Jump to content

Vejetaryen ünlüler ve sözleri


apocalypse

Önerilen Mesajlar

Voltaire:

"Hayvanlar konuşabilseydi, onları kesip yemeye cesaret eder miydik?"

 

Albert Einstein:

"Vejetaryenliğin yayılması kadar insanlığın sağlığına ve dünyada hayatta kalmalarına fayda sağlayacak başka bir şey yoktur."

 

Leonardo da Vinci:

"Gün gelecek ve hayvanların öldürülmesine insanların öldürülmesi kadar ciddi şekilde bakılacak."

 

Leo Tolstoy:

"Bir insan, hayvanları yemek için öldürmeden de sağlıklı şekilde yaşayabilir. Demek ki et yediğinizde, bir canlının ağız tadınız için öldürülmesine yardımcı oluyorsunuz."

 

Buddha:

"Vejetaryen olmak, nirvanaya ulaşan yolda bir adımdır."

 

Bernard Shaw:

"İnsanlar, bir arslanı öldürmek istediği zaman ona spor der, bir arslan onu öldürmek istediğinde ise buna vahşet der. Hayvanlar benim arkadaşlarım ve ben arkadaşlarımı yiyemem."

 

ünlüler

 

eflatun

sokrates

ovid

seneca

clement of alexandria

plutarch, pisagor

leonardo da vinci

alexander pope

ısaac newton

jean jacques rousseau

voltaire

john milton

charles darwin

percy bysshe shelley

ralph waldo emerson

henry david thoreau

richard wagner

benjamin franklin

leo tolstoy

louisa may alcott

h. g. wells

mahatma gandi

rabindranath tagore

george bernard shaw

albert schweitzer

dalai lama

albert einstein

 

şopenhaver

zerdüşt

pisagor

iran mugları yani ateşperest rahipleri

hint bilginleri

mısır kâhinleri

yunan filozofları:

homeros

aristotales

plutark

epikur

seneca

pelin

markorol

virgil

zenen

 

hıristiyan ruhbanları:

krizestem

sen koleman

daleksandri

islam filozof, arif ye mutasavvıfları:

hz. ali

ebu ali sina

nasır-ı husrev

şeyh necmettin-i razi

ebu'1-alâ ma'arri

şeyh attar

mevlana

 

gaybiler

yezidiler

mezdekler

bacon

kornaver

gasandi

milton

sudenberg

nevton

paskal

fenelon

montaigne

bernarden do se

(alıntı)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hepimiz doğanın parçasıyız,ve her canlı birbiri için yaratılmıştır,bu nedenle vejetaryenliğin sadece zaman zaman yapılan bir oruç olmasından yanayım ben,ama tabi bu kadar bilge kişiler söylemişse bi bildikleri vardır keza bu sözleri de ilk defa gördüm orası ayrı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hepimiz doğanın parçasıyız,ve her canlı birbiri için yaratılmıştır,bu nedenle vejetaryenliğin sadece zaman zaman yapılan bir oruç olmasından yanayım ben,ama tabi bu kadar bilge kişiler söylemişse bi bildikleri vardır keza bu sözleri de ilk defa gördüm orası ayrı.

 

Ruhtan ondan bundan bahseden insanlar acaba bitkilerin de organik canlılar olduğunun farkında değil mi ben onu anlamıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruhtan ondan bundan bahseden insanlar acaba bitkilerin de organik canlılar olduğunun farkında değil mi ben onu anlamıyorum.

 

Bitkilerde hayvanlardaki gibi sinir sistemleri olmadığından bu iki sınıfı karşılaştırmak ne kadar doğru ,ben de bunu anlamıyorum .:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bitkilerde hayvanlardaki gibi sinir sistemleri olmadığından bu iki sınıfı karşılaştırmak ne kadar doğru ,ben de bunu anlamıyorum .:)

 

Acı çekmiyor diye kesmek serbest yani? İkisi de canlı ikisinin de yaşamı var basit ya da karmaşık fark etmez.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Acı çekmiyor diye kesmek serbest yani? İkisi de canlı ikisinin de yaşamı var basit ya da karmaşık fark etmez.

 

Ona bakarsan bakteriler vs.de canlı .Senin bakış açın farklı ,konuyu uzatmak istemiyorum .

Ha bu arada ,bende düşünüyorum bir ara vejetaryen olmayı :) . . . .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet onlar da canlı. Ben vejeteryan değilim zaten. Sadece canlıları sınıflara ayırıp işte tatlı tatlı hayvanlar kesilir mi demek ya da hangi canlıların kesilebilir hangilerinin kesilemez olduğuna karar vermek saçmalamaktan başka birşey değil.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar insanın içgüdüleri boşuna değildir. Nasıl ki cinsel istek varsa yeme isteği ve et yeme isteği de sonradan öğrenilen değil içten gelen bir duygudur. İnsan hem etebur hem otoburdur. Sadece ot yiyerek vücut için gerekli bütün maddeleri temin edemeyiz. Örneğin kırmızı et ve balık tüketmeyen insanlarda hafıza sorunu çıkar. Sebebi b12 eksikliğidir.

Hayatta hiçbir şey sadece beyaz veya sadece siyahtan oluşmamıştır, oluşamaz. Biz doğamız gereği sadece ot veya sadece et tüketemeyiz. Eğer tek bir yönde beslenirsek sorun yaşarız.

Doğanın dengesine bakın, o kadar belgesel yayınlanıyor. Hayvanlar da avlanıyor, hayvanlar da beslenmek için başka canlıyı öldürüyor. Ekosistemi az çok bilirsiniz, ekosistemde bir hiyerarşi içinde canlılar yaşar, biri diğerini tüketir, biri diğerini. Böylece sadece bir hayvan türü çoğalıp diğeri de yok olma tehlikesine düşmez. Doğa belli bir döngü içinde akıyor ve bu döngüye uymayan döngüye yabancı kalır, hayatta yenik düşer. Et tüketilmezse insan bazı yönlerden hep eksik kalır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet onlar da canlı. Ben vejeteryan değilim zaten. Sadece canlıları sınıflara ayırıp işte tatlı tatlı hayvanlar kesilir mi demek ya da hangi canlıların kesilebilir hangilerinin kesilemez olduğuna karar vermek saçmalamaktan başka birşey değil.

 

Doğru... O halde canlılar arasındaki ayrıma karşıysanız, kesilip yenmeyi de kabul ediyorsunuz demek... Ahh ama pardon siz kutsal olan İnsan'sınız öyle değil mi? Tüm canlılar sizin kullanımız için yaratılmıştı; yani öyle kabul ettiniz... ve hangisini nasıl kullanacağınız size kalmış haklısınız ne kadar saçma bunları sorgulamak... yalnız bişey var ki... bu kibre rağmen egonuzu dengelemeye gelişmeye ve bilge olmaya gayretlisiniz işte bu harika... Sizin türünüzün dışınızdaki canlıların ne kadar gelişkin olduğu, hangisinin acıya daha duyarlı olduğu, kaçının nefes aldığı kalp ya da karnında bir yavru taşıyabildiği de önemli değil, doğru..

bence... zaten haklısınız, bitkiler de canlılığını koruduğu sürece koparılmamalı... Ama açıkçası ben de o kadar iyi olmayı becerebilmiş değilim...

Ama becerebilen insanlar var bunu bilmek bile ilham ve huzur verici.. yalnızca dalından kopmuş meyveler, kuru baklagiller ve tahılla beslenen insanlar var.. yalnızca nefesle ve sevgiyle beslenenler de varmış yine bu sitede okudum.. kaldı ki zaten insan, öldürme, sömürme, yeme, sindirim, boşaltım deneyimleri adına yaratılmış olmamalı! etobur olarak yaratılmadığı da bilimsel kanıtlı bir gerçek... lezzet, yalnızca tat duyusunu geliştirebilmek için tasarlanmış bir sanat olmalı en başta... tüm sanatlar gibi...

Bu sesleniş size değil, sizin cümlelerinizle yıllardır bizi vejeteryan olmakla suçlayan, insan türünedir! vejeteryan olmamıza sinirlendiğinizi görüyorum hep. Oysa siz kanlı bifteklerinizi dişlerken ben size sinirlenmiyorum! yalnızca üzülüyorum.

Et yemiyor musun? Balık da mı yemiyorsun? Etli dolmanın içindeki kıymayı da mı yemiyorsun? türündeki algısız cümle tarzlarınıza da demedim bişey tamam...

Ağzınızdaki kanlı et lokmasını (yani kalp taşıyan bir canlıdan o gün kesilmiş olanı) çiğnerken, sebze de yeme o zaman onlar canlı değil mi? tarzındaki gerilimlerinize de demedim bişey...

Ama görüyorum ki, cahil tipler hiç değilsiniz, gelişime inanan zeki varlıklarsınız ve aslında özünüzde bildiğiniz ruhununuzun haykırdığı sözü tutamadığınız için bize kızmak eleştirmek ve böylece vicdanınızı sakinleştirmek, işin içinden sıyrılmak istiyorsunuz. Ama üzgünüm! Çıkamayacaksınız işin içinden bu şekilde! Vejeteryan olmanın Dünyanın en aptalca ve saçma işi olduğuna inansanız da, gerilseniz de, eleştirseniz de ruhunuz susmayacak ve bir gün o eti çiğneyemeyeceksiniz içiniz yanmadan...

neden mi? Çünkü ben çok uzun yıllar et çiğnedim, sırf alışkanlığımdan bağımlılığımdan kurtulmak işime gelmediği için, aynen sizin yaptığınız gibi, ruhumdan kaçmaya çalışarak... ve bir gün... karar verdim hepsi bu...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Telostan Mia kim sana bu konuda ne yaptı bilmiyorum ama bayağı dolusun herhalde. Benim herhangi bir inancım yok. Her canlı varlık gözümde aynıdır. Tüketimdeyse paganlawın dediği prensipleri yani doğanın prensiplerini kullanırım. Hiçbir şeyi grupladığım yok muhalefet olmak için de söylemiyorum. Sadece büyük resme bakıyorum. Canlılarda her zaman olmuş ve olacak bir şeydir yaşamak için öldürmek bunda ne anormal bir durum var ne de canice. Sadece bir şey tatlı göründüğü için etini yemeyelim diyen zihniyetler var. Onlarınki de can diyip et yemeyen insan aynı şekilde hiçbir organik gıda almamalı ya da en fazla meyve ve o tarz canlıya direk etki etmeyen yiyecekler yemeli. Bir canlıyı öldürdüğünüzde yaptığınız eylemi canilik olarak alacaksanız bunu insana da yapsanız bir ağaca da yapsanız bir köpeğe de yapsanız fark etmez. İnsanın düşünebiliyor olması, bitkinin sinir sisteminin olmaması doğada onu daha önemli ya da yok edilmemesi gereken bir varlık yapmaz. Sadece insanın özel bir varlık olmadığını anlamak yeterli. Hepimizin yaşamdaki temel amaçları hayvansal dürtüler ve içgüdülerden gelmekte. Bunu değiştirmeye çalışmak fazla ileri gitmek olur ya da boşa çabadan ileri geçemez.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bitkiler ile hayvanlar arasında fark yok diyorsanız öyleyse hayvanlar ile insanlar arasında da fark görmemelisiniz..yani bir insan ile bir koyunun aynı şekilde kurban edilmesi normal mi karşılanmalı ?

sonuçta her canlının sinir sistemi ve acıya karşı tepkileri farklıdır..et yemiyorsan bitkileride yeme diyenlere cevabım şudur ; et yiyorsan insanda yiyebilirsin , çünkü sonuçta ikiside canlı..

bende bütün canlıları eşit görüyorum fakat olay beslenmeye geldiğinde tümünü aynı kefeye koyamayız..

 

ayrıca bitkilerinde canlı olduğunu ve onlarında hayatına müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum ama henüz o aşamaya gelemedim..felsefi açıdan tabiki bütün canlılar yaşamayı hak ediyor ama sanırım bu basamakları yavaşca tırmanıyoruz ve vejetaryenlik de bu basamakların başında bir yer olmalı..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayır sen sadece kendi fikrini savunmak amacıyla tek tarafından bakıyorsun. Ben, hayatlarının değerinden bahsediyorum. İkisinin kesilip yenmesi aynı şeydir demiyorum. Üstte de dediğim gibi insanın en temel dürtülerini kaba ya da insanlık dışı olarak nitelendirmek fazlasıyla saçma.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

vejetaryanlık bir seçimdir aynı münzevilik gibi. Bu ruhani kişilikler sadece hayvani gıdalar ve bu gıdaların yan ürünleri (süt, yoğurt, yumurta vb.) yememekle kalmıyor aynı zamanda tamamen cinsellik ve nefsi tüm ihtiyaçlardan (para, mülk vb..) kendilerini soyutluyorlardı. Yani gidipta bir giysiye rahat bir şekilde 150 tl veripte, aman ben et yemem ruhaniyim diyorsanız bu ruhanilik değildir. Eğer o kişileri idol olarak alıyorsanız öncelikle bir parça giysiyle başlayıp, maddi zevklerinizden uzak olmalısınız ardından cinsellikten kendinizi soyutlayacak alıştırmalar yapmalı, her gün düzenli en az ama en az 8 saat meditasyon yapmalısınız =)

 

ama diyoruz ki ruhanilik bu kavramlardan bağımsızdır. Bizler onlar kadar tekamülün son basamağında olmadığımız için maddiyat (eğlence, para, yemek, giysi, cinsellik) ve nefsi arzulardan kendimizi sıyıramıyoruz. Sadece azaltabiliyoruz ve bizden beklenen de farkında olarak azaltabilmektir. Eğer onların felsefelerini yaşama taşımak istiyorsanız sadece hayvani ürünler değil aynı zamanda dediğm gibi giysiden, paradan ve şahşahlı bir yaşamdan vazgeçmelisiniz bunu unutmayın. YOksa ben hepsini yaparım sadece et yemem demek doğru değil =) vejeteryanlık ve ruhaniyet arasında bir bağ olmakla birlikte, ruhaniyet=vejeteryanlık kesinlikle değildir. Ruhsal gelişimle ilgileniyorsanız et ve hayvani ürünleri olabildiğince az tüketir, doğayla barışık olur (evet bu ikisi aynı anda olabilir çünkü doğada bir beslenme zinciri var. Aslan ceylan'ı yerken duraksamaz =) Eski kültülerde avcılık vardır çünkü av ve avcı ilişkisi doğanın normal bir döngüsüdür. İnsanoğlu doğaya zarar vermediği sürece avlanarak et yiyebilir. Çünkü insan da doğanın bir parçasıdır) Ve zaman zaman oruçlara girerek kendinizi bu maddi isteklerden soyutlarsınız. Ruhaniyette zaman zaman oruç tutma vardır. Bunlar ilişkilidir ama hayvani gıda yemek ruhanilikten sizi kesinlikle soyutlamaz.

 

Zaten ruhsal olarak kendini gelişime adamış bir insanın vejeteryan olmadan önce yapması ve kendinde geliştirmesi gereken çok daha önemli şeyler vardır. Misal düzenli meditasyon yapmak. Düzenli olarak günde 1-2 saat (hadi yarım saat diyelim) meditasyon yapmıyorsanız, zaten siz daha ruhsal gelişime giriş yapmamışsınız demektir. Vejeteryanlık güzeldir evet ama bunun ruhsallıkla dikte edilmeye çalışılmasına karşıyım. Hem tereyağlı yoğurtlu iskender döner yiyebilir hem de ruhsal gelişime kendinizi adamış olabilirsiniz. Spiritüel gelişimde hiçbri zaman "tek doğru" veya "tek gerçek" yoktur bunu unutmayın =) yaşamlara ve tekamül planlarına göre gereklilikler vardır. Haliyle bu tekamül planında ki durum değişir mesela kimisi bir hayatta vejeteryan olmalıdır ve onun için önemli bir basamaktır, başka birinin vejeteryan olmadan açılımlar yaşaması gerekiyordur tekamül planında böyle bir gereklilik yoktur. O yüzden hiçbir spiritüel akım "vejeteryanlığı" zoraki olarak dayatmaz sadece önerebilir veya bazı kişiler için yine kader ve tekamül planına göre gerekliliğinden bahsedebilir.

 

O yüzden spiritüel akımlarda vejeteryanlık ayrıdır, ruhsal gelişim apayrıdır. Ruhsal gelişimde oruç, meditasyon, tefekkür, zikir-mantra, nefs terbiyesi gibi kavramlar yer alır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu olay insan-hayvan üstünlüğü değil.bu doğanın kanunu.avlayacaksın ya da avlanacaksın.şimdi ben afrika da bir ormana gitsem aslanın biri beni çatır çatır yer ağzımı açıp tek kelime diyemem doğanın kanunu bu güçlü olan hayatta kalır."hayvan yiyorsan insan da yersin ozaman" önermesine gelince...doğada kendi türünü yiyen hayvan yoktur varsa da ben bilmiyorum.aslan aslanı yemez gider başka hayvanları yer.haaa zorda kalınca insan insanı da yer.sonuçta bütün canlılar için en öncelikli şey kendi soyunun devamı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Açıkçası arkadaşlar, benim bildiğime ve hissettiğime göre... Vahşi doğa, insanın vahşi doğası yoktu en başında ama yaratıldı... Önceleri, yani ilk insanlar döneminde, doymak beslenmek zorunda değildi beden ve anatomi bu şekilde oluşturulmamıştı ve yenilenmediği takdirde 1000 yıl yaşayabilecek kapasitedeydi... Ancak yok edilen her kadim uygarlık sonrası insan türü biraz daha değişti... (kaldı ki 12 iplikli DNA parçalanarak 2 ipliğe düştü nihayet... zeka kullanım kapasitesinin ve ortalama insan ömrünün ne olduğu ortada şuan)

İnsan Dünya'ya her gelişinde farklı bir öykü ve dekor içinde buldu kendini.. Meyve sebzeler lezzet sanatı için, tat duyusunu geliştimek için yaratıldı önce ve gittikçe çeşitlendi... şimdi doyma ve açlık hissinin -sanrısının- nası ortaya çıktığına değinmek istemiyorum ama burada bizi ilgilendien temel konu: Dünya ikliminin oldukça sert ve tabiat koşullarının acımasız olduğu dönemde asıl... insan mağaralara hapsolmuşken, doymak için öldürmek zorunda kaldı... hayatta kalmak için avlandı ya da kendinden büyük canlılara oldu av... Kan içti, av olma korkusu yaşadı ve usta avcı olmayı öğrendi... Bu hislerin ve deneyimlerin tüm kayıtları, beyinden kuyruk sokumuna kadar uzanan RNA adlı anı belleğine direk olarak kaydoldu ve yeni nesillere taşındı...

Ve Dünya'da iklim değişse de, tarım yapılabilse de, av ve avcılık öğretisi hiç değişemedi! (Kaldı ki önceleri doymak bitki yemek zorunda bile değildi diyorum)

Ayrıca şimdi... yukarıda yazan arkadaşın da dediği gibi, yalnızca canlıların öldürülmek suretiyle sömürülmesiyle kalmıyor olay, güç, iktidar, zenginlik, hakimiyet sahip olma dürtüleriyle pekişerek zamanımıza en acı şekilde geldi avcılık ve sömürü...

Birilerinin aç olduğu sistemde diğerleri onları avlamaya sömürmeye ve biriktirmeye başladı... Birileri ekmek bulamazken birileri markalara yatırdı onalrdan topladığını.. Birileri aşkın tozunu ararken diğerleri hepsini ele geçirmek istedi...

Şimdi... Peki haklısınız diyeyim... Bu vahşi içgüdü hiç değişmesin aynen devam etsin dilediğiniz gibi... Varsın bu film böyle sürsün... Binyıllar değişse de, even genişlese de boyutlar açılıp aydınlanmalar yaşansa da... Avcılık, bencillik, hırs, şefvet, kibir insanın değiştirilmemesi gereken içgüdüleri olarak kalsın dilerseniz... İnsan her türlü içgüdüsüne, geleneklerine, koşulsuzca teslim olup sonra gelişimi Tanrısallığı dilesin... Ya da içgüdülerim kalsın ama şu artsın bu gelişsin diye bi denge arayışında oladursun...

Ama sakınnn tüm bunlara rağmen yücelik bilgelik yolundan ve bunun nasıl olması gerektiğinden bahsetmesin bana bir daha kimse... ve benim gibilerin tercihlerine karışmasın artık... Yüce değilim bilge değilim iyi değilim aydınlanmış değilim... ama kendi yolumda ve denemedeyim...

Sevgili ADRAmelech ne zaman bir canlıya şefkat duysam ve onu öldürmek yemek istemesem eleştirilmekten ve sorgulanmaktan bıktım evet ...

 

Çünkü burada büyük bir acımasızlık ve mantık hatası var yaptığınız... Ayrıca bu tam bir komedi.. Şuna benziyo.. deniz yıldızı hikayesini bilirsiniz... vejeteryan hikayesinde de siz:

"Hadi bebeğim sıkıyosa gel bütün deniz yıldızlarını, canlıları kurtar ya da hiç zararı olmayan en yüce kişi ol! Olabiliyo musun? En şefkatli en doğru kişi olamıycaksan şefkatli olmaya ve savunmaya hakkın yok senin" der gibisiniz:) kızmayın ama komik ya hakkaten:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Açıkçası arkadaşlar, benim bildiğime ve hissettiğime göre... Vahşi doğa, insanın vahşi doğası yoktu en başında ama yaratıldı... Önceleri, yani ilk insanlar döneminde, doymak beslenmek zorunda değildi beden ve anatomi bu şekilde oluşturulmamıştı ve yenilenmediği takdirde 1000 yıl yaşayabilecek kapasitedeydi... Ancak yok edilen her kadim uygarlık sonrası insan türü biraz daha değişti... (kaldı ki 12 iplikli DNA parçalanarak 2 ipliğe düştü nihayet... zeka kullanım kapasitesinin ve ortalama insan ömrünün ne olduğu ortada şuan)

İnsan Dünya'ya her gelişinde farklı bir öykü ve dekor içinde buldu kendini.. Meyve sebzeler lezzet sanatı için, tat duyusunu geliştimek için yaratıldı önce ve gittikçe çeşitlendi... şimdi doyma ve açlık hissinin -sanrısının- nası ortaya çıktığına değinmek istemiyorum ama burada bizi ilgilendien temel konu: Dünya ikliminin oldukça sert ve tabiat koşullarının acımasız olduğu dönemde asıl... insan mağaralara hapsolmuşken, doymak için öldürmek zorunda kaldı... hayatta kalmak için avlandı ya da kendinden büyük canlılara oldu av... Kan içti, av olma korkusu yaşadı ve usta avcı olmayı öğrendi... Bu hislerin ve deneyimlerin tüm kayıtları, beyinden kuyruk sokumuna kadar uzanan RNA adlı anı belleğine direk olarak kaydoldu ve yeni nesillere taşındı...

Ve Dünya'da iklim değişse de, tarım yapılabilse de, av ve avcılık öğretisi hiç değişemedi! (Kaldı ki önceleri doymak bitki yemek zorunda bile değildi diyorum)

Ayrıca şimdi... yukarıda yazan arkadaşın da dediği gibi, yalnızca canlıların öldürülmek suretiyle sömürülmesiyle kalmıyor olay, güç, iktidar, zenginlik, hakimiyet sahip olma dürtüleriyle pekişerek zamanımıza en acı şekilde geldi avcılık ve sömürü...

Birilerinin aç olduğu sistemde diğerleri onları avlamaya sömürmeye ve biriktirmeye başladı... Birileri ekmek bulamazken birileri markalara yatırdı onalrdan topladığını.. Birileri aşkın tozunu ararken diğerleri hepsini ele geçirmek istedi...

Şimdi... Peki haklısınız diyeyim... Bu vahşi içgüdü hiç değişmesin aynen devam etsin dilediğiniz gibi... Varsın bu film böyle sürsün... Binyıllar değişse de, even genişlese de boyutlar açılıp aydınlanmalar yaşansa da... Avcılık, bencillik, hırs, şefvet, kibir insanın değiştirilmemesi gereken içgüdüleri olarak kalsın dilerseniz... İnsan her türlü içgüdüsüne, geleneklerine, koşulsuzca teslim olup sonra gelişimi Tanrısallığı dilesin... Ya da içgüdülerim kalsın ama şu artsın bu gelişsin diye bi denge arayışında oladursun...

Ama sakınnn tüm bunlara rağmen yücelik bilgelik yolundan ve bunun nasıl olması gerektiğinden bahsetmesin bana bir daha kimse... ve benim gibilerin tercihlerine karışmasın artık... Yüce değilim bilge değilim iyi değilim aydınlanmış değilim... ama kendi yolumda ve denemedeyim...

Sevgili ADRAmelech ne zaman bir canlıya şefkat duysam ve onu öldürmek yemek istemesem eleştirilmekten ve sorgulanmaktan bıktım evet ...

 

Çünkü burada büyük bir acımasızlık ve mantık hatası var yaptığınız... Ayrıca bu tam bir komedi.. Şuna benziyo.. deniz yıldızı hikayesini bilirsiniz... vejeteryan hikayesinde de siz:

"Hadi bebeğim sıkıyosa gel bütün deniz yıldızlarını, canlıları kurtar ya da hiç zararı olmayan en yüce kişi ol! Olabiliyo musun? En şefkatli en doğru kişi olamıycaksan şefkatli olmaya ve savunmaya hakkın yok senin" der gibisiniz:) kızmayın ama komik ya hakkaten:)

 

tembellikten yazmaya üşendiğim şeyleri okumak güzel :)

 

ve son cümlede söylediğin gibi en şefkatli kişi olmamak şefkatli olmayı savunamayacağımız anlamına gelmez..bir yerden başlamak gerekir..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Açıkçası arkadaşlar, benim bildiğime ve hissettiğime göre... Vahşi doğa, insanın vahşi doğası yoktu en başında ama yaratıldı... Önceleri, yani ilk insanlar döneminde, doymak beslenmek zorunda değildi beden ve anatomi bu şekilde oluşturulmamıştı ve yenilenmediği takdirde 1000 yıl yaşayabilecek kapasitedeydi... Ancak yok edilen her kadim uygarlık sonrası insan türü biraz daha değişti... (kaldı ki 12 iplikli DNA parçalanarak 2 ipliğe düştü nihayet... zeka kullanım kapasitesinin ve ortalama insan ömrünün ne olduğu ortada şuan)

İnsan Dünya'ya her gelişinde farklı bir öykü ve dekor içinde buldu kendini.. Meyve sebzeler lezzet sanatı için, tat duyusunu geliştimek için yaratıldı önce ve gittikçe çeşitlendi... şimdi doyma ve açlık hissinin -sanrısının- nası ortaya çıktığına değinmek istemiyorum ama burada bizi ilgilendien temel konu: Dünya ikliminin oldukça sert ve tabiat koşullarının acımasız olduğu dönemde asıl... insan mağaralara hapsolmuşken, doymak için öldürmek zorunda kaldı... hayatta kalmak için avlandı ya da kendinden büyük canlılara oldu av... Kan içti, av olma korkusu yaşadı ve usta avcı olmayı öğrendi... Bu hislerin ve deneyimlerin tüm kayıtları, beyinden kuyruk sokumuna kadar uzanan RNA adlı anı belleğine direk olarak kaydoldu ve yeni nesillere taşındı...

Ve Dünya'da iklim değişse de, tarım yapılabilse de, av ve avcılık öğretisi hiç değişemedi! (Kaldı ki önceleri doymak bitki yemek zorunda bile değildi diyorum)

Ayrıca şimdi... yukarıda yazan arkadaşın da dediği gibi, yalnızca canlıların öldürülmek suretiyle sömürülmesiyle kalmıyor olay, güç, iktidar, zenginlik, hakimiyet sahip olma dürtüleriyle pekişerek zamanımıza en acı şekilde geldi avcılık ve sömürü...

Birilerinin aç olduğu sistemde diğerleri onları avlamaya sömürmeye ve biriktirmeye başladı... Birileri ekmek bulamazken birileri markalara yatırdı onalrdan topladığını.. Birileri aşkın tozunu ararken diğerleri hepsini ele geçirmek istedi...

Şimdi... Peki haklısınız diyeyim... Bu vahşi içgüdü hiç değişmesin aynen devam etsin dilediğiniz gibi... Varsın bu film böyle sürsün... Binyıllar değişse de, even genişlese de boyutlar açılıp aydınlanmalar yaşansa da... Avcılık, bencillik, hırs, şefvet, kibir insanın değiştirilmemesi gereken içgüdüleri olarak kalsın dilerseniz... İnsan her türlü içgüdüsüne, geleneklerine, koşulsuzca teslim olup sonra gelişimi Tanrısallığı dilesin... Ya da içgüdülerim kalsın ama şu artsın bu gelişsin diye bi denge arayışında oladursun...

Ama sakınnn tüm bunlara rağmen yücelik bilgelik yolundan ve bunun nasıl olması gerektiğinden bahsetmesin bana bir daha kimse... ve benim gibilerin tercihlerine karışmasın artık... Yüce değilim bilge değilim iyi değilim aydınlanmış değilim... ama kendi yolumda ve denemedeyim...

Sevgili ADRAmelech ne zaman bir canlıya şefkat duysam ve onu öldürmek yemek istemesem eleştirilmekten ve sorgulanmaktan bıktım evet ...

 

Çünkü burada büyük bir acımasızlık ve mantık hatası var yaptığınız... Ayrıca bu tam bir komedi.. Şuna benziyo.. deniz yıldızı hikayesini bilirsiniz... vejeteryan hikayesinde de siz:

"Hadi bebeğim sıkıyosa gel bütün deniz yıldızlarını, canlıları kurtar ya da hiç zararı olmayan en yüce kişi ol! Olabiliyo musun? En şefkatli en doğru kişi olamıycaksan şefkatli olmaya ve savunmaya hakkın yok senin" der gibisiniz:) kızmayın ama komik ya hakkaten:)

 

 

Yahu bu saldırganlık niye düzgünce tartışıyoruz. Sen de beni anlamıyorsun ben birşey diyor muyum? 1 sayfa hikaye anlatmışsın bana 12 iplikli dna 1000 yıl ömür felan. Sen tamamen yanlış anlamışsın olayı. Git temel biyoloji oku gözünü seveyim. 1-2 şey okumuşsun okumasına ama ters tepmiş galiba.

 

"Hadi bebeğim sıkıyosa gel bütün deniz yıldızlarını, canlıları kurtar ya da hiç zararı olmayan en yüce kişi ol! Olabiliyo musun? En şefkatli en doğru kişi olamıycaksan şefkatli olmaya ve savunmaya hakkın yok senin" der gibisiniz:) kızmayın ama komik ya hakkaten:)

 

Biz öyle birşey ima etmiyoruz da sen "biz vejeteryanız yauuvv biz canlıları koruruz entel adamlarız bizz" diye gezinenler gibi duruyorsun daha çok.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Etobur olarak yaratılmadığı bilimsel bir gerçek"

Orada biraz duralım.Sadece etobur canlıların köpek dişleri vardır ve evet köpek dişlerine sahibiz diğer etoburlar kadar gelişkin olmasa da.

 

Belki et yiye yiye biz kendimiz çıkardık o köpek dişlerini .Belki ilk insanların köpek dişleri yoktu . . . .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Belki et yiye yiye biz kendimiz çıkardık o köpek dişlerini .Belki ilk insanların köpek dişleri yoktu . . . .

 

İlk insanımsı varlığın etobur olmadığını iddia etmek saçmalamakta fazla ileri gitmek oluyor malesef. Hele 12 sarmallı dnaları vardı nefesle besleniyorlardı 1000 yıl yaşlanıyordu diyorsa biri o kişiyle ciddi bir şekilde tartışmak zorlaşıyor. İnsan ister istemez karşısında konuştuğu konu hakkında bilgisi olan en azından bilgisi az da olsa onu yorumlamayı bilen kişiler arıyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...