Wasteland Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2010 Dzyan Kitabı, beşer tarihinin en eski semavî kitaplarından biri olarak nitelenir. Orijinali kuşkusuz, şimdiki beşeriyetin anlayabileceğinin ötesinde ve üstünde birçok yüksek konuları, olayları ve varlıkları anlattığı ve gizemli lisanlarla kayıtlandığı için Yüksel Ruhsal Yöneticiler tarafından gizli tutulmuştur. Ne var ki, çok küçük ve önemli iki bölümü beşeriyete sunulmuştur. Bu bölümler, “evrendoğum” vhttp://www.dostsite.org/UserFiles/Image/dzyan.jpge “beşerdoğum” konularını içermektedir. Kâinatlar varlıklar tarafından meydana getirilen, sonsuz varlık eserleriyle doludur. Bu meydana getiriş, Mutlak Allah’ın yarattığı Sonsuz Yaradılış’ın Prototip varlıkları’nı, ruhsal faaliyetler ile kâinatlar içerisinde ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla ruhların meydana getirmesi ‘yaratma’ değil, ‘ortaya çıkarma’dır. Çünkü Sadıklar Planı’nın dediği gibi: “Bilgi’nin gelişi, kâinatlar ötesidir. Bilgi, Kâinatlar’ı yaratır.” Bilgi ise Mutlak Allah’ın, Yaradılış Bilgisi’ne dâhildir. Varlıklarının bilmesine ve ona tasarruf etmelerine izin vermiştir. Bu İlâhi izin ile varlıklar, kâinatlar teşkil etmektedirler. Dzyan Kitabı, üstte belirtilen hususa ilişkin oldukça sınırlı bir bilgi ihtiva etmektedir. Fakat inşaatçı kozmik varlıklar ve faaliyetleri hakkında ise bazı ön anlayışlar verecek birçok bilgileri de taşımaktadır. Gelecekte bunlara ait pek çok “Semavî Gerçek” açığa çıkarılacaktır. İçi sembolik işaretlerle dolu olan “Dzyan Kitabı” ‘nın yaşını kimse bilmemektedir. Aslının dünyadan da eski olduğu söylenir. Yine bir söylentiye göre Dzyan Kitabı geçmişte, öylesine bir mıknatıs gücüne sahipti ki, onu eline alan “seçilmişler” anlatılan olayların gözlerinin önünden geçtiğini görüyor, aynı zamanda lisandaki kelimeleri yeterliyse, ritmik biçimde yayılan itici güçler aracılığıyla, kitapta anlatılanları kavrayabiliyorlardı. Bu “Gizli Öğreti”, bilerce yıl Tibet’te kesin sır olarak saklanmıştı. Bilgisiz kişilerin elinde bu öğretinin çok büyük ölçüde tehlikeli olacağı söylenirdi. Asıl kitabın hala var olup olmadığı bilinmemektedir. Kuşaklar boyu kelime kelime kopya edilmiş ve ‘seçilmişler’ tarafından yeni kayıtlar ve yeni bilgiler eklenerek genişletilmişti. Dzyan Kitabı’nın Himalayalar ötesi bir bölgede ortaya çıktığı ileri sürülür. Kitabın öğretisi, bilinmeyen yollarla Japonya, Hindistan ve Çin’e ulaşmış, ihtiva ettiği düşüncelerin izlerine Güney Amerika efsaneleri arasında bile rastlanmıştır. Günümüz Kıta Çin’inin batı kesimindeki Kun-Lun ve Altay Dağ sıralarındaki geçitler ve boğazlarda gizlenen Kardeşlik Örgütleri, aşırı büyüklükteki kitap koleksiyonlarına gözcülük ederler. Bunlar gözden ırak tapınaklarda yaşarlar. Edebiyat hazinelerini, yeraltı hücreleri ve geçitleri saklar. Dzyan Kitabı da böyle emin yerlerde gizleniyordu. Hıristiyanlığı yayan misyonerler bu gizli öğretiyi bilenlerin hafızalarından silmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Ancak bütün çabaları sonuçsuz kalmış, gizli öğretiyi ihtiva eden kitaplar, kuşaktan kuşağa ağız yoluyla geçmeye devam etmişti. Dzyan Kitabı’nın bilinen bölümleri, Sanskrit çeviriler biçiminde bütün dünyaya yayılmıştır. Bu önemli gizli öğreti başlangıçtan beri var olan kadim kelamı “Yaradılış’ın Formülü” ‘nü vermekle kalmaz, beşeriyetin milyonlarca yıllık evrimini de belirli bölümlerde anlatır. Söz konusu bölümlerde, dünyada önce akıl ve zekâdan yoksun olan kemiksiz, lastik gibi yaratıkların yaşadığı anlatılır. Bu varlıkların bölünme yoluyla çoğaldıkları belirtilir. Bu çoğalmanın sonucu olarak barışçı ve nazik bir varlık türü ortaya çıkmıştır. Bunlar sakin, mutlu bir dönem geçirdiler. Daha sonra çok değişik türden bir Devler Irkı gelişti. Bu devler hem erkek hem de dişiydiler. Dzyan Kitabı’nın bugünkü Küba ve Florida dolaylarında batmış olan çok geniş kara parçalarından söz ettiği söylenir. Bugüne kadar efsanevî Atlantis’in nerede olduğu bulunamamıştır. Atlantis’le Dzyan Kitabı’nda anlatılan batık ülkelerin aynı olması çok muhtemeldir. Dzyan Kitabı’ndan küçük bir alıntı: “Ebedî ebeveyn (mekân) hiçbir zaman görünmeyen giysilerine bürünmüş olarak bir kez daha ebediyet boyunca uyumuştu. Zaman yoktu çünkü (zaman) sürenin sonsuz bağrında yatmış uyuyordu. …kâinat zihni yoktu, çünkü O’nu içerecek ve dolayısıyla da tezahür ettirecek hiçbir göksel varlık yoktu. Sürûra (Nirvana’ya) giden yedi yol yoktu. Çünkü onları üretecek ve onlar tarafından tuzağa düşürülecek hiç kimse yoktu. Ne sessizlik vardı ne de bir ses. Ebedi nefesten (hareketten) başka bir şey yoktu ki, o da kendini bilmez. Vakit henüz gelip çatmamıştı. Işın henüz tohumun içerisine çakmamıştı. Matri-padma henüz şişmemişti. İlksel cevherin kalbi tek ışına girmesi, oradan da üçün dörde düşmesi henüz açılmamıştı. Tohum tekti ve kâinat orada ilâhi bağırda saklıydı.” Bu anlatımla bilince dâhil olacak bilgi, ‘soyut cebirsel formül’ şeklinde tasvir edilmiştir. Bu durumda okuyucu, evrensel evrimin başlangıcı ile bizim şimdi içinde bulunduğumuz aşama arasında yer alan tüm safha ve dönüşümlerin bir tanımını bulacağını ummamalıdır. Bilginin böyle bir anlatımla yapılması, bilinçlerinin içerisinde şimdilik saklı tutulduğu fiziksel varoluş safhasının hemen üstünde yer alan astralın mahiyetini kavrayamayan beşerler için imkânsız olacaktır. Alıntı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2010 Gizli Öğreti Dzyan Kitabı (Dijen, diye okunur) denilen kadim bir el yazmasından alınmış beyitler üzerine kuruludur. Kitap bütün rahiplerin ve inisiyelerin gizli kutsal dili olan Senzar dilinde yazılmıştır ve bütün ulusların en eski din kitaplarının kendisinden derlendiği orijinal eserdir. Kozmik tekamülün tarihi kaba hatlarıyla beyitlerde verilmiştir ve -deyim yerindeyse- tekamülün soyut bir formülünü verirler, yoksa onun bütün aşamalarını ve dönüşümlerini anlatmazlar. Bu, topraktan daha üst varlıklara kadar bütün evrimlerin özetidir. Bu eski kitap dünyanın, insanın ve ilkinden (bizimkisi olan) beşincisine kadar insan soyları tarihini anlatır ve Karanlık Çağ’ın başlangıcında Krişna’nın ölümünün gerçekleştiği 5008 yıl öncesinde (1907 yılına göre) durur. İlk yedi beyitin, yukarıda bahsettiğimiz döngüsellik yasasıyla uyum içinde Evrenin İlahi Hayatı’na geri dönüşü döneminin ardından meydana gelen kendi gezegensel sistemimizin ve bizim için görünür olan şeylerin kozmogonisini ele aldığını hatırlamalıyız. Öğrenciye hatırlatmamız gerekir ki her büyük Var Oluş Döngüsüne bir Manvantara denir ve bu döngü yedi Devir’den [Round] oluşur. Monad bir Manvantara süresinde her Devir’le biraz daha kesifleşerek maddeye iner, bu gezegende mümkün olan tüm deneyimleri yaşar ve tekrar Ruh’un daha latif ve saf mertebelerine yükselmeye çabalar. Her Devir’de deyim yerindeyse, yedi insan soyuna ev sahipliği yapar. Bu soylar da kendi içinde alt soylara ve Ailevi Soylara bölünür. Gizli Öğreti’nin I. cildi Purana’larda “Yedi Yaratım” ve Kitabı Mukaddes’te “Yaratımın Yedi Günü” diye tarif edilen yedibüyük tekamül aşamasını anlatır. I. İlk beyit yeniden uyanan tezahürün ilk dalgalanmasından teki Tek Küll’ü (ONE ALL) anlatır. Burada böyle bir halin tarifinin mümkün olmadığı konusunda uyarılırız; sadece sembolize edilebilir veya insanın algılamaktan ziyade hissettiği en soyut niteliklerin hepsinden onun azade olduğunu söyleyerek ima edilebilir. “Varoluşun tek Formu, sınırsız, sonsuz, sebepsiz, düşsüz bir uyku halinde Tek başınaydı, ve Hayat evrensel Uzam’da nabız atıyordu.” http://www.gnoxis.com/showthread.php/38492-Madam-Blavatsky%E2%80%99nin-Gizli-%C3%96%C4%9Fretisi?highlight=Dzyan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.