AnDMe Oluşturma zamanı: Nisan 8, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 8, 2007 Kundalinin Tehlikeleri -------------------------------------------------------------------------------- Kundalini'nin tehlikeleri konusunda önemle durmaktayız. Bunların niteliklerini gözden geçirelim. İlk ve en önemlisi cinsel uyarımla kişinin cinsel obsesyona maruz kalıp enerjisinin tükenmesidir. Akıl dengesinin bozulması da bu bağlamdadır. Cinsel enerji ve faaliyetinin Kundalini'ye yakın bağları vardır, zira her ikisi de son derece yaratıcıdır ve birinin geliştirilmesi, diğerinin gelişmesini etkileyecektir. Bütün cinsel dürtüler tamamen kontrol altında, bireyin iradesine tabi, ve yüceltme denilen bir durumda olmalıdır. Kısacası, saygı ve adanma ruhuyla kullanılan kutsal bir işlev olarak görülmelidir. Çeşitli imalarıyla cinsel ayrışma Tanrı'nın çocuklarına bağışladığı ilk armağanlardan biriydi — bu çoğu kez istismar edildi, kaba bir şekilde kullanıldı, ama sonunda gerçek rahibin sunağa yaklaştığı huşuyla öğrenilmesi gerekir. Ancak bu şekilde seksin kutsallığına yanaşabilen kişiye nihai olarak Kundalini armağan edilir. Zira o güç faydalı ve emniyetli bir şekilde sadece sınavdan geçmiş ve güvenilir kişi tarafından kullanılabilir. İkincisi, bedenin çeşitli merkezlerini uyarmakla fiziksel ritmik dengeyi bozma tehlikesi vardır — Kalbe, güneş sinirağı ile sinir sisteme zarar verme, beynin genel kötüleşmesiyle kronik yatalaklık ve sonuçta akıl dengesinin bozulması tehlikeleri vardır. Kişi sağlıklıysa, oto-kontrole sahipse, sakin ve sağduyuluysa, dar kafalı değilse ve cinsel dürtülerin hakimiyeti altında değilse, hatta cinsel iştahı fazla kabarık değilse bütün bu tehlikelerden kaçınabilir. Unutulmamalı ki, Kundalini'nin açığa çıkarılması için ne denli fazla yardım görürse de, geliştirilmesi büyük çapta kendisine kalmıştır. Çeşitli göstergeleri görüp denetim sağlaması gerekir. Nasıl mı? Eğer uyarım için hazırsa bunu bilecektir. Burada daha fazla kılavuzluk gereksizdir, zira Kundalini'nin açığa çıkmasına hazır bir bireyin göstergesi yapılması gerekeni sezgisel olarak bilmesi ve Bilge kişinin yardımını almasındadır. Hiç bir zaman unutmamız gerekir, fizik bedeni diğer bedenlerden daha yoğundur ve uyum sağlamaya daha az müsaittir. Fizik bedende, diğer bedenlerdeki gibi enerji bütüne dağılmayıp belirli bir yerde yoğunlaşma eğilimindedir. Eğer örneğin astral veya mental (zihinsel) bedenlere göz atacak olursak her birinin bedenden ziyade, büyük bir organ olduğunu görürüz. Bir yere kadar fiziksel bedende belirli bir organla ilişkili işlev içsel, süptil bedenler açısından daha bütünseldir. Bir yere kadar içsel bedenlerde bölgeye has işlevlerden söz edebiliriz, ama az çok hisseden, algılayan, iletişim kuran astral bedenin tamamıdır. Aynı şey mental beden için geçerlidir, o bir bütün olarak düşünür. Şimdi fiziksel bedenle duygular her tarafa dağılmış ve özel merkezler sıradışı duygu ve algılamalarla etkilenirken, beyin fizik ve astral beden arasında ana iletişim kanalı görevini görür. Beyin uyuştuğu, beyinle iletişim kuran sinirleri uyuşturulduğu zaman, etkileri kalsa da duygular bilinçten kaybolur. Örneğin anesteziyle uyuşturulan ve geçici bir süre acısız geçen bir ameliyattan sonraki şok gibi. Aynı şekilde beyin fizik bedeni ve mental bedeni arasında asıl kanaldır. Mental bedenin fizik bedenin her tarafına bir nebzeye kadar kaydını bıraktığı konusunda eminim. Böyle beden parça ve organlar hissettikleri gibi bir dereceye kadar "düşünürler". Ama beyin asıl merkezdir ve dış dünyaya açılan büyük yol ağzıdır. Dolayısıyla, iç bedenlerinin fiziksel bedenin her tarafına ama beyine daha yoğun basınç uyguladıklarını düşünebiliriz. Beyin normal durumlarda ve normal insanda bütün bu yükü kolayca kaldırabiliyor, çünkü genelde çeşitli bedenler arasında çok küçük kanalların açılmasına izin verilir. Ama Kundalini erkeç geçecektir ve en hassas ve algılayıcı merkezleri diriltecektir. Dolayısıyla mevcut yoğunluk daha da artacaktır. Bu da genelde söz konusu organın zaten tam yükünü almışken olacaktır. Kundalini'si herhangi bir sebepten dolayı açığa çıkmış bir kişi, kesin olarak her bakımdan yüksek bir basınç altındadır. Olası olarak aşırı derece zinde ve canlıdır. Olası olarak çeşitli organlarında yoğun enerji depolanmıştır ve bu yoğunluk her birinde kullanım tercihine göre değişir. Eğer stresi kaldırabilecek yapıda ruhsal bir atlet değilse, Kundalini talihsiz kişiyi acımasızca karanlıklara fırlatıp atan bir fırtınadır. Şüphesiz, evrim sürecinin bu evresinde iç dünyalar ve dış dünyada yaşayan kişi arasında kanallar oluşacaktır. Ama olası olarak bu tür kanallar fazla derin olmayacaktır ve içlerinden birinden veya direkt olarak bir organa aniden bir güç akarsa "patlayıp" bir felakete neden olabiliriler. Fiziksel, duygusal ve mental bedenler yüksek karşılıklarıyla kaynaşmaya başladıkları zaman, ki bu fiziksel yaşantının son merhalelerini tamamlayan ruhun fiziksel çevreden hapsedilme sürecinden kurtulma safhasında geçerlidir, Kundalini normal bir şekilde asgari engelden fazla karşılaşmadan akar. Tek bir Alev, tek bir Hayat oluşmaya başlamıştır. Asıl ciddi dikkat edilmesi gereken, bundan daha önce varolan evrelerdir. Ateş-Yılanı ayrım yapmaz. Yakıp tüketir. Asgari engellerin bulunduğu yollardan geçme eğilimdedir ve bu yollar yukarı yerine aşağı da olabilir, sonuçta insan son derece tahrip edici etkilere maruz kalabilir. Gelişme sürdükçe ve yüksek bilinç sürekli hakimiyet kazanırken, nüfuz etme daha ritmik olmakta ve alt mekanizmaların yüksek uyarımlara karşı tepkisi daha çabuk ve zengin olacaktır. O zaman Kundalini'nin uyarımı neyi etkiler? Ne açıdan baksan blok ve kısıtlamaları kaldırır; veya başka bir deyişle daha önce yavaş yavaş açılmakta olan ve olağan kişide çok sınırlı açık olan baraj kapılarını sonuna dek açar. Tüm bedenler arasında tam bir iletişim başlar, ama yine de bu iletişimi kullanabilmek ve yorumlamak biraz zaman gerekecek. Alt bedenler artan bir berraklıkla üst bedenlerin özelliklerini yansıtmaya başlarlar — yüksek mental ve alt Budik şuur halleri iç içe girmeye başlarlar ve sonuçta daha önce yaşanmamış bir şuur bütünlüğü yaşanır. Bu da sürekli vurguladığımız oto-kontrol gerektiren, tüm bedenlerde dağılmış duyarlılığın artışı anlamına gelir. Günümüzde, birçok kişide, Kundalini tehlikenin az olduğu ormanda değil, tehlikenin büyük olduğu pazar yerlerinde geliştirilmelidir. Özellikle günümüzde, dünyadan soyutlamak için zamanın değeri çok fazladır ve risklere girmek gerekir. Fizik bedenin harika bir şekilde duyarlı bir şekle girip harika bir enstrümana dönüşmesi, çevreye rağmen incelmesi durumunda dıştan gelecek kaba ve şiddetli bir titreşimin son derece yıkıcı bir etkisi olabilir. Dolayısıyla, sağlam beden sağlığı Kundalini uyarımında bir şarttır. Burada bir gencin değil, bir yetişkinin sağlığı söz konusudur. Ama daha da fazlası vardır. Tüm fizik bedenin duyarlılığı artarken, beyin yükü kaldırmak durumundadır. Fiziksel beyne baskı önemli ölçüde artmaktadır, çünkü beyin fizik bedeni ve iç bedenler arasında esas trafo veya geçit yeridir. Beyin bu basınca dayanabilir mi? Bu da belki Kundalini'yi açığa çıkarmakta sorulması gererken asıl sorudur. Yanıt büyük çapta fiziksel açıdan beynin basınca dayanabilmek için oto-kontrol ile geliştiğine, koruma mekanizmasının pekiştirildiğine dayanır. Beyin katmanların kondisyonları ve sayısı belki de iletişim kanallarının durumları ve — daha iyi bir söz aklıma gelmiyor — beynin fiziksel esnetme gücü için belirleyici bir faktördür. Kırılmaması için bükülebilmesi gerekir. Aslında "bükülme" kelimesini harfi harfi anlamda kullanmıyorum, belki de "uyum" sağlamak daha doğru bir tabir olur. İç bedenlerden gelen basıncı neredeyse karşı konmaz bir sıvının akışı gibi algılıyorum. Beyin kendisini akışa uydurabilir mi? Bunu başabilirse her şey yolunda olabilir. Ama sabitlik ölümcüldür ve sabitlikle sadece fiziksel sabitlik kastetmiyorum, ama aynı zamanda zihinsel ve duygusal sabitliği kastediyorum; yani mental ve astral bedenlerinin belirli kısımlarının sertleşmesi, kireçlenmesi bu da esneklik yoksunluğundan dolayı beyin ve hatta kalpte genişlemeyen, ama kırılan izler yaratmaktadır. Bütün bunlar son derece karmaşık bir husustur, zira temelde Kundalini'nin açığa çıkarma gereği büyük çapta, ama tamamen olmamakla beraber, alt zihinsel ve duygusal bedenlerin durumlarına ve Kozal ve Budik bedenlerin irtibat kurup varlıklarını ortaya koydukları nispete bağlıdır. Ama fiziksel şartları her ne kadar içsel şartların yansıması olsalar da yine de hesaba alınmalıdır. O zaman bütün sorun şudur: içsel bedenler yeteri kadar geliştirilmiş ve kontrolü mü? Fiziksel beden gelişmesinin sürdüğü çağlar boyu sürecinde maruz kalması kaçınılmaz olan yanılgılı koşullandırmalardan kendini sıyırabilmiş mi? Her ne kadar yaşamdan yaşama fiziksel bedeni değişirse, her yeni beden varılan evreyi yansıtma ve ifade etmeye uygun bir tarzda şekillendirilmiştir. Bazı durumlarda ruh güçlü ana fizik bedeni zayıf, Ego'nun hazır olabilir, ama alt bedenler zayıf olabilirler ve bu durumda fizik bedeni Kundalini'nin gerilimine dayanmayabilir. Böyle durumlarda, başka bir yaşamı beklemek gerekebilir, böylece mevcut formlar kırılır ve daha esnek formlar yerini alır. Bütün bunlar Kundalini'nin açığa çıkarılışının ne kadar karmaşık olduğunu ve iyi nedenleri olmayan ve biraz da olsa rehberlik olmadan açığa çıkarılmasının ne denli akılsızca olacağını gösterir. Bunun sonucu büyük hüsran olacağı neredeyse kesindir. Dolayısıyla beyin büyük bir tehlike noktasıdır, çünkü fazla gerilimli bir beynin sonucu felaket olacaktır. Okültizm yolunun enkazlarla çevrili olduğu söylenir. Diyebilirim ki Kundalini'yi ilk safhalarında bile açığa çıkarmanın yolu daha da çok enkazlarla doludur. Pope şöyle yazmıştı: "Az bilgi tehlikelidir; Derin iç, ya da Pieria(1) kaynağını hiç tatma," Biri Kundalini'yi uyarmaya çalışmadan hakkında çok şey, özellikle tehlikelerini bilsin, bunlara iyicene aşina olsun. Sonrada başlaması önerilinceye dek ona dokunmasın. Az bir bilgi onu tedbirsiz ve gafil kılabilir. Derin içtiği zaman anlayacaktır görev cahilce yapılan denemeleri yasaklar, zira sonucu sadece deney yapana değil, ama bir şekilde çevresindekilere ve genel anlamda topluma bir tehlike arz eder — buna da hakkı yoktur. 1) Pieria, Olimpus dağın eteklerinde İlham perileri Müslerin bölgesi Not:Alıntıdır... 5 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Bona Fides Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2007 Güzel bir paylaşım.Emeğine sağlık:) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2007 Kundalini ile geyik yaparken "kundalinim bozulsun vb.. , bununla ilgili yazıları okuyunca benim kundalinimin bir şekilde açığa çıktığını ama bundan biraz negatif sonuçla ayrıldığımı düşünmeye başladım. Yani ihtimaller dahilinde .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lighthouse Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 ben de öyle düşünüyorum kardeşim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boggyhillocks Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 hoş paylaşımına benden bir +, Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AnDMe Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2007 herkese ilginizden ötürü teşekkür ederim..Gerçekten çok özel bi şey ama çok dikkatli olunması lazım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Niemand Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2007 selam can sen bunları okudun mu yaşadın mı? sana sadece şunu diyebilirim kundalinide olsun veya başka şeyde ( yürümey başlamaya calışan cocukları bilir misin onlarda düşe kal ka öğreniyorlar)tabi ki düşerken bir yerlerin acıyacak bu acıları tad mayan kimse olamaz. bir kelime bir yaşadığım bir olayı anlatsam acaba anlar mısın ? eğer sen buna benzer şeyleri yaşamışsan anlarsın az cok değil mi? yaşamadan hic kimse asıl gerceğini bilemez. örnek:Baban sana hep nasihat ederdi sen bu nasihatlerin coğunu yaptın mı acaba? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AnDMe Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2007 Haklısın Niemand dediğin doğru..Ben daha kundaliniye uyumlanmadım ama çok araştırıyorum..Ve inşallah bu yaz uyumlanıcam o zaman deneyimlerimi anlatabilirim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Niemand Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2007 Kundalinin Tehlikeleri -------------------------------------------------------------------------------- Kundalini'nin tehlikeleri konusunda önemle durmaktayız. Bunların niteliklerini gözden geçirelim. İlk ve en önemlisi cinsel uyarımla kişinin cinsel obsesyona maruz kalıp enerjisinin tükenmesidir. Akıl dengesinin bozulması da bu bağlamdadır. Cinsel enerji ve faaliyetinin Kundalini'ye yakın bağları vardır, zira her ikisi de son derece yaratıcıdır ve birinin geliştirilmesi, diğerinin gelişmesini etkileyecektir. Bütün cinsel dürtüler tamamen kontrol altında, bireyin iradesine tabi, ve yüceltme denilen bir durumda olmalıdır. Kısacası, saygı ve adanma ruhuyla kullanılan kutsal bir işlev olarak görülmelidir. Çeşitli imalarıyla cinsel ayrışma Tanrı'nın çocuklarına bağışladığı ilk armağanlardan biriydi — bu çoğu kez istismar edildi, kaba bir şekilde kullanıldı, ama sonunda gerçek rahibin sunağa yaklaştığı huşuyla öğrenilmesi gerekir. Ancak bu şekilde seksin kutsallığına yanaşabilen kişiye nihai olarak Kundalini armağan edilir. Zira o güç faydalı ve emniyetli bir şekilde sadece sınavdan geçmiş ve güvenilir kişi tarafından kullanılabilir. İkincisi, bedenin çeşitli merkezlerini uyarmakla fiziksel ritmik dengeyi bozma tehlikesi vardır — Kalbe, güneş sinirağı ile sinir sisteme zarar verme, beynin genel kötüleşmesiyle kronik yatalaklık ve sonuçta akıl dengesinin bozulması tehlikeleri vardır. Kişi sağlıklıysa, oto-kontrole sahipse, sakin ve sağduyuluysa, dar kafalı değilse ve cinsel dürtülerin hakimiyeti altında değilse, hatta cinsel iştahı fazla kabarık değilse bütün bu tehlikelerden kaçınabilir. Unutulmamalı ki, Kundalini'nin açığa çıkarılması için ne denli fazla yardım görürse de, geliştirilmesi büyük çapta kendisine kalmıştır. Çeşitli göstergeleri görüp denetim sağlaması gerekir. Nasıl mı? Eğer uyarım için hazırsa bunu bilecektir. Burada daha fazla kılavuzluk gereksizdir, zira Kundalini'nin açığa çıkmasına hazır bir bireyin göstergesi yapılması gerekeni sezgisel olarak bilmesi ve Bilge kişinin yardımını almasındadır. Hiç bir zaman unutmamız gerekir, fizik bedeni diğer bedenlerden daha yoğundur ve uyum sağlamaya daha az müsaittir. Fizik bedende, diğer bedenlerdeki gibi enerji bütüne dağılmayıp belirli bir yerde yoğunlaşma eğilimindedir. Eğer örneğin astral veya mental (zihinsel) bedenlere göz atacak olursak her birinin bedenden ziyade, büyük bir organ olduğunu görürüz. Bir yere kadar fiziksel bedende belirli bir organla ilişkili işlev içsel, süptil bedenler açısından daha bütünseldir. Bir yere kadar içsel bedenlerde bölgeye has işlevlerden söz edebiliriz, ama az çok hisseden, algılayan, iletişim kuran astral bedenin tamamıdır. Aynı şey mental beden için geçerlidir, o bir bütün olarak düşünür. Şimdi fiziksel bedenle duygular her tarafa dağılmış ve özel merkezler sıradışı duygu ve algılamalarla etkilenirken, beyin fizik ve astral beden arasında ana iletişim kanalı görevini görür. Beyin uyuştuğu, beyinle iletişim kuran sinirleri uyuşturulduğu zaman, etkileri kalsa da duygular bilinçten kaybolur. Örneğin anesteziyle uyuşturulan ve geçici bir süre acısız geçen bir ameliyattan sonraki şok gibi. Aynı şekilde beyin fizik bedeni ve mental bedeni arasında asıl kanaldır. Mental bedenin fizik bedenin her tarafına bir nebzeye kadar kaydını bıraktığı konusunda eminim. Böyle beden parça ve organlar hissettikleri gibi bir dereceye kadar "düşünürler". Ama beyin asıl merkezdir ve dış dünyaya açılan büyük yol ağzıdır. Dolayısıyla, iç bedenlerinin fiziksel bedenin her tarafına ama beyine daha yoğun basınç uyguladıklarını düşünebiliriz. Beyin normal durumlarda ve normal insanda bütün bu yükü kolayca kaldırabiliyor, çünkü genelde çeşitli bedenler arasında çok küçük kanalların açılmasına izin verilir. Ama Kundalini erkeç geçecektir ve en hassas ve algılayıcı merkezleri diriltecektir. Dolayısıyla mevcut yoğunluk daha da artacaktır. Bu da genelde söz konusu organın zaten tam yükünü almışken olacaktır. Kundalini'si herhangi bir sebepten dolayı açığa çıkmış bir kişi, kesin olarak her bakımdan yüksek bir basınç altındadır. Olası olarak aşırı derece zinde ve canlıdır. Olası olarak çeşitli organlarında yoğun enerji depolanmıştır ve bu yoğunluk her birinde kullanım tercihine göre değişir. Eğer stresi kaldırabilecek yapıda ruhsal bir atlet değilse, Kundalini talihsiz kişiyi acımasızca karanlıklara fırlatıp atan bir fırtınadır. Şüphesiz, evrim sürecinin bu evresinde iç dünyalar ve dış dünyada yaşayan kişi arasında kanallar oluşacaktır. Ama olası olarak bu tür kanallar fazla derin olmayacaktır ve içlerinden birinden veya direkt olarak bir organa aniden bir güç akarsa "patlayıp" bir felakete neden olabiliriler. Fiziksel, duygusal ve mental bedenler yüksek karşılıklarıyla kaynaşmaya başladıkları zaman, ki bu fiziksel yaşantının son merhalelerini tamamlayan ruhun fiziksel çevreden hapsedilme sürecinden kurtulma safhasında geçerlidir, Kundalini normal bir şekilde asgari engelden fazla karşılaşmadan akar. Tek bir Alev, tek bir Hayat oluşmaya başlamıştır. Asıl ciddi dikkat edilmesi gereken, bundan daha önce varolan evrelerdir. Ateş-Yılanı ayrım yapmaz. Yakıp tüketir. Asgari engellerin bulunduğu yollardan geçme eğilimdedir ve bu yollar yukarı yerine aşağı da olabilir, sonuçta insan son derece tahrip edici etkilere maruz kalabilir. Gelişme sürdükçe ve yüksek bilinç sürekli hakimiyet kazanırken, nüfuz etme daha ritmik olmakta ve alt mekanizmaların yüksek uyarımlara karşı tepkisi daha çabuk ve zengin olacaktır. O zaman Kundalini'nin uyarımı neyi etkiler? Ne açıdan baksan blok ve kısıtlamaları kaldırır; veya başka bir deyişle daha önce yavaş yavaş açılmakta olan ve olağan kişide çok sınırlı açık olan baraj kapılarını sonuna dek açar. Tüm bedenler arasında tam bir iletişim başlar, ama yine de bu iletişimi kullanabilmek ve yorumlamak biraz zaman gerekecek. Alt bedenler artan bir berraklıkla üst bedenlerin özelliklerini yansıtmaya başlarlar — yüksek mental ve alt Budik şuur halleri iç içe girmeye başlarlar ve sonuçta daha önce yaşanmamış bir şuur bütünlüğü yaşanır. Bu da sürekli vurguladığımız oto-kontrol gerektiren, tüm bedenlerde dağılmış duyarlılığın artışı anlamına gelir. Günümüzde, birçok kişide, Kundalini tehlikenin az olduğu ormanda değil, tehlikenin büyük olduğu pazar yerlerinde geliştirilmelidir. Özellikle günümüzde, dünyadan soyutlamak için zamanın değeri çok fazladır ve risklere girmek gerekir. Fizik bedenin harika bir şekilde duyarlı bir şekle girip harika bir enstrümana dönüşmesi, çevreye rağmen incelmesi durumunda dıştan gelecek kaba ve şiddetli bir titreşimin son derece yıkıcı bir etkisi olabilir. Dolayısıyla, sağlam beden sağlığı Kundalini uyarımında bir şarttır. Burada bir gencin değil, bir yetişkinin sağlığı söz konusudur. Ama daha da fazlası vardır. Tüm fizik bedenin duyarlılığı artarken, beyin yükü kaldırmak durumundadır. Fiziksel beyne baskı önemli ölçüde artmaktadır, çünkü beyin fizik bedeni ve iç bedenler arasında esas trafo veya geçit yeridir. Beyin bu basınca dayanabilir mi? Bu da belki Kundalini'yi açığa çıkarmakta sorulması gererken asıl sorudur. Yanıt büyük çapta fiziksel açıdan beynin basınca dayanabilmek için oto-kontrol ile geliştiğine, koruma mekanizmasının pekiştirildiğine dayanır. Beyin katmanların kondisyonları ve sayısı belki de iletişim kanallarının durumları ve — daha iyi bir söz aklıma gelmiyor — beynin fiziksel esnetme gücü için belirleyici bir faktördür. Kırılmaması için bükülebilmesi gerekir. Aslında "bükülme" kelimesini harfi harfi anlamda kullanmıyorum, belki de "uyum" sağlamak daha doğru bir tabir olur. İç bedenlerden gelen basıncı neredeyse karşı konmaz bir sıvının akışı gibi algılıyorum. Beyin kendisini akışa uydurabilir mi? Bunu başabilirse her şey yolunda olabilir. Ama sabitlik ölümcüldür ve sabitlikle sadece fiziksel sabitlik kastetmiyorum, ama aynı zamanda zihinsel ve duygusal sabitliği kastediyorum; yani mental ve astral bedenlerinin belirli kısımlarının sertleşmesi, kireçlenmesi bu da esneklik yoksunluğundan dolayı beyin ve hatta kalpte genişlemeyen, ama kırılan izler yaratmaktadır. Bütün bunlar son derece karmaşık bir husustur, zira temelde Kundalini'nin açığa çıkarma gereği büyük çapta, ama tamamen olmamakla beraber, alt zihinsel ve duygusal bedenlerin durumlarına ve Kozal ve Budik bedenlerin irtibat kurup varlıklarını ortaya koydukları nispete bağlıdır. Ama fiziksel şartları her ne kadar içsel şartların yansıması olsalar da yine de hesaba alınmalıdır. O zaman bütün sorun şudur: içsel bedenler yeteri kadar geliştirilmiş ve kontrolü mü? Fiziksel beden gelişmesinin sürdüğü çağlar boyu sürecinde maruz kalması kaçınılmaz olan yanılgılı koşullandırmalardan kendini sıyırabilmiş mi? Her ne kadar yaşamdan yaşama fiziksel bedeni değişirse, her yeni beden varılan evreyi yansıtma ve ifade etmeye uygun bir tarzda şekillendirilmiştir. Bazı durumlarda ruh güçlü ana fizik bedeni zayıf, Ego'nun hazır olabilir, ama alt bedenler zayıf olabilirler ve bu durumda fizik bedeni Kundalini'nin gerilimine dayanmayabilir. Böyle durumlarda, başka bir yaşamı beklemek gerekebilir, böylece mevcut formlar kırılır ve daha esnek formlar yerini alır. Bütün bunlar Kundalini'nin açığa çıkarılışının ne kadar karmaşık olduğunu ve iyi nedenleri olmayan ve biraz da olsa rehberlik olmadan açığa çıkarılmasının ne denli akılsızca olacağını gösterir. Bunun sonucu büyük hüsran olacağı neredeyse kesindir. Dolayısıyla beyin büyük bir tehlike noktasıdır, çünkü fazla gerilimli bir beynin sonucu felaket olacaktır. Okültizm yolunun enkazlarla çevrili olduğu söylenir. Diyebilirim ki Kundalini'yi ilk safhalarında bile açığa çıkarmanın yolu daha da çok enkazlarla doludur. Pope şöyle yazmıştı: "Az bilgi tehlikelidir; Derin iç, ya da Pieria(1) kaynağını hiç tatma," Biri Kundalini'yi uyarmaya çalışmadan hakkında çok şey, özellikle tehlikelerini bilsin, bunlara iyicene aşina olsun. Sonrada başlaması önerilinceye dek ona dokunmasın. Az bir bilgi onu tedbirsiz ve gafil kılabilir. Derin içtiği zaman anlayacaktır görev cahilce yapılan denemeleri yasaklar, zira sonucu sadece deney yapana değil, ama bir şekilde çevresindekilere ve genel anlamda topluma bir tehlike arz eder — buna da hakkı yoktur. 1) Pieria, Olimpus dağın eteklerinde İlham perileri Müslerin bölgesi Not:Alıntıdır... Bunları alıntı olarak aldığından dolayı sana diyeceklerim yok ama yazana diyebilirdim ama oda yok.Newyse burada bir parcasına bakalım oldumu?kırmızı olanlar senin yazdıkların benimkiler ise yeşil olanlardır. Kundalini'nin açığa çıkarılışının ne kadar karmaşık olduğunu ve iyi nedenleri olmayan ve biraz da olsa rehberlik olmadan açığa çıkarılmasının ne denli akılsızca olacağını gösterir. Kundalini nin acıkğa cıkarılması zaten ya uyanmış ve ermiş kişi tarafından yapılır.Yada önceden belirlediği bir söz söylemesinden uyanır kendisi Bu uyanışın zararı şöyle olur eğer sen kac kere don değiştirdiğinde ne kadar ilerledin ona bağlı dır ve her zaman ya icindeki öz icinden sana rehber olur yada başka bir kardeşin yani can dan san uzaktan veya yakından olarak san öğretilir ve her zaman göz lemlenir ve de yardım edilirsin.Bunun sonucu büyük hüsran olacağı neredeyse kesindir.Hüsran değil sen ne kadar özüne yaklaşmış onunla bütünleşmişsen o kadarda az hüsran olur. Dolayısıyla beyin büyük bir tehlike noktasıdır, (Beyin Bir geciş noktasıdır kendini bir ileri ki noktaya atabilmen yada daha kötüsü gerilemen kuyruk kemiğine doğru) çünkü fazla gerilimli bir beynin sonucu felaket olacaktır. Okültizm yolunun enkazlarla çevrili olduğu söylenir.Sen ne kadar özünün icindekilerini ve düğümleri cözersen hepsi yeniden Düzelir. Diyebilirim ki Kundalini'yi ilk safhalarında bile açığa çıkarmanın yolu daha da çok enkazlarla doludur. Pope şöyle yazmıştı Herşeyin zamanı var.sevgiyle kalın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tubish Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 canım arkadaşım benim bir alıntı yapmışsın sağol. ama açıkçası böyle yazıları görünce delleniyorum. enerjilerle ilgileniyorsan biliyor olman lazım ki sen neyi çağırırsan onu yaşarsın. olumsuz duygularla düşünüp olumsuz titreşimler yayarsan etrafında aynı titreşimde olan ne kadar olumsuzluk olay, durum, insan varsa gelir seni bulur. sonra da oturup kara kara düşünüp ben neyi yanlış yaptım acaba diye düşünürsün. sonra da gerçekten buna ianan insanlar gibi ya ben en son kundaliniye uyumlanmıştım heralde ondan oldu gibi düşüncelere inanırsın gene kendine pay çıkarmazsın bir durumun üzerine atıverirsin tüm suçu. kundalini enerjisi şifa enerjisidir. içine hiçbir kötülük karışamaz. belki şöyle söyleseydin daha doğru olurdu: arkadaşlar reikiyi aldıktan sonra sakın sadece kök çakrasına çalışmayın ha! o zaman seksten başka bişi düşünemez hale gelirsiniz ve delirirsiniz...o zamanda gene derdim ki canım arkadaşım sen merak etme bunlar akıllı enerjilerdir aura ile iletişime geçtikten sonra o vucudun neresinde ihtiyaç varsa oraya gider zaten:) sevgi ve ışıkla... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AnDMe Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Arkadaşın bu yazı benim değil sadece başka bir sitede buldum ve diğer arkadaşların da görmesini istedim..Nedemek istediğini çok iyi anlıorum bende şu an kr2 deym o yazıdakilerin %95 i bende olmadı.Sadece bilinen basit semptomları geçirdim baş ağrısı,kafatasına baskı,aniden iğne batması gibi vs...O yüzden de delirmene gerek yok Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
RomantikUkaLa Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2007 Aslında ben kundalinide hiç bir tehlike görmedim. usui 1 aldıktan sonra kundalini masterlik 10 günde bitti. 1 ve 2 çok güzel ve enerjiyi hissederek geçirsemde 3 ncü seviyem sadece terleme ve başımda bir ağırlık varmış gibi hissettim. Kr Masterim 3 ncü seviyesinde kuyruk sokumunda müthiş bi enerji hissettiğini söylemişti:D bende böyle bişey olmadı Allahtan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
numeroloji Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2016 Objektif olabilmek için karşıt fikirleri de görmek gerek.Teşekkür ederim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.