nevermore Oluşturma zamanı: Eylül 24, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 24, 2011 Yakın geçmişe kadar antropologlar ruhsal deneyim ve yeteneklerin inceledikleri kültürlerde bir rolü olup olmadığı hususunu göz önüne almazlardı. Bu eğilim yıllardan beri ihmale uğramış önemli bir konuydu. Bu gerçek en güzel şeklinde 1979 yılında David Read Barker tarafından yapılan bir çalışmayla sergilenmişti. Bir antropolog olan araştırmacı Antropoloji literatürünü bu açıdan baştan aşağı taramışsa da, çok az eserde ruhsal deneyim ve yetenekler konusuna değinildiğini görmüştür. Belirttiğine göre, Parapsikolojik eğilimleriyle tanınan ünlü Antropolog Margaret Mead bile çok az yerde ruhsal deneyim ve yeteneklerin kültürlerdeki (şu ya da bu tarzdaki) etkisine değinmiştir. Antropolojinin kesin olarak ne zaman kültürlerdeki Parapsikolojik olaylarla ilgilendiğini bulup çıkarmak oldukça zor. Böyle bir eğilimin ilk belirgin örneğinin ortaya atılmasıyla ilgili olarak 1974’de yapılan Antropoloji ve Parapsikoloji Sempozyuma gösterilebilir. Bu sempozyum Mexico City’de Amerika Antropoloji Kurumu tarafından düzenlenen toplantıda yer almıştır. Görüşmeler bir sempozyumla sınırlı kalmadı, devam etti. Sonunda “Transpersonal Antropoloji Kurulu” diye bir alt komite oluşturuldu. Bu alt komitenin amacı Antropoloji ile Transpersonal Psikoloji ve Parapsikoloji ilişkilerini enine boyuna araştırmaktı. Bu alt komitenin hazırladığı rapor Parapsikoloji - Antropoloji ilişkileri konusuna güzel bir giriş oluşturuyordu. Aynı zamanda da bu çalışma Şamanizm’in ve Şamanik çalışmaların değişik bir açıdan ele alınması oluyordu. Aslında Şaman sözcüğü başlı başına, antropologlar arasında uzun tartışmalara konu olagelmiştir. Bu konuda en çok yazmış isimlerden biri olan Mircea Eliade bile oldukça dar bir açıdan tanımlamıştır şamanı. Chicago Üniversitesi’ndeki otoritelerin tanımına göre Şamanizm ruhun bedenden salıverilmesi ve ekstaz halinin elde edilmesi merasimleridir (Eliade, 1964). İngiliz Sosyolog veAntropolog olan I. M. Lewis, Eliade’yi bu tanımından dolayı şiddetle eleştirmiş ve Şamanizm’i, doğaüstü varlıklarla, yaşayan varlıklar arasındaki ilişkileri düzenleyen merasimler olarak tanımlamıştır (Lewis, 1971). Yukarıda aktardıklardım bu tür çalışmalar yapan herkes içindir. Şamanik deneyim ve uygulama ne olursa olsun, onun bilimsel etüdünden hem Parapsikoloji hem de Antropoloji için çok şey çıkacaktır. Hiç değilse Şamanik uygulamalara giren bir kimse, şu ya da bu türden ruhsal yeteneklerini geliştirecektir. Bizim toplumumuzda medyom nasıl bir fonksiyona sahipse, teknolojik yönden gelişmemiş toplumlarda da Şamanlar aynı fonksiyonu sürdürmektedirler. Bulundukları topluluklarda kahin, fal açan, önceden gören - bilen, şifacı ve ölülerle yaşayanlar arasında aracı olarak etkinliklerine devam etmektedirler. Tıpkı ilk Parapsikologların 1890’larda yapmaya zorlandıkları gibi, Antropologlar da Şamanları bundan böyle bu fonksiyonlarını göz önüne alarak incelemek zorunda kalacaklardır. Onlar şimdiye kadar Şamanların bulundukları toplumdaki kültürel ve toplumsal rollerin üzerinde çok durmuşlar, fakat PSİ yönlerini hemen hiç ele almamışlardır. Değişik kültürlerdeki Şamanların gerçekten ruhsal yeteneklere sahip olmaları biraz da verasetle ilgili bulunmaktadır. Bu veraset konusu dört gruba ayrılarak incelenebilir: 1.Her şeyden önce, şu bir gerçektir ki, pek çok kültürdeki Şamanlar, geleneksel olarak, paranormal güçlere sahiptir. Modern Parapsikolojide bunlara DDİ (Duyular Dışı İdrak) ve PK (Psikokinezi) denir. 2. Hatta bazı kültürlerde Şaman adayını testten geçirme adeti vardır. Genç Şamanın bir saygınlık kazanıp, otorite olarak kabul edilmesi için bu testi geçmesi şarttır. Böyle bir testte tamamen Şaman adayının ruhsal yeteneklerinin sınanması ve başarması söz konusudur. 3. Batılı etnograflar Şamanlarla mülakat yaptıklarında, çok güçlü bir tarzda ruhsal yeteneklerini kontrolleri altında tutabildiklerini görmüşlerdir. 4.Çok nadir durumlarda da tecrübeli Antropologlar, bu çok özel insanların ruhsal yetenekleriyle ilgili gösterilerini izleyebilmişlerdir. Bu makalede okuyacaklarınız, Şamanizm’in ruhsal verasetine ışık tutacak otorite bilgileri vermek iddiasında değildir. Böyle bir araştırmanın hacmi çok daha büyük boyutlara varırdı. Fakat yeri geldikçe konunun bu yanına da değinilecektir. Şamanik Gelenekler ve PSİ Şamanizm’de Parapsikoloji alanına giren konuların en büyük bölümünü Şamanın tüm gösterilerini sergilediği geleneksel güçleri oluşturur. Halk arasında bu güçlerin gerçek ya da hayal ürünü olduğu konusunda yapılan tartışmalar karşısında nötr kalmış olan Eliade, 1964’de yayınladığı etüdüyle bu konuya büyük ışık tutmuştur. Eliade’nin belirlediğine göre benzer ruhsal gelenekler yaygın olarak değişik kültürlerde bulunmaktadır. Hatta bu benzerlikler Katolik Evliya Menkıbelerinde bile rastlanır. Toplumlar ve kültürler arası bu ruhsal geleneklerle ilgili benzerlikleri ileriki bölümlerde açıklayacağım. Şimdi dikkatimizi değişik kültürlere çevirelim ve onların Şamanik geleneklerinde “PSİ’nin rolünü anlamaya çalışalım. Bunu, Şamanik geleneklerde önemli bir unsur olan “11” maddede toparlamış olacağız: 1. Ruhsal güçler, Güney Amerika’nın Araucanian Şamanları arasında önemli bir role sahiptir ki, onlar 1942’de Metraux tarafından incelenmişti. Yeni inisiye olmuş genç Şamanda aranan en önemli yetenek durugörü yeteneğidir. Çünkü bu yetenekle, karşısına gelen hastaların vücutlarının içini görmesi ve teşhislerde bulunması beklenir. Bu kültürde bir Şaman’ın en büyük dayanak noktası budur. Bütün gücüyle bu yeteneğinin açılması ve gelişmesi için dua eder ve sonunda da buna kavuşur. 2. Venezuela ve Orta Amerika’daki Cabirler incelendiğinde de, benzer geleneklere rastlanabilir. Buralardaki Şaman’lar geleneksel olarak kabile adamlarının içini dışını bilme yeteneğine sahiptirler. Bu bilgiye ölülerinin akıbeti de dahildir. (Andres1939) Bu çok benzer yeteneklerin Roma Katolik kilisesi Evliya Menkıbeleri literatüründe de bulunduğu ilginç değil midir? Onların mistik ve ermiş kişileri karşısındakilerin ruhuna kadar nüfuz edecek yetenekteydi. Bu bakımdan belki de Cabirler’in Şamanik gelenekleri dinsel geleneklerin geniş alanı içinde Şamanik uygulamaların gelişmesine yol açmıştır. 3. Rusya’daki (Kazakistan) Müslüman Şamanlar arasında ayin kabilinden celseler yapılır. Bu insanlar Türk asıllıdır. Başka kültürlerin Şamanlarında da olduğu gibi, bu Şamanlar da trans halindeyken bedensiz varlıkların tasallutu (posession) altına girerler. Başka varlıkların tasallutu altında bulundukları sırada, hiçbir acı belirtisi göstermeden akkor hale getirilmiş demirleri tutmaktalar ve vücutlarının çeşitli yerlerine şişler batırmaktadırlar. Bu gösterileri bittikten sonra yaralandıklarına dair vücutların hiçbir yerinde herhangi bir iz dahi görülmemektedir. (Castagne, 1930) Bu tür uygulama, ya da gösterilerdeki ortak bir özellik yine dikkatimizi çekiyor ki, o da ateşten muafiyet (bağışıklık) İlahi gücün evrensel işareti olmaktadır. Yukarıdaki örneğin biraz değişik uygulamaları “ateşle yürüyüş” tarzında Fiji, İtalya, Romanya, Japonya ve Yunanistan’da da görülür, ama bu husus yine de Şamanik geleneğine yegane dayanağı olan bir gösteri değildir. Ruhsal araştırmalarıyla tanınmış bir rahip olan Herbert Thurston, kendi kilisesinin evliye esatirleriyle ilgili literatürü taramak suretiyle konuya ışık tutmaya çalışmıştır. (Thurston, 1955) Öte yandan, Tennessee ve Güney eyaletlerindeki Holiness Kilisesi üyeleri üzerinde kişisel gözlemlerde bulunan Berthold Schwarz’ı da anmadan geçmek doğru olmaz. Bu kimseler özel törenlerinde ellerinde ve ayaklarında yanan nesneleri tutabiliyorlardı. (Schwarz, 1960) Spirit medyomlukla ilgili literatürde ateşe karşı bağışıklık, tatminkar bir şekilde ele alınmıştır. Ünlü medyom D. D. Home’un (transa girerken) bu gibi gösteriler sergilediğini bilen bilir. (Dunraven, 1942) Daha az tanınan başka medyomlar da bu yeteneği ortaya koymaktan geri kalmamışlardır. Fakat onlarla ilgili kayıtlar D. Home’unkiler kadar açık-seçik ikna edici ve güvenilir değildir. Bütün bunlardan doğal olarak, dinsel kökenli, değişik şuur hallerinin ruhsal yeteneklerin ortaya çıkmasına zemin hazırladığı sonucuna varabiliriz. 4. Belki de büyüleyici ruhsal yetenek Kuzey Sibirya’nın Arktik kıyılarında yaşayan Samoyed Şamanları arasında bir gelenek olarak yerleşmiş bulunuyor. Bu yöre aynı zamanda ‘Gerçek Şamanik Geleneklerin Vatanları’ndan birini oluşturmaktadır. Samoyed Şamanları gösterilerinden önce kendilerinin iyice bağlanmasına izin verirler ve sonradan mucizevi bir şekilde bu iplerden kurtulurlar. (Mikkailowski,1894) Benzerlerine başka Şamanik geleneklerde de rastladığımız bu ustalıklı işin birçok spiritüalist medyom tarafından da gerçekleştirilmiş olduğu literatürde geçmektedir. İplerden kurtulma yeteneği belki de en iyi bir şekilde Davenport Kardeşler tarafından popülarize edilmiştir. Onlar bunu gösteri olarak, Spiritüalizmin en parlak günlerinde ABD ve İngiltere sahnelerinde ortaya koymuşlardı. Bu tür gösterilerin büyük bir kısmının hokkabazlığa dayandığı söylenebilirse de, klasik literatürde adı geçen birçok medyom (ki bunlardan biri Eusapia Palladino’dur) iplerden kurtulma yeteneklerini türlü kontrol şartları altında gerçekleştirmiştir. (Carrington, 1920) 5. Şaşırtıcı Şamanik geleneklerle dolu başka bir kültür de, Şamanlarının törensel celseler yaptığı Tunguzlardır. Tunguz Şamanlarının uygulamaları Rus Etnograf Sergei Shirokogoroff (1923) tarafından titizlikle incelendi. Bu araştırmacı özellikle böyle bir seansın tüm ayrıntılarını (sesler, levitasyonlar, ateşe bağışıklık hatta görünmez hale gelmek gibi) saptamak hususunda titizlik göstermiştir. Bir Tunguz celsesiyle herhangi bir Spirit celsesinin birbirine çok benzediğini söylemeye gerek bile yok. Gerek Şamanların, gerekse Spiritüalist medyomların bu konuda zaman zaman hileye başvurduğuna dair örnekler varsa da, Tunguz Şamanları’nın bu konuda efsaneleşmiş yeteneklerinin bulunduğu da bir gerçektir. Medyom D. D. Home’un bu konuda kayıtlara geçmiş gösterileri arasında, aynı celsede “direkt ses”, ateşe bağışıklık ve levitasyon örneklerini içeren celseleri de olmuştur. Görünmez hale gelmek gibi meraklı bir fenomen “siddhis” (esrarengiz güçler) “yoga” da öğrencinin Spiritüel yolda ilerlerken elde ettiği bir aşamadır. Aynı fenomen Müslüman ermişlerine maledilir. Görünmez hale gelmekte ilgili birkaç örnek de modern Katolik evliya menkıbelerinde de geçer. (Rogo, 1980) 6. Günümüzde Filipinlerde ve Brezilya’da uygulaması yaygın olarak yapılan kansız ameliyatlar, aslında yaygın bir Şamanik şifa geleneğidir. Kuzey Asya’da Koryak Şamanlarının geleneksel güçlerinden biridir. Bu şamanlar, celselerinde özellikle seslerin (Spiritüalist celselerdeki “vua-direkt” olayı) duyulmasıyla tanınmışlardır. Ayrıca onlar kendilerine getirilen hastanın vücudunu açtıkları gibi, gereğini yaptıktan sonra, pek öyle gözle görülür bir yara izi geride bırakmaksızın, yine kapatırlar. (Jochelson, l905-1908) (Parapsychology Review, Ekim-Ocak, 1983) 7. İçinde Şamanik celselerin yapıldığı celseleri geleneksel olarak vuadirekt sesler, telekinetik olaylar, taş toprak yağması ve çadır sarsıntısı gibi tezahürlerle doludur. (Bogoras, 1904) “Çukcelerin” bu konuda özel bir yeri vardır, çünkü onların celselerinin Spiritüalist celselerle benzerliği çok fazladır. Onlar Vladimir Bogoras’ın etütlerinden sonra tanınmışlardır. Araştırmacı, onların celselerinde bulunmuş ve özellikle çadır sarsılması olaylarını dikkatle izlemiştir. ABD ve Kanada’daki Algonkin kabilelerinde de celseler sırasında, çadırın bu tür görülmez güçler tarafından etkilendiği görülmüştür. Antropolog ve Parapsikologlar tarafından ihmal edilmiş olan önemli olaylardan biridir. Çadır Sarsılması Tipik bir Amerindian “çadır sarsılması” töreni yapılacağı zaman, içeriden ve dışarıdan sallanması hemen hemen mümkün olmayan bir çadır kurulur. Şifacı medyom olan şahıs içeri girer ve çok geçmeden ruhları (bedensiz varlıkları) davet etmeye başlar. Bu daveti sözlü olarak yaptığı gibi, zaman zaman ıslık çalarak da yapabilir. Bu şekilde davete icabet eden ruhlar, orada hazır bulunanların sorularını cevaplandırabilirler, kayıp eşyalarının yerlerini söyleyebilirler, uzaklarda bulunan yakınlarından haber alabilirler. Bütün bunlar olup biterken, çadır yıkılırcasına sallanmaktadır. Bu olay Antropologların dikkatinden kaçmıştır. Dikkati çekilenler de olayı, şifacı medyomun çadırı içeriden salladığı şeklinde yorumlayarak geçiştirmek istemişlerdir. Çadır sarsılması törenleriyle ilgili hemen hemen tam denecek bir çalışma. 1977’de Vincent Gaddis tarafından yapılmıştı. Adı geçen araştırmacı 17. y.y. gerilere kadar giderek olayla ilgili görgü tanıklarının ifadelerini raporlamıştır. Bu ifadeler, kolay kolay görmemezlikten gelinecek şeyler değildir. Bu ifadelerin bir kısmına göre, özellikle bu tür çalışmalar için kurulan sabit çadırların bile sallanıp, sarsıldıkları görülmüştür. Bunlara ilaveten, nereden çıktığı bilinmeyen ve açıklanamayan ışıklar da, çadırın içinde yanıp sönmüştür. Bu ışıklı olayların bir kısmında, çadır olduğu gibi levite olmuştur. Çadırın çok şiddetli sarsılmasına rağmen, hemen hiçbir törende çadır iplerinin koptuğu görülmemiştir. Maalesef, “Çadır Sarsılması Törenleri” günümüzde çok nadir olarak yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili en son gözlem raporları 1930’lara aittir. Bu da Şamanik uygulamanın bu türünün giderek kaybolduğunun işareti olmaktadır. “Çukçeler”de de bu tür merasimler çok seyrek yapılmaktadır. Modern Spiritüalistler celselerini çadırlarda yapmadığından, çadır sarsılması gibi bir olayın Spiritüalist celselerde de örneklerinin bulunduğunu söyleyemiyorum. D. D. Home celselerinde buna benzer tezahürler meydana getirmiş olabilir. Zaman zaman D.D. Home’un medyomluğunda celse yapılan odada sarsıntılar duyulmuş ve buna “deprem etkisi” adı verilmiştir. 8. Alaska’nın, Şamanizm’in modern vatanı olduğu söylenebilir. Halen Eskimo Şamanları arasında “ipten kurtulma” denemeleri yapılmaktadır. Bu durum şaşırtıcı değildir. Çünkü Alaska ve Sibirya Şamanları arasında kültürel bağlar bulunmaktadır. Eskimo Şamanları, bedenlerinden ayrılacakları zaman elbiselerini çıkarırlar. Bu celselerde çıkarılan elbiseler, canlanmış gibi havalanıp, odanın orasında burasında uçmaya başlarlar. Ayrıca, orada ve civarda bulunanlara ait olmayan sesler de işitilir. (Boas, l888) 9. “Çadır Sarsılması Törenleri” bir yana, ruhsal yeteneklerle ilgili çeşitli marifetler, Amerindian (Amerikan-Hintlilerin) kültürünün ortak nitelikleridir. Eliade’in (1964) belirttiğine göre, ruhsal geleneklerin içinde havanın kontrolü, ateşe bağışıklık, cürümlülerle ilgili durugörü ve geleceğin görülmesi de bulunmaktadır. Londra Ekonomi Okulu’ndan J.Robin Fox, özellikle New Mexico’nun Pueblo Yerlileri ile ilgili yaptığı etnografik etütlerinde kaydettiğine öre, onların şifa celselerinde PK tipi fenomenler dizisi olagelmektedir (1964). Şifa gösterileri sırasında, özellikle şifacı medyomun hasta ile meşgul olurken, celsenin yapıldığı odanın kapısında şiddetli darbelerin duyulduğunu belirtmiştir, Fox. Bu darbeler. “Şifacının, hastalığa neden olan kötü ruhlan defetmek istemesiyle ilgili olarak, onlar tarafından meydana getiriliyor.” şeklinde yorumlanmaktadır. Bu grupta değindiğimiz olaylardan belki de en ilginci, “hava kontrolü” konusudur. Bu yetenek hemen tüm Şamanik geleneklerde zaman zaman ortaya çıkagelmiştir. Bazı kültürlerde Şamanlardan, ruhlar ve ata ruhları yardımıyla, havanın durumunu keşfetmesi beklenir. Hava şartlarında arzu edilen değişiklikler meydana geldiği zaman bu, Şaman’ın ruhsal yeteneklerine değil de, Tanrıların ya da ruhların güçlerine hamledilir. Bununla birlikte, bazı kültürlerde Parapsikolojik tanımlara (telekinetik) daha yatkın “hava kontrolü gelenekleri” de yok değildir. Tibetli ‘kutsal adamlar’ da bu yeteneklerin bulunduğu kabul edilir. En azından bir antropolog başarılı bir hava değiştirme gösterisini izlediğine dair literatürde kayıtlar vardır (Barker. 1978). Bu olaya daha sonra tekrar dönülecektir. Söz konusu olay, Katolik Keşiş menkıbelerinde de geçmektedir (Rogo. 1880). Böylece, bu olayla bir kez daha değişik din ve kültür geleneklerinin ortak bir yanını görmüş oluyoruz. 10. Durugörüyle ilgili gelenekler Malakka (Yarımadası) Şamanları arasında da yaygındır. Bura Şamanları, geleceğin bilinmesi/görülmesi için adeta biçilmiş kaftan kişilerdir. Kayıp eşyaların bulunmasında üzerlerine yoktur (Winstedt, 1925). 11. Başka bir büyüleyici ruhsal ustalık da, yaygın olarak Doğu Afrika’da Kamba Şamanları arasında görüyoruz. Öteki Afrika kültürlerinde de görüldüğü gibi, Kamba Şamanları gönüllü olarak posessyon (obsesyonun ileri şekli) altına girerek, trans gösterileri yaparlar. Kamba halkının. Şamaları’ndan büyük beklentileri vardır. Örneğin, Şaman başka bir kabileye mensup ölmüş birinin ‘‘ruhunu çağırmışsa, kendisinden o kabilenin dilini konuşması beklenir. O kabilenin dilini hiçbir zaman öğrenmemiş, işitmemiş olsa bile. Kuşkusuz, bunun spirit medyomlukta da pek çok örnekleri vardır. İtalyan ruhsal araştırmacı ve yazar Ernesto Bozzano, “Polyglot Medyomluğu’’ isimli eserinde bu fenomenin örneklerini ve ayrıntılarını olduğu gibi vermiştir. Yine aynı eserde belirtildiğine göre, bu olayların belli başlı medyomları arasında Laura Edmons, Rosina Thompson. Vout Peters ve Mr.Vango bulunmaktadır. Aynı olay, aynı zamanda başka dillerde tebliğler veren Alaska Şamanları arasında da göze çarpar. Buraya kadar anlattıklarımızdan, her halde Şamanizmin ruhsal mirasının dünyanın değişik kültürleri arasında nasıl bir gelişme gösterdiği ve nerelerde yayıldığı anlaşılmıştır. Benzer geleneklerin değişik kültürlerde yer alması ve bunların Spirit çalışmalarda da paralellerinin bulunması, bunların sıradan efsaneler olmadığını, fakat orijinal ruhsal çalışma ve uygulamalar olduğunu göstermektedir. Bu hususa ileride tekrar döneceğiz. Şamanlara Uygulanan PSİ Testleri Yukarıda örneklerini verdiğimiz toplumlarda Şamanların ruhsal gösterilerine verilen önemi, onların teknolojik olarak gelişmemiş oldukları gerçeği ile açıklamak isteyenler olabilir. Böyle bir yaklaşım bir açıdan doğru olabilir, o da insanların doğa-ötesinin mevcudiyeti konusundan şüpheleri bulunmamasıdır. Fakat bu demek değildir ki, bir Şamanın ya da Şamanların tüm gösterileri, hiçbir gözleme ve eleştiriye tabi tutulmadan kabul edilecektir. Unutmayalım ki, bir Şaman görev ve sorumluluklarını yaşayanlarla öte alem arasında karar veren bir hakem pozisyonunda, sınırlı sayıdaki yöntemlerle yerine getirmeye çalışmaktadır. Doğa-ötesi çağrıyı aldıktan sonra Şaman olarak, bu mirası elde etmiş olabilir. Bazı kültürler, gerçekten de, Şamanlarını denemek için testler geliştirmişlerdir. Ancak, bu testlerden başarıyla geçen Şaman aday toplumun Şaman’ı olarak kabul edilir. İşte, Şamanlara uygulanan bu testlerden bir tanesi Tunguzlar arasında geliştirilmiştir. Bu testte genç ve tecrübesiz Şaman adayından bir bedensiz varlığı davet etmesi, bu varlığın biyografisini vermesi, yani nerede yaşadığını, daha önceden de hangi Şamanlara gelmiş olduğunu söylemesi beklenir (Shirokogoroff. 1923). Mancku kabileleri, Şamanlarını sınamakta daha da katı ve acımasız davranırlar ve Şaman adaylarını anar ateş üzerinde yürütürler. Bu testlerin en mükemmel ve mufassallarından birini Rodezya’daki Korekore Kabileleri uygular. Şamanlarını bir dizi çok sıkı denemeye tabi tutarlar ve bunlarda ruhsal yeteneklerini kullanmalarını beklerler. Bunların pek çoğu Tunguzlarınkine benzer. Bu kültürü incelemiş olan I.M. Lewis’in açıklamasına göre Şaman adayından, tüm testlerden geçtikten sonra en son olarak, kendisinin irtibatta olduğu bedensiz varlığın (kendisinde) tezahür etmesini ve kökeni hakkında doğru tarihsel bilgiler vermesini, mezarının nerede bulunduğunu bildirmesi, öteki bedensizlerle bağlantısını ve ruhsal hiyerarşideki yerini vurgulamasını beklerler (Lewis. 1971). Bu demek değildir ki, bu testlerden geçenler, gerçekten de ruhsal yeteneklere sahiptir. Fakat testleri geçenlerin yine de sıradan adamlar olmadıkları açık olarak ortadadır. Şurası ilginçtir ki, normal-ötesini doğal olarak kabul eden bir toplum bile, kendilerinde ruhsal yetenek bulunanları çeşitli testlerden geçirmektedir. Bunun böyle olması bir hususu daha açığa çıkarmaktadır ki, Şamanların geleneksel (söz konusu) güçleri, sadece efsanevi söylentilerden ibaret değildir. Fakat, yaşamakta olan ve her halde asli bir geleneğin temsilcileri olmaktadırlar. Mademki bu Şamanlar istek üzerine psi yeteneklerini şu ya da bu şekilde sergileyebilmektedirler, o halde günümüz parapsikoloji deneyleri için bu insanlar biçilmiş kaftandır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 24, 2011 Şamanların Görüşleri En eski Şamanlarda muhtemelen bulunması gereken ruhsal yeteneklerini günümüz Şamanlarında da gözlüyoruz. Artık pek çok antropolog, Şamanlar üzerinde ya da Şamanlardan yararlanarak toplum üzerinde çalışmayı tercih etmektedir. Antropolojik çalışmaların Şamanlara yönelmiş olması, eskiden beri süregelen “Şamanlar zihinsel olarak hasta adamlar mıdır, değil midir?” tartışmasına da bir açıklık getirecektir. Yukarıda belirtmeye çalıştığımız bir yaklaşımla antropolojik inceleme ve gözlem yapan araştırmacılara “Transpersonal antropolog” denilmektedir. Şamanlara bu tür yaklaşımları içeren makaleler, artık şurada burada yayınlanır olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak ilginç iddialardan biri, kendisinde ksnoglosi (çok dille konuşma) yeteneği olduğunu söyleyen bir Yakut (Sibirya) Şamanı tarafından ortaya atılmıştır. Söz konusu Şaman kendisini ziyaret eden bir antropologa başka toplumdan bir bedensizin kendisine nasıl musallat olduğunu ve kendisi aracılığıyla ,kendisinin bilmediği bir dilde verdiği bilgilerden söz etmiştir. Bu amaçla kendisine musallat olan bedensizlerden birinin ölmüş bir Tunguz Şamanı olduğunu iddia etmiştir. Şamandan Sonra kabilenin başka üyeleriyle de konuşan antropolog, yaşlı Şamanlarının gerçekten de transa girdikten sonra Rusça ve Moğolca konuştuğunu ifade etmiştir (Sieroscewski. 1902). Şamanlarla mülakat konusunda daha sistematik bir çalışma, 1979da Joan Halifax tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacı, çalışmasına dünyanın her yanındaki Şamanların (kronolojik bir sıraya göre) hayat hikayelerini de dahil etmiştir. Bu mülakatlardan bir tanesi, görücü ve şifacı bir Şaman olan Maria Sabina’ya aittir. 1894’de doğmuş olan bu Şamanla, Halifax 1977’de görüşme fırsatı bulabilmişti. Bu Şamanın, üzerinde durarak belirttiğine göre, ruhlar aleminle görüşmeleri sayesinde durugörü ve geleceği-geçmişi görme yeteneği açılmıştır. Görüyorsunuz ki, geçmiş ve geleceğimiz birlikte, yan yana bulunuyor. Bu ikisi tek bir şey olarak ortada bulunmaktadır. Bu şekilde kendi oğlumun tüm hayatını görmüş ve biliyordum. Ölüşünü ve öldürecek adamı, adıyla sanıyla biliyordum. Oğlumu öldürecekti. Çünkü her şey hazırlanmış ve tamamdı. Gelecekte öldürme işlemi tamamlanılıştı bile. Bunu gördükten sonra, benim artık oğluma dikkatli olması gerektiğini söylemek, yersiz ve anlamsız oluyordu. Başkalarının ölümlerini, öldürenleri ve kaybolan yakınlarını da bu şekilde görmüştüm. Çalınan atları, toprak altında gömülü şehirleri, ileride ortaya çıkarılacak şeyleri, hep böyle görüyordum. Milyonlarca şeyi bu şekilde gördüm ve tanıdım: Yıldızları, dünyayı, tüm evreni…” Diğer bir ilginç görüşme de (yine Halifax tarafından olmak üzere) Avustralyalı şifacı bir Şaman ile yapılmıştır. Bu Şaman kendisiyle yapılan görüşmede, hastalarının vücudundan katı cisimleri alıp çıkarabilmektedir. Bunu genellikle hastanın vücudunu okşayarak ya da emerek yapmaktadır. Bu husus, özellikle kayda değer. Zira söz konusu Şaman, bu şekilde ağzıyla çalışacağı zaman, orada bulunanlara (çalışmaya başlamadan) ağzının içini kontrol ettirmektedir. Bu şekilde hile olasılığı da ortadan kalkmaktadır. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Marne Dopkin de Rios’dan da bir örnek vererek, bu kısmı noktalayalım. M.D. Rios, etnografik çalışmaları sırasında (1972) Peru’daki şifacı Şamanlarla görüşmüş ve söz konusu Şamanların, hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek şekilde çalıştıklarını vurgulamıştır. Antropologların Gözlemleri Bu kategoride, genel olarak antropolojiyi ruhsal araştırmalara bağlayabilecek en önemli hususlar yer almaktadır. Daha önceden de belirttiğimiz gibi, Davit Barker 1980’de yaptığı incelemelerinde, etnografik çalışma ve raporlarda çok az sayıda ruhsal fenomene rastlamıştı. Bununla beraber, bu alanda çalışanların rapor etmeyi arzu ettikleri şeylerle, gerçekten gözledikleri şeyler arasında geniş uçurumlar bulunmaktadır. Bir antropologun bana yıllarca önce söylediği gibi. “Doğa-üstü bir şeylere tanıklık yapmak istiyorsan, bir otelin barına git, bir-iki kadeh de kendin iç, kafa parlamaya başladığı zaman doğa-ötesini görürsün. Bu yanıyla Barker’in çalışması hemen tamamen verimsiz olmuşsa da, hiç değilse birkaç etkileyici rapor yine de ortaya çıkabilmiştir. İşte, bunların içinde belki de en ilginci, Vladimir Bogoras ve Çukçeler arasında yaptığı çalışmalardır. Bogoras değişik şamanik celselere katılabilmiş, bir yığın kendiliğinden PK gösterilerine tanık olmuştur. Bir defasında celsede duyulan sesleri kaydedebilmiştir. Bu seslerin kaynağı, genellikle oda içinde, fakat Şamanın oturduğu yerin uzak noktalarından geliyordu. Kendisinin de raporunda belirttiği gibi, bu seslerle Şaman’ın kendi sesi arasında belirgin farklar vardır. Bedensizlere ait olduğu söylenen sesler, zaten bir boru içinden ya da tünelden geliyormuş gibi yankılanıyordu. Bunlara kendi bilgileri çerçevesinde bir açıklama getiremeyen Bogoras, Şamanın karnından konuştuğunu ifade etmiş ama Şaman’dan uzaklardan geldiği besbelli olan sesleri açıklayamamıştır. Bu, Bogoras’ın izlediği tek olay değildi. St. Lawrence Adası’nda da ilginç bir PK gösterisine tanık olma şansını elde etmiştir. Bu celsede, Şaman karından yukarısı çıplak bir vaziyette, bağdaş kurarak Bogoras’ın önüne oturmuştu. Bir deniz aygırı postu omuzlarına bırakıldı, fakat herhangi bir şeyle (kemer, kuşak, ip gibi) üzerine iliştirilmemişti. Celse başladıktan sonra Bogoras, tüm gayretlerine rağmen, postu Şamanın omuzlarından alamamıştı. Nihayet işin inada binmesiyle hiddetlenen Bogoras postu zorlayınca, kendini bir anda kapıda bulmuştu. Başka bir vesileyle de adı geçen antropolog, ruhsal ameliyat gösterisini izleyebilmiştir. Bu konuyla ilgili olarak 14 yaşında bir çocuğun Şaman’ın önüne nasıl getirildiğini ve elini çocuğun vücuduna sokarak, ruhsal ameliyatı nasıl gerçekleştirdiğini anlatır. Ameliyattan sonra Şamanın elini çıkardığı yerde iz bile kalmamıştı. Bilindiği gibi, benzer çalışmalar günümüzde Filipinlerde de devam etmektedir. Bogoras’ın tanık olduğu bu olaylar en azından bir antropolog tarafından daha desteklenmektedir: Amerika’nın tanınmış antropologlarından Riley Moore. Alaska Şamanlarını etüt etmişti. Gözlemlerini her ne kadar yayınlamamışsa da, katıldığı celselerden birinde ruhsal kökenli seslere tanık olmuştu. Katıldığı celselerden ayrı olarak, öteki Alaskalı tanıkların da ifadelerini almıştır. Bu kimseler ifadelerinde, şamanik celselerde telekinetik olaylara tanık olduklarını bildiriyorlardı. ( Murphy, 1964) Aslına bakılırsa Moore ve Bogoras, bu celseleri samimi ve gerçek bulmuyorlardı. Herhangi bir ruhsal bilgi ve kültüre sahip olmadıklarından, onları ustalıkla yapılan, şahane hileler kabul etmişlerdir. Ateşe bağışıklık olayları da antropologlar tarafından izlenmişti. Ateşte yürüme gösterileri ne dereceye kadar, göstericinin çabuk hareketleri ya da tabanlarıyla kor arasında oluşan gaz tampon tabakasıyla açıklanabilir? Bu, tartışmaya açık, ama bazı gözlemci raporlarına bakılırsa iş, bu kadar kolay görünmemektedir (Dougherty, 1982). Bu, özellikle Japonya’daki ateşle yürüyenler için geçerlidir. Zira onların ateş üzerinde yanmadan dikilirlerken resimleri de çekilmiştir. Tennessee ve Kentucky’deki Holiness Kilisesi mensupları, ateşi ellerine alırlar. Bu insanlar yanan petrol lambasının camını avuç içlerine almakta ve tabanlarına değdirmektedirler. Gösterilerden sonra hiçbir yanık meydana gelmemektedir. Berthold Schwarzz’ın da tanık olduğu gibi, ateşe karşı bağışıklık bazen ateşte yürüyenlerin elbiselerine de geçmekte ve onlar da yanmamaktadırlar (1960). Bazı Şamanların telepatik yetenekleri de kayıtlara geçmiştir. Kendiliğinden DDA’nın çeşitli örnekleri, Güney Amerika yerlileri arasında yapılan merasimlerde antropologlar tarafından izlenmiştir. Bununla birlikte, bunlar Şamanik türden olmadıkları için ayrıntılarına burada girmeyeceğiz. Yine de, Barker’in, New Caledonia’da ortaya çıkardığı yöresel bir Şaman’a ait D.D.İ. gözlemine değinmeden geçemeyeceğiz (1980). Gözlemciye bakılırsa. ‘‘Gösterinin normal ilerleyişi sırasında Şaman birden haykırmaya başlayarak, akrabalarından birinin ölmek üzere olduğunu söylemiş. Kayıkla yapılan üç saatlik bir yolculuktan sonra Arama’ isimli akrabası gerçekten de ölü olarak bulunmuştu.” Bu, parapsikolojik araştırmalardan aşina olduğumuz DDA olaylarından biridir ve raporda da belirtildiği gibi böyle bir şey gördüğünü söylediğinden dolayı Şamana bir zarar (ceza vs.) gelmemiştir. Afrika’da yıllarca yaşayarak amatör bir antropolog haline gelen Adrian Boshier, yöresel büyücü doktorlar tarafından gerçekleştirilen birçok ruhsal ustalık gösterisine tanık olmuştu (l974). Bir köy kahininin nasıl, kemikler vasıtasıyla kendisi hakkında bir yığın bilgi verdiğini anlatır. Fakat bunların neler olduğunu söylememiştir. Bu kahinin söylediklerinin kesinlikle doğru olduğunu ifade etmesine rağmen, ne yazık ki kendisine anlatılanların gerçekten neler olduğunu ifşa etmeden, bundan birkaç yıl önce, ölmüştür. Bir Afrika müzesinde kaldığı sıralarda yöresel bir kahine test uygulama fırsatı da bulmuştu. Raporunda ifade ettiği şuydu: “Nalaleni ilk olarak müzeye 16 ay önce, bir büyücü doktorla birlikte gelmişti. Onu büromda başka bir büyücü doktor ve Miss Costello ile bırakarak bitişikteki binaya gitmiş ve (Güney Afrika’ya mahsus, boynuzları uzun ve ince, iri ceylan kürkünü çıkarmıştım. Ama bunu jeepimin arkasındaki çadır bezinin altına saklamıştım. Ondan sonra kendisini dışarıya çağırarak, bir şey saklamış olduğumu ve bulmasını istediğimi söyledim. Bunun üzerine öteki büyücü doktorunda yardımıyla, hafiften bir şarkı mırıldanmaya başladı. Sonra transa girerek, bana bitişikteki binanın arka tarafında bir şey sakladığımı söyledi. Birden fazla rengi olduğunu ve bir hayvandan elde edildiğini ve şu anda yerden yüksekte bir yerde bulunduğunu ilave etti. Aniden yerinden kalktı, binadan çıktı. Jeepimin yanına gitti, yere diz çöktü. Tekrar şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Bu arada kolyelerinden birini çıkararak, sarkaç olarak kullandı ve jeepin etrafında bir tur attı. Jeepin arkasına tırmandı ve benim kürkümü çıkarıp getirdi. Böyle eşsiz bir yeteneğe sahip bulunmasına rağmen onun hakkında hiçbir açıklama yapamıyordu. David Read Barker da çok nadir ruhsal ustalık gösterilerinden biri olan “ruhsal hata kontrolü” konusundaki gösterileri izleme şansına sahip olmuş gözlemcilerden biridir. Barker, bu konuda 1973 yılında Hindistan ve Nepal’deki Tibet’li mültecileri izlemiştir. Bu konuda 1978’de Parapsikoloji Kurumuna verdiği raporda: kaldığı kasabada önceden planlanmış bir merasimin, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurla nasıl berbat olduğunu anlatmıştır. Rapora konu olan fırtınalı Yağmur için “kutsal” adam bütün gece dua etmişti. Yağmur, ertesi sabah esrarengiz bir şekilde dinmişti. Fakat sadece “kutsal” adamın gösterisini yaptığı belirli bir bölgede… Sonra, gösteri bitince, tekrardan yağmaya başlamıştı ve bir süre sonra yine dinmişti (1979. Barker). Bu tür yağışın paranormal kontrolü, hemen hemen hiçbir antropolog veya parapsikolog tarafından nakledilmemişti. Bu konuda belirgin bir örnek de, amatör bir antropolog ve aynı zamanda şair olan John G. Neihardt tarafından aktarılmıştır. Neihardt’ın tanınmasına yol açan, yaşlı bir Sioux büyücü doktor olan Black Elk ile yaptığı çalışma ve gözlemlerdir (1972). Bir defasında. Black Elk’in kendisini bir tepeye götürerek, orada Şamanik gösterisini nasıl yaptığını anlatmıştır, Bu gösterisinde Black Elk, belirli bir bölgeye yağmur yağdırmış ve dindirmiştir. Hava kontrolüyle ilgili öteki örnekler Sanderson tarafından toplanmıştır (l972). Şamanizm’in ruhsal tradisyonu, yukarıda yaptığımız şekilde kronolojik bir dökümünden daha önemli olan bu çok büyük mirasın ne anlama geldiğini belirlemektir. Bunun DDA’lar konusuna tutacağı ışık ne olabilir? Ya Şamanizm’in doğal durumu üzerine tutacağı ışık? Ya da ilkel medyomluğun nasıl geliştiği konusuna… Şamanizm’in ruhsal tradisyonunun kültürden kültüre değişmediğini birçok kez belirtmiştik. Ateşe bağışıklık, levitasyon, durugörü, ruhun bedenden ayrılışı vs. birbirinden ayrı birçok kültürde yaygın olarak uygulanan gösterilerden birkaçıdır. Bilindiği gibi, bunların birçoğunun benzeri Spiritüalist medyomlar, Katolik kilise mistikleri ve ermişleriyle, Doğu mistisizminde uygulana geldiğini biliyoruz. Doğudaki örneklerine İranlı Müslümanlar gösterilebilir. İslam’ın bu kutsal adamları, akkor halindeki eşyaları ellerine alabiliyorlar, durugörü yeteneğini sergileyebiliyorlar ve levite olabiliyorlardı (Huart. 1918–22 ). Burada ister istemez şu soru geliyor aklımıza: Bu gösteriler sadece efsanevi ya da hayali ise, nasıl oluyor da paralel gelenekler halinde birçok (birbirinden) bağımsız top1umda ortaya çıkıyor? Bunun birkaç açıklaması olabilir: Bazı modern din bilimcinin İncil’de geçen mucizelere baktıkları gibi, bunlar metafizik gerçeklerin sembolü birer örneğidir. Örneğin. İsa’nın su üzerinde yürüme yeteneğini ele alalım. Yüzeysel bir yaklaşımla, bu onun kutsallığının bir nişanesidir. Bazı modern din bilimcilere göre, bu bir benzetmeden başka bir şey değildir. Eski Musevilikte ‘‘Su’’ kaosun simgesidir. Dolayısıyla İsa’nın suyun üzerinde yürümesi, kaosu kontrol edebilme yeteneğinde olduğunu gösterir. Bu hikayeden çıkacak ikinci bir anlam da İsa’nın dünyaya bir düzen getirmek üzere gelmiş olduğudur. Şamanizm’le ilgili benzer bir yaklaşım l964’de M. Eliade tarafından yapılmıştır. Eliade, Şamanların geleneksel ruhsal güçlerinin metafizik prensiplerin birer simgesi olduğuna inanmıştı. Şamanların, gerçekten ruhsal yeteneklere sahip olup olmadıkları konusu, Eliade tarafından kasten ihmal edilmiştir. Yine de 1964 de yaptığı bir etüdünde birkaç görgü tanığının gözlemini nakletmiştir. Öyle görünüyor ki Eliade bu tutumuyla, adeta ruhsal güçler mevcut olsa bile, Şamanların gösterileri hem gerçek, hem de sembolik olarak ele alınabilir demek istemiştir. Mademki metapsişik prensipler ve gerçekler kültüre değişmiyor, o halde kolaylıkla benzer geleneklerin de bu şekilde gelmiş olabileceğini düşünebiliriz. Ben şahsen, Eliade’nin bu yaklaşımını oldukça hantal ve sıkıcı buluyorum. Eğer Samanların geleneksel güçlerinin, onların ruhsal yeteneklerinin gerçek kontrolü olarak kabul edersek, o zaman bu güçlerin eşsiz gösteriler olduğu kadar, bazı remizlerin (Allergories) de temsilcileri olduğuna inanmak oldukça karışık ve zor anlaşılır olacaktır. Modern teologlar İncil’de geçen mucizelerin güvenebilirlilik olasılığını görmemezlikten gelirler. Onlara göre bu gibi hikayeler özellikle alegorik nedenlerle tarihsel kayıtlar arasına konmuştur. Onlar bu olayları ya remzii ya da gerçek olarak kabul etme eğiliminde görünüyorlar ama her iki durumu aynı anda kabullenemiyorlar. Yanılmıyorsam, aynı durum Şamanizm için de geçerlidir. Dökümler gerçekten iri yapılmış Şamanik DDİ ve PK gösterileri vardır. Bu konuda bu gözlemlerin ışığında sağlıklı bir teori geliştirilmelidir. Görünüşe göre Eliade, Psikolojik/Antropolojik bir model geliştirme yolundadır. Böyle bir yaklaşımla hiç gereksiz, oldukça karmaşık bir teori ortaya çıkmışa benziyor. Şu hususun ortaya açıklıkla konması gerekir ki, birbirine paralel ruhsal geleneklerin ortaya çıkışının nedeni, böyle bir fenomen vardır ve bu gözlemlenmiştir. Bu teori kendi içinde tamamdır ve daha başkaca bir açıklamaya gereksinimi yoktur. Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki, Eliade Teorisini, benim burada yaptığım kadar, tutarlı bir şekilde ortaya koyamaz. Benim burada kendisi hakkında söylediklerim. O’nun Şamanizm’le ilgili kitabında anlattıklarına dayanılarak ortaya konmuştur. Öte yandan I.M. Lewis (1971) Eliade’nin görüşlerini açıkça eleştirmiştir. Şamanizm’e sosyolojik açıdan bakmıştır. Onun belirttiğine göre Şamanizm belirli kültürlerin toplumsal ihtiyaçlarından doğmuştur. Şamanın gösterileri ve konuşmaları ya kültürel normların yeniden ortaya konması için değerlendirilir, ya da kabile adamları tarafından daha büyük bir sosyal baskı meydana getirmek için kullanılır. Ben, Lewis’in yaklaşımına iki bakımdan cevap vereceğim: Birincisi, onun teorisi Şamanizm’in ruhsal yönüne hitap etmemektedir. Hatta sanki bütün bu gösterilerin hiçbir psişik yanı yokmuş gibi bir tutum içindedir. Bu nedenle Lewis’in Sosyolojik Teorisi Şamanizmin tabiatıyla ilgili olarak yarım kalmaya mahkumdur. Kuşkusuz kendisi ilkel Şamanizm ile Spiritüalist medyomluk arasında ilgi bulunduğunun farkındaydı. Burada medyomluğa sosyal bir olgu olarak bakmakta, psişik bir fenomen olarak görmemektedir. İkincisi ise. Lewis’in pek çok Şamanik kültürü taramak suretiyle çok değerli bir dokümanter çalışma ortaya koymuş olduğu gerçeğidir. Bu durumda okuyucuya bir paradoks varmış gibi gelebilir. Lewis’in hem derleyip toparladığı bu Şamanik gösteriler, hem de Sosyolojik Teorisi yan yana nasıl kabul edilebilir? Ruhsal yeteneklerin geleneksel gösterilerde kullanılması şeklinde değil de, toplumsal nedenlerle Şamanizm’in ortaya çıkmış olabileceği nasıl kabul edilmeli? Şamanik celselere katılan (bu konularda yetişmiş) gözlemcilere göre Şamanizm, ne saf psikolojik ne de sosyolojik bir fenomendir. Ben şahsen. Şamanizm bütün kültürlerde paralel olarak gelişmesini bazı doğuştan yetenekli ya da güçlü ruhsal yetenekler geliştiren kimselere bağlamayı tercih ediyorum. Bu yeteneğin içine değişik şuur halleri de girmektedir ki, bazı özel kimseler bu şuur hallerini kullanarak doğa-üstü dünya ile bağlantı kurma girişim ve çalışmalarında bulunmaktadırlar. Bu gibi kimselerin değerini anlamış bulunan, çok eskiden yaşamış olan bazı kültürler bu tür adamları için, bu yeteneklerini sergileme vesilesi olarak Şamanizm’dekilere benzer gösteri ve merasim vesileleri oluşturmuşlardır. Bu şekilde, bu yetenekli insanların yetenekleri toplumun çıkarları yönünde değerlendiriliştir. Küçülmüş ve zayıflamış olsa da bu durum günümüzde de devam edip gitmektedir. Bir Şaman, medyom ya da mistik, hangi toplumda ve dünyanın neresinde doğarsa doğsun, göstereceği marifetler, belirli ruhsal yeteneklerin sergilenmesinden başka bir şey değildir. Bu bakımdan Şamanizm, kültür farkı gözetilmeden, dünyanın her yanındaki toplumlarda paralel olarak gelişmiştir. Şamanizm’in hem parapsikolojik, hem de sosyal yönlerini birlikte açıklaması bakımından bu teori sadece nazik bir görünüme sahiptir. Şamanizm sanatı kurumlaştırıldıktan sonra, pekala yavaş yavaş sosyal ve psikolojik önemine geçilebilir. Şamanizm’in sosyal yönü sonradan giderek Şamanın sergilediği ruhsal yeteneklerden daha çok önem kazanabilir ama böyle bir gelişimin fark edilebilir hale gelmesi için aradan yılların geçmesi lazımdır. Böyle bir gelişimin belirtileri olarak gösterilebilecek birtakım antropolojik deliller de yok değildir. Eliade’nin belirttiğine göre, bugün pek çok kültürün Şamanı, atalarının ruhsal yetenekler bakımından daha güçlü olduklarını ifade etmektedir. Ayrıca bu Şamanlar, Şamanizm sanatının düşüş halinde olduğunu da belirtmektedirler. Böyle söyleyen Şamanlar, belki de kendi yeteneksizliklerini rasyonalize etmektedirler. Fakat yine de mümkündür ki. Bu Şamanlar ruhsal yeteneklerin ön planda olduğu dönemin artık sona erdiğini, sosyal ve merasime ait etkinliklerin ön plana geçtiği bir devreye girildiğini belirtmek istiyorlar. Zaten benzer bir fenomen, günümüz parapsikologlarınca da ifade edilmiştir: Fizik medyomluğun büyük günleri artık çok gerilerde kalmıştır. Kaynak: Parapsychology Review Dergisinden D. Scott Rogo Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.