Jump to content

D.D.ASpiritüel Tabiatın Bir Yansımasıdır


nevermore

Önerilen Mesajlar

uyular dışı algılama nedir? Bunlar; durugörü gibi, rüyalarda geleceği bilmek gibi, zihinden zihine düşüncelerin intikali gibi, şifacılık gibi, bazı eşyaların kendiliğinden hareketlerini sağlamak, yani psikokinezi gibi birtakım algılamalar ve etkilemelerdir.

Duyular dışı algılamalar dediğimiz zaman, sanki beş duyunun dışındaki bazı algılamalar söz konusuymuş gibi gözüküyor. Değil. Hepsi tek yerden kaynaklanır: Ruhtan.

Bazı insanlarda duyular dışı algılama daha çok gelişmiştir, tatbik edilme imkanı daha fazladır. O kimse günlük hayatında yaşarken, bu yetenekleri başkalarına nazaran daha fazla kullanabilir.

Nasıl insanların bir kısmı daha iyi müzisyen, bir kısmı daha iyi ressam, bir kısmı daha iyi yazar, bir kısmı daha iyi marangozsa, o insanlar da daha hassas algılamalara sahiptir. Aslında bu yetenekler herkeste vardır.

İnsan spiritüel bir tabiata sahip mükemmel bir varlıktır. Fakat yaşayışı icabı, bu hayatının kadrosu ve programı icabı olarak duyular dışı algılamayı kullanmaz; en azından bariz bir şekilde kullanmaz. Kendiliğinden olursa olur, olursa da üstüne varmaz. Ama bazı insanlarda bu algılamalar sıklıkla ve dikkat çekici derecede ortaya çıkar. Aslında her şey spiritüel tabiatın bir yansıması, bir taşmasıdır. Ama bazı kişilerde ihtiyacı gereği bu taşma olmaz veya çok perdeli taşar ve o varlık kendi şuuruyla belirgin bir şekilde bunu idrak edemez. Ama bazıları idrak eder. Hemen telepatik bir algılama yapıverir veya bir rüyet görebilir. Rüyaları enteresan olabilir, telekinetik olaylar yapabilir, şifacılık meselesiyle meşgul olabilir, radyestezik gücü fazladır. Radyestezi ille pandülle olmaz. Bazı öyle insanlar vardır ki, bir salona girer girmez o ortamın vibrasyonel karakterini tayin edebilir. O radyestezik bir insardır. Örneğin o mekanın menfi bir etki ile dolu olduğunu hisseder. İçi daralır, “Ben burada oturamam” der ve çıkar gider. O pandülsüz çalışan radyestezik bir varlıktır. Bazıları bütün varlığıyla girdiği ortamın müspet veya menfi vibrasyonel karakterini alabilir.

Demek ki, spiritüel tabiattan ayrı hiçbir şey yok, sadece kullanımda sıklık farkı, farkında olmak veya olmamak tarzında idrak farkı vardır. Duyular dışı algılama fizik duyuların bir uzantısı değildir. Fizik duyular, spiritüel tabiatın bir uzantısıdır; onun giderek kabalaşmış halidir. Fizik duyularla algılamanın üzerinde, duyular dışı algılama dediğimiz, hiperfizik algılamalarımız vardır. Duyular dışı algılama demek, hiperfizik algılama ya da fiziküstü algılama demektir. Fizik algılamayı beş duyumuzla, bunun dışında olanları da hiperfizik ya da metafizik duyularla yaparız.

Demek ki algılama, parmak uçlarındaki reseptörlerle (algılayıcılarla) dokunma duyusu şeklinde başlayıp ta yukarıya, spiritüel algılamaya kadar gidiyor.

 

Meditasyon Kendini Tanımada Temel Olamaz

 

Meditasyon; kişinin kendisini realiteden, gerçek dediğimiz dış alemden, yani hayat nizamından soyutlayarak kendi iç benliğinde cereyan eden bir şuur akışından bazı fragmanlar ya da parçalar üzerinde gözlem yapmasıdır. Bu şuur akışı genellikle iradi olmayan, isteğe bağlı olmayan bir şuur akışıdır.

Meditasyon zihnin Şuuraltı Kanunları’na özellikle Çağrışım Kanunları’na bağlı olarak çeşitli imaj, düşünce ya da izlenimlerin seyrine tabi olarak, kendi öz varlığımızda cereyan etmiş ya da cereyan etmekte olan olaylar hakkında çoğu kez sembolik olarak elde ettiğimiz bilgileri içerir.

Burada sözünü ettiğimiz meditasyonun, Maharishi Mahesh Yogi adlı Hintli’nin icat ettiği meditasyonla hiçbir alakası yoktur. TM dedikleri meditasyon tipi her türlü çağrışıma engel olacak şekilde meydana getirilmiştir. İnsanı nötralize etmekle kalmayıp bir çeşit narkotik etki meydana getirir. Yararını bırakın, zararlıdır.

 

İnsan Kendini Hayat İçerisinde Tanır

 

İnsanın kendini tanıma meselesi, meditasyon teknikleriyle hallolmaz. Hiç ilgisi yoktur. İnsanın kendini tanımazı doğrudan doğruya hayatta yaşamak suretiyle olur; her şeyi bizim kendi kendimize denememizle olur.

Kendini tanımanın pek çok yolları vardır. Tarih akışı içerisinde, hemen hemen her uygarlık devresinde, ister ahlaki, ister felsefi, ister dini bir kökenden gelsin, her öğretinin esası, hiç değişmeden tek bir amaca yöneliktir: İnsanın Kendini Tanıması. Bütün ibadetlerin yegane maksadı, insanın kendini tanıması yolunda bir disiplin kurmaktan ibarettir. Eğer bu disiplini siz kendiniz kurabiliyorsanız, ibadetin sizde yaratması gereken hususu siz zaten yaratmışsınız demektir.

Kendini tanıma, hayatın ta kendisidir. Çok yönlü, çok maksatlı ve çok sonuçlu bir çalışmadır. Eğer meseleyi daha derinden ele alırsak, varlık, sonsuz bir varlıktır. O halde varlığın kendini tanıması da, sonsuz bir tanımadır. Yani tanımanın sonu yoktur. Böylesine sonsuz bir süreç içerisinde bulunan bir varlığın, her türlü imkandan yararlanarak kendini tanımaktan başka da bir çaresi yoktur.

 

İnsanın Kendini Tanıması İmkanları Nispetinde Olur

 

Şimdiki halde kendimizi hangi şartlar altında tanıyoruz? Kendimizi beden denen bir organizma içerisinde, dünya şartları ve kanunları içerisinde ve bu beden şartlarına bağlanmış olan varlığın kullanabileceği bilgi ve yetenekler içerisinde tanımak gibi bir durumdayız. Bu, külli ya da tümel, yani her şeyimizi bilme manasında değildir. Birçok şeylerimiz noksandır ve noksan kalacaktır. O halde yapacağımız şey, şu anda hangi imkanlar içerisinde bulunuyorsak, o imkanlar öz varlığımızı ne kadar yansıtabiliyorsa, onları tanıyacağız. Bunun dışında daha fazla bir şey istemek, özünün özünü bulmaya çalışmak veya “Özünün özünü buldum.” demek sorunu çözmez.

Madem ki, bir sinir sistemine, bir beyin yapısına ve eşyayı tanımada beş duyuya muhtacız ve bütün bunların hepsini bir zihin fonksiyonu içerisinde, zeka kılavuzluğunda ve akıl vasıtasıyla anlıyoruz; o halde her şeyi işte bu ölçüler içerisinde tanımak zorundayız.

Bu durumda anlaşılıyor ki, meditasyon, insanın kendini tanıması hususunda bir ölçü, bir temel ya da esas değildir; ama araçlardan bir tanesidir.

Siz meditatif bir çalışma yaparak da kendi varlığınız hakkında birtakım bilgiler elde edebilirsiniz. Ama bu şek ilde elde edilen üç, beş bilgi tamamen sınırlıdır. Ama diyebilirler ki: “Hayatın kurtuluşu, cennetin alası, kendini bilmenin yegane yolu, bizim meditasyondan geçer. Böylelikle yakında krizalit halden kelebek haline dönüşüp bir melek yavrusu olur çıkarsınız.” Bu birtakım sloganlarla saf insanları istismar etmekten başka bir şey değildir.

20 dakikalık meditasyonun dışında, o insanın kendi egosuyla, hobileriyle, fiyakalarıyla alakalı, herhangi bir hususun üzerine şöyle kuvvetlice bastığınız anda feryadı ta Bağdat’tan işitilir. Meditasyon yapmak insanın kendini kontrol etmesi, kendini tanıması değildir. Kendini bilen insan egosuyla uğraşıldığı vakit bağırmaz, çağırmaz. İstediği kadar beş vakit namaz kılar gibi her gün meditasyon yapsın...

Meditasyon yapmak, kendini tanımada bir esas teşkil etmez.

 

Ergün Arıkdal

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...