nevermore Oluşturma zamanı: Eylül 26, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 26, 2011 1. Kötülüklerin genel olarak varlıklara veya varlıkların özel bir sınıfına nereden geldiklerini araştıranlar, gerçekte araştırmalarını, kötülüğü ve onun doğasını tanımlama problemini koyarak başlatırlar. Bu şekilde kötülüğün nereden geldiğini, nerede bulunduğunu, kimin başına gelebildiğini de bilebiliriz ve genel olarak, varlıklarda olup olmadığını bilme konusunda anlaşabiliriz. Kötülüğün doğasını yetilerimizden hangisiyle biliriz? Eğer bir objenin bilgisi, bu objeyle bir benzerlik sayesinde gerçekleşirse, bu soru can sıkıcıdır.' Biçimler olan zeka ve ruh, aynı zamanda biçimlerin bilinmesiyle ilgilenirler ve biçimleri ararlar; fakat kötülük bir biçim midir? O, sadece iyiliğin bulunmaması ise, onu nasıl düşünebiliriz ? Fakat karşıtların sadece bir ve aynı bilgisi olduğu için, iyinin bilgisi, aynı zamanda kötünün de bilgisidir; kötülüğü bilmek isteyenler, iyiliğin doğasının ne olduğunu bilmek zorundadırlar; çünkü aynı cins bir ve aynı cinste, üstün türler aşağı türlerden önce gelirler ve aşağı türler öncelikle üstün türlerden yoksunluktur. Yine de bir sorun vardır. İyilik, hangi anlamda kötülüğün karşıtıdır? Bu, başlangıcın, sonun karşıtı olması, ya da biçimin (biçimden ç.n.) yoksun olması gibi midir? Fakat bu sorunlar daha sonra ele alınacaktır.2. Şimdi, en azından bu tartışmamız için yararlı olduğu kadarıyla iyiliğin doğasının ne olduğunu söyleyelim. Bu, bütün varlıkların bağlı oldukları, hepsinin arzu ettikleri, onların ilkeleri olan ve hepsinin muhtaç oldukları realitedir; fakat iyilik, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı ve kendi kendine yeterli olduğu için, her şeyin ölçüsü ve sınırıdır; Zeka ve Varlık, Ruh ve Hayat, nesnelere verdiği entelektüel etkinlik ondan gelir. Ve onun altındaki her şey güzeldir; çünkü o Güzelliğin üstündedir ve en mükemmel şeylerin ötesindedir; o, düşünülürler bölgesinde kraldır. Zeka'ya gelince, onu zekalar adını verdiğimiz şeyin modeline göre düşünemeyiz; Zekalar önermeleri sözcelemekle yetinirler; kelimenin anlamını anlayabilirler; akıl yürütürler ve hakikatleri düşüncelerin birbirini izlemesi sayesinde tanımak için, önermelerin birbirine bağlanmaları konusunda düşünürler; Zekalar bu hakikatlere önceden sahip değildirler; onlar hakikatleri öğrenmeden önce boşturlar ve bunlar yine de zekalardır. Zeki! böyle değildir; O, her şeye sahiptir; O, her şeydir; fakat O, kendinde kalır; O, her şeye sahiptir; fakat bu O'nun, sahip olduğu şeylerden farklı olması anlamına gelmez; O'nda hiçbir şey ayrı değildir; her şey, bütün diğerleridir ve Zeka tümüyle her yerdedir. Zeka'da nesneler karışık değildir; tersine birbirinden ayrıdır; hem zaten Zeka'ya katılan nesneler, O'dan her şeyi almazlar; fakat alabileceklerini alırlar. Zeki! İyi'nin ilk fiilidir, ilk varlıktır; İyi kendinde kalır; zeka yaşadığı gibi, İyi'nin etrafında dolanarak hareket eder. Zeka'nın dışında Ve onun etrafında ruh dolanır; ruh Zeka'da bakar ve O'nu derinliğine kadar temaşa ederek O'nun sayesinde yüce Tanrı'yı görür. Tanrıların sakin ve mutlu hayatı böyledir; buranın hiçbir yerinde kötülük bulunmaz; eğer realite burada kalsaydı, kötülük olmazdı; sadece, birinci, ikinci ve üçüncü sıradan gelen iyilikler vardır. "Evrenin kralının yanında herkes iyidir, evrenin kralı her güzelliğin nedenidir; tüm güzellik ona aittir; ikinci sıranın iyiliği varlıkların ikinci sırasındakinin yanındadır; üçüncü sıranın iyiliği, üçüncü sıradaki varlığın yanındadır.3. Eğer varlıklar böyleyse, varlıkların ötesinde olan realite böyleyse, ne varlıklarda, ne de bu realitede kötülük vardır; çünkü bu şeyler iyidir. O halde kötülük, varlıkların dışındadır; çünkü o, vardır, varlık- olmayanda vardır; o sanki varlık olmayanın biçimi ve yokluğa katılan gibidir (varlık olmayanla mutlak yokluğu değil; fakat sadece varlıktan başka olan şeyi anlıyorum; üstelik başka kelimesini varlıktaki hareketin ve dinginliğin varlıktan başka olmaları' anlamında değil; bir varlığın imgesinin bu varlıktan başka olması anlamında veya hatta değersiz bir varlık olmayan anlamında kullanıyorum. Duyulur nesneler ve duyulur nesnelerin duygulanımları böyledirler. aşağı bir derecede bu nesnelerin ilinekleri böyledirler; duyulur nesnelerin ilkesi böyledir; onların kurucularının her biri böyledir). Gerçekte kötülüğü, anlamak için, onunla iyi arasındaki ilişkiyi göz önüne getirmeliyiz; ölçünün yokluğuyla ölçü, sınırlanmamışla sınır, biçimsiz ile biçimsel neden, sonsuza dek yetersiz olanla kendi kendine yeten arasında ne gibi orantı varsa, kötülükle iyilik arasında böyle bir oran vardır; kötülük her zaman belirsizdir, her zaman kararsız, tümüyle pasiftir, asla tatmin edilmemiştir, tam yoksulluktur; işte kötülüğün ilineksel yüklemleri bunlardır; ve hangi özel kötülüğü göz önüne getirirsek getirelim, bütün bu yüklemelere sahiptir (ve kötülükten pay alan ve ona benzer olan nesneler, kötü nesnelerdirler; fakat kötülüğün varlığı değildirler.) Bu niteliklerin hangi süjeye ait oldukları soruluyor. -Fakat onlar süjelerinden farklı değillerdir; onlar bu süjenin kendisidirler. Çünkü kötülüğün kendinden farklı bir varlığın ilineği olduğunda, önce bir töz olmasa bile, kendi başına var olması gerekir. Bu, iyilik gibidir; kendi başına var olan İyilik ve yüklem olarak iyilik vardır; aynı şekilde kendi başına var olan kötülük ve onunla uyumlu, ondan farklı bir varlığın kötü yüklemi vardır.:- O halde ölçüsüzlük, ölçüsüz bir şeyde değilse nedir?- Ölçüsüzlük, hiç de ölçülen şeyde olmayan ölçü gibidir; aynı şekilde, ölçüsüz şeyde ölçünün yoksunluğundan söz edilemez. Çünkü ölçüsüzlük bir nesnede olsaydı, ya bu nesne ölçüsüz olurdu ve ölçüsüz olduğundan, böyle olmak için bu ölçüsüzlüğe muhtaç değildir; ya da ölçüsüz nesnenin bir ölçüsü vardır; fakat o takdirde bir ölçüsü olduğu için, ölçüsüz nesnenin, ölçüsüzlüğe yüklem olarak sahip olması mümkün değildir. O halde kendi başına var olan bir sınırsız, bir biçimsiz ve aynı şekilde kötülüğün doğasını niteleyen diğer özellikler var olmalıdır ve kötülüğün dışında kötü şeylerin olmasının nedeni, onların karışımlarında kötülüğe sahip olmaları veya kötülüğe eğilimli olmaları veya kötülük etmeleridir. Evet, kendisinde figürlerin ve biçimlerin, sınırların ve ölçülerin bulunduğu süje; bu iyiliklerden hiçbirini kendinden kendi özünden almadığı için, onlarla kendine bir yabancı süsle süslenir gibi süslenen süje, realitenin kendinden çok imgesine benzeyen süje; eğer kötülüğün bir tözü olabilirse, kötülüğün tözü budur; işte ilk Kötülük; akıl yürütmenin bize bildirdiği bizatihi kötülük. 4. Cisim, içerdiği maddenin payından dolayı kötüdür; fakat o, ilk kötülük değildir. Cisimdeki biçim gerçekten ona ait değildir; cisim hayattan yoksundur; cisimler hareketlerinin düzensizliklerinden dolayı, birbirlerini yok ederler; onlar, ruhun etkinliğine bir engeldirler; sürekli akış halinde olduklarından, varlığın sürekliliğinden kaçınırlar. Ruha gelince, o, gerçekte bizzat kötü değildir; hem zaten her ruh kötü bir ruh değildir. Kötü ruh nedir? Platon, "kötülüğün tabii olarak bulunduğu ruhun bu bölümüne egemen varlık" için şöyle demektedir: Bu, irrasyonel bölümdür;' bu bölüm, ölçünün ötesine veya berisine giderek kötülüğü kabul eder; aşın1ık, tembellik ve ruhun bütün diğer kötülükleri, yani yanlış kanıların nedeni olan ve ona bu kanılan iyi diye ve kaçındığı ve araştırdığı şeyi kötülükler diye gösteren istem dışı duygulanımlar buradan kaynaklanır. -Bu kötülüğe yol açan nedir? Kötülüğü, tıpkı ilkesine ve nedenine indirger gibi maddesine nasıl indirgeyebiliriz? -Önce kötü ruh, maddenin dışında değildir. Onun bizzat kendisi kötü değildir: Sonuç olarak kötü ruh, ölçünün yokluğuyla karışmış olarak bulunur; o, düzen ve ölçü veren biçimden payını almaz; çünkü o, cisimle karışmıştır ve cisim maddidir.' Üstelik, ruhun aklı bölümü de allak bullak edilmez mi? Edilgiler, onun düşünmesine engel olurlar: Madde, gölgesini onun üzerine yansıtır; (maddenin gölgesinde kalan ç.n.) zeka maddeye doğru yönelir; bakışını varlığa değil; oluşa çevirir;oysa oluşun ilkesi maddi tabiattır ve maddi tabiat o kadar kötüdür ki, henüz kendisine bulaşmamış varlığı kötülükle doldurur ve sadece kendisine baktırır. İyilikten hiçbir paya sahip olmadığı, iyilikten yoksun bulunduğu, saf yetersizlik olduğu için madde, kendisiyle en küçük teması olan her şeyi kendine benzetir. O halde, Zeka'ya doğru dönen yetkin ruh, her zaman saftır; 0, maddeden yüz çevirir; bu sınırsız ve ölçüsüz şeyi, bu kötü şeyi düşünmez ve ona yaklaşmaz; yetkin ruh, saf Olduğu için, Zeka'nın kendine ayırdığı sınırlarda kalır. Yetkin ve ilk ruh olmadığı için bu sınırlarda kalmayan ve kendinden dışarı çıkan ruh ise, sadece yetkin ve ilk ruhun bir imgesidir; çünkü ondan az şeye sahiptir; bu yetersizlikten kaynaklanan belirsizlikle dolu olduğundan, (eksik ruh ç.n.) karanlığı görür ve üstün ruhun bakmadığı şey baktığı için (karanlığı görüyoruz dediğimiz anlamda), maddidir.5. Fakat iyiliğin bulunmaması, ruhun karanlığı görmesinin ve onda yaşamasının nedeniyse, o zaman kötülük, karanlığın nedeni olan bu eksikliktedir: Ruh için iyiliğin bulunmaması, ilk kötülüktür ve karanlık, ikinci sıradaki (kötülüktür ç.n.), Kötülüğün doğası, o zaman artık maddede değildir; maddeden öncedir. -Hayır, kötülük, iyiliğin kısmen değil; fakat tümüyle bulunmamasından ibarettir/ iyilikten biraz yoksun olan nesne, kötü bir şey değildir; o, en azından cins olarak yetkin olabilir; fakat maddede olduğu gibi iyilik tümüyle bulunmadığı zaman, gerçek kötülüğe, iyilikten hiçbir pay almayan kötülüğe sahibiz. Madde, kendisinin iyilikten pay almasına izin veren varlığa sahip değildir; maddenin var olduğu söylenirse, bu, varlık sözcüğüyle oynamadır: gerçek şu ki, madde bir var olmamadır. alıntıdır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2011 @Calypso: Bahsedilen kötülük senin anladığın kötülük değil. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
selinnn43 Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2011 Oldukça ilginç bir o kadar ağır bir metin... paylaşımınız için teşekkür ederiz... bir kaç defa daha okumam lazım sanırım... 'fakat maddede olduğu gibi iyilik tümüyle bulunmadığı zaman, gerçek kötülüğe, iyilikten hiçbir pay almayan kötülüğe sahibiz. Madde, kendisinin iyilikten pay almasına izin veren varlığa sahip değildir; maddenin var olduğu söylenirse, bu, varlık sözcüğüyle oynamadır: gerçek şu ki, madde bir var olmamadır.' Bu durumda kötülüğü reddetmek için maddeyi reddetmek gerekiyor, ama kafama şu takılıyor madde ve ruh temelde aynı şey yani enerji, sadece yoğunlukları farklı enerji değiller mi? maddeyi reddetmek ruhu da reddetmeyi gerektirmiyor mu? bu durumda kötülüğün var olduğunu varsayarak devam edecek olursak ve bunu maddeyle özleştirirsek ki, "Madde, kendisinin iyilikten pay almasına izin veren varlığa sahip değildir" denildiğine göre mutlak kötü maddedir denilirse çokta yanlış olmaz sanırım, maddenin sınırlılığı karşısında mutlak kötülüğe bir sınır çizmek zorunda kalınmış olmuyor mu?. sınırları olan hiç bir şeyin mutlak olamayacağını düşündüm açıkçası... kabul etmem lazım ki bu metin beni oldukça zorladı felseyle aram pek yokmuş demek ki... paylaşım için teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.