Guest zdsalzbury Oluşturma zamanı: Ağustos 11, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 11, 2006 1942 Jumilla İspanya Yıllar sonra ortaya çıkan büyük sır!... Uzun süren bu dünya dışı temas vakası, 1942 yılında yaşanmış olmasına rağmen, olayın kahramanı ve tanıklarından olan, Prospera Munoz, henüz 8 yaşında küçük bir kızken yaşadıklarını ancak yıllar sonra, 1980'lerde hatırlayabilmişti... Prospera'nın deneyimi, en uzun süreli "Kayıp Zaman" vakası olarak kayıtlara geçti. 1942 yazında Prospera ve kendisinden iki yaş büyük ablası, tatillerini köy evlerinde geç iriyorlardı. Orada hem çocuklarla ilgileniyor, hem de evin ve tarlanın işlerini yapıyordu. Şehirden hayli uzakta yer alan evin bir de Liborio isimli bekçi köpeği vardı. İlk karşılaşmanın yaşandığı gün, amca üzüm bağlarında çalışırken, Prospera da kapının önünde babasını bekliyordu... Baba Munoz üç dört günde bir bisikletiyle onları ziyaret edip yiyecek getirirdi. Ancak o gün nedense söz vermesine rağmen gelmemişti... Prospera pencereden yolu gözlerken birden o garip nesneyi fark etti... Şaşkındı... Çünkü hayatında hiç bu renk araba görmemişti... Onun bildiği arabalar ya siyah olurdu ya da beyaz. Ancak garip makine yoldan değil, tarlaların yönünden geliyordu. Üzüm bağlarının arasından bu kadar rahat hareket edebilmesi de şaşırtıcıydı... Nesne eve iyice yaklaştı ve bir metre ötede durdu... Küçük kız babasının avcı arkadaşlarıyla birlikte gelebileceğini düşünüp ablasına seslendi ve arabayla geldiklerini söyledi. Ancak ablası Anita av mevsimi olmadığını hatırlatınca, Prospera yeniden pencereye döndü. İşte o anda, aracın yanındaki iki yabancı erkeği gördü. Bu defa Prospera, gelenlerin tanımadıkları iki kişi olduğunu söyledi. Ancak Anita pencereyi kapatma fırsatını bulamadan, adamlar kapıdan içeri girmişlerdi bile... Üzerlerindeki giysi beyaz renkteydi. Karşıdan bakınca son derece normal görünüyorlardı. Biri gençti. 20 yaşlarında görünüyordu. Uzun boylu ve inceydi. Diğeri ondan biraz daha yaşlı, kırklarında gösteriyordu ve patron olduğu her halinden belliydi. Siyah saçları başına iyice yapışmıştı. O kadar ki, gerçek saçtan öte resim etkisi bırakıyordu. Siyah gözleri insanın içine işliyordu... Genç yabancı evdekilerden su istedi. Anita suyu getirirken adamlar soru sormaya başladılar. Prospera bu konuşmanın sesli mi, yoksa telepati yoluyla mı yapıldığını hatırlamıyordu. Genç adam getirilen suyu dudaklarına yaklaştırdı, ancak içmeden bardağı hemen yanındaki masaya bıraktı. Yabancılar, küçük kızlara evde yalnız olup olmadıklarını sordular. Amcanın yakında çalıştığını öğrenince, bu defa silahlardan söz ettiler. Kızlar evde bir av tüfeği olduğunu, tüfeği amcalarının değil babalarının kullandığını söylediler. Ziyaretçiler şöminenin üzerinde asılı duran takvimle de ilgilendiler. Anita, takvimin nasıl kullanıldığını açıkladı. Bu defa resimlerle belirtilmiş olan Ay'ın evrelerini sordular. Genç yabancı diğerine döndü ve: "Bunların yaşama süresi..?" gibi bir soru sordu. Ancak Prospera cümlenin geri kalanını hatırlamıyordu. Yaşlı olanı "hayır..." cevabını verdi ve insan türünün çok kısa ömürlü olduğunu söyledi. Kızlar büyük anne ve tanıdıkları diğer ihtiyarların yaşı hakkında bilgi verdiler. Adamlar tava, tencere tabak gibi mutfak eşyalarının saklandığı dolabı da merak etmişlerdi. Bu nesnelerin hangi amaçlarla kullanıldığını sordular. Sonra genç olanı yan odaya girmek istedi. Ancak diğeri onu durdurdu ve devam etmenin anlamsız olduğunu, gitmeleri gerektiğini hatırlattı. Aralarında konuşmaya başladılar. Genç yabancı diğerine kızlardan hangisi seçeceğini sordu. Yaşlısı daha zeki olduğunu ileri sürerek Prospera'yı gösterdi ve yaşadıklarım ancak 30 yıl sonra ipnoz yoluyla hatırlayacağını söyledi. Bu konuşma sırasında adam gözlerini bir an bile Prospera'dan ayırmamıştı. Konuşma bittiğinde adamlar telaş içinde evden dışarı çıktılar. Prospera yeniden pencereye dönüp garip araca bakmak istediyse de, ablası engel oldu. Ancak cisimden yayılan güçlü ışık pencerelerden evin her yanını doldurmuştu bile. Kızlar korku içinde bağırıyorlardı. Amcaları geldiğinde olanları anlattılar ancak hikayeleri pek de ikna edici değildi... Sonraki saatlerde, Prospera elbisesindeki kırmızı renkli çiçek desenlerinin renklerini tamamiyle kaybettiğini gördü!.. Kızlar yemek hazırlamaya başladıklarında, masanın üzerinde metal bir cisim buldular. Daha önce hiç görmedikleri bu parçanın nereden geldiğini bilmiyorlardı. Adamların unuttuğunu ya da bıraktığını düşündüler. Prospera metal parçayı saklamak için amcasından izin aldı ve sonra da nesne ile oynamaya başladı. Uzunluğu beş-altı santim, çapı iki santim boyutlarında silindir biçimli bir nesneydi bu. Sonra evde güvenli bir yere saklamaya karar verdi. O kadar gizli bir köşede sakladı ki, aradan geçen 30 yılda garip metal parçasını kimse bulamadı... Ancak yıllar sonra Prospera Munoz, oyuncağını sakladığı yerden çıkartıp yaşadıklarının kanıtı olarak gösterebilecekti... Öğleden sonra kızların babası geldi. Baba ve amca yiyecek deposu olarak kullanılan odaya girmek istediler. Ancak bilinmeyen bir nedenle kapı kendiliğinden kilitlenmişti!... Bütün çabalara rağmen açmayı başaramadılar. Bunun üzerine kızları yeniden evde yalnız bırakarak tarlaya gittiler. Prospera topuyla oynamaya devam ediyordu... Sonra birden yolun karşı tarafından gelen iki adam gördü. Önce babasının geri döndüğünü sandı. Ama hemen sonra bunlardan birinin sabah gelen genç "yabancı" olduğunu fark etti. Yanındakini ise ilk defa görüyordu. Aradaki fark bu defa çevrede yaşayan kasabalı İspanyollar gibi giyinmiş olmalarıydı. Ama en tuhafı güneşin parlak olduğu bir saatte genç yabancının elinde bir tür lamba ile gelmesiydi... Lamba ile evin çevresini dolaştı ve yanındakine: "Evet.." dedi, "Burada sadece bir tane var. "Sonra Prospera'ya yaklaşıp ona bir şey bulup bulmadığını sordu. Küçük kız evet cevabını verdi. Adam onu iyi sakladın mı, diye sordu. Prospera yine evet dedi. Sonra genç adam, o gece evdeki üç kişinin ön taraftaki odada uyuması ve yiyecek deposuna girmemeleri gerektiğini söyledi. Prospera zaten kapıyı açamadıklarını söyleyince adam sanki sevinmiş bir yüz ifadesine büründü. Adamlar giderken Prospera'ya uzay gemisinin indiği tarafta oynamamasını da hatırlattılar. Oysa meraklı küçük kız az önce geminin olduğu yere çıkıp baktığında, yerde dairesel biçimli yanık izine rastladı. Dahası evin hemen yakınında bulunan incir ağacı da, kısa bir süre sonra tamamiyle kuruyacaktı... Gece olduğunda, Prospera aniden uyandı ya da uyandırıldı... Pencereden kendisine bakan bir adam olduğunu gördü. Yerinden kalkıp ona yaklaştı. Dışarıda iki kişi daha vardı. Üçü de gündüz gördüğü yabancılardı. Üzerlerinde dalgıç giysisi vardı. Prospera herhangi bir korku hissetmedi, olanlar ona son derece doğal gelmişti. Ziyaretçilerin isteği üzerine, yer yatağında uyuyan ablası ve amcasının üzerinden atladı, sokak kapısını açıp dışarı çıktı. Şimdi yabancıların yanındaydı. Ancak çıplak ayakla çıktığı için adamlar dönüp ayakkabılarını almasını istediler... O andan itibaren olanlar, Prospera'nın zihninde karmaşık bir anılar ve resimler yumağıydı... Çok güçlü bir ışık kaynağının içine girdiğini hatırlıyordu. Gittiği yerde yine dalgıç kıyafetli adamlar gördü. Hepsi de çalışıyor ve merakla Prospera'ya bakıyorlardı. Sonra siyah düz saçlı bir kadın geldi ve Prospera'yı kolundan tuttu. Küçük kız eve geri dönmek istemediğini, onlarla gitmek istediğini söyleyince, şefleri gibi davranan yaşlı adam buna hemen karşı çıktı. Eve geri dönerlerken Prospera, hayatında hiç bu kadar mutlu olmadığını düşünüyordu. Ayrılmadan önce yaşlı adam Prospera'nın gözlerine baktı. Prospera Munoz yaşadığı sürece bu derin bakışın etkisi altında kalacağını biliyordu... Ertesi sabah uyanmakta güçlük çekti ve ablasının zorlamasıyla kalktığında saat öğlen 12.00 olmuştu. Önceki gece olanları kesinlikle hatırlamıyordu. Ancak ayakları çamur içindeydi ve çimen lekeleriyle doluydu. Üstelik kirli ayaklarıyla çarşaflan da kirletmişti... Aradan yıllar geçti... 1954'de ev başkalarına satıldı. Satın alanlar, bir gün iki yabancının gelip evde yaşayan küçük bir kızı aradıklarını söylediler. Aynı yıl annesi Prospera'yı göz doktoruna götürdü. Doktor muayene sırasında ona gözlerini nasıl yaktığını sordu ve yüksek dozda radyasyon aldığım söyledi. Geçen zamanla birlikte Prospera Munoz yaşadıklarını yavaş yavaş hatırlamaya başladı... "Dünya Dışı Varlıklar" tarafından kaçırılanlar hakkında okuduğu kitap ve yazılardan sonra ipnoz seanslarına başvurmaya karar verdi. Uzun süren ipnoz çalışmaları sonucunda bilinç altında gömülü kalan tüm anıları açığa çıktı. Eldeki veriler Prospera'nın çocukluğundan itibaren "Dünya Dışı Varlıklar" tarafından yıllarca gözlemlendiğini gösteriyordu. Genç kızlık döneminde, babasının Jumilla'da işlettiği bara iki yabancı geldi. Dedektif Closeau tipinde pardösü giymiş kısa boylu iki adamdı bunlar... Pardösülerin boyu ayak bileklerine kadar uzanıyordu. Yüzlerini tamamiyle örten şapkaları ve camları buğulu gibi görünen gözlükleri vardı. Bara oturup sadece su istediler. Bir başka seferde ise, Prospera onlara benzer diğer iki yabancıyı, Alicante plajlarında gördü. Herkesin mayolarıyla güneşlenip denize girdiği sahilde, adamlar her zamanki gibi pardösü, şapka ve gözlükleriyle dolaşıyorlardı. Üstelik sahilde bulunanların da bir hayli dikkatini çekmişlerdi. Acaba bayan Munoz metal tüpü sakladığı yerden bulup çıkarıp kanıt olarak gösterebildimi orası hikayede hala bir sır Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mescalin Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2006 ilginçmiş teşekkürler.. küçük kızla niye okadar ilgilenmişler acaba Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2007 Birkaç kaçırılma vakası daha ... 5 Mayıs 1959 Santo Domingo Freddy Miller geri döndü mü? B» olay "Bermuda Şeytan Üçgeni" bölgesindeki en tuhaf ve açıklanamayan kaybolma vakalarından bindir... 5 Mayıs 1959 günü Santo Domingo'dan yola çıkan bir tekne Boca Chica plajına doğru yol alıyordu... Tekne yolcuları; Freddy Miller, Maria Luisu Castillo, Mirtha Jorge ve Francisco Antonio ile Julia Altagracia Castillo adındaki çocuklardan oluşan bir guruptu... O gün deniz son derece sakin olmasına rağmen, bütün bu insanlar kayboldular... Ve tüm aramalara rağmen bir daha asla ortaya çıkmadılar!... Ama gurubun içinde belki de en önemli isim Freddy Miller idi. Babası Kuzey Amerikalı bir subay, annesi ise Santo Domingolu Julia Otero idi. Freddy Miller sporculuğunun yanında, bu ülkede televizyon yönetmenliği ve yapımcılığı ile uğraşıyor, denizden, şiirden, yemek davetlerinden zevk alıyordu. Kendi yazdığı şiirleri etkileyici sesiyle radyo ve televizyon programlarında sık sık seslendirirdi. Üstelik gitar çalıp tangolar da söylerdi. Yakın arkadaşları onun kadar çok yönlü ve hayata bağlı birini daha tanımadıklarını belirtiyorlardı. Olay günü tekneyle denize açılırlarken grubu yakın arkadaşı Malono Quiroz uğurlamıştı. Ertesi gün Miller'in kaybolduğu fark edildi ve arama çalışmaları başladı. Ancak sonuçlar olumlu değildi. Hava şartları mükemmeldi ve kaybolmaları için mantıklı hiç bir neden yoktu. Belki de motorun bozulmuş olabileceğini düşündüler. Meslekdaşı Manolo Quiroz'un sonradan belirttiğine göre Freddy Miller'in UFO konusuna büyük inancı vardı. Televizyonda "Dünya Dışı Varlıklar" hakkında program yapmış, hatta programda kullanmak üzere bazı uzaylı giysileri bile ısmarlamıştı. Tüm bu gelişmelerin en garip olan tarafı, Fredi Miller'in 1959 yılında Karayip Denizi'nde kaybolduktan tam 13 yıl sonra ortaya çıkmasıydı!... Bu yeniden çıkışın tanığı ise Virgilio Gomez Contreras adlı bir başka Domingo vatandaşıydı. Virgilio Gomez Contreras 22 Eylül 1972 sabahı saat 08.45 ile 09.00 arasında, arabasıyla işe gitmek üzere yola çıktı. Saatte 40 km hızla ilerliyordu. Ancak bir süre sonra ileride, kendisine durması için işaretler yapan adamı fark etti. Önce durup durmamak konusunda emin değildi. Ama daha sonra karar vererek arabasını durdurdu. Tam bu sırada yoldaki adamın tamamiyle yeşiller giydiğini ve az ileride iki kişinin daha olduğunu gördü. Adamların askeri birlikten geldiğini ya da kaza geçirdiklerini düşündü. Yeşilli adam normal şekilde yürüyerek arabaya yaklaştı, sonra da pencereden eğilerek kendisini tanıyıp tanımadığını sordu. Virgilio tanımadığı cevabını verdi. O zaman yeşilli adam, isminin Freddy Miller olduğunu ve Santo Domingo doğduğunu söyledi. Daha sonra da: "Siz benim boğulduğumu sanıyordunuz ama modern bir araç tarafından kurtarıldım.." diye devam etti. Virgilio onu kurtaran bir helikopter miydi diye sordu. Yabancının cevabı "hayır" oldu. "Helikopterden daha modern bir araçtı. Bir modül, daha doğrusu sizin deyimizle bir UFO'ydu" dedi. Virgilio hala bunun şaka olduğunu düşünüyordu ama yine de ona UFO'nün nereden geldiğini sordu. Yeşilli adam tahminen Venüs'ten geldiğini söyledi. Teknede bulunan diğerlerinin kurtarılması mümkün olmamıştı, hem zaten onlar bu ortama Freddy Miller gibi uyum sağlayacak yapıya da sahip değillerdi. Bu konuşmanın sonlarına doğru; yabancı, az ötede gizlenmiş halde duran UFO'yu gösterdi. Diğer iki adam, kollarını kavuşturmuş ve bacakları iki yana açık şekilde cismin hemen önünde duruyorlardı. O anda Virgilio bunun artık şaka olmadığını anlamıştı. Yabancıya buraya geliş nedenini sorduğunda, sorun çıkartan Milwaukkee çukurunda araştırma yapmak için olduğunu söyledi. Sorun depremlerden kaynaklanıyordu. 28 veya 29 Ekimde olabilecek bazı yer kaymalarını engellemeye geldiklerini açıkladı. Sonra soğuk bir tarzda Virgilio'ya geri çekilmesini, gitme zamanının geldiğini söyledi. Arabasının hemen çalışmayacağını, bir süre beklemesinin iyi olacağını da ekledi. Virgilio arabayı çalıştırıp yola devam ederken dikiz aynasından adamların oval biçimli cisme doğru ilerlediklerini gördü. 500 metre kadar ilerledikten sonra yeniden geri dönüp neler olduğuna bakmak istedi. Arabadan çıktı, arkasına baktı ama hiç bir şey göremedi. Etraf tamamiyle sessizdi ve kimse yoktu. Bu olay Virgilio Gomez Contreras'ı fazlasıyla etkilemişti. Yaşadıklarını önce eşine anlattı. Çok geçmeden haber etrafa yayıldı ve gazetelere haber oldu. Araştırmacı ve gazeteciler olayı incelemeye başladılar. Öyküyü Virgilio gibi ciddi ve güvenilir tanıktan dinlemek olayın inanılırlığını arttırıyordu. Anlam verilmesi son derece zor bir olaydı... Öncelikle yeşil giysili yabancının gerçek Freddy Miller'e ne kadar benzediği sorusu ön plana çıkmıştı. Virgilio'nün ifadesine göre yabancı konuşurken ne gülümsemiş, ne de yüzünde mimikler oluşmuştu. Sadece normal biçimde gözünü kırpıyordu. Kolları iki yana sarkmış halde araba penceresine doğru eğilerek konuşmuştu. Sesi normalden biraz daha kalın gibiydi ve hata yapmadan konuşuyordu. Elli yaşlarında görünüyordu. Boyu 1.77 ile 1.80 cm arasındaydı. Saçları pek de fazla sayılmazdı. Parlak yeşil renkte, pilot giysisine benzeyen bir kıyafeti vardı. Sadece yüzü açıkta kalmıştı. Giysisi üzerinde dikiş izi, düğme, fermuar gibi ayrıntılar yoktu. Sol bileğinde koyu gri ve büyük bir saat taşıyordu. Deniz altına dalanlarındakine benzeyen bir saatti bu. Cilt rengi ise sarıya kaçan gri tondaydı. Araştırmacılar bu cilt renginin ancak bir ölüde olabileceği sonucuna vardılar!... Freddy Miller yoksa bir zombi miydi?... UFO'nun yanında duran diğer iki adam konuşmaya hiç karışmadılar ve hareketsiz kaldılar. Onlar birbirlerine çok benziyorlardı. Fredi Miller'den daha esmerdiler ama onun gibi giyinmişler ve aynı tip saat taşıyorlardı. Sadece yürümeye başladıkları zaman Virgilio kollarının normalden çok daha uzun olduğunu fark etti. Bu karşılaşmadan sonraki gün, "yabancı"mn bazı kehanetleri gerçekleşti. Virgilio'nün arabası nedensiz yere bozuldu. Tamirci çağırıldı. Arabanın aküsü değiştirildi ve baştan aşağı kontrol yapılmasına rağmen tamirci bozukluğun nedenini anlayamadı. Bütün ümitler kaybedildiğinde son denemeyle, şaşırtıcı biçimde araba yeniden çalışır hale geldi. Diğer yanda Freddy Miller olduğunu iddia eden yabancının depremler hakkında söyledikleri de pek asılsız sayılmazdı. 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 28 ve 30 Eylül günlerinde sadece uzmanlar tarafından saptanan hafif şiddette deprem ve yer sarsıntıları meydana geldi. Hepsi de Mihvaukee bölgesinde olmuştu... O günden sonra Freddy Miller'den bir daha hiç haber alınamadı. ------------------------------------------------------- Betty Luca 1973 ABD İpnozun ortaya çıkarttığı gerçek... Kaçırılmalar konusunun en çarpıcı örneklerinden bir diğeri de, Amerikalı Betty Luca'nın yaşadıklarıdır... İpnozla geriye dönüş seansları sonunda Betty Luka, 1973 yılından beri uzaysal varlıklarla temas kurduğunu hatırladı!... Betty, UFOlarla ilgili bir kaç deneyim yaşamış olan Bob Luka ile evlendiğinde, eşinin sonraki günlerde bu konuda kendisine destek vereceğini bilmiyordu. Ancak tuhaf şekilde evli çift, ortak özellikler taşıyan beden dışı ufolojik deneyimleri paylaştılar. 1977 yılında ipnoz seanslarına başvurdular. Betty ipnoz altında geriye döndü ve disk şeklindeki bir araçtan çıkan, uzun beyaz giysili, ufak yapılı yaratıkların, evinin kapalı kapısından nasıl girdiklerini anlattı. Betty'nin, yabancılar tarafından fiziksel incelenme amacıyla araca götürülmesi de ilginçti. Ölüme yakın deneyimlerden hatırladığımız gibi; karanlık, uzun bir tünelden geçirilerek uçan cisme ulaştığını söylüyordu. Bu tipik "Astral Yolculuk" tanımlamalarının başlangıç noktasına benziyordu. Uzay aracında ölüm ve reenkarnasyonla ilgili hologram görüntülerini inceledi. Bu arada yabancılar Betty'e insanlığı ilgilendiren önemli bir konuda bilgilendirilmek üzere seçildiğini söylediler. Sonraki yıllarda Betty'nin yabancılarla olan temasları arttı. Sadece ipnoz altındayken hatırlayabildiği bu temaslardan birinde, fizik bedenini geride bırakarak uzaylıların aracına doğru gidişini detaylarıyla hatırlıyordu. Sahne uzaylı varlıkların o garip kadının bebeğini dünyaya getirmesine yardımla başlıyordu. Kadın bildiğimize benzer bir doğum masasına yatırılmıştı ve Betty ona yardımcı olmak için bütün gücüyle alnına bastırıyordu. Yine de alışılmış bir doğum değildi gördükleri... Uzaylılar yeni doğan bebeğin ağız ve burnunu kapatarak havayı kesinlikle solumaması gerektiğini söylediler. Dahası bebeğin kulaklarına ve başının arka kısmına metal görünümlü bazı iğneler yerleştirilmişti. Uzaylı varlıklar bebeğin göz kapaklarına bir operasyon uyguladıklarında Betty çok korktu ve hemen başka odaya götürüldü. Orada gördükleri ise daha şaşırtıcıydı... İkinci bir bebek, içinde sıvı bulunan cam havuzda yüzüyordu. Betty uzaylılara bütün bunları ne amaçla yaptıklarım sordu. Aldığı cevap hayli ilginçti. "Dünya Dışı Varlıklar" yakın gelecekte dünya ırkının tamamiyle kısırlaşacağını ve üreyemez duruma geleceğini söylediler. Bu türlü tıbbi çoğaltma yöntemlerini ise dünya ırkının sona ermemesi için yaptıklarını belirttiler. Oysa konuyla yakından ilgilenen bazı UFO araştırmacıları, gerçek nedenin uzaysal varlıkların kendi türlerini geliştirmek ve gezegenlerindeki üremenin sona ermesini durdurmak amacıyla dünyalı kadınların rahimlerini kullandıklarını ileri sürmektedir. Yine de Betty'nin "nöbetçiler" adını verdiği uzay varlıkları, dünyadan her türlü canlı örneği topladıklarını bildirdiler. Uzun zamandan beri dünyasal bitki ve hayvanlar üzerinde araştırmalar yapıyorlardı. Örnekler konusunda Betty'nin aktardıkları bu kadarla kalmadı. İpnoz seanslarında Betty, uzaylıların kendisini Doğa Tarihi müzelerini hatırlatan bir mekana götürdüklerini söyledi. Burada bir gurup Güney Amerika yerlisi vardı. Yaşarken kullandıkları günlük eşyaları, giysileri ve ve doğal çevreleri içinde... Betty onların artık yaşamadıklarını anladı. Çünkü yerliler dondurulmuş ya da mumyalanmış insanlar benzeri kıpırtısız, cansız mankenler gibi gözlerini boşluğa dikmiş öylece bakıyorlardı. Bu deneyimler Betty için kimi zaman yıpratıcı olsa bile, yine de dünya insanlığını bir konuda uyarmak için seçildiğini hissediyordu. Ancak geçen zamanla deneyimlerinin basına ve televizyona yansımasıyla hem Betty, hem de kocası Bob açıklanamayan sebeplerle izlenmeye başladılar. Evlerinin üzerinde saatlerce dönüp duran siyah, yazısız helikopter; arabalarıyla yolculuk ettikleri zaman da onları izliyordu. Siyah helikopterler Amerikan Hükümeti'nin uzaylılara verdiği söylenen 51.Bölgede askeri güvenliği sağlamakla yükümlüdürler. Bugüne dek pekçok tanık Amerikan Hükümeti'nin "Dünya Dışı Varlıklar"la yaptığı teknoloji işbirliğinden ve Las Vegas'ın Kuzey doğusuna düşen 51.Bölgede sürekli devriye uçuşu yapan siyah helikopterlerden söz etmiştir. Amerikan askeri yetkilileri tarafından kontrol altına alınmalarına rağmen, Betty ve Bob çifti araştırmalarından vazgeçmediler. Raymond Fowler beden dışı ve ölüme yakın deneyimlerle UFO kaçırılmaları arasında bir bağlantı olduğuna inanıyordu. Betty deneyimlerinin en çarpıcı olanında, karşı konulmaz bir güçle beden dışına çekildiğini hatırlıyor. Önce mavi, daha sonra lavanta rengine bürünen bir ışıkla uzay aracına doğru çekilirken, hızla yükselmeye devam etmiş. Daha sonra ışık altın rengim aldığında, Betty kendi bedeninin de ışık saçmaya başladığını görmüş. Bu anlatılanlar, "Dünya Dışı Varlıklar"la yapılan görüşmelerden bir kısmının, fiziksel bedenle değil, astral yolculukla da yapılabildiğini açık bir şekilde göstermektedir. Fowler, geçmişe yönelik araştırmalar yaparken, İsveç'te 1775 yılında basılmış ilginç bir kitapla karşılaşıyor. Kitap 12 Nisan 1671 tarihinde bir kadın ve bir erkeğin notere verdikleri yeminli ifadeden söz ediyor. Bu kişiler cücelere benzeyen peri insanların yaşadığı garip bir dünyaya götürülmüşler. Bu kadın ve adam çok uzun süren yer altı tünel yolculuğundan sonra, gümüş gibi parlayan metal kapıya getirildiklerini açıklamışlar. Kapının ardında nereden geldiği belli olmayan parlak ışıkla aydınlatılan bir salon varmış. Daha sonra cüce periler kadına doğum yapacak bir başka kadına yardım etmesini istemişler. "Dünya Dışı Varlıklar"ın gezegenimizdeki etkinlikleri 17 nci yüzyıldan çok daha eski kaynaklarda da karşımıza çıkıyor. Babil halkı Kaideliler peri sınıfı diye bildikleri varlıklara inanırlardı. Bu sınıf dünya ile ilgili işlerden sorumluydu. Kaide dilinde onlara "ir" denirdi, yani bugünkü anlamıyla "nöbetçiler" . Bu varlıkların kimler oldukları günümüze kadar anlaşılamamıştır. Ancak ortada son derece açık ve net olarak bilinen bir gerçek var. O da tarihin geçmiş dönemlerinde gökyüzünden ışıklar içinde inen birtakım varlıkların dünyamızı belirli aralıklarla ziyaret etmiş olduklarıdır. Tarihi kayıtlar ve mitolojiler bunların sayısız örnekleriyle doludur... "Dünya Dışı Varlıklar"ın insanlarla kurduğu yakın temaslar ve kaçırılmalar tarihinin çok eski dönemlerinde başlamış olsa da, dünya kamuoyuna bu konunun duyurulması, ancak 70'li yılların ikinci yarısından sonra gerçekleşebildi... -------------------------------------- Lori Briggs 1975 ABD İri başlı zayıf varlıklar California'da... Lori'nin deneyimleri 1975 yılında başladı. Uzaylıların ilk gelişinde elektrik jeneratörününkine benzeyen motor sesini duyduğunu söylüyordu. İri başlı zayıf varlıklar Lori'yi bir ışık demetiyle yatağından alıp, evin duvarlarından geçirerek uzay gemisine götürüyorlardı. Tıbbi amaçlı bazı kontrollerden geçirdikten sonra da bir müzik notasına benzeyen tınıyla evine geri gönderiyorlardı. Tını Lori'ye mantraları hatırlatmıştı. Hatta daha sonra gevşeyip konsantre olmak, meditasyon yapmak amacıyla aynı sesi defalarca zihninde canlandırdığını belirtiyordu. ------------------------------------------------------ 7 Ekim 1973 Utah ABD Pat Roach uzay gemisine kızlarıyla birlikte gitti. İstatistikler söz konusu temasların daha çok gecenin geç saatlerinde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Seçtikleri dünyalıyı yatağından, üzerinde gecelik ya da pijamaları varken uzay gemisine götürmelerine sıklıkla rastlanmıştır... Olayın kahramanı Bayan Pat Roach, bir süre önce eşinden boşanmıştı ve kızlarıyla birlikte yaşıyordu. Söz konusu gece evinin salonunda kanapeye uzandı ve uykuya daldı. Ancak saatin gece yarısı on ikiyi vurmasıyla birlikte uyandı... Garip şeyler hissetmişti ama ne olduğundan emin değildi... Kızlar eve giren iki uzaylı adamdan söz ettiyse de, Pat buna inanmak istemedi ve hırsızlardan şüphelendi. Son zamanlarda komşu evlerin de hırsızlardan şikayetçi olduğunu hatırlayarak polisi aradı. Gelen iki polis memuru çevreyi araştırdılarsa da şüpheli bir şey bulamayarak geri döndüler. Ancak Roach ailesinin sinirleri hayli bozulmuştu. Bu nedenle geceyi bir arkadaşlarının evinde geçirdiler. Aradan iki yıl geçti... Kızlar hala uzaylı adamların geldiğine inanırken, Pat olayın basit bir hırsızlık girişimi olduğunda iddialıydı. Aslında ne yapacağını da bilmiyordu ve 1975 ilkbaharında "Sağa Dergisi"ne yazmaya karar verdi. APRO'da araştırma müdürü Dr. James A. Harder'ın yardımıyla, Pat'in olayının incelenmesi gerektiğine karar verildi. Önce kayıp zaman diliminde neler yaşandığını anlayabilmek için ipnozla geriye dönüş çalışması uygulandı. Doktor Harder, hem Pat'i, hem de kızlarını ayrı ayrı ipnoza soktu... Pat Roach ipnoz altında 7 Ekim 1973 gecesi yaşadıklarını anlatmaya başladı. Gecenin geç saatlerinde ayak ucunda dikkatle kendisine bakan ufak boylu iki kişi tarafından uyandırılmıştı!.. Yabancılar Pat'in üzerine doğru eğilip onu kollarından tutarak ayağa kaldırdılar... Aynı anda Pat kızlarının başka varlıklarla mücadele ettiğini gördü... Önce hep birlikte havaya yükseldiler daha sonra da, sanki uçar gibi evden çıkıp evin hemen yakınında duran bir uzay gemisine götürüldüler... Gemiye girdikten sonra Pat kızlarından ayrı odaya alındı. Uzun bir masaya yatırılarak önce jinekolojik muayeneden geçirildi. Bu arada "Dünya Dışı Varlıklar", Pat'e teknolojilerinin bir bölümünü gösterdiler ve yaşamının geçirmiş olduğu bazı anları yeniden yaşaması için ipnoz uyguladılar... Pat kızlarını merak ediyordu... Küçük kızı Debbie Hintli bir kız tarafından yönetilen makineye sokulduğunu söyledi. Aynı zamanda Debbie, bu makinede tanıdığı bazı komşularını da görmüştü ama bu komşular hiç bir şey hatırlamıyorlardı... Büyük kız Bonnie de, ipnoza girdiği zaman annesinin yaşadığı deneyimi hatırladı. "Dünya Dışı Varlıklar"m yanında bir de insan olduğunu söyledi. Aynı adamdan Pat de söz etmişti. Ama Pat ve kızı birbirlerinden habersiz olarak ipnoz deneyiminden geçirildiler. Bu da doğruyu söylediklerinin en önemli kanıtıydı. Uzaylılar yaklaşık 1.50 m boyunda, iri siyah gözlü ve soluk tenli varlıklardı. Burunları yoktu. Ağızın olması gereken yerde ise bir çizgi göze çarpıyordu. Ellerinde ikisi uzun biri kısa olmak üzere üç parmak vardı. Kıyafetleri üniformaya benziyordu ve parlaktı. Geniş bel kemerleri ve eldivenler taşıyorlardı. Şüpheci araştırmacılar ipnozla da yetinmeyerek, Pat ve kızlarını yalan makinesine soktular. Sonuçlar olayın gerçekliğini kanıtlıyordu. Dahası Pat, yakın çevresi tarafından ciddi ve 'ağır başlı bir kadın olarak bilinirdi. Böyle bir yalan uydurması ya da şaka yapması için hiç bir nedeni yoktu. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.