nevermore Oluşturma zamanı: Haziran 15, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 15, 2010 (düzenlendi) Kimya alanındaki başarıları dolayısıyla kendine Modern Kimyanın Babası unvanı verilen Benediktin Rahip Basilius Valentinus’un hayatı hakkındaki bilgiler tam bir çelişki ve çatışma yumağıdır. Hayatı hakkındaki anlatılar öyle çeşitli ve farklıdır ki tarihçiler onun kesin kimliği ve hatta hangi asırda yaşadığı konusunda bir fikir birliğine varamıyor. Bununla birlikte genel kanıya göre 1394 yılında doğmuş, Benediktin Kardeşliği’ne katılmış ve sonunda Strasburg yakınlarındaki Erfurt’taki St Peter Manastırı Başkeşişi olmuştur. Bununla birlikte bu olgular kanıtlanamamaktadır. Gerçekte kim olursa olsun Basil Valentine, hiç kuşkusuz büyük bir kimyacıydı ve birincil derecede önemli birçok kimya süreci onun sayesinde öğrenilmiştir. Bu önemli süreçler arasında şunları sayabiliriz: Vitriyol yağından (sülfürik asit) ve deniz tuzundan tuz ruhunun, yani hidroklorik asidin çıkarılması Önce bakır sülfatın elde edilmesi ardından bu eriyiğin sulandırılmış haline demir çubuk sokulması yoluyla sülfürden bakır parçaları elde etme. Şarap ruhu ve vitriyol yağı karışımının damıtılması yoluyla sülfo-eter yapımı Şarap ve biranın damıtılması ardından potasyum karbonatla damıtılması yoluyla konyak yapımı. Yazılarında öyle değerli bilgiler verir ki Basil Valentin isminin yazarın gerçek ismi mi olduğu, yoksa takma bir ad mı olduğunun hiç bir önemi yoktur. Bu durum onun eserlerinin değerinden ve deneylerinin niteliğinden hiçbir şey götürmez. Yazılarından hareketle onun gerçektende bir rahip olduğu, kendi zamanının ortalama düşünürünün çok üstünde bir kavrayış gücüne ve akla sahip olduğunu çıkarabiliyoruz. Onun çalışmalarının nihai amacı insan bedeninde kusursuz sağlığın elde edilebilir bir şey olduğu ve ayrıca bütün metallerin kusursuzlaştırılabileceğini kanıtlamaktı. O hekimlerin kendi çağrısını doğayla kutsal bir anlaşma olarak görmeleri gerektiğine ve çoğunun zamanın tıbbi cehaletine kapıldığına, kendini beğenmiş bir karmaşıklığa mahkûm olduklarına, hazır reçetelerini yazmak dışında hastalarının akıbetlerini umursamadıklarına inanıyordu. Basil Valentine’nin Triumphal Chariot of Antimony adlı eserinden yapılan aşağıdaki alıntı 1685 yılında Amsterdam’da yayınlanan Latince versiyonunun İngilizce çevrilmiş ve James Elliott & CO, Falcon Court, Fleet Street, E.C. tarafından yayınlanmış 1893 baskısından alınmıştır. “Doktorların kalitesi öyle düşüktür ki kendi ilaçlarını hazırlayamaz ve (her zaman yaptıkları gibi) işlerini başkalarına bırakırlar. Doktor hazırlamış olduğu reçetenin rengini bile bilmez. O beyaz mıdır, siyah mıdır, kırmızı mı, gri mi yoksa sarı mı, ilaç sıcak mı, soğuk mu, sıvı mı, katı mı, hiçbir fikre sahip değildir. Sadece tek bir şey bilir o. Bu ilacın adını kitaplarında bulmuştur ve sahip olduğu için kendini ayrıcılıklı gördüğü bu bilginini eskiliğini başına sorguç olarak takar ve dolaşır. “Burada bir kez daha vicdanları sıcak demirle mühürlenmiş olup hastalarını zerre kadar umursamayan ve mahşer gününde bu saçmalıkları yüzünden yargılanacak olan aptal doktorlara yazıklar olsun diyorum. Komşularının parasını cebine indirip onların sağlıklarını asla düşünmeyen bu doktorlar, yargı günü, hastalıkların iyileştirilmesi sanatında daha yüksek bir bilgiyi edinmek için keşke gece gündüz çalışsaydık diye boş yere pişman olacaklardır. Fakat bugün bu ağır çalışmayı üstlenmek yerine kitaplarında buldukları ilk ilacı reçete etmekte ve hasta ve hastalığı savaşlarında baş başa bırakmaktadırlar. Reçete ettikleri ilaçların hazırlanma biçimini öğrenme zahmetine bile girmiyorlar. Laboratuarları, ocakları ve ilaçları Eczacıya aittir ve onu nadiren ziyaret ederler veya hiç gitmezler. Bir parça kâğıdın üzerine, büyülü söz ‘Reçete’ kelimesinin altına kimi ilaçların adlarını yazarlar. Bunun ardından Eczacının asistanı havanını eline alır ve hastada ne kadar sağlık kalmışsa hepsini havanda döver. “Tanrım, bu kör ve kara zamanları değiştir! Bu gökleri kaplamış ağaçları kes! Kollarını her yana uzatmış bu devleri devir, çünkü onlar üst üste birikmekte ve gökyüzünü kapatmaktadır! Senin yaratımını gizemlerini keşfetmek için çabalayan o çok az sayıda insanı koru. Manastırdaki bütün kardeşlerimden Tanrı’nın bu sözde doktorların cehaletini aydınlatması, O’nun mahlûklarının içine saklamış olduğu iyilikleri ve erdemleri, bu erdemlerin bütün zararlı ve zehirli kirlerden arıtan bir hazırlık aracılığıyla ortaya çıkıp işlerlik kazandığını anlamalarını sağlaması için gece gündüz dua etmelerini isteyeceğim. Tanrı’nın dualarımıza yanıt vereceğine, kimi kardeşlerimin yeryüzünde gerçekleşmesi gereken kutlu değişime tanık olacaklarına ve rakiplerimizin gözündeki kalın cehalet bağının kaldırıldığını ve kayıp hazineyi bulacak kadar akıllarının aydınlandığını göreceklerine iman ediyorum. Ey insanın kaderini elinde tutan yüce Tanrım, İyilik ve merhametini göster!” Metalik cisimlerin kusursuzlaştırılması konusunda, kendi deyimiyle Grand Magistrum, yani Evrensel İlaç, metalleri dönüştüren eriyikler ve simya sanatının diğer sırları konularında, sadece sıradan okuyucuyu değil, kendi döneminin bilgili kimyacılarını da şaşkınlık içinde bırakan perdeler kullanmıştır. Bütün çalışmalarında en önemli laboratuar süreci tarif edilmeden bırakılır. Aslında bu anahtar yazılarının başka bir bölümünde, muhtemelen uygulamalı talimatların arasında sokmakta ısrar ettiği tanrıbilimsel tartışmaların bir yerine, sır, ancak yoğun araştırmayla ortaya çıksın diye gizlenmiştir. En meşhur çalışması Currus Triumphalis Antimoni adlı eserdir. Bu eser Almanca, Fransızca ve İngilizceye çevrilmiş ve onun her şeyden önce bir kimyacı olarak ünlenmesine yardım etmiştir. En iyi baskı hiç kuşkusuz Theodorus Kerckringius’un yorumlarıyla birlikte 1671 yılında yapılan baskıdır. Kerckringius esere yazdığı önsözde, eserleri incelemek dışında Valentine’le bizzat konuştuğunu yazmaktadır. Basil’den “kimyacıların prensi, simya yazarları arasındaki en iyi eğitimli, en doğrudan ve en anlaşılır kişi” diye bahseder. “Dikkatli öğrenciye simya hakkında bilinebilecek her şeyi söyler, size bu konuda kesin bir şekilde temin edebilirim.” Bu kitabın incelemesi Valentine’nin antimonunun özelliklerini iyice araştırdığını gösterir. Bu metalle yaptığı deneysel çalışmaların bulguları günümüzün kimyacılarına göre yepyeni keşiflerdir. Diğer eserleri şunlardır: The Medicine of Metals [Metallerin İlaçları], Of Things Natural and Supernatural [Doğal ve Doğaüstü Şeyler Hakkında], Of the First Tincture, Root and Spirit of Metals [İlk Eriyik, Metallerin Kökü ve Ruhu Hakkında], The Twelve Keys [On İki Anahtar] ve Last Will and Testament [İncil ve Vasiyet ]. Bu son çalışmanın uzun bir süre boyunca manastırın kilisesinin yüksek sunağında saklı kaldığı söylenir. Bu tür bir hikâye hayli inandırıcıdır; çünkü bu çağın öncesinde ve sonrasında yaşamış olan simyacılar, eserlerinin yazdıkları çağın çok ilerisinde olduğunu düşünerek, onlara daha layık, daha aydınlanmış bir çağın keşfetmesi ve yararlanması için eserlerini gömmüş veya başka şekillerde gizlemişlerdir. Bu tür el yazmaları yazarın ölümünden ancak birkaç kuşak geçtikten sonra bulunabilmektedir. Çok becerikli bir kimyacı olarak diğer önemli başarılarına bakarsak, Valentine’nin Evrensel İlaç Yöntemi’nin, en az diğer sıradan keşifleri kadar bir başarıya ulaşabileceğini varsaymak mantıksız görünmüyor. alıntı Şubat 5, 2011 nevermore tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.