Yakutsk Oluşturma zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 1, 2010 Nazım'ın Sovyet vatandaşlığına geçmek için o dönemdeki Sovyet lideri Nikita Jcrusçeve yazdığı mektup ” Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç 19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği'ne bağlıyım. Bolşevik Partisi'ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardından, 1924 yılında, yine Moskova'da 1925 yılı başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ni bitirdim ve parti işleri için Türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara'da yeraltı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Sonra, yine Moskova'ya döndüm. 1928 yılında Türkiye'de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben, sayılı Komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi'nin beşinci yıldönümünü Moskova'da kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. SBKP'nin 22'nci kongresini kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. Artık 10 yıldır Moskova'da yaşıyorum. ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım. Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet Vatandaşı olmak istiyorum. En iyi dileklerimle. Saygılarımla Nazım HİKMET 7 Aralık 1961 " Kaynak :Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi arşivi Yayınlayan: Cenk Başlamış - Vladimir Jarov Milliyet Gazetesi 21 Aralık 1992 tarihli SBKP - Belgelerinde Türkiye başlıklı yazı dizisi NOT: Muzaffer Özdağ’ın “GÖREVE ÇAĞRI” adlı kitapçığından alınmıştır.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Kendi ülkesi tarafından satılmış bir adamın son cırpınışlarını dile getiren bir mektuptur. Yersiz yurtsuz kalmış bir adamın haykırışları vatan hainliği olarak lanse edilemez. O mektubu yazmaya mecbur edenler utansın.. yoldaşlar, nasib olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni. Nazım Himet Ran Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 1925 : Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde gizli örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle yokluğunda yargılanarak "on beş yıl küreğe konulma cezası" verilir. Bu durum onun ülkeden ayrılmasına yol açar. Moskova'ya gider. 1926 : Viyana'ya geçerek ileride suçlanmasına konu olarak "parti" toplantısına katılır. Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, "küreğe konulma" cezası ortadan kalkar. 1927 : Katılmış olduğu "Viyana Konferansı" nedeniyle İstanbul Ceza Mahkemesi'nde yokluğunda yargılanır. Üç ay hapis cezası verilir. 1928 : Yurda dönmek üzere Moskova'daki Büyükelçiliğe başvurur. Pasaport almak istemektedir. Ancak kendisine yanıt verilmez bunun üzerine gizlice sınırı geçerse de Hopa'da yakalanır. İstanbul üzerinden Ankara'ya götürülür. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde, daha önce yokluğunda yapılan yargılamalar yinelenir. Üç ay hapis cezası verilir. Cezaevinde geçirdiği süre gözönüne alınarak serbest bırakılır. 1929 : Resimli Ay Dergisi'nde çalışır. İlk şiir kitabı "835 Satır" yayınlanır. Bunu diğerleri izler. 1930 : "Sesini Kaybeden Şehir" başlıklı şiir için dava açılır. Yargıtayca aklanır. 1931 : "1+1=1", "835 Satır", "Jokond ile Si-Ya-U" ile bir kez daha "Sesini Kaybeden Şehir" ve "Varan 2" adlı kitapları hakkında dava açılır. Hepsinden aklanır. 1932 : "Kafatası" oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye konur. 1933 : "Gece Gelen Telgraf" şiirinden dolayı yargılanır. Altı ay üç gün hapis cezası verilir. Babası bir kaza sonrası ölür. Onun ölümü üzerine "Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye" başlıklı şiiri yazar. Şiirde babasının patronu Süreyya Paşa'ya hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılır. Bir yıl hapis, 200 lira para cezasına çarptırılır. Bu sıralarda "gizli örgüt" kurduğu savıyla Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan ayrı bir davada idamı istenir. Dört yıl ağır hapisle cezalandırılır. 1934 : Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle çıkarılan af yasasından yararlanır. Serbest bırakılır. 1936 : Gizli örgüt kurmak ve yönetmek savıyla yargılanır ve aklanır. 1937 : "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" yayınlanır. 1938 : Askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla da "Donanma" davaları açılır. Toplam 28 yıl 4 ay ağır hapisle cezalandırılır. 1941 : Bursa'da "Memleketimde İnsan Manzaraları" nı yazmaya başlar. 1943 : Cezaevi arkadaşı Orhan Kemal tahliye olur. Balaban'ın resim çalışmalarına yardımcı olur, yetişmesini sağlar. 1944 : Karaciğer ve kalp rahatsızlıkları başlar. 1949 : Basında haksız mahkumiyetine ilişkin yazılar artmaya başlar. Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi'nde "Tevfik Fikret ve Nâzım Hikmet" başlığını taşıyan bir yazı yayımlayarak dikkatleri Nâzım'ın haksız mahkumiyeti çeker. 1950 : Yurt içinde ve dışında çeşitli kuruluşlarca "Nazım'a Özgürlük Kampanyaları" açılır. Meclis'in gündeminde bulunan Af Kanunu'nu çıkarmadan tatile girmesi üzerine, Nazım, 8 Nisan'da açlık grevine başlar. Aynı gün, Bursa'dan İstanbul'a Paşakapısı Cezaevi'ne götürülür. 23 Nisan'da grevini avukatlarının isteği üzerine geçici olarak durdurur. Ağır hastadır, doktorlar üç ay bir hastanede tedavi görmesi gerektiğini belirtirler. Ancak durumunda hiçbir değişiklik olmayınca 2 Mayıs'ta yeniden greve başlar. Açlık grevi kamuoyunda büyük yankı uyandırır. İmza kampanyaları başlatılır. "Nâzım Hikmet adlı bir dergi çıkarılır 9 Mayıs'ta annesi Celile Hanım 10 Mayıs'ta şair Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat açlık grevine başlarlar. 14 Mayıs seçimleri sonucunda ortaya çıkan yeni durum üzerine, 19 Mayıs'ta greve ara verir. Çıkarılan Genel Af Kanunu'yla serbest bırakılır. 22 Kasım'da Dünya Barış Konseyi tarafından Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararası Barış Ödülü"nü almaya hak kazandığı açıklanır. Kendisinin katılamadığı törende ödülünü Neruda alacaktır. 1951 : Oğlu Memed dünyaya gelir. Askere çağrılır, 49 yaşındadır ve hastadır. Üstelik askeri okulda öğrenci olarak geçirdiği sürelerin yasa gereği askerliğe sayılması gerekmektedir. Yaşamına yönelik tehditler üzerine ülkeden ayrılır. 15 Ağustos günü resmi gazetede, Bakanlar Kurulu kararıyla "yurttaşlıktan çıkarıldığı" duyurulur Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Yakutsk Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2010 Kendi ülkesi? Türklügü kabul etmeyen yahudi polon kökenli bir komünist ve sovyet hayrani! Baska bisey demiyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2010 Bizim ülkemizde nedense herkesi yargılamak bir gelenek haline geldi.daha doğrusu yargılanması gerekenleri yargılamayıp, ülkesi adına şiir yazan yada düşüncesini dile getiren insanları yargılamak çözüm olarak gözüküyor sanırım. Yakıştırmalar yapan arkadaşım bence biraz tarih eksiğin var Damat Ferit paşanın da İngiliz yanlısı olması ve Kurtuluş savaşında düşmanla işbirliği yapmış olması gibi bir gerçek var.O zaman birde şöyle bir sonuç çıkıyor: Neden emperyalizm yanlıları değilde emperyalizm karşıtları yargılanıyor yada yaşadığımız vatanı kendi tekeline almak isteyenler için kendilerinin dışında herkes vatan haini mi oluveriyor? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Yakutsk Yanıtlama zamanı: Ekim 20, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 20, 2010 Nazim Hikmet tam bir haindir ATATürkü asagilamak icinde siir yazmistir daha dogru yazmaya calismistir... trabzondan bir motor açılıyor sa-hil-de-ka-la-ba-lık! motoru taşlıyorlar son perdeye başlıyorlar burjuva kemalin omuzuna binmiş kemal kumandanın kordonuna kumandan kahyanın cebine inmiş kahya adamlarının donuna... uluyorlar hav..hav..hak..tu.. yoldaş unutma bunu. ant mecmuası sayı 95, nazım hikmet ran _______ .... demek anadoluda bir köy mezarligina gömülmek istiyormus yada bu adam ne istedigini bilmiyormuydu? bir de yurtlarımın yurdu var bu dünyada, ne türkiye, ne polonez adaları,ne azerbaycan, orası ilk yeşeren umudum, orası ilk şafak vaktim, oranın pasaportunu taşıyorum kağıttan değil vizesi yüreğime yazılı damgası vurulu yüreğime. orası hem gözüm hem gözümün üstündeki kaş. orası ilk yeni adamı yüz yılımın, bütün yurtlarımın yurttaşı lenin yoldaş. _______ nazım hikmet'e vatan şairi demek ahmet türk'e türk milliyetçisi demektir. Rusya'yada ayak basar basmaz ilk sözü ''beni stalin yarattı, gözlerimin ışığını ona borçluyum'' olan moskof uşağı. Yani kisacasi binlerce Özbek Türkmen Kirgiz Tatar Azeri ve diger Türklerin en büyk katili olan komunist Lenin ve Stalin hayrani. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.