birunsatan Oluşturma zamanı: Ocak 10, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 10, 2008 Dünyada Bir Yerdeyim.. Karadeniz müziği, Anadolu Rock, nitelikli müziğe inanlar, önemli bir ismi en verimli olabileceği dönemde yitirdi. Otuz üç yaşındaydı Koyuncu; yıllardır müziğin içinde olmasına karşın 2000'li yıllarda Gülbeyaz, Sultan Makamı gibi televizyon dizilerine yazdığı müziklerle ünlenmişti. Karadeniz'in hırçın çocuğu diyorlardı ona; demokrasi adına atılan bir çok adımda müziğiyle, fikirleriyle yer alıyor; Fırtına Deresi'ne yapılacak santrali protestodan, insan hakları ihlallerine karşı çıkmaya kadar bir dolu etkinliğe destek veriyordu. Müzikte de, birkaç halk müziği sanatçısının tekelinde kalmış Karadeniz bölgesinin müziğini, evrensel normlarda yayımlamayı deneyerek, önemli çıkış yapmıştı. 1972 Artvin/Hopa doğumlu Koyuncu, yirmi yaşında Dinmeyen adlı müzik grubu'na katılmış, 1993'de Mehmedali Barış Beşli ile, Lazca müzik yapmak amacıyla Şuku grubunu kurmuştu. İki arkadaş bir yıl sonra aralarına İlhan Karahan ve Metin Kalaç'ı da alarak grubun adını Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) dönüştürmüş ve 1995 başında Va Mişkunan (Bilmiyoruz) albümüyle Lazca rockın ilk örneğini vermişti. Lazcayı yaşatmak amacıyla Lazca rock yapıyorlardı. Plak şirketleri ise bu soundu 'Soft Laz Rock' diye tanımlıyordu. O günlerde grup elemanları Lazca dilinin yaşatılmasına rock yoluyla katkıda bulunmayı amaçladıklarını, rock müzikteki dinamizmle yöre insanının enerjisinin örtüştüğünü görünce heyecanlandıklarını anlatıyor, Lazca'nın rockın sert söyleyişine de uygun olduğunu belirtiyorlardı. Dört yıl içinde Zuğaşi Berepe, kamuoyuna pek yansımasa da önemli işler yaptı ve konserlerle hedefini gerçekleştirmeye çalıştı. Bu etkinliklerden Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları, kısıtlı sayıda bastırdıkları Bruxel Live (1998) adlı albümde bir araya getirdiler. Gruptaki eleman sayısı arttıkça müzikal yapı da güçlenmişti. Kazım Koyuncu (vokal, akustik gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (elektrikli gitar), Uğurcan Sezen (klavye), Zülküfil Murat Dilek (davul), Metin Kalaç (kayıt) Lazcayı yaşatmanın yanında aşk şarkılarına katılan sert söylemli yapıtlar ve modern rock anlayışı üzerine oluşturdukları çizgiyle de kabul görmeye başlamışlardı. Zuğaşi Berepe, Va Mişkunan albümünden dört yıl sonra İgzas (Gidiyor) adlı albümüyle bu çabayı listelere taşıdı. Yedi Lazca, bir Hemşince, bir de Türkçe sözlü parçadan oluşan albümün müzikal zenginliği, rockın çeşitli tonları arasında akıllıca gidip gelen sounduyla 1998'in en iyi yerli yapıtlarından biri oldu. Lazca'nın öne çıktığı kültürel bir misyonun yanında sıkı bir rock albümü özelliği de taşıyordu İgzas (Parçaların Türkçe anlamları kapakta verilmişti). Bu albümde Kazım Koyuncu (vokal, gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (gitar), Uğurcan Sezen (tuşlular), Zülfikil Murat Dilek (davul), Mahmut Turan (tulum), Metin Kalaç (kayıt), Mehmedali Barış Beşli'den (vokal) oluşan grubun, doğayı katledecek Çamlıhemşin'deki Fırtına Deresi'nin üzerine yapılacak santrale karşı kampanyayı desteklemesi de İgzas'ın diğer bir özelliğiydi. Grup 2000'lerin başında dağılınca, kuruculardan Kazım Koyuncu yoluna tek başına devam etmeyi kararlaştırdı ve solo albümleri Viya (2002) ile Hayde'yi (2004) yayımladı. Anadolu Rock'a kayan soundla ürettiği müziği kısa sürede büyük ilgi görüp, yaptıkları geniş kitlelere tam ulaşmaya başlamıştı ki hastalandı Koyuncu. Akciğer kanserine yakalanmıştı. Pes etmiyordu; tedaviyi sürdürürken Trabzonspor için marş bile yazmıştı. Ancak günden güne direnci zayıflıyordu; adına düzenlenen konsere çıkamamıştı. Sonunda 25 Haziran tarihinde ajanslardan şöyle bir başlık düştü: 'Karadeniz'in genç sesi sustu' (..... Müziğe çocukken, ortaokul birinci sınıfta, Mandolin çalarak başladım. Sonra biraz gitara merak sardım. İstanbul'da universiteye geldikten sonra muzikle yoğun olarak ugraşmaya başladım. Profesyonel olarak 1992 yılından buyana muzikle ugraşıyorum. İlk muzik grubunu 92'de kurduk. "Dinmeyen" isminde Türkçe muzik yapan politik bir gruptu bu. ( 96'da "Sisler Bulvarı" adlı bir albüm yaptıktan sonra grubumuz dağıldı.) Dinmeyen'i kurduktan hemen sonra 93 yılında "Zuğasi Berepe (Denizin Çocukları)" isimli yeni bir grup kurduk. Yani hem "Dinmeyen" devam ederken hem de bu grup devam etti. "Zuğasi Berepe" ile 95'de "Va Mişkunan" (Bilmiyoruz), 98'de "İgsaz" (Gidiyor) isimli albumleri yaptık. Sonra 98'in sonunda "Zuğasi Berepe" de dağıldı. Ben o tarihten itibaren tek başıma muzik yapmaya devam ettim. "Salkım Söğüt" isimli bir proje vardı. Şuana kadar 4 tane çıktı. "Salkım Söğüt" projelerinin ikincisinde, 3 şarkıyla yer aldım. Ondan sonra 2001 yılında ilk solo albümüm "Viya"yı çıkardım......) - ( .... Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Ç´e" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya. ...) 1972 - Hopa'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Hopa'da tamamladı. 1989 - İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. 1990 - Çağdaş Sanat Atölyesinde çalışmaya başladı. 1991 - Ali Elver ile birlikte Dinmeyen müzik topluluğunu kurdu. Aynı yıl Çağdaş Oyuncuların sahneye koyduğu ''Faşizmin korku ve sefaleti'' adlı oyunun müziklerini yaptı. 1993 - Mehmedali Barış Beşli ile Dünyanın ilk ve tek Laz rock toplulugu ''Zuğaşi Berepe''yi kurdu. 1995 - Zuğaşi Berepe ''Va mişk´unan'' 1996 - Dinmeyen ''Sisler Bulvarı'' 1998 - Zuğaşi Berepe ''Brüxel Live'' ve ''İgzas'' 2000 - ''Salkım Söğüt 2'' adlı ortak çalışma 2001 - İlk solo albüm ''Viya'' 2002 - Gülbeyaz dizi müzikleri 2003 - Kemal Sahir Gürel ile birlikte ''Sultan Makamı'' dizi müzikleri 2004 - İkinci solo albüm ''Hayde'' sanatçının popülaritesini daha da arttırdı. Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka,Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri,büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz KOnserler dizisininde öncülüğünü yaptı. 2004 ün sonlarında akciğer kanseri teşhisi konuldu ve tedavi görmeye başladı.25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde yaşamını yitirdi... http://www.anatolianrock.com/images/sanatci_ve_grup_fotograflari/66_1152917032_4944.jpg http://www.anatolianrock.com/images/sanatci_ve_grup_fotograflari/66_1157013182_4721.jpg http://www.anatolianrock.com/images/sanatci_ve_grup_fotograflari/66_1157660248_4044.jpg http://www.anatolianrock.com/images/sanatci_ve_grup_fotograflari/66_1162808515_2167.jpg 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 ruhun şad olsun güzel insan...geç tanıdık seni..erken kaybettik... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 ölmeden önceki röportajlarından birinde "bunca senedir müzik yapıyorum insanlar beni bir dizi müziğiyle yeni tanıdı " diye sitem etmişti. o dizi müziği Fırtına dizisindeki Gidiyorum' dur. çok güzel bir insandı, mekanı cennet olsun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mysteriouslady Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Malesef biz Türk milleti olarak başarılı müzik yapan usta insanları görmezlikten gelip,popüler kültürün esiri olmuş bulunmaktayız ve böylesine başarılı insanların değerini,kaybettikten sonra farkediyoruz... rahat uyu güzel insan..ruhun şad olsun:( 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkness Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 işte gidiyorum birşey demeden arkadamı dönmeden şikayet etmeden mekanı cennet olsun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beyazkin Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 O ' nu dinlemek ve yürek te elele olmak hayatıma şereftir! ..Biz ce kısa kalmış bir ömür ve bir okadar ÖZ dür .. http://img515.imageshack.us/img515/2086/bannercj0.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
danny Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 önemli bir müizk adamıydı mekanı cennte olsun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 ne yazık ki amansız bir hastalık sonucu erken ayrıldı aramızdan..güzel bir sanatcımızdı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2008 koyverdin gittin beni, allah'ından bulasın. kimse almasın seni, yine bana kalasın. sevdiğim senin aşkın ciğerlerimi dağlar. hiç mi düşünmedin sen, sevdiğin böyle ağlar. gelevera deresi iki dağın arası, yüzünden silinmesin bıçağımın yarası. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
birunsatan Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2008 Video - kaz Video - kaz Video - G Video - kaz Video - kaz Video - kaz Video - kaz Video - kaz Video - kaz Video - kaz Video - Zuga Video - Zuga Video - umay umay ve kaz umarım açılmıştır.... -------------------- sonuncusu yanlışlıkla oldu, kusura bakmayın.... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
uACansu Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2008 teşekkürler... neden böyle insanlar aramızdan erken ayrılırki Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2008 Yönetmen Ümit Kıvanç, Türkiye’nin ilk Laz-rock müzik grubu Zuğaşi Berepe’nin kurucusu sanatçı / müzisyen Kazım Koyuncu için titizlikle hazırlılıkladığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan" isimli belgesel filmi tamamladı. 25 Haziran 2005 tarihinde kansere yenik düşen Kazım Koyuncu için sanatçının ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle yönetmen Ümit Kıvanç tamamlanan “Şarkılarla Geçtim Aranızdan", Kalan Müzik etiketi ile yakında piyasada olacak. CD-DVD satan dükkanlarda bulunacak. Üç DVD' den oluşan ve üç buçuk saatlik filmin geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak.. Önümüzdeki günlerde gün ışığına çıkacak olan belgesel, Kazım Koyuncu’nun doğduğu köy olan Yeşilyurt’ta başlayıp “Burası da bize memleket oldu” dediği Taksim ve İstiklal’de süren hayatını gözler önüne sererken sesini yeniden dinleyicileri ve sevenleriyle buluşturacak. Ümit Kıvanç belgeselin gelişim sürecini şöyle anlatıyor: Belgesel sadece Kazım’ı anlatıyor Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak. Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazım’ın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok. Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor. Kazım’le beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim vardı Kazım hastalanmadan kısa süre önce, Viya’nın kapağındaki fotoğrafına bakarken, “Artık gidip bulayım, tanışayım,” diye düşündüm. Zuğaşi Berepe’den beri uzaktan izliyordum onu. Müziğinde ve müziğinin gelişiminde nelerin beni çektiğini ayrıca anlattım, Kendisiyle yapılan görüşmelerde söylediklerinden, onunla şu ya bu şekilde karşılaşmış insanların anlattıklarından, Kazım’ın kendime çok yakın bulacağım biri olduğuna ve beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim, hattâ inancım vardı. Hastalandığını duyduğumda, onu kaybedeceğimize en ufak bir ihtimal vermedim. “Adamın tedavisi bitsin, telaşı geçsin, öyle gider tanışır, konuşurum, Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına? Ölüm haberini aldığım gece, o an için elimdeki tek CD’si olan Viya’yı sabaha kadar döndüre döndüre dinler ve ağlarken, durmadan kendime şunları dediğimi hatırlıyorum: “Tanışmıyordun bile; nasıl olup da bir arkadaşını kaybetmişsin duygusuyla yanıp yakılıyorsun böyle?” Nitekim, bunu izleyen günlerde çok eski bir arkadaşım, “Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına?” dedi. Filmi yapabilmek için Kazım’ın en yakınındaki insanlarla zaman geçirmeye ve topladığım ses ve görüntü kayıtlarını defalarca izlemeye, dinlemeye başladığım süreçte, onun elbette benim bir arkadaşım olduğuna kuvvetlice inandım. Filmi yapmak için uğraştığım iki yıl boyunca samimiyetimiz ilerledi. Filmi bitirirken, onun ölümüyle sarsılmaya devam ettim.Onun en yakın arkadaşlarından biri filmi izledikten sonra, “Sanki sen onu çok iyi tanıyormuşsun gibi,” dediğinde, sevineyim mi, gurur mu duyayım, ne yapayım bilemedim. Bunun böyle olduğunu artık biliyorum, ama şaşırmaktan da vazgeçemiyorum. Çekimlere Pançol’dan başladık Kazım’ın toprağa verilişinden (27 Haziran 2005) birkaç ay sonra, Kazım’ın yakınlarıyla tanışmaya, ardından malzeme toplamaya, Hopa’da, Pançol’da ve Doğu Karadeniz’de farklı yerlerde çekimler yapmaya başladım. Birçok insanın VHS, Hi8, V8, DVD, VCD, Betacam, miniDV ve aklınıza gelebilecek her formatta ses ve görüntü kayıtlarıyla çok geniş bir arşiv oluşturdu. Materyalleri aktarıp sınıflandırarak hazır hale getiriyordum. 2006 yaz sonunda, nihayet, filmi yapmaya başladım. Çözülmesi gereken pek çok teknik sorun, verilmesi gereken çok fazla karar vardı. Üstelik, 2,5 saatlik bir film yapmaya niyetliydim ve baştan verilecek her yanlış kararın anlatıma dair, teknik, estetik faturaları pek ağır olabilirdi. Bu filmde sadece Kazım konuşacaktı. Elime geçen ilk kayıtlardan sonra, bunun hem olabileceğini hem de ortada Kazım’ın bu anlattıkları varken, başkalarının onun hakkında, onun üstüne vs. konuşmasının elbette ikincil kalacağını görebilmiştim. Âdetâ benimle birlikte bu işi yapmaya girişen Kazım’ın yakınlarının da bu fikri coşkuyla onaylaması elbette cesaretimi artırdı. Hırsız filmi ikinci kez yaptırttı Kazım filmi”nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu 2006’nın 12 Aralık günü Saat 19.30 sularıydı. Evimin karşısındaki lokantada yemek yedim ve bizim apartmanın bitmek bilmeyen basamaklarını tırmanmaya başladım. Benim kata geldiğimde, merdivende havlularımdan birini gördüm. Kilit kırık, kapı açıktı. G-5, ekranlar, laptop ve başka birkaç şey çalınmıştı. Filmden geriye sadece ham kasetler kalmıştı. “Kazım filmi”nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu. Çocukluğu, Hopa’daki ortaokul ve lise yılları, İstanbul’a geliş, Dinmeyen, Zuğaşi Berepe yılları, kendi grubuyla çıkana kadarki ara dönem, askerlik, Kızılırmak’a bas çaldığı zaman... hepsi tamamlanmışken, bir anda havaya karışmıştı. Ve aradan aylar geçti. Günün birinde, nasıl bir inatla, nasıl bir kuvvetle, hâlâ bilemiyorum, filmi yeniden yapmaya oturdum. En yakın arkadaşlarım dahil kimseye bir şey söylemedim. Aylar boyunca. Nihayet bir gün birkaç arkadaşımı toplayıp dedim ki: “Çalınan kısmı yeniden yaptım.” Şimdi, film karşınızda. Daha önemlisi, artık yapıldı, dünyadan ve hayattan yok edilemez. Kuşaklar sonra birileri Kazım’ın varlığından, nasıl bir insan olduğundan, başka türlü yaşamanın, “sisteme” ve hayata itirazın mümkün olduğundan haberdar edilebilecek. Çünkü çalınan kısmı yeniden yaparsam her şeyin hallolacağını sanmıştım. Halbuki daha geride yapılması gereken çok şey vardı. Şimdi hangi kuvvetle devam edebilecektim? Bunun da cevabı yok. Devam ettim. Fakat bir gün yine çok meşum bir durumla karşı karşıya kaldım: Kazım’ın hastalığı aşamasına gelmiştim. Durmadan geri dönüp ilk bölümlerde düzeltmeler yapmakla uğraşmakta olduğumu ve bunu niye yaptığımı fark edene kadar bir zaman daha geçti. Kaçınılmaz sonu idrak ve kabul etmek de kaçınılmazdı haliyle. Ben de, insanlara söylemek -ve “bırakmak”- istediğimi bırakabilmiş olacağım. alıntıdır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sAcReDwitCh Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2008 mekanın cennet olsun bukadar ii müzik yapan biri erken ayrıldı aramızdan keşke uzun yıllar daha kalabilseydi sesin ruhuma işlio kazım koyuncu mekanın cennet olsun... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beyazkin Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 http://static.twoday.net/akpinar/images/kazimkoyuncusiyahbeyaz.jpg http://img258.imageshack.us/img258/2715/barheryerdemt2.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 sağolasın:thumbsup: http://www.youtube.com/watch?v=My2LvqSKo_o Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aleimsema Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 kazım koyuncuyu herkes bilmez bn beceremedim onun gitmeseydin videosunuda eklermisin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 bilinmez mi ya ... http://www.youtube.com/watch?v=WvYVdlDXaFE Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aleimsema Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2008 tşkkür ederim bilmeyenler var malesef onu duyurmak biz sevenlerine düşüyor ruhun şad olsun abi bizimlesin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 amin ya zaten biri bi yerden bi kere dinlesin vazgeçemez Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aleimsema Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 vazgeçilir mi hiç onun şarkılarında karadenizin hırçınliği karadenizde radyasyonla ölüm kaderleri olan karadeniz halkının ağıtları varrr Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 bakalım daha kaç kişi yitip gidecek... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aleimsema Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 ölenlerin mezarlarında ot bile bitmezken bizim çok bilmiş yetkililerimiz ölümlerde radyasyonun etkisi yok diyor o zaman çay içip bn içiyorum sizde için diycek kadar radyasyonlu fındıkları okullarda öğrencilere dağıtacak kadar ......... neyse diycek söz bulamıyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 ayıpsın ya yedirmek için ellerinden geleni ardlarına koymadılar günde bir avuç fındık iyi gelir diye diye ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aleimsema Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 ne yapmaya çalıştıklarını bir çözsem yada çözen birine rastlasam sana bahsettiğim montaigne nin ölüm denemesini foruma ekledim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
beelze Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 24, 2008 wallaha bana sorarsan kendileride ne yaptıklarını bilmiyo dediğin gibi kukla olmaktan başka bişey değiller tamm bakıyorum:thumbsup: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.