Topal Kırkayak Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2010 Reenkarnasyon ve Kabala Hiçbirimiz yeni ruh değiliz; hepimiz diğer reenkarnasyonlardaki önceki yaşantılarımızdan deneyim biriktirmişizdir. Geçmişteki 6 bin yıl boyunca her bir nesilde, çeşitli kereler buraya, dünyaya inmişlerdi. Yeni ruhlar değildirler fakat manevi gelişmenin bazı biçimini elde etmiş olan farklı türlerdeki ruhlardır. Ruhlar, dünyaya özel bir düzen içinde inmişlerdir. Dünyaya tekrar tekrar girerler. Ruhların sayısı sonsuz değildir. Islah yönünde ilerleyerek tekrar tekrar geri gelirler. Az ya da çok aynı olan yeni fiziki beden içinde kılıflanmışlardır fakat inen ruhların çeşidi farklıdır. Buna günümüzde reenkarnasyon denir. Kabalistler ise başka bir terim kullanır. Nesillerin gelişmesi. Bu karşılıklı birleşme, vücut ve bedenin birleşmesi, ruhun ıslahına yardımcı olurlar. İnsandan “ruh” diye bahsedilir, “beden” “vücut” değil. Bedenin kendisi değiştirilebilinir. Beden, ruhun çalışabilmesine olanak veren kılıf olarak hizmet etmesi anlamında yararlıdır. Her bir nesil fiziki olarak bir öncekine benzer ama birbirlerinden farklıdırlar çünkü her seferinde ruhlar buradaki bir önceki yaşamlarının birikmiş deneyimleri ile ilerlerler. Gökte iken yenilenmiş, yeni bir gücün kazanılmasıyla ilerlerler. Böylece, her bir nesil bir önceki nesilden farklı arzu ve hedeflere sahip olur. Bu, her bir neslin kendi özel gelişimine neden olmasını sağlar. Gerçek realiteyi veya Yaratan gibi olma tanımlamasını bilme arzusuna erişmeyen bir nesil bile tecrübe ettiği ıstırap ile görevini yerine getirir. Bu, gerçek realiteye doğru o neslin yaptığı ilerlemenin kendi biçimidir. Bütün ruhlar, Adam HaRishon (Hz. Adem – ilk insanın ruhu) diye adlandırılan bir ruhtan gelir. Bu, kutsal kitaplardaki kişilik olan Adem değildir. Bu, manevi, iç realitenin bir kavramıdır. İlk insanın ruhunun parçaları vücut şeklini alarak ve vücut ve ruh arasındaki bir bağlantıyla, dünyaya iner. Realite öyle bir şekilde yönlendirilir ki ruhlar iner ve kendilerini ıslah ederler. Ruhlar vücut biçimine büründüklerinde seviyelerini başladıkları seviyeden 620 kat yukarı çıkarırlar. Ruhların beden giyme ile ilgili olan bu realiteye inme düzeni hafiften ağıra doğru gider. İlk insanın ruhu kimisi ağır kimisi hafif olan ve sahip oldukları egoizm ve mezalimliğin miktarına bağlı olarak birçok bölümden ve birçok arzudan meydana gelir. Önce hafif olanlar sonra da ardından ağır olanlar bu dünyaya gelirler. Bundan ötürü, ıslah gereksinimleri farklılık gösterir. Dünyaya inmeleri esnasında, ruhlar ıstıraplarından deneyimlerini t oplarlar. Buna ıstırap yolu denir, zira bu deneyim ruhu geliştirir. Reenkarnasyona uğradığı her seferde, mevcudiyeti, kökleri ve insan yaşamının önemi ile ilgili olan sorulara verilecek cevapları aramaya iten şiddetli bir bilinçdışı dürtüye sahip olurlar. O nedenle, az gelişen ve çok gelişen ruhlar vardır. Ruhları çok gelişenler gerçeği tanımlamak için öylesine büyük bir dürtüye sahip olurlar ki kendilerini bu dünyanın sınırları ile sınırlamazlar. Eğer onlara doğru aletler, doğru kitaplar ve doğru talimatlar verilir ise, manevi dünyanın tanımlamasını elde edeceklerdir. Ayrıca, Kabala inen ruhları saf veya az rafine olmuş (arınmış) ruhlar olarak tanımlar. Bu, ruhun ne kadar ıslaha ihtiyacı olduğu ile ilgili bir ölçektir. Daha çok ıslah gerektiren ruhlara daha az rafine olmuş (arınmış) ruhlar denir. Farklı ruhlar indikçe, her bir neslin ruhu için özel olan ona özgü olan ayrı bir rehberlik ve ıslah gerektirirler. Bundan dolayıdır ki, her bir nesilde kendi manevi ilerleyişimizde bizi yöneten insanlar vardır. Bu kişiler, o nesle en çok uyan realitenin keşif yöntemini iletmek için kitaplar yazmışlardır ve çalışma grupları oluşturmuşlardır. Bu medya çağında, bu kişiler televizyonda, radyoda son olarak da internette ortaya çıkabilirler. Başlangıçta (Ari’nin ruhu görünmeden önce), bu dünyada deneyimleri toplama ve azim dönemi vardı. Islaha doğru bir gelişme yapmak için ruhların mevcudiyeti yeterli idi. Topladıkları ıstırap, bu ıstıraptan kurtulmaları için ruhlarına bir aciliyet sağladı. Istıraplarını geride bırakma arzusu nesillerin gelişmelerinin arkasındaki motive edici güç idi. Bu dönem – Ari ortaya çıkıp kendi nesli ve ondan sonra gelecek olan dünyanın bütün nesillerindeki erkekler, kadınlar ve çocukların Kabala ile uğraşabilmeleri için onlara gerekli olan şeyleri yazana kadar – yani 16. yüzyıla kadar sürdü. Gerekçe şuydu ki dünyaya inen ruhların gerçek realiteyi anlayabildikleri ve onların Ari’nin geliştirdiği özel bir yöntem ile ıslahlarını tamamlamak için hazır oldukları artık nesillerin gelişimi için gerçekleşmişti. Kendileri için gerekli olan şeyleri alabilirlerdi. Ruhlar, hâlâ fiziki bedenler içindeyken sadece bir arzuya sahiptirler. Fiziki vücutlar, alma arzuları ile, köklerini tekrar bu dünyaya çekerler. İnsan bilinçli olarak, manevi olarak yükselmeyi arzu eder. Bu uyuşmazlık tarafından yaratılan çatlağa harcanan büyük çaba ona daha önceki seviyesinden 620 kez yukarı yükselmesine yardımcı olan şeydir. Eğer bir ruh bu görevini tamamlamaz ise dünyaya indiği bir sonraki seferde ıslahı daha çok hak eder bir şekilde reenkarnasyona uğrayacaktır. Bazen, bir sonraki reenkarnasyonda daha çok başarılı olalım diye inanırız ki arzu ve isteklerimizi reddetmeliyiz. Zannederiz ki aynı bir kedinin yapacağı gibi biraz yemek ve güneşte uzanma haricinde herhangi bir şeyi arzulamamalıyız. Fakat, bunun tam tersi doğrudur, zira bir sonraki daha acımasız, talepkâr, sert ve agresif bile olabiliriz. Yaratan, mükemmel olmamız için bizden manevi haz ile dolu olmamızı ister. Bu, sadece büyük bir arzu ile mümkündür. Sadece ıslah olmuş bir arzu ile gerçekten manevi dünyaya erişebilir, güçlü ve aktif olabiliriz. Büyük bir zarar vermeyecek olmasına karşın, eğer arzumuz küçük ise bize çok fazla bir iyilik de yapmaz. Arzuya, sadece doğru bir etkiden dolayı işlev gördüğü vakit, ıslah olmuş denir. Bu, otomatik olarak gerçekleşmez fakat Kabala’yı doğru biçimde çalışarak elde edilir. Alma arzusuna dayandırılmış ve ruhlardan oluşan bir piramit vardır. Piramidin alt bölümünde küçük arzulara sahip, dünyevi hayvan benzeri biçiminde (yemek, seks, uyku gibi) rahat bir hayat sürmeyi arayan bir çocuk ruh vardır. Piramidin bir sonraki bölümü zenginliği elde etmek isteyen bir dürtüye sahip olan pek az sayıdaki ruhlardan oluşmaktadır. Bu ruhlar, zengin olma uğruna kendilerini feda eden, para-zenginlik edinmek için bütün yaşamlarını bu uğurda vakfetmek isteyen insanlardır. Piramidin bir sonraki bölümünde başkalarını kontrol etmek, onları yönetmek ve güçnoktalarına erişmek için her şeyi yapacak olan kişiler vardır. Pek az ruh tarafından hissedilen daha büyük bir arzu ise bilgi içindir, bu kişiler yaşamlarını özel bir şey bulmak için, bu uğurda meşgul olarak hayatlarını harcayan bilim insanları ve akademisyenlerdir. Bu kişiler sadece ve sadece yapacakları önemli buluşlarla ilgilidirler. Piramidin zirvesinde ise sadece çok az ruh için gelişen, manevi dünyanın edinimi için olan en güçlü arzular vardır. Bu seviyelerin tamamı piramit içinde inşa edilidir. İnsan da kendi içinde aynı arzu piramidine sahiptir, ki insan bu piramidi – en saf arzuyu, gerçeği isteyen sonsuz arzuyu hedeflemesinde piramidin ağırlığı onu zorlasın diye – ters çevirmek zorundadır. Bütün dünyevi egoistlik arzularını reddedip bunlardan kurtulmak ve bütün çaba ve enerjisini maneviyat arzusunu arttırma yönünde harcamak zorundadır. Buna, doğru çalışma yöntemi ile erişir. Eğer kişi gerçekten maneviyat arzusunu arttırmak isterse, bu durumda etrafında ki Işık, kendisinden saklı olan manevi dünya – kişinin bu arzusunu daha da arttırarak – tekrar ona yansımaya başlar. Bu aşamada, Kabalist’in rehberliğinde olan bir grup çalışması elzemdir. Günümüzde inen ruhlarda oluşan önemli değişim şu olguda yatmaktadır ki etrafımızda manevi bir sisteme ulaşmak için kesin bir arzu görmeye başlıyoruz. Sıradan insanlar bile manevi bir şeyi, bizim dünyamızın ötesindeki bir şeyi arıyorlar. Bu “maneviyat”ın bütün kestirme yöntemleri, büyücülükle ilgili hileleri, ezoterik hileleri ve gruba katılanlara sorularına cevap vermeyi söz veren grupları kapsayabilecek olmasına karşın; yine de bu olgu farklı bir realite arayışına işaret eder. Eğer bir nesil kendi ruhları içinde daha güçlü bir arzu gösterirse bu ruhlara uygun yeni bir metot ortaya çıkacaktır. Son 15 yıl içinde, yeni ruhların inişinde hızlı ve faal bir gelişme olmuştur. Bu ruhların arzusu daha güçlü, daha gerçek ve hakikidir. Sadece, gerçek realiteyi elde etmeye yöneltilmiştir. Realitenin bizimle nasıl bir ilişki içinde olduğunu, ondan nasıl etkilendiğimizi gerçekten anladığımızda, yasak olan şeyi yapmayı bırakacağız, doğru şey üzerinde ısrar edeceğiz ve onu yapacağız. Sonra, gerçek dünya ile kendimiz arasındaki uyumu keşfedeceğiz. Bu arada, bilinçsiz olarak hata yaparız, sonra hata yaptığımızı anlarız. Bundan kaçınmanın mümkün olmadığı sanılabilir. Bundan dolayıdır ki insan kendisini git gide daha çok kör bir dar geçitte, git gide büyüyen çelişki içine saplanmış hissetmektedir. Bir parçası olduğumuz manevi dünyayı kabul etmeden başka alternatifimiz olmadığını anlayacağız. Bu kabul, bizi sadece bireyler olarak değil, kolektif bir bünye halinde bilinçli bir şekilde hareket etmeye başlayacağımız yeni bir duruma götürecektir. Bütün insanlar tek bir ruh içinde birbirine, bir ruh nesilden diğer nesle, bağlıdırlar. Hepimiz ortak sorumluluğa sahibizdir. Bundan dolayıdır ki Kabalist “dünyanın kurucusu” olarak görülür. O, bütün dünyayı etkiler ve bütün dünya da onu etkiler. Bnei Baruch Kabala eğitim merkezi.. *Sanırım alıntı yaptığım kitap buraya ait 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.