nevermore Oluşturma zamanı: Temmuz 4, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 4, 2011 1. TANRIYA VE MAMONA AYNI ANDA HİZMET ETME Hizmetteyseniz, aynı anda hem Tanrı’nın hizmetinde (Evrensel İlkeler) hem de para enerjisinin sembolü olan Mamon’un hizmetinde olamazsınız. Paranın rolünü ihmal edemeyiz, fakat en eksiksiz ekonomik bağımsızlığı ve paraya karşı tam bir kayıtsızlığı geliştirmeliyiz. Miras veya iş yoluyla belli bir ekonomik kolaylığa kavuşmuşsanız, o sizindir ve onun sorumluluğu size aittir. Paranızı çarçur etmemelisiniz. Asla unutmayın ki zenginlik görünmezin güçlü enerjisinin 4. Düzeyde düalite ile birlikte çıkan sembolüdür. Onun pasif yönü bütün dünyevi maddi zenginliğin kökenidir. Aktif yönü ezoterik bilgi besinidir. 9. Düzey bu enerjiyi gümüş (para) denilen metale çevirir. Onun rolü maddi dünyanın işleyişini sürdürmesine yardımcı olmaktır, ancak bu yönü ve bunun getirdiği bütün olası sınırlamalar ruhani çalışmanın dışında tutulmalıdır. Eğer bu enerjinin bir kısmı sizin emanetinize verilmişse, çünkü siz onun koruyucusu ve kullanma ustasınızdır. Eğer durum buysa, herhangi bir ekonomik sorun yaşamadan ezoterik yolda çalışma özgürlüğüne sahipsiniz demektir. Fakat nafakanız ezoterik bilgi yoluyla elde edilen bir gelire bağlıysa, artık hiçbir şekilde tarafsız veya özgür değilsiniz ve bir Hizmetkâr olarak kabul edilemezsiniz. Otantik ezoterik disiplinleri uygulayan insanların yöntemlerini incelerseniz bu kurala itaat edildiğini görürsünüz. Geçmişin rahipleri kendi nafakalarını çıkarmak için yıllarca çalışmışlardır. Bugün, ismine yakışan gerçek ezoterik örgütlenmeler bu kuralı takip etmeye çalışır ve sorumlu olan kişilere hiçbir maaş vermez. Ezoterik öğretilerden para kazanmama kuralına kesin bir şekilde riayet etmeliyiz. Çok sık olarak ezoterik öğrencilerin şu aşağıdaki yanlış muhakemeyi takip ettiklerini görüyoruz: “Ezoterik güçler sağ olsun, iyi şeyler yapmak için para kazanabiliyorum.” Oysa öteki insanlara tekamüllerinde yardım etmek için asla paraya ihtiyacınız olmaz. Maddi çalışmanın karşılığı parayla ödenebilir, fakat okült yollarla yardımda bu imkansızdır. 2. TANRININ HEDİYESİNİ SATMA Kelimenin gerçek anlamında “Tanrı’nın hediyesi” diye bir şey yoktur. Çünkü böyle bir şey Evrensel Adalet ilkesine ters düşerdi. “Hediyeler” bizim daha önceki enkarnasyonlarımız sırasında kısmen gerçekleştirilmiş olan bütünleşmenin sonucudur. Biraz arkaik bir ifade olan “Tanrı’nın hediyesi” bugün “İçsel Varlığın tanrısal niteliği” olarak çevrilebilir. Yani o şimdi tekrar kazanılmış olan eski bir mülktür. Bu hediyeyi kullanarak hiçbir ekonomik kazanç sağlamamalıyız. Tanrı’nın hediyesini satan kişi, onu bir işe çeviren kişi, eninde sonunda onu yitirecektir. Eğer aynı anda hem doktor hem de mistik bir şifacıysanız; içinizdeki doktor, bu Dünya’nın yasaları gereği çalışması karşılığında para alabilir, ancak içinizdeki şifacı hiçbir şey söylemeden ve elbette hiçbir karşılık istemeden çalışmalıdır. Eğer bir doktor değilseniz ve şifa yeteneğiniz varsa, bundan para almayınız. Bağış kabul edebilirsiniz, ama bağış isteyemez veya kimseyi buna mecbur bırakamazsınız. Bir astrologsanız, çalışmalarınız ve hesaplamalarınız için para alabilirsiniz. Fakat Doğa Arşivleri’ne ulaşabiliyorsanız, danışma işinizin bu kısmı için para alamazsınız. Özetle söylemek gerekirse, 10. Düzeye ait işler maddi dünyaya aittir ve bunlar için karşılık istenebilir. Fakat başka düzeyler aracılığıyla size verilenler parayla değiş tokuş edilemez. Genellikle uygulamada çok ince olan çizgi, bir kurallar meselesinden ziyade, bir vicdan ve sezgi meselesidir. Bu ilk iki emir belki de anlaşılması en zor emirlerdir. Çünkü dünyamızda paranın görünür ve görünmez güçleri bilhassa kuvvetlidir. Aradaki çizgiyi bir kez daha belirtmek gerekirse, örneğin bitki çalışmalarıyla elde edilen bir ilaç, hazırlanması için özel bir yetenek gerektirmediğinden, parayla satılabilir. Öte yandan, başarılı bir şekilde üretilebilmesi için belli bir yetenek gerektiren simyasal bir ilacın, hiçbir şekilde parayla verilmemesi gerekir. Unutmayın ki 4. Düzeyde refahın hem ruhani enerjileri hem de maddi enerjileri yaratılır. Bunlardan birincisi bu düzeydeki çift yasanın aktif, ikincisi de pasif yönünü oluşturur. Mesele bunların kullanımını birbirine karıştırmamaktır. Paranın işlevi ruhani alandan gelmez ve paranın gücü ruhani çalışmaya rehberlik edemez. 3. ÜLKENİN KIYAFETLERİNİ GİY İnisiye (gerçekten Bilgi’yi almış olan kişi) kendini etrafındaki dünyadan herhangi bir dışsal işaretle ayırmamalıdır. Ağzı sıkılık onun için bir kuraldır. Kurumsal dinin rahipleri, dışarıdan tanınmayı sağlayacak kostümler giyebilirler. Fakat bir usta kıyafetiyle sıradan insandan ayırt edilememelidir. Dua etmek için veya bir Mabet’te seremoni hırkasını giyebilir, neden olmasın? Fakat kalabalık içinde isimsiz olma, ilerlemenin anahtarlarından biridir. Ayırt edici bir kostüm, kişiyi Yol’un en büyük engellerinden biri olan Gurur’a doğru götürür. Ayrıca bu üçüncü emir, içinde doğduğumuz toplumun sosyal, siyasi yönlerini, ahlak ve adap kurallarını kapsar. Okült yorumuyla bu emir şu anlama gelir: içine doğduğun egregorela uyum içinde olmaya çalış, çünkü bu dünyada, kendini içinde bulduğun tekamül derecesiyle sana en uygun geleni orada bulacaksın. Ayrıca şunu da ekleyebiliriz: eğer yaratımın belli bir parçası avamdan belli bir mecburiyetten dolayı uzak tutulmuşsa, görünmez âlemlerle temas kurmak isteyen veya bunu başaran hiç kimse onu avama asla göstermemelidir. 4. BİR DİN UYGULAMASI YAPIYORSANIZ, ÜLKENİZİNKİNİ YAPIN Kendi ülkenizde doğmanız bir ‘tesadüf’ değildir. Bu yüzden elinizden geldiğince kendi ülkenizin kurallarıyla uyum içinde olmalısınız. Birçok insan doğdukları yerlerden çok uzaklardaki ülkelere ait dinlere, inanışlara ve felsefelere cezp edilir. Bunun iki ana nedeni vardır: ilki bilinmeyen uzakların sürekli olarak yarattığı gizemli çekiciliktir; ikinci ve daha ince neden, yakın veya uzak geçmişte bize ait olan şeylerin üzerimizde uyguladığı cazibedir. Geçmişten gelenlerin yalnızca yapıcı yanlarını almalı ve onları gelecekteki ilerlememiz için basamak olarak kullanmalıyız. Geçmiş sevgisi, daha az bildiğimiz için bize daha az cazip gelen geleceğin fethi önünde bir engel olmamalıdır. Derslerde geldiğimiz bu noktada, bu dördüncü emirle, Nadir inisiyasyonu sırasında insanın psişik güçlerinin tersine çevrilmesi durumunu göz ardı etmenin kurbanı olmamaya dikkat etmeliyiz. Bu inisiyasyondan önce insan nüzul eder, yani aşağı iner, bu inisiyasyondan sonra insan yükselir, yani tekamül eder. Bu inisiyasyondan önce, güneşi esas alan bir dinin olduğu ülkede doğan insan, düzeyleri aşağıya doğru indiği için ayı esas alan ülkelerin dinlerine ilgi duyar. Nadir noktasından geçtikten sonra, işler tersine döner ve doğum yeri ne olursa olsun insan önce kameri ardında şemsi olanı izleme eğiliminde olur. Unutmayın ki dünyanın çeşitli dinlerini yöneten sembolleri dikkatle gözlemleyerek seçimlerimizi doğru ve aydınlanmış bir şekilde yapabiliriz. Açık ki ezoterik yola girmiş olan bir insan herhangi bir kurumsal dini takip etmek zorunda değildir. Yine de bunu yapmak isterseniz, bir dini uygulayabilirsiniz, fakat asla o dine bağlanmayın. Bir dine tabi olmak, eninde sonunda hoşgörünüzü azaltır, bakış açınızı daraltır. Aslına bakarsanız, ezoterik yoldaki herhangi bir usta dünyada sadece iki kilisenin olduğunu bilir. Petrus’un Kilisesi ve Yuhanna’nın Kilisesi. Birincisi dünyanın bütün kurumsal dinlerini ve mezheplerini kapsar. İkincisi bütün ezoterik hareketleri kapsar ve içsel kilisedir. İçsel Kilise’ye kabul edilen bir insan, hiçbir şekilde dışsalda kalmakla ilgilenmez. Petrus kilisesinin öğretisi dogmatiktir ve onun hiçbir mezhebi insana içsel özgürlük vermez. Oysa ezoterik yolun amacı içsel özgürlüktür. Hiç kuşkusuz dinler tefekkür için mükemmel malzemeler sunan kutsal metinlere dayanırlar. Fakat söylendiği gibi “Mana canlandırır, harf öldürür” ve gördüğümüz kadarıyla kurumsal dinler kutsal metinleri harfe bağlı kalarak yorumlarlar. Çünkü artık onların elinde içsel anlamlara nüfuz etmelerine yardımcı olacak ezoterik anahtarla yoktur. Aslına bakılırsa gerçek dinin amacı dünyevi insanla semavi insan arasındaki bağı kurmak, bunları birleştirmektir. Uygulama açısından bakarsak, eğer ülkenizin gelenekleriyle aynı fikirde değilseniz, tekamül değil, nüzul ürettiğinizi söyleyebiliriz. Bu dördüncü emir, bir anlamda da “bekle” emridir. Yani, içimizde, esasta bize ait olan bir takım yetenekler uyandığında, bunları etrafımızdaki toplumu harekete geçirmek, ülkemizin felsefesini, dinini veya siyasetini değiştirmek için kullanmamalıyız. İçimizdeki Usta aracılığıyla bize bu dünyadaki misyonumuz açıklanana kadar beklemeliyiz. İlk başta bu misyon küçük ve sınırlı olacaktır. Gerçekten de bir Usta olmadan önce hizmet etmeyi öğrenmeye başlamalıyız. 5. HASTANELERİ VEYA KİLİSELERİ DESTEKLEMEYİN Bu emrin ezoterik yorumuna göre, evrensel şifa okült, görünmez alemlere aittir. Adı gibi mistik olan bir insan, hastalığını kendi başına iyileştirebilmelidir ve bunun için hastaneye ihtiyaç duymamalıdır. Bu ustaların bu alanda hiçbir şey yapmaması anlamına gelmez. Örneğin Paracelsus farmakolojinin gelişmesine çok katkısı bulunmuş bir insandır. Bir usta terapileri ruhani yöne doğru itmelidir, bu yüzden esasen maddeci bir tıpla sonuçlanan sistemleri desteklememelidir. Kelimesi kelimesine anlarsak, bu emir şok edici bir emir gibi görünebilir. Fakat vaktinde bir inisiye şöyle söylememiş miydi? “Sezar’ın hakkı Sezar’a aittir.” Bu bağlamda Sezar maddi fiziksel dünyadır. Bu emri derinden yorumladığımız zaman, Sezar’ın daha ileri gelişime kendini hazırlamak için – bilinçdışı olarak – hala maddi şeylere ihtiyaç duyduğu anlamını çıkarabiliriz. İnisiye ise Sezar’ın maddi işini onun için yapma tuzağına düşmemelidir, bu iş bilinçli Gelişim’leri için henüz çaba sarf etmeye hazır olmayanlara bırakılmalıdır. Eğer onların görevlerini ellerinden alırsak, onların kendi “amellerinin çocuğu” olma imkanını da ellerinden almış oluruz. Daha latif bir düzeyde bu beşince emri şu şekilde yorumlayabiliriz: inisiyasyonun getirdiği hediyeleri hayatın maddi veçheleri için kullanmamalıyız. Bu güçler sadece kişiye yolunda yardım etmesi için kullanılmalıdır. Eğer bir kişiyi iyileştirmek onun olgunlaşmasına yardımcı olacaksa yapılmalıdır. Eğer şifa verilemiyorsa, maddeci bakış açısının mevcut ölüm anlayışını aşan bir bakış açısını benimsemeliyiz. Sadece içsel bir deneyimle öğrenilecek olan şeyi asla unutmamalıyız, yani ölümün yalnızca bir krallık değişimi olduğu. 6. ÖĞRETİLERİ MUCİZELERLE KANITLAMAYIN İlk başarıların ardından birçok öğrenci, metafizik doğruları ailelerine, arkadaşlarına, avam bakış açısından mucize gibi görünen okült operasyonla aracılığıyla kanıtlama sevdasına düşer. Bu çok ciddi bir hatadır. Bu şekilde hiç kimseye yardım etmediğiniz gibi, onlara zarar veriyorsunuz. İçsel metafizik eminlik, ancak kişinin kendi için kazanabileceği bir şeydir. Hiç kimse başka bir insana eminlik sunamaz. Aslına bakarsanız, bir kişi bu konuda bir başkası için en fazla eminliğin araçlarını sunmaktır. Ayrıca metafizik eminliğe ulaşmak, onun yareni olan sorumluluğu gerektirir. Bilgiyi kaldıramayacak olan insanların elinden cehalet imtiyazını almamalıyız. Aksi takdirde, Büyük Geçiş anında onlar kendi kendilerini yargıladıklarında, kendi vicdanlarına “bilmiyordum” diyemeyecekler. Bilgi özgürlük verir, ama onun yareni sorumluluktur. Altıncı emir şu şekilde de ifade edilebilirdi: “Tapınağın perdesini yırtmayın.” Aslında, Tapınak Perdesi, iki farklı türden bilinci ayıran madde duvarıdır. Bir insana duvarları yıkacak İsrafil borusunu öttürmeyi öğretebiliriz, ancak semavi Kudüs’ün mucizelerini kimseye göstermeye hakkımız yoktur. Herkes ahreti kendi başına keşfetmelidir. Bu inisiyasyonun insanı kendi ihtiyaç duyduğu ilhama yönelttiğini anlamak çor önemlidir. Ve söz konusu sezgi veya İslam yalnızca geldiği kişiye fayda eder. Başka bir insanın aldığı ilham üzerine konuşmak, uyuşmayan noktalar açısından bizimkinin ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olsa da, bize ait olan bize ait kalır. Bu dünyadaki ne kadar varlık varsa o kadar ilham vardır. Hepimizin başlangıç noktası aynı olsa da, yolda farklı yerlerdeyizdir. Kendi ilhamlarınızın size gelmesine hazırlanmak için ruhta özgür olun. Bir kanıt gösterdiğiniz zaman kaçınmanın çok güç olduğu şu tuzakları asla unutmayın: - Yapanın gururu - Para almakla (Tanrı’nın hediyelerini satmayın) aynı anlama gelen ‘alıcının’ abartılı minnettarlığı. - Maddi veya ezoterik nedenlerden dolayı karşılayamayacağınız çoklukta şifa veya mucize talebinin çıkması. Bu durum ciddi sorunlara yol açabilir. 7. NE EFENDİNİZ NE DE KÖLENİZ OLSUN İnsanların kardeşliğinde efendiye veya köleye yer yoktur. Tapınağın kapısına kadar gelen herkes aynı anda hem Ebediyetin Hizmetkârı hem de Dönüş Yolunun Çocuğudur. Ebediyetin oğlu bu dünyada kendine efendi edinemez. Kozmik denizde yapacağı yolculukta en fazla pilot edinebilir. Tapınağın kapısının açılmasında içsel özgürlük şarttır. ALINTIDIR Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.