Topal Kırkayak Oluşturma zamanı: Ekim 3, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 3, 2010 Yaratılış Bap 1’de Allah’ın ruhu suların üstünde gezerken “Kubbe olsun!” diyor. Kubbe oluyor. Sularla kubbeyi ayırıyor; üstü gök, altı yer oluyor. Bundan sonra yeryüzü bitki ve hayvanlarla donatılıyor. Kur’an, Enbiya Suresi, ayet 30: “Gökler ve yer yapışık iken, onları ayırdığımızı, canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi?” Kur’an’da yaratılışa ait diğer ayetler şunlardır: Hud Suresi, ayet 7; Furkan Suresi, ayet 59; Secde Suresi, ayet 4,7; Fussilet Suresi, ayet, 9,11,12. Sümer Efsanesine Göre Başlangıçta her yer su. Bunun Nammu adındaki Tanrıçası sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Hava Tanrısı Enlil onu ikiye ayırıyor. Üstü gök, altı yer oluyor. Bilgelik Tanrısı Enki ile Hava Tanrısı Enlil yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor (1) ve hepsini idare edecek Tanrılar oluşturuluyor. İnsanın Yaratılışı Tekvin Bap 1’de yaratılış ve insanın yaratılışı iki türlü anlatılmış. Bunun nedeni, birinin yada ikisinin birden başka kaynaktan alınmış olması. Birincisinde Tanrı, göğü, yeri, bitkileri, hayvanları yarattıktan sonra, yaratmanın son günü olan altıncı gününde kendi benzeyişinde erkek ve dişi olarak insanı yaratıyor. Tekvin Bap 2’de bu kez yerin toprağından Adam’ı (2), onun kaburgalarından da kadını yaratıyor Tanrı. Kur’an’da da bütün varlıkların yaratılması altı gün sürüyor. Yedinci gün Allah dinleniyor. Altıncı günde insan çamurdan yaratılıyor. Hicr suresi’nin 26-28, 30-31, 33-34. ayetleri bunu geniş olarak açıklıyor: “Andolsun ki, biz insanı (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş cıvık balçıktan yarattık” ( ayet 26). “Rabbin meleklere ‘Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın’ demişti” ( ayet 28-29 ) “Bunun üzerine iblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler” ( ayet 30-31 ) ( Allah ) ‘Ey iblis! Seni secde edenlerle beraber olmaktan alıkoyan nedir?’ dedi” ( ayet 32 ) “(İblis) ‘Balçıktan, işlenebilir kara topraktan yarattığın insana secde edemem’ dedi” ( ayet 33 ) (3) Sümer’de de Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden kendi benzerinde şekiller yapıyor. Ana Tanrıça ona üfleyerek can veriyor(4). O bir insan oluyor. Bu esnada Ana Tanrıça; Yer Tanrıçası, Doğum Tanrıçası, Bilgelik Tanrısı ile birlikte bulunuyor. Görüldüğü gibi bu üç dinde de önce büyük bir su var. Ondan, bir dağ çıkıyor. O ikiye bölünüyor. Böylece gök ve yer oluyor. Sümer’de Tanrılar, Tevrat ve Kur’an’da da Tanrı insanı çamurdan ve kendi benzerinde(5) yaratıyor. Yalnız Tevrat’ın ikinci yaratılış hikayesinde erkeğin çamurdan, kadının da onun kaburgasından yaratıldığı ve cennetten kovulmaları konusu tamamıyla Sümerlilerin bir efsanesine dayanmaktadır. Yalnız Kur’an’da kadının Âdemin kaburgasından yaratıldığı yazılmıyor. Ona karşın hadislerde “Kadınlara hakkı tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri kısmı baş kısmıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, olduğu gibi bırakırsan öylece eğri kalır. Kadınlara hayrı tavsiye ediniz” (6) Sümer efsanesine göre, Dilmun adında Tanrıların yaşadığı saf ve temiz bir ülke var. Burada hastalık ve ölüm bilinmiyor. Fakat suyu yok. Su Tanrısı, Güneş Tanrısı’na yerden su çıkararak orasını tatlı su ile doldurmasını söylüyor. Güneş Tanrısı istenileni yapıyor. Böylece Dilmun ağaçları ve çayırlarıyla Tanrıların cennet bahçesi oluyor. Yer Tanrıçası bu bahçede sekiz bitki yetiştiriyor. Bunlar şifa verici bitki olduklarından gelişigüzel yenmesi yasak. Fakat bilgelik ve sular Tanrısı Enki dayanamıyor ve iki yüzü olan vezirine bunlardan toplattırarak yiyor. Buna çok kızan Tanrıça, Tanrı’yı ölümle lanetleyerek ortadan yok oluyor. Bilgelik Tanrısı da çok hastalanıyor. Diğer Tanrılar büyük güçlüklerle Yer Tanrıçası’nı bularak bilgelik Tanrısı’nı iyi etmesi için yalvarıyorlar. Tanrıça, Tanrı’nın sekiz bitkiye karşılık, hasta olan sekiz organını iyi etmek için sekiz Tanrı ve Tanrıça yaratıyor (7). Tanrı’nın hasta olan sekiz organından biri, kaburgası. Onu iyi eden Tanrıça’nın adı “kaburganın hanımı” anlamına gelen Nin-ti’dir. Bu kelimede Nin hanım, ti kaburgadır. Ti kelimesinin diğer anlamıda yaşam’dır. Eğer adı ikinci anlama göre alırsak, o zaman “yaşamın hanımı” olur (8). Bu efsane Tekvin Bap 2: 4’e tamamıyla uymaktadır. Sümerlilerde Tanrıların bahçesi Dilmun. Tevrat’ta Tanrının yeri Aden. Her ikisinde de su yok. Tevrat’ta yerden buğu çıkıp toprağı suluyor (9). Sümer’de de Güneş Tanrısı yerden su çıkarıyor. Tevrat’ta, Tanrı, Aden’e meyve ağaçları ve yenmesi yasak olan ağacı dikiyor. Sümer’de de Yer Tanrıçası sulanan bahçede yenmesi yasak bitkiler yetiştiriyor. Tevrat’ta bu bahçenin toprağından yaratılan Adam, onun kaburgasından meydana getirilen kadın, yılan tarafından verilen yasak meyveyi yedikleri için buradan kovuluyorlar.(10) Sümer’de de insan çamurdan yaratılıyor ve orada Tanrıların görüntüsünde yalnız Tanrılar bahçesindeki yasak bitkileri yiyen ve lanetlenen Tanrı, adı kaburganın hanımı olan bir Tanrıça, Tanrı’nın kaburgasını iyi ediyor. Görüldüğü gibi bu hikâye birbirine ne kadar benziyor. Yalnız Tevrat’a alınırken konu biraz değiştirilerek, kaburgayı iyi eden Tanrıça, ondan yaratılan kadın olmuş. Adına da, Tanrıçanın adının ikinci anlamı alınarak “yaşamın hanımı” manasına gelen Havva denmiştir (11). Kur’an’da ne Havva’nın adı, ne de kaburgadan yaratıldığı var. Yasak ağaca, sonsuzluk ağacı denmiş ( Taha suresi ayet 120 ). Bunda da Adn cenneti deniyor. Cennetteki ırmaklar ( Muhammed suresinin 15. ayetine göre) içenlere kuvvet veren şaraptan, bozulmayan sudan, sütten ve süzme baldan imiş. Tevrat ve Sümer’de önce yer ve gök, sonra bitkiler ve hayvanlar yaratılıyor.Tevrat Tekvin 3-17’ye kadar hep Adam olarak adlandırılan ilk erkeğe bundan sonra “Ademé deniyor. Adem, Amoritçede Adamu, İbranicede Adam veya Ha. Adam. Anlamı “insan”, daha doğrusu “kırmızı toprak”. Hans Martin’in iconologie der Genesis ( München 1989) adlı kitabının 81. sayfasında yazıldığına göre, Hebron’da kırmızı toprak varmış. Bu toprağı, insanlara güç verdiğine ve bir çok hastalığı iyileştirdiğine inanarak yerlermiş. İslamlar onu Hebron’dan alarakMısır’dan Hindistan’a kadar götürüp baharat karşılığı satarlarmış. Bu yüzden Adem’in Hebron yaratıldığı ileri sürülüyormuş.insanın çamurdan yaratıldığını bildiren diğer yatler şunlardır: Ali İmran suresi, ayet 19; Enam suresi, ayet 2; Hac suresi, ayet 5; saffaf suresi, ayet 11; Rahman suresi, ayet 14.5. Her üç dinde de insan, Tanrı görüntüsünde yaratılıyor. Bu, Tanrı’nın da insanlar gibi olacağı düşüncesinden kaynaklanıyor demektir. Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız M.İ. Çığ, aynı eser, sf. 37 7. İlginç olanı, bunların beşi Tanrıça. Ayrıca burada tıpta uzmanlaşmanın gösterilmesi bakımından önemli 9. Buradan bir su çıkıyor, dört kola ayrılıyor. Bunlardan ikisi Dicle ve Fırat. Bu da hikâyenin Mezopotamya’dan geldiğine ayrı bir kanıt. 10. Robert Cooper, The inquier’s Text Book, Being Substance of Thirteen Lectures on the Bible, Boston, 1846, sf. 209’da yaratılış olayı için şunlar yazılıyor: İlk insanın çamurdan meydana geldiğini ve hayat nefesi verilerek canlandığını düşünmek, kadının erkeğin kaburgasından yaratıldığını kabul etmek, ancak barbarların yaşadığı çağa ait olmalı. Bunlara inananlar ayın küflü peynirden yapıldığı din kitaplarında yazılsa, onada inanırlar. İnsanlar Adem ile Havva’dan üremiş olsalar bu kadar ırk nasıl oluşur deniyor. Aynı konu hakkında Voltaire, Felsefe sözlüğünde şöyle demiştir. “Tanrı’nın sırları öyle ki, insanoğlu yüzlerce yıl ilk anasını babasının kim olduğunu bilememiş. Adem ile Havva adlarını ne Yunanlılar, ne Romalılar, ne persler, ne Suriyeliler, hatta ne de muhammede kadar Araplar biliyordu. Tanrı ilk yarattığı bu aileyi, insan topluluğunun en küçüğü, en bahtsızı olan Yahudilere neden bildirmiş ki!” “Nasıl olmuş da ne Mısır’da ne de Babil’de ilk atalarımızın izine ve geleneğine rastlanmamış.” Çünkü Voltaire, bunları yazdığı zaman, kimsenin ne Sümerlilerden ne de onların kendilerinden sonra gelenlere yaptıkları etkileri kanıtlayacak belgelerden haberi vardı. Muazzez İlmiye Çığ İbrahim Peygamber ( Sümer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara göre ) sf. 65,66,67,68,69 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Sümer yazılarındaki herşeyin sudan yaratılması eski bir felsefi düşünceden ibaret. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 yaratılış ve yokoluş zaman kavramı ile açıklanabilinecek konulardır.. burada önemli olan hangi zamanın yaratılışından ve yok oluşundan söz edildiğini anlamamızdır! adem "insan"(kamil) olarak ilk insandı!!! ilk yaratılan insan değildi!!! adem bir peygamberdi tanrı bir elçisini kimlerin kendisine kulluk etmesi için görevlerdirmişti? adem kaçıncı adem? kuran kaçıncı baskı, bu kaçıncı döngünün kaçıncı muhammedi bilen varmı? bir dönemin içinde bulunduğu zaman olan atlantis vb medeniyetler kendi dönemlerinin en büyük teknolojik noktasında kendi biyolojik ve nüklüer savaşlarında bir dönem kıyametini hazırladıklarını bu yarattıkları yıkım ile tabiatın dengesinin bozulması ile tüm eko sistemde değişimi zorunlu kılmış olması depremler volkanik denizlerle denizlerin kara karaların deniz olması her şeye rağmen bilincini yitirsede hayvanlaşmış insanlar ve hayvanların mutanklaşmış dinozorlaşmış boyutlara ulaşması o dönemin bitkilerinin oluşumu tüm bunlar oluşumu için geçen milyonlarca yıl yerlere ve göklere hakim olan ve diğer canlı türlerini tehdit etmesiyle kuraklığın yeni bir kıyametin oluşması ile gelen yeni bir dönem yaşamak için mağaralarda yer altında yaşayan insanlar için artık yeni bir dönemin başlaması tabi bu seferde dinozorların fosil olan petrol kaynağını keşf eden "anımsayan" insan yeniden dinozorların(petrolle çalışan uçaklar) makineler ve biyolojik ve nüklüer silahlama yer yüzünü ve gökyüzünü tehdit etmesi ve yine bir kıyameti hazırlaması kaçınılmazdır bu döngü bant kaydı gibidir burası tamamda bu kaçıncı döngü bunun hesaplanması gerekiyor. "zamanda yolculuk yapabilmek için önce zamanı anlamak gerekiyor" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 xteksus aklımdan geçenleri okumuşsun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Periodik olarak devam eden zamansal bir döngüden.. yani tekerrürden bahsedebilecek yeterli bilimsel ve arkeolojik bulgunun olduğunu sanmıyorum.. Bilimsel olarak aynı şekilde devam eden zamansal döngünün varlığının kabul edilemeyeceği gibi, semavi olarak kabul edilen dinler açısındanda bu pek mümkün görünmüyor. Zira kutsal adledilen kitaplarda birden fazla tekrar eden yaratılış diye bir durum söz konusu değil. Neandertallerin bir Muhammedi yada Ademi olup olmadığını sorgulamak takdir edersiniz ki saçma olacaktır. Ayrıca bizden önceki kuşakların nükleer bir savaşla kıyameti getirdiğide ispatı olmayan hatta temellendirilemeyen gereksiz bir varsayımdan ibaret. Muazzez İlmiye Çığın genel olarak kitaplarında anlatmak istediği ve bu yazıda anlatılmak istenen esas ( Özellikle Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sümerdeki kökeni ve İbrahim peygamber kitaplarında ) semavi dinlerin ondan önce gelen kültürlerdeki kökenlerini araştırmak ve bunu bilimsel ve arkeolojik bilgiler ışığında okuyucuya sunmaktır. Güneş ve Ay kültlerinin, sabiiliğin, paganizmin; semavi dinlerin kökenini oluşturduğuna dair bir çok yazı araştırma ve kitap mevcuttur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Periodik olarak devam eden zamansal bir döngüden.. yani tekerrürden bahsedebilecek yeterli bilimsel ve arkeolojik bulgunun olduğunu sanmıyorum.. Bilimsel olarak aynı şekilde devam eden zamansal döngünün varlığının kabul edilemeyeceği gibi, semavi olarak kabul edilen dinler açısındanda bu pek mümkün görünmüyor. Zira kutsal adledilen kitaplarda birden fazla tekrar eden yaratılış diye bir durum söz konusu değil. Neandertallerin bir Muhammedi yada Ademi olup olmadığını sorgulamak takdir edersiniz ki saçma olacaktır. Ayrıca bizden önceki kuşakların nükleer bir savaşla kıyameti getirdiğide ispatı olmayan hatta temellendirilemeyen gereksiz bir varsayımdan ibaret. Muazzez İlmiye Çığın genel olarak kitaplarında anlatmak istediği ve bu yazıda anlatılmak istenen esas ( Özellikle Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sümerdeki kökeni ve İbrahim peygamber kitaplarında ) semavi dinlerin ondan önce gelen kültürlerdeki kökenlerini araştırmak ve bunu bilimsel ve arkeolojik bilgiler ışığında okuyucuya sunmaktır. Güneş ve Ay kültlerinin, sabiiliğin, paganizmin; semavi dinlerin kökenini oluşturduğuna dair bir çok yazı araştırma ve kitap mevcuttur. Bahsedilen döngü basit zamansal değil tam bir döngü. Bir yokoluş ya da yükseliş ardından herşeyin baştan başlaması. Ayrıca doğruluğunu bilmediğimiz şekilde de kadim ve ileri düzeyde medeniyetlerden söz edilir ama onlardan sonrası bulunamaz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2010 bu dediklerininizi ispatlamak imkansız. Bu döngü dediğiniz şey kaç yılda bir meydana geliyor? 1 milyon yıl? 10 milyon yıl? Bununla ilgili hiç bir kanıt yok. Bunu bilmek imkansız. Yuva adlı belgeselde insan ırkının yani günümüzde homo sapiens diye tabir edilen ırkın son buluntulara göre ortalama 200.000 yıldır var olduğu söyleniyor. Ama hiç kimse bundan 200.000 yıl önce böyle bir döngü olduğundan bahsedemez. Neye dayanarak bu kadar kesin konuştuğunuzu anlamak mümkün değil. Söyledikleriniz bilimle aynı zamanda dinsel öğretilerle çelişmekte. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.