Jump to content

Adem otu


Urumhamatahayil

Önerilen Mesajlar

- Büyüyünce ne olacaksın?

 

- Büyücü olacağım.

 

 

 

Adamotu ile ilgili bilgileri okuyunca, insanın böyle diyesi geliyor.

 

489.jpg

 

Bu bitki ve kökü, yüzyıllardır pek çok medeniyette tedavi ve büyü amaçlı kullanılmış. Tevratta da adı geçen adamotunun, ilk yaratılan bitkilerden olduğu söyleniyor. Hatta Romalılar, O kadar çok adama benziyor ki bir soluğu eksik. demişler. Başka birileri de İnsan vücuduna benzediği için, onun insana benzeyen kısımlarından alınan merhemler insanda o kısma karşılık gelen yerde kullanılırsa daha etkili olur.diye bir söylence çıkartmışlar. Doğru mu bilinmez ama, bu durumda bitkinin başını sonunu karıştırmamak lazım, ne olur ne olmaz.

 

490.jpg

 

 

Mandragora diğer bir adı batıda mandırake diyede söylenir adam otuda yine adem otudur.

 

Ginsenggillerin yaklaşık 225 türden bir tanesidir

 

491.jpg

 

 

bir çok büyüde bu bitki kullanır aynı zamnda tırnak sorunlarında

 

romatizmada şifa maçlı kullanılır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu bitki ve kökü, yüzyıllardır pek çok medeniyette tedavi ve büyü amaçlı kullanılmış. Tevrat’ta da adı geçen adamotunun, ilk yaratılan bitkilerden olduğu söyleniyor. Hatta Romalılar, “O kadar çok adama benziyor ki bir soluğu eksik.” demişler. Başka birileri de “İnsan vücuduna benzediği için, onun insana benzeyen kısımlarından alınan merhemler insanda o kısma karşılık gelen yerde kullanılırsa daha etkili olur.” diye bir söylence çıkartmışlar. Doğru mu bilinmez ama, bu durumda bitkinin başını sonunu karıştırmamak lazım, ne olur ne olmaz.

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/289274.jpg

 

Hatta Harry Potter filmlerinde de çokça görülmüşlüğü vardır bitkinin. Sırlar Odasında, Basiliks tarafından taşlaştırılmış insanları eski haline getirmek için hazırlanan iksirde Snabe adamotu kullanılır. Bir başka sahnede Madam Pomfrey tarafından nasıl kullanıldığı anlatılırken tüm öğrenci büyücüler kulaklık takar. Neden? Çünkü kökleri topraktan çıkartıldığında çığlık atan bu yaramaz bitki, sesiyle insanları en hafifinden bayıltır, hatta öldürür. Harry Potter filmlerini seviyorum, çok eğiticiler, kesinlikle.:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Cinsel performansı artırmada da kullanılıyordu sanki... Bir iksir hazırlanıyordu sanırım ve malzemelerin arasında adamotu vardı.

 

Mmmm... Acaba kurutulmuş adamotu kökünden tılsım yaratılabilir mi... Gücün bir kısmını içine depolayıp ihtiyaç duyulduğunda fetiş objesi olarak kullanılabilirmiş gibi geldi. Araştırma yaptıktan sonra mümkünse bununla ilgili bir ritüel hazırlayabilirim belki.

 

ESİN KAYNAĞI OLDUĞUN İÇİN TEŞEKKÜRLER!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

adamotu aslında çok yararlı bir okadar da korkutucu bır bıtkıdır. yanlıs kullanımı zehırlenmeye sebep olabılır. buyu yapabılenler taze adamotunda parlak bır ısık farkederler (ılk cıkarıldıgında, rowling HP serisinde çığlık atıyor bu yuzden demiş olabilir.) adamotu yaprakları kaynatılıp içilebilir biraz acıdır, ekşimsi bir acılığı vardır ama her seye ıyı gelır. saglıklı bır beden ıcın kullanılabılır... ama 2 uc tac yapraktan fazla ıcmeyın. bayılmanıza sebep olabılır :)

 

koku cok faydalıdır. yemelı ıcmelı tarıfler vermek ıstemıyorum ama ... koku parcalara bolup kaynatın. sonra bır tutam toz safran ve 1 tutam pelin otunun tohum kısımlarından koyun havana , iyice dövün ki taze olsun otlar. safran hariç. yaraya sürün yeni gibi izsiz iyileşsin... aynı zamanda tendeki deformelere ve mantara da ıyı gelır :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ezoterik sözlükte geçiyordu.Bu sözlük Harry Potter filminden çok önceleri yazılmışır :) Bu bitkinin toplanma zamanları vardır.Ve topraktan çıkarılınca direk bir karışımla yıkanıp sarılmalıdır.Ve aynı gün kullanılmalıdır.Yoksa hiçbir işe aramaz yazıyordu.Büyü için kullanıldığı yazıyordu.Ama hatırladıklarım bu kadar.Kitabı bulamadım malesef :( kime verdiğimi hatırlamıyorum.Eski bir kitaptır.Bu vesile ile tavsiye etmiş olayım.Bir de tam hatırlamıyorum ama ya dişisi yada erkeği kullanılıyordu sadece.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

izmirde aktarlarda (kemeraltında) kurutulmuş adamotu parçaları bolca satılıyor (pahalı bir bitki), ayrıca çook fazla ararsanız yaş adamotu bulabilirsiniz ama dikkat edin elinize sulu kısmı değerse zehirler, alerji yapar. Çünkü zehirli bir bitkidir. Büyüsel anlamda genel bir bitkidir, her tür büyüde güçlendirici etki görür. Çok güçlü bir bitkidir, dikkatli kullanılmaldır. Özellikle kara büyülerin vazgeçilmez parçasıdır... En güçlü lanetlemeler yaş adamotu ile yapılır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Eskiden büyücüler ve cadılar bazı ruhları ve koruyucu ruhu(Spiritus Familiaris) yakınlarında tutmak. Bazı kötü ruhları ise uzak tutmak için bu bitkiyi kutsar sonra üzerine büyülü semboller çizilmiş kutulara veya şişelere koyarlarmış (Ancak maalesef ben bu sembolleri bulamadım.) ve asla yanlarından ayırmazlarmış. Bir kaynakda uyurken, banyo yaparken bile yanlarında tuttuklarından bahsediliyordu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ölünün yakıldıktan sonra ortayaçıkan küleri ile adem otunun kaynatılması ve o külün suyla karıştırılması ...... (gerisini yazmıyorum) çok sağlam bir kara büyü vardır ki tehlikelidir.. Genelde bu tür çalışmalarda kullanılan bir bitki.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

Adana’da yer alan Tatarlı Höyük’te yürütülen kazılarda, zehir, büyü, tedavi gibi amaçlarla kullanılan Adamotu bitkisi kalıntıları bulundu.

 

 

http://arkeofili.com/wp-content/uploads/2016/05/adamotu1.jpg

 

 

Adamotu’nun vücudu uyuşturma etkisi vardı ve az dozda kullanıldığında geçici bir deliliğe, yüksek dozda kullanıldığında ise ölüme sebep oluyordu. Bu özelliği nedeniyle tarihte birçok hükümdar tarafından savaşlarda kullanıldığı bilinmekte. Tatarlı Höyük yakınlarında yer alan Anavarza Antik Kenti’nde yaşayan ünlü Anadolu hekimi Dioskorides, bilim dünyasında kaynak olarak alınan “De Materia Medica” adlı eserinde, Adamotu’ndan hazırlanan şarabın anestezik olarak ameliyat olacak hastalara verildiğini MS. 1. yüzyılda bildirmişti.

Yaklaşık 3500 yıl öncesine tarihlenen ve yerel bir krallık olan Kizzuwatna’nın en büyük yerleşimlerinden biri olduğu düşünülen Tatarlı Höyük’te yapılan arkeobotanik çalışmalarda, dönemin insan-çevre ilişkisi hakkında önemli bilgiler elde edildi. 38. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’nda sunum yapan Halil Çakan, binlerce yıldır çeşitli amaçlarla kullanılan Adamotu bitkisinin Tatarlı Höyük’te bulunduğunu söyledi.

 

 

http://arkeofili.com/wp-content/uploads/2016/05/adamotu2.jpg

 

 

Tatarlı Höyükte yürütülen arkeobotanik çalışmaları sırasında, 2012 kazı sezonunda BA-173 nolu açmada yürütülen çalışmalarda, 2 nolu mekan olarak isimlendirilen alandan alınan toprak örneğinden elde edilen karbonlaşmış bitki kalıntılarında Adamotu bitkisine ait tohumlara rastlandı. Aynı mekan içerisinde ele geçen havan eli ve öğütme taşının bulunması, mekanın bitkisel ilaç hazırlama yeri olabileceğini düşündürüyor.

Adana’nın Ceyhan ilçesi yakınlarında yer alan Tatarlı Höyük Hitit döneminden itibaren kutsal bir yerleşim olarak görülüyor. Hititler dönemi boyunca bağımsız olarak varlığını sürdüren, Hitit İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İmparatorluğa katılan Kizzuwatna Krallığı’nın en önemli yerleşimlerinden biri olduğu bilinen Tatarlı Höyük, MÖ 2. binyılda olduğu kadar Demir Çağı ve Helenistik Dönem’de de kutsal niteliğini sürdürdü.

 

 

http://arkeofili.com/wp-content/uploads/2016/05/adamotu4.jpg

 

 

Adamotu, patlıcangiller familyasından toprağın hemen üstünde gelişen rozet yapraklı, olgunlaştığında sarı renkli meyveli ve kazık köklü çok yıllık bir bitki. Zehirli bir bitki olan Adamotu’nun, ağrı kesici, yatıştırıcı ve cinsel gücü artırıcı etkileri var. İnsanlık tarihi boyunca tedavi edici ve sihirli özellikleri nedeniyle kullanılan bitkiler arasında Adamotu önemli bir yer tutuyor. Adamotu’nun özel bir yeri olmasında, kökünün insan şeklinde olması da etkili.

 

 

http://arkeofili.com/wp-content/uploads/2016/05/adamotu5.jpg

 

 

Adamotu Hitit tabletlerinde Nam-tar adıyla geçiyor. Namtar, Sümer, Asur ve Babil mitolojilerinde cehennemle ilgili bir tanrı, bir tür iblis, ölüm tanrısı ve AN, Ereşkigal ve Nergal’in elçisi. Hastalıklardan ve haşerattan onun sorumlu olduğuna inanılıyor. Eski Mısırlılar ise Adamotunun kökünü bir sıvıda bekleterek elde ettikleri ekstreye “Hayat Suyu” (Ab-ı Hayat) adını verdiler ve bunu içen kişiye sağlık, canlılık ve uzun ömür vereceğine inandılar.

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Adam bitkisinin zehrinden Önceki tarihlerde Mısırlılar ' da ayinlerde kullanılmış, hatta Tutankamon ' un mezarında meyvelerine rastlanmış. Kızılderililer tarafından savaşa hazırlanan savaşçılar adam otundan elde edilen tozlar ve şuruplar içirilerek cesaret kazandırılırmış. İngilterede başarı sembolü olarak kullanılmış. Yukarıdaki habere bakıldığında, anadolu'da kulllanılmış... Her yerde karşımıza çıkıyor, her anlamda önemli bir bitki.

 

Bir de topraktan çıkarılırken çığlık benzeri gibi bir ses çıkarttığını okudum. Bunun biyolojik bir aslı var mı merak ediyorum.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Pan'ın Labirenti filminde de geçiyordu. Prenses'in fiziki dünyadaki annesi kanserdi. Onu iyileştirmek amaçlı Pan Prenses'e veriyordu.

 

65dd42b12b576ff7abbb766ffc8e1fa8.jpg

 

Prenses sütün içine koyup,annesinin yatağının altına koyuyordu adamotunu. Her sabah 1 damla kan veriyordu ona. Annesi günden güne iyileşirken üvey babası adamotunu şömineye atıyordu ve çığlık atarak can veriyordu..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/07/mandragora_officinarum_fr_AGauliard_Dieng.jpgTarih boyunca, gizemli büyücüler dünyasının en etkili bitkisi adamotu olmuştur. Adamotu, Akdeniz ikliminin hâkim olduğu bölgelerde yetişen çok yıllık bir bitkidir. İri yapraklara sahip bitkinin gövdesi çok kısa olduğundan yerle bir gibidir. Rozet yaprakların ortasında mor çiçekler ve daha sonra sarımsı renkli meyveler yer alır.

Çoğu zaman adamotunun ateş renkli olduğu ve geceleri şimşek gibi ışıklar saçtığı söylenir. Bir yıldız gibi parladığı veya ufukta titrek bir alev gibi göründüğü için “Şeytan Mumu” gibi isimler verilmiştir. Bu bir dereceye kadar doğrudur. Zira sıcak iklimlerde yetişen bir bitki olan adamotunun üzerinde ateşböcekleri sıkça toplanır.

Ancak, bitkinin en önemli özelliği insan şeklindeki kalın köküdür ve bitkinin bazı özellikleri en az altı bin yıldır bilinmektedir. Eski Mısırlılar kökü bir sıvıda (muhtemelen alkol) bekleterek elde ettikleri ekstreye “Hayat Suyu” (Ab-ı Hayat) adını vermişler ve bunun içen kişiye sağlık, canlılık ve uzun ömür vereceğine inanmışlardı.

Mısırlılara göre bitki ilahi bir güce sahipti ve bu özelliklerini ilahlarla olan ilişkisinden alıyordu. Bu yüzden, adamotunu evlerinin bir köşesine koyar ve önünde mum yakarlardı. Eski toplumlarda, bugün Hristiyanlarda görüldüğü gibi, ilahi tasvirlerin önünde ateş yakma âdeti yaygındı. Mısırlılar adamotuna adak adarlar ve onu dualarında yüceltirlerdi.

Adamotunu böylesine özel yapan neydi? Adamotunun vücutta uyuşma yapan bir etkisi vardır ve bu etki günümüzde kullanılan lokal anesteziklerin etkisinden farklıdır. Bu etkinin sebep olduğu sersemlik hali geçici bir deliliğe yol açabilir, yüksek dozda ise ölüme sebep olur. Alkolle alındığında sarhoşluk yanında zevkli ve sakinleştirici bir pinekleme meydana getirir. Kişi bu hale büyük stres ve acı safhalarından geçerek ulaşır. Yani bitkinin uyuşturucu özelliği vardır.

Bitkinin bu özellikleri taşıması yüzünden bilinmeyen, esrarlı bir güce sahip olduğu düşünülmüştür. Bitkinin köklerinin insan şeklinde olması bunu doğrulayan bir kanıt olarak algılanmıştır. Kökün bazen erkek bazen da kadın vücudu şeklinde olması sempatik büyüde kullanılmasına neden olmuştur. Bitkinin sarımsı renkli meyvelerin yenmesiyle hem erkek hem de kadının cinsel güce ve verimliliğe sahip olduğuna inanılmıştır.

Çoğu kültürlerde meyvenin yenmesi hamile kalmanın bir garantisi olarak görülmüştür. Kökler ise, bilhassa doğurganlığı simgeleyen bir tılsım olarak vücut üzerinde taşınmıştır. Belki de bu yüzden, aşk, güzellik ve şehvet tanrıçası Afrodit’e “Mandragonitis” lakabı verilmiştir. İyonyalılar bitkiyi “Mandıragor” adıyla bilirdi. Odysseus destanında Circe’nin argonotlara adamotu ile büyü yaptığından bahsedilir.

Adamotundan İncil’de de bahsedilir. Genesis’te “Reuben hasat zamanında gitti ve tarlada adamotunu buldu. Rachel onu kullandı. Hamile kaldı ve bir oğlan doğurdu” diye yazar. (Not: 1963’te bir grup Hintli bilim adamı Bombay’da Adamotundan hazırlanan bir ekstreyle kısır kadınların erkek çocuk doğurduğunu iddia ettiler). İsrail’de buğday hasadı zamanı olgunlaşan sarımsı erik benzeri meyveler son derece tatlıdır.

Belli miktar yendiğinde baş dönmesi yapar, fazlası delirmeye kadar götürebilir. Döllenmeyi kolaylaştırdığı düşünüldüğünden aşk iksirlerinde uzun süre kullanılmıştır. İsrail’de olgun adamotu meyvelerinden hazırlanan bir içki yeni evli çiftlere pazarlanmaktadır. Yahudiler adamotu kökünü kötü ruhlara karşı tılsım olarak kullanırlardı. Adamotu bugün dahi Doğu Akdeniz ve Orta Doğu ülkelerinde aşk tılsımı ve uğur olarak taşınır.

Adamotunun tek özelliği aşk ve doğurganlık sembolü veya tılsımı olması değildir. Rivayete göre Hazreti Süleyman adamotu kökünün bir parçasını mühür yüzüğünde taşırdı ve bunun kendisine ruhlar üzerinde hâkimiyet gücü verdiğine inanırdı. Hipokrat bitkinin ağrı, kuruntu ve buhranı tedavi edici bir narkotik olduğunu teslim etmekle birlikte, zehirlerle ilgili bilinmeyen şeytani güce sahip sihirli bir bitki olduğunu da belirtmeden geçmemişti.

http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/07/mandr-602x862.jpgAnibal, Kartaca’nın hükümranlığına karşı çıkan Afrika ordusunu yenmekte adamotunu kullanmıştı. Savaşta geri çekilir gibi yapmış, terk ettiği karargâhında adamotu kökünde bekletilmiş küp küp şarap bırakmıştı. Düşmanları zaferlerini kutlamak için şarabı içip miskinleşince gelip hepsini ele geçirmişti.

Sezar ve Büyük İskender’in de seferlerinde adamotu’nu benzer şekilde kullandıkları söylenir. Sezar adamotunu Sicilyalı korsanlara karşı, Büyük İskender ise doğu seferi esnasında kullanmıştı. Romalı askerler, mahkumlarına işkence edip çarmıha germeden önce, “Ölüm Şarabı” ya da “Morion” denen bir içki içiriyorlardı. Bu içki adamotundan yapılıyordu. Şarabı içen ölüme benzer bir uyku haline giriyor, nefesi kesilip, nabzı duruyordu.

Bu gerçekleşince, adam çarmıhtan indirilip, gömülmek üzere ailesine teslim ediliyordu. Ancak bazen, mahkûm gömülmeden önce diriliyordu. Bu yüzden, bir dönemde, askerlere, vücutları teslim etmeden önce delik deşik etme emri verildi. Hazreti İsa çarmıhtayken dudaklarını ıslatmakta kullanılan sünger de büyük ihtimalle adamotu ve mirra (mürrüsafi) ekstresi taşıyordu.

Zira “Uyutan Sünger” (Spongia Somnifera) daha sonraları 15. yüzyıl İtalya’sında cerrahi operasyonlarda kullanılmıştı. Ünlü Anadolu Hekimi Dioscorides, adamotu kök kabuğundan hazırlanan şarabın anestezik olarak, ameliyat olacak ve dağlanacak hastalara verildiğini 1. yüzyılda bildirmişti.

Pliny’nin zamanında adamotu tıpta anestezik olarak çok kullanılırdı. Aşk tılsımı olarak da etkisi güçlüydü. Bitkinin her kısmı yararlıydı. Yapraklarından hazırlanan çay yaralara ve iltihaplara karşı kullanılırdı. Bazan fitil olarak verilirdi. Kök kabuğu idrarla karıştırıldıktan sonra kusturucu, müshil ve ağrı kesici olarak verilirdi.

İbni Sina (980-1037) Kanun adlı eserinde adamotu tohumundan hazırlanan lapanın eklem ağrılarını giderdiğinden ve tohum dekoksiyonunun ise rahim hastalıklarını iyileştirdiğinden bahseder. 10. yüzyılda yaşamış Davut el-Antaki de Tezkere-i Davut adlı kitabında adamotunun suyu ile gargara yapılırsa diş ağrısını, başa lapası konulursa baş ağrısını geçirdiğini yazar ve ağrı ve uykusuzluğa karşı kullanıldığından söz eder.

Ortaçağda adamotu kökü dekoksiyonu ameliyatlarda kullanılan tek aneztezikti. 14. yüzyılda biraz gözden düştü ve yerine adamotu (Mandragora), baldıran (Conium maculatum), afyon (Opium), yabani marul (Lactuca) ve yer sarmaşığı (Glechoma hederacea) tentürü ile ıslatılan sünger, “Soporific Sponge” adıyla kullanılmaya başlandı. İhtiyaç halinde, ıslatılan sünger hastanın burnundan akıtılıyordu. Uykuya dalan hastanın kendine gelmesi için soğan sirkesi koklatılıyordu.

Adamotu afrodizyak ve anestezik etkilerinden ötürü tarih boyunca önemini hiç yitirmemiş olmakla birlikte, Orta Çağlarda esrarlı ve gizli inançların sembolü haline geldi. Aşırı miktarda alınan kök bir insanı öldürebilir veya halusinojenik hezeyanlar içinde delirtebilirdi. Bu yüzden, bir zamanlar iyilik timsali dini bir obje olan adamotu, zamanla kötülük timsali şeytani bir sembol haline geldi. “Aşk Elması” denen “Hayat Verici” meyvalara “Şeytan Elması” adı verildi. Bitkinin kökünü sökmek isteyenlerin büyük tehlike altında oldukları söylentisi yayıldı ve kökün topraktan çıkarılması için özel yöntemler geliştirildi.

http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/07/sknymanb.jpgKökü çıkarmak için en iyi zaman dolunay gecesiydi. Bitkiye rüzgâr yönünden yaklaşmak gerekirdi zira bitki zehirli gazlar çıkarırdı. Bitki kendisini topraktan söken her canlıyı öldürme gücüne sahipti. Pliny’ye göre, kök sökücü elindeki kılıcın ucunu bitkinin üstünde tutarak etrafında üç kez döner, bitkinin etrafındaki toprağı itina ile temizler, yüzünü batıya çevirerek kökü topraktan çıkarırdı. 1. yüzyılda yaşamış J.Flavius’a göre ise, açığa çıkan köke uzun bir ip bağlar ve ipin ucunu halka yapıp bir hafta aç bırakılmış siyah bir köpeğin boynuna geçirdikten sonra, köpeğe bir et parçasını koklatıp uzağa fırlatırdı.

Eti kapmak için fırlayan köpek kökün topraktan sökülmesini sağlardı. Rivayete göre o an bitki kulakları sağır eden acı bir çığlık atar ve köpek kıvranıp, inleyerek ölürdü. Kök sökücünün bitkinin acı çığlığından etkilenmemesi için kulaklarını mumla sıkıca kapaması önerilirdi. Kökün yaralarından parlak kırmızı kan akardı. Kökü insan sökse çıldırabilir ya da acı içinde ölebilirdi. Bitkinin ruhunu şeytandan alan canlı bir vücut taşıdığına inanılırdı.

Topraktan sökülen kök hemen bir akarsuda yıkanıp şeytandan arındırılırdı. Bu rivayetler, yurdumuzun Ege ve Akdeniz bölgelerinde hala söylenmektedir. Kökleri topraktan çıkaranın sağır olduğu ve cin çarpması ile öldüğü inancı Anadolu’da yaygın olduğundan, bu iş için hala köpek kullanılır. Bu esnada, bitkinin çığlığı sağırlık yapmasın diye davul ve teneke çalınır. Prof. Turhan Baytop’a göre, bunlar kökçülerin başkaları kök sökmesin diye yaydığı rivayetlerden ibarettir.

Bir inanca göre, adamotu darağacının altında yetişirdi. Bunun sebebi, masumken asılan kişilerin toprağa düşen gözyaşlarından üremesiydi. Bir başka izaha göre, adamotu asılan adamların toprağa düşen idrarından veya menisinden meydana gelirdi. Bazısına göre, darağacının altında adamotu yetişmesi için asılan kişinin bir hırsız veya bakir ya da bakire olması gerekirdi. İzlanda’da adamotu’na “Hırsızkökü” (Thjofarot) adı verilir.

Zira asılan hırsızın ağzından çıkıp toprağa düşen köpüklerden türediğine inanılır. Bu yüzden. adamotu’nun bir adı da “Little Gallows Man” (Küçük Darağacı Adamı)’dır. Adamotu ile ölüm arasındaki ilişki öylesine güçlü kurulmuştu ki bu esrarlı bitkinin intihar eden kişilerin öldüğü yerde yetiştiğine de inanılmaya başlandı.

Toplanması böylesine tehlike arz eden bitkiye olan talep onun afrodizyak özelliklere sahip olmasında ve tılsım olarak kullanılmasında yatıyordu. İnanışa göre, kutsal günlerde, bazı ilahilerin eşliğinde topraktan söküldüğünde sahibine şans getirirdi. İnsanı görünmez yapar, zengin hazinelere ulaştırırdı. Sahibini ciddi yaralanmalardan ve sakatlıklardan korurdu.

http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/07/0e60148c5666b6e7710e1fb39f813b88.jpgBir kişiden hastalığı alıp başka bir kişiye geçirebilirdi. Hava durumunu değiştirir, hayvanların yaralarını iyileştirir, arzulanan kişiyi getirebilir – Özetle sahibi ne dilerse yapabilirdi. Daha önemlisi gelecekten haber vermesiydi. O günkü inanışa göre, gelecekle ilgili sorulan sorulara cevap verir, günün sırlarını ortaya dökerdi. İtalya’da boynuna kadar toprağa gömülen adamotu kökünün sorulan tüm sorulara cevap verdiği iddia edilmişti.

Bir dönem, adamotuna tapınılmaya başlandı ve adamotu büyücülerin ayrılmaz parçası haline geldi. Orta Çağ Almanya’sından adamotunu kutsal sayan bir kült ülke çapında yayılma gösterdi. Adamotu kökünün fiyatı hızla yükseldi. Artan talep yüzünden bazı ağaç oymacıları ve şarlatanlar adamotu benzeri bitkilerin köküne yetişkin erkek veya kadın şekli veriyor ve bunu “Alraun” (Adamotu) diye satıyorlardı. Alraun, İngilizce, “Allrun” dan türetilmişti ve öldürdüğü adamın kafatasından kanını içen ve cesediyle büyü yapan, hırpani kılıklı büyücüleri simgeliyordu.

Bu heykelciklerin şeytani güçlere sahip olduğuna ve bu gücün sahibi tarafından iyi veya kötü amaçlarla kullanıldığına inanılırdı. Alraun’ların değerleri ağırlıklarınca altınla ölçülürdü. Büyük kıymetinden ötürü saklanması için usuller geliştirildi. Beyaz bir kumaşla veya pelerinle sarılmalı ve pelerinin uçları altın bir iple tutturulmalıydı. Ya da saf ipek içinde saklanmalıydı. Heykelcik özel bir kutuda saklanırdı. Her cuma günü kutusundan çıkarılarak yıkanmalıydı. Yıkama suyu hamile kadınların doğum sancılarına birebirdi.

Doğal olarak, kilise ve yerel idareler bu heykelciklerin varlığından haberdardı ve bir süre sonra heykelcikler sahiplerine ölüm getirmeye başladı. Zira, sahipleri büyücülükle suçlanıp idam edilmeye başlandı. 1630’da Hamburg’da üç kadın adamotu heykelciğine sahip olduklarından idam edildiler.

İdamların sayısı arttıkça sahipleri heykelcikleri elden çıkarmaya başladı. Ama anlatıldığına göre, bu figürden kurtulmak imkânsızdı. Evden atılan heykelcik bir süre sonra evde tekrar beliriyordu. Yakmakla veya nehre atmakla kurtulmak mümkün değildi. Zira kısa bir süre sonra, hiçbir şey olmamış gibi kutularında beliriyorlardı. Şeytani güçleri insanın başa çıkamayacağı kadar büyüktü.

Bu yüzden, bu figüre sahip “büyücülerin” asılmaları, yakılmaları ve linçler uzunca bir süre devam etti. Fransa’da Orleans yakınlarında bir kadın evinde dişi maymun benzeri bir adamotu figürü “iblis” bulunduğu için darağacını boyladı. Jean d’Arc dahi göğsünde bir parça adamotu kökü taşımakla itham edildi. Bunu ve hakkında yapılan pek çok suçlamayı reddetmesine rağmen, bedeni ve kötü ruhu (!) işkence ve ateşten kurtulamadı. Orta çağlarda kötü ruhları kovma yolu buydu.

http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/07/man-aut-drv.jpgAdamotu kökü anestezik, afrodizyak, katartik, kolagog, emetik, hipnotik, midriatik, narkotik, nevrin, zehir, purgatif, refrijeran, sedatif ve stimülan olarak bilinir. Taze kökler bir zamanlar kronik ağrılar, konvulsiyonlar, romatizma ağrıları ve skrofulöz tümörlerde kullanılırdı. Dövülmüş yaprakları ile kaynamış köklerinden tümör tedavisinde yararlanılırdı. Sütle kaynatılan kökler yavaş iyileşen yaralara bastırılırdı. Brendi’de bekletilen kökler kronik romatizma tedavisinde kullanılır. Adamotundan ayrıca, astım, kolik, öksürük, saman nezlesi, hepatit, şizofren ve skleroz’da istifade edilir.

Baytop’a göre kökler ağrı kesici, uyutucu, yatıştırıcı, cinsel kudreti arttırıcı etkilere sahiptir. %1’lik infüzyonu günde 1-2 bardak, tozu bir defada 0.20 g hap haline getirilerek günde üç defa alınır. Yerli isimleri: Abdüsselamotu, adamotu, ademotu, at elması (Silifke), hacılarotu, insanotu, kankurutan, toskafa kavunu (Silifke), yerelması (Side)’dır. İstanbul semt pazarlarında, bazen adamotu yerine, dövülmüş avratotu (Tamus communis) veya Eşekhıyarı (Ecballium elaterium) kökleri satılır. İlki taşıdığı iğne biçiminde kristaller; diğeri ise alkaloit taşımamasıyla ayırt edilir.

Adamotu üzerinde yapılan kimyasal araştırmalar sonucunda atropin, apoatropin, hiyosiyamin, skopolamin, belladonin, kuskohidrin, mandragorin, norhiyosiyamin ve skopin gibi alkaloitler taşıdığı anlaşılmıştır. Köklerde %0.3 – %0.4 oranında bulunan alkaloitlerin birbirlerine olan oranı şöyledir; Hiyosiyamin : skopolamin : atropin (36 : 5 : 2). Türkiye’de yapılan bir çalışmada köklerde %0.3-0.4 toplam alkaloit içinde atropin (%0.3) ve skopolamin (%0.03) bulunmuştur. Aynı çalışmada yapraklarda %0.2, tohumlarda ise %0.1 alkaloit varlığı belirlenmiş, atropin oranı yaprakta %0.2 tohumda %0.1 bulunurken; skopolamin oranı yaprakta %0.04, tohumda ise eser miktarda bulunmuştur.

Adamotu tohumlarında bulunan sabit yağın terkibinde oleik ve linoleik asit, skopolin, skopoletin, 3-alfa-tigloiloksitropan, 3,6-tigloiloksitropan, krizatropik asit ve tropasik asit bulunur. Kuru tohumlar %22.6 sabit yağ ve %22.1 protein taşır. Olgun meyvalardan ekstraksiyonla elde edilen uçucu yağın terkibinde başlıca etilbutirat (%22), hekzanol (%14), butil asetat (%9) ve hekzil asetat (%7) bulunmuştur. Grubumuz tarafından yapılan bir çalışmada, taze meyvalardan distilasyonla elde edilen uçucu yağın terkibinde başlıca şu yağ asidi esterlerine rastlanmıştır: etil dekanoat (%14), etil dodekanoat (%13), desil asetat (%11).

Bitki zehirlidir. Atropin hem santral hem de periferik etkili antikolinerjiktir. Vücutta sekresyonları (gastrik, intestinal, nazal, tükürük, ter, gözyaşı) ve mide-barsak motilitesini azaltır. Safra kesesi, mesane ve rahimde gevşeme görülür. Kalp atışını hızlandırır. Gözbebeğini genişletir, intraoküler basıncı arttırır fotofobi’ye yol açar.

Levo-hiyosiyamin ve levo-skopolamin benzer etkilere sahiptir, ancak skopolamin daha güçlü bir hipnotiktir, genellikle kalp atışını yavaşlatır. Hiyosiyamin yüksek dozda serebral korteksi uyarırken, skopolamin küçük dozda motor depresan etki, yüksek dozda ise derin uyku meydana getirir. Geleneksel Çin tıbbında skopolamin taşıyan bitkiler asırlardır anestezik olarak kullanılmaktadırlar.

Adamotundan yapılan iki ilaç Martindale-Extra Pharmacopoeia’ de kayıtlıdır. Bunlar: Mandrorhinon ve Rheumadoron’dur. Mandrorhinon, adamotu kökü yanında Radix Scopoliae, efedrin HCl, nikotinamit, kalsiyum laktat, kalsiyum hidrojen fosfat, potasyum iyodür ve propifenazon taşıyan kompoze bir ilaç olup üst solunum yolları enfeksiyonlarında kullanılır.

Rheumadoron ise homeopatik damla ve merhem halinde bulunur. Merhemi romatizma ve adale ağrıları için kullanılır. Terkibinde adamotu kökünden başka Aconitum napellus yumrusu, Arnica montana , Betula alba yaprağı ve biberiye (Rosmarinus officinalis) yağı bulunur. Son drog damla formunda bulunmaz.

Tıp ve insanlık tarihinde yerini almış bu önemli bitki Ege ve Akdeniz bölgesinin kayalık kesimlerinde, tarla kenarlarında ve boş arazilerde yetişmekte, yılın ilk aylarında çiçek açıp meyveye dönmektedir. Yapılacak yeni araştırmalarla bu bitkinin uhrevi olmasa da dünyevi pek çok yeni özelliklerinin ortaya çıkarılabileceği inancındayım.

Kaynak: Hüsnü Can Başer – der.ki

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...