nevermore Oluşturma zamanı: Ocak 16, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 16, 2011 (düzenlendi) Drakonyan Ne Demektir? “Drakonyan” sözcüğü Türkçe değildir. Batı dillerinde “dehşet veren, şiddetli, zorba, korkunç, merhametsiz, müthiş” gibi anlamları vardır. Enokyan dilinde “Drakon” formunda “görmek” anlamına geldiği söylenir. Edebi kullanımından ziyade hızla büyüyen bir majikal akıma ad olması nedeniyle bu kelimeye Türkçe bir karşılık bulunması gerekiyor. “Ejdervari, ejderhasal” gibi türetebileceğimiz kelimeler istenilen anlamı ve uyumu vermediği için bizim önerimiz bu kelimenin yabancı dillerdeki haliyle, “Drakonyan” olarak Türkçe’de kullanılmasıdır. Kelimenin kökeninde eski Yunan’da yaşanmış kara bir dönem yatar. Eski Yunan’ın ilk kanun koyucusunun adı Draco’dur. Bu yüzden Yunanca’da Draco aynı zamanda “kanun koyan” anlamına gelir. Drakonyan akımının ezoterik yorumlarında bu isim birçok diğer anlamıyla beraber Tanrı’nın kanun koyuculuğunu da anlatmaktadır. Draco yaşadığı zamanın geçerli sistemi olan sözlü yasa ve kan davası sistemini kaldırmış ve yerine yazılı kanunu getirmiştir. Kanunların uygulanışında mahkeme kurulması zorunluğunu getirmiştir. Draco asil bir aileden geliyordu ve rahip sınıfında yüksek bir mevki kazandı. Zamanın Yunanlılarının tanrıları arasında yılanlar da vardı. Büyük bir saygı ifadesi olarak bu aristokrat rahibe eski Yunancada “Yılan” anlamına gelen Draco adını verdiler. Draco’nun yasaları aksonlar denen* üç yüzlü piramitlerde yüzyıllarca tüm şehre sergilendi ve herkes yasaları bilmek zorundaydı. Draco’nun yasaları sertti. En küçük suçların cezası ölüm olabiliyordu. Plutarch o döneme ilişkin şunları yazmıştır: Neden birçok farklı suç için aynı ölüm cezasını verdiği sorulduğunda Draco’nun küçük suçların ölüm cezasını hakettiğini, büyük suçlar için ise daha büyük bir ceza bilmediğini söylediği rivayet edilir. Kötülük Prensibi ve Drakonyan Evren Drakonyan terimi bu acımasızlığı ifade eder. Bir akıma ad olmasında varoluşumuzun artık gizlenemeyen katı kurallarına ve şartlarına işaret etmesinin etkisi vardır. Artık insanların mutluluk ve güzellik hikayeleriyle aldatılmaları zorlaşmıştır. Her geçen gün daha çok insan kutsal kitaplarda “Mısır’ın köleleri” olarak anlatılan insanlarla nasıl da benzer koşullarda yaşadığını farkediyor. Drakonyan akımı insanın kendisine, varoluşa ve varlığın yöneticilerine dürüstçe bakmasında yardım etmektedir. İnsan kendisindeki güzel yanlarla beraber kötü ve vahşi yanları da görebilmelidir. Kendini karanlık yanlarından soyutlamamalıdır. Aynı yaklaşım Tanrı için de geçerlidir. Her türlü kötülükten münezzeh bir Tanrı anlayışı yerine “Yukarıdaki de Aşağıdaki gibidir” mantığına uygun, içinde saf iyilik ve saf kötülük de dahil “her şeyi” barındıran bir Tanrı anlayışı önerilir. Kötülük problemine Hristiyan dini felsefesinde verilen dualist cevap geçersiz sayılır. Hristiyan felsefesi gerek insanda ve gerek Tanrıdaki kara yönleri bütününden ayırıp ona savaş açmıştır. Batılı mantığa şekil veren bu Hristiyan anlayış insandaki ve evrendeki karanlığı yoketmeyi hedefler. Birçok diğer akımın tersine Hristiyan felsefesi insanın içinde günah olduğunu kabul eder. Günahı yoketmek için şiddetli bir inzivacılık önerir. İsa’nın diyeti ile insanlığın affedildiğini anlatırken aslında insanın içindeki kötülüğü yoketmesi için savaşması gerektiği fikrini bütün Hristiyanların bilinçaltlarının en derinine Drakonyan bir kanun olarak yerleştirir. Batılı insan bilinçaltında bizzat kendi kendisiyle savaş halindedir ve bu durumun Batı medeniyetinin yükselişinde etkisi bulunmaktadır. İslam felsefesinde ise “kötülük problemine” yaklaşımda bir süreksizlik görürüz. İbn Arabi’de kötülüğün bir gerçeklik olarak var olduğu görüşüyle karşılaşırız. Şeceret-ül Kevn’de Adem’in çocukları da aynen manevi alemler gibi ikiye ayrılmaktadır: “Sağ tarafın yoldaşları ile Sol tarafın yoldaşlarının kaderi en başta çizilmiştir, ve hiçbiri öbür türlü davranamazdı”. Prensip olarak kötülüğün varlığı sonraki İslam felsefesinin büyük çoğunluğunda inkar edilmiştir. “Kötülük aslında yoktur, aslında iyiliktir o, insanlar anlamayabiliyor” mantığı bu görüşün yüzyıllarca tekrar edilen şiarı olmuştur. Ezoterikliğin tanımına tamamen uydukları için İslami ezoterizme en doğru örnek olarak sayılabilecek Oniki İmam’ın öğretisi kötülüğün varlığını bir prensip olarak kabul etmektedir. Bu açıdan Şii İslamı ayrıntılarına bakıldığında Hristiyanlığa daha çok benzemektedir. Kötülük konusunda en büyük ikilemi Sufiler yaşamıştır. Sufi felsefesi genellikle kötülük problemine eğilmekten kaçar. Batıda Sabataycılığın devamı olarak görülen yakın zaman Türkiye Sufilerinin* görüşleri kötülüğün varlığını kabul etse de antik zaman Sufileri şeriat-tarikat-hakikat teorisinin doğası gereği varoluşta bir kötülük görememektedir. Yahudi tasavvufu Kabala’da kimi görüşler evrenin saf iyi olduğu doğrultusunda olsa da, evrende “hiç iyilik (~maneviyat) olmadığı, evrenin saf kötülük olduğu” görüşü de sıkça karşılaşılan bir görüştür. Bu son görüş Gnostisizmi etkilemiştir. Sabatay Sevi evrende hem iyiliğin hem de kötülüğün olduğu iddiasını geliştirmiştir fakat sistemini dualizm gibi bir çerçeveye yerleştirmemiştir. Sabataycı Kabala dualizmden uzak, “teklik ve hiçlik içinde zıtların ayrılığı” konseptini savunmaktadır. Günümüz Sufi grupları geçtiğimiz yüzyılın Kabala konusunda en büyük otoritesi Gerschom Scholem’in iddia ettiği gibi Sabatayist öğretiyi devam ettirmektedir, her ne kadar inkar etseler de. Drakonyan akımı Sabatayist öğretiyi almış ve geliştirmiştir. Yani, son yıllarda en hızlı büyüyen, hakkında en çok yeni yayının çıktığı bu kara akım günümüz Sufileriyle yakın bağlara sahiptir. Drakonyan akım varlığın pozitif güçlerine husumet beslemez. Varlığın pozitif güçleriyle işbirliği yapar ve ışıktan yararlanmaya çalışır. Bununla beraber karanlıktan korkmaz ve vahşetin doğasını anlamaya çalışır. Drakonyan yolun gezgini kendi içindeki karanlığa bakar ve gördüğü her ne olursa olsun onu kabul eder. Yani Drakonyan majisyen ışıkla çalıştığı gibi karanlıkla da çalışır. Evrenin güçleri onlarla karşılaşanlar için şok edicidir. Drakonyan akımı evrenin büyük güçlerinin sertliğinin öğrencileri tarafından farkedilmesini ister. Bu yüzden acımasız, sivri bir üsluba sahiptir ve sert çalışmalar içerir. Günümüz Drakonyan Akımında Gruplar Drakonyan akımı Batı’da hızla güçleniyor. Bunun sebepleri arasında evrensel hükümetin Batılı insanı içine girmeye başladığımız yeni çağa uyumlulaştırma çabası da vardır. Günümüzün aydınlanan insanı doğanın yaratıcı gücü olan kaotikliğe savaş açarsa kendine ve diğerlerine zarar verecektir. Gelişen, çeşitli ülkeler ve gizli inisasyon cemiyetleri tarafından desteklenen yeni aydınlanma ekollerinin ortak noktası insan doğasındaki kaotikliğe izin vermeleri ve onu yüceltmeleridir. Etkilerini hissetmeye başladığımız yeni çağın ruhu, varoluşumuzun derinliklerindeki vahşi yanları açığa çıkarıyor. Artık ya kendimizi hakir görüp kendimize düşman olacağız ve kendimizi yokedeceğiz ya da “düşmanımızın yerine geçeceğiz”. Kaotik özellik gösteren ve “saf düzen”e karşı olan akımlar yükseliştedir. Bu değişimin majikal camiaya etkisi Drakonyan akımın ortaya çıkışı olmuştur. Drakonyan akım evrenin yönetimindeki güzellikler kadar gaddarlığı da görmemiz gerektiğini söyler. Geçmişte kendini Typhonian olarak adlandıran İngiliz O.T.O. Tapınağı artık kendini Drakonyan olarak adlandırmaktadır. Liderleri Kenneth Grant Avrupa’daki birçok Drakonyan grubun liderlerinin öğretmenidir. Amerika’da Drakonyan akıma dahil irili ufaklı birçok majikal tarikat sahneye çıkmıştır. Yazarlar büyük bir gayretle bu akıma ilişkin yeni eserler hazırlıyorlar. İçinde bulunduğumuz haftada biri Jake-Stratton Kent’ten, biri Michael Kelly’den ve biri de Sol El Yolu’nun duayenlerinden Stephen Edred Flowers’tan olmak üzere Drakonyan majiye ilişkin üç yeni kitabın piyasaya sürülüşüne şahit olduk. Drakonyan majisyenler majiye daha önceden incelenmemiş yeni konular katmaktadır. Brezilya’nın köklü büyü geleneği Quimbanda ve Haiti’nin kara uygulamaları dahil Afrika Vodoo’su hakkında birçok yeni kitap yazılıyor ve bu yayınların çoğu Drakonyan majisyenler tarafından yapılmaktadır. İslami büyü diyebileceğimiz sistemleri Batı majisine dahil edenler de yine Drakonyan majisyenler olmuştur. Amerikalı Drakonyan geleneğinde yayın yapan bazı majisyenler Picatrix ve benzeri İslami majinin en önemli kitaplarını İngilizce’ye çevirmiştir. Yeni yayınların da sırada olduğu konusunda haberler alıyoruz. Goetia’nın yeni ve doğru yorumları konusunda da Drakonyan majisyenler en kapsamlı eserleri vermektedir. İngiliz Scarlett Imprint günümüzün usta “uygulamacıları”nın makale ve çalışma prosedürlerini birleştirmektedir, tabii ki uygulamacıların hepsi Drakonyan majisyenler. Zaten başka kimsenin demonlarla o şekilde çalışmaya cesareti yok! Sonuç Akımın Türkiye gibi ülkelere etkisi Batıdakilere kıyasla çok sınırlı kalmıştır. Bunun sebeplerini kendimce yorumlamaya çalışayım. Bence bunun başlıca sebebi İslam toplumunun bilinçaltının Batılıların bilinçaltından farklı olmasıdır. Bir şeyin gölgesi o şeyin orijinalini de etkiler. İslam felsefesinde kötülük problemine verilen cevapla Batının cevabının aynı olmaması muhtemelen en önemli unsurdur. İslam’ın Şeytan’ı görevini yapan ve özünde kendisine verilen işi yaptığı için mü’min olan iyi biridir. Güçsüzdür ve “kendine ait bir amacı icra etmek” yerine ona verilmiş bir emri yerine getirmektedir, sınavcıdır. Diğer bir anlatımla, İslama göre insanın içindeki kaotik ve karanlık yanlar bile sistemin dediğini yerine getirmektedir, kader düşüncesini içerir. İslam felsefesi kötülüğü daha az önemsemeyi öğretir. Bu yüzden İslam dünyasının insanlarının kaotik ve yaratıcı yanı güçsüzleşmiştir ve iç çatışmaları daha azdır. İlerleme için ise çatışma gereklidir. Şii İslamının bu açıdan daha ilerletici olduğu sonucuna varabiliriz. Drakonyan akımı çeşitli kaynaklardan insanları çekmektedir. Batı’nın Drakonyan majikal tarikatları daha çok geçmişlerinde Thelema, Kaos Maji, Masonluk, Witchcraft, Paganlık gibi öğretilerle ilişkisi olmuş insanlardan müteşekkildir. Bilindik imajın aksine Drakonyan gruplarında Satanist kökenden gelenler çok küçük bir orandadır ve Drakonyan gruplar Satanizm’i egzoterik bir dogma olarak tamamen reddederler. Drakonyan akımındaki bir adeptin dediği gibi, “diğer akımlar piyanonun bazı tuşlarını kullanmaktan imtina ederken, Sol El Yolu inisiyesi piyanonun tüm tuşlarını kullanarak evrenin en muhteşem melodilerini yaratır”. Drakonyan majisyenler diğer majisyenlerin kullandığı bütün yöntemleri kullanırlar, bunun yanında diğerlerinin kullanmaktan kaçındıklarını da.. Notlar *Üç dinde ejderha kötülüğü ifade etmek için kullanılmıştır. Hristiyanlıkta ve Yahudilikte Şeytan’ı ifade eder. İslamda Tinnin olarak geçer ve reddettikleri Allah’ın 99 ismine karşılık 99 tane oldukları iddia edilir. *Aksonlara örnek: http://www.mlahanas.de/Greeks/Bios/SolonAxones.gif *Sufizm ve Sabataycılık bağlantısı için Türkçe eserlerin yanında Scholem’in başta Sabbatai Sevi eseri olmak üzere The Messianic Idea In Judaism ve Major Trends In Jewish Mysticism eserlerine başvurulabilir. Hangi Sufi tarikatların hangi Sabataycı grupların devamı olduğuna varıncaya dek detaylı bilgi vardır. AYRICA ; http://www.gnoxis.com/drakonyan-gelenekler-39962.html http://www.gnoxis.com/drakonyan-felsefesi-38488.html Şubat 5, 2011 nevermore tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.