nevermore Oluşturma zamanı: Aralık 22, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 22, 2010 Pisagor, şifa sanatının en kutsal sanat olduğunu söylemiştir. Şifa en kutsal sanatsa, o halde bedenle olduğu kadar ruhla da ilgilenmelidir; çünkü hiçbir varlık, en önemli parçası hasta olduğu sürece sağlıklı olamaz. Dünyanın en eski şifa sanatı olan ruhsal şifa, günümüzde de dünyanın pek çok ülkesinde bu yeteneğe sahip olan şifacılar tarafından uygulanan son derece etkili bir iyileşme ve şifa bulma yoludur. Her çağda ve her kültürde rastlanan ruhsal şifacılar, ruhsal dünyanın acı çeker varlıklara uzandığı el olmuştur. Ruhsal şifa, insanlığın var olduğu günden beri ruhsal alemin desteğiyle gerçekleşen bir şifa tekniğidir. Ruhsal şifacılar psişik hassasiyeti olan kişilerdir. Durugörü, duruişiti, sezgi gibi farklı özellikleri de olabilen ruhsal şifacılar olağan bilincin dışında kalan farklı bir bilinç haline geçerek ruhsal dünyadan gelen enerjileri alıp aktarabilen ve aktardıkları enerji sayesinde hasta bedenlerin kendini iyileştirmesi için gerekli enerjetik desteği sunan bireylerdir. İnsanoğlunun var olduğu günden beri kullana geldiği bu iyileştirme sanatı, tüm çağlarda ve kültürlerde hemen hemen her tür hastalığın iyileştirilmesi amacıyla kullanılmıştır. Ruhsal şifa, en ilkel kabilelerden en gelişmiş toplumlarca bilinen ve uygulana gelen bir tekniktir. Şifacı, kanallık ettiği iyileştirici enerjiyi bakışla, nefesle, dua ederek, dokunarak ve düşüncelerini hasta kişiye yoğunlaştırarak aktarabilir. Hastalıkta, bir varlığın ruhsal bedeni ve diğer süptil bedenleri ile fizik bedeni arasındaki bütünlük bozulmuştur. Hasta kişinin enerji alanı yeterli hayat enerjisini çekip alamamakta, bu da bedenin normal işlevlerini yerine getirememesine neden olmaktadır. Şifacının alıp aktardığı enerji hastanın görünen ve görünmeyen bedenleri arasındaki enerjetik düzensizliği gidermekte, bütünlüğün yeniden kurulmasını sağlamaktadır. Bu durum bedenin kendi kendini iyileştirmesi için gerekli düzenlemeleri yeniden başlatır. Şifacı ve Hasta Etkileşimi Şifa süreci, şifacının bilinç titreşimlerini evrendeki daha üst planlardan gelen süptil titreşimlere akort etmesi, süptil enerjinin hastaya akması için berrak bir kanal olması ve hasta kişinin bedeninin gerekli düzenlemeleri yapabilecek güçle dolmaya başlamasıdır. Buradan da anlaşılacağı gibi gerçekte iyileşmeyi meydana getiren kişi şifacı değil, hastadır. İyileştirici güç bize dışarıdan empoze edilen bir şey değil, içimizde var olan bir kudrettir. Örneğin bir insanın hücreleri aktarılan enerjiye rağmen enzim, hormon ve diğer organik molekülleri üretemiyorsa o insanın hücrelerinin çoğalması, yıpranan kısımlarının onarılması gibi fonksiyonlar yerine getirilemez. Yani hasta, kendi kendini iyileştirebilecek tek kişidir. Şifacı, iyileşmenin meydana gelebilmesi için yalnızca aracı rolü oynar. İyileşmeyi şifacı değil şifa yapılan kişinin zihni ve bedeni gerçekleştirir. Bu nedenle şifacıyı, iyileşmenin gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan enerjiyi bir başkasına aktararak, o kişinin enerjisini güçlendiren bir aracı ya da dönüştürücü olarak görmemiz gerekir. Enerji ile genellikle Hint’te prana veya Çin’de chi (ki) diye ifade edilen titreşimler kastedilir. Tüm evren, farklı vibrasyonlarda salınıp duran enerjilerle doludur. Enerji, evrenin onunla dolu olduğu sihirli, görünmez ve her dilde bir sözcükle anlatılan, fizik ve fizik ötesi boyutların karakteristik özelliklerini de oluşturan bir cevherdir. Dokunma ve enerjinin aktarılması yeteneği aslında herkes için soluk alıp vermek kadar olağandır. Ağlayan çocuğunu kucağına alan bir anneden çocuğuna doğru kendiliğinden bir enerji akışı başlar. Şifacı ve hasta kişi arasında da böyle bir doğal enerji akışı söz konusudur. Temasla huzur ve rahatlama sağlanır. Kaslar gevşer. Zihin ve beden sakinleşir. Gerilim yerini sükunete bırakır ve enerjiyi alan kişinin enerji alanı güçlenir. Güçlenen enerji alanı sayesinde enerjiyi tüm bedene dağıtan Meridyen ve Nadilerdeki enerji akışı artar. Artan enerji akışı sayesinde hücreler olağan görevlerini yerine getirebilirse iyileşme gerçekleşir. Eğer bir kişi enerjisi tükenmiş durumdaysa veya herhangi bir şekilde enerji akışı engellenmişse o zaman ona enerji verebilir ve bozulan dengesini yeniden kurmasında aracı rolü üstlenebiliriz. Bu durumda biz, canlılığı artırıp, bu yolla iyileşmeyi sağlayan bir aracı rolü oynarız. Şifacı, temas yolu ile hücrelere ilave enerji sağlayarak enerji akışını harekete geçirir; alınan ilave güç ve enerji sayesinde beden, kendi içsel ihtiyaçlarına göre kendi kendisini iyileştirir. Manyetik ve Ruhsal Şifa Aktarılan enerji, şifacının kendi enerjisi olabileceği gibi, onun aracılığı ile gelen fakat “onun olmayan” bir enerji olabilir. İkincisi ruhsal enerji olarak bilinir ve ikisi arasında önemli bir farklılık vardır. Birisinin kendi enerjisini başkasına aktarması manyetik şifa olarak adlandırılır. Burada şifacı, enerjisini hasta tarafından bir mıknatıs gibi çekilmesi için serbest bırakır. Bu, aynen bir annenin huzursuzlaşan çocuğunu kolları arasına alması gibi, kişisel canlılığın ve birikmiş enerjinin aktarılmasıdır. Bu tarz enerji vermek çok keyiflidir ve alan kişi kendini gevşemiş, sevgi dolu ve daha iyi hisseder. Enerjisi fazla kimseler doğal olarak manyetik şifacıdırlar. Ve onların yanında bulunanlar kendilerini enerjik hissederler. Bununla beraber şifacının enerjisi tükendiğinde bunu bitkinlik ve zayıflık izler, sağlığı bozulabilir ve enerjisi tekrar güçleninceye kadar çalışmasına ara vermek zorunda kalabilir. Ruhsal enerji aracılığıyla yapılan şifa ise bu tür bir yorgunluk ve tükenme ile sonuçlanmaz. Şifacı kendi enerjisini kullanmadığı için kişisel bir kayıpla karşılaşmadığı gibi, genellikle o da kendini hasta kadar canlanmış hisseder. Ruhsal şifada şifacı, enerjinin kendi aracılığıyla akmasına izin verir. Bu kişisel değil, evrensel enerjinin naklidir ve bireysel düzeyde bir girişim yoktur. Şifacı sadece bir aracı ya da bir dönüştürücü rolü oynar. Ruhsal enerji, gerçekten teslim olabildiğimizde, kendi kendimizi önemseme ve egodan vazgeçtiğimizde ve enerjinin herhangi bir müdahale olmaksızın bizden akıp geçmesine izin vermeye başladığımızda ortaya çıkacaktır. Bu enerji akışı insan kardeşlerimize karşı duyulan derin sevgi ve merhamet karşılığında oluşur ve sabır, dürüstlük ve kararlılık ister. Bunlar hepimizin yapabileceği şeylerdir. Hepimizin içinde, yeri ve zamanı geldiğinde keşfedebileceğimiz pozitif, sakin, huzur dolu, sevindirici ve canlandırıcı bir hal mevcuttur. Bu hal içinde enerjiye kanal oluruz fakat bu kanallık ettiğimiz enerji kendi enerjimiz değil, hepimizin içinde var olan o ilahi güçtür. Şifacı Adayı Kendini İyileştirmelidir Eğer sadece kendi enerjimizi bir başkasına vermek istiyorsak fazla bir şeye gerek yoktur. Fakat daha derin ve kişisel olmayan bir seviyeden yardımcı olmayı istiyorsak o zaman kendimiz hakkında daha berrak bir anlayışa ulaşmak ve bu anlayışa giden yolda ilerlemek çalışmamızın temelini oluşturmalıdır. Bilelim ki şifacılık ilk önce kendimizden başlar. Kendimize yardım etmek, kendi içimize bakmak ve sevgiyle olup biteni kabullenmek, huzur içinde olmak ve iç sesimizi dinlemeyi öğrenmek yani kendini tanıma ve sağaltma yoluna girmek işin başlangıcıdır. Güçlü bir şifa kanalı olmak isteyenlerin önce kendi bilinç ve enerji alan titreşimlerini artırmasına engel olan ruhsal, zihinsel ve duygusal yaralarını iyileştirmesi gerekir. Yaralar iyileştikçe vibrasyonu artan bilinç ve enerji alan titreşimleri, daha süptil bilinçlerin titreşimleriyle, rehber varlıkların yaydığı enerjiyle rezonansa girerek daha etkili şifaların olabilmesi için gerekli frekansları nakleder. Rehberlerden Yardım İstenmelidir Ruhsal şifanın olabilmesi için, daha süptil bilinçlerin titreşimleriyle rezonansa girebilmek için, bu amaca yönelik bir düşünce yayınının şifacı tarafından rehber varlıklara iletilmesi ve onlardan yardım istenmesi gerekir. Ruhsal rehberler, onlardan yardım talep edilmediği sürece müdahale etmezler. Harry Edwards, Ruhsal Şifa adlı kitabında bu konudaki tecrübesini şöyle anlatır: “Bir şifacının karısı çok ağır bir omurga arızasına uğramıştı. Ertesi günü vücudu alçıya konulacaktı. O akşam hastanın kocası ve çocukları ile bir seans yaptım. Şifacı transa girdi. Doğal olarak çocuklar rehber varlığa anneleri hakkında sorular sordular. En büyükleri annelerini iyileştirmediği için şifacı rehber varlığa gücenmişti. Varlığın ilginç ve anlamlı yanıtı şu oldu: ‘Bizden böyle bir şey talep edilmedi.’ Bunun üzerine çocuk: ‘Peki, şimdi bunu sizden istiyorum.’ Dedi. Rehber cevap verdi: ‘Deneyeceğiz’. Geceleyin anne, belkemiği üzerinde bir temas hissetmiş ve içsel olarak iyileştiğini anlamış. Ertesi sabah uzmanlar hastayı alçıya koymak için geldikleri zaman onu tamamen iyileşmiş, ayağa kalkmış buldular.” Şifacı Kendi Enerjisini Kullanmaz Ruhsal şifada şifacı, manyetik şifada olduğu gibi kendi enerjisini kullanmaz. Bu nedenle şifa seansından sonra bir yorgunluk veya tükenme hissetmez. Hatta şifacı da kendini canlanmış hisseder. Şifacı, evrensel enerjinin kendi aracılığıyla akmasına izin verir. Ruhsal şifa fiziksel temas ile olabileceği gibi uzaktan şifa gönderilerek de yapılabilir. Ruhsal şifacıların psişik şifacılardan farkı rehber varlıklara aracı olmalarıdır. Ruhsal şifacıların çoğu aynı zamanda trans medyumudur. Şifacı transa geçip, şifacı ruhlar ile irtibat kurar. Hem ruhsal rehberinden veya rehberlerinden gelen enerjiyi hem de kendi enerji alanı ile rezonansa girdiği prana enerjisini nakledebilir. Şifacı ruhlar, şifacının bedenini bir kanal olarak kullanarak hastaya iyileştirici tesirleri nakleder. Harry Edwards, Edgar Cayce, Tony Agpaoa gibi ruhsal şifacılar yaşadıkları dönemlerde binlerce hastaya yardım edip iyileşmelerini sağlamıştır. Barbara Ann Brennan, Stephan Turoff, Hiroshi Motoyama gibi yaşayan ruhsal şifacılar da vardır. Hiroshi Motoyama, insan bedeninin çeşitli yerlerinde ürettiği akımları kaydetmek üzere amplifikatörlerle donatılmış bir hücre inşa etmiştir. Sıradan bir insanın ürettiği enerjinin frekansı, 10–30 mili voltluk bir potansiyel için saniyede 20 devirdir. Ruhsal şifacı Tony Agpaoa’da yaptığı ölçümde ise enerjinin frekansı 300–500 mili volt arasında olup saniyede 2000 devrin üzerinde tespit edilmiştir. Şifacıda görülen bu farklılık, şifacıdan hastaya doğru enerji akışının gerçekleşmesini sağlamaktadır. Rehber varlıkların aktardığı enerji, hastanın fizik bedeni üzerinde inanılmaz hızda iyileşmelere neden olabilmektedir. Ruhsal Şifacılık Liyakat İşidir Ruhsal şifayı harekete geçiren itici güç sevgi ve şefkattir. Elbette ki gerçek bir ruhsal şifacının doğuştan böyle bir liyakate sahip olması gerekir. Belki de onlar üç beş hayat boyunca şifacı olmak için hazırlık yapmışlardır. Böyle bir liyakatle doğsalar bile bu hayatlarında gösterecekleri çaba ile şifacılık gücünü ortaya çıkarıp geliştirmeleri gerekebilir. Örneğin Barbara Brennan, çocukken sahip olduğu durugörü yeteneğini gençlik yıllarında önemsememiş, yıllar sonra bu yeteneğini tekrar aktive edip geliştirmek ve bir şifacı olabilmek için 15 yıldan fazla çalışmıştır. Hiroshi Motoyama psişik yeteneklerinin 4 yaşında farkına varmış, yıllarca süren disiplinli çalışmaları ve yoga eğitimi sonunda her bir şakrasını tek tek uyandırmıştır. İşin özü çabaya dayanır. Potansiyel varsa bile o; sevgi, istek ve çabayla güçlenir. Bu süreç aynı zamanda şifacının kendi bilincinin derinlikleriyle yüzleşme, geçmişten getirdiği olumsuz inanç ve negatif duygularını fark etme ve bunların oluşturduğu enerjetik blokajları çözme sürecidir. Yani kendini iyileştirme ve yükseltme sürecidir. Istırap çekenler karşısında içtenlikle duygulanan herkes şifa potansiyeline sahiptir. Bu duygulanmanın nedeni acı çeken varlık kardeşlerine yardım etme isteğidir. Yalnızca dua etmek bile bir hastanın iyileşmesini hızlandırabilir. Nitekim hem Harry Edwards, hem Edgar Cayce hem de Hiroshi Motoyama gibi ruhsal şifacılar pek çok vakayı sadece dua ederek iyileştirmişlerdir. Vaka 1 “Tapınağımızın mensuplarından birinin o zamanlar üç yaşında olan torunu, yapılan bir iğneden sonra alerjik reaksiyon göstermiş. Durumu çok ciddiydi ve doktor umutsuz olduğunu söyledi. Büyük annesi akşam saat 10 civarında beni telefonla aradı ve dua ederek onu kurtarmamı rica etti. Annemle birlikte hemen içtenlikle dua etmeye başladım. Kısa bir süre sonra torunun görüntüsü ikimizin önünde belirdi. İçten dualarımıza devam ettik, ona enerji verdik ve vücuduna geri dönmesini telkin ettik. Yaklaşık bir saat sonra görüntüsü birden yok oldu. Biz onun vücuduna geri döndüğünü ve iyileşeceğini hissettik. İyileşeceğini söylemek için büyük annesine telefon ettim. Tam o sırada hastanede, çocuğun kalbi yavaş ama düzenli olarak atmaya başlamış ve nefes alıp vermesi normale dönmüş. Bundan sonra sağlık durumu giderek düzeldi ve iki veya üç gün sonra tamamen iyileşti. “ Hiroshi Motoyama, Ruh ve Madde Yayınları, Şakra Teorileri sayfa 277. Rehber Varlıklar Kendilerini Takdim Edebilir Bazı psişik şifacılar da aynı zamanda medyonomik yeteneklere sahiptir demiştik. Şifa seansları sırasında zaman zaman bedensiz varlıklar devreye girer. Bu varlıklar şifacının ruhsal rehberidir. Örneğin Barbara Brennan’ın iyi bir şifacı olmasında rehberlik eden ve aynı zamanda şifa uygulamalarında ona yardım eden bedensiz varlık kendini Heyoan (çağlar boyunca hakikati fısıldayan rüzgar) olarak tanıtmış. Tony Agpaoa ise, çok küçük yaşlarda algılamaya başladığı ruhsal gücü, kendi bedenini yönlendirebilen etkiyi önceleri “Comforter” teselli edici, sonraları ise “Rehber” olarak adlandırmış. Ruhsal şifada da bazen tek bir seans yeter. Bazen birden fazla seans ve dua etmek gerekebilir. Varlıkların ihtiyacına göre şifa seansı sayısı ve iyileşme süreci değişir. Düşünce ve Şuur İçin Zaman ve Mekan Sınırı Yoktur Özetle şifacı kendi enerji bedenleriyle hastanın enerji bedenlerini şarj eder. Bu sırada kendi alanından enerji aktarabilir. Prana denilen hayat enerjisini nakledebilir. Ruhsal rehberlerin aktardığı ruhi enerjiyi aktarabilir. Yakınındaki veya uzağındaki hastaya şifa verebilir. Saf bir niyetle şifa yapmaya başlayan her insana görünmeyen alemdeki rehber varlıklar yardım amacıyla gelebilir. Şifa yapmaya başlamadan önce rehber varlıklardan yardım ve korunma talep edildiğinde şifaya niyetlenen kişiden yayılan düşünce dalgaları rehber varlıklar tarafından algılanır. Düşünce ve şuur için zaman ve mekan sınırlaması yoktur. Her düşünce tüm evrene dağılan bir titreşimdir ve o titreşimle rezonansa girebilecek varlık grupları vardır. Kuantum fizikçilerine göre de şuur için zaman ve mekan sınırlaması yoktur. Düşünce ve istek yoğunlaşması ile bir insan zaman ve mekan ötesine geçip çeşitli enerjileri aktarabilir. Bu aktarımın olabilmesi için daha önce de söylediğimiz gibi ruhsal şifacının en azından bir veya birkaç şakrasının daha aktif veya uyanmış olması gerekir. Bildiğiniz gibi şakralar zaman ve mekan ötesi enerjilerin giriş kapıları olarak iş görür. Hiroshi Motoyama, Şakra Teorileri adlı kitabının 277. sayfasında bu duruma çok güzel bir örnek vaka anlatır. “Kalp şakramın uyanmasından sonra hem psişik enerji yayma, hem de psişik şifa yeteneklerimin farkına varıp bunları kontrol etmeyi öğrendim. Solar pleksus şakramın uyanmasından sonraki durumun tersine, kalp şakramın uyanmasından sonra kendi ruhsal enerjim ve astral bedenim, başka birinin bedenine girmeye ve onun bedeninde iyileştirici etkiler sağlamaya muktedir hale geldi. Ayrıca varlığımı, tedavi etmek istediğim insanları da içine dahil edecek şekilde genişletebiliyordum. Diğer insanlar da benim genişlemiş olan varlığıma girebiliyor ve benim içinde yaşayabiliyorlardı. Kalp şakrasının uyanmış olduğunu düşündüğüm annem de sık sık psişik şifa yöntemini uygulardı. Örneğin bir keresinde, doğuştan kör bir kıza bağırarak enerji göndermişti. Kızın gözlerinden birdenbire kan ve irin geldi, derken gözleri açıldığında ışığı algılayabilir hale geldi; yaklaşık bir hafta sonra da nesneleri görmeye başladı. Başka bir sefer de annem, on yıldan uzun bir süredir yatalak olan felçli, yaşlı bir çiftçi için dua etti. Duadan sonra ona ayağı kalkmasını emretti ve hasta hemen ayağa kalktı.” Vaka 2 1938’in Mart ayında bir anne ve Cayce’nin şaklaban olduğunu iddia eden hasta kızı okuma için gelir. Edgar Cayce ipnotik transa geçer. Transta kızın akciğerlerinde sorun olduğunu söyler ve şöyle devam eder. Hastalığa yabancı bir nesnenin, tozun veya benzer bir şeylerin içeri çekilmesi neden olmuştur. Daha sonra da omurgada bir örselenme ile oluşan basınç akciğerlerdeki sorunu körüklemiştir. Ana, kızın ağzı açık kalır. Çünkü kız 15 yıl önce ağaçtan düşmüştür ve sırtından tam da Cayce’nin belirttiği bölgeden yaralanmıştır. Diğer neden ise kızın çocukluğunu geçirdiği banliyöde benzin buharı solumuş olmasıdır. Kızın iyileşmesi için önerilen şudur: Beş litre civarında içi kireçleştirilmiş bir meşe fıçısı hazırlayın. Yarısını elma likörü ile doldurun. Ağzını iyice tıkayın ve onu buharlaşmanın yapılacağı yere koyun. Günde 3–4 kez elma likörü buharını teneffüs edin. Çiğ süt, et, yumurta yemeyin (kıza litrelerce çiğ süt içirilmiş). Fıçıyı bulup hazırlamak ve buğulara başlamak 3 haftayı aşar. 3 ay sonra genç kız yeni bir okuma için gelir. Göğüsteki ve yüzündeki şişlik kaybolmuş, yanakları renklenmiştir. Genç kız tamamen iyileşir, evlenir ve bir daha da enfeksiyon tekrarlamaz. Edgar Cayce’nin okumalarından örnekler “Beden, zihin ve ruh birdir; beden gerçekte içimizde yaşayan Tanrı’nın tapınağıdır. Her bir varlıkta, bu Evrensel Güç’ün parçası olan bir bölüm mevcuttur. Her şey, herkes birlikte çalışmalı ve düzeni sağlamalıdır.” “Kendimizle sürekli olarak karşı karşıya” olduğumuz ve ektiklerimizi biçtiğimizden dolayı; davranışlarımız, zihinsel ve ruhsal karışıklıklarımız fiziksel rahatsızlıklarımızı oluşturur. Bu okumalardan da anlaşılacağı gibi yalnızca beden olmadığımız, fizik, zihin ve ruhsal olarak bir bütünlüğümüzün olduğu ortaya konmaktadır. Tavır, davranış ve tutumlarımızın bu bütünlüğü bozmasıyla hastalıkların ortaya çıktığı işaret edilmektedir. Türk metapsişiğinin değerli ismi Ergün Arıkdal şöyle söyler: “Ruhsal şifacı, hastanın astral bedeniyle olan bağlantısını bizzat kendisi her zaman yapamaz. Bağlantıyı ruhsal rehberi yapar. Şifacının buradaki avantajı budur. Kendi rehberi vasıtasıyla doğrudan doğruya o insanın iç bünyesine, yani onun esiri varlığına direkt bir yardımda bulunabilir. Esiri beden üzerindeki birtakım enerji merkezleri harekete geçirilerek şifa verilir.” İ.R.A.D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mindfreak Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 22, 2011 neler yapmak gerek yöntemleri nelerdir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
constantin2 Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2011 Güzel bir izahı anlatım ile yapılmış kişilere ışık tutucu bir paylaşım sunmuşunuz nevermore teşekkürler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
indigo55 Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2015 Anlaşılır bir yazı olmuş teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adife38 Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2015 elinse sağlık büyük üstat bu konu ölmemeli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.