MALCOLMX Oluşturma zamanı: Nisan 25, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 25, 2007 2000 yıllık bir dinin temelleri sarsılıyor İsa'nın torunu Paris'te yaşayan Pierre Plantard St. Clair Binlerce yıllık çatışma bir romanla su yüzüne çıktı. İsa bir Tanrı değildi, gerçek bir insandı ve evliydi, Karısı Magdalalı Meryem'di ve kızlarının ismi de Sarah'dı. İsa'nın sırrı ve nesli binlerce yıl gizli tarikatlarca korundu ve İsa'nın neslinden son temsilci Paris'te yaşayan Pierre Plantard St. Clair. Sion Tarikatı, Tapınak Şövalyeleri, Gül ve Haç Kardeşliği sırrın bekçileriydi ancak İsa'nın sırrı artık deşifre oluyor, gizli tarikatlar Papa'nın ölümünü bekliyor. Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti, insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek, kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor. Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde http://www.aksiyon.com.tr/resim/598/82.jpg Peki nereden çıktı bunlar? Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile. Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. İsa ve Hıristiyanlık hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak, kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur. 1975 yılında, Paris Milli Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır." İsa'nın kızı kaçırılıyor Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da fahişe olarak tanımlanan Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı. Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı. İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü. Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi. Godefroi de Bouillon. İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi. http://www.gospel-mysteries.net/Angelico-Mary-Magdalene-and-Jesus.JPG Son temsilci İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı. Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar. Adamı Londra'da saklıyorlar. Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalışıyorlar. Tartışmalı da olsa 25 Aralık İsa'nın doğum günü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor. Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe... 325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. 325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti." Batı dünyası tartışıyor İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler. Yani İsa'nın soyunu temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak. Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın araştırmacıların görüşüne yer veriyordu. Buna göre Magdalalı bir hayat kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu, 'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü. Sion - Gül Haç tarikatı Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye'deki temsilci kim? Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. Altındal, son 15 yıldır da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor. Tutkun AKBAŞ(alıntı) 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 Çok güzel bir paylaşım olmuş.ayrıca Leonardo’nun tablosunda ki gibi daha net bir ayrıntı Beato Angelico(1387-1455)adlı ressamın "Angelico E Aiuti" adlı tablosunda da vardır.(Firenze,Müze S.Marco) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 Bir konsey toplanıyor 600'e yakın tahrif olmuş kitabın içinden , 4 ana kitabı seçiyorlar ve bunlar bizi bağlar diyorlar.. Dinin temeli olan tanrı katından gelmiş olunduğuna inandıkları bir kitab'ın bu kadar tahrif olmalarını görmelerine rağmen , din'leri sarsılmıyorsa hiçbir şey din'lerini sarsamaz artık.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2007 yorumlar için saolun arkadaşlar..Aslın da buskas dediğin de doğru ama Hz. İsa onlara göre Tanrı ve bir Tanrının İnsan olduğunu kanıtlayabilecek bir olay muhakkak sarsacaktır belkı daha da fazlası olacaktır:) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
umuayy Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 gerçekten çok güzel bi paylaşım olmuş teşekkürler.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 cok harıka..tşk ler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sepia Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 bu bana da vinci'nin şifresini çağrıştırdı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2007 saolun arkadşlar;) bu ara da winston zaten makale da vinci şifresi ile ortaya çıkan olayları konu edinmiş yani esin kaynağı o;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 yorumlar için saolun arkadaşlar..Aslın da buskas dediğin de doğru ama Hz. İsa onlara göre Tanrı ve bir Tanrının İnsan olduğunu kanıtlayabilecek bir olay muhakkak sarsacaktır belkı daha da fazlası olacaktır:) Aslında tam olarak değil. Baba , oğul ve kutsal ruh, aynı varlığın değişik tezahürleridir.. Baba : tanrının kendisi. İsa : Yeryüzünde insanlara görünmek istediği vucut Kutsal ruh : Onun kudretinin simgesi. Aslında Hz. İsa'yı , Tanrının yeryüzündeki vucutlaşmış şekli, tanrı'nın insanlara görünmek istediği yüz diye algılıyorlar. O açıdan bu olayların çok fazla sarsacağına inanmıyorum.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Tamam buskas sen sarsmaz diyosan sarsmaz herhalde:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Tamam buskas sen sarsmaz diyosan sarsmaz herhalde:) Ben dedikten sonra sarsmaz tabi aksi olabilirmi hiç Ama senin için bir kere sarsarız @malcomx Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2007 eyvallah:) vay be benim için 2000 yıllık din sarsılıyor müthiş olay saol;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
attart Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2008 Batı dünyası tartışıyor. Ama doğu toplumları hiç bir şeyi tartışamıyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pascha Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2008 teşekkürler paylaşım için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mellina Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 sapkın bir tarikatın sözleriyle bir din ve onun peygamberi yargılanamaz.bu tür saçma sapan aslı olmayan söylentiler hristiyanlığın var olduğu günden beri oldu ama hep tartışmada kaldı eğer gerçek olsaydı şimdiye kadar çoktan doğru olup olmadığı kanıtlanırdı.hele davincinin şifresi gibi bir kitapda isa hakkında yazılanlarla isa yargılanamaz.hepsi birer varsayım varsayımlarla bir dinin peygamberi hakkında böle saçma sapan yakıştırmalar yapılamaz.batı dünyası istediği kadar tartışsın dinini gerçekten bilen ve inanan insanlar için bu tür söylentiler bir ikilem yaratmaz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fotonkedi Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2008 dinin söylemlerinden birinde isanın 2012 yılında dünyaya ineceği ve hatta tarihin 23 aralık olarak söylendiği gibi şeyler söylendiği yazıyordu bazı yerlerde... bunun girilen dönemle kurulan bağlantısını varın siz düşünün... xxxxxxx dinin eleştirilmesi neden rahatsız ediyor... isanın normal bir insan olmasında ne gibi bir kötülük var bence daha güzel sonuçta insanların içinde olan asıl ışığı görmek için sağlam örneklerden biri de isa dır... üzücü olansa insanların hep büyülenmeye duyduğu ihtiyaç... kendini keşşfetmek yerine hep kendini kötülemek ve daha iyi birini bulup ona hayran kalmak... oysa hepimizde var aynı özellik ki bunu bütün dinler de söyler... isa gibi diğer peygamberlerin ya da büyük insanların içlerindeki özellikleri kullanması gaz vermeli örnek olmalı herkese... beğendiğiniz özellikleri hayatınıza geçirin... o zaman o olursunuz ve hissedersiniz... eminim hepsi de bunu isterdi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
bacha Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2008 bu konuya bir pencerede ben açmak istiyorum!! ...bütün bu iddaların, özellikle de incil ve hristiyanlığın yeniden şekillendirilmeye çalışılması bana biraz kasıtlı geliyor.fikirlerimi şöle açayım;özellikle son 10 yılda medya ve sinema dünyasında bilinen ve kabul edilen hristiyanlık(dolayısı ile tüm ilahi inançlar)için müthiş bir karalama kampanyası başlatılmış durumda.bunun sebeblerine gelicez!!bu karalama kampanyasının medya aracılığı ile yürütülmesinin sebebi 2.dünya savaşından mutlak güç ile çıkan siyonist örgütlerin gobelts ten(nazi propaganda bakanı) medyanın gücünü ögrenmeleridir..toplumlar bu şekilde yönlendirilebilmektedir.zaten savaştan sonraki 60 küsür sene medya ,savaşı kazanan hakim güçlerin tekelinden çıkmayacaktır ki şu anda dünya medya devlerini inceliyecek olursak bunun farkına varılır.tüm bunların ışıgında; da vinci.., yahudanın incili gibi gösterimlerin neden bu kadar popüler hale getirildigini şöyle acıklayabiliriz:musevilik,kendi inançlarında da oldugu gibi tüm insanlığa diger inanışların hurafe oldugunu ispatlama çabasındadır..hatta bu durum çabanın ötesinde mutlak bir zaferle sonuçlanmak üzeredir.hepimizin bildigi üzere yahudilik inancı ve musevi locaları ortaçağdan beri warlıklarını hep yeraltında gizli orgutlenmelerle sürdürmektedir. fakat 2. dünya savaşından sonra ki bu sureçte savaşın mutlak galibi ve dunyanın efendisi ABD içinde yuvalanmışlar ve yonetim kademelerini ele geçirmişlerdir.dikkat ediniz israil in kuruluşu bu dönemin başlangıcına yani güç odaklarını ele geçirmelerine rast gelmektedir.artık bu locaların warlıgını ve gücünü bilmeyen devlet ,kavim, millet yoktur.ortaçağda osmalı ile dünyaya hükmeden islam felsefesine karşı hrıstiyanlıgı bir kılıç gibi kullanmış olan bu gruplar 17.yy da osmanlı yönetimine girerek son guclu islam oluşumunu içerden çökertmişler ve artık islamiyeti bir güç olarak görmemektedirler..şimdi ise hrıstiyanlıga açtıkları savaşa hepimiz şahit oluyoruz..(bunlar kişisel tespitlerimdir,yanılma payı muhakkak wardır) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 temeli sarsılmayan bir din gösterin? islamiyet, yahudilik, budizm vs vs vs. sadece büyük toplulukların büyük sesleri olarak kalacaklar.. çürütmüş ve çürütecek yüzlerce tez bulunmakta bilinmekte ve saklanmakta zaten.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 Öncelikle 'DİN' ve 'inanç sistemleri' 'ni birbirinden ayırmak gerek.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 temeli sarsılmayan bir din gösterin? islamiyet, yahudilik, budizm vs vs vs. sadece büyük toplulukların büyük sesleri olarak kalacaklar.. çürütmüş ve çürütecek yüzlerce tez bulunmakta bilinmekte ve saklanmakta zaten.. merhabalar, nevermore arkadaşımın da dediği gibi "din " ile "inanç sistemini" birbirinden ayırmak lazım. insanların ve toplumlarım inanç sistemleri sarsılabilir, bozulabilir, nihayetinde ondan sürekli dinler gelmiştir, ama dinler; tümüne baktığımızda temelde aynı şeyi söylüyorlarsa (allah var, tüm evrenki ve insanı yarattı, ölümden sonra tüm insanlar yeniden dirilecek ve o rabbinin huzurunda yeniden toplanacak ve bir hesap günü olacak, nihayetinden de sonsuz bir hayatın başlangıcını yaşacaklar, bu dünyada her yaptığının da bir bedelini görecekler ....), demekki sarsılmamış, belki inanlarının düşünceleri, önceki inananlar gibi değil. bu da dinin değil, insanın suçu! saygılar... 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 19, 2010 onu da geçersek thalese ben kabballah ın da sırrını gayet iyi biliyorum. hani kabballah cılar hava atarlar ya biz kabalaya inanıyoruz, bu din tüm dinlerin çıkış noktasıdır diye. gerçeği bilseler öyle konuşmazlar. ama benimde cevaplandıramadığım karmaşık konular var ama cevaplandırdıklarım yani doğrusu bulduklarımın yanında bulamadıklarım bir hiç olarak kalıyorlar. belki bir ateistten bile daha fazla kendime eleştiri yaptım ve sonunda cevapları önüme çıktı ama inancımı sarsmadım, sadece eleştiri yaptım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2010 Ben birşeyi anlamadım. Hz. İsa ölürken ilk çocuğuna hamile olan Meryem'den nasıl daha fazla çocuk yapıyor? Ben mi kaçırdım birşeyleri acaba. Hz. İsa'nın çocukları diye bahsediliyor. Bu arada paylaştığın için sağol. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melenie Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 20, 2010 çok çarpıcı bir yazı olmuş teşekkürler.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hevvez Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 24, 2010 Dünyada en çok ilgi çeken konular Din ve Mistismdir.Dinle ilgili bir kitap yazarsanız çok satar, sıkmaca olsa bile... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2010 Bi bilgi vereyim gündüzgezen . kabala bir din değildir.hatta kökeni yahudi inancı bile değildir Yahudi mistizmi olarak görülmesinin sebebi ibranilerin kabalaya sahip çıkmasından kaynaklanır.bir çok inancın esas noktasını kabul ettikleri için saygı görürler.hiç bir kabalist diğer dinleri hor görmez ve bizim dinimiz ... Diye cümleye başlamaz.tabi günümüzde her sistem gibi kabalada popülerlik kazandıkca dejenere olmuştur ama on yıllar süren kabala insiyeligi çok hafife alınacak bir sistem de değildir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.