nevermore Oluşturma zamanı: Temmuz 20, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 20, 2010 Varlığın ortamı ve mekanı değiştiğinde realitesi ve tekamül düzeyi yükseldiği zaman kullandığı kozal plan içindeki tabakalar yer değiştirir. Bizim planetimizin akaşik kayıtlarına bağlı kozal plan içinde bile mevcut bilgiler bulunamaz. Varlığın doldurmuş olduğu bant ve bantın bir hücresi bile değişir. Özetle o varlığın adresi değişmiş olur. Artık onu eski adresinde bulamayız. Gelişmiş bir varlığın astralı spatyumun dışına çıkar kozal plan içindeki bakar, ve aşağıdaki tatbikat alanlarında uygulanan vazifelerin değerlendirmesi yapılır. Ne kadarını yaptı ne kadarını yapamadı. Eksiği ve fazlası elden geçirilir çünkü bu geçişte hesap sıfır olacaktır. Ruhsal alem yüksek matematikle çalışır. Hesaplara bakar ne artı ne de eksi olmayacaktır. Her şeyi tamamlayarak sıfırlar bir bakarsınız ki kozal plan içindeki bant defterindeki adresi değişmiş. Bu durumdan sonra varlık ailesine katılır. Ortak gurup yapabileceği varlıklar arasına katılır. Varlığın oradaki adresi bile değişir. Buradan çıkaracağımız sonuç ruh varlığı evrimleştikçe geldiği enerji düzeyine göre kendisine yeni yeni görevler hazırlamış olur. Bu bilgi açısından evrimleşmeye yaklaşırsak evrendeki mevcut tüm enerji oluşumları ruh varlığının gelişimine göre şekil almaktadır. Belli bir bilgi düzeyine yükselen varlıklar hiçbir bilgi taneciğine bağlanmazlar. Çünkü elimizde ne varsa hepsi bırakılacaktır. Tuttuğu sürece yenisi gelmez. Bunun için “yukarının ahlakı kendinde hiçbir şey tutmamaktır” denir. Verilen bir bilgiyi kullanacak ve hiçbir yerde durağanlaşmayacaksın. Bilgiyi al ve kullan. Onun üstü, daha da üstü ne olabilir? İşte akış budur, hareket budur. Kuranda bahsedilen “Zekatını ver” sözünü farklı anlamalıyız. Zannediliyor ki aldığını ver. Örneğin ben bilgi alıyorum bilgimden de veriyorum zamanımdan da veriyorum diyebilirsiniz. Bu bir seviye için geçerlidir ancak asıl vermekten kast edilen bildiğini sadece karşındakine anlatmak değil ona takılmadan bildiğin bilgiyi unutmak önemlidir. Bu bakış açısıyla sen ver ki yerine yenisi gelsin, aldığını aktar anlamında değil, bunu takılmadan terk etmek anlamında söylüyoruz. Bütün bunlar aldığın bilgiyi aktarmak anlamında değildir. Şair de öğretmen de hoca da anlatıyor ama onlara yenisi gelmiyor. Bilgiyi kullandıktan sonra sana ayak bağı olmayacak. Unutacaksın. Sokaklarda gördüğün pejmürde kılıklı varlıklar bir çok dejenere olmuş gibi görünen insanlar sözünü ettiğimiz atma uygulamasını yapıyorlar. Kimse kimseye sözle bir şey yaşattıramaz ancak yol gösterir ve yardımcı olur. Her insan kendi çabasıyla yürümek zorundadır. Belki biraz sivri söz olacak ama ruh varlığını yönetecek hiçbir kuvvet yoktur. Ruh varlığı kendi kendine yönetir. Akla şöyle bir soru gelebilir. O zaman yardımları nasıl yorumlayacağız? Ruh haline gelmiş varlıklar! Ben yukarıdayım sen aşağıda. Birbirimize yardım ediyoruz. Başka bir zamanda sen yukarıdasın ben aşağıda. İnerken şu hedefe doğru gideceğim ama gözün bende olsun. Arada bir hedefimi şaşırabilirim. Beni ikaz et. İşte birlikte çalışmalar böyle olur. Ruhsal planda herhangi bir planete enkarne olmuş varlıkların bekledikleri budur. Aslında o, onun üzerinde yönetici değildir, yönetici rolü üstlenmiştir. Bu görev o anlıktır, bir zaman mekan dilimi içindedir. Hiçbir varlık bir diğerinden üstün değildir. Yalnız o rolü üstlenmiştir. Tabi şu hassas noktayı da unutmamak gerekir. Görevli varlıklar ve hamiler daha fazla bilgi partikülünü kullanabildikleri için yönetici rolünü alırlar ve görevlerini yaparlar. Görev bittiği anda aynı düzeye gelirler. Gerçekte bilgi vermek onu anlamak, ona bağlanmamak, ondan sıyrılabilmektir. Bütün bunların dikkate alınarak değerlendirilmesinde af diye bir şeyin olmadığı sonucu ortaya çıkar. Af yoktur telafi vardır. Bilgi verenlerin öğrenmesi gereken en önemli nokta “ben insanlarda bu bilgiyi şuradan şuraya taşıyacağım” anlayışı olmalıdır. Vicdanen bu sorumluluğu hissedebiliyorsak o bilgiyi verelim, hissedemiyorsak bırakalım. Bilgiyi veren kişi: Benim vicdan anlayışım arkadaşları A noktasından alıp B noktasına taşımalıyım ve kafalarındaki soruları da cevaplayarak yok etmeliyim olmalıdır. Biz sadece ruh taşıyan bir beden değiliz. Aynı zamanda bedeni alan bir ruhuz. Bu tarafta nasıl ki beden ruh alıyorsa, ruh tarafından yönetiliyorsa, diğer tarafta da ruh beden alıyor yani bedenleniyor. Ruhsal alemde ruhlar var bedensiz bekliyorlar ama aşağıdaki bir varlığın bir bedeni var. Senin bedenin var benim yok. İki taraf arasındaki iletişimi sağlayan o rolü oynayan bir televizyon ekranı gibi manyetik dalgaların gittiği bir araç. Dalgalar gidiyor ve antene çarparak değişiyor. Örneğin diyorlar ki alıcılarınızı 105.6’ya ayarlayın. Buradan bizim ürettiğimiz her düşünce her duygusal hal bedenin üzerindeki kayıt sistemi yetişmediği için ki biz buna ömür diyoruz şuuraltı denen bölgeye ve astral bedene doğru yansıyor ve oraya kaydoluyor. Bu sistem fazla dolmamışsa bu kayıtla fazla yer işgal etmemişse bir sonraki yaşamda aynı şeyi kullanıyorsun. Eğer çok dolmuşsa bunu yok ediyorlar. Ama bunun asıl kaynağı astral beden değildir. Gerçek kaynak kozalite dediğimiz akaşık kayıtlarımızın, asıl özümüzün, cevherimizin bulunduğu alana, plana bunlar kayıt edilir. Yeni bir astral beden verildiğinde bu boş olan disk'e oradan yansımalar gelir ve o yansımaların sonuçlarını biz tekrar yaşarız. Kaçış yoktur yani ne olursa olsun bize oradan yansımalar gelir. Kozal planda başka bir çıkış noktası yok. Öyle bir kapatmışlar ki adeta sırat köprüsü gibi bir nokta kadar varlığın kaçabileceği bir yer yok. Her şey buradan yansıyor ancak ne verdiysen o sana geri geliyor. Öyle bir an geliyor ki artık bitti, sana buradan verilecek bir şey yok dediklerinde o adres değişiyor. Yeni bir adreste yeni bir göreve başlıyoruz. Astral dediğimiz şey bir araçtır. Aynen bir arabanın filtresi gibi tıkandığı zaman görevini yerine getiremez. İş görmeyen bir aygıtın değiştirilmesi gerekir. Sembolik olarak astralin yakılması dediğimiz şey bu tıkanan filtrenin değiştirilmesinden başka bir şey değildir. Kozmik yasaların işleyişi öylesine enteresan ki kainatta hiçbir aksama yok tüm evren bir birlik içinde çalışıyor. Yaratanın yasaları, ilahi muradı her şeyi ayakta tutuyor. Su titreşiyor bedenin tüm organları denge içinde kainat denge içinde dini ifade ile “her şey her an secdede.” İşte gerçek secde bu anlamdadır. Doğada her şey tıkır tıkır çalışıyor. Tüm evren dengeli bir alış-veriş içinde. Biz ne kadar doğaya uyum sağlıyoruz. Son yıllarda dünyaya doğan insanların çoğunluğu kız. Geleceğin dünyası kadınların olacak. Bu durumda bakalım neler görüp yaşayacağız. Yapılan araştırmalara göre % 80’i kız doğuyormuş. Ruhsal alem matematiği iyi biliyor ve geleceği ihtiyaca göre hazırlıyor. Devre sonu dediğimiz şu kritik günlerde önümüze konan bilgileri anlamak bir yana görmezden gelerek elimizin tersiyle itiyoruz. Oysa her yaşanan olayın bizimle çok yakından ilgisi vardır. Direndikçe olayların baskısı ve enerjisi daha da artıyor. Bunu fark edenler çok az. Uyuyanlar ise hiçbir şeyin farkında olmadan uykularına devam ediyorlar. İnsan olarak uyanmak zorundayız. Uyanmak uyuduğunun farkına varmak demektir. Yüksek benliğimizde almamızı bekleyen bilgiler ve onları bize yansıtacak görevliler sabırla bekliyorlar. Kendi gerçeğimizi anladığımızda evrensel gerçekleri de anlamaya başlayacağız. ALINTI Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.