nevermore Oluşturma zamanı: Kasım 13, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 13, 2011 [TABLE=width: 686] [TR] [TD]Astral alem Ruhsal Alem'in bir parcasıdır. Astral alem, aşağı seviyedeki uzantılardan en yüksek kademelere kadar, birçok değişen derecelerde tezahür eden tek bir Yaşam'dır.. Silver Blrch (Yüksek Rehber Ruh) Naylor. William. der., Silver Birch Anthology. london, Spiritualist Press. 1974. p. 58. Astral Alem'in Seviyeleri ve Özellikleri Astral alem, derecelere, seviyelere ya da tali katmanlara bölünmüştür. Bu tür derecelerin mevcut olduğunu bilmek gerekir, aksi takdirde, astral alemin mekanizmasının nasıl işlediğini anlamak imkansızlaşır. Astral alemin en yoğun seviyesinde fizik dünyada mevcut olan her şeyin bir karşıtı vardır. Fizik dünyada bir kentin ya da bir binanın bulunduğu yerde, ayrıca astral maddede de o kentin ya da binanın, astral beden içersinde astral alemde mevcutken açıkça görülebilen bir kopyası ya da yansıması vardır. Diyelim ki, İstanbul' daki Taksim Meydanı'nın astral kopyası, en aşağı dereceden olan gürültülü seviyeyi temsil ediyor olsun. Sonra, en aşağıdaki bu katmanın örneğin bir kilometre yukarısında yer alan ve iradi bir çabayla insanın bir saniye içersinde kendi kendisini nakledebileceği benzer bir dünyayı tahayyül edelim: Burası astral alemin, birinci seviyeden daha az yoğun olan, ancak yine de daha ziyade maddi mahiyette ve fizik dünya şartlarına yakın olan ikinci seviyesine tekabül eder. İstanbul'un bir kilometre kadar yukarısında bulunduğumuz takdirde hala daha, daima büyük bir kentin yaşamının bir parçası olan trafik gürültüsünün birazını olsun işitebiliriz. Fakat birinci seviyedeyken işitilen gürültüye kıyasla bu sadece bir uğultu halinde olacaktır. Şimdi, bu kez de ikinci seviyenin bir kilometre yukarısında yer alan üçüncü bir 'bilinç seviyesi'ni tahayyül edelim. Böylece, astral alemin üçüncü katmanında yaşarken, İstanbul Kenti'nin gürültüsünden ve koşuşmasından öylesine uzakta olacağız ki, sadece Istanbul'un mevcudiyetinden etkilenmemekle kalmayıp, hemen hemen Istanbul'un farkında dahi olmayacağız. Astral alemde, her biri kendisinden bir 'aşağıdaki' seviyeden daha az maddi olan 'yedi bilinç seviyesi' vardır. Astral alemin daimi sakinleri astral yaşamlarını kendi doğal arzularına göre, bu seviyelerin herhangi birinde yaşayabilirler. Örneğin, bir insan birinci seviyede birkaç hafta, sonra ikinci seviyede iki yıl harcayıp daha sonra da alışkanlıkları ve arzuları daha az maddi ve daha sanatkarane, entellektüel ya da spiritüel bir hale geldikçe. üçüncü ya da dördüncü seviyelere geçebilir. Böylece, astral alemde, kalabalıklaşmak diye bir sorun yoktur. Fizik dünyamızda, nerede yaşayacağına dair bir insanın yapacağı seçim son derece kısıtlıdır. Fizik dünyadaki mevcudiyetini sürdürmek için gerekli olan parayı kazanmak için yaptığı iş nedeniyle, aksi takdirde seçmeyecek olduğu yerlerde yaşamak zorunda kalabilir . İklimden ya da diğer güçlüklerden ötürü fizik dünyanın birçok bölgeleri iskan edilemez haldedir. Bir insan, aşırı soğuktan ve yılın belirli zamanlarında Güneş ışığının ve gün ışığının olmayışı gibi daha başka kısıtlamalardan dolayı ne Kuzey ne de Güney Kutbu'nda rahatça yaşayamaz. Susuzluktan ötürü, mevcut olan çöllerin çeğunda yaşayamaz; bir ev inşa etmek üzere yeterince emniyetli bir ortam sağlayabilmek için önce ortadan kaldırılması gereken vahşi hayvanların mevcudiyetinden ötürü, yoğun cengellerde yaşayamaz. Astral alemde ise bu kısıtlamaların hiçbiriyle karşılaşmaz. İklim, astral alemin her yanında olduğu gibi, Kuzey ve Güney Kutbu'nda da aynıdır. Astral alemde her günün yirmi dört saati boyunca ışık durumu aynı olduğundan, gün ışığının olmayışı gibi bir sorun hiçbir yerde söz konusu değildir. Astral alemdeki bir insanın, çöllerde mevcudiyetini sürdürmek için suya ihtiyacı yoktur; cengellerin astral kopyalarında yaşamak isterse, bunu emniyet içersinde yapabilir - kendisine hücum edecek hiçbir vahşi hayvan yoktur. Astral alemde bir insan bir hayvana zararı dokunamayacağını nasıl öğreniyorsa, aynı şekilde hayvanlar da insanlara zararları dokunamayacağını öğrenirler. Ayrıca, içinden bir seçim yapılacak tam 'yedi bilinç seviyesi'mevcut olduğu için, arzu edilen yaşam biçimini kişinin duygusal, zihni ve spiritüel gelişimine uygun olan ortamlar dahilinde uygulanabilir hale getirmek için gerekli olan şartları elde etmek daima mümkündür. Fizik dünyadaki yaşamı izleyen spatyom yaşamını oluşturan bu değişik varoluş biçimlerini bir kez kavrayabildik mi, bu tablonun tüm parçalarının yerlerine mükemmelen nasıl oturduklarını görmemiz kolaylaşacak ve dolayısıyla, Evrim Yolu da hem teorik hem de pratik olarak kusursuz olan doğal yasalarla kontrol edilen mantıki bir olaylar silsilesi haline gelecektir. Bütün bu hususlar, astral kademelerin bazılarında mevcut olan okullarda açıklanır ve öğretilir. Kişide bir seviyeden ötekine geçmek dürtüsü ya da arzusu, çoğu kez, bu kişinin gereken zamanda şu ya da bu şekilde haberdar olduğu bu okullar sayesinde uyanır. Bu okullarda astral varlığa, kendisini bir seviyeden ötekine nasıl nakledebileceği gösterilir. Söz konusu seviye değişikliği, belirli bir şekilde gerçekleştirilen iradi bir çaba ile hasıl edilmektedir. Her bir seviyeyi oluşturan maddenin öteki seviyeleri oluşturan maddelerden farklı olmasına rağmen, astral bedenlerimiz tüm seviyelerin maddelerine benzeyen maddeler ihtiva eder. Bu durumda, seviye değişikliği için, astral bedenlerimizde bulunan ve söz konusu seviyeyle ilgili olan atomları seçilen seviyede tam anlamıyla faal olabilmemizi sağlayacak şekilde faaliyete geçirmemiz yeterli olacaktır. Astral varlığa öğretilen bir diğer husus da şudur ki, ne ikinci seviyede faal olan bir insan, birinci seviyede faal olan bir insanla, ne de üçüncü seviyedeki biri, ikinci seviyedeki biriyle temas edebilir ya da irtibat kurabilir. Eğer üçüncü seviyede yaşayan bir insan birinci seviyede yaşayan bir kimseyle herhangi bir nedenden ötürü irtibat kurmak istiyorsa, iradi bir çabayla astral bedenindeki birinci seviye atomlarını tekrar faaliyete geçirerek birinci seviyeye inmelidir. Yukarıya çıkarken de aşağıya inerken de aynı işlem uygulanır. Astral alemin değişik katmanlarında ifade bulan yaşam biçimleri birbirinden ayrı ve bağımsızdır, Bu aynen, İngiltere'deki yaşamın Hindistan'daki yaşamdan ayrı ve farklı olması gibidir. Nasıl her iki ülke de fizik dünyanın bölümleriyse, tüm katmanlar da astral alemin bölümleridir ama, belirli bazı nedenlerden dolayı da ayrı halde mevcutturlar. [/TD] [/TR] [TR] [TD] Astral Alem'in Birinci ve İkinci Seviyeleri Astral alemin en maddi nitelikte, en yoğun olan bölümü, ölümden 'hemen sonra insanları çevreleyen 'birinci seviye'dir. Astral alemin bu yoğun bölümünde yaşarken, fizik dünyada yaşarken gördüğünüz her şeyi çevrenizde görürsünüz. Diyelim ki,' fizik dünyadaki yaşamınız sırasında İstanbul'da oturdunuz: Muhtemeldir ki, ölümden sonra da İstanbul'un astral kopyasında ya da yansımasında kalırsınız. Çünkü, bu yeni yaşamınızın henüz başlangıcındayken, anladığınız bir şeyle irtibat halinde kalmak istersiniz. Çevrenizde insanlar görmeyi ve aynen fizik dünyadaki gibi, arkadaşlarınızı ağırlayabileceğiniz mükemmel bir evinizin olmasını arzu edersiniz. Sonra bir gün, belki de bir arkadaşınız size, astral alemde kent yaşamının pek yarar sağlamadığını belirtir ve kırların güzelliğini görmenizi önerir. Bir metropolü oluşturan milyonlarca kişinin arasındaki bir mevcudiyetle, sakinlerinin binler ya da milyonlar yerine düzinelerle sayıldığı bir köyün nispi huzuru arasındaki atmosfer farkını hayalinizde kolaylıkla canlandırabilirsiniz. Kolayca anlaşılabilsin diye ilk seviyenin bir kilometre yukarısındaymış gibi düşünmeye çalıştığımız 'ikinci seviye' işte burasıdır. Burada, mükemmel bir köy hayatının sosyal ilişkileri ve olağan gidişatıyla birlikte mutluluk içersinde mevcudiyetlerini sürdüren birçok aileye rastlanır. Bu seviyelerde istediğiniz kadar yaşayabilirsiniz. Çok kaba ve maddiyatçı tipte bir insan astral alemin en yoğun l'nci bölümünde daha mutludur. Çünkü, bu bölüm, öylesine bağlı olduğu fizik dünyaya en yakın ve en benzer olan seviyedir ve burada çok sınırlı bir yaşam yaşamaya devam eder. Bu seviyeler, gelişmiş bir insanın (-belirli bir spiritüel görgüsü olan bir insan-) buraIardaki şartlar altında uzun bir süre yaşamaya zorlanması halinde hiç de hoşnut kalmayacağı bölgelerdir.Nitekim, zorlanmaz da. Sona eren fizik yaşamının iyi ve kötü eylemlerinin sonuçlarının kendisine gösterildiği 'araf dönemi'nden geçtikten sonra (-ki şu sonuçların idraki gelecekteki karakterini etkiler-) artık biten o yaşama benzeyen her şeyden uzaklaşmak dürtüsünü duymaya başlar. Kendisine, astral alemin daha yüksek ve daha az yoğun seviyelerinde kendisini bekleyen ilginç ve yararlı deneyimlere ilişkin muazzam ihtimaller ilham olur. En nihayet, gerçek gelişimi ile uyumlu olan şartIarla çevrili olarak, astral yaşamını yaşamak üzere yerleşir. Bu, yaratıcı türden bireylerle (-müzisyenler, ressamlar, bilim adamları, vs.-) karşılaşacağı 'üçüncü seviye'de ya da kendisinden daha zeki olan kişilerle dünya sorunlarını tartışabileceği 'dördüncü seviye'de olabilir. Değişik sanat dallarında öğrencilerin eğitildiği okulların çoğu üçüncü seviyede yer alır. Dördüncü seviye de aslında üçüncünün bir devamıdır. Birinci ve ikinci seviyeler birinci kademeyi, üçüncü ve dördüncü seviyeler ikinci kademeyi, beşinci ve altıncı seviyeler üçüncü kademeyi oluştururlarken yedinci seviye de astral ve mental alemler arası sınırı oluşturur. Astral Alem'in Üçüncü ve Dördüncü Seviyeleri Beşer kökenli bir astral varlık, astral alemin üçüncü ve dördüncü seviyelerine vardığında, bu bölgelerin ayrıca, beşer dışı kökenli olan daha başka varlıklarca da iskan edildiğini farkeder. Bu varlıklar, adına «devalar» ya da «melekler alemi» denilen ve beşeri evrime paralel olan bir evrimi oluştururlar; beşeri aleme benzer bir şekilde evrimleşirler, şu farkla ki, bu varlıklar, hayvanlar aleminden beşeri aleme geçerek bireyleşmek yerine, böcekler, balıklar ya da kuşlardan, elementaller ,periler ve devalar ya da melekler alemine geçerek bireyleşirler. Bir kuş ya da balık için, gelişiminin bir sonraki etabına ilerlemek vakti gelince, fizik dünyadaki türüne göre ya bir elemental ya da peri haline gelir. Örneğin, elemental haline gelen balıkların, mükemmellik hedeflerine doğru yaptıkları doğal yolculukları sırasında (-aynen köpeklerin, kedilerin, atların, vb. kendi hayvan türlerinden evrimleşmemiş beşer tiplerine dönüşmeleri gibi), balıklardan elementallere dönüşmeleri söz konusudur. Aynı şekilde, kuşlar da perilere dönüşürler. Hem elementaller hem de periler, birbirini izleyen birçok yaşamdan sonra, fizik dünyada devalar ya damelekler olarak tanımladığımız varlıklar haline geldikleri bir safhaya ulaşırlar. Beşeri evrim ile devaların evrimi arasında büyük bir fark vardır. Balık ya da kuş, elemental ya da peri safhasına vardıktan sonra devaların evrimi de fizik dünyada devam etmeyip sadece astral ve mental alemleri İskan ederler. Dahası, aşağı seviyeden elementaller ile çok genç ya da evrimleşmemiş türden periler dışındakiler astral alemin üçüncü seviyesinden daha aşağıda yaşamazlar. Fizik dünyada yaşayanların devaların evrimi hakkında pek az bir şey bilmelerinin nedeni de budur. Sıradan bir insanın bu varlıklarla temas ettiği çok enderdir. Ancak, duru görü yeteneğini geliştirmiş olan kişiler fizik seviyede dahi bu varlıkları görebilirler. Çünkü, bir durugörür için 'astral ve fizik bilinç dünyaları' arasında kapalı bir kapı yoktur. Fakat, ortalama seviyeden bir insanın bu konuda bilgisi yoktur ve çoğu kez, bu tür varlıkların mevcudiyeti ile ilgili olarak ağızdan ağıza dolaşan öykülerle de alayeder. Sakinlerinin ortalama seviyeden insanlara nazaran doğaya çok daha yakın olduğu ve 'geri kalmışlık' sıfatını yakıştırdığımız ülkelerde bu varlıkların mevcudiyeti kabul edilir. Örneğin, İrlanda'da halkın çoğu, «küçük insanlar» dedikleri perileri ve tabiat ruhlarını hiç görmemiş olmalarına rağmen, bu varlıkların hepsinin de mevcut olduğunu onaylarlar. İrlanda'da çiftçilerin çoğu, günümüzde dahi, halk arasındaki inanca göre perilerin kullandığı iddia edilen belirli toprak parçalarını işlemeyi reddederler. Maddi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen ve eski halk öykülerini saçma ya da batıl itikat olarak nitelendiren bazı toprak sahiplerinin baş larına gelen talihsizlik1erin, o bölgenin yerel sakinlerince, «küçük insanları» incitmiş olmalarına atfedildiğini anlatan birçok öykü vardır. Bu tür öykülerin ne ölçüde gerçeklere dayalı oldukları bilinmez ama, bu varlıkların astral alemdeki mevcudiyetleri bir gerçektir. Üstelik, bunun da ötesinde, astral alemin yaşamında önemli bir rol oynarlar. Ölümden sonra, astral alemin üçüncü ve dördüncü seviyelerine varıldığında kişi bu varlıkları kendi gözleriyle görmekle kalmaz, ayrıca onlarla temas kurar. Bir insan dördüncü seviyeye geçtiğinde, ilk önce, faaliyet olarak tanımlayabileceğimiz şeyin tümüyle yok oluşu karşısında etkilenecektir. Muhakkak ki, orada insanlarla karşılaşacak ve fizik yaşamı sırasında onlarla karşılaşmamış ise, aynen insanların fizik dünyada birbirleriyle tanıştırılmaları gibi onlarla tanıştırılacaktır. Dördüncü seviyede faaliyet göstermesini mümkün kılacak olan gerekli arzuyu ve nitelikleri taşımaması halinde dördüncü seviyeye kadar ilerleyemeyeceğini bilen 'dördüncü seviye daimi sakinleri' tarafından, eğilimleri kendilerininkine benzeyen bir insan olarak hoşnutIukla karşılanır. Dördüncü seviye sakinlerinin ilgi duydukları başlıca şey uluslararası ve evrimsel sorunları tartışmak ya da doğruluğunu deneme çabasını gösterdikleri teoriler ortaya koymak olduğu için, bu seviyede fizik faaliyetten ziyade zihni faaliyete rastlanır. Tartışmalar, bilimin gelişmesi, devaların evrimi, vb. konularla ilgilidir. Bütün bunlar birçok insan için sıkıcı olabilir ama, entellektüel tipte bir birey için hiç de sıkıcı değildir. Dördüncü katmanda karşılaşılan kişiler, muhakkak ki, entellektüellik seviyeleri açısından çok çeşitlidirler. Doğal olarak, en keskin zekaya sahip olanlar ki bukişiler diğerlerinden daha yaşlı ve daha tecrübeli olan varlıklardır, tartışmalarda başı çekerler. Çoğu kez, devalar aleminin mensupları da söz konusu tartışmalara katılırlar. Ancak, böyle anlarda, irtibat sözlerle kurulmaz. Çünkü, daha henüz her şeyin düşüncelerle yönetildiği mental alemde bulunulmamasına rağmen, görülecektir ki, astral alemin yüksek seviyelerinde, sözle ifade edilmeden de sohbetler yürütülebilir. O katmanlarda yaşam öylesine suptilleşmiştir ki, düşüncelerle irtibat kurmak imkanları doğal olarak benimsenir ve bu tür şeylerin harkulade ya da olağanüstü olarak mütalaa edilmeleri diye bir şey söz konusu olamaz. Astral alemin dördüncü katmanına yerleşmiş olan devaların da evrimleşmiş varlıklar olduklarını unutmamak gerekir. Devalar da aynen evrimleşmiş insanların ilkel insanlardan farklı olmaları gibi, aşağı seviyeden elementaller ile tabiat ruhlarından farklıdırlar. Bir devanın zihni bakış açısı bir beşerin zihni bakış açısından oldukça değişiktir. Devalar daha ziyade doğanın süreçleri ile ilgilenirler. Devaların yaşamları doğanın unsurları (-okyanuslar, dağlar, ağaçlar, çiçekler, yağmurlar ve benzeri-) ile öylesine içiçedir ki, yardımlarının gerektiği özel durumlar haricinde sadece beşeriyeti ilgilendiren 'yaşam sorunları'ndan hiç etkilenmezler. Ulusların gelişimi ya da düşüşü onları hiç etkilememesine rağmen, bitki yaşamının izlediği gelişime, doğanın insanlara fizik ihtiyaçlarını sağlamasına ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarına karşı büyük bir ilgi duyarlar: Her bir değişik ağaç, çalılık ya da çiçek türünün yönetimi evrimleşmiş bir devanın elindedir. Bu 'yöneticiler'e bağlı olarak, hepsi de kendi özel görevlerini yürüten binlerce yardımcı çalışır. Adına 'uygarlık' dediğimiz anlayışın saldırısı ile aşırı miktarda ağaç kesildiği zaman devalar da yok edilenlerin yerini alacak yeni ağaçlar üretmeye çabalarlar. Modern bilimin, yapay yollardan yağmur yağdırmak gibi çabaları kapsayan deneyleri devalar alemi için son derece ilgi çekici konulardır. Devalar, kendi metodlarını kullanarak, insanı, doğru gidişata uygun bir şekilde, araştırma faaliyetlerinde etkilemeye çalışırlar, Devalar alemi, kendisini/renk' vasıtasıyla ifade eder. Bahçıvanlıkla ilgilenen herkes, devaların astral alemin üçüncü ve dördüncü katmanlarındaki faaliyetleri sırasında elde ettikleri harikulade sonuçları görebilir. Aynen fizik dünyadaki bilimsel bir bahçıvanın mantıklı bir şekilde ve akıllıca yürüttüğü aşılama ve tozlaşma işlemleri ile değişik renkte çiçekler üretmeye çalışması gibi, devalar da deneyler yürütürler. Şöyle ki, beşer kardeşine nazaran doğaya çok daha yakın olmasından ötürü bir devanın, bu konulardaki bilgisi çok daha fazla olduğu için, elde ettiği sonuçlar da o kadar daha güzeldir. Devalar alemi tarafından üretilen çiçeklerin güzelliğini kelimelerle tanımlamak hemen hemen imkansızdır. Çünkü, bizde sadece düzinelerle ifade edilebilecek renkler bulunmasına karşılık onlarda yüzlerce renk vardır. Üstelik, kırmızılar, maviler ve morlar dediğimiz renklerin ince nüanslarını sınıflandırıp adlandıramamaktayız. Devalar, ayrıca, yaşamın faaliyetlerini etkilemek amacıyla kendilerini 'ses' vasıtasıyla ifade ederler. Sık sık, «gerekli atmosferi oluşturmak»tan bahsederiz. Bu sözle anlatmak istediğimiz, çoğu kez, kişileri uyumlu bir zihin haline sokmak olgusudur. Devalar evrimleşerek, kendilerini daha güçlü bir şekilde ifade eden müzik melekleri haline gelirler ve sonuçta deva müziği dediğimiz şey ortaya çıkar. Çok sayıda deva, ormanlarda ve kuytu yerlerde bir araya gelir ve ahşaptan yapılma garip müzik aletleri kullanarak, daima mükemmel bir şekilde uyumlu olan en güzel sesleri üretir. Sesleri insan sesine nazaran daha yüksek perdeden çıkıyor gibidir ama, insan sesinden daha yumuşaktır. Bizim anladığımız manada sözler kullanmazlar. Daha ziyade büyük korolar halinde şarkı söylerler ama, ayrıca, zaman zaman tek başlarına şarkı söyleyen solistler de vardır; solo parça icra edilirken esas koro susar. Solistler, çoğunlukla, esas koronun belirli bir mesafe ötesinde yer alan yüksek ağaçlar üzerine tünerler ve ortaya çıkan sonuç beşeri kulaklar için tümüyle şaşırtıcıdır. Bu 'konserler'in, bunları hiç işitmemiş olan herhangi bir kişiye yeterince tanımını yapmak hemen hemen imkansızdır. Fakat, bunların, devaların söylediğine göre tüm beşeri ırkı etkileyen bir atmosfer oluşturdukları kuşku götür mez. Etkileyici olan unsur, muhtemelen, devaların tüm insanlara barış ve iyi niyeti ifade ediş şekilleridir. Çünkü, fizik dünyada mevcut olan ve modern savaşlar gibi sonuçlara yol açabilen fikir ayrılıklarını hiçbir zaman anlayamazlar. Devaların bizim anladığımız manada hiçbir malı mülkü olmadığı gibi, mala mülke ihtiyaçları da yoktur. Bir tabiat ruhu olarak tezahür ettiği ilk enkarnasyonlarından itibaren, verdiğini sürdürmek için para kazanması gerekmez. Belki de bu bakımdan beşer kardeşine nazaran daha şanslı sayılabilir. Devalar bizim anladığımız şekillerde gülmemelerine ya da sevinç içersinde olmamalarına rağmen, yardımları istendiğinde beşer kardeşlerine yardımcı olmaya ve dostça davranmaya can atarlar.' Beşeri sorunlarla hiç ilgilenmiyormuş gibi görünürler ama, yine de bazı durumIarda, örneğin depremlerin ya da volkanik patlamaların meydana geldiği yerlerde kendilerine özgü vazifeler yürüttükleri de aşikardır. Doğa, karalar, denizler, flora ve fauna ile ilgili her şey onların faaliyet sahasına girdiğine ve bir deprem ya da volkanik patlama dünyanın yüzeyinin bir bölümünü etkileyen doğal bir fenomen olduğuna göre bu çok doğaldır. Bu tür afetler meydana geldiğinde, çok sayıda deva da yardım edebilecekleri yerlere gönderilirler. Devalar, ayrıca, beşeri duygular karşısında yardımcı olma hususunda da kendi üzerlerine düşeni yaparlar. Bedeni hastalıklara astral şartlar altında rastlanılmaz ama, insanların aşırı derecede depresyon geçirdikleri duygusal rahatsızlıkların mevcudiyeti bir gerçektir. Çünkü, astral alem, duygular alemidir ve astral beden de bizim duygusal bilinç bedenimizdir. Böyle vakalarda, devalar, depresyon geçiren kişileri duygusal sıhhate kavuştururlar. Onları yatıştırırlar ve kendi ilahi müziklerini dinletirler. Bu müziğin kederli insanlar üzerindeki etkisi son derece belirgindir. Astral alemdeki şartlar kederli olmayı zorlaştırdığı için, astral alemde gerçekten kederli bir insana pek rastlanmaz. Ancak, insanların üzüntü içersinde oldukları vakalar da yok değildir ve bu takdirde devalar, son derece etkili bir şekilde doktorlar ve hastabakıcılar gibi faaliyet gösterirler. 'Dördüncü seviye'de, yalnız başına çalışan ve öğretmenlik yapmayı arzu etmeyen ya da şimdilik öğretim görevini bitirmiş olan birçok müzisyene ve ressama rastlarız. Araştırma yapan doktorlar görürüz. Yeni birtakım ilaçlar astral seviyede keşfedilirler. Birçok araştırmacı öğrenci grupları biraya gelirler ve fikir alışverisi yaparlar. Üzerlerinde çalışmalar yapacakları her hangi bir fiziki kobay bulunmamasına rağmen, teorileri gereken zamanda mükemmel bir hale getirilir ve fizik dünyada benzer çalışmalar yapan doktorların zihinlerine ve beyin hücrelerine zerkedilir. Fizik dünya üzerinde araştırmalar yürüten herhangi bir doktora, herhangi bir sabah bir fikrin tohumunu zihninde taşıyarak uyanıp uyanmadığını sorduğumuzda, muhtemelen, aynen böyle olduğunu kabul edecektir. Bu fikri mükemmelleştirmesi ve uygulamaya koyması belki de aylar alacaktır ama, en sonunda da tıp biliminin yeni gelişmelerinden biri haline gelecektir. Bu seviyede, sanki 'akıl hastaneleri' olarak tanımlayabileceğimiz yerler olan büyüklü küçüklü binalar vardır. Astral yaşam her ne kadar herhangi bir normal beşeri varlığın tamamen mutlu olmasını mümkün kılsa dahi hala daha boş yere dertlenen ve olmayacak şeyleri isteyen çok sayıda insan vardır. Aynen fizik yaşam sırasında kaygılandıkları gibi kaygılanırlar ve bunun olağan sonucu da bir tür akıl hastalığıdır. Astral beden sadece beşeri beynin bir kopyasını içermekle kalmaz, genellikle zihin denilen akli bir aracı da içerir. Bir insanın zihni, ölümden sonra onu tedirgin edebilir. Fizik yaşamı sırasında düşünmeden yaptığı fiiller ve sarfettiği sözlerin hiçbir zaman silinemeyeceklerini spatyomda idrak edince duyduğu vicdan azabı sonucunda belirli miktarda bir ıstırap çeker. Bu ıstırabın ağır ya da hafif oluşu bireyin hassasiyetine göre değişir. Bu tür vakalar, çoğu kez, akıl hastalıklarında uzmanlaşmış doktorlarca tedavi edilir, ki bunun hem doktor hem de hasta için büyük bir yararı vardır ... Astral Alem'in Beşinci ve Altıncı Seviyeleri 'Beşinci' ve 'Altıncı seviyeler'de ise psikanalistler, beyin uzmanları; kalp uzmanları ve diğer uzmanlar gibi daha da fazla araştırmacılara rastlanır. Doktorlar ile değişik bilim dallarındaki uzmanların, hep aynı türden çalışmaları sürdürdükleri ve birbirini izleyen birçok hayat yaşamaları oldukça olağandır. Astral alemde meslektaşlarıyla karşılaşmalarının böyle insanlar için ne kadar değerli birşey olduğunu tahayyül edebilirsiniz. Burada, bu insanların bütün bilgileri, beşeriyet adına bir araya getirilir. Dünyaya, kendilerine özgü bir tarzda yardım etmeyi arzulayan filozof grupları vardır: Bu insanlar da dünyada geçerli olan fikir akımının yerine, savaşlara ve ulusların tahakkümüne nazaran gelişmeye çok daha uygun olan hareket tarzlarının benimsenmesi halinde yaşamın hatırı sayılır derecede daha rahat ve daha arzu edilir bir hale geleceğini düşünürler. Beşeriyete en iyi bir şekilde, "Yaşam'ın Birliği» gibi fikir dizileri üzerinde meditasyon yapmakla yardım edilebileceğine inanan mistikler vardır. İnsanın ancak belirli bir dini inanca ya da dogmaya bağlanması halinde ilerleyebileceğini düşünen daha başka dindar kişiler vardır: Bu insanlar, geçmişin ve şimdinin tüm büyük dinlerin öğretilerinden belirli bazı noktaları alarak ve onları yeni bir felsefe halinde harmanlayarak mükemmel bir din meydana getirmeye çabalarlar. Devalar bütün bu çalışmalar ile yakından ilgilenirler. Astral alemin bu seviyelerinde aylarca ve yıllarca dünyanın ekonomik sorunları tartışılır ve işlenir, İlgili uzmanlar belirli sonuçlara vardıklarında, bu sonuçlar, fizik dünyada yaşayan ve öğütlerine ulusların ya da güçlü reformcu grupların uyabileceği pozisyonlarda bulunan kişilerin akıllarına sokulmak suretiyle çareler aranır, Çünkü, dünyadaki krizler beşeriyetin kendi çabalarıyla çözülemeyecek boyutta ve ciddiyette olduğu zaman beşeriyete yardım edilmelidir. Kriz dönemlerinde, önde gelen dünya liderleri sanki zirveye yücelmiş ve ışık saçan varlıklar gibi görünürler. Çoğu kez, önceden bir partinin kendi halinde bir politikacısı ya da liderinden başka bir şey olmayan bir kişi ortaya çıkar ve dünya politikasında başı çeken bir şahsiyet haline gelir. Kendisinden normal olarak beklenebilecek olanın çok ötesinde bir bilgelik ve önderlik vasfıyla hareket eder. Kriz atlatıldığında ve büyük görevi sona erdiğinde, bu tür bir insanın tekrar önceki gösterişsiz haline döndüğü görülür. Böyle insanlar 'seçilmişler'dir ve kendilerine, beşeriyetin hayrı için bu evren üzerine inerek onu sarıp kuşatan Yüce Varlıklar'ın bir ya da diğerleri tarafından yardım edilir. Yüce Varlığın ışıltı altında oldukları dönem sürdükçe gerçekten de üstün bir insan kimliğine bürünürler. Fakat, kriz sona erdiğinde, herkes bir hak olarak kendi serbest iradesine sahip olduğundan, ancak bu kadar yardım görebileceğinden ve daha fazlası olamayacağından ötürü bu ışıtma da Yüce Varlık tarafından nihayete erdirilir. Bu seviyelerde, her yıl milyonlarla çoğalan beşeriyetin büyüyen gıda açığı ile ilgilenen insanlar vardır. Devalar yeni tarım metodları önererek bu kişilere sorunlarında yardımcı olurlar. Bu öneriler fizik dünyada yaşayan ve kendi bölgelerinde bu tür sorunlardan sorumlu olan kişilerin zihinlerine zikredilir. Bu şekilde hem fikirler ve metodlar açığa çıkar ve bunlar giderek beşeriyet tarafından benimsenirler. Bu seviyelerde, yukarda bahsedilen sorunları konu edinen ve haftalarca ya da aylarca süren konferanslar düzenlenir. Bu tür konferanslarda büyük gelişmeler kaydedilir ve fizik dünyada yaşayanlara telkinlerde bulunulur, ki bunlar da beşeriyetin her bakımdan ilerlemesini mümkün kılar. Beşeriyet, genellikle, mevcut sorunların çözülmesiyle giderek daha bir ilgilenmekte ve kitleler bu çözümlerden yararlanmaktadır. Diğer insanlara nazaran daha fazla evrimleşmiş olan kişiler daha diğerkam bir hale gelmektedirler. Bu da göstermektedir ki, bu kimseler, fizik dünyadaki yaşamlardan edinilmesi hepimiz için zorunlu olan derslerin en azından bazılarını öğrenmişlerdir. Astral Alem'in Yedinci Seviyesi Astral alemin sonuncu katmanı olan 'yedinci seviye'de ilk göze çarpan şey, herhangi türden bir binanın kesinlikle bulunmayışıdır. Beşeri yerleşime ait hiçbir belirti yoktur ama, bu seviyede yaşayan daimi sakinler vardır. Bu kişiler, başka insanlar yaklaştıkları zaman, onları kendileriyle temas kurmaktan vazgeçirmek için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü, bu kişiler, evrim yolunda ilerlemelerinin ancak tamamen inzivaya çekilmek ve hiç konuşmadan yaşamak suretiyle sağlanabileceği düşüncesindedirler. Fizik dünyada, beşeriyetten ayrı olarak, insanların nadiren nüfuz edebildikleri ıssız dağların eteklerinde ya da tepelerindeki gözden ırak yerlerde yaşayan mübarek insanlar vardır. Bu insanlar yaşamlarını meditasyon yaparak, oruç tutarak ve bir zahit hayatı yaşayarak geçirirler. Bu tür insanlar ölümden sonra da aynıdırlar ve zamanı gelince astral alemin yedinci seviyesine ulaşırlar ve meditatif yaşamlarını orada da sürdürürler. Dünyasal yaşamları sırasında, kesişler ya da frerler olarak, hiç konuşmamaktan ve öteki normal beşerlerden tecrit edilmiş bir yaşamdan hoşlanan çeşitli kardeşliklerin mensupları olan insanlar vardır. Bu insanlar kendi içlerine kapanık olarak yaşamaya, uzun süreler boyunca beşeriyetin hayrına dua etmeye öylesine alışmışlardır ki, teselliyi, fizik dünya üzerinde uzun yıllar boyunca yaşadıkları yaşamın aynısını ölürnden sonra da sürdürmekte bulurlar. Bu tür insanlar için, astral 'alemde, bir mağara aramak ya da içinde yaşayacak bir ev inşa etmek zorunluğu yoktur. Mevcudiyetlerini sürdürmeleri için ne yiyeceğe ne de barınacak yere ihtiyaçları vardır. Bu nedenden, çoğunlukla, açıklık yerlerde, yalnız başlarına olabilecekleri ve rahatsız edilmeyecekleri ormanlarda ve gözden ırak yerlerde yaşarlar. Yedinci seviyede, burada yaşayan beşerlerin yanısıra, devalar aleminin, kendi vazifelerini sürdüren ve beşeri evrime dahil olan varlıklar ile hiçbir şekilde temas etmeyen, yüksek evrim seviyesindeki sayısız miktarda mensuplarına rastlanır. [/TD] [/TR] [/TABLE] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.