nevermore Oluşturma zamanı: Haziran 15, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 15, 2011 Gerek Mısır gerekse Dogon tradisyonları Sirius sistemindeki büyük mavi-beyaz yıldızın enerjilerinin baskın olarak dişil olduğunda ısrar ederler. Mısırlılar bu yıldızı İsis'le ilintilendirmişlerdir ve bunun gerekçesiz olduğu da söylenemez. Dijitaria ya da Sirius B ise, saklı tabiatı nedeniyle bazen İsis'in kız kardeşi olarak, yani Neftis şeklinde ele alınır; ancak daha önce de anlatılan nedenlede,Osiris'in "küresi" olarak tanımlanması çok daha yaygındır. Sirius C ya da Dogonların "Dişi-Süpürgedarısına gelince, 1929 yılından beri astronomtarca görünmemiş olup gerçekten gizli olduğu söylenebilir. Bu üçüncü yıldızın dişil tabiatı, Mısır panteonundaki başlıca tanrıçalardan birine ait olduğunu akla getirir ve akla ilk gelenler Neftis, Hathor ya da Sekhmet'tir. Hathor'un kadınların koruyucusu olduğunu hatırlamalıyız. En yakın arkadaşına gelince, tabi bu şekilde betimlenebilirse, cevval, kuvvetli ve atak Sekhmet'tir, aslan başlıdır ve aynı zaman da Şu'nun ikiz kız kardeşi Tefnut ya da Ptolemeler döneminde tapınımı artan müzik, dans ve neşe tanrıçası zarif Bast'la bir olduğu da söylenir. Peki, Gizli Olan Neftis' in' aynı zamanda Uyku Tanrıçasını simgelemesine ne demeli? Bazen İsis'in arkadaşı ya da karanlık tarafı olarak görülür; ancak her iki ilaheyle de yıllarca çalıştıktan sonra ikisinin çok farklı arşetipler olduğu konusunda ikna oldum. Çift kutuplu, bağlamda İsis dışa dönüktür; pek çok kadının anlayabileceği sevinç ve üzüntüleriyle, sevgi dolu bir annedir. Neftis ise esas olarak içe dönüktür; şuur dışının derin sularım idare eder, Ay'ın karanlık yüzüdür. Ne İsis, ne de Neftis'in Ay'la bir ilgileri olmadığını düşünüyorum, en azından böyle doğrudan bir bağlantı yoktur; mantık Neftis'in çok uygun bir biçimde Sirius C'yi simgeleyebileceğini söylemektedir. İncelemeye değer olan Neftis arşetipiyle ilgili çok daha ilginç gerçekler vardır. Söz gelimi, aslında bir su tanrıçasıdır; .. Neptün'ün dişi1 cephesidir ve bu şekilde duyguları yönetir ve insanin haletleriyle yakından ilgilidir. Geleneksel unsur sınıflamalarına göre, Homo sapiens bir tür olarak, su unsuru tarafından yönetilir. Peygamber Ezekiel, vizyonunda bir aslan, bir kartal, bir öküz ve bir insan görmüştü; bu varlıklar sırasıyla ateş, hava, toprak ve suya karşılık geliyorlardı; Horus'un dört oğlundan biri de insan başlıydı, Sümer sanatında aslan, kartal ve öküz vardır; öküzün sırtına bir tavus kuşu çıkmıştır. Tavus kuşu, geleneksel olarak, insanı da temsil eden gurur sembolüdür. Neftis isminin türevIerinin bôbreklerle ilgili hastalıklarda karşımıza çıkması da raslantı değildir. Nefrit buna örnek verilebilir. Dadım böbrek sistemine "su işleri" derdi ve tıbbi astroloji çalışmalarım sırasında, bir doğum haritasında Neptün'ün konumunun, böbreklerin iyi çalışıp çalışmaması üzerinde etkileri olduğunu gördüm. Derin şuurdışını ilgilendiren heyecansal bazı sorunlar da boşaltım-böbrek sistemi vasıtasıyla bedeni etkilemişe benziyorlar. Bu da, Neftis arşetipiyle uygun titreşen bazılarımızın, neden kökleri derinde yer alan travmalara özel bir ilgi göstermeleri ve bunları mümkün olan her zaman dışarı atmaları gerektiğini kısmen . ortaya koyuyor. Çiğ/kırağı ve çisilti tanrıçası olan Tefnut'un da su ile ilgili olduğu elbette söylenebilir. Ancak bu da, sonraki arşetiplerin, aynı tezahür etmiş, ilke lerin daha önceki versiyonları üzerine yerleştirildiği önermesini desteklemektedir. Neftis arşetipinin temsil ettiği, insan psikolojik yapısının başka bir cephesi de Gölge' dir. Buna, saklı olan, gizlenmiş olan da diyebiliriz. Her ne kadar spiritüel güneşin parlak ışınları, Gölge'nin panzehiri olarak.düşünülse de, güneşin olmadığı yerde gölge de olmayacaktır. Çünki binaların, insanların, ağaçların, dağların, kısacası yeryüzüne mahsus her şeyin gölgeler meydana getirdiğini, en parlak ve güneşli günlerde müşahade ederiz. Bu hem Işık hem de Gölgenin, madde dediğimiz, atomik/moleküler yapıyla ilgili senaryoların, ya da yeryüzü tecrübelerinin esaslı bir parçası olduklarına işaret eder. İlk öğretmenim şöyle derdi: Gayet yüksek bir yerlere çıkacak olursanız, sadece güzel bahçeleri nehirler ve ağaçlar görmekle yetinemezsiniz; çünki görüşünüze takılacak çok daha az hoşlukta cepheler de mevcuttur; bunlardan kaçınamazsınız. Kent üzerinde bir jet uçağıyla gezinti, harika güzellikte belediye parklarını elbe'tte içerir; ancak bacalar, sanayi artıkları, gecekondu mahalleleri ve panoramanın çok daha az sağlıklı bölgeleri de a1tınızda uzanan kabartılara mecburen dahil olacaktır. İsis arşetipi, başlangıçta zannedileceğinden kat be kat teferruatlıdır. Bir bakıma yumuşak, sevecen İsis, arşetip bir ana olarak düşünülebilir ancak Bakire Meryem' den farklı olarak aynı zamanda eşsiz bir tanrıçadır; kurnaz oyunlarla Ra' dan isminin sırrını (kişisel soniği) alışını hatırlayın. Üçlü Tanrıça bağlarını Sothis, Satis ve Anukis- İsis'in üç Siriusyen cephesidir. Neticede bunların bize Sirius hakkında verdiği ipuçları olduğunu söyleyebilir miyiz? İsis.Osiris ve Neftis, üç Siriusyen yıldızın güneş deva'larını temsil eden arşetiplerdi. Sirius B'nin çöküşü üzerine (Osiris'in daha yüksek ya da çok daha muteber bir frekansa yükselişi olarak ifadesini bulur) İsis,'gücünü oğulları olan Horus'un suretinde göstermeye başlar. Bir çoklarımızın inandığı gibi güneş sistemimizin Sirius'tan tohum aldığı fikri; Sirius sisteminin de çok daha merkezi bir başka galaksideki bir yıldızdan tohum aldığı şeklinde bir öncüle imkan tanımaktadır. Yoksa asli yıldız Ra mıydı? İsis, sonik bilgisini "oradan" mı getirmişti ve Ra gözleri de, Ra' dan Osiris' e ve sonra da HOIUS' a olmak üzere nesilden nesile aktarılmakta mıydı? Ölüller Kitabı ve Piramit Metinleri sık sık Ra, Osiris ve Horus'u bir ve aynı birim olarak ya da bir diğerinin reenkarnasyonları olarak ele almaktadırlar. Belki de sadece Sirius'tan gelmiş, ya da bizim yıldızımızın ve uydularının tekamül ve gelişimin-' deki yeri konusunda bilgi sahibi aydınlanmış bir grup varlığı kastediyorlardı: Tanrısal ikizlere gelince, bunlar Heru-netç-hra-tef-f ve Heru-khent-an-maati'ydiler; ya da (diğerlerinin anlattığı üzere)'ilahı İkiz Tanrılarda vücut bulan ilahı Ruh, Ra'nın Ruhu ve Osiris' in Ruh' u idi; ya da diğerlerinin anlattığına göre, o, Şu' da vücut bulan ve Tefnut'ta vücut bulan ruhlardı; bunlar da Tattu' da vücut bulan çift ilahı Ruh demekte... Bu bağlamda, Dijitaria ya da Sirius B'nin enerjileri Horus' a geçmiş gözüyle bakılabilirdi. Ancak İsis kozmik dramasının son kısmının bugün de sahnelenmekte olduğunu kabul eğiliminde olduğumuza göre, oyuncular hala Kaos diktatörlüğüne karşı Doğruluk tacını hakim kılmak için çarpışa dursunlar, Horus çağı daha başlamadı! İlginç biçimde Set (Kaos) ile Horus (Düzen) arasındaki müsabakanın hakemi Tot (Zaman) 'mitos ve efsanenin gizlediği sırlar açıldıkça, Siriusyen kehanet de yeni ve çok daha anlaşılır bir anlam kazanmaya başlıyor. Ancak İsis-Osiris-Neftis'in Sirius yıldızlarıyla ilintileri dirilmesinin alternatifleri de yok değil; Sekhmet/Hathor / Ra bunlardan birini oluşturuyor, Sekhmet Sirius A'ya karşılık geliyor; Ra, Sirius B; Hathor ise Mısır Kadınının geleneksel koruyucusudur ve Dişi-Süpürge dansı'na (Sirius C) karşılık geliyor. Efsanenin değinmediği bir şey, yaşlı tanrının, kız kardeşinin mani olduğu bir düşman saldırısı sonrasında yüksek bir plana (farklı ve daha süptil bir dalga boyu mu?) çekildiğidir, Bugün kabul edilen bilimsel düşünüşe göre, san bir yıldızın bir beyaz cüceye dönüşümü sırasında, Sirius B'nin yaşadığı da budur, bakın şunlar oluyor: 1) Esas safha; yani bizim güneşimizin bulunduğu aşama, 2) Bir "Kırmızı Dev" e dönüşme, açılma, 3) Ufuksal bir dal oluşturacak şekilde büzülme, 4) Kırmızı bir süper deve dönüşme, yayılma ve bu genişlemiş kabuğun gezegensel bir nebulaya dönüşmesi, 5) Bir beyaz cüce olmak üzere büzülme. 4. aşama, yörüngeyi çevreleyen dev bir yılanı; Ra'yı rahatsız eden ve nihayet kız kardeşi Bastya da Sekhmet tarafından bertaraf edilen Abeb'i hatırlatmıyor mu? Birbaşka opsiyon ise Ra'yı Amon, "saklı olan" şeklinde takdim eder; bu denklemede Ra Sirius B'yi, çocukları Şu ve Tefnut ise sırasıyla Sirius A ve Sirius C'yi temsil ederler. Gerçekten de Amon, Amen ya da Amun ismi, Dogonların kullandığı 'Amma"ya. çok yakındır. Dogonların Amma'nın oğlu olan Nommo'nun (eğitmen), tıpkı İsis'in oğlu Horus gibi, dünyanın gelecekteki kurtuluşuyla alakalı olduğuna inanılır. Esrar derinleşiyor mu, ne dersiniz? Hayır, bu fikirde değilim. Çünki sonraki Atlantis sonrası nesillerin, tıpatıp aynı olan arşetiplere farklı terminolojiler verdiklerini düşünüyorum. Eski Mısır metinlerinde Khei-Khei ya da "Çift Ateş" olarak geçen bir kavram vardır;İsis ve Neftis'le temsil edilmek üzere, sırasıyla "Katılaşma Ateşi" ve "Dağıtma Ateşi" olarak anılır. Dağıtma ateşinin ne kadar etkin olduğunu bizzat teyit edebilirim çünki şiddet uygulamaya niyetli bir kalabalığı dağıtmamı sağladı. Sonuçta, eski Mısır'ın verdiği bu ders; her ne kadar, geride kalan hayatların enerjilerinin dağılıp (Neftis), yeniden doğuş sürecinde katılaştığı (İsis) Altdünya ya da Seşet boyunca bir yolculuk olarak düşünülse dahi, içinde sakladığı apaçık çağrışımlar başlı başına okült bir esrar niteliğindedir! Eski Siriusyen geleneğin rahipleri için,ezoterik sırlarını gizlemeleri hususunda "akıllı" kelimesi dahi az kalıyor; bu metinler o şekilde tanzim edilmişler ki, bazı bilgiler, ancak hazır olanlar tarafından okunduğunda, çok daha yüksek frekanslardan değerlendirilip anlaşılabiliyorlar. Birçok kişinin korku ya da arzu tabiatı vasıtasıyla harekete geçtiğini biliyorlardı; aydınlanmamış olanlar bu ifadeleri hep bu bağlamda yorumluyorlardı; bu hep bu şekilde gelişe geIdi. İsis ve Neftis esrarları için de ya hayat sonrası yahut ölüm akla geldi; ya da çok daha dünyevi arzu tabiatı yönünde yorumlar yapıldı. Böylece beşeri psikolojik şartlarla ilgili bilgiler bir yana atılmamış oldu; bedenin sunabileceklerinin, dünya kazanımlarının ve mezarın ötesinde neler olduğu korkusunun ötesine bakmasını bilen gerçek inisiyeler, sadece onlar, asıl bilgiye ulaşabileceklerdi. ' Neftis Gölgesi ya da dağıtma fenomeni; alt benlik ya da kaotik benlikle karıştırılmamalıdır, onu Set temsil eder. "İçimizdeki Set"le meşguliyet başlı başına bir konudur ve ilerki bir bölümde tartışılacaktır. Abis' e ya da ölüler diyarı bölgelerine gelince, her çeşit metafizik çalışma tarzı için bu esastır çünki evren sadece tatlılık ve ışıktan ibaret değildir ve er ya da geç, kendi enerjileriyle hiç de uyumlu olmayan enerjilerle karşılaşmak durumunda kalır. Bu durumda ya fikir alışverişine girilir ya da adil ve merhametli bir çizgide tavır takınılır. Mısır /Siriusyen ilahlarıyla diyaloğa girmek, dolayısıyla temsil ettikleri arşetipleri (Ben'in cephelerini) tanımak, Siriusyen konsantrasyon uygulamasının esaslı bir kısmıdır. Hangi ilahın hangi cepheleriyle temas edileceği, inisiye adayının şahsiyetine hakim arşetiple doğal olarak yakından ilgilidir. Her iki Cinsten daha ziyade anaç varlıklar, anaç İsis enerjilerini cezbetme eğilimindedirler. Diğerleri için kraliçe tarafı, sosyal şuurluIuğu ya da majik güçleri öne çıkar. Aynı 'şey Neftis ile ilgili olarak da geçerlidir, ancak "Saklı olan" cephesine, ifşa eden kimliğine hitaben yönelecek olanlar, istedikleri bilginin kavrayabileceklerinden fazla olmamasına dikkat etmelidirler; Siriusyen konsantrasyon uygulaması sigortalarınızı kolayca attırabilecek bir çalışmadır! İfşa edene yönelik çalışmaları sonucu ektiklerini biçen tanıdığım kişilerle ilgili saçlarınızı diken diken edecek bazı hikayeler anlatabilirim. Sol beyinleri şoku rasyonalize edecek şekilde programlanmamıştı. Ya da Gurdjieffin ifadesiyle "tamponları, etkiyi karşılamak için yeterince yağlanmamıştı!" . Bu bölümde sadece İsis ve Neftis ile ilgilendim; Osiris, Horus ve Set' ten daha sonra söz edeceğim. Sorulması gereken bir soru kaldı: üçüncü ya da Neftis yıldız, Sirius C ya da Dişi-Süpürgedarısı etrafında yörüngede olduğu söylenen gezegenle ilgili neler söyleyebiliriz? İlk akla gelen Anubis oluyor. Anubis, Neftis'in Osiris'ten olan oğlu ve bu bağlamda mantıklı düşüyor. Ben bu gezegende oturan varlıkların köpek bedeni kullandıkları fikrinde değilim; bu varIıkların hominid olduklarını düşünme eğilimindeyim (bu uygarlık artık var olmayabilir, elbette); ayrıca çok da güzel olmalılar. Çünki gezegene "kadınlar gezegeni". denilmiş; görünüşle İlgili kabasabalıklar da türümüzün erkek üyelerine mahsus olduğuna göre! Bir de Osiris güneşi olan Sirius B'nin, bir zamanlar aslan bedeni kullanan varlıkların yaşadığı bir gezegeni olduğunu düşünüyorum. Osiris'in hayvanı hep aslan olmuştur. Hermes Trimegietus'lesı Osiris'i betimleyen bir alıntı yapacak olursak: Ona (Horus'a, oğluna) Görünmez' den çıkıp geldi; onun vasıtasıyla vazife yaptı ve onu (Set' e karşı) mücadele için eğitti. Sonra ona şu imtihan sualini yöneltti:" Sence en güzel amel nedir?" Cevap şu şekildeydi:"Babam ve anam dara düştüğünde, onlara yardım etmektir. "Sonra bir soru daha sordu:" Savaşa gidenler için en faydalı hayvan sence hangisidirl" Horus, "At" cevabını verince de pek şaşırdı; "Aslan" değil de 1/ At" demesi, onu hayli hayrete düşünmüştü. ' Horus' un şu şekilde cevabını tamamladığı nakledilir: 1/ Aslan" yardım istemek için fevkalade önemlidir, fakat At" kaçan düşmanı dağıtır ve onu toz duman eder, tüketir. Ölüler Kitabı ve diğer kadim metinlerde, attan pek bahsedilmemekle birlikte, ezoterik kaynaklar atı, Horus'un kutsal hayvanı şeklinde tanıma eğilimindedirler. ileride Keltler tarafından da yüceltilecek beyaz at, özellikle önemlidir. Ölüler Kitabı'nda Osiris'le bağlantılı olmak üzere, "Aslan-tarın"ya birçok gönderme vardır; doğrusu, hepsini sayamayacağımız denli çoktular. Ben özellikle xxvIII. Bölümdeki kıtayı sevdim; kalbin korunumuyla ilgili olup, ağağıda Resim 9.1 de yer alan süslemeyle birlikte verilmiştir. Kükre, ey sen, Aslan-tanrı! Ben ki Çalı Çiçeğiyim (Unb). Tanrısal kalıplardan nefret ederim. İzin verme, kalbimi (hati) benden çıkarmasınlar. . . Kükre, sen ki Osiris'in sargılarını nefesinle açtın; sen ki Set' i görmüşsün.! http://www.spiritualizm.com/kitapliksirmisir11_clip_image002.gif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2011 Epagomenal Naterlerleilgili önemli gizemlerden biri de İsis'in hamile kalmasıdır; çünki bütün Osiris draması bu olayın etrafında döner. Eğer İsis'in hakikaten Osiris'ten ruhu bedenini terk edip yüksek bir plana çıktıktan sonra hamile kaldığına inanırsak, bu, tanrıçayı, mucizevi bir biçimde hamile kalan diğer annelerle aynı kategoriye koyacaktır. Bu anneler, sonra, dünyayı 'kurtaran birer çocuk doğururlar. Tahta fallus bahsinin, sonradan, bir kadının eril öğenin yardımı olmadan çocuk doğurabileceğine aklı ermeyenlerce eklendiği düşüncesindeyim,' Tot'un hekausu ve Isis'in kullandığı pratik yöntemler ise metafizik bakımdan çok daha anlamlılar. Ve burada zamanla ilgili göndermeler de olduğuna göre, tek bir olaydan ziyade bir hanedanla ilgili aktarımlar da pekala söz konusu olabilir. Aslında, Osiris-Neftis bölümünün kolaylıkla prensipler şeklinde. tercüme edilebileceğini görmüştük. Neden aynı şeyi İsis ve Osiris konusunda yapmak mümkün olmasın? Beş epagomenaI Neterin doğuş sıraları da bir muamma sergiler. Budge, Nut'un (gökyüzü) çocuklarının aynı yerde ya da aynı gün doğmadıklarını nakleder. Birinci gün Osiris'in doğumu gerçekleşir; ikinci gün Horus doğar; üçüncü gün Set'e aittir; dördüncü gün Isis'in, beşinci gün de Neftis'in doğum günleridir: Artık günlerin birinci, üçüncü ve beşinci günleri talihsiz kabul edilir. İkinci gün, ne iyi ne de kötü şeklinde tanımlanmıştır; dördüncü gün ise u gök ve yerin güzel bayramı" dır". Böylece Osiris, Set ve Neftis'in günleri ve dolayısıyla bu ilahlar da talihsiz çağrışımlar taşırlar. Horus pek tanınmaz ve bu nedenle hakkında pek fikir de yürütülmez, İsis ise herkes tarafından çok sevilir. Bu ilahların birer bireyden çok, birer çağı temsil ettikleri kozmolojik bir dramayla karşı karşıya olamaz mıyız? (Bu durumda İsis, Başak Zodyak çağına karşılık gelir.) Horus da bizim güneş sistemimiz ile Sirius Güneşi arasındaki doğrudan bağlantıyı ifade ediyor olabilir; bu durumda doğumuyla ilgili çelişkili mitoslar da aydınlığa kavuşur1ar: (a)Horus, Osiris'inkini izleyen ikinci artık günde dünyaya gelir ve (b) İsis'in "göklerden" ya da başka bir yerlerden hamile kalması sonucu doğan oğludur. Dünyamız, tohumu Osiris'ten (Sirius B) gelmek üzere İsis'in oğlu, Horus'u temsil ediyor olamaz mı? Eğer durum buysa, Set (Kaos) de Horus'un (Düzen) imtihan alanı olacaktır. İsis'in oğlu babasının tahtına yükselmeden, yani bir güneş sisteminin mesuliyetini üstlenmeden önce, bu mücadeleyi vermek zorundadır. Mitoslar, Horus'un bir dönem yaşayacağından bile kuşku duyulan hastalıklı birçocuk olduğunu yazarlar. Dünyamız/Horus benzetmesi bağlamında, belki de bir tür olarak Homo sapiens, yaşayıp yaşamayacağı hala şüpheli olan bu hastalıklı bebeği simgelemektedir. İsis;Büyük Ana ya da Kreatriks rolünü üstlenir ve kocas ı Osiris' den (çökmesi öncesinde Sirius B) tohum alır. Bunun metafizik bir anlamı olması gerekir ve doğal olarak Sirius sistemindeki bütün enkarne varlıkları, yeryüzündeki "akrabalarına" bağlar. Efsane, Horus ve Set nihayet savaşa tutuştuklarında, Horus'un Kozmik Yasayla sınırlı silahları kullanmakla yetindiğini ancak Set'in Işık Tanrısı'nı yıkmak için her çeşit hileye başvurduğunu yazar. Bu durum yeryüzundeki insanlar için de aynıdır: İnce, düşünceli ve muteber kişiler (Horus halkı) sadece meşru bir nedenle ya da evlerini, vatanlarını savunmak için savaşırlar; Set' e bağlı olanlarsa kötü amaçlarına ulaşmak için hiçbir yolu kullanmaktan çekinmezler. . Geçtiğimiz tarihlerde, Durham Üniversitesinden Profesör Richard Ellis ve meslektaşları, konumuzla ilgili olabilecek, kainatın oluşumuyla ilgili bazı bilgiler yayınladılar. Ellis, farklı kaynaklardan yayınlanan ışıkları eşzamanlı olarak ölçebilen bir fibro-optik tarayıcı geliştirmişti. Niyeti bu aygıt yardımıyla üç boyutlu bir galaksi haritası meydana getirmekti. İlk denemelerin sonucu gerçek bir şok yarattı. Daha önceki çalışmalar galaksilerin salkımlar halinde olduklarını gösteriyordu. Bu nedenle ışık dağılımının da yumuşak olması ya da kesin bir matematik modele uyması beklenmemekteydi. Yeni aygıt, bu salkımların: her biri yaklaşık 400' er milyon ışık yılı tutan düzenli aralıklar sergilediklerini ve dar bir evren konisi boyunca muntazam bir biçimde dağılmış olduklarını gösterince,araştırmacılar büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Bu sonuçlar şu anlama geliyordu: Evren pekala düzenli olarak birbirini tekrar eden galaktik hücrelerden oluşan dev bir bal peteği olabilirdi! Bugün elimizde bulunan ve kabul gören hiçbir teori, bu şekilde periyodik olarak kendini tekrarlayan bir model ön görmemektedir. Bu durum "dev bir beyin" fikrini yeniden hatırlatır; yani tüm yaşam etkinliklerinin yaradılışı raslantısal bir iş değildir; her şeyin ötesinde ve ardında gerçekten de bir "süper zihin" vardır! Bütün bu bilgiler ışığında Sirius kavramı ve galaksinin bizimle aynı bölgesinde yer alan yıldızların, yerli enerjiler ya da Özlerin yaşam siklusları ve tekamülü üzerinde net bir etkisinin olduğu fikri kolayca kabul edilebilmektedir. Şimdi baş döndürücü galaktik zirveleri bir süre için bir yana bırakıp, yeniden kendi dünyamıza dönelim. Yüzyıllar içinde İsİs' e birçok mistik tören ve gizem atfedilmiştir. Bunlardan en iyi bilinenlerinden biri, Peçeyle ilgili olandır. Peçenin ardında ne olduğu konusunda dev bir gizlilik sergilendiği için, biz de İsis gizemleri konusuna girdiğimizden. bu kıymetli sırların Sirius çağrışımları taşıyıp taşımadığına bakmak doğru olmaz mı? Neden olmasın? İlk şaşkınlığımız, aslında böyle bir Peçenin olmadığını anladığımızda ortaya çıkar; bu sadece ruh yaşlarına ya .da inisiyatik olarak bulundukları noktaya göre farklılıklar' gösteren kişiler tarafından uydurulmuş bir şeydir. Tüm diğer Mısır gizemleri için doğru olan şey, İsis'in Peçesi için de geçerlidir; Peçenin ardında yatan gerçekler pek çok farklı seviyede algılanabilir. Aslında bugün bilinenlerin de ötesinde anlamlar olması muhtemeldir. Bende çağrıştırdığı ilk şey, en son genetik araştırmaların, dişil XX kromozomunun eri! XY kromozomundan çok daha büyük sıklıkta görüldüğü gerçeğidir. XY'nin kendini ifade imkanı çok daha sınırlıdır. Bu sıklık oranlarının hangi özel dişil yeteneklere karşılık geldiğini açıklayan bilimsel bir makaleye bugüne dek rastlamış değilim. Ancak adaptasyon kabiliyeti ve dişilere has sezgi olarak bilinen özelliklerin, bu çerçevede ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Elbette yanılmam da mümkündür. Ezoterik olarak bu konular Kreatriks moduna, yani İsis' e karşılık gelir. Eğer bizim güneş sistemimizin Kreatriksi (Dişil Yaratıcı) aslında Sirius yıldızı vasfıyla İsis ise, bu durumda bizim güneşimizin de dişil ağırlık taşıması gerekecektir. Ben bundan hep kuşkulanmışımdır. Eski Mısır'da Ay' a hep eril bir kişilik atfedilir; hem Ra hem de Horus, güneşle ilgili olarak ele alınırlar. Osiris ise tıpkı Tot ya da Khonsu gibi kesinlikle Ay ile bağlantılıdır. Dünyanın' diğer birçok panteon geleneğindeki anlayışlara karşıt olarak, Mısırlılar, gezegenimizi Geb'in eril. biçimi olarak ele alırlar. Belki de onlar bizim bilmediğimiz bazı bilgilere sahiptiler mi dersiniz? Lütfen, bu konuları cinsler arasında daha yakın bağlantılar kurmak ya da cinsel ayırımcılık amacıyla ortaya attığım sanılmasın, genelde "Kadınlar Gizemleri" olarak bilinen bu konulara girmemin nedeni bu değiL. Halk törenlerinde, cinsler arasında bir eşitlik ya da anima-animus dengesi bulunduğu durumlarda, bir Siriusyen karakter gözlemek mümkündür. İsis Işınını anlamanın bir kısmı da onun ezoterik yönlerini anlamaktan geçiyor. Bu ezoterik cephe, arşetip anaç rolden bir hayli farklıdır. Aslında Siriusyen yeteneğin günümüzde sadece kadınlar tarafından taşınan çok özel bir genetik kodlamayla aktarılıyor olması bile muhtemeldir.Başka bir deyişle, Siriusyen Gen -eğer böyle bir şey varsa- anne tarafından aktarılıyor olabilir, demek istiyorum. İsis'in Peçesi konusunda çok daha açık seçik bazı yorumlar da vardır. Bu yorumlar; kaba düzlemlerden çok daha süptil ya da ince alanlara doğru devam edip gidiyorlar. Bazı gerçekler sadece İsis gizemlerine inisiye olanlara veriliyor. Romalı filozof ve hiciv yazan Apuleius'un Metamorfozlar adlı kitabında bunlara bir örnek veriliyor. Apuleius, yaklaşık olarak M.S.12S-180 yıllan arasında yaşamıştır. Kitabındaki bir hikayede, Lucius, İsis'e "anlamsız örtüsünden" kendisini kurtarması için yalvarır. (Burada, alt benlik ya da arzu karakterli bir şeyin söz konusu olması mümkün müdür?) Hikaye birçok otorite tarafından otobiyografik olarak düşünülmüştür, İsis'in Peçesi farklı kişilere farklı şeyler ifade edebilmektedir. Bu durum, en çok kişisel düzeyde karşımıza çıkar. İfadeleri sadece mistik anlamda yorumlamak yanlış olur. Ben de Atlantis ya da Mısır /Siriusyen simgelerin en derin ezoterik ya da soyut anlamlardan en pratik olanlara kadar, eksiksiz bir anlam genişliği sergilediğini çabuk anladım. Sirius'la ilgili olarak, İsis'in Peçesi çok daha kozmolojik bir anlam taşır ve dişil prensibin Kreatriks cephesiyle ilgili gibidir. Bu anlam hem Sirius sistemi hem de bizim güneş sistemimiz için geçerli olabilecektir. İsis tapınımı, Mısır'ın dünya düzenindeki önemli yerini kaybetmesinden çok sonra da devam etti. Isis in the Graeco-Roman World (Greko-Romen Dünyada İsis) adlı kitabın yazan olan Dr.R.E.Witt, 1380 no'lu Oxyrhy'nchus papirüsünden Oxyrhynchus duasını alıntılar. Bu, Isis'i şanlandıran bir çeşit Mısır şükran ilahisidir: Hristiyanlıktaki Te Deum'a benzer. İsis'in Memfis bölgesiyle olan ilgisi vurgulanır. Witt, bu duayı, 18. Hanedan firavunu Akhenaton' a (Amenofis IV) atfedilen Güneşe İlahi (Hymn to the Sun) ile karşılaştırır ve şu yorumu yapar: İsis kendini güneş diskiyle eşkoşmaz. Ancak, güneşin güzergahını bizzat tespit ettiğini ve bu yolda ona refakat ettiğini söyler. O, güneş ışınlarında mevcuttur. Aton'un, her biri kendi dilini konuşmak üzere, insanları farklı gruplara ayırması gibi, İsis de Grek ve Grek olmayan lehçeleri ayırmıştır. Aten'in ışınları, Büyük Okyanus'un ortasındadır: O parladığı zaman, gemiler akış boyunca ve akışın aksi istikametindeki seyir yollarını açık bulurlar. Böylece İsis, gemiciiiğe, nehirlere, rüzgarlara've denize hükmeder? Witt, İsİs' in güneş ve yıldızlarla ilgili bağlantıları konusunda başkaca kanıtlar da sunar. Bu kanıtlar, tanrıçaya atfedilen Ay tabiatıyla uyumlu değildir. Lucius'tan alıntılar yapar. Lucius'un, büyük ihtimalle, İsis biçiminde dişil prensibin tapınımını seçmiş kişilerin onayladığı şeyler yazmış olduğunu söyler: . Sen, insan ırkının kutsal ve ebedi kurtarıcısısın ... Yukarıdaki kuvvetlerin tapındığı ve aşağıdaki kuvvetlerin saydığı sen, yeri yörüngesine yerleştirmiş olansın; güneşin ışığının kaynağı ve Evrenin yöneticisisin. Yıldızlar sana boyun eğer; mevsimler seninle geri döner; Sen tanrıların neşesi, unsurların hanım efendiisin. Rüzgarlar senin buyruğunla eser; yağmurlar rızk taşır, tohumlar kök salar ve çiçek açan bitkilere dönüşür. Bu ifadeler, Nil Deltasının hanedanlar öncesi kabileleri arasında ortaya çıktığı kabul edilen anaç bir ilahenin soluk gölgesinden çok, bir Siriusyen tanrıçaya yakışırlar! İsis'i Ay'la ilgili olarak düşünmek, çok büyük bir okült hata olmaktadır. Gözlerimizi dikkatle açacak olursak, İsis'in dört erkek kardeşinden çok daha geniş ve kapsamlı kozmik bir bağlantıya sahip olduğunu görürüz. Eski Mısır Ve Sirius bağlantısı isimli kitaptan.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.