Jump to content

Efendi’nin Yol’u


nevermore

Önerilen Mesajlar

Dünya, Tanrı’nın tüm Evrene yayın yaptığı, Evrensel Orkestrası’nın görünüşe çıktığı, çok boyutlu bir sahnedir.

 

 

 

Sahnenin şaheser elemanı, eğer ki kendini “eylemeyi” Hak’ınca bilebilirse İnsan olacaktır.

 

İnsana bağışlanmış, muhteşem aletler mevcuttur.

 

Aletlerimizin bağımlısı veya kölesi olmak veya kullanım amaçlarını saptırmak, muhteşem bir mükemmellikte yaratılmış tüm sistemlerimize haksızlık olurdu.

 

Bu nedenle içrek içrek buraya giyerek geldiğimiz bedenlerimizi, yanımızda kullanmak üzere taşıdığımız aletlerimizi iyi tanımamız gerekir.

 

Mesela; zihin süreçler içinde iseniz, düşünceler, duygular ve eylemler, kısaca hepsi de zihnin aletidir. Zihinde düşünür, zihinden duygulanır, zihinden söylersiniz. Bunların hepsi birlikte sanal kişilik egoyu yaratır.

 

Egonun, düşüncesi duyguları sanrılardan ibarettir. Çünkü egonun bir gerçekliği yoktur.

 

Ego zihin demek değildir. Zihin bir araçtır.

 

Zihin; sanrılarını hizmetinde ise kendisi illüzyon Ol’an egoyu oluşturur.

 

Gerçeğin (Efendinin) hizmetindeyse -Ben Ben’imi- ifade eden ve dünyaya sunan araçtır.

 

Ego-zihinden çıkan düşünce varsayım olur.

 

Ego-zihinden çıkan söz dedikodu yalan olur.

 

Ego-zihinden çıkan duygu dilin ucunda koşulları olan sevgi böcekliği olur.

 

An’dan An’a, çıkarlara, beklentilere, koşullara alabildiklerine veya alamadıklarına göre değişir.

 

Eğer kalbi Ol’ur ve kalpte yaşarsanız odaklanma araçları kalbin kullanımına açılır.

 

Ve kalpten Efendi doğar.

 

Kalbe indirebilirseniz zihni kalbi zekâ olarak yansır

 

Kalben duygulanırsanız His veya sezgi olarak sizde ifade bulur.

 

İlham ve yaratıcılık olarak görünüşe çıkar.

 

Kalben ve kalpten söylerseniz -gerçeğinizi- ifade etmiş olursunuz.

 

Ve her söyleşinizde kalbinizdeki sevgiyi gerçek kılmaktasınız ve bir SU gibi akmaktasınızdır.

 

Zekâ; yaratıcı nüve ve Ol’anları kavrama ve tanıma ve anlayış kapasite fonksiyonudur.

 

Tanrısal Bakış, Tanrısal Kavrayış, Tanrısal Eyleyiştir.

 

Zihnimizde, kavrayışımızın dış kabuğundaysak-dışsal ve dışarıdaysak; zihin varsayımlarda hipotezlerde yargılarda ve dedikodu ifade bulur.

 

Çünkü zihin, zekânın kavrama kapasitesi içinde olanlardan bir mana oluşturmak ister.

 

Her ne kadar mananın ne demek olduğunu bilmese de. Fakat her zaman mekanik ve yapay kalır. Çünkü mana oluşturmaya çalışanın kendisi sanaldır. Yarattığı da yapay olacaktır.

 

Akıl zekâ ile kalp arasında kurulan köprüdür.

 

Eğer akıl köprüsü sağlam, kalp gözü açık ise “zekâ” muhteşemdir. Sınırsızdır. Kalp işte o zaman zekânın kavradığı ve tanıdığı “varolanlar” arasında gezinir, kullanır ve mana yaratır. Ve bu kalpten yaratıldığı için gerçektir. Ve yürek sevgi olduğu için yaratacağı “şeylerde” sevgiyle ve aşkla “sevgi ve aşk” için olur. Kalbin nedeni “Aşktır”.

 

Bu nedenle varsayımlarda bulunmayı dedikodu yapmayı yalan söylemeyi geçek anlamda bırakabildiğimizde zihin denen; zekâda kavrananların arasındaki hayalet dolaşımdan doğan illuzyonik “durum” ortadan kalkar.

 

Herkes maskesini bıraktığında, korkular yok olur.

 

Dolayısıyla illüzyon da yok olur.

 

İlk kez dünyanın ne olup olmadığı -net- olarak görülebilir.

 

Her görüşte biraz daha derine inilir ve inildikçe dünyaya köklenilir.

 

Köklenmek güçlenmektir. Ağaç olmaya başlamaktır.

 

Ve diğer ağaçların da farkına varmaya başlarsınız.

 

Ve bir an sonra hayretle fark edersiniz ki -kendi kalbine yürüyenler tıpkı “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” bir bütünlüğü oluşturuyor. Her şey mükemmel ve asandır.

 

Ve varlıkta “kalbin” hâkimiyeti başlar.

 

“Tanrı’nın Krallığı” burasıdır.

 

“Kevser Şaraplarının aktığı Cennet” burasıdır.

 

Bu “hal” veya “Ol’ma” Efendiliktir.

 

Manaya ermek, kalben bilmek demektir.

 

Biliştir.

 

Biliş; varlığı yüzde sonsuz kez onaylayan cevaptır.

 

Güven hissi bilişle alakalıdır.

 

Zihninde güven duygusu hiçbir zaman oluşamaz. Zihnin cevapları hep eksiktir. Çünkü varsayımlardan ve hipotezlerden oluşur.

 

Sanal varlığını ortadan kaldıracak tehlikeler hemen oracıktadır. Hiçbir şeyden emin olamaz. Dünyada savunma sanayi, silah sektörü ve savaşlar bu korkudan dolayı vardır.

 

Çünkü her şey korunmaya yöneliktir.

 

Efendinin güvenmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü o kalptir. Her şeydir.

 

Efendi her şeyi yüksek frekansında dönüştürür ve değiştirir.

 

Bağışlamak diye bir şey asla söz konusu değildir.

 

Çünkü her şey yaratılışın başlangıcında bağışlanmıştır.

 

Her şey kendisidir.

 

Söz vermeye ihtiyacı yoktur. Ne söylüyorsa o sözdür. Çünkü gerçektir.

 

Korunmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü zararsızdır. İllaki bir korunmadan bahsedeceksek “zararsızlık” hali gerçek korunmadır.

 

Toplum içinde varsayımdan; yalan, dedikodudan yargı ve iftira ortaya çıkar.

 

Toplumda yaşayan kişilerin ve ilişkilerin tüketici kurdudur. Her şeyi çürütür yozlaştırır ve bitirir.

 

Yargılama, dedikodu, varsayım insanı insandan ayrı düşürür.

 

Halbuki; hiç kimse hiç kimsenin gerçeğini bilemez.

 

Ve asla bilemeyecektir.

 

Herkes kendi görüşünde baktığı yerden o An için haklıdır. Doğru yerde ve doğru eylemdedir. Çünkü dünya derslerini almaktadır. Gelişim ve tekâmül esastır.

 

Tekâmül; Varoluşun doğasıdır.

 

İnsanın doğasının da, barış, sevgi, cesaret zekâ ve bilgelik olması gibi.

 

Doğamıza aykırı yaşadığımız için, illüzyon dünyası oluşur ve her şey tam tersinde gerçekleşir. Nihayetinde bu da eğitim ve evrilmedir.

 

Fakat fiziksel dünyalarda entropi yasasına tabi olduğunuz için, insanı doğanızı sergilemekte gecikirseniz, çürümeye de başlayabilirsiniz.

 

Doğamıza aykırı oluşumlar içinde uzun sürelerde kalmak, insan denen bilinmeyen muammayı gerçek anlamda yok eder.

 

Ne isek O Ol’mak zamanını da kaçırmamak gerekir.

 

Çünkü -doğa- ne ise varlığın aslıdır. Oluş sebebidir.

 

Oluş sebebi yok ise varlık ta yoktur.

 

İnsanın Ol’uş ve yaradılış sebebi “Barıştır”.

 

Barış, Sulh Ol’mak demektir.

 

İnsan önce kendiliğinde sulh Ol’malı ve doğasının gereğini yerine getirmelidir.

 

Kendi doğası Ol’dukça, sulh içinde bir toplum yaratması ve dünyasını cennete çevirmesi kaçınılmazdır.

 

Efendi; Her An’da dengede olabilendir.

 

Efendi; sonsuz kabul, sonsuz sevgi sonsuz sevgi ile, varoluşuna her An şükür edebilen ve kendisi de dahi tüm Âlemi yüreğinde kucaklayabilendir.

 

Efendi; Yaradan’ın kendisine bağışladığı, İnsan doğasını, bu dünyada, sevgiyle, cesaretle, zekayla ve neşeyle gerçek eyleyebilendir.

 

Efendi; İnsan Ol’abilendir.

 

Nilgün NART

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...