Jump to content

Söz Sanatları


Belit

Önerilen Mesajlar

Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir.

Benzetmede dört unsur bulunur:

a)Benzenen b)Benzetilen c)Benzetme Yönü d)Benzetme Edatı

Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır:

— Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.

—Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.

 

—Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin

—Binalar kale gibi olduğundan içeri

B.tilen B.nen B.E

girilemiyordu.

—Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

B.tilen B.yen

—Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı.

B.tilen B.yen

—Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe!

B.tilen B.yen

diye bağrıyordu.

2) İSTİARE(EĞRETİLEME)

Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır.

a.)Açık İstiare:Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.

b.)Kapalı İstiare:Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.

—Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (A.İ)

—Ay,altın ağaçlardan yere damlıyordu.(K.İ)

Açtım avucumu altına tuttum.

—Ülkemizde üniversiteden mezun olmuş pek çok fidan artık iş de bulamıyor.(A.İ)

—Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ)

—Bugün gökten inciler yağıyordu.(A.İ)

—Galatasaray,Fenerbahçe kalesine gol yağdırdı.(K.İ)

—Genç adamın sözleri,kızın yüreğini yakıyordu.(K.İ)

—Sanat,hür bir ortamda boy atar.(K.İ)

—Kurban olam,kurban olam,

Beşikte yatan kuzuya.(A.İ)

 

3) KİNAYE

 

Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.

Uyarı:Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.

—Mum dibine ışık vermez.

—Hamama giren terler.

—Taşıma su ile değirmen dönmez.

—Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

—Ateş düştüğü yeri yakar.

—Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.

 

4) MECAZ-I MÜRSEL(AD AKTARMASI)

Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.

—İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan)

—Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.(Öğrenci)

—Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar)

—Nihatın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci)

—O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)

—Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)

—İstanbul’dan kalkan uçak az önce Adana’ya indi.(Havaalanı)

 

5)TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME)

İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır.

Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır.

—Güzel gitti diye pınar ağladı.

—Menekşeler külahını kaldırır.

—Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda

Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.

—Toros dağlarının üstüne,

Ay un eledi bütün gece.

—O çay ağır akar,yorgun mu bilmem,

Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.

—Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın,

Eskici dükkanında asma saat,

Çelik bir şal atmış omuzlarına.

—Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün,

En güzel türküyü bir kurşun söyler.

—Bu akşam sonbahar ne kadar serin,

Geceyi hasretle zaman.

6)İNTAK(KONUŞTURMA)

İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır.Her intak sanatında teşhis sanatı vardır;ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.

—Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?

—Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince:

Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.

—Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:

İçimde kanayan yara gibisin.

—Ey benim sarı tamburam!

Sen ne için inilersin?

İçim oyuk,derdim büyük

Ben onunçün inilerim

—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.

—Adam elini uzattı,tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı.

7)TECAHÜL-İ ARİF

Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır.

—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz.

—Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?

Geç fark ettim taşın sert olduğunu.

—Gökyüzünün başka rengi de varmış,

Su insanı boğar,ateş yakarmış.

—Şu karşıma göğüs geren,

Taş bağırlı dağlar mısın?

—Saçların dalgalı,boya mı sürdün?

Gelmiyorsun artık,bana mı küstün?

—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,

Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.

 

8)HÜSN-İ TA’LİL

Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.

—Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için

Süslendi ve güzel kokular süründü.

—Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak.

—Senin o gül yüzünü görmek için

Sana güneş bakmak için doğuyor.

—Benim kaderime ve yalnızlığıma

Irmaklar bile ağladı.

—Rüzgar gökte bir gezinti,

Üşürüz her akşam vakti,

Ne sıcak vücutlar gitti,

Toprağı ısıtmak için.

—Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce

Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce.

—Bir an önce görülsün diye Akdeniz,

Toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır.

—Toros dağlarının üstüne

Ay, un eledi bütün gece.

9) MÜBALAĞA (ABARTMA)

Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.

—Manda yuva yapmış söğüt dalına,

Yavrusunu sinek kapmış.

—Alem sele gitti gözüm yaşından.

—Bir ah çeksem dağı taşı eritir,

Gözüm yaşı değirmeni yürütür.

—Bir gün gökyüzüne otursam,

Evlerin tavanlarını birer birer açsam.

—Sıladan ayrıyım,gözümde yaşlar,

Sel olup taşacak bir gün derinden.

—Sana olan aşkım dağı taşı eritir,

Gözümdeki yaşlardan bir deniz olur.

—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.

—Sekizimiz odun çeker,

Dokuzumuz ateş yakar

Kaz kaldırmış başın bakar

Kırk gün oldu ,kaynatırım kaynamaz.

—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.

—Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.

 

10) TEZAT (KARŞITLIK)

 

Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır.

—Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.

—Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,

Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.

—Sana çirkin dediler,düşmanı oldum güzelin.

—Yükseğinde büyük namlı karın var,

Alçağında mor sümbüllü bağın var.

—Gülmek ol,goncaya münasiptir,

Ağlamak bu,dil-i hazine gerek.

—Karlar etrafı bembeyaz bir karanlığa gömdü.

11) TEVRİYE (AMACI GİZLEME)

İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır.

—Tahir Efendi bize kelp demiz (Tahir:özel ad.)

İltifatı bu sözde zahirdir

Maliki mezhebim benim zira

İtikadımca kelp Tahirdir.

—Bu kadar letafet çünkü sende var,

Beyaz gerdanında bir de ben gerek.

—O güzel yüzün benli de,

Göğsün niye bensiz?

—Bak kalan bu kubbede hoş bir sada imiş,

Ben yarime gül demem,yarim bana gülmedi.

—Beyefendi ailenin güneşi,sen de ayısın.

—Sen gittin yaslara büründü cihan,

Soluyor dallarda gül dertli dertli.

—Şu köpek leşi de şurda fuzuli,

O kadar içerlediysen tut kıçından

Vur yere de çıksın içindeki ruhi.

12) TELMİH (HATIRLATMA)

Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.

—Vefasız Aslıya yol gösteren bu,

Keremin sazına cevap veren bu.

—Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi,

Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

—Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,

Mecnun olup ardı sıra giderim.

—Şu Boğaz harbı nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

—Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.

—Gökyüzünde İsa ile,

Tur dağında Musa ile ,

Elindeki asa ile,Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir

Çağırayım Mevlam seni.

13) TARİZ (TAŞ ATMA)

Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.

—Müftü Efendi bize kafir demiş.

—Tutalım ben ona diyem müselman.

—Lakin varıldıktan ruz-ı mahşere,

İkimiz çıkarız orda yalan.

—Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden.

—Tahir Efendi bize kelp demiş,

İltifatı bu sözde zehirdir,

Maliki mezhebim benim zira,

İtikadımca kelp Tahirdir.

—Bir nasihatım var zamana uygun,

Tut sözümü yattıkça yat uyuma,

Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,

El için yok yere yanma.

—O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.

14) TEKRİR

Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.

—Beni bende demen,ben değilim,

Bir ben vardır,bende benden öte.

—Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı,

Söz ola oğlu aşı,

Yağ ile bal ede bir söz.

—Ben güzele güzel demem,

Güzel benim olmayınca.

—Seni tanımadan önce ben,ben değildim,

Seni tanıdıktan sonra aslında bensizliğin sensizliğin olduğunu anladım.

—Gece midir insanı hüzünlendiren,

Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için,

Geceyi bekleyen?

Yoksa ben miyim seni düşünmek için,

Geceyi bekleyen?

Gece midir seni bana düşündüren?

 

15) TENASÜP (UYGUNLUK)

Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.

—Deli eder insanı bu dünya,

Bu gece,bu yıldızlar,bu koku,

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.

—Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

—Arım,balım,peteğim,

Gülüm,dalım,çiçeğim,

Bilsem ki öleceğim,

Yine seni seveceğim,

—Güller kızarır o gonca gül gülünce,

Sümbül bükülür kıskancından kalül bükülünce

—Bu akşam ışık olduk,renk olduk,ses olduk,

Yeniden kışla olduk,asker olduk,tüfek olduk.

16) LEFF-Ü NEŞR

Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır.

—Bakışların fırtına,

Duruşun durgun su,

Biri alabora eder,

Biri boğar.

—Gönlümde ateştin,gözümde yaştın,

Ne diye tutuştun,ne diye taştın.

—Ben bir sedefim,sen nisan bulutu,

Ver damlaları,al yuvarlak inciyi.

17) İSTİFHAM(SORU SORMA)

Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır.

—Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

—Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırlı dağlar mısın?

—Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım!

—Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?

Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?

18) TEDRİC

Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır.

—İki asker,mızrak mızrağa,kılıç kılıca,hançer hançere vuruşmaya başladı.

—Makbar,makber değil;bir türbe,türbe değil;bir mabet,mabet değil;bir küre,küre değil;bir sonsuz uzay.

19) NİDA (SESLENME)

Şiddetli duyguları,heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.Daha çok ay,ey,hay,ah ünlemleriyle yapılır.

—Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!

—Ey benim sarı tamburam!

Sen ne için inilersin?

—Çatma kurban olayım ey nazlı hilal!

20) CİNAS

Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.

—Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya

Ben yarimden ayrılmam götürseler asmaya.

—Göl kıyısındaki sazların arasında bir saz sesi geliyordu.

— Kara gözler,

Sürmeli kara gözler,

Gemim deryada kaldı,

Gözlerim kara gözler.

—Kalem böyle çalınmıştır yazıma,

Yazım kışıma uymaz,kışım yazıma.

—Böyle bağlar,

Yar başın böyle bağlar,

Gül açmaz,bülbül ötmez,

Yıkılsın böyle bağlar.

21) ALİTERASYON

Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır.

—Eylülde melül oldu gönül soldu lale

Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale.

—Seherde seyre koyuldum semayı deryayı.

—Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür.

—Beyaz gerdanında bir de ben gerek.

22) SECİ

Düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir.

—İlahi,kabul senden,ret senden;şifa senden,dert senden İlahi,iman verdin,daim eyle;ihsan verdin,kaim eyle.

—Ten cübbesi çak gerek,gönül evi pak gerek.

—Ey gönlümün nuru,gönüllerin süruru!

—De gül idim ben sana mail sen ettin aklımı zail.

SÖZ SANATLARI-II

1. TEŞBİH (BENZETME): Aralarında türlü yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden, benzerlik bakımından güçsüz durumda olanı daha üstün olana benzetmektir. Dört ögesi vardır. (Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı).

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.

Benzeyen benzetilen benzetme benzetme

Edatı yönü

Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan

Benzetilen benzetme benzetme

Edatı yönü

Askerlerimiz aslan gibi kuvvetlidir.

Benzeyen benzetilen benzetme benzetme

Edatı yönü

A) TEŞBİH-İ BELİĞ (GÜZEL BENZETME): Sadece benzeyen ve benzetilen ögelerle yapılan benzetmedir. Benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmaz.

Gürz ayaklı

Kalkan elli

Sancaktar olduğu

Sancak tutuşundan belli

 

F.H.Dağlarca

* Divan edebiyatındaki mazmunların çoğo teşbih-i beliği sanatına örnektir.

Servi boy, elma yanak, gonca ağız, kiraz dudak……….

B) YAYGIN BENZETME: Benzeyenle benzetilen arasındaki birden çok özelliklerin sıralnmasıyla yapılan benzetmedir.

Aşağıdaki örnekte “vatan” bir çınara benzetilmiştir.

ÇINAR

Hani bir gün seninle Topkapı’dan

Geliyorduk; yol üstü bir meydan

Bir çınar gördük; Enli, boylu, vakur

Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrur

Koca bir gövde, belki altı asır

Belki ondan da fazla dalgın, ağır

Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş;

Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş,

…………………….

 

Tevfik Fikret

2) İSTİARE (EĞRETİLEME): Benzetme sanatının temel ögelerinden benzeyen ve benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla yapılan benzetmeye denir. Diğer bir deyişle, bir şeyi kendi adının dışında türlü yönlerden benzediği başka bir şeyin adıyla anma sanatıdır. Bu bakımdan istiare hem bir benzetme hem de mecaz sanatıdır.

A) AÇIK İSTİARE: Benzetme ögelerinden yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.

 

“Aslanlarımız düşmanı denize döktüler”

 

“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor.

Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”.

 

Yukarıdaki örneklerde altı çizili sözcüklerde, askerlerimizle, “aslan” ve “güneş” arasında birer benzetme yapılmıştır. Burada benzeyen (benzetme bakımından zayıf olan öge, yani askerler) söylenmemiş, kendisinebenzetilen (benzetme bakımından güçlü olan öge, yani aslan ve güneş) söylendiğine göre bu benzetmeler “açık istiare”dir.

 

 

B) KAPALI İSTİARE: Benzetme ögelerinden sadece benzeyenin bulunduğu (kendisine benzetilenin bulunmadığı) benzetme sanatına “kapalı istiare” denir.

 

“Askerlerimiz, kükreyerek düşmana saldırdı”.

 

Yukarıdaki örnekte askerler, aslana benzetilmiştir. Güçlü olan öge yani aslan (benzetilen)söylenmemiş, sadece benzeyen söylenmiş olduğundan bu benzetme bir “kapalı istiare”dir. (Kişileştirme sanatının bulunduğu her dizede kapalı istiare de vardır).

 

Kıyı takmış yaprağını gülünü

Mahzun hudutların ötesinde akan sular

Boynu bükük adalar, tanıyorsanki bizi.

 

C) YAYGIN İSTİARE: Benzetmenin temel ögelerinden yalnız biriyle, çok sayıda benzerlikleri sıralayarak yapılan istiaredir. Örneğin Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” adlı şiirinde “ruh” söylenmemiş (benzeyen), Benzetilen yani “gemi” söylenmiştir.

 

3) MECAZ: Bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır.Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü

Bana seni gerek seni

 

Yunus Emre

 

Yukarıdaki dörtlükte “yanmak”, aşağıdaki dörtlükte de “deynek” sözcüğü mecaz sanatına örnektir.

 

Anavarza at oynağı

Kana bulanmış gömleği

Kıyman a zalimler kıyman

Kör karının bir deyneği

 

4) MECAZ-I MÜRSEL (MÜRSEL MECAZ): Bir sözün benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında başka bir sözün ya da kavramın yerine kullanılmasıdır. Kavramlar arasında benzetmenin dışında, gerçek veya mecazlı anlamlar arasında parça-bütün, özel-genel, neden-sonuç…..gibi ilgiler bulunur.Anadolu, hepimize hınç ve şüpheyle bakıyor.

Anadoluda yaşayanlar

 

Çankaya, bu gelişmelere sessiz kalamazdı.

 

Cumhurbaşkanlığı

makamı

O, beyaz perdenin en güzel sanatçısıdır.

Sinema

Çatma, kurban olayım çehreni ay nazlı hilâl.

Türk bayrağı

Sobayı yaktınız mı?

Odun/kömür

O, ülkemizin en güçlü raketlerinden biridir.

Tenis oyuncusu

 

Siz, hiç Yaşar Kemal’i okudunuz mu?

Eserleri

Son günlerde Vivaldi dinliyorum.

Eserleri

 

Gökten bereket yağıyor.

Yağmur

 

5) KİNAYE: Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır.Ey benim sarı tanburam Ben toprak oldum yoluna

Sen ne için inilersin Sen aşırı gözetirsin

İçim oyuk derdim büyük Şu karşıma göğüs geren

Ben onun’çün inilerim Taş bağırlı dağlar mısın?

 

Yunus Emre

 

Yukarıdaki dörtlüklerde altı çizili sözcükler hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek şekilde kullanılmıştır.

 

6) TEVRİYE: İki ya da daha çok anlamı olan bir sözün yakın ve uzak anlamlarını birlikte kastetme sanatıdır.Bana Tahir Efendi kelp demiş

İltifatı bu sözde zâhirdir.

Mâliki mezhebim benim zirâ

İtikadımca kelp tâhirdir.

Tahir: 1) Özel isim;2) Temiz

Kelp: Köpek

 

7) TARİZ: Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ve mecazlı anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir. Genelliklebir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak için yapılır.Bir yetim görünce döktür dişini

Bozmaya çabala halkın işini

Günde yüz adamın vur kır dişini

Bir yaralı sarmak için yeltenme

Huzuri

8) TEŞHİS VE İNTAK (KİŞİLEŞTİRME VE KONUŞTURMA): İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis”; onların konuşturulmasına da “intak” denir. İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır.Toros dağlarının üstüne Batı isteyü haktan ayrıldım

Ay un eledi bütün gece Boynuz umdum kulaktan ayrıldım.

 

(Hârname, Şeyhi)

 

Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına an çok rastlanan türlerdir.

Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona

Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz;

Müjde getirdim sana in de öpüşelim;

Barış oldu hayvanlar arasında.”

 

9) TENASÜP (UYGUNLUK): Bir dize, beyit ya da dörtlük içinde anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri birarada kullanma sanatıdır.Lâleyi sümbülü, gülü hâr almış.

Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış.

 

Bu beyitte lâle, sümbül, gül, hâr (diken) arasında ayrıca zevk, şevk ve âh, zâr sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır.

 

10) LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söyleyip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkları verme sanatıdır.Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil

Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır.

 

Bu dizelerde bârana (yağmur) karşılık olarak gözyaşı, şafağa (güneşe batarkenki kızıllık) karşılık olarak ciğer kanı, ebr-i seher’e (sabah bulutu) karşılık olarak dud-ı ah (ah’ın dumanı) verilmiştir.

 

Bağ-ı dehrin hem baharın hem hazanın görmüşüz.

Bir neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz.

 

11) TECAHÜL-İ ARİF: Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir.Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

Kurbanın olam var mı benim bunda günahım

 

Nahifi

 

Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik

Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde

 

Nedim

 

Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır.

 

12) HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENE BAĞLAMA): Herhangi bir gerçek olayın meydana gelmesini hayali ve güzel bir nedene bağlamaktır.Ancak bu nedenin kesin bir yargıya dayanması gerekir. Hüsn-i talil’de de tecâhül-i arif’te olduğu gibi gerçek bir nedeni bilmezlikten gelme gibi bir durum vardır. Hüsn-i talil’i, tecâhül-i ariften ayıran yön, gerçek bir olayın hayali nedene bağlanmasıdır.“Güzel şeyler düşünelim diye yemyeşil oldu ağaçlar”

(İlkbaharda doğanın uyanması, ağaçların yapraklanması gibi gerçek bir olay, hayali bir nedenle açıklanmış).

“Güller ki yüzünün renginden utandıkları için kızardılar”.

 

Niçin sık sıkbakarsın öyle mirat-ı mücellâya

Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir

 

Nedim

 

(Mirat-ı mücellâ: Parlak ayna)

 

13) MÜBALAĞA (ABARTMA): Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok veya pek az göstermektir.Alem sele gitti gözüm yaşından.

 

Söyle nâz uykusuna varmış o yâr ey Bâki

Ki cihan halki figan eylese bidâr olmaz.

 

Merkez-i hâke atsalar da bizi

Kürre-i arzı patlatır çıkarız.

 

Namık Kemal

 

(Yerkürenin merkezine de atsalar bizi, yerküreyi parçalar yine dışarı çıkarız).

 

14) TEZAT (KARŞITLIK): Birbirine karşıt düşüncelerin, kavramların, duyguların bir arada kullanılmasıdır.Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi

Saçımı bembeyaz eden bahtım.

 

Abdülhak Hamit

 

(Nasiye: alın)

 

Ne efsun-kâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet

Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

 

Namık Kemal

 

(Ey özgürlük ne kadar büyüleyiciymişsin, tutsaklıktan kurtulduk ama bu kez de senin tutsağın olduk).

 

15) TEKRİR: Sözün etksini güçlendirmek amacıyla anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir.Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Necip Fazıl

 

Büyüksün ilahi büyüksün büyük

Büyüklük yanında kalır pek küçük

 

Ali Haydar Bey

 

16) NİDA (SESLENME): Şairin çok duygulanması ve heyecanlanması sonucunu doğuran olayları ve varlıkları gözönüne getirip “ey, hey” gibi ünlemlerle onlara seslenmesidir.Ey köhne Bizans, ey koca fertut-i musahhir

Ey bin kocadan arta kalan bive-i bâkir.

 

(Sis, Tevfik Fikret)

 

17) İSTİFHAM: Yanıt alma amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için, anlatılmak istenenlerin soru biçiminde anlatılmasıdır.Beni candan usandırdı cefadan yâr usanmaz mı

Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı

 

Fuzuli

 

Kim söylemiş beni

Süheyla’ya vurulmuşum diye?

Kim görmüş ama kim,

Eleni’yi öptüğümü,

Yüksek kaldırım’da güpegündüz?

Melahat’i almışım da sonra

Alemdar’a gitmişim, öyle mi?

Onu sonra anlatırım, fakat

Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?

 

Orhan Veli

 

18) TELMİH (HATIRLATMA): Söz arasında herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye bir inanca ya da yaygın bir atasözüne işaret etmek, onu anımsatmaktır. Telmih edilen şey uzun uzadıya açıklanmaz, bir iki sözcükle anımsatılır.

 

Gökyüzünde İsâ ile

Tur dağında Musâ ile

Elindeki asâ ile

Çağırayım Mevlam seni

 

Yunus Emre

(Birinci dizede “Hz. İsa’nın göğe çıktığı inancı”na, ikinci dizede “Hz. Musa’nın Tur-ı Sinâ dağında Tanrı ile konuşması” olayına ve üçüncü dizede de yine “Hz. Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği mucizelere” telmih vardır).

19) CİNAS: Söyleniş ve yazılışları bir, anlamları farklı sözcükleri (sesteş, eşsesli) bir arada kullanma sanatıdır. (Aynı zamanda bir uyak türüdür).

 

Kısmetindir gezdiren yer yer seni

Göğe çıksan âkıbet yer yer seni.

 

İbni Kemal

 

Her nefeste eyledik yüz bin günah

Bir günaha etmedik hiç bir gün ah

 

Lâedri

20) ALİTERASYON: Aynı ses ya da hecelerin bir ahenk yaratmak amacıyla tekrarlanmasıdır.

 

Dest-busi arzusıyle ölürsem dostlar (“S”)

Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

 

Fuzuli

 

Kara pulat uz kılıcım tartmayınca

Kara börklü koca başın kesmeyince

Alca kanın yer yüzüne tökmeyince

Karındaşım Kayan kanın almayınca

Komazım……….

 

Dede Korkut

 

21) SECİ: Nesirde yapılan kafiyeye “seci” denir.

 

“İlahi her neyi gülzâr ettinse anı ittim. İlahi elime her ne sundunsa anı tattım. İlahi gönlüm oduna ne yaktınsa o tüter. İlahi vücudum bahçesine ne diktinse o biter.”

 

Sinan Paşa

 

 

 

22) SEHL-İ MÜMTENİ: Söylenmesi kolay göründüğü halde, benzerinin yazılması veya söylenmesi çok güç olan sözlere ya da yazılara denir.

 

Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm

 

Yunus Emre

(Şair bütün tasavvuf felsefesini, az sözle çok güçlü bir şekilde ifade etmiştir).

 

Alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...