Ram Oluşturma zamanı: Kasım 21, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 21, 2010 Amerikalı J. O’Neil, 1953 yılında teleskobuyla Ay’ı incelerken 20 km. uzunluğunda bir köprü keşfetti, İngiliz Percival Wilkins de aynı köprüyü gördüğünü açıkladı. Köprünün Ay’daki en esrarengiz yapay şekil olduğunu söylüyordu. Wilkins 1950 yılında Aristarkhus-Heredotus bölgesinde tuhaf şekilde parlayan oval bir ışık görmüştü. Daha sonra birçok astronom Ay’ın yüzeyinde parlayan garip ışıklar gözlemlediler. Son iki yüz yıl içinde yapılan 800 gözlemde bu tuhaf ışıklar görülmüştü. 1869 yılında Prof. Smith, bir güneş tutulmasının son safhasında Ay yuvarlağı boyunca geçip giden garip objeler tespit etti. Objeler bir düzen içinde hareket ediyorlardı. 1874 yılında Prof. Schafarik yaptığı gözlemi şu cümlelerle açıklıyordu: “ Öyle tuhaf bir obje gördüm ki, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. İnsanın gözünü alan beyazlıkta bir objeydi, Ay’ın yüzeyinden geçip gitti.” W.R. Brooks adlı astronom ise gördüğü objenin Ay yüzeyini katetmesinin üç ila dört saniye sürdüğünü söylüyordu. Ayrıca bazı astronomlar Ay üzerinde kılıç benzeri, haç benzeri şekiller gözlemlemişlerdi. 1958 yılında ise Amerikalı, Sovyet ve İngiliz astronomları saatte 40 bin km’den daha büyük bir hızla Ay’a yaklaşan bir cisim tespit ettiler. Obje hiç kimsenin yorumlayamadığı türden radyo sinyalleri neşrediyordu. Bir ufo araştırıcısı olan Major Donald Keyhoe ise, Ay üzerinde dünya dışı astronotların bulunduğuna kanaat getirmişti. Tüm kanıtlar sadece bir Ay üssünün varlığını değil, zeki bir ırkın Ay’da operasyonlar yaptığını da gösteriyordu. Belki de Ay’da sentetik bir yer altı atmosferi yaratarak yaşayan canlılar vardı, böylece meteor bombardımanlarından korunuyorlardı. İngiliz astronomu Percival Wilkins, 1954 yılında Ay’daki kraterlerin birçoğunun aniden kaybolup yeniden ortaya çıktığını söylediğinde hiç kimse onu ciddiye almamıştı. 40 km çapındaki dev krater Alhazen hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Ayrıca Bolluklar Denizindeki Messier ve Picker kraterleri de sürekli şekil değiştirmekte, bazen yuvarlak, bazen de oval görünmekteydiler. Hatta bazen piramit şeklini de alan bu kraterler sanki canlıymış gibi şekilden şekile giriyorlardı. Gariplikler bununla da kalmıyor, Ay üzerinde kırmızı ışık toplulukları oradan oraya hareket ediyor, esrarengiz lekeler beliriyordu. Wilkins, çapları 200 metreye varan ve sayıları son yıllarda artan 200 kadar beyaz kubbe tespit etmişti. İşin garibi bu kubbeler zaman zaman yer değiştiriyorlardı. Bilim adamlarının ortak kanısı, kubbelerin diğer gezegenlerde yaşayan varlıkların kurduğu üsler olduklarıydı. 1973 yılında Sovyetlerde yayımlanan bir yazıda, Sessizlik Denizi bölgesinde düz bir taş blok görüldüğü ve taşın çevresindeki yığınlarla hiçbir benzerliği olmadığı belirtiliyordu. Amerikalı astronomlar ise Ay’da akıllı varlıklarca yapıldığı belli olan kuleler ve anıtlar gözlemlemişlerdi. Ruslar, Luna-9 aracıyla 37 km yükseklikten 8 kuleyi gösteren fotoğraflar çekmişlerdi. Nasa’nın elinde bulunan ve Ay’ın arka yüzünü gösteren fotoğraflarda 1600 metre uzunluğunda, 68 metre genişliğinde devasa makineler görülüyordu. Bu araçların aktivitesi, Ay’da bırakılmış sismik cihazlar tarafından da tespit edilmişti. Amerikalı astronom Leonard’a göre, Ay’daki uzaylılar bu makinelerle kraterlerin içindeki toprağı dışarı atıyorlardı. Leonard, hükümetin bu çalışmaları bildiğini ama Amerikan halkından gizlediğini söylemektedir. Sovyet bilimcilerinden Vasin ve Scherbakov’un ileri sürdüğü bir teoriye göre, Ay bilinmeyen bazı zeki varlıklarca dünyanın yörüngesine yerleştirilmiş yapay bir uydudur. Bu devasa operasyonu kimlerin gerçekleştirdiği hakkında bir fikir öne sürmüyorlar, ama Ay’dan getirilen kaya parçalarının dünyadakilerle aynı bileşimde olmadığını söylüyorlar. Ay kayalarında çok dayanıklı metaller sınıfına giren krom, titanyum ve zirkonyum bulunmuştur. Acaba Ay kadim zamanlardan kalma bir uzay gemisi midir, terkedilmiş bir uzay kenti midir, yoksa yapay bir sputnik midir ya da bir tür Nuh’un Gemisi midir? Bu soruların cevapları şimdilik bilinmemektedir! Amerika’daki Berkeley Üniversitesi profesörler kurulu ortaya ilginç bir iddia atmış ve Ay’dan Apollo mürettebatı tarafından getirilen insan eli kemiğinin 1932 yılında Ay’a gitmeyi başaran Amerikalı Edward Jefferson’a ait olduğunu ileri sürmüştür. Onlara göre Jefferson, inşa etmek için altı yılını harcadığı bir roketle Ay’a gitmeyi başarmış ama geri dönememiştir. Görgü tanıkları, aynı tarihte bir roketin gökyüzüne yükseldiğini söylemektedirler. Bu konu çözülememiş sırlar arasındaki yerini hala korumaktadır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.