Rolling Stones

1960’lı yılların başında İngiltere’de London School of Economıcs’te okumaya giden Mick Jagger’ın yolu, Sidcup Art College’da okumaya giden Keith Richards’la kesişir. Farklı amaçlarla yola koyulsalar da aynı müzik çatısı altında birleşmeye karar verirler. Little Boy Blue ve The Blue Boys’ta birlikte çalacaklardır. Daha sonra Brian Jones’la (hünerli bir blues gitaristiyle) tanışırlar ve birlikte bir apartman dairesine yerleşirler. Aralarına Dick Taylor, Tony Chapman ve Ian Stewart’ı da alarak bir grup kurarlar. Brian Jones, Muddy Waters’ın “Rollın’ Stone Blues” parçasını grubun adı olarak önerir. 63 haziranında yayınladıkları ilk 45’likleri Chuck Berry’nin “Come on” adlı parçası olur. 1963 yılının sonunda yayınladıkları 45’likse John Lennon ve Paul McCartney’in “I Wanna Be Your Man” adlı single’ıydı.

Ocak 64’te şarkının Top 10’de yer almasından sonra “The Ronettes”in alt grubu olarak ilk turnelerine çıktılar. 1964 başında yayınladıkları ve İngiltere’de üç numaraya yükselen 45’likleri yine bir cover’dı: Buddy Holly’den “Not Fade Away”. Aynı zamanda bu 45’likle ilk kez Amerika listesine adım attılar. Bu arada basında da sık sık haberleri çıkmaya başlayan grubu The Beatles ile kıyaslamaya başlamışlardı. 1964 ilkbaharında kendi adlarını taşıyan ilk albümleri yayınlandı ve bu albümden çıkan ilk 45’lik olan “It’s All Over Now”, İngiltere’de bir numara oldu. O yaz Amerika turnesine de çıkan grup, Howling Wolf’un “Little Red Rooster” adlı şarkısının yorumuyla bir kez daha İngiltere zirvesine yerleşti.

Grubun bu döneme kadar olan albümleri genelde amerikalı ünlü müzisyenlerin parçalarının yeniden yorumlanmasından oluşuyordu. İlk albümün hemen ardından fazla grupta yer değişimleri başlar. normal gözüktüğü için Ian Stewart gruptan çıkarılır. Bas gitara Billy Wyman, davula Charlıe Watts geçer.

1965 yılı “I Can’t Get” Satisfaction albümü blues etkilerini taşıyan özgün tarzın ilk örneği ve bir rock klasiği olarak kabul edilir. Parça tam dört hafta 1 numara kalır.Bu albüm ile Beatles’ın en ciddi rakibi olurlar.

1967 yılı Stones için 3 albüm yapmalarının dışında kötü bir yıl fakat rock müziği açısından önemli bir yıl olur. Haziran ayında Monterey Pop festivali gerçekleştirilir. Böylelikle müzikseverler rock’ın ikinci jenerasyonunu görüyorlardı. Özellikle Beatles ve Stones bu yeni tarzı müziklerine en iyi yansıtan gruplar olmuşlardı. Fakat Stones’un başı yasal dertten kurtulmuyordu. Ahlak kurallarına karşı çıkan cüretli şarkı sözleri, üyelerinin uyuşturucu kullanması ve hareketli bir yaşam sürmesi, Jagger’ın sahnedeki son derece canlı şovlarıyla Stones, Beatles’ın bile tepkiyle karşılandığı bir dönemde Rock’ın kötü çocukları olarak ünlendi .

1 968’de Jones’un ruhsal ve fiziksel sorunları grubun marjinal anlamda bölünmesine yol açar. Jones’un ayrılığının duyurulması artık kaçınılmaz olur. Müzikal farklılıklar sebep gösterilir. ( 8 haziran 1969) Bu olayın ardından 3 temmuz günü Jones havuzunda ölü bulunur. Yerine Mick Taylor geçer. 1969 yılında üç yıl aradan sonra ilk Amerika turnesine

çıkan Stones, “dünyanın en büyük rock & roll grubu” unvanını burada alır ve haftalarca 1 numarada kalacak olan Honky Tonk Women’ı çıkarırlar.

O yıllarda oldukça muhafazakar olan İngiliz halkı ise Stones’un kötü etiketinin de etkisiyle rock müziğine karşı bir tavır alır.

Dönemin gençleri isyan etmek isterler, rock da onları destekler ve beklentilerini karşılar. Çünkü ne de olsa rock’ın da amacı karşı çıkmaktır. Ancak eylemlerin başarısızlığı ve Jim Morison, Jimi Hendrix gibi isimlerin peş peşe ölümleri, hareketin toplamını rock da dahil olmak üzere krize sürükler.

70’li yıllar müzik konusunda hayli ilerlemelerin kaydedildiği yıllardır. Teknik tabirleriyle, fuzz-box ve wah-wah pedalin ortaya çıkması gitaristlere daha geniş opsiyonlar sağlıyordu. Amplifikatörler teknik açıdan daha gelişmiş ve daha güçlüydü. Davula ise iki adet bas kit ilave ediliyordu. Yine aynı dönemde kullanılan tam-tamlar davula ek olarark daha zengin bir ritimsel yelpazey sunuyordu. 70’lerin başları teknik gelişmelerin sunduğu bu imkanlardan maksimum derecede faydalanılan önemli bir dönemdi.

60’ ların sonunda kaybettiği ciddiyeti 70’lerde teknik gelişmeyle birlikte kazanan Rock’ın yeni sözleri filozofik, şarkılar ise uzun ve komplekstir. Gitar ve gitar salonları çok

önem kazanır.dönem rock müziği açısında üretken ve dinamik bir dönem olur. Bu dönemde Stones tarzındada değişiklik olur. 70’ ler deki albüm daha çok Taylor’ın gitarındaki melodik dokunuşlarla yapılandırılır. 71’ın hit parçası ise Brown sugar olacaktır.

Bu salon müziği havasındaki rock iki radikal tepkiyle karşılanır. İlki 70’lerin sonundaki punk hareketidir. Oldukça politik bir harekettir ancak amaç hippiler gibi çözüm değil kaostur ve yolları hippiler gibi cici değil yıkıcıdır. “Sex Pistols” önderliğindeki punk

rock bu hareketin ruhudur. . Rolling stones o kötü çocuk ününü artık “Sex Pistols” a kaptırır. Hareket 68’in tersine gerçek bir isyandır. Ne var ki ironik bir moda olmuş ve buda hareketin sonunu getirmiştir . punk rock ise yerini “Heavy Metal” e bırakır.

Rolling stones ise yine grup içi dengesizliğin eşiğine gelir. 74’te Taylor’ın ani ayrılışı ve Jagger’ın hayat tarzı buna neden olur. Taylor’ın yerine Faces üyesi Ron Wood geçer ve

grupla birlikte 75 ‘teki turneye katılır. Ardından Stones en zorlu hit albümlerinden biri olan Girls albümünü çıkarırlar. Miss You ve Punk Shattered’la discolara girerler.

80’lerde elektronikte yaşanan japon devrimi kendini müzik aletlerinde de gösterdi. Özellikle tuşlu aletlerde. Nereye bakılsa “Made ın Japan”ibaresi ile karşılaşıldı. Bu dönem, bir çok şarkıcı ve grup synthesizer, perküsyon ve drum machine ile istediği yapay ritmi, tonu yakalıyor ve yeteneksiz bir çok müzisyende bu cihazların ardına sığınarak müzik yapıyordu. Açıkçası rock türünde bir tür hile karıştırılan döneme girilmişti.

Ayrıca, metal gruplarında ortaya çıkmasıyla gitarın hiçbir dönemde görülmediği kadar yüksek performansla kullanıldığı dönemdir. Oldukça hızlı ve sofistike bir müzik türü ortaya çıkar. Diğer bir anlamla gitar virtüözlüğü kavramı belirginleşmiştir.

Bu dönem Stones için en iyi satan albümleri “Tattoo” ile başlar. Listelerde 9 hafta 1 numara kalırlar.8 yıl ara verdikleri turne programlarına tekrar çıkarlar. Yine 89’da çıkardıkları “steel wheels” adlı albümle büyük bir satış başarısı elde ederler.

90’lar Rolling Stones için solo albümlerle şanslarını deneyecekleri bir dönem olur. Jagger ve Richards solo albüm çalışmasını yaparlar buna rağmen 70’lerin aksine grup çalışması olarak daha aktif bir performans sergileyecekleri bir döneme girerler. 1994 yılında yayınlanan “Voodoo Lounge” adlı albümleriyle “en iyi rock & roll grubu” dalında ilk Grammy’lerini de almış olurlar. Jagger daha sonra şansını film kariyerinde aramaya başlar.

Charlie Watts’ta sansını solo albumde denemeye karar verir. İçinde bulunduğumuz yıllar Stones için artık bireysel çalışmaların yoğunlukta olduğu bir dönemdir.

Günümüzde ise hala kimse onların sloganına yetişememiştir.

rock diyince aklıma gelen ilk 3 gruptan birisidir...

I wanna see the sun blotted out from the sky

I wanna see it painted, painted, painted, painted black

en sevdiğim şarkıları -paint it black-

konunun daha önce açılmaması bile beni şaşırtmaya yetti

esin kaynağımda diyebilirim babam çok sever bu abileri =) onun sayesinde tanışmıştım abilerimle

geçen sene ayrılıcaklar haberleri pek bi dilde dolandı yankılandı falan fistan üzülmüştüm eskilerden kimler kaldı yahu!