Jump to content

Alef Kitabı


boynuzsuzgeyikler

Önerilen Mesajlar

İyi geceler herkese herkese diyeceğim ama konu 2010 da açılmış ve kimler hala takip ediyor bilmiyorum bilgi cermicem sadece bir benzetme yapıcam geçen sene çıkan bir film akşıma geldi direk derin kabus (as above so below) filmi. İzleyenler bilir bir arkeleog nicolas flamel(simyacı) in yaptığı felsefe taşına ömrünü veriyo ve asarak kendini intihar ediyo. Yarım kalan görevi arkeologun kızı devraliyo yo mükemmel bi takip oluşuyo filmde. Her neyse tam alef kitabı konusunun açıldıgı ilk konudan son sayfaya kadar okudum bitirdim 4 saatte anlaya anlaya okudum. Ben cidden iskilip ile antarktika arasında kaldım ama bişey de ben eklemek istiyorum. Benim teyzemin eşi eniştem çorum iskilip li ve bir arkadaşı müthiş derecede define peşinde koşardı. Hani şu altın bulayım tarihi eser bulup satayım da yolumu bulayım diyenlerdendi. Teyzem eniştem 2 yılda bir çoruma gezmeye gider ve gittiklerinde almanyadan bir adam gelmiş eniştemin arkadaşının yanına adam altın tozlu bir tablet peşindeymiş ere tabi dedektör falan bulmaya ugrasıyolarmış. İskilipte bir kuyunun yanında alman arkadaşı öldürülmüş boğularak ve bütün bedeni sapsarı bulunmuş ölümünden 24 gün sonrada eniştemin arkadaşı ellerinin içinde ters üçgen yazılı bi şekilde evin ekmek yapılan büyük kömürlük gibi bi yerde asmış kendini. Bunları okuyunca şaşırdım bi umut işte buna yormak gibi oldu niyetim. Bu olay 9 yıl önce olmuş. Cidden çok yardım etmek isterdim ama lakin herkes kendi yorumunu katmış benimle bazı arkadaşlarda yorumlarda hemfikir bana da bişey demek kalmamış ama bazı arkadaşlarda malım bizde kitabın peşindeyiz diyip bilgi paylaşmamış umarım davetler sonrası daha da çok bilgi edinirsin boynuzsuz tam 5 yıl olmuş konuyu açalı ama hala kitap yok ortada bence inanıyorum ki sadece birkaç adım kaldı eger bahsettiğim filmide izlerseniz konuya ne kadar yakın bana hak vereceksiniz benzerlik açısından

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İyi geceler herkese ������ herkese diyeceğim ama konu 2010 da açılmış ve kimler hala takip ediyor bilmiyorum ������ bilgi cermicem sadece bir benzetme yapıcam geçen sene çıkan bir film akşıma geldi direk derin kabus (as above so below) filmi. İzleyenler bilir bir arkeleog nicolas flamel(simyacı) in yaptığı felsefe taşına ömrünü veriyo ve asarak kendini intihar ediyo. Yarım kalan görevi arkeologun kızı devraliyo yo mükemmel bi takip oluşuyo filmde. Her neyse tam alef kitabı konusunun açıldıgı ilk konudan son sayfaya kadar okudum bitirdim 4 saatte anlaya anlaya okudum. Ben cidden iskilip ile antarktika arasında kaldım ama bişey de ben eklemek istiyorum. Benim teyzemin eşi eniştem çorum iskilip li ve bir arkadaşı müthiş derecede define peşinde koşardı. Hani şu altın bulayım tarihi eser bulup satayım da yolumu bulayım diyenlerdendi. Teyzem eniştem 2 yılda bir çoruma gezmeye gider ve gittiklerinde almanyadan bir adam gelmiş eniştemin arkadaşının yanına adam altın tozlu bir tablet peşindeymiş ere tabi dedektör falan bulmaya ugrasıyolarmış. İskilipte bir kuyunun yanında alman arkadaşı öldürülmüş boğularak ve bütün bedeni sapsarı bulunmuş ölümünden 24 gün sonrada eniştemin arkadaşı ellerinin içinde ters üçgen yazılı bi şekilde evin ekmek yapılan büyük kömürlük gibi bi yerde asmış kendini. Bunları okuyunca şaşırdım bi umut işte buna yormak gibi oldu niyetim. Bu olay 9 yıl önce olmuş. Cidden çok yardım etmek isterdim ama lakin herkes kendi yorumunu katmış benimle bazı arkadaşlarda yorumlarda hemfikir bana da bişey demek kalmamış ������ ama bazı arkadaşlarda malım bizde kitabın peşindeyiz diyip bilgi paylaşmamış ������������������ umarım davetler sonrası daha da çok bilgi edinirsin boynuzsuz ������ tam 5 yıl olmuş konuyu açalı ama hala kitap yok ortada bence inanıyorum ki sadece birkaç adım kaldı ������������ eger bahsettiğim filmide izlerseniz konuya ne kadar yakın bana hak vereceksiniz benzerlik açısından ������������������

 

Dediğin filmi biliyorum da el kamerası çekimlerini sevimiyorum :) isteyen araştırsın da şimdi düşününce bu konuyu neden buraya açtığıma da bir anlam veremiyorum. Senin de dediğin gibi konu açılalı 5 yıl oldu onun öncesi de var ve daha kim bilir kaç 5 yıllar gidecek. Belki de benim zamanım dolacak ve torunumun torunu keyfi yerindeyse araştıracak. Neticede bir efsane. Ve eğer ki bir gün kitap bulunursa bundan da kimsenin haberi olmaz zaten.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Hocam heun el-şadi - Harun El-Şadi dir.Yani 4.Abbasi Halifesi Harun Reşid'dir..Ki Harun Reşid En büyük abbasi haliflerinden biridir..Hüküm sürdüğü dönem içerisinde Süryânîce, Grekçe ve Sanskritçe birçok eser Arapça’ya çevrildi ve dönemin en büyük kütüphanesi onun sarayındaydı...Ayrıca hüküm sürdüğü zaman içerisinde grekçeden birçok eser çevirttirmiştir...

 

Ayrıca Alef kitabı ile ilgi konunuza bugün rastladım ve çok ilgimi çekti..Konu içerisinde bahsedilen Efsanenin tam metnini nereden temin edebilirim ? Eğer bulursam belki size yardım edebilirim bir Tarihçi olarak Saygılarımla...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ilk olarak cabaniz icin sizi takdir ederim efendim, bu konu hakkinda bildigim birkac seyden bahsetmek isterim. Alef kitabi varligiyla ilgili şüphesi olanlara sunu soylemek isterim bu kitap kesinlikle vardir fakat ismi Alef midir bilinmez, bu kelime sadece bir semboldur istediginiz ismi koyabilirsiniz, bu kelimeyle aslinda kitabin ilk, tek oldugu vurgulanır. Bütün buyuk dinleri birlestirecek bir guce sahip bir kitaptir. Ölümsüzlugun sirrinin yazmasida aslinda bir semboldur. Tam olarak ölümsuzlugun sirri degil, yasamin sirrini icinde barindirir. Bu kitabi insanlarla birlikte baska varliklarda ariyor, yani baska bir varliktan yardim alinarak bulunabilecek bir sey olsa emin olun bunu coktan bulmuslardi:) ki bulunduguna hatta kullanildigina inanan bir kitlede vardir. Şundan emin olabilirsiniz, aslinda onemli olan kitabi bulmak degildir. Icinde bulunan her türlü bilgiye "araştırma" yapmadan ulasmak mumkundur ki bu cok derin bir konudur, tamamen görünen dunyadan soyutlanma gerektirir. Bunu yapabilen "insan" ise oldukca azdir. Umuyorum bu sirra birgun ulasiriz :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Benim ulaştığım bazı bilgiler ise yerinin bilindiğine dair. Yeri gizli değil çünkü buna ulaşmak epey mümkün.Lakin yanılmıyorsam ve biraz da mantığımı, yorumumu katarak şunu söyleyebilirim ki şuan olduğu yere bakmak şuan orada olmadığı görüntüsü oluşturabilir. Zaman ve mekan farklılığı mevcut o durumda. O kitap veya her ne ise sadece bir an için bekliyor.O anda var şu ''an''da bulunmuyor. Elbette farklı frekansta, farklı görevli varlıklar tarafından korunmakta olduğu fikrine sahibim. İstanbul konusuna değinmiş bazı arkadaşlar. İstanbul'un vazifesi ve önemi, taşıdığı yük Alef kitabının vazifesinden daha farklı görüşündeyim. Yaygın bir görüş ise Kudüs'ün 3 km kuzeyinde henüz ayak basılmamış bir alanda olduğuna dair. Günümüz dünyasında o bölgelere ayak basılmamış olma ihtimali pek yok gibi görünüyor. Bu da zaman-mekan ve an kavramlarını tekrar göz önünde bulundurmaya yönlendiriyor beni.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

(1)Irmaklar aşar gibisin gölge ama güneş ışıldar dağlarında.

 

"Açtı Dağlarda geçitleri O'ydu [aç]an tepelerde kuyuları [Aş]tı denizi, Engin Deniz'i Güneş'in (doğduğu) yere kadar, Ve bulmak için (sonsuz) hayatı Her tehlikeyi göze alarak [Araştırdı] tüm evreni, Tufan'ın yerle bir ettiği Tapınakları, Yeniden kurulmuş olan Uzaktaki-Utanapişti'ye kadar, Kimselere [değil], Sadece ona vergiydi hükümdarlık."

 

 

Gılgamış Destanın bir bölümü paylaştım...Aslında bütün bölümlerde sanki Gılgamış Destanına bir atıf var gibi..

 

 

"İskilip" = İškila-bi Bu sözcükde Gılgamış Destanında geçiyor...İskilip Sözünün kökenine indiğimizde [Tarihi olarak İskilip sözcüğü ilk kez Sümer Destanlarından olan Gılgamış Destanında "iškila-bi" biçiminde yer almaktadır.]

 

(2)Suda bir adam yalnız ve koşar gibi çıplak göğe tanrılar bilir.

 

200px-Colosso_de_rodes.jpg

 

 

Buradaki Cümlede açıkça Rodos Heykelinden bahsediyor...Rodos Heykelinin Tarihçesi:

 

M.Ö. 305'te Büyük İskender’in ardılları olan Makedonyalı Antigonitler Rodos'a saldırmış ve kuşatma 1 yıl sürmüştür. M.Ö. 304'te barışın sağlanmasıyla Rodoslular, tanrılara şükranlarını sunmak için bir heykel yaptırmak istemişlerdir. Heykeltıraş Lindoslu Khares'in yaptığı Güneş Tanrısı Helios'u simgeleyen heykel 32 metre yüksekliğinde ve tunçtan yapılmıştır. Yapımı 12 yıl sürmüş ve M.Ö. 282 yılında tamamlanmıştır.

Liman girişinde duran heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence vardır ancak o zamanların yapım teknikleri ve malzemeleriyle böyle bir heykelin yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir. Heykel M.Ö. 225 veya 226'daki bir depremde yıkılmış, birkaç asır yan yatmış halde kalmıştır.

Ünlü tarihçi Strabo’nun anlattığına göre neredeyse 900 yıl boyunca heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u fethettiler. Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar. Bu tüccarın 900 deve ile bu ağır ve büyük yükü taşıdığı söylenir. O günden sonra da heykeli gören olmamış....

 

Bunlar şimdiye kadar araştırdığım sınırlı kaynaklardan bulduklarım...Bakalım bundan sonra neler çıkacak araştırmalarımda...

datebase tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Açtı Dağlarda geçitleri O'ydu [aç]an tepelerde kuyuları [Aş]tı denizi, Engin Deniz'i Güneş'in (doğduğu) yere kadar, Ve bulmak için (sonsuz) hayatı Her tehlikeyi göze alarak [Araştırdı] tüm evreni, Tufan'ın yerle bir ettiği Tapınakları, Yeniden kurulmuş olan Uzaktaki-Utanapişti'ye kadar, Kimselere [değil], Sadece ona vergiydi hükümdarlık."

 

 

Gılgamış Destanın bir bölümü paylaştım...Aslında bütün bölümlerde sanki Gılgamış Destanına bir atıf var gibi..

 

 

"İskilip" = İškila-bi Bu sözcükde Gılgamış Destanında geçiyor...İskilip Sözünün kökenine indiğimizde [Tarihi olarak İskilip sözcüğü ilk kez Sümer Destanlarından olan Gılgamış Destanında "iškila-bi" biçiminde yer almaktadır.]

 

(2)Suda bir adam yalnız ve koşar gibi çıplak göğe tanrılar bilir.

 

200px-Colosso_de_rodes.jpg

 

 

Buradaki Cümlede açıkça Rodos Heykelinden bahsediyor...Rodos Heykelinin Tarihçesi:

 

M.Ö. 305'te Büyük İskender’in ardılları olan Makedonyalı Antigonitler Rodos'a saldırmış ve kuşatma 1 yıl sürmüştür. M.Ö. 304'te barışın sağlanmasıyla Rodoslular, tanrılara şükranlarını sunmak için bir heykel yaptırmak istemişlerdir. Heykeltıraş Lindoslu Khares'in yaptığı Güneş Tanrısı Helios'u simgeleyen heykel 32 metre yüksekliğinde ve tunçtan yapılmıştır. Yapımı 12 yıl sürmüş ve M.Ö. 282 yılında tamamlanmıştır.

Liman girişinde duran heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence vardır ancak o zamanların yapım teknikleri ve malzemeleriyle böyle bir heykelin yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir. Heykel M.Ö. 225 veya 226'daki bir depremde yıkılmış, birkaç asır yan yatmış halde kalmıştır.

Ünlü tarihçi Strabo’nun anlattığına göre neredeyse 900 yıl boyunca heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u fethettiler. Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar. Bu tüccarın 900 deve ile bu ağır ve büyük yükü taşıdığı söylenir. O günden sonra da heykeli gören olmamış....

 

Bunlar şimdiye kadar araştırdığım sınırlı kaynaklardan bulduklarım...Bakalım bundan sonra neler çıkacak araştırmalarımda...

 

Bence siz beraber çalışın :D İçimden bir ses daha çok yol alırsınız diyor...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...