schizophrana Oluşturma zamanı: Aralık 7, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 7, 2010 "Ben oscar için film çekmem, halk için, kendim için çekerim; Oscar jürisi beğenirse beğensin o ayrı." Yavuz Turgul Tosun Paşa, Sultan, Banker Bilo, Fahriye Abla gibi çok başarılı senaryoları kaleme alan Yavuz Turgul, Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Gölge Oyunu, Eşkiya gibi filmleriyle de Türkiye sinemasının en çok izlenen, nitelikli filmlerine imza atmış bir yönetmen. Yavuz Turgul'un yönettiği ve senaryosunu yazdığı Eşkıya, 1996-1997 sezonunda 2.5 milyon kişi tarafından izlenerek o tarihe dek Türk sinemasının en yüksek gişe hasılatını elde eden film olmuştu. Bu başarı, 1980'li yıllardan itibaren film üretimi ve seyirci sayısı bakımından büyük bir çöküş yaşayan Türk sineması için bir dönüm noktası oldu. Turgul’un başarısında; sağlam senaryolarla birlikte, görselliğin başarılı kullanımını ve toplumsal dinamiklere olan hassasiyetin ön plana çıktığını görüyoruz. 1970’lerden 1990’a kadar olan dönemde türk sinemasına baktığımızda karate, seks ve arabesk filmlerinin hakim olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte geniş kitlelere ulaşamayan entelektüel sinema ve aile komedisi türünde filmler gözümüze çarpıyor. Yavuz Turgul’da 70’li yıllarda duygusal aile komedisi türünde filmleri kaleme alan bir senaristti. Bu döneme ilişkin olarak Canım Kardeşim (1973), Tosun Paşa (1976), Sultan (1978) gibi filmler örnek gösterilebilir. 1980’lere baktığımızda yaşanan siyasi ve kültürel değişim Turgul’un senaryolarında izlerini görebiliyoruz. Çok ses getirmiş olan Züğürt Ağa (1985), “Banker Bilo” (1980) filmleri bu sancılı döneme en iyi örnekler arasında. Turgul'un bu dönem filmlerinde çözülmekte olan kurumların ya da toplumda bir kaosa neden olan yapılanmaların komedi tarzında etkili bir anlatımı hakim. Karakterler; benzer özellikler, farklı suretler Genel olarak Yavuz Turgul'un filmlerine baktığımızda; farklı suretlerde benzer karakterler çıkar karşımıza. Göç ettiği şehre tam uyum sağlayamayan, sınıf atlamaya çalışan ama kültürler arasında sıkışıp kalan bireyler, acımasız birer oyuncuya dönüşerek büyük şehirde tutunup zengin olanlar karakterler; naif, gün görmüş geçirmiş orta yaş bir şehirli portresi ve sadakatla hep birini seven kalpler.. Turgul’un kurduğu karakterlere dikkat ettiğimizde, onları yaratırken içinde bulunduğu kültüre ve geçmişe büyük saygı duyduğunu görüyoruz. Yönetmen, kendinden önceki dönemin yönetmenlerine duyduğu saygı ışığında onlardan aldığı mirası nasıl incelikle anıyorsa, karakterlerin beraberindeki taşıdıkları kültürel yapıyı da o denli bir saygıyla işliyor. Bu tavrın sonuçlarından biri olarak da filmlerinde sosyal yapıda kaybolmaya yüz tutmuş kültürel bir değer üzerinden bir kuşağın “son” temsilcisini ele alıyor. Örneğin Turgul’un “ağalık” yapılanmasını çok başarılı bir şekilde anlattığı Züğürt Ağa filminde, bir dönemin komedi anlayışının son temsilcilerini gördüğümüz Gölge Oyunu’nda, Eşkiya ve Muhsin Bey'de olduğu gibi bir kuşağın son temsilcileri olan portrelere yer verdiğini görürüz. Yine Turgul’un son filmi olan Av Mevsimi'nde Şener Şen'in canlandırdığı Amir modeli, bu çağ insanından çok uzağa düşen naif bir polis figürüdür. Bu insanlar kaybedilmek üzere olan toplumsal değerlerin de bir anlatıcısıdır. Bize seslenirler. Yönetmen de seslenir: “Onları görün, onlar hâlâ yaşıyorlar.” Çizdiği karakterler asla tek boyutlu değildir, onların kaybediş öykülerinden bu kadar etkilenmemiz, haksızlığa uğradıklarında bu kadar tepki duymamız karakterlerin insancıl çizimindeki başarıdır. Bu karakterlerin arasında mutlaka bir göç hikayesi ve çocukluk dönemine ait travmalar vardır. Ama bu zorlu koşullar onları “kötü” yapmaya yetmemiştir, bazen iyi olmaları için arada kötülük yapmaları gerekecektir o kadar. Yavuz Turgul filmleriyle, insanın içindeki iyiye yönelik taşıdığı umudu, izleyiciye her şeye rağmen insan olmayı, insan kalabilmeyi anlatır. "Kahramanım benim.." Turgul'un filmlerinde yaşadığımız yüzyılda hızla koşan ve bu amansız yarışta kendi masalını yitiren, sevdiklerini kaybeden, acımasız toplumsal normaların getirisi olarak “kurban” edilen karakterler vardır. Onun filmlerinde zenginlik ve güç ilişkisi farklı kurgulanır. Parası olan her zaman “en iyi yaşayan”, “sevdiğiyle mutlu bir son yaratan” değildir. İşin içine fakir ama gururlu, hem yüreğini hem bileğini kullanan kahramanlar girer. Bu kahramanlar o kadar incelikli işlenir ki, izleyici onlarda hem kendini bulur hem de kendi hayatında alamadığı intikamları onun yerine alan bu kahramana büyük bir hayranlık besler. Filmlerinde mutlaka bir “usta” figurü vardır. Bu figür, Eşkiya’da olduğu gibi racon, yol yordam bilen ya da Gönül Yarası’nda olduğu gibi naif değerler üzerinde yükselen bir ahlak görüşünün temsilcisi olabilir. Turgul filmlerinde güldürürken, bunları karakterlerin fiziksel özelliklerini alaya alarak yapmaz. Oluş halleri ve kültürler arası başarısız geçiş denemeleridir onun gösterdiği. Hızla değişen sosyal yapılanmalara uyum sağlayamayan, şaşıran ve hata yapmaya başlayan karakterlerdir onlar. Unutulmaya yüz tutmuş kültürel değerleri taşıyan karakterler ise “güldüren” tarafta yer almaz, zorluklar karşısında değişip, temsil ettiği değerleri “satmaz.” Yavuz Turgul filmleri toplumsal dinamikleri fonda çok başarılı bir biçimde gösterirken, bu tabloyu ne didaktik bir şekilde yapar, ne gözümüze sosyolojik bir belgeymişcesine sokar. Karakterlerin ruhsal yapısı derinlemesine izleyiciye aktarılırken, seyirci bir dönemin tarihsel kırılma noktalarına da şahitlik eder. "müzik sana beni anlatır" Yavuz Turgul'un filmlerinde kullandığı müzikler de filmleri kadar akılda kalıcıdır. Örneğin Eşkıya ve Gönül Yarası’nın müzikleri film vizyondan kalktıktan sonra bile radyo ve televizyonda sürekli dinleyici istekleri almıştır. Yine son filmi Av Mevsimi'nde ise İdris (Cem Yılmaz) karakteri bir şarkıyla bütünleşir, yüreğine akar seyircinin. Turgul için müzik, karakterler izleyiciye yansıtılırken olmazsa olmaz yapı taşlarından biridir. Kullanılan müzik hep bir şey anlatır. Örneğin Muhsin Bey'deki film müzikleri asla sadece müzik değildir. Müzik türleri arasındaki farklılıklar bizi karakterlerin kültürel olarak çözümlemesine götürmekle kalmaz, sosyolojik bir de tablo yansıtır. Özetle diyebiliriz ki Yavuz Turgul’un senaryo ve filmleri Türk sinema seyircisini çok etkileyen, en önemlisi yıllarla birlikte “eskimeyen”, genç & yaşlı tüm sinemaseverlerin ilgisini çeken, hem entelelektüel bazda iyi eleştiriler alan, hem de halkın nabzını çok iyi yakalayan filmlerdir. Kaynak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aksak lisan Yanıtlama zamanı: Aralık 8, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 8, 2010 çok hoş bir yazı olmuş paylaştığın için teşekkürler, duruşu daha da iyisi yürüşü olan bir yönetmen yavuz turgul Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.