nevermore Oluşturma zamanı: Aralık 17, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 17, 2010 Spermlerin ana rahminde yumurtalığa ulaşabilmek için yollarını “koklayarak” buldukları açıklandı... Almanya'nın Ruhr Üniversitesi profesörü fizyolog Hanns Hatt , spermlerin ana rahminde yumurtalığa ulaşabilmek için yollarını “koklayarak” bulduklarını açıkladı. Hatt'ın, yaptığı araştırmalar sırasında, spermlerin ve insanların derilerinin de koku alabildiğini tespit ettiği kaydedildi. Washington Üniversitesi Fizyoloji ve Biyofizik departmanından Babcock ise konuyla ilgili olarak, “araştırmalar gösteriyor ki yumurta, spermi “koklama” kabiliyetini göz önüne alarak seçiyor olabilir” dedi. İnsan bedenini oluşturan 50-80 kiloluk et ve kemik kütlesinin özü başlangıçta bir damla suda toplanmıştır. Akıl sahibi, duyan, gören, işiten ve vücut yapısı olarak oldukça karmaşık bir yapıda olan insanın bir damla sudan meydana gelmesi şüphesiz ki olağanüstü bir gelişimin sonucudur. Bu bir damla suyun yalnızca küçük bir bölümünü oluşturan spemlerin yapıları ve yerine getirdikleri görevlerse gerçekten hayranlık vericidir. Yeni bir insan yaratılmasının ilk basamağı olacak spermler erkek vücudunun "dışında" üretilirler. Bunun sebebi üretimin, ancak vücut ısısının yaklaşık 2oC altında gerçekleşebilmesidir. Bu ısının sabitlenmesi için ayrıca testislerin üstüne yerleştirilmiş özel deri de çalışır. Bunun fonksiyonu soğukta büzüşerek, sıcakta ise genleşip terleyerek gerekli olan ısıyı sabit tutmaktır. Testislerde dakikada ortalama 1000 adet üretilen spermler, erkekten kadının yumurtalarına doğru yapacakları yolculuk için, sanki oradaki ortamı "biliyormuşcasına" özel bir tasarıma sahiptirler. Sperm; baş, boyun ve kuyruktan oluşur. Kuyruğu, spermin bir balık gibi ana rahminde ilerlemesini sağlayacaktır. Bebeğin genetik şifresinin bir bölümünü barındıracak olan baş kısmı ise özel bir koruyucu zırhla kaplanmıştır. Bu zırhın faydası anne rahminin girişinde fark edilir: Buradaki ortam son derece asidiktir. Spermin, bu asidin varlığını bilen "birisi" tarafından koruyucu bir zırhla kaplandığı ise son derece açıktır. Bu asidik ortamın da nedeni annenin mikroplardan korunmasıdır. Meni içindeki sıvılar spermlerin gerek duyduğu enerjiyi karşılayacak olan şekeri içerir. Ayrıca baz özelliğiyle ana rahminin girişindeki asitleri nötralize etmek, spermin hareket edeceği kaygan ortamı sağlamak gibi görevleri de vardır. Burada da yine iki ayrı ve bağımsız varlığın birbiriyle kusursuz bir uyum içinde yaratıldığını görüyoruz. Spermler yumurtaya varana kadar annenin vücudunda zorlu bir yolculuk geçirirler. Kendilerini ne kadar savunurlarsa savunsunlar, 200-300 milyon spermden yumurtaya ulaşanların sayısı bini pek aşamaz. Sperm yumurtaya uygun olarak düzenlenirken, çok ayrı ve farklı bir ortamda da yumurta yeni bir hayat için tohum olmaya hazır hale getirilmektedir... Kadının haberi bile yokken, yumurtalıklarda oluşan bir yumurta önce karın boşluğuna bırakılır ve hemen sonra ana rahminin fallop tüpü denen uzantılarının ucunda yer alan kollar sayesinde yakalanır. Ardından yumurta fallop tüpünün iç yüzeyindeki tüylerin hareketiyle ilerlemeye başlar. Büyüklüğü ise bir tuz tanesinin ancak yarısı kadardır. Yumurta sperm buluşmasının yeri fallop tüpüdür. Burada yumurta özel bir sıvı salgılamaya başlar. İşte bu sıvı sayesinde spermler yumurtanın yerini bulurlar. Dikkat edelim: Yumurta "salgılamaya başlar" derken bir insandan ya da şuurlu bir varlıktan söz etmiyoruz. Bu ufacık protein yığınının, "kendi kendine" böyle bir şeye "karar vermesi", daha da ötesi spermi kendine çekecek bir kimyasal bileşim "hazırlayıp" salgılaması tesadüfle açıklanamaz. Ortada açık bir tasarım vardır. Özetle, vücudun üreme sistemi özellikle yumurtayla spermi buluşturacak şekilde hazırlanmıştır. Ve kadın üreme sistemi spermlere, spermler de kadın vücudundaki ortama uygun olarak yaratılmıştır. İşte bilim adamlarının son araştırmaları, mucizevi doğum olayının sadece bu aşamasıyla, yani spermin nasıl olup da uzun yolculuğu sonunda yumurtayı bulabildiğiyle ilgilidir. Araştırmalar spermlerin “koku aldıklarını” göstermektedir. Bu bilgi karşısında tekrar durup düşünmek gerekir. Kokuyu alan, bir burnu ve aldığı kokuyu yorumlayan bir beyni olan, bu yoruma göre kararlar alıp uygulayan bir canlı mıdır? Elbette hayır. Bu, boyu yalnızca milimetrenin yaklaşık %1'i kadar olan bir spermdir. Bir spermin yumurtadan salgılanan sıvının kokusunu alabilmesi de onun Yüce Allah tarafından tasarlanıp yönlendirildiğinin açık bir kanıtıdır. Tüm bu sistemler, herşeyin Yaratıcısı olan Allah'ın sonsuz kudretinin ve ilminin birer delilidir. Allah insan bedeninin derinliklerinde, gözle görülmeyecek kadar küçük noktalarda, insan zihninin kavrayış kapasitesini çok aşan mucizeler yaratmaktadır. Bedenlerimizde gerçekleşen bu mucizeler bizlere, insanın kendisi de dahil olmak üzere herşeyin üzerinde tek hakimin Yüce Allah olduğunu hatırlatmaktadır. Kaynak; hurriyetim.com.tr Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
little earl Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Bu haber ne zaman yayınlandı? Çok merak ettim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Buraya eklediğim gün Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 şimdi biz kokuya göre mi dünyaya geldik yani Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
egos58 Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 şimdi biz kokuya göre mi dünyaya geldik yani Demekki... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2011 Basit bir kimyasal olay burunlarıyla sniffleyerek gelmiyorlar yumurta hücresine. Bir de bizim gazeteler her halta islami kulp buluyor ya en can alıcı kısmı o zaten. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
EceLMeriC Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2011 Paylasim icin tskler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
little earl Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2011 Buraya eklediğim gün İyi de biz bu konuyu geçen sene görmüştük.Pek de yeni bir buluş değil gibi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.