nevermore Oluşturma zamanı: Temmuz 16, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 16, 2010 Ünlü araştırmacı Zecharia Sitchin, insan geniyle ilgili yeni bulguları eski Sümer metinlerindeki Anunnaki mitleriyle ve kendi teorisiyle buluşturarak farklı ve heyecan verici noktalara götürüyor! Modern insanın, homo sapiens'in prototipi olan Adem, "kimin suretinde" yaratıldı? Kutsal Kitap, Elohim'in "Adem'i kendi suretimizde ve görünüşümüzde yaratalım" dediğini belirtir. Ama eğer insanın sahip olduğu muamma genler konusunda şimdilik de olsa bir açıklama kabul edilecekse, insanın genetik kodunun çözüldüğü açıklaması yapıldığı sıralarda, Şubat ortalarında belirtildiği gibi, marifetin bir grup bakteride olduğu üzerinde karar kılındı! İnsan genetik yapısının şimdiye dek sanıldığı gibi 100.000 ila 140.000 arası değil, yalnızca 30.000 dolayında, yani basit bir meyve sineğinden iki kat fazla ya da bir solucanın yüzde elli fazlası gene sahip olduğu açıklandığında, bu büyük buluş karşısında medyanın ve bilimsel çevrelerin seçtiği sıfat "alçaltıcı" oldu. Görkemli Hayat Ağacı'nın zirvesinden ne büyük bir düşüştü bu! Dahası, insan genetik yapısının pek de "eşsiz" olmadığı ortaya çıktı. Şempanzeye yakınlığımız sanıldığı gibi yüzde 95 değil, yüzde 99 dolayındaydı; fareyeyse, yüzde 70. İnsan geni, diğer omurgalılarda ve omurgasızlarda, bitkilerde, mantarlarda, hatta bakterilerde olandan fonksiyon açısından hiç de farklı değildi. Bulgular yalnızca dünyadaki yaşam türlerinin hepsi için tek bir ortak DNA kaynağı olduğunu ortaya koymakla kalmadılar, aynı zamanda bilim adamlarına, homo sapiens ile en üst aşamasına varan evrim sürecinin izlerini sürme, daha basit organizmalardan daha kompleks olanlarının ortaya çıkması sürecinin her aşamasında aşağı olanın daha kompleks, yüksek yaşam biçimine varacak genler yaratmasını anlama olanağı sağladılar. Kafa karıştırıcı buluş; Bilim adamları, tam da bu noktada, insanın ve analiz edilmiş diğer canlıların evrim kayıtlarının izlerini sürerken bir bilmecenin ortasına düşüverdiler. Science dergisince "kafa karıştırıcı buluş" olarak adlandırılan bu muamma şuydu: İnsan genetik yapısında bulunan 223 genin, genetik evrim ağacında bulunması gereken evrimsel öncelleri yoktu! İnsan, nereden geldiği belli olmayan bu genleri nereden almıştı acaba? Bakteriden omurgasızlara (sözgelimi solucanlara, mantara, sineklere vb - yani genetik kodu deşifre edilmiş olanlara)ve ardından omurgalılara (fare, şempanze) ve nihayet modern insana doğru uzanan evrimsel gelişmede, bu 223 gen omugasız aşamada hiçbir biçimde yoktu. Bu nedenle, bilim adamları bu genlerin varlığını açıklamak için "görece daha yakın bir dönemde" (evrim süreci ölçülerine göre) "muhtemelen bir bakteriden yatay olarak transfer edildiklerini" ileri sürdüler. Bir başka deyişle, evrim sürecine göre yakın denebilecek bir zamanda modern insan, bu 223 geni aşamalı evrimle ya da Hayat Ağacı'ndan dikey olarak değil, bir bakteriden yatay olarak almıştı. Sınırsız farklılık Şimdi, ilk bakışta bu 223 gen çok da önemli değilmiş gibi görünebilir. Oysa bir tek gen bile bireyler arasında çok büyük farklılıklara yol açabilirken, 223 gen bizim gibi canlı türleri üzerinde sınırsız etkilere sahiptir. İnsan genomu 3 milyar dolayında nükleotidden (dünyadaki yaşamı sağlayan dört nükleik asitin baş harfleri olan A-C-T-G harfleri) oluşmuştur. Bunların, yüzde birden biraz daha fazlası, fonksiyonel genler olarak gruplanmıştır (her gen, binlerce "harften" oluşur.) Bir insanla bir diğer insan arasındaki fark, DNA "alfabe"sindeki binlerce "harften" yalnız birisi kadardır. İnsanla şempanze arasındaki farksa, genetik benzeşmeye göre yüzde 1 dolayındadır ve 30.000 genin yüzde biri, 300 eder. Yani, 223 gen, siz, ben ve bir şempanze arasındaki farkın üçte ikisinden fazladır! Bu genlerin, içerdikleri protein açısından, Public Consortium ekibince yapılan ve Nature dergisinde yayımlanan analizi gösterdi ki, yalnızca fizyolojik değil, psikiyatrik açıdan da önemli proteinler içeriyorlardı. Dahası, yalnızca DNA'nın mitokondri bölümünden kaynaklanan bazı çok önemli nörolojik enzimlerden de bu genler sorumluydular: "Havva DNA'sı", yani insanların yalnızca anne kanalıyla aldıkları ve geriye doğru bir tek "Havva"ya dek dayanan miras. Yalnızca bu bulgu bile, şu bakteri transferi tezini şüpheyle bakılacak hale getiriyordu. Sarsak bir teori Bilim adamları insan yararına bu denli önemli ve kompleks genlerin "görece yakın bir zamanda" bir bakteri enfeksiyonuyla alındığından nasıl bu kadar emin olabiliyorlar? "Bu, güncel evrim teorisini izlemeyen bir sıçramadır" diyor Steven Scherer, Baylor Tıp Fakültesi'ndeki İnsan Genomu Sıralama Merkezi'nin direktörü. "Yatay olarak transfer edilmiş genlerin kaynağı olarak bakterileri gösteren biz değiliz" diyor Nature dergisindeki röportajda. Ayrıntılı bir araştırmayı yöneten Public Consortium ekibi 113 genin (bu 223 gen içinden) omurgasızlarda bile görünmemekle birlikte bakterilerde çok yaygın olduğunu buldu. Bu muamma genlerin açığa çıkardığı proteinlerin analizi gösterdi ki, saptanabilen 35 taneden yalnızca 10 kadarı omurgalılarda (balıktan ineğe dek yayılan geniş bir yelpazede) görülebiliyordu. Bu 35'in 25 tanesiyse, yalnızca insana özgüydü. "Transferin bakteriden mi insana, insandan mı bakteriye doğru olduğu çok açık değil" diyor. Washington Üniversitesi'nin Genom Sıralama Merkezi'nin yardımcı direktörü Robert Waterson, Science dergisine yaptığı açıklamada. İyi ama, eğer insan bu genleri bakteriye verdiyse, o bunları nereden aldı? Anunnaki'nin rolü Benim kitaplarımı okumuş olanlar şu anda gülümsüyorlardır, çünkü onlar yanıtı biliyorlar. Biliyorlar ki Adem'in yaratılışıyla ilgili Kutsal Kitap ayetleri, çok daha detaylı açıklamalar içeren, kil tabletlere yazılmış Sümerce ve Akatça metinlerin yalnızca özetlenmiş versiyonlarıdır ve Genesis'teki (Tekvin/Yaratılış) "Elohim" rolü, Anunnaki tarafından stlenilmiştir yani, "Göklerden Dünyaya Gelenler" tarafından. "12th Planet" ile başladığım ve "Genesis Revisited", "Cosmic Code" ile detaylarına girdiğim gibi, Anunnaki dünyaya Nibiru gezegeninden 450.000 yıl kadar önce geldi. Bizim güneş sistemimize ait ama yörüngesini 3600 yılda tamamlayan bir gezegendi bu. Buraya atmosferlerini korumak için gerekli olan altını almaya geldiler. Altın çıkarma faaliyetinden yoruldukları ve enerjilerini tükettikleri bir anda, şeflerinden bilim adamı Enki, ilkel işçiler üretmek için genetik bilgilerini ortaya koymayı önerdi. Diğer Anunnaki liderleri sordu: Yeni bir varlığı nasıl yaratacaksın? "İhtiyaç duyduğumuz varlık zaten var, bütün yapmamız gereken, üzerine kendi işaretimizi koymak." Bundan 300.000 yıl kadar öncesiydi. Aklındaki çözüm, varolan hominid'i, birkaç Anunnaki geni ekleyerek genetik olarak geliştirmekti ve bu yaratık evrim sürecini yaşıyordu dünya üzerinde. Bundan 450.000 yıl önce uzayda yolculuk yapabilen Anunnaki'nin, şu an bizim ancak kıyısına yaklaşabildiğimiz genetik ilgisine o zaman sahip olduğu yalnızca eski metinlerde değil, DNA'yı gösteren ikili sarmalın birbirine sarmalanmış çift yılan olarak gösterildiği çizimlerde de (sağlık ve tıp simgesi) son derece açıktır. Anunnaki liderleri projeyi kabul ettiğinde (Kutsal Kitap'taki "Adem'i yaratalım" ayeti) Enki, Anunnaki'nin Tıp Bilimleri Yöneticisi Ninhursag'ın da yardımıyla bir genetik mühendislik projesi üzerinde çalıştı ve varolan ilkel hominide bir miktar Anunnaki geni aktardı. Oldukça uzun süren deneme yanılma süreçlerinin sonunda, eski metinlerde belirtildiği gibi, "kusursuz model" geliştirildi. Ninhursag haykırdı: "Ellerimle yaptım onu!" Bu sahne, eski silindir mühürler üzerinde de çizilidir. İşte bu ekstra genlere nasıl sahip olduğumuzla ilgili benim açıklamam bu. Adem ve Havva, Anunnaki'nin suretinde biçimlendirildi, bir bakterinin değil. Son derece önemli bir mesele Daha derin bilimsel araştırmalar, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde bu ekstra genlerin kaynağının gerçekten bir bakteri olduğunu ve yatay transferin insandan bakteriye değil bakteriden insana doğru geçtiğini kanıtlamadıkça, tek seçeneğimiz, binlerce yıl önce yazılan Sümer metinlerinin önerdiği çözümü kabul etmektir. O zamana dek, bu muamma 223 yabancı gen bir alternatif olarak kalacak ve Anunnaki'nin dünya üzerinde gerçekleştirdiği genetik ustalığın kanıtı olacaktır. Turk Guvenlik ve Istihbarat Grubu (DSS) Gruptaki yazıların sorumluluğu ilgili yazının yazarına aittir. Grup kurucusu, moderatörler ve diğer üyeler sorumlu tutulamazlar. Gruba üye olanlar üye olduklarında yazılarından sadece kendilerinin sorumlu olduklarını kabul etmiş olurlar. Bu ifadeler her mesajın altında yer almaktadır. Bu nedenle üyeler bu koşulların varlığından haberdar olmadıklarını iddia edemezler. DSS Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2010 Sitchin, insanın bakış açısını yerle bir eden bir insan Kitapları gerçekten aklımı kurcalıyor ve çok güçlü tezleri nedeniyle "acaba"larıma yenileri ekleniyor. Güzel başlık için teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AgainWeRise Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2010 Teşekkürler nevermore. Yine müthiş bir makale. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.