nevermore Oluşturma zamanı: Eylül 30, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 30, 2010 İnsanlık tarihi kadar eski ve doğaüstü olarak nitelendirilen olaylar, Batıda 1900’lü yılların başlarında, üniversite çevrelerinde parapsikoloji adı altında ele alınmaya başlanmıştır. Laboratuvar şartları altında araştırma alanına sokulan bu fenomenler arasında telepati, telekinezi, psikometri, materyalizasyon, durugörü, geleceği bilme, beden dışı deneyimler, radyestezi, düşünce fotoğrafçılığı, Kirlian fotoğrafçılığı, şifacılık v.b. bulunmaktadır. Ancak günümüze dek yapılan çalışmalarda, bu gibi psişik yetenekler bedensel sınırlar içinde ve sadece beynin bir fonksiyonu olarak ele alınmıştır. Parapsikolojik araştırmalarda kullanılan araçlar ve laboratuar olanakları sürekli geliştirilmiş, ancak zihniyet aynı kalmıştır. Evrende ve dünyamızda meydana gelmekte olan her fizik olayın ve oluşumun ardında onu üstten kavrayan daha kapsamlı doğa yasaları olduğu gibi, her parapsikolojik fenomen de belli ilke ve yasalara bağlıdır. Metapsişik terminolojide bizler, bu ilkelerin tümüne “VARLIKSAL İLKELER” diyoruz. Ruhsal varlık da bir ilke varlığıdır. Varlık özündeki aşkın bilgiyi madde alemlerinde uygulayabilmek için, o alemden kendisine bedenler edinir. Dünya bedeniyle bağlantı kurmasından dolayı, doğal olarak tezahür eden yeteneklerinin bir kısmını işte günümüz parapsikolojisi, duyular dışı algılama (DDA) genel başlığı altında inceliyor. Gördüğümüz her şeyde, doğada, insanda ve uzayda her varlık nasıl yasalara tabi ise, her tezahür ve her parapsikolojik fenomen de aslında belli bir yasanın fizik koşullara indirgenmesidir. Bilimin henüz çözemediği, insan anlayışının şu anda üstünde olan bir ilkenin yansıması, o olayların mucizevi yada doğaüstü güç olarak gözükmesine sebep olur. Peygamberlerin, mistik insanların ya da evliyaların meydana getirmiş olduğu paranormal olayları artık belli yasalara oturtabiliyoruz. Bu nedenle dünyada mucize diye bir şey yok; sadece gerçeğinde yatan bilgiye ulaşılmamış olaylar ve tezahürler vardır. Doğada oluşan her olayda düzenli bağlar vardır. Bu bağlara ait bilgimiz kısıtlı olduğu zaman, bize göre bunlar kopuk kopuktur. Ancak bilgi yolunda ilerledikçe hepsini birbirine bağlayabiliyoruz ve belirli çözümlere kavuşabiliyoruz. Her fenomen, varlığın sonsuz potansiyeli hakkında bilgimizin artması için birer ayna gibidir. Her varlık “Bütün” içinde kendisine düşen hizmet ve vazifeyi yerine getirir. Varlıklar her an tesir alış verişinde bulunur. Böylelikle varlık, kendi ve kendi dışındaki varlıkların niteliği hakkında bilgi sahibi olur. Varoluş birliğinden ve eşitliğinden dolayı, bir varlığın bildiğini diğer varlıklar da bilir. Yani her varlık Bütünün bilgisine sahiptir. Ruhsal bir yetenek sergileyen bir kimsenin, sergilemeyene göre bir üstünlüğü yoktur. Varlığın tezahür ettirdiği her fenomen, kendisine ait serbest bir seçmesidir ve bu dışarıdan verilmiş değil, sadece varlığa ait bir bilginin sonucunda gerçekleşmiştir. Ruhsal yetenekleri sergileyen insanların, bunları sergilemeyenlere göre herhangi bir üstünlüğü ya da ayrıcalığı yoktur, demiştik. Her şey varlıkların ihtiyacına, vazife kapsamına göre düzenlenir. Vazifesini, evrensel bilgelik içinde kendisi seçen varlık, bilgisini de, bu vazifeye uyacak düzeye uyarlar. Bütün yetenekler aslında ruh-beden ilişkisinden doğmaktadır. Yani bedenimiz olmasaydı, bedensiz varlık halinde olsaydık, bu tür fenomenler bizim için yetenek değil, doğal bir olgu halinde olurdu. Bizler bedenli varlıklar olarak zaman-mekan engeli içinde yaşadığımızdan dolayı, bu fenomen mucizevi ya da normal üstü olarak görünür. Birbirlerinden kilometrelerce uzakta bulunan iki insanın birbirlerinin düşüncelerini algılayabilmesi bir tek şeye işarettir: Bizler bir Bütün içindeyiz ve o Bütünü bizler oluşturmaktayız. Kendisini o Bütünlüğe adapte edebilen insanlar için zaman-mekan sınırı söz konusu olamaz. Önemli olan, o Bütünle “Ortak Alan” kurabilmek, o titreşime bağlanabilecek derecede zaman ve mekana hakim olabilmektir. Bütün bilgiler zaman ve mekandan olarak “her an ve her yerde"dir. Dünyada henüz bedenlenmiş, dar bir boyutta kalış şuur yansımasını henüz gerçekleştirememiş olan bir varlık için, geçmiş de gelecek de genel hatlarıyla şimdinin içindedir. Dünyaya ait bir sınırlılık olan çizgisel bir gidiş, farklı bir zaman-mekan boyutunda küresel bir görüşe dönüşür. O görüşü yakalayabilen insanların söyledikleri şeyler de, bizim için mucize oluverir. İRAD İzmir Ruhsal Araştırmalar Merkezi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.