Penis Hasedi

Doğal olan sahneye önce girer. Ruhtan doğmadan önce sudan doğar ruhun tohumu. Tohumdur ama yine de kendisi değildir...

Eril libido tohumda belirdiğinde etkin yaşam enerjisi olarak belirir. Dişil olanın hasedi buradadır. Maddi yaşam nesnelerini ele geçirmedeki beceriksizliklerini birçok kez tümüyle eril libidonun kendisinde olmamasına bağlar. Çünkü doğal olan gerçek olandan soyutlanarak ele alındığında her konuda olduğu gibi bu konuda da anlamsızlığa, akıldışına ve daha bir dolu bilinç sefaletine götürür. Burada özekte doğal olanın yetersizliği vardır. Doğal olanda içerilen ruh her karar aşamasında yetersizdir. Örneğin dişil ruh şöyle karar alır: “Erkek maddi yaşam nesnelerini ele geçirmede ve dolayısıyla ihtiyaç tatmininde ve dolayısıyla nesneler ile nesnelerle etkileşimin en yüksek açılımıyla haz olan tatminde güçlü olandır. Erkeği erkek yapan penisidir. Ve bana gerekli enerji bende içerilmediğinden duyduğum olumsuz duygu –burada ussal olarak hased- ancak dolaylı yoldan bana gelebilir.” Bu kararda eksik olanlar:

· Penis tüm bedene ve tüm ruha yayılmış olan yaşam enerjisinin sadece küçük bir ögesidir ve bu enerjinin tüm tatminini elbette elde edemez. Tatmin/haz yolunun ancak küçük bir bileşenidir. Oysa kadındaki doğal karar verme yetisi onu aradığı etkin enerjinin tümü haline getirerek kararına yanlışlık ve saçmalık katmaktadır.

· Hiçbir insan saltık ayrışmış eril ve dişil enerji değildir. Her eril enerjide dişil, her dişil enerjide eril olan içerilir. Eğer böyle olmasaydı, kadın ve erkek hiçbir ortak paydada asla buluşamadıkları için birbirlerini asla anlayamazdılar.

Kadındaki doğal olan, bedene dayanan yetersiz bilinç bu eksiklerini görecek ussallık düzeyine ulaşmadığı sürece varoluşmalarının anlamlar dizgesini yanlış anlayarak ilgili konulardaki varoluşmalarını gerçeği ancak çok küçük ve bozuk bir şekilde ortaya koyarak yaşayacaktır. Şimdi bu durumda, bu yanlışlık içinde, yani bu yoldan devam edersek neler olur, ona bakalım. Kadın penisi ele geçiremediği için penisi olanı, yani erkeği ele geçirmeye yönelir. Ama eğer hased devam ederse –ki eder- kötü enerji üretmeye ve yaymaya da devam edecektir. Örneğin ayak fetişizimi olgusunu ele alalım. Varsayalım ki bir kadın bize diyor ki “küçük ve hastalıklı ayakları seviyorum.” Bu, erkeğin penisinin etkinliğinin gücünü düşürmeyi, hiç değilse bunu bir phantasma/fantezi olarak yaşamayı seviyorum, demektir. Şimdi, bu kadın bir erkeği güçsüz, yaşama etkinliği yolunda, yaşama yönelik olarak etkin enerjisinde güçsüz olarak imgelerse bu erkeğe zorunlu olarak sempati ile yaklaşacaktır. Sanısı, yapmak istediği şeyin (erkeğin etkin enerjisini düşürmek) o erkekte zaten varolduğu yolunda olduğundan, sanki yapmak istediğini kendi gerçekleştirmiş gibi o erkeğe karşı suçluluk da hissedecektir. Hissettiği şeyi sevgi bile sanabilir. Dahası burada dişil enerjinin erkekte hiç bulunamayacak denli ayrışmış bir ögesi olan annelik dürtüsü de devreye girecek ve zayıf bulunana karşı şefkat ve bakıcılık göstermeyi bir adanmışlık ölçüsünde güçlü bir biçimde bile hissedebilecektir. Eril enerjinin mümkün olduğunca fazla sayıda dişi dölleme programına ibadet ettiği sırada böyle bir kadını çok iyi bir av olarak değerlendirebilir. Gerçekten de pek çok erkek, dişi döllemede ünlü, klişe bir taktik olarak kendilerinin zayıflığını göstermektedir. Bu bir erkek güvercinin dişisine kanatlarını açarak eril gücünü göstermesinin zıttıdır ve burada Doğa’nın genel ve anayolu takibedilmemektedir; ama burada olan çelişik ve tamamlayıcı bir yolun takibidir. Burada dişil, hased nedeniyle zayıftır ve bu zayıflığı nedeniyle de dar ve karanlık patikaları libidosunun yolu haline getirmiştir. Öyleyse erkek burada güçlü güvercini değil, soğukta aç kalmış ve acı acı miyavlayan kedi yavrusunu oynar. Bu kendi gerçekliğinin çok altında, yanılsamalar içinde bocalayan ve sözde kurnaz da olan soysuzlaşmış eril enerji olgusallığını bir tarafa bırakarak konumuza devam edelim.

Hasedin ortaya koyduğu olumlu enerji –ki şimdilik bir inanca olarak sadece bu enerjinin gerçeğe götürebileceğinin kabulünü öneriyorum- sevginin gerçek olabileceğini sızdırır. Burada dişil olan penisi öyle bir yolda yüceltmektedir ki olgusallığın içinden giderek bir erkeği severse hasedi geçecektir. Ancak bu dediğim sadece hasedin çok şiddetli bir devam yolu olan bir kadındaki enerji için geçerlidir. Yıllar boyunca, histeri ile şiddetli acılarla dolu melankolilerle geride bırakılmış hatıralar zinciri, bu tek kişilik duygulardaki olağanüstü birikim, bir erkekle ama sadece bir erkekle yaşanacak bir aşk ile tedavi olabilir. Biz şimdi genel olarak yaşanan orta şiddetteki hasede dikkatimizi çevirelim (Penis hasedi asla küçük boyuttaki bir şiddet niceliğiyle rastlanılamayan bir hased türüdür)

Orta şiddette yaşandığında pek çok tiksinti verici dokunaklılıkta edimsellik üreten bir enerjidir: Tv’deki kadın programlarında, pek feminen seminerlerde, kadın eserleri kütüphaneleri gibi oluşumlarda... böyle edimselliklerin üretiminde doğal bir dişide kalan ruh olmanın karşılığı olarak lanetini bekleyen çirkinlikler üreten edimselliklerde en güçlü enerjidir penis hasedi. Ama tedavi olabilecek kadar, yani bir hastalık şeklinde dünya ruhunun gözlerinde belirecek kadar güçlü bir biçimde ortada olmadığından pek çok doğal sefaletin yanısıra süren bir ucubelik olarak yaşamın içinde kitleler tarafından tolere edilir. Hastalık olabilmesi için –öyle görünür ki!- hastanın bunu kabul etmesi gerekir. Ama orta şiddetli hissedildiğinde hastalık değildir sanki. Ve çabalar ardısıra hastalığı anlatsa da yine de hastalık değildir –öyle ya: Kadın gidip anaerkil toplumlardaki kadın üstünlüğünü bulur, boşanan kadınların, dövülen kadınların hukuki haklarını savunur... Mızmız, sıkıcı, gerginlikten çatlayacak yüz ifadeleri yaratacak pek çok olaya nedense maruz kalan (bak sen şu şanssızlığa!) anlayışsız, duygusuz erkeklerden defalarca nefret eden, “dişil ruh”tan anlayacak erkekler, erkek davranışları bekleyen bir yazgıda sürüklenir durur ve hasedi yüzünden aradığı tatmini hiç bulamadan kendi lanetinde, Gerçeğe karşı dirençle, Doğa’nın içinden beliren gerçekliğin yasalarına karşı boş savaşının, Doğa’nın derin ve aslında ideal, aslında ruhsal olan yasalarıyla savaşmanın verdiği lanetin bir tezahürü olarak hep aynı cehennemi yaşayarak tükenir; ölür!

Önemli bir teselli erkek çocuk doğurmasındadır. Böylece penisi belli bir ölçüde de olsa doğasından üretebildiğini anlayamayan ama algılayabilen düşük bilinç seviyesinde kendince idrak edebilecektir ki “işte ispatı ortadadır! Doğası bir erkek, dolayısıyla bir penis” üretmiştir. Böylece çocuğuna duyacağı sevgi, hasede yaptığı yatırımdan daha güçlü olacağı için belirli bir cehennemden kurtuluşu, kendini, kendi doğallığını bilme eksikliğinin yarattığı bozuklukları seçmesi sonucu yarattığı cehennemden kurtuluşu bir erkek, kendince yani penis “yaratarak”, belirli bir ölçüde de olsa “yaratarak” sağlayacaktır. Ancak bu, hiç de kesin kurtuluş olmaz. Kesin kurtuluş hissettiği ama bilemediği aşktadır: Bir erkeğe duyulan aşkta. İkinci bölümde bu aşk üzerine konuşacağız.

Ocak 23, 2011 serpentine tarafından düzenlendi

Bir kaç santimin lafını yapmayalım lütfen.

Ha evet aşk. Bunu anladım. Yazdıklarını anlamak için 2 kere okumak bile yetmedi. Ama güzel anlamadığım cümleler filan emeğine sağlık

kadınların penis hasedi çektiği doğru değil, kadınların doğal olan sadece bedene dayanan bir bilinçleri de yoktur öyleki tüm bu söylemlerin ardında aslında erkeklerin vajina korkusu yatar.çok eski tarihlerden beri erkekler kadınları güçlü bulmuş,onlardan,onların dişil enerjilerinden korkmuş kendi yetersizliğinden dolayı onları baskı altına almaya çalışmış toplumda önemsizleştirmeye uğraşmıştır sonrada sırf kendi egosunu tatmin etmek içinde daha doğuştan kadının yetersiz olduğu fikrini öne atmıştır yoksa kadınlar maddi yaşam nesnelerini ele geçirmede yetersiz değiller ama bugün kadınlar da artık kendini böyle zanneder duruma geldilerse ve kendilerinde penisin olmayışını eksiklik ve bir acizlik olarak görüyorlarsa da bu yine de erkeğin marifetidir.bu durumda erkek aslında istediğini elde ederek kadını bile buna inandırarak manipule etmiştir.

 

tabi benim bunları savunmam bile yukarıdaki yazıya göre en azından orta şiddetli,tiksindirici,hastalıklı,ucube bir penis hasedi.kadınların haklarını araması,erkeğin pekçok iğrenç davranışına şiddetine maruz kalması ve kadının da buna itiraz ediyor oluşu hep bir hased hep bir kıskançlık zaten ..asıl erkeklerin bu hasedi nedir anlamıyorum ki...

Bunun böyle bir duygu karmaşasına neden olması bile başlıbaşına hata. Bu tanrıların ve tanrıçaların marifeti.Yani ucu oraya kadar dayanıyor. Oysa her iki cins de birbiriyle mutlu olmaya göre yaratılmıştır. Ama alışveriş gibi görünen bir yapıya dayandı; artık oysa ortada ne verilen ne de alınan var.Birlikte yükselmeye doğru atılması gereken adımlar var. Ama adım atmak bir yana bunu öneren öğütleyenlere karşı bir öfke kıskançlık var. Ve gene döndü tanrıya, onun istediği budur, ancak mazlumlar olunca tanrı devrede kalır.İlk yaratandandan söz etmiyorum ikisi farklıdır.

erkek olmak isterdim

ama çüküm olsun diye değil

Bence gereksız bır konu olmus yanı kişisel birşey herkesin nasıl hissettği nasıl düşündüğü değişebilir diye düşünüorum yanlıs dusunuorsam affola

bence kadınlarda adet günlerinde kadınlıklarından nefret ediyorlar..

Son bir defa bir de şöyle deneyeyim. Bir süreliğine bir şeytan ayini yapalım, bakalım bu kez direnç gösterecek misiniz?

 

Kadın ve erkek eşittir. Penis hasedi yoktur. Bu Psikanaliz'in her nasılsa yaptığı bir uydurma, ataerkil bir bilincin etkisinde kalarak yaptığı kaka, insan sevgisine hiç yakışmayan bir karalamadır. Ve sizlerin ne yaptığınızı çok iyi bildiğiniz bir erotik yaşantılar dizisi geride bıraktığınızı, gayet hoşnut olduğunuzu, herşey muhafazakar, karanlık bilinçlerin uydurması ya siz de bunu biliyor ve aydınlandınız ya , öyle ya, mutlu, harika aşklara sahipsiniz. Kadın-Erkek aşkı, şu Eros dediğimiz nedir, gayet iyi biliyorsunuz, aydınlanmış ve durumunuzdan hoşnutsunuz...

 

Gerçekten böyle miydi? Afedersiniz...

İyi karanlıklar o halde, huzur içinde uyuyun. Kabul ediyorum, ben yanıldım. "Masumiyet Üzerine" diye bir yazı yazdım. Ele aldığı konu bu konudan çok daha değerliydi, ama onun altına kaç gündür bir tek kişi yazı yazmadı. Ama işte şu aşk meşk meselesi üzerine çarpıcı bir konuyu aldım ve daha bir gün bile geçmeden altına kaç yazı yazıldı... Sevgi dolu forumdaşlarıma üçüncü sayfalardaki tecavüz haberleriyle, pornografi ile, iş yerlerine bile vitrin olsun diye alınan genç kızlarla, b.k gibi para harcanan kozmetik sektörleriyle, çok okunan, okunma rekorları kıran cinsel içerikli hemen her mevzuat ile dolu nice nice mutlu "aşk"lar dilerim. Yeter ki biri "kadınlar penis hasedi çekiyor" demesin, yeter ki gücenmeyin, yeter ki kırılmasın günahkar kalpleriniz...Bir anlamıyla alt tarafı bir içgüdü olan bir şeyden cehennemler yaratılsa olur, ama Psikoloji'nin en büyük kuramcısı Freud penis hasedinden bahsederse olmaz.

 

Söz karanlığın...

ben penis hasedi çeken kadınların kendilerinin farkına varamadıklarını düşünüyorum her 2 cinsinde kendine özgü zorlukları ve avantajları olduğunu düşünüyorum ayrıca farklı bir yaklaşımla yukarıda da üzerinden geçilen kadının toplum içerisinde itilmiş,ötelenmiş,ezilmiş ve önemsiz gösterilmiş olması da olabilir fikrimce fakat 2.öncülde sunduğumda 1.ye dayanıyor kanısındayım yani kadın toplum içindeki absorbe edilmiş yerini erkeklerinde kadınlara ihtiyacı olduğu bilincine vararak ve kendilerini toplumun gerekli ögeleri olarak görerek bütün bunları aşabilirler/bu benim fikrim/---mi?

 

bir erkek olarak ne kadar kadınsal düşünebilirim bilmiyorum fakat bu hasedi çeken kadınlar arasında olsaydım dışarıdan bir şeylerle kendimi tamamlama fikrindense kendi benliğimdekini öne çıkarmaya ve beni ben halindeyken kabul etmelerini ön görürdüm....

 

ve ayrıca....

 

Kadın erkek diye iki cinsiyet yaratmanın insanlığa geçirilen en kalın esaret zinciri olduğunu bir anlasak… (Siyah karlaR adlı kullanıcının imzasıdır umarım kızmaz)

erkek olmak isterim ara sıra oda dedikoducu komşularımı becermek için içimde bir tecavüzcü çoşkun hep var:))))

penis meraklısı değiliz....yani erkek gibi davranma sebebimiz penis hasetliğinden ziyade kendi kabuğumuzu oluşturma çabasından ibaret...malum bu devirde arkanı kollayacaksn her daim.........o yüzden kendimizi koruma dürtüsü hepsi bu...yoksa dünyaya bir daha gelsem kadın olmak isterdim....kesin cinsiyet falan deişir yine kadın olurdum.....

Yazıyı tam olarak yeni okuyabildim. Yazının çoğuna katılıyorum demeyeceğim bu katılınacak birşey değil çünkü, olduğu bilinen birşey. Feminizmin sözde eşitlik istemesine karşın tabanında tamamen erkeğe üstünlük kurma amacı olduğu (tabi kendine feminist diyen şahsiyetler neyi savunduklarının farkındaysa olay değişir), köle-sahip, ayak fetişizmi gibi fantezilerin hasetten doğduğu doğru. Ayrıca şu da var; kendinde kadınlığı hissetmemiş ya da kendisine hissettirilmemiş kişiler her nedense erkeklere (ama yakışıklı olmayanlar tabi ki) nefret beslemeye başlar. Az önce bir başlık gördüm kızdan erkeğe muhteşem cevaplar diye. O başlığın altındaki ilginç cevaplar olsun konunun paylaşılma amacı olsun tamamen bundan ibaret.

Forumda bir yerde görmüştüm, sanırım birinin imzasındaydı. Bu konuyu okuyunca aklıma cümlenin özünde ne kadar doğru olduğu fikri geldi. Gerçekten.

"Tanrının tek hatası insanları yaratırken iki cinsiyete ayırmasıydı" (?) gibi bir cümleydi. Direkt alıntı yapmadım.

 

Bizler, büyük kaosun içinde küçüklerini yaratanlar şüphesiz büyük kaosun yaratıcısı tarafından yaratıldık. Yaratılanın "kaos" olmasının sebebi, yaratanın yaptığı tek hatadan kaynaklanıyor. Ayrımcılık yapmış olmasından. İki ayrı kavramı evrene salmış olmasından. İyi/kötü, karanlık/aydınlık, kadın/erkek, dolu/boş vs. ve bunların tamamı; zıtlık/uyum... Ama şu da var ki, bunlar olmasa gerçekten var olamazdık. Herşey ancak karşıtıyla var olabilir...

Bu konunun açılmasına neden olan fikirlerin oluşumu bile tüm bu kaosun esas düzen olduğunu kabul edemeyişimizden kaynaklanıyor. İnsanların yaşamının gerçek anlamı "mücadele" olmuş durumda. Hep birşeyin mücadelesiyle boğuşuyoruz. Yaşamıyoruz...

Bu mücadelede iki tarafın da eşit güçle savaştığı söylenemez. Gizem her zaman yanlış anlaşılmış ve hor görülmüş bunu hepimiz biliyoruz. Aydınlığın fanatiği çoktur, sonsuz iyiliğin kaynağı olduğuna inanılan tanrı bile eril öğelerle imgeleştirilmiş ki bahsi geçen tanrı cehennemi vaadeder. Ve ataerkil zihniyetin kadınlara, dişil olana neler yaptığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Penis hasediyle tam olarak neyi kastettiğinizi bilmiyorum ama benim düşüncem şu ki, 21. yüzyılın güçlü kadın modeliyle ilgili bir sıkıntınız var. Feminist değilim, hatta kadın bile değilim fakat eğer bu mücadelede -sizin gibi- bir taraf tutacak olsam kesinlikle onların tarafını tutardım. Tarih boyunca kadınların neler yaşadığını biliyoruz.

Israrla bu hasedin var olduğunu söylerseniz, yazınızda bahsettiğiniz "mahrumiyet" duygusu bile yeterli bir neden olduğunu savunabilirim. Daha açık olabilmek adına kişisel bir örnek vereceğim. Mesela ben interseksüel olmak isterdim. Kadın veya erkek olmak değil. Herhangi birinden mahrum kalmayı istemezdim. Neden sadece biriyle yetinmeliyim ki? Her ikisinin de nasıl olduğunu bilerek daha gerçek bir varoluşun içinde olmak dururken; sadece biriyle yetinmek benim için acı verici olabilir. Masada en sevdiğiniz iki yemek dururken sadece birinden yemeye izniniz olması gibi bir şey. Seçim bile size ait değil.

 

Bir mahrumiyet söz konusu olduğunda mahrum olan değil, mahrum edendedir suç. Her ne olursa olsun... Hep beraber yaratıcıya isyan edelim, kin duyalım demiyorum; sadece bahsettiğim bu zıtlıklar içerisinde kurulan mücadelenin -tabiri caizse savaşın- yersiz olduğu... Hala bazı hastalıklı zihniyetler nedense gereksiz noktalara takılıp kalmış durumda.

 

Söylemeden edemeyeceğim, yazınız bende fazla 'kadın karşıtı' bir izlenim bıraktı ve bundan pek hoşlanmadım. Kendinizi idealar dünyasında geri çekip yaşadığımız yer yüzüne, gerçek dünyaya dönerseniz kabul etmeniz gereken tek şey bu iki olgunun hepimizin içinde yer aldığı ve bununla en iyi şekilde yaşamanız gerektiği... Hepimiz bir anne ve bir babadan geliyoruz; bir dişi ve bir erkekten. Doğadaki bu zıtlığı /ya da uyumu/ hepimiz içimizde taşıyoruz. Hepimiz zaman zaman karşı cinse yakıştığı önyargısıyla hareket ettiğimiz o davranışları sergiliyoruz. Ve hiçbirimiz hiçbir nedenle eksik yahut ötekinden daha değersiz değiliz. Bilmem farkettiniz mi ama yaptığınız şey "ötekileştirme, başkalaştırma"dır. Etiketleyip ayrı muamele gerektiren bir duruma sokmaktır.

 

Bu sitede bu başlığın açılmasına çok şaşırdım gerçekten. Sonradan kadına kin duymaya başlamış bir biseksüelin mantığıyla yazılmış gibi geldi -öyle olduğunuzu söylemiyorum, izlenimden bahsediyorum- ve ben bu mantığın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse, hiçbir şeye kılıf aramamalı. Sadece istemek her zaman için yeterlidir çünkü. Başka sebepler aramak gereksizdir. Tıpkı ayak fetişzmine "penis hasedinin" neden olduğu gibi bir şey yazmanıza benziyor bu... Sadece bir nesne olarak ayağı hoş bulmak ve nesneyi arzulamak zaten fazlasıyla yeterli bir sebeptir. Sadece cinsel boyutundan bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey şu klasik "zevkler ve renkler" konusu... Bir küpeyi illaki sizde birşeylerin açlığını gidereceği için veya size başka sembolik şeyler sunduğu için istemeniz gerekmez. Sadece beğenmeniz ve istemeniz yeterlidir...

 

Herneyse... Daha derinlere inmek ve deşmek isterdim fakat daha fazla yanlış anlaşılmak istemem. Şu yazdıklarımın bile çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılacağının farkındayım (x

 

Not: Şimdi sonraki mesajınızı okudum ve uyarmam gerektiğini düşündüm. Üslubunuz çok rahatsız edici. Bahsettiğiniz düşüncelere saygı duymamızı bekliyorsanız siz de diğerlerine saygı göstermek durumundasınız. Şimdi tutup "saygısızlık etmedim" falan da demeyin, lütfen. Buyrun; dalga geçer gibi yazmışsınız.

 

Son bir defa bir de şöyle deneyeyim. Bir süreliğine bir şeytan ayini yapalım, bakalım bu kez direnç gösterecek misiniz?

 

Kadın ve erkek eşittir. Penis hasedi yoktur. Bu Psikanaliz'in her nasılsa yaptığı bir uydurma, ataerkil bir bilincin etkisinde kalarak yaptığı kaka, insan sevgisine hiç yakışmayan bir karalamadır. Ve sizlerin ne yaptığınızı çok iyi bildiğiniz bir erotik yaşantılar dizisi geride bıraktığınızı, gayet hoşnut olduğunuzu, herşey muhafazakar, karanlık bilinçlerin uydurması ya siz de bunu biliyor ve aydınlandınız ya , öyle ya, mutlu, harika aşklara sahipsiniz. Kadın-Erkek aşkı, şu Eros dediğimiz nedir, gayet iyi biliyorsunuz, aydınlanmış ve durumunuzdan hoşnutsunuz...

 

Gerçekten böyle miydi? Afedersiniz...

Hatta sanki bu düşünceye tahammülünüz bile yokmuş gibi bir hisse kapıldım. Sizin adınıza üzüldüğümü de belirtmek istiyorum, buna katlanmak zor olmalı. Evet, bu karanlık bir zihniyetin sadece uçkuru olanın çıkarını gözetmek adına uydurduğu bir safsatadır ve neyseki insanlar artık değişiyor. Kim neresini yırtarsa yırtsın engellenemeyecek tek şey; kaçınılmaz ve değişmez olan tek şey değişimdir. Her zaman iyi olduğunu söylemiyorum fakat yukarıdaki alıntıda bahsettiğiniz şekilde olduğunda iyi ki değişiyoruz diyorum.

 

Teşekkürler.

kadınlar cinsel organları erkeklerinki gibi olsun diye erkek olmak istemezler

güç için ve öbür kadınların arasındaki sınıflandırmayı sevmedikleri için erkek olmak isterler

çoğu kadının içinden söyledikleri budur

nadiren bunu dile getirenler vardır

mr. freud un erkek egemen bir mental(lite) ile erkek egemen adlandırmalar yapmış olması bir çok noktada onun teorisini tartışmaya açsa da bir üstüne çıkabilme şansını henüz kimse yakalayamadı,bu doğru.ancak salt freudien teoriler "insan" için yeterli değil kanımca.mesela,yazının psikolojik çalkantıları varoluş itibari ile kadın ya da erkek olmaya bağlayan baskın bir hedefi varken,dayanak noktalarının toplumsal rollerle ilintili gelmesi ilginç.jung un elektrası freud un oidipusu kadar gerçektir sanırım..referans bu iken de eşitlik (bu yazıya göre, güç kıskançlığı direkt ve elmanın hangi yarısının bu güce sahip olduğunun ve "öteki" nin durumunun tartışılması var..örneklerdeki uslup da en az eleştirilen" hasetler" denkliğinde) arayışı eleştirisinin altında ezilen bir aşk..tuhaf ki ataerkil tarih bununla dolu.

sigmund freud'un söyledikleriyle burada birşeyler söylemeyin arkadaşlar. yani freud işte... anladınız siz onu

Ya zaten Freud'u ağzına dolamış millet bir kere Bilip bilmeden heryere iliştiriyorlar onu da Bayılıyorum öyle tiplere...

Biz daha iyiyiz, hayır bizim böyle böyle özelliklerimiz var, asıl siz bizi şu şu şu dönemde şu hale getirdiniz, ama freud böyle demiş, ya boşver freud'u... Ee sonra ? Tartışmak için güzel bir konu. Sadece hobi olarak boş zamanlarda.

 

Ankete kimin ne cevap verdiğini gördüğüm iyi oldu

penis olmadığı zaman erkek olmanın ne anlamı var ki

Afedersiniz ama çok gereksiz bir konu hem karşı cinsimiz onlar bence bir kadın için bir hakarettir.. Teknoloji ve tıp ilerledi isteyen kestirir isteyen yeni bir organ uzuv taktırır.. O zaman hayvanlarda yazsın insanlarında kuyruğu yok hepsi bizin kuyruklarımıza haset gibi aptalca bir muhabbet döner :/ Ben erkeğim ve gayette mutluyum... Şunun unutmayın hepiniz bir anneden doğdunuz.. :/

Afedersiniz ama çok gereksiz bir konu hem karşı cinsimiz onlar bence bir kadın için bir hakarettir.. Teknoloji ve tıp ilerledi isteyen kestirir isteyen yeni bir organ uzuv taktırır.. O zaman hayvanlarda yazsın insanlarında kuyruğu yok hepsi bizin kuyruklarımıza haset gibi aptalca bir muhabbet döner :/ Ben erkeğim ve gayette mutluyum... Şunun unutmayın hepiniz bir anneden doğdunuz.. :/

Çok güzledi

Afedersiniz ama çok gereksiz bir konu hem karşı cinsimiz onlar bence bir kadın için bir hakarettir.. Teknoloji ve tıp ilerledi isteyen kestirir isteyen yeni bir organ uzuv taktırır.. O zaman hayvanlarda yazsın insanlarında kuyruğu yok hepsi bizin kuyruklarımıza haset gibi aptalca bir muhabbet döner :/ Ben erkeğim ve gayette mutluyum... Şunun unutmayın hepiniz bir anneden doğdunuz.. :/

katılıyorum.

evet kıskanırız doğru eğriye eğri doğruya doğru demek lazım malum kkonusmalar arasında lan ben erkek olsaydım varya diye hep söylenir klasik hasedden çatlıyorum