Urumhamatahayil Oluşturma zamanı: Nisan 2, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 2, 2007 Uzun zamandır bir inisiyasyon tartışması sürüp gidiyor . Aslında inisiyasyon hakkında söylenecek çok söz var. Türkçedeki erginlemenin batı dillerindeki karşılığı olan İnisiyasyon/Initiation sözcüğü Latince initiare = başlamak sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise yürümek , gitmek anlamına gelen ire fiili ve içerisine anlamını katan in takısı ile alakalıdır. Türkçede yeni kullanılmaya başlayan erginleme sözcüğü aynı anlamı tam olarak vermese de ilkel toplumlardaki törenleri çok güzel anlatmaktadır. Ezoterik anlamı ile inisiyasyonu bir kenara bırakıp �erginlenme� anlamı ile biraz ilkel toplumlara bakalım. İlkel toplum diyoruz ama bu toplumların düzeylerinin bizden daha ileride olduğunu da üzüntü ile görüyoruz. Yıllar boyu biriken bilgiler bizi kendi özümüzden o kadar uzaklaştırmış ve insana ait o kadar şeyi kaybetmişiz ki... Kaybettiğimiz en önemli kavramlardan biri de erginlenme . Eski toplumlarda, özellikle erkekler, erginlik çağına eriştiklerinde topluma bir erkek olarak aktırabilmek için özel törenlerden geçerlerdi. Bu aslında erkeğin erkekliğini kazanmada çok önemli bir faktördü. Bu törenden geçen artık çocuk hayatında ölmüş ve bir erkek olarak yeniden doğmuş olurdu. Bir çok araştırmacıya göre bu, toplumun kalitesi açısından çok önemli idi. Eliadeye göre erginlenme, «inisiye olacak olanın dinsel ve sosyal durumunu kökten değiştirecek olan ritler ve sözlü geleneklerin bütünüdür.» Buna göre, erginlenme sonrasında birey bir başkası olur. Aynı şekilde çocuk da, yetişkinlerin arasına katılabilmek için bir dizi sınavdan geçer. Ancak bu erginlenme ritüelinin bir önemi daha vardır. Eliade�ye göre «erginlenme, bireyi hem sosyal topluluğun hem de ruhsal değerlerin bir parçası yapar. Böylece birey, yetişkinlerin davranışlarını, tekniklerini ve kurumlarını anlayabildiği gibi toplumun mitoslarını, kutsal geleneklerini, tanrıların isimlerini ve bunların tarihini de öğrenir. Özellikle de doğaüstü varlıkların, zamanın başlangıcından beri kabilesi ile olan mistik ilişkilerini öğrenir.» En yetkin mitoloji araştırmacılarından biri olarak kabul edilen Joseph Campbell, toplumda bunun eksikliğinin çok büyük bir kayıp olduğunu vurgulamaktadır. İyi de neden bu böyle? Bir erkek olarak, çok acı ama , toplumumuzda aman yanlış anlaşılmasın sadece Türk toplumuna özgü değil bu tabii- erkekler arasında �erkekleşememiş� olmayı o kadar çok gözlemliyorum ki. (Hadi merak etmeyin insan kendisinde de gözlemliyor tabii ki) Tabii bu cinsel açıdan değil ancak davranış açısından çok belirgin. Nasıl mı? Örnek verelim, etrafımızda erkeklerin ağızından bu tür konuşmalara çok rastlarız : Seni çok seviyorum ama ciddi bir ilişki bana göre değil �Abi, karımı seviyorum ama yine de aldatıyorum...Bünyem alışmış bir kere...� Abi, şu patron olacak o... çocuğu hakkımı yiyor . O..... evladı, bir gün ağzına.... Abi ben bu millet için ölürüm. Az sonra neden bir iş tutmadığı sorulunca: Ne diyosun yani? İş var da ben mi çalışmıyorum. Ne yani bir kaza oldu vurduk çocuğu. Takımımız şampiyon olmuş kutlamayacak mıyız? �Sevgilim senin için dünyayı yıkarım , yeniden kurarım. Gözümde hiç bir şey yok... Bu gece mi?...Sinema mı? ...Dur bir anneme sorayım o ne diyecek� Anayasayı fırlattı bana, bööööö....�(Nusret Kaya�nın çok isabetli bir gözlemi) Ben aslında tekâmülümü tamamladım ama sizler için bu konuları anlatıyorum. Örnek çok. Bu tipler çevremizde de çok var. Hayata adapte olamamış her şeyden şikayet eden , annelerinin kucağından çıkmayan, kendi tekamülünü düşünmeden en ileri ezoterik konulara giren, karşı cinsle ilişkisi sağlıksız ... yüzlerce binlerce insan. Kitlesel bir mutsuzluk. Bu kimsenin kişisel suçu değil tabii ki. Toplumda bu sağlıksızlığın en önemli nedenlerinden biri erkeğin bu erginleşmeyi kaybetmesi olarak görülüyor. Bunun en önemli antivirüsü de aslında erginlenme ritüelinin bir şekilde tekrarlanması ve çocuğu anneden alıp birey olarak topluma kazandırılması. Bir başka deyişle bir kadından doğan ve kadın tarafından yetiştirilen bir erkeğin yeniden erkek olarak doğması. İlkel insan diyoruz ya! Aslında onlar bunu bizden çok daha iyi yapıyorlardı. İlkel dediğimiz törenler aslında bu konuda çok yararlı oluyordu. Bu tören değişik şekillerde oluyor . En ilginçlerinden birini Eliade anlatıyor : Yerliler erginlenme törenine katılma yaşına gelen adayı alıp ormana götürüyorlar ve onu bir çukura gömüp üzeri,ni biraz toprak ve çalı çırpı ile kapatıyorlar. Aday bir süre orada kalıyor . Daha sonra bir rahip (erkek olması şart) geliyor ve onu elinde tutarak o çukurdan çıkartıyor ve erginlenmiş olana �kutsal kelime�yi veriyor. Bu aslında fallus ile sembolize edilen tanrının ismi . Artık yeni erkekliğini kazanmış olan bu birey bu kelimeyi saklı tutmak ve başta annesi olmak üzere, bunu bütün kadınlardan gizlemek zorunda. Tanıdık geldi sanırım bazı okurlarımıza. Peki bizim toplumumuzda hiç mi böyle bir tören yok Tabii ki var : Sünnet En önemli sünnetlerden biri olan �Sünnet olmak�, toplumumuzda her genç erkeğin başına gelir. Aslında sünnet yaşı belli değildir ancak doğru uygulandığında çok önemli bir erginlenme ritüeli olabilir. Önce bu ucundan azıcıkın tarihine bakalım: Kastrasyon ya da iğdiş olma eski toplumlarda vardı. Özellikle kendini tanrıçanın hizmetine adayan erkeklerin bu yolu seçtikleri söylenir. Mitolojide de penisini kaybetme mitosları vardır. Bir kısım araştırmacıların görüşüne göre sünnetin kökeninde , eskiden kendini tanrıça hizmetine adayan rahiplerin olayı kökünden hallettikleri daha sonra ise kıyamayarak �ucundan azıcık� kestikleri vardır. Bazı araştırmacılar ise bunu �pensini kaybeden tanrı�nın eyleminin yenilenmesi olarak görürler. Ancak bana göre durum daha farklı: Önce sözkonusu organımızın anatomik yapısına bir göz atalım. (Bütün okurlarımızın bunu bildiğini varsayıyorum. Hâlâ bilmeyen bayan okurlarımız varsa Internet�te bu konuda çok önemli miktarda kaynak var. Lütfen bu konu hakkında özelden mail atmayınız) Bilindiği gibi sünnetle kaybedilen deri parçası aslında penisin baş tarafını gizlemektedir. Bu kısm ise ancak ereksiyon anında ortaya çıkmaktadır. Yani bir başka deyişle penisin gizlenmesi söz konusudur. Sünnet öncesi çocuğun sembolik oalrak erkekliğinin gizli olduğu düşünülebilir. Ancak bu deri parçası alındıktan sonra bu kısım ortaya çıkmakta, sembolik olarak çocuk penisine tam bir erkek olarak kavuşmaktadır. Bu da bir tür erginleşme ritüeli olarak görülebilir. Özellikle erginlenmenin eksikliğinin hissedildiği toplumumuzda bu çok büyük bir önem taşımaktadır. Bana göre bu konuda bazı hususlara dikkat edilirse , sünnet çok önemli bir toplumsal işlevi yerine getirmektedir. Bunlardan en önemlisi sünnetin yaşıdır. Bu olay tam olarak erginlik çağına denk getirilirse (ki artık bu yaş giderek daha aşağıya inmekte) eski erginlenme ritüelleriyle bir paralellik gösterebilir. İkinci olarak bu tören sırasında kadınların uzak kalması gerekmektedir. (Geçenlerde bir arkadaşımdan , bir sünnet sırasında çocuğun kirvesinin bir kadın olduğunu duydum ve dehşete düştüm. Olayı hayal etmek bir yana, erginlenmenin özüne tam olarak aykırı olduğu kesin) Bir de yumurtanın sarısı gitti şeyinin yarısı gibi geyiklerden uzak durarak çocuğa erkek olduğunu hatırlatacak sözler söylemek çok daha faydalı olacaktır. Bu olaya böyle baktığımızda bunun önemini daha iyi anlarız gibi görünüyor. Unutmadan, bir erginlenme töreni daha var . O da askerlik. Askerlik zaten ritüellerden oluşuyor. Ben askere gittiğimde Mamakda üç ay yanaşık düzen eğitimi yaptık. Sağa dön , sola dön vs vs . Bunun neden bu kadar gerekli olduğunu o zaman anlamak kolay değil.Sonradan anlaşılıyor. Komutanımız üsteğmendi. Bir yarbay geldiği zaman bölüğe onu tanrı gibi görüyorduk. Askerliğe karşı bile olanlar sonunda o yola giriyor bu �ritüel�lerden. Üstelik anasının koynundan çıkan bir genç için erginlenmek için büyük fırsat. Erkekler arasındasadece erkeklere verilen bir eğitimi almak. (torpillilere ve bedellilere lafım yok, onlar baştan kaybetti,) Kanıt mı? Özellikle köyünden çıkan ve dışarıyı askerlikte görenlere bakın. Aradan yıllar geçse de askerlik anıları anlatılır durulur. Belki de askerlerimize bunu anlatabilsek daha farklı bir çaba içinde de olurlar. Hiç biri olmadı ise ... O zaman bu inisyasyon yapılana kadar sancılar sürüyor. Eee kadınlara ne oluyor. Bana göre onlarda bu tür kod bozuklukları yok. Onlar doğuştan inisye. İlk Çağ anaerkil toplumlarında ve sonrasında kadının rolünü iyi incelemek gerek. Aslında şifacı, üretken vs olan hep kadın. Erkek egemen oldukça bundan korkuyor. Kendi içindeki kadınla olan savaşı dışarıdaki kadınla olan savaşa kadar gidiyor. Sonunda en güvenli yöntem kadını eve kapamak oluyor. Aslında konu çok uzun ve karışık. Ancak üzerine düşünmeli .Yoksa toplumdaki bazı bireylere kıllanır dururuz. Erhun Altunay'ın makalesinden alıntıdır 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.