Jump to content

2011 Oscar Aday Tahminleri


schizophrana

Önerilen Mesajlar

En İyi Film adaylarının sayısını 10’a çıkartmak, geçen sene fena işlemedi. Bu sayede daha popüler bazı filmler de bu kategoride aday gösterilmiş oldu. Yarışa bir renk geldi. Seyircinin de ilgisi arttı. Gerçi seyircinin tercihi Avatar’a karşı, az izlenmiş bir yapım olan The Hurt Locker’ın zaferi insanların şevkini kırmış olabilir. Ancak bu sene de bayağı popüler bazı filmler öne çıkıyor yarışta.

 

Madem öyle, o popüler filmlerle başlayalım…

 

Inception (Başlangıç)

 

2 sene önce The Dark Knight ile beklenen adaylıkları alamamıştı Christopher Nolan. En İyi Film adaylarının sayısını 10’a çıkartma fikrinin bu talihsizlikten türediğini düşünenler çok. Nolan, zeki filmlerin de pekala gişede başarılı olabileceğini ispatlıyor ikidir. En İyi Film adayı olacağı kesin. Birçok kişi, Yönetmen ve Özgün Senaryo adaylıklarına da kesin gözüyle bakıyor. Şansının yüksek olduğunu inkar etmiyorum ama genelde Akademi üyelerinin bu kategorilerde daha farklı işleri aday göstermeyi tercih ettiğine inanıyorum. Bir senarist gözünden bakınca, Inception’ın çok orijinal bir öyküsü ve yapısı var. Ama bir o kadar da enformatik, didaktik diyalogları... Böyle bir bulmaca film için kaçınılmaz belki ama yine de Oscar adaylıkları için dezavantaj olabilir bu nitelikleri. Şahsen, Film kategorisi dışında sadece teknik dallarda aday gösterilmesine kesin bakıyorum. Yönetmen ve Özgün Senaryo dallarında daha Akademi’nin harcı seçeneklerin üstün geleceğine inanıyorum.

 

 

 

Toy Story 3 (Oyuncak Hikayesi 3)

 

10 aday yeniliği, bir de animasyonlara, daha doğrusu Pixar’a yaradı. Yılın gişe rekortmeni Toy Story 3’ün de tıpkı Up gibi En İyi Film adaylığı elde etmesi garanti gibi. Hatta Pixar, söz konusu ödülü kazanmaya yönelik, iddialı bir kampanya yürütecekmiş. Tabii Animasyon kategorisinde doğrudan favoriler. Uyarlama Senaryo ve Özgün Şarkı gibi adaylıklar da artık aynı rutinin bir parçası sayılır.

The Social Network (Sosyal Ağ)

 

İşte büyük favori! Geçtiğimiz on yılın, hatta içinde yaşadığımız çağın ruhunu yansıttığı söylenen ve gişesi de son derece parlak giden The Social Network, yönetmen David Fincher ve usta senarist Aaron Sorkin’i Oscar’a kavuşturacak gibi. Scorsese’nin The Aviator ile kaybedip, The Departed ile kazanmasını hatırlatan bir durum var burada. Fincher da sırf Oscar kazanmaya yönelik, kişiliksiz bir stüdyo filmi çekip bol adaylık almıştı en son. Ama daha küçük, daha gösterişsiz ve daha ona has bir filmle kazanacak. Hayırlısıyla… Genç oyuncular Jesse Eisenberg ve özellikle yeni Örümcek Adam Andrew Garfield da adaylığa yakınlar.

 

The King’s Speech

 

Bu yılın İngiliz Kraliyet ailesi filmi. Kostüm ve Sanat Yönetimi Oscar’ını kesin kazanır bu durumda, doğal olarak. Ama bundan daha fazlası da olabilir. Toronto’da Seyirci Ödülü’nü kazanan yapım, her gösterildiği yerde izleyiciden inanılmaz olumlu tepkiler alıyor. Arkasında Weinstein Kardeşler gibi Akademi’nin ciğerini bilen yapımcı/dağıtımcılar olunca da Tom Hooper’ın yönettiği film Oscar’ın iki numaralı favorisi konumuna şimdiden oturuyor. Başroldeki Colin Firth ise ödül konuşmasını şimdiden hazırlasa yeridir.

 

 

 

127 Hours (127 Saat)

Gerçek bir hikaye. Dağcılık yapan genç bir adamın, sıkıştığı iki kaya arasından kurtulma çabasını anlatıyor. Zor bir hikaye. Olayın aslını bilmeyenler için detayları vermeyelim ama seyri bayağı zor sahneleri mevcutmuş filmin. Buna rağmen, umut ve yaşama sevinci dolu bir film olarak tanımlanıyor. Slumdog Millionaire ile Oscar’ları silip süpüren Danny Boyle’un ustalığını konuşturduğu yapım, onu da bir kez daha yarışa sokacak gibi. Eleştiriler çok iyi. Başroldeki James Franco’nun da bir adaylık alma vakti gelmişti zaten.

 

The Kids Are All Right

 

Yılın en güçlü bağımsız filmi. Annette Bening ve Julianne Moore, suni döllenme yoluyla iki evlat sahibi olmuş lezbiyen bir çift rolünde. Mark Ruffalo da çocukların biyolojik babası. Eşcinsel aileler gibi, özellikle Amerika’da çok güncel bir mevzuyu ele alıyor. Hem de bayağı eğlenceli bir komedi olduğu söyleniyor. Bening ve Moore, bir nevi Thelma & Louise modeli, beraberce En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde yarışacaklar. Bening’in favori olmasının önünde bir engel teşkil eder mi bu durum, göreceğiz. Özgün Senaryo Oscar’ının da favorisi bu film, bana sorarsanız.

 

Another Year

Akademi, Mike Leigh’yi seviyor. Orası kesin. İngiliz yönetmenin son filmi, Cannes’da da herkesin favorisiydi. Ama klasik anlatıları pek tercih etmeyen bir jüri sebebiyle eli boş dönmüştü. Ancak yaşlanma, dostluk ve aile gibi temaları ele alan filmin Akademi’den rağbet görmesi kuvvetle muhtemel.

 

True Grit (İz Peşinde)

 

Coen’lerden bir Western yeniden çevirimi. 1969 tarihli orijinal film, John Wayne’e tek Oscar’ını kazandırmıştı. Aynı rolü bu kez taze Oscar’lı Jeff Bridges oynuyor. Kadroda Matt Damon ve Josh Brolin de var. Filmin asıl ana karakteri ise, babasının intikamını almak isteyen genç bir kız. Bu rolde Hailee Steinfeld’in usta oyuncular karşısında hiç ezilmediği söyleniyor. Ustaca çekmiş bir klasik western eseri, tam Akademi’ye göre olacaktır. Burada en önemli iki soru: Jeff Bridges üst üste iki kez kazanabilir mi? Usta görüntü yönetmeni Roger Deakins nihayet ilk Oscar’ını alacak mı? İkinci sorunun cevabı, evet sanki. İlk sorunun cevabını hep birlikte göreceğiz.

 

 

 

The Fighter

 

David O. Russell’ın özellikle sette çok zor bir yönetmen olduğu biliniyor. Kötü bir namı var. Bu filmin seti de bayağı sancılı geçmişti. Ama Akademi boks temalı filmleri seviyor. Başrollerinde Mark Wahlberg, yine acayip kilo vermiş bir Christian Bale, Amy Adams ve Melissa Leo’nun yer aldığı film, klasik bir Amerikan filmine benziyor uzaktan. Buradaki klasik, olumlu manada. Şahsi fikrim, Bale ile Leo’nun birkaç aya kadar, filmin yardımcı oyuncuları olarak ilk Oscar ödüllerini alabilecekleri yönünde.

The Way Back

 

Peter Weir, bugüne dek altı kez Oscar’a aday gösterildi. Bunlardan dördü, Yönetmen kategorisinde. The Truman Show ve Master&Commander gibi iki başyapıtın ardından, Weir’in yeni filmi kağıt üzerinde Oscar’ı rahat rahat kazanabilecek gibiydi. Sibirya’daki bir esir kampından kaçıp Hindistan’a kadar yürüyerek ulaşan bir grup insanın gerçek hikayesini anlatıyor The Way Back. Görkemli bir film. Jim Sturgess, Ed Harris, Colin Farrell, Saoirse Ronan gibi isimler var oyuncu kadrosunda. Ama aylarca, hiçbir Amerikalı şirket filme elini sürmek istemedi. Bunun sebebi, filmin kötü olması değil. Söz konusu Weir gibi bir yönetmen olunca, böyle bir şey mümkün de değil zaten. Sebep, bu tür filmlerin seyircisinin kalmadığının düşünülmesi. Nasıl pazarlayacaklarını bilmiyorlar, kısacası. Hollywood’un içinde bulunduğu hale dair acı bir örnek bu. Nihayet filmi küçük bir şirket aldı. Ama Oscar kampanyasına ne kadar para yatırabilecekleri veya bu konuda ne kadar tecrübeli oldukları belli değil. Bir Peter Weir filminin, Akademi üyelerinin ilgisini çekmesi kaçınılmaz, bana sorarsanız. Hele onluk bir listede, En İyi Film adayları arasına girememesi mümkün olmamalı. Birkaç teknik adaylık veya belki bir iki oyuncu adaylığı da gelebilir. Ama şu şartlarda, Oscar’ın favorisi demek zor. Doksanlarda çekilse, kesin kazanırdı herhalde. Fakat Akademi son yıllarda daha modern tercihler yapıyor. Weir gibi bir usta, çoktan hak ettiği ödülü yine alamayacak gibi.

 

Secretariat

 

Yılın, sırf Oscar hırsıyla yapılmış, samimiyetsiz zafer hikayesi. Aslında gerçek bir öykü. Yetmişlerde sürpriz bir başarı elde etmiş yarış atı Secretariat’ı ve ona güvenen bir kadını anlatıyor. Biraz Seabiscuit, biraz The Blind Side. Tutmaması mümkün değil... Sanıyorlar. Ama niyetini bu kadar belli eden filmler her zaman başarılı olmuyor işte. Gişesi de beklenenin çok altında. Yine de birkaç teknik adaylık alır. Sanat Yönetimi, Kostüm Tasarım, Görüntü Yönetimi gibi. Oyuncu kadrosundan da Diane Lane ve John Malkovich’in adaylık şansı var. Az da olsa…

 

Black Swan

Darren Aronofsky’nin gerilimli bale ve şizofreni filmi, seyredenleri etkiliyor. Natalie Portman’ın, Kadın Oyuncu yarışında Annette Bening’in en ciddi rakibi olacağı düşünülüyor. Ama film, yaş ortalaması yüksek Akademi için biraz fazla modern olabilir. Tıpkı The Wrestler gibi, sadece iki oyuncu adayı çıkarmasını bekliyorum şu an. Biri Portman, diğeri ise annesini oynayan Barbara Hershey.

 

 

 

Winter’s Bone

Son Sundance galibi, senenin güçlü bağımsız projelerinden biri. 19 yaşındaki yıldızı Jennifer Lawrence ve senaryo, adaylık için en güçlü kozları. Ancak En İyi Film adaylığına da gözlerini dikmiş durumdalar. Düşük bir ihtimal ama hiç imkansız değil.

Made in Dagenham

Keyifli ve sosyal temalara değinen bir İngiliz işçi sınıfı komedisi. İçinde bolca İngiliz üye barındıran Akademi’nin bu tür yapımlara da zaafı olduğunu biliyoruz. (bkz. The Full Monty, Billy Eliot) Sally Hawkins, Miranda Richardson gibi yetenekli kadın oyunculardan oluşan kadrosuyla yarışta adından söz ettirecek bir film bu. Ama nihayetinde muradına erecek kadar güçlü mü, onu zaman içinde göreceğiz.

 

Biutiful

Alejandro Gonzalez Inarritu’nun yeni filmi, Cannes’dan bu yana beklenen heyecanı yaratmıyor. Ağır bir ahlak dersi olduğu yönünde eleştiriler de alan film, Meksika’nın da resmi temsilcisi. Ama bana sorarsanız, sadece başrol oyuncusu Javier Bardem ve özgün müzikleri ile adaylık alması daha olası.

 

Rabbit Hole

 

Hedwig and the Angry Inch ve Shortbus gibi marjinal filmleriyle tanınan John Cameron Mitchell, bu kez klasik yapıda bir filme imza attı. Tiyatro uyarlaması olan Rabbit Hole’un başrollerinde Nicole Kidman, Aaron Eckhart, Dianne Wiest ve Sandra Oh gibi isimler var. Kidman ve Wiest’in performansları övgü topluyor. Ama botoks sonrası Kidman’ın ağzıyla kuş tutsa Oscar’a aday olması biraz zor bence. En azından uzun bir süre…

Somewhere

 

Sofia Coppola, Venedik’te Altın Aslan’ı aldı almasına ama filmin pek Akademi’ye hitap edecek türden olmadığı söyleniyor. Yine de Özgün Senaryo dalında bir adaylık şansı olabilir. Ayrıca ablasından çok daha yetenekli ve güzel olan Elle Faning ile Stephen Dorff’un eleştirmen ödüllerinde ismi geçebilir.

 

Shutter Island (Zindan Adası)

 

Scorsese’nin stilize psikolojik gerilimi, sağlam bir Oscar kampanyasıyla yarışta yerini alacaktır. Ama açıkçası, Altın Küre’lerde çok daha fazla şansı olacağını düşünüyorum. Oscar’larda iki üç teknik adaylıkla yetinir. Görüntü Yönetimi, Sanat Yönetimi, Makyaj. En fazla…

 

The Illusionist (Sihirbaz)

 

Belleville’de Randevu ile Akademi’den de takdir gören Sylvain Chomet’nin yeni filmi, Jacques Tati’nin asla gerçekleştiremediği bir senaryosundan yola çıkılarak hazırlanan bir animasyon. Toy Story 3 bu kadar popüler olmasa, Animasyon Film kategorisinde Oscar’ı kazanabilirdi bile. Özgün Müzik veya Şarkı gibi bir iki dalda daha adaylık şansı var.

 

Alice in Wonderland (Alis Harikalar Diyarında)

 

Tim Burton, yılın en kötü filmlerinden birini yapmış olabilir. Ama gişesi en yüksek filmlerinden biri de oldu o maalesef. Disney, ana kategorilere bile oynamayı düşünüyormuş. Bence iki üç teknik adaylıktan fazlasını hiç beklemesinler.

 

İki detay… Duymayanlar için, Terence Malick’in yeni filmi The Tree of Life’ın seneye ertelendiğini hatırlatalım. Ayrıca Özgün Şarkı kategorisinde ödülün şimdiden favorisi kimdir, onu da söyleyelim. İkinci kez bir belgesel filmin şarkısına gidecek gibi ödül. Önemli bir müzisyen olan John Legend, Waiting for Superman adlı film için yaptığı “Shine” adlı şarkıyla ödülü alacaktır. Tabii son dakikada bir kural uydurup şarkıyı diskalifiye etmezlerse…

 

Son olarak Yabancı Dilde En İyi Film kategorisine değinelim.

 

Ülkemizi Bal filmi ile Semih Kaplanoğlu temsil edecek. Üç büyük festivalin galiplerini 9 filmlik ön eleme listesine muhakkak almaya gayret ediyorlar son yıllarda. Dolayısıyla ikinci kez o finalist listesine girmeyi başarırız herhalde. Ama böyle minimalist bir filmle daha fazlası kolay değil. Şimdiden yarışta güçlü gözüken birkaç film şunlar: Güney Afrika adına Life, Above All; Kanada adına yarışan Incendies; Danimarka temsilcisi In A Beter World… Oscar’ın galibi muhtemelen bu üç filmden biri olacak. Hatta ilki.

 

Bunların dışında, İtalya’nın sürpriz tercihi The First Beautiful Year, Irak filmi Son of Babylon, Fransa adına Of Gods&Men, Yunanistan adına Dogtooth (Köpek Dişi), geçen yılın galibi Arjantin’in seçimi olan Carancho, Türk oyuncuların da rol aldığı Bulgar filmi Eastern Plays (Şark Oyunları), Peru filmi Undertow ve popüler seçenek olarak da Meksika’yı temsil eden Biutiful’a dikkat etmek lazım.

 

Ali Ercivan

 

http://www.beyazperde.com/sinemasaldetay/4398/0/2011-Oscar-Aday-Tahminleri

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...