Başımdan Geçen İlginç Olaylar...

Az önce En az 3 kere ölmem gerekirdi. diye bir başlık açmıştım. Bu bana bir takım şeyleri daha anlatmam konusunda güven verdi diyebilirim. Hayatımda çok kimseye anlatmadığım hatta topu topu 1 kişiyle paylaştığım olayları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Daha beş yaşlarımdayken babaannem el vermişti bana. Daha ufacık bir çocukken bunun ne anlama geldiğini bile bilmezdim. Ha gerçi hala da bunun ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktur emin olabilirsiniz. Bilen biri varsa beni aydınlatırsa sevinirim.

Şimdi esas olaylar dizisine geçmeden önce bir kaç önbilgi daha vereyim diyorum. Bizim ailede falcılık merasimi oldukça yaygındır. Su falı, kahve falı, tarot falı, insanları uyutma gibi çeşitli fal ritüellerini çocuk yaşta görmüşümdür ama hangisi nasıl yapılır en ufak bir fikrim bile yoktur. Arada kahve falı bakardım ve baktığım fallarda gördüğüm bir takım objeler %99 gerçekleşirdi ama son zamanlarda hiçbir şey bilmeyen öğrencinin sınav kağıdına baktığı gibi bakar oldum kahve telvesine.

Bu gereksiz bilgiyi de sunduktan sonra anlatmaya devam edebilirim sanıyorum. Kızlar konusunda hep çok şanslı oldum. Birini elde etmeyi düşündüğüm zaman, en yakın zamanda o kız bana karşı cinsel anlamda feci arzular hissetmeye başlardı. Hayatında bırak öpüşmeyi, el ele bile tutuşmamış bir kızı bile elde etmeyi düşündüğümde o kız en geç 1-2 hafta içerisinde kendisini bana teslim etmeye hazır oluyordu. Bunu hiçbir zaman sorgulamadım ama bunda bir terslik olduğuna kesinkes eminim.

Gençliğin en deli çağlarında, lise yıllarımda bir takım objeler görüyordum. Sık sık eşyalarım kayboluyor, odamın içerisinde yer değiştiyordu. Annemin değiştirdiğini düşünüp odamın kapılarını kitleyip de çıkıyordum ama ne fayda. Yine de eşyalar yer değiştiriyordu veya kayboluyordu ama bir süre sonra alıştığımdan ötürü bunu bir sorun haline getirmekten vazgeçtim. Etrafımda sık sık hızlıca hareket eden gölgeler görüyordum. Göz yanılmasıdır diyip geçiyordum. Yine bu çağlarımda nereden duyduğumu hatırlayamadığım bir ritüeli uyguladım. Saat gece yarısına yaklaştığı vakitlerde odamı tamamen karanlık bir hale soktum, aynayı aldım ve tam karşıma hizaladım. 3-4 adet mum yaktım ve aynaya odaklanıp bekledim. Ne göreceğimi bilmiyordum. Ne görmem gerektiğini de. Bir süre daha bekledim ve bir şey olmayacağını anlayıp mumları söndürüp yatağıma uzandım. Kış mevsimiydi, yorganı üzerime çektim ve uyumaya koyuldum derken, tam karın bölgemde, yorganın üstünden bir güç sanki baskı yapıyordu. Gözlerim kapalıydı. Yorganı düzeltmeye çalıştım, üstüste bindi heralde diyip. Düzeltmeme rağmen hala tam karın bölgemde bir ağırlık hissiyatı yaşamaya devam ettim. Tam o esnada gözlerimi açtım ve karanlığın içinde zorla seçilen bir silüet gördüm. Çığlık attım ama sesim çıkmıyordu. Ayağa kalktım hınca hınç bir şekilde ve odamın ışığını açtım. Kitlenmiştim resmen. Ağzımdan tek bir cümle bile çıkmıyordu. Annemle babamın yanına gittim, onları dürttüm derdimi anlatmaya çalıştım ama olmuyordu, ağzımdan tek bir cümle bile dökülmüyordu. Ne zaman bahsedecek olsam ağzım tamamen kapanıyordu ve gözlerimden durdurak bilmeden istemdışı yaş sızıyordu. Bu olayı çabucak unuttum tabii.

Üniversite yıllarıma dek hatırımdan çıktı tamamen. Üniversiteye geldiğim ilk yıllarda da sürekli eşyalarım kaybolmaya, yer değiştirmeye devam etti. İnancı zayıf bir insan olduğumdan mıdır bilmem bunları cin yapıyordur, peri yapıyordur gibisinden inançlarla beslemedim. Benim dalgınlığımdır diyip geçiştirdim.

Üniversite yılımdaki ilk bir kaç yıl zarfında defalarca ev değiştirdim. En son yerleştiğim ev daha ilginç olaylara sebebiyet vermeye başladı. Benim gördüğüm karaltılar yine devam ediyordu etmesine ama olaylar farklılaşıyordu bu kez. Kız arkadaşım bende kalacaktı bir süreliğine. Evime kedi almıştım bi de ben, iyi hayvanlardır diyerekten. Bir gece otururken ben salonda, kız arkadaşım odamda benim yatağımda yatıyordu. Yine o karaltılardan bir tane daha gördüğüm anda benimle birlikte salonda bulunan kedi çıldırmaya başladı. Kendini bi duvardan başka duvara vurup acı acı bağırıyordu. 10 saniye bile geçmedi, benim odamdan bir çığlık koptu. Bu olay serisi 4-5 kere devam etti. Hatta aynı odada uyurken bile bir şey yokken ben bir tuvalete gittiğimde bile yine aynı çığlıklar kopuyordu. Kıza nolduğunu sorduğumda hiçbir zaman bir şey anlatmadı.

Bir buçuk ay sonra memleketten babam ziyaretime geldi. Onu da benim odamda ağırladım. ve daha sonrasında annemin bana anlattığı üzere, babam o odada bütün bir gece boyunca oturarak durmuş. Ne zaman uyumaya kalksa yatak sallanmaya başlıyormuş. Zaten ertesi gün apar topar geri dönmüştü.

Sonrasında yine aynı kız kendi memleketindeyken yarı uyanıkken odasının içerisinde beni gördüğünü, benimle konuşmaya çalıştığını ama benim sırtımı dönüp gittiğimi söyledi. Aptalca bir rüyaymış dedim kendi kendime.

Sonrasında bu kızla ayrıldık ve yeni bir ilişkiye başladım. Çok düzgün giden bu ilişkimde, yine bir gece, kız arkadaşım odamda uyurken ve ben salonda otururken tiz bir çığlık koptu. Yine apar topar odaya gittiğimde bu kız arkadaşımın da anlatabileceği hiçbir şey yoktu. Bu olay 3-4 defa devam etti ve en sonunda sanki ağız birliği yapmışlarcasına bu da bir gün memleketindeyken bana aynı rüyayı anlattı. Defalarca ve defalarca...

Benim gördüğüm objeler git gide artmaya başladı. İnsanlar arasına karıştığımda kimi zaman bazı insanların suretlerinin güpe gündüz değiştiğine şahit oldum. Kafayı yemek üzere olduğumu düşündüm. Eve kapandım ve bir buçuk ay boyunca sadece sigara ve yemek ihtiyaçları almak için dışarı çıkar hale geldim. Gerçekten kafayı sıyırıyor muydum yoksa? İnsanlar arasına karıştığımda suretler değişmeden hemen öncesinde gaipten burnuma pis bir koku geliyordu. Evdeydim ve mutluydum. Objeler yoktu, değişen insan suretleri yoktu. Ama yine de, neye maneviyat yüklesem kaybolmaya devam ediyordu.

En sonunda bir gün annemle konuşurken bu olaylardan üstü kapalı bahsettim. O da benim için niyetlenip bir hocayla mı ne görüşmüş. Annem sorunumu tam dile getirmemesine rağmen, hocanın söyledikleri aynen şu şekildeymiş: "bu çocuk daha ufak yaşlardayken üç harflilerle bir temas kurmuş ve bundan ötürü sürekli etrafındalar. Bu çocuğun ne düzenli bir hayatı olabilir, ne de düzenli bir işi, önleminizi alın." ve bunu dedikten sonra bir takım dualar önermiş. Ben de bu duaları muska haline getirip boynuma astım. Muska boynumdayken gayet rahattım her yönden ama bu kez de işlerim acayip derecede tersine dönmeye başladı. Güvendiğim hislerim sürekli beni aldatmaya başladı. İyi baktığımı düşündüğüm kahve falında hiçbir şey göremez oldum. Muska boynumdayken, kız arkadaşım yanımdayken bile titremeye ve çığlıklar atmaya başladı. En iyi olduğum insanlar hiçbir sebep yokken sırt çevirmeye başladı. Muskayı boynumdan çıkardığımdaysa her şey normale dönüyordu.

Şimdiyse kararsızım ne yapmam gerektiği konusunda. Sizce muskayı takmaya devam mı etmeliyim? Yoksa çıkarıp tüm bu olan bitenleri kabullenip yaşamaya devam mı etmeliyim?

Ya da başka bir önerisi ya da tavsiyesi olanınız var mı acaba?

arkadaşım öncelikle muskayı çıkarmaman senin için hayırlı olur. bu tür varlıkların bize zarar verip verememesi bizim kendi öz enerjimize bağlı olarak değişir.Eğer güçlü bir enerji alanına sahip olursan muskaya da yakında ihtiyacın kalmaz.Enerji alanlarımız korku hissiyatı yüzünden zayıflar ve dış etkenlere açık hale gelir.Öncelikle durum karşısında korkmaman gerekiyor.Ben böyle durumlarda içimden kime inandığımı biliyorum ve o beni koruyabilir derim.Manevi kendimi bu şekilde telkin ederim.İkinci olarak çeşitli arınma ritüelleriyle önce kendini sonra yaşadığın çevreyi arındırman gerekiyor.Ayrıca evde bulunan aynalarının da cama bakmamasına dikkat et.Sonrasında enerji alanını yönetebileceğin çalışmalarla kendini ve çevrendekileri koruyabilirsin.