nevermore Oluşturma zamanı: Kasım 15, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 15, 2011 şaman olacak kişinin ayırd edilmesinde en sık rastlanan yollardan biri, rüya, hastalık veya herhangi bir özel durum vesilesiyle adaya görünerek ona "seçildiğini" haber veren ve bundan böyle yeni bir yaşam düzeni izlemesi gerektiğini söyleyen tanrısal ya da yarı-tanrısal bir varlıkla karşılaşmadır. Bu haberi verenler de çoğu kez ata şamanların ruhlarıdır. Hatta şamanların seçim yönteminin atalara tapma olayıyla ilişkili olduğu bile düşünülmüştür. Fakat, L. Stemberg'in doğru olarak işaret ettiği gibi, söz konusu ataların kendileri de zamanın başlangıcında gene tanrısal varlıklar tarafından "seçilmişlerdir." Buryat geleneğine göre eski zamanlarda şamanlar uça'larını (tanrısal şamanlık yetkilerini) doğrudan doğruya göksel ruhlar veya cinlerden alırlarmış; ancak günümüzde yalnız atalarından alır olmuşlar. Bu inanış, hem Arktika kuşağında hem de Orta Asya'da rastlanan, şamanlığın bozulup yozlaşmakta olduğuna dair genel görüş içinde yer alır. Bu görüşe göre "ilk şamanlar" gerçekten atlarına binip bulutların içinde uçarlar ve bugünkü ardıllarının artık başaramadığı mucizeler gösterirlermiş'. Şamanların Kökeni Hakkında Sibirya Mitleri Kimi söylenceler şamanların günümüzdeki bozuluşunu, Tanrıyla yarışmaya giren "ilk şamanın" haddini bilmezliğiyle açıklarlar. Buryatların anlatışına göre, ilk şaman Kara-Girgen gücünün sonsuz olduğunu iddia edince Tanrı onu sınava çekmek ister; bunun için bir genç kızın ruhunu alıp bir şişenin içine kapatır, kaçmaması için de şişenin ağzını parmağıyla tıkar. Şaman davuluna binip havalanır ve Göğe çıkar, şişenin içinde kızın ruhunu görür ve onu kurtarmak için sarı örümcek biçimine girip Tanrıyı yüzünden sokar. Tanrı acıyla parmağını çekince kızın ruhu da fırsattan yararlanıp şişeden kaçar. Gazaba gelen Tanrı, Kara-Girgen'in yetkisini sınırlandırır ve ondan sonra şamanların sihirli güçleri büyük ölçüde azalır. Yakut geleneğine göre "ilk şaman" olağanüstü bir güce sahipmiş. ama gururu ve herbiri yüzünden Yakutların yüce Tanrı’sının üstünlüğünü tanımayı reddetmiş. Bu şamanın vücudu bir yumak halinde yılanlardan oluşuyormuş. Tanrı onu yakmak üzere ateşi göndermiş, ama alevlerden bir kara kurbağası çıkmış. "Kötü cinler" işte bu hayvandan türemiş ve Yakutların en üstün erkek ve kadın şamanlarını doğurmuşlar', Turukhan Tunguzlarının ise başka bir söylencesi vardır: "İlk şaman" şeytanın yardımıyla kendi kendine ve kendi başına şaman olmuş. Yurtun tepesindeki delikten uçup gitmiş ve az sonra kuğularla birlikte dönüp gelmiş. Burada, olasılıkla İran etkisiyle oluşmuş düalist bir tasarımla karşı karşıyayız. Ayrıca bu söylencelerin, daha çok Yeraltı dünyasıyla ve "Şeytanla" ilişkide bulundukları kabul edilen "kara şaman" sınıfının kökenine ilişkin olduğunu düşünmek de akla yakındır. Fakat şamanların kökeniyle ilgili mitlerin büyük çoğunluğu doğrudan doğruya Yüce Varlığı veya onun temsilcisi olan güneş kuşu Kartalı devreye sokar. İşte Buryatlardan bir anlatı : Başlangıçta sadece batıda Tanrılar (tengri) ve doğuda Kötü Ruhlar varmış. Tanrılar insanı yaratmışlar ve insan, kötü ruhlar yeryüzüne hastalık ve ölüm saçıncaya dek mutlu yaşamış. Tanrılar hastalık ve ölümle savaşmak üzere insanlara bir şaman armağan etmeye karar vermişler ve Kartalı göndermişler. Ama insanlar onun dilini anlamamışlar, zaten alt tarafı bir kuş diye güvenememişler de. Kartal geri dönüp' Tanrılardan kendisine konuşma yetisi vermelerini ya da insanlara bir Buryat şaman göndermelerini istemiş. Tanrılarsa Kartalı. yeryüzünde rastlayacağı ilk kişiye şamanlık yetisi vermesini buyurarak, tekrar dünyaya göndermişler. Kartal yere inince bir ağaç dibinde uyuyan bir kadın görüp onunla çiftleşmiş. Bir süre sonra kadın bir oğlan doğurmuş ve bu çocuk "ilk şaman" olmuş. Değişik bir anlatışa göre ise, kadın Kartalla çiftleşince ruhları (cinleri) görmüş ve kendisi şaman olmuş... Bu nedenle başka bazı söylencelerde de bir kartalın ortaya çıkışı şamanlığa çağrılışın belirtisi olarak yorumlamr. Bir gün sürüden koyun çalan bir kartal gören bir Buryat kızının bu belirtiyi doğru anlayarak şaman olmak zorunda kaldığı anlatılır. Bu kızın sırra-ermesi yedi yıl sürmüş; ölümünden sonra da sajan 'ruh, cin", "put" olup çocukları kötü ruhlara karşı korumayı sürdürmüş'', Turukhansk Yakutlarında da kartala ilk şamanın yaratıcısı gözüyle bakılır. Fakat kartal ayrıca Yüce Varlık, Ajı ("Yaratıcı") veya Ajı Tojen ("Işığın Yaratıcısı'') adlarını da taşır. Ajı Tojen'in çocukları, Evren Ağacının dallarına konmuş ruh-kuşlar olarak tasarlamr.Ağacın doruğunda olasılıkla Ajı Tojen 'in kendisini simgeleyen çift başlı KartaL, Tojon Kötör ("Kuşlar Beyi'') bulunur/, Yakutlar, birçok başka Sibirya halkları gibi, Kartal ile kutsal ağaçlar, özellikle huş veya kayın ağacı arasında ilişki kurarlar. Ajı Tojen şamanı yarattığı zaman gökteki malikanesine sekiz dallı bir huş ağacı da dikmiştir ve bunun dallarında, içinde Yaratıcının çocukları bulunan yuvalar vardır. Ayrıca yeryüzüne de üç ağaç dikmiştir ve bunun anısı olarak şamanın da, yaşamının bir anlamda yaşamına bağlı olduğu bir ağacı vardır". Şamanların sırra-erme rüyalarında adayın, doruğunda Dünyanın Beyinin bulunduğu Evren Ağacının yamna götürüldüğünü anımsayalım. Bazan bu Yüce Varlık bir kartal biçiminde tasarlamr ve ağacın dalları arasında geleceğin şamanlarının ruhları bulunur. Bu mitsel imgenin prototipinin eski Doğu kültürlerinden gelmesi olasıdır. Gene Yakutlarda kartal aynı zamanda demircilerle de ilişki içinde tasarlanır; öte yandan, demircilerin şamanlarla aynı kökenden gelme sayıldıkları da bilinmektedir (Sternberg, Adlerkult, s. 141). Yenisey Ostyaklarına, Teleütlere, Oroçilere ve bazı başka Sibirya halklarına göre, ilk şaman bir kartaldan doğmuştur ya da en azından meslek eğitimini ondan almıştır", Şamanların sırra-erme öykülerinde kartalın oynadığı rolü ve şamanı sihir gücüyle kartala dönüştüren özel giysideki kuş biçimli öğeleri de hatırlatalım. Bu gözlemler bütünü, gökte oturan bir tanrısal varlıkla Dünyanın Merkezine (= Evren Ağacına) doğru sihirli bir uçuş kavramı çevresinde odaklaşan karmaşık bir simgeler dizgesini ortaya çıkarır. Bu simgeler bütünü daha sonra da birçok kez karşımıza çıkacaktır. Fakat hemen altını çizmemiz gereken bir nokta vardır : Şamanın göreve çağrılması olayında ataların ruhlarına düşen rol gerçekte, sanılabileceğinden daha az önem taşır. Söz konusu atalar, Kartal biçimi altında güneşi simgeleyen Yüce Varlık tarafından doğrudan doğruya yaratılmış olan mitsel "ilk şamanın" torunlarından başka bir şey değildir. Ataların ruhları tarafından belirlenen bir şamanlık görevi bazan, mitsel bir illud tempus ("o zamanlar ... ") tan miras alınan doğaüstü bir mesajın aktarılmasından ibarettir. Gold'larda ve Yakutlarda Şaman Seçimi Gold'lar şamanı seçen koruyucu cin (tiyami) ile ona bağımlı olan ve şamana ayami tarafından bizzat bağışlanan yardımcı cinler (siıoen) arasında net bir ayrım yaparlar. Sternberg'e göre Gold'lar şamanla tiyami'si arasındaki ilişkileri duygusal-cinsel bir kompleks yardımıyla açıklarlar. Bu konuda bir Gold şamanı şunları anlatıyor (öyküsünün baş tarafı yukarıda, s. 48'de anlatılmıştı) : " ... Bir gün acılar içinde yatağımda yatıyordum ki bir cin yanıma yaklaştı. Boyu yarımaarşını geçmeyen, incecik. ama çok güzel bir kadındı bu. Yüzü ve takıları tıpkı bizim Gold kadınlarına benziyordu. Saçları küçük kara örgüler halinde omuzlarına iniyordu. (Yüzünün yarısı siyah yarısı kızıl bir kadın gördüklerini söyleyen şamanlar da vardır.) Bu kadın bana şöyle dedi: 'Ben senin ataların şamanların tiyamisi'yim. Onlara şamanlığı ben öğrettim, şimdi de sana öğreteceğim. Yaşlı şamanlar birer birer öldüler, hastaları sağıItacak kimse kalmadı. Sen şaman olacaksın.' Sonra devam etti: 'Benim kocam olacaksın, çünkü şu anda kocam yok, ben de senin karın olacağım. Sana hastalıkları iyileştirmekte yardım edecek cinler vereceğim; sana bu sanatı öğreteceğim ve kendim de yardımcın olacağım. İnsanlar bize yiyeceğimizi getirecekler.' Çok şaşırdım ve korktum, karşı koymak istedim. 'Dediğimi yapmak istemezsen, dedi bana, kendin bilirsin; seni öldürürüm.' "O zamandan beri de evime gelip gidiyorum. Onunla kendi karımmış gibi yatıyorum, ama çocuğumuz olmuyor. Bir tepenin üstündeki kulübesinde, kimsesiz, tek başına yaşıyor. Ama sık sık konut değiştiriyor. Bazan yaşlı bir kadın veya kurt şeklinde de görünüyor, bu yüzden insan ona korkmadan bakamıyor. Ara sıra kanatlı bir kaplan biçimine girip beni alıp götürüyor, dünyanın çeşitli yerlerini gösteriyor. Böylece sadece yaşlı erkek ve kadınların yaşadığı dağlar, sadece gençlerin yaşadığı köyler gördüm. Bunlar Gold'lara benziyorlar ve Gold dili konuşuyorlar. Bazan kaplana dönüştükleri de oluyor, Şu sıralar ayarni'm evime öncekinden daha seyrek geliyor. Beni eğittiği zaman her gece geliyordu. Bana üç yardımcı verdi: jarga (panter), doonto (ayı) ve amba (kaplan). Bunlar beni düşlerimde ziyaret ederler ve şamanlık yaparken de ne zaman çağırsam hemen çıkagelirler.Biri gelmeyecek olsa duami onu gelmeye zorlar. Ama kimilerinin ayarni'nin buyruklarına bile karşı geldikleri söyleniyor. Şamanlık yaptığım sırada tamamen ayarni'nin ve yardımcı cinlerin bağımlısı olurum; duman ya da ıslaklık gibi içime işlerler. Ayarni içimdeyken benim ağzımdan o konuşur ve her şeyi yönetir. Aynı şekilde, sukdu'an (yiyecek sunuları) yerken veya domuz kanı içerken (yalnız şaman bunu yapabilir, sıradan kişiler dokunamaz bile de aslında yiyen ve içen ben değil odur . Bu şaman özyaşam öyküsünde cinsel öğelerin önemli bir rol oynadığı bellidir, ama bir noktayı gözden kaçırmamak gerek: ayarni sadece cinsel ilişkide bulunmak dolayısıyla "kocasını" şaman yapmış olmuyor; "koca"sının dinsel statüsünü değiştiren ve onu yavaş yavaş şamanlık' görevine hazırlayan, ayarnı nın verdiği yıllar süren gizli eğitim ve esrimeli öbür dünya yolculukları oluyor. Az sonra da göreceğimiz gibi, herhangi bir kimse böyle kadın-cinlerle cinsel ilişkide bulunabiliyor, ama bununla her zaman şamanların sihirsel/ dinsel güçleri elde edilmiş olmuyor. Sternberg ise aksine, şamanizmin birincil öğesinin bu cinsel heyecan olduğu, cinlerin kalıtsal olarak aktarımı fikrinin buna sonradan eklendiği görüşündedir. Bu bağlamda hepsi de kendi yorumunu doğrulayan bazı olayları hatırlatıyor : Şirokogorov'un gözlemlediği bir kadın şaman sırra-erme sınavları sırasında cinsel heyecan duyuyormuş; ayarni'sini beslemekte olan Gold şamanının dansı (ayarntnin bu sırada şamanın içine girdiği kabul ediliyor) cinsel bir anlam taşıyormuş; Trotsşanskiy tarafından incelenen Yakut folklorunda sık sık, yer yüzüne inip ölümlü kadınlarla evlenen genç göksel ruh veya cinlerin (Güneşin, Ayın, Ülkerin çocukları) adı geçiyormuş, vb. Bunların hiçbiri bize kesin olarak inandırıcı görünmüyor.Şirokogorov'un kadın şamanı ile adı geçen Gold şamanının durumlarında cinsel heyecan. açıkça ikincil, hatta sapkın bir nitelik gösteriyor, zira sayısız 'başka gözlem bu tür erotik esrimelerden hiç söz etmiyor. Yakut folkloruna gelince, burada sadece, bizi ilgilendiren soruna hiçbir çözüm getirmeyen genel bir halk inanışı söz konusu ... Sorunumuz ise şu : Göksel ruh veya cinlerin egemenliğine giren bir sürü insandan, neden sadece tek tük birkaç tanesi şamanlığa "çağrı" alıyor? Böyle olunca, cinlerle cinsel ilişki motifinin, şamanlık çağrısının temel ve belirleyici öğesi olarak görülmesi güçleşiyor. Gerçi Sternberg Ya kutlar, Buryatlar ve Teleütler üstüne özgün ve son derece ilginç başka bilgiler de veriyor; bunların üzerinde bir süre durmak yerinde olacaktır. Sternberg'e bilgi veren Yakut kadın N. M. Sliepzova'ya göre, oğlan ve kız abassı 'lar karşı cinsten gençlerin vücutlarına girip onları uyutur ve onlarla sevişirlermiş. Abassı'ların ziyaret ettiği delikanlılar bir daha kızlara yaklaşmaz, hatta birçoğu yaşamları boyunca bekar kalırmış. Bir abassı evli bir adamıseverse adam kendi karısıyla ilişkisinde iktidarsız kalırmış. Sliepzova'ya göre, Yakutlarda sıradan insanlar arasında bile yaygın olarak rastlanan bütün bu olayların şamanlar arasında da haydi haydi meydana gelmesi gerekirmiş. Ancak şamanlarla ilgili durumda başka türden cinler veya ruhlar söz konusuymuş. Sliepzova şöyle diyor : "Yukarı ve aşağı dünyalardan abassı 'ların efendileri ve hanımları şamanlara rüyada gözükürler ama onunla cinsel ilişkiye girmezler; bu onların oğullarına ve kızlarına verilmiş bir görevdir" (ibid. s. 482). Bu ayrıntı önemlidir ve şamanlığın erotik kökenli olduğuna dair Sternberg'in varsayımına ters düşer; zira şamanın göreve "çağrılması", Sliepzova'nın kendi tanıklığına göre, abassı'lerın uyandırdığı cinsel heyecan yoluyla değil, gök veya yeraltı dünyasından gelen Ruhların (cinlerin) ortaya çıkmasıyla gerçekleşiyor demektir. Abassı'larla cinsel ilişki, adayın şamanlığının, söz konusu Ruhların esrime içinde görülmesiyle kesinleşmesinden sonra gelir. Kaldı ki, Sliepzova'nın da işaret ettiği gibi, gençlerin cinlerle cinsel ilişkiye girmesi Yakutlarda oldukça sık rastlanan bir olaydır; aynı durum zaten birçok başka topluluk için de geçerlidir. Ama bu böyledir diye bu tür ilişkilerin, şamanlık kadar karmaşık bir dinsel olguyu meydana getiren birincil deneyim olduğu elbette öne sürülemez. Aslında abassı'lar Yakut şamanizminde ikinci dereceden bir rol oynarlar. Sliepzova'nın verdiği bilgilere göre, şaman rüyasında bir abassı ve onunla cinsel ilişki görürse, göreve hazır durumda, hemen o gün bir hastaya çağırılacağından ve onu iyileştireceğinden emin olarak uyanır. Buna karşılık, rüyasında abassı 'yı kanlar içinde ve hastanın ruhunu yutarken görürse, hastanın fazla yaşamayacağını anlar ve ertesi gün onu sağıltmak için çağrıldığında bu görevden kaçınmak için elinden geleni yapar. Son olarak, rüya görmeden çağrılmışsa şaşkına döner ve ne yapacağını bilemez (ibid. s.483). Buryat ve Teleütlerde Şaman Seçimi Sternberg Buryat şamanizmine ilişkin bilgilerini, kendisi de Buryat olan ve vaktiyle şamanlık törenlerine katılmış bulunan A. N. Mihailov adlı öğrencisine dayandırıyor. Bu öğrenciye göre, şamanın kariyeri bir ataşamandan gelen bir mesajla başlar; ata şaman sonra adayın ruhunu eğitmek üzere Göğe götürür. Yolda Dünya-Ortası tanrılarının evinde, şafak tanrısı Solboni'nin dokuz kızıyla yaşayan dans, bereket ve zenginlik tanrısı Tekha-Şara-Matzkala'rıın yerinde mola verirler. Bunlar şamanların kendi özel tanrılarıdır ve onlara ancak şamanlar sunu sunabilir. Orada genç adayın ruhu Tekha'nın dokuz eşiyle cinsel ilişkiye girer.Şamanlık eğitimi tamamlandığı zaman şamanın ruhu Gökte gelecekteki eşiyle karşılaşır ve onunla da cinsel ilişkide bulunur. Bu esrime deneyiminden üç dört yıl sonra, gene bir göğe çıkış içeren ve ardından oldukça "hayasız" üç günlük bir şenliğin geldiği asıl sırra-erme töreni yapılır. Bu törenden önce aday bütün komşu köyleri dolaşır ve düğün hediyesi anlamı taşıyan armağanlar alır. Sırra-erme töreninde kullanılan ve genç evlilerin evlerine konan ağaca benzeyen ağaç, Mihailov'a göre, göksel eşin yaşamını temsil eder. Yurtun içine dikilen bu ağaçla avluda bulunan şamanın ağacını biribirine bağlayan ip ise şamanla cin eşi arasındaki evlilik bağının simgesidir. Gene Mihailov'a göre, Buryat şamanının sırraerme ritüelinin anlamı, şamanın göksel yavuklusuyla evlenmesidir. Gerçekten de, Sternberg'in de işaret ettiği gibi, sırra-erme töreninde de tıpkı düğünlerde yapıldığı gibi bol bol içilir, dans edilip şarkı söylenir (ibid. s. 487). Bütün bunlar doğru olabilir, ama Buryat şamanlığını açıkladıkları söylenemez. Her yerde olduğu gibi Buryatlarda da şaman seçiminin oldukça karmaşık bir esrime deneyimi içerdiğini; bu süreç sırasında adayın işkence gördüğünün, parçalara ayrıldığının, öldürüldüğünün ve dirildiğinin varsayıldığını gördük. Şamanın şamanlığını kesinleştirip resmileştiren sadece işte bu sırra-erdirici ölüp dirilmedir. Mircea Eliade Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.