğinizden içine azıcık da sirke koyun demiyorum. Fakat sirke de mühim bir temizleyicidir. İsterseniz hazırladığınız suya çok azıcık bir miktar ilave edebilirsiniz. UYARILAR, ÖNERİLER: Kalan yarım limonu, isterseniz sonraki kullanım için ayırabilir, isterseniz limonata ya da şerbet yapıp içebilirsiniz. Limon suyu, normal olarak, açıkta fazla beklemeyi, yâni hava ile teması, sevmez; Bir süre sonra özelliğini yitirir. Bu yüzden bir süre deneyip kullanabileceğiniz miktarı öğrendikten sonra, isterseniz limonu ikiye kesmek yerine dörde kesebilir ya da gerektikçe biraz biraz sıkarak kendi ayarınızı denk getirebilirsiniz. Kesilmiş limonu saklamak için, nemli ve temiz bir beze sararak buzdolabına koyarsanız kurumaz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mescalin Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 17, 2007 ilginç bir paylaşım sağol.. gerçi deodorantlarında kanıtlanmış bir zararı olduğunu sanmıyorum ama ilginç bir alternatif evet.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2007 meme kanserı yaptıgını duydum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.