Jump to content

Paskalya Adasının Taştan Nöbetçileri


AurorA

Önerilen Mesajlar

http://www.bilinmeyenler.org/plugins/content/mavikthumbnails/thumbnails/300x150-images-stories-img1-paskl.jpg

 

Dünyada üzerinde diğer yerleşim birimlerine en uzak olan Paskalya Adası (günümüzdeki adıyla Rapa Nui), Pasifik Okyanusunun güneydoğusunda, insan yaşamının olduğu en yakın bölgeye 2000 mil uzaklıktadır. Ada, üçgene benzer ve volkanik kayalardan oluşur. Kıyısında dizili duran çok sayıda dev boyutta taş heykelle ünlüdür. Hatta bu taş heykellerin ünü Rongorongo adı verilen, hala şifresi çözülemeyen gizemli yazılardan da önce gelir.

 

İlk yerleşenler adaya Te Pito O Te Henwa (Dünyanın Merkezi) adını vermişlerdir, ancak bu yerleşimcilerin kim olduğu ya da nereden geldikleri çok tartışılan konulardandır. Adanın yerleşimiyle ilgili belki de en tartışmalı kuram Norveçli kaşif ve arkeolog Thor Heyerdahl tarafından ortaya atılmıştır. Heyerdahl'a göre adaya yerleşim, batıdan esen ticaret rüzgarlarının yardımıyla devasa sallarla okyanusu geçerek Peru'dan gelen İnka öncesi bir topluluk tarafından kısmen başlatılmıştı. 1947'de böyle bir vasıtayla Pasifik'i geçmenin mümkün olduğunu kanıtlamak isteyen Heyerdahl, bu balsa aracının bir kopyasını yaptı ve buna bir İnka güneş tanrısı olan Kon-Tiki'nin adını verdi. Pasifik'e açılan Heyerdahl ve ekibi 101 gün boyunca 4349 mil ilerledi ama sonunda Tahiti'nin doğusundaki Tuamotu Takımadasındaki Raroia mercan adasının kayalıklarına çarptı. Bu keşif gezisini anlatan belgesel Kon_Tiki 1951'de bir Oscar kazandı. Kon-Tiki yolculuğu, Güney Amerikalı halkların sal kullanarak Pasifik'i geçip Polinezya adalarına yerleşmiş olmalarının teknik açıdan mümkün olduğunu kanıtladı. Ancak Heyerdahl'ın keşfiyle ilgili bazı sorunlar vardır. Kon-Tiki, MS 16. yüzyılda, yani İspanyolların bölgeye gemi kullanımını götürmesinden sonra yapılmış sallar taklit edilerek yapılmış bir araçtı. Bu yüzden, bu aracın İspanyolların gelişinden 800 sene önceki, yani Pasifik'te seferlerin yapıldığı öne sürülen zamanlardaki araçlara tasarım bakımından ne ölçüde benzerlik gösterdiği belirsizdir. Dahası, Heyerdahl, yolculuğa başlayacağı sırada kıyının açıklarındaki akıntılar öyle kuvvetliydi ki, Kon-Tiki yola çıkmadan önce, denizin içine doğru 50 mil kadar çekilmesi gerekti.

 

Heyerdahl, MS 800'lü yıllarda Paskalya Adası'nda yaşayanların Güney Amerikalılar olduğu yönündeki kuramını kanıtlamak için botanik, dilbilim ve mimariden de yararlandı. Ancak Heyerdahl'ın bu cesur yolculuğundan bu yana toplanan arkeolojik verilerin tamamı Heyerdahl'ın varsayımlarını çürütmüştür, zira Pasifik ötesi yolculukların yapıldığını öne sürdüğü tarihte adada yerleşim çoktan tamamlanmıştır. O halde Paskalya Adasının ilk yerleşimcileri nereden gelmişlerdi? Uzak konumundan dolayı bu adaya yolculuk nereden yapılırsa yapılsın, binlerce mil açık denizde en az iki haftalık bir yolculuk demekti. Böyle bir yolculuğun yapılabilmesi akla tek bir ihtimal getiriyor; Denizci bir halk. Polinezya'daki halklar denizcilikte uzmandılar. Yıldızların pozisyonlar, rüzgarın yönü ve kuşların ve balıkların hareketlerine göre yönünü ayarlayabilen çok büyük kano ve sallar yaptılar. Dilbilimsel verilere göre Rapa Nui'ye MS 300-700 yılları arasındaki dönemde tahminen Marquesas Adaları ya da Pitcairn Adası'ndan gelen topluluklar yerleşmişti. Pitcairn Adası, 1199 mil mesafedeki konumuyla en yakın yerleşim birimiydi. Bu adadan Paskalya'ya geçiş, tahminlere göre MÖ 2000'de Güneydoğu Asya'dan başlayıp zamana yayılmış bir doğuya göç etme sürecidir. Bir Paskalya Adası efsanesi de adaya batıdan gelenlerin yerleştiğini doğrular. Hikaye yaklaşık 1500 yıl önce Polinezya krallarından Hotu Matua'nın karısı ve ailesiyle birlikte Polinezya Adalarının birinden çift gövdeli bir kanoyla güneş yönünü takip ederek adaya gelişini anlatır. Kral ölümünden kısa bir süre önce son kez memleketine bakabilmek için adanın batı ucuna gitmiştir. DNA incelemelerinden alınan son verilere göre adaya Güney Amerikalıların yerleşmiş olması neredeyse imkansızdır. Paskalya Adası'ndaki mezarlıklardan çıkarılan iskeletlerde, Polinezya Motifi denen genetik bir işaret bulunmuştur. Buna göre Paskalya Adalılar, Güney Amerikalıların değil, doğu Polinezyalıların torunlarıdır.

 

Paskalya Adasının inanılmaz dev heykelleri yüzlerce yıldır kaşifler ve arkeologlar arasında şaşkınlık yaratmaktadır. Adalıların moai dedikleri bu heykellerden 900 kadar vardır. Heykellerin boyları ortalama 425 metre, ağırlıkları ise 14 tondur. İçlerinden en büyük olanı 21 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 270 ton ağırlığındadır. Bu esrarengiz anıt sütunlar sertleştirilmiş volkanik küllerden yapılmıştı ve normale göre daha uzun insan başları, sivri çeneleri, iki kollarıyla kısa bir vücutları vardı. Yüzleri adanın içine dönüktü. Bu belki de ada halkını sessizce izlemek için düşünülmüştü. Heykellerden bazılarının gözleri ilk yapıldıklarında kırmızı ve beyaz taşlar ve mercanla renklendirilmişti ve bunlardan gözleri belli bir noktaya sabitlenmiş, günümüze kadar sağlam kalan bazı örnekleri bulunmaktadır. 887 heykelin yarısından çoğu adanın kıyılarında farklı noktalara dağılmıştır. Kalan moailer ise hala yapıldıkları taş ocağı olan, görünüşe bakılırsa heykellerin çok hızlı bir şekilde tamamlandığı Ranu Raraku'dadırlar. Anıt sütunların çoğu, ahu denilen törenlerde kullanılan yapıların üzerine dikilmiştir. Bu yapılar volkanik kaya parçalarından oluşur ve içlerinde platformlar, yokuşlar ve plazalar bulunur. Ataları anmak için düzenlenen danslar ve törenler için kullanılan bu yapıların üzerine 15 kadar moai yerleştirilmiştir.

 

Moailerin çoğunun yapılması, bulundukları yere taşınması ve yerleştirilmesi MS 1100-1600 yılları arasında olmuştur. Bu dönemde ada oldukça ormanlık bir araziydi ve tahminen 9000-15000 arası bir nüfusa sahipti. Hollandalı kaşif Jakob Roggeveen 1722 Paskalyasında şans eseri adayı bulduğunda -ki adaya bu nedenle Paskalya Adası adı verilmiştir- heykeller hala sapasağlam ayaktaydı. İngiliz kaşif ve haritacı Kaptan James Cook 1774'te adaya gittiğinde heykellerin çoğunun yerinde durduğunu gördü. Paskalya Adası'nın en büyük sırlarından biri, ada halkının bu dev heykelleri taşıyıp yerine koymayı nasıl başardıklarıdır. Los Angeles'ta bulunan Kaliforniya Üniversitesi'nden Jo Anne Van Tilburg, adada 15 yılı aşkın bir süre incelemelerde bulunmuş bir Polinezya çalışmaları uzmanıdır. Mevcut insan gücü, materyaller, kaya tipi ve en kolay taşıma yolları hakkında veriler içeren bilgisayar simülasyonunu kullanan Van Tillburg, heykellerin nasıl taşındığı konusunda inandırıcı bir hipotez oluşturdu. Buna göre, heykeller önce tahta bir kızağa sırt üstü yatırılıp, tahtadan yapılmış kano şeklinde bir merdiven üzerinde hareket ettirildiler. Tören alanına gelindiğinde ise kızak yardımıyla kaldırılarak dik konuma getirildiler. 1999'da Van Tillburg ve 73 kişilik bir ekip büyük bir başarıyla bu kuramı test etti ve bu metodun heykellerin taşınması ve yerleştirilmesi ile ilgili en mantıklı öneri olduğu görüldü.

 

Daha zor ve karmaşık bir soru ise, Rapa Nui halkının neden bu dev figürleri yapma, taşıma ve yerleştirme gibi inanılmaz bir çabaya giriştikleridir. Paskalyalılar, tahminen 18. yüzyılın sonları ya da günümüze daha yakın bir tarihe ait olan ve henüz şifresi çözülememiş Rongorongo yazısı hariç, dinlerini ve moailerin anlamını açıklayabilecek hiçbir yazılı kayıt bırakmamışlardır. Bu heykellerin saygıdeğer atalarını ya da yaşayan güçlü reislerini sembolize ettiği gibi birçok kuram ortaya atılmıştır. Onları yapanların güçlerini ve örgütlenmelerini temsil eden önemli bir statü sembolü olmaları da mümkündür. Van Tillburg'a göre bu figürlerin iki ayrı rolü vardı. Moailer reislerin kendi portreleri değil, önemli hükümdarların standartlaştırılmış tasvirleri ve aynı zamanda halk, hükümdarları ve tanrıları arasında bir arabulucuydu.

 

Bir zamanlar Paskalya Adası sık palmiye ormanlarına sahipti, ancak 1722'de Hollandalılar geldiğinde adada ağaç yoktu. Polenler üzerine yapılan incelemelere göre MÖ 1150 sıralarında adadaki alçak arazilerde neredeyse hiç ağaç kalmamıştı. Ağaçlar yok olunca toprak erozyonu ortaya çıktı ve bu da adadaki imkanların nüfusa yetersiz kalmasını, yiyecek kıtlığını, iç savaşı ve sonunda Rapa Nui'nin çöküşünü beraberinde getirdi. Adadaki bazı bölgelerde yamyamlık yapıldığına dair kanıtlar bile vardır. Neticede kıyıdaki kutsal heykellerin hepsi kabileler arası savaşlar sırasında ada halkı tarafından yerleştirilmiştir. Rapa Nuililer heykellerin taşınması, yerleştirilmesi ve kano yapımında ve tarım için yer açarken yüklü miktarda kereste harcamış olsalar da, adadaki orman kaybının tek sorumlusu onlar değillerdi. Pasifik'te bir yiyecek kaynağı olarak görülen Polinezya fareleri de palmiyelerin meyvelerini yiyerek yenilerinin yetişmesini engellemiş ve böylece adadaki palmiyelerin tükenmesine neden olan faktörlerden biri olmuştur. 80'lerde ada tamamen tarihi park ilan edilmiştir. 1995'te UNESCO Rapa Nui Ulusal Parkı'nı Dünya Miras Listesi'ne dahil etmiştir.

 

Brian Haughton'un Gizlenen Tarih adlı eserinden alıntıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Üşenmeden kitaptakini mi yazdın yoksa internetten buldunda copy past'mı yaptın Ece? :)

 

Neyse... Paskalya Adasında olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde bunlara benzer esrarengiz eserler görmek mümkün. Örneğin en yakındaki Kommagene Krallığından (Nemrut Dağı) kalma sütunlar ve devasa heykeller. Çoğu UNESCO tarafından korunmaya alınmış ve araştırmalar devam ediyor olsa da yukarıda belirtildiği gibi bazı hasarlar mevcut. Ne amaçla yapıldıkları yada yapılış biçimleri henüz bilinmese de dünyanın en önemli miraslarından birisi bu heykeller.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...