Belit Oluşturma zamanı: Kasım 30, 2011 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 30, 2011 Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir. Benzetmede dört unsur bulunur: a)Benzenen b)Benzetilen c)Benzetme Yönü d)Benzetme Edatı Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır: — Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi. —Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu. —Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin —Binalar kale gibi olduğundan içeri B.tilen B.nen B.E girilemiyordu. —Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? B.tilen B.yen —Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı. B.tilen B.yen —Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe! B.tilen B.yen diye bağrıyordu. 2) İSTİARE(EĞRETİLEME) Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır. a.)Açık İstiare:Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir. b.)Kapalı İstiare:Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir. —Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (A.İ) —Ay,altın ağaçlardan yere damlıyordu.(K.İ) Açtım avucumu altına tuttum. —Ülkemizde üniversiteden mezun olmuş pek çok fidan artık iş de bulamıyor.(A.İ) —Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ) —Bugün gökten inciler yağıyordu.(A.İ) —Galatasaray,Fenerbahçe kalesine gol yağdırdı.(K.İ) —Genç adamın sözleri,kızın yüreğini yakıyordu.(K.İ) —Sanat,hür bir ortamda boy atar.(K.İ) —Kurban olam,kurban olam, Beşikte yatan kuzuya.(A.İ) 3) KİNAYE Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. Uyarı:Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir. —Mum dibine ışık vermez. —Hamama giren terler. —Taşıma su ile değirmen dönmez. —Yuvarlanan taş yosun tutmaz. —Ateş düştüğü yeri yakar. —Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı. 4) MECAZ-I MÜRSEL(AD AKTARMASI) Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. —İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan) —Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.(Öğrenci) —Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar) —Nihatın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci) —O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi) —Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk) —İstanbul’dan kalkan uçak az önce Adana’ya indi.(Havaalanı) 5)TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME) İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır. —Güzel gitti diye pınar ağladı. —Menekşeler külahını kaldırır. —Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında. —Toros dağlarının üstüne, Ay un eledi bütün gece. —O çay ağır akar,yorgun mu bilmem, Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem. —Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın, Eskici dükkanında asma saat, Çelik bir şal atmış omuzlarına. —Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün, En güzel türküyü bir kurşun söyler. —Bu akşam sonbahar ne kadar serin, Geceyi hasretle zaman. 6)İNTAK(KONUŞTURMA) İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır.Her intak sanatında teşhis sanatı vardır;ancak her teşhiste intak sanatı yoktur. —Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin? —Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince: Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince. —Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: İçimde kanayan yara gibisin. —Ey benim sarı tamburam! Sen ne için inilersin? İçim oyuk,derdim büyük Ben onunçün inilerim —Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı. —Adam elini uzattı,tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı. 7)TECAHÜL-İ ARİF Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır. —Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz. —Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer? Geç fark ettim taşın sert olduğunu. —Gökyüzünün başka rengi de varmış, Su insanı boğar,ateş yakarmış. —Şu karşıma göğüs geren, Taş bağırlı dağlar mısın? —Saçların dalgalı,boya mı sürdün? Gelmiyorsun artık,bana mı küstün? —İçimde kar donar,buzlar tutuşur, Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem. 8)HÜSN-İ TA’LİL Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır. —Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için Süslendi ve güzel kokular süründü. —Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak. —Senin o gül yüzünü görmek için Sana güneş bakmak için doğuyor. —Benim kaderime ve yalnızlığıma Irmaklar bile ağladı. —Rüzgar gökte bir gezinti, Üşürüz her akşam vakti, Ne sıcak vücutlar gitti, Toprağı ısıtmak için. —Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce. —Bir an önce görülsün diye Akdeniz, Toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır. —Toros dağlarının üstüne Ay, un eledi bütün gece. 9) MÜBALAĞA (ABARTMA) Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir. —Manda yuva yapmış söğüt dalına, Yavrusunu sinek kapmış. —Alem sele gitti gözüm yaşından. —Bir ah çeksem dağı taşı eritir, Gözüm yaşı değirmeni yürütür. —Bir gün gökyüzüne otursam, Evlerin tavanlarını birer birer açsam. —Sıladan ayrıyım,gözümde yaşlar, Sel olup taşacak bir gün derinden. —Sana olan aşkım dağı taşı eritir, Gözümdeki yaşlardan bir deniz olur. —Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı. —Sekizimiz odun çeker, Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu ,kaynatırım kaynamaz. —Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın. —Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır. 10) TEZAT (KARŞITLIK) Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır. —Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz. —Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? —İçimde kar donar,buzlar tutuşur, Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem. —Sana çirkin dediler,düşmanı oldum güzelin. —Yükseğinde büyük namlı karın var, Alçağında mor sümbüllü bağın var. —Gülmek ol,goncaya münasiptir, Ağlamak bu,dil-i hazine gerek. —Karlar etrafı bembeyaz bir karanlığa gömdü. 11) TEVRİYE (AMACI GİZLEME) İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır. —Tahir Efendi bize kelp demiz (Tahir:özel ad.) İltifatı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp Tahirdir. —Bu kadar letafet çünkü sende var, Beyaz gerdanında bir de ben gerek. —O güzel yüzün benli de, Göğsün niye bensiz? —Bak kalan bu kubbede hoş bir sada imiş, Ben yarime gül demem,yarim bana gülmedi. —Beyefendi ailenin güneşi,sen de ayısın. —Sen gittin yaslara büründü cihan, Soluyor dallarda gül dertli dertli. —Şu köpek leşi de şurda fuzuli, O kadar içerlediysen tut kıçından Vur yere de çıksın içindeki ruhi. 12) TELMİH (HATIRLATMA) Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı. —Vefasız Aslıya yol gösteren bu, Keremin sazına cevap veren bu. —Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi, Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi. —Ekmek Leyla oldu bire dostlarım, Mecnun olup ardı sıra giderim. —Şu Boğaz harbı nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. —Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım. —Gökyüzünde İsa ile, Tur dağında Musa ile , Elindeki asa ile,Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir Çağırayım Mevlam seni. 13) TARİZ (TAŞ ATMA) Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir. —Müftü Efendi bize kafir demiş. —Tutalım ben ona diyem müselman. —Lakin varıldıktan ruz-ı mahşere, İkimiz çıkarız orda yalan. —Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden. —Tahir Efendi bize kelp demiş, İltifatı bu sözde zehirdir, Maliki mezhebim benim zira, İtikadımca kelp Tahirdir. —Bir nasihatım var zamana uygun, Tut sözümü yattıkça yat uyuma, Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye, El için yok yere yanma. —O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor. 14) TEKRİR Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir. —Beni bende demen,ben değilim, Bir ben vardır,bende benden öte. —Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola oğlu aşı, Yağ ile bal ede bir söz. —Ben güzele güzel demem, Güzel benim olmayınca. —Seni tanımadan önce ben,ben değildim, Seni tanıdıktan sonra aslında bensizliğin sensizliğin olduğunu anladım. —Gece midir insanı hüzünlendiren, Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için, Geceyi bekleyen? Yoksa ben miyim seni düşünmek için, Geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren? 15) TENASÜP (UYGUNLUK) Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır. —Deli eder insanı bu dünya, Bu gece,bu yıldızlar,bu koku, Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç. —Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. —Arım,balım,peteğim, Gülüm,dalım,çiçeğim, Bilsem ki öleceğim, Yine seni seveceğim, —Güller kızarır o gonca gül gülünce, Sümbül bükülür kıskancından kalül bükülünce —Bu akşam ışık olduk,renk olduk,ses olduk, Yeniden kışla olduk,asker olduk,tüfek olduk. 16) LEFF-Ü NEŞR Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır. —Bakışların fırtına, Duruşun durgun su, Biri alabora eder, Biri boğar. —Gönlümde ateştin,gözümde yaştın, Ne diye tutuştun,ne diye taştın. —Ben bir sedefim,sen nisan bulutu, Ver damlaları,al yuvarlak inciyi. 17) İSTİFHAM(SORU SORMA) Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır. —Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? —Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? —Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? —Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın? —Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım! —Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? 18) TEDRİC Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır. —İki asker,mızrak mızrağa,kılıç kılıca,hançer hançere vuruşmaya başladı. —Makbar,makber değil;bir türbe,türbe değil;bir mabet,mabet değil;bir küre,küre değil;bir sonsuz uzay. 19) NİDA (SESLENME) Şiddetli duyguları,heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.Daha çok ay,ey,hay,ah ünlemleriyle yapılır. —Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü! —Ey benim sarı tamburam! Sen ne için inilersin? —Çatma kurban olayım ey nazlı hilal! 20) CİNAS Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır. —Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yarimden ayrılmam götürseler asmaya. —Göl kıyısındaki sazların arasında bir saz sesi geliyordu. — Kara gözler, Sürmeli kara gözler, Gemim deryada kaldı, Gözlerim kara gözler. —Kalem böyle çalınmıştır yazıma, Yazım kışıma uymaz,kışım yazıma. —Böyle bağlar, Yar başın böyle bağlar, Gül açmaz,bülbül ötmez, Yıkılsın böyle bağlar. 21) ALİTERASYON Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır. —Eylülde melül oldu gönül soldu lale Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale. —Seherde seyre koyuldum semayı deryayı. —Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür. —Beyaz gerdanında bir de ben gerek. 22) SECİ Düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir. —İlahi,kabul senden,ret senden;şifa senden,dert senden İlahi,iman verdin,daim eyle;ihsan verdin,kaim eyle. —Ten cübbesi çak gerek,gönül evi pak gerek. —Ey gönlümün nuru,gönüllerin süruru! —De gül idim ben sana mail sen ettin aklımı zail. SÖZ SANATLARI-II 1. TEŞBİH (BENZETME): Aralarında türlü yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden, benzerlik bakımından güçsüz durumda olanı daha üstün olana benzetmektir. Dört ögesi vardır. (Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı). Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Benzeyen benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan Benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü Askerlerimiz aslan gibi kuvvetlidir. Benzeyen benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü A) TEŞBİH-İ BELİĞ (GÜZEL BENZETME): Sadece benzeyen ve benzetilen ögelerle yapılan benzetmedir. Benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmaz. Gürz ayaklı Kalkan elli Sancaktar olduğu Sancak tutuşundan belli F.H.Dağlarca * Divan edebiyatındaki mazmunların çoğo teşbih-i beliği sanatına örnektir. Servi boy, elma yanak, gonca ağız, kiraz dudak………. B) YAYGIN BENZETME: Benzeyenle benzetilen arasındaki birden çok özelliklerin sıralnmasıyla yapılan benzetmedir. Aşağıdaki örnekte “vatan” bir çınara benzetilmiştir. ÇINAR Hani bir gün seninle Topkapı’dan Geliyorduk; yol üstü bir meydan Bir çınar gördük; Enli, boylu, vakur Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrur Koca bir gövde, belki altı asır Belki ondan da fazla dalgın, ağır Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş; Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş, ……………………. Tevfik Fikret 2) İSTİARE (EĞRETİLEME): Benzetme sanatının temel ögelerinden benzeyen ve benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla yapılan benzetmeye denir. Diğer bir deyişle, bir şeyi kendi adının dışında türlü yönlerden benzediği başka bir şeyin adıyla anma sanatıdır. Bu bakımdan istiare hem bir benzetme hem de mecaz sanatıdır. A) AÇIK İSTİARE: Benzetme ögelerinden yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir. “Aslanlarımız düşmanı denize döktüler” “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”. Yukarıdaki örneklerde altı çizili sözcüklerde, askerlerimizle, “aslan” ve “güneş” arasında birer benzetme yapılmıştır. Burada benzeyen (benzetme bakımından zayıf olan öge, yani askerler) söylenmemiş, kendisinebenzetilen (benzetme bakımından güçlü olan öge, yani aslan ve güneş) söylendiğine göre bu benzetmeler “açık istiare”dir. B) KAPALI İSTİARE: Benzetme ögelerinden sadece benzeyenin bulunduğu (kendisine benzetilenin bulunmadığı) benzetme sanatına “kapalı istiare” denir. “Askerlerimiz, kükreyerek düşmana saldırdı”. Yukarıdaki örnekte askerler, aslana benzetilmiştir. Güçlü olan öge yani aslan (benzetilen)söylenmemiş, sadece benzeyen söylenmiş olduğundan bu benzetme bir “kapalı istiare”dir. (Kişileştirme sanatının bulunduğu her dizede kapalı istiare de vardır). Kıyı takmış yaprağını gülünü Mahzun hudutların ötesinde akan sular Boynu bükük adalar, tanıyorsanki bizi. C) YAYGIN İSTİARE: Benzetmenin temel ögelerinden yalnız biriyle, çok sayıda benzerlikleri sıralayarak yapılan istiaredir. Örneğin Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” adlı şiirinde “ruh” söylenmemiş (benzeyen), Benzetilen yani “gemi” söylenmiştir. 3) MECAZ: Bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır.Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü Bana seni gerek seni Yunus Emre Yukarıdaki dörtlükte “yanmak”, aşağıdaki dörtlükte de “deynek” sözcüğü mecaz sanatına örnektir. Anavarza at oynağı Kana bulanmış gömleği Kıyman a zalimler kıyman Kör karının bir deyneği 4) MECAZ-I MÜRSEL (MÜRSEL MECAZ): Bir sözün benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında başka bir sözün ya da kavramın yerine kullanılmasıdır. Kavramlar arasında benzetmenin dışında, gerçek veya mecazlı anlamlar arasında parça-bütün, özel-genel, neden-sonuç…..gibi ilgiler bulunur.Anadolu, hepimize hınç ve şüpheyle bakıyor. Anadoluda yaşayanlar Çankaya, bu gelişmelere sessiz kalamazdı. Cumhurbaşkanlığı makamı O, beyaz perdenin en güzel sanatçısıdır. Sinema Çatma, kurban olayım çehreni ay nazlı hilâl. Türk bayrağı Sobayı yaktınız mı? Odun/kömür O, ülkemizin en güçlü raketlerinden biridir. Tenis oyuncusu Siz, hiç Yaşar Kemal’i okudunuz mu? Eserleri Son günlerde Vivaldi dinliyorum. Eserleri Gökten bereket yağıyor. Yağmur 5) KİNAYE: Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır.Ey benim sarı tanburam Ben toprak oldum yoluna Sen ne için inilersin Sen aşırı gözetirsin İçim oyuk derdim büyük Şu karşıma göğüs geren Ben onun’çün inilerim Taş bağırlı dağlar mısın? Yunus Emre Yukarıdaki dörtlüklerde altı çizili sözcükler hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek şekilde kullanılmıştır. 6) TEVRİYE: İki ya da daha çok anlamı olan bir sözün yakın ve uzak anlamlarını birlikte kastetme sanatıdır.Bana Tahir Efendi kelp demiş İltifatı bu sözde zâhirdir. Mâliki mezhebim benim zirâ İtikadımca kelp tâhirdir. Tahir: 1) Özel isim;2) Temiz Kelp: Köpek 7) TARİZ: Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ve mecazlı anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir. Genelliklebir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak için yapılır.Bir yetim görünce döktür dişini Bozmaya çabala halkın işini Günde yüz adamın vur kır dişini Bir yaralı sarmak için yeltenme Huzuri 8) TEŞHİS VE İNTAK (KİŞİLEŞTİRME VE KONUŞTURMA): İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis”; onların konuşturulmasına da “intak” denir. İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır.Toros dağlarının üstüne Batı isteyü haktan ayrıldım Ay un eledi bütün gece Boynuz umdum kulaktan ayrıldım. (Hârname, Şeyhi) Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına an çok rastlanan türlerdir. Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz; Müjde getirdim sana in de öpüşelim; Barış oldu hayvanlar arasında.” 9) TENASÜP (UYGUNLUK): Bir dize, beyit ya da dörtlük içinde anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri birarada kullanma sanatıdır.Lâleyi sümbülü, gülü hâr almış. Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış. Bu beyitte lâle, sümbül, gül, hâr (diken) arasında ayrıca zevk, şevk ve âh, zâr sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır. 10) LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söyleyip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkları verme sanatıdır.Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır. Bu dizelerde bârana (yağmur) karşılık olarak gözyaşı, şafağa (güneşe batarkenki kızıllık) karşılık olarak ciğer kanı, ebr-i seher’e (sabah bulutu) karşılık olarak dud-ı ah (ah’ın dumanı) verilmiştir. Bağ-ı dehrin hem baharın hem hazanın görmüşüz. Bir neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz. 11) TECAHÜL-İ ARİF: Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir.Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbanın olam var mı benim bunda günahım Nahifi Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde Nedim Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır. 12) HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENE BAĞLAMA): Herhangi bir gerçek olayın meydana gelmesini hayali ve güzel bir nedene bağlamaktır.Ancak bu nedenin kesin bir yargıya dayanması gerekir. Hüsn-i talil’de de tecâhül-i arif’te olduğu gibi gerçek bir nedeni bilmezlikten gelme gibi bir durum vardır. Hüsn-i talil’i, tecâhül-i ariften ayıran yön, gerçek bir olayın hayali nedene bağlanmasıdır.“Güzel şeyler düşünelim diye yemyeşil oldu ağaçlar” (İlkbaharda doğanın uyanması, ağaçların yapraklanması gibi gerçek bir olay, hayali bir nedenle açıklanmış). “Güller ki yüzünün renginden utandıkları için kızardılar”. Niçin sık sıkbakarsın öyle mirat-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir Nedim (Mirat-ı mücellâ: Parlak ayna) 13) MÜBALAĞA (ABARTMA): Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok veya pek az göstermektir.Alem sele gitti gözüm yaşından. Söyle nâz uykusuna varmış o yâr ey Bâki Ki cihan halki figan eylese bidâr olmaz. Merkez-i hâke atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkarız. Namık Kemal (Yerkürenin merkezine de atsalar bizi, yerküreyi parçalar yine dışarı çıkarız). 14) TEZAT (KARŞITLIK): Birbirine karşıt düşüncelerin, kavramların, duyguların bir arada kullanılmasıdır.Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi Saçımı bembeyaz eden bahtım. Abdülhak Hamit (Nasiye: alın) Ne efsun-kâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten Namık Kemal (Ey özgürlük ne kadar büyüleyiciymişsin, tutsaklıktan kurtulduk ama bu kez de senin tutsağın olduk). 15) TEKRİR: Sözün etksini güçlendirmek amacıyla anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir.Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Necip Fazıl Büyüksün ilahi büyüksün büyük Büyüklük yanında kalır pek küçük Ali Haydar Bey 16) NİDA (SESLENME): Şairin çok duygulanması ve heyecanlanması sonucunu doğuran olayları ve varlıkları gözönüne getirip “ey, hey” gibi ünlemlerle onlara seslenmesidir.Ey köhne Bizans, ey koca fertut-i musahhir Ey bin kocadan arta kalan bive-i bâkir. (Sis, Tevfik Fikret) 17) İSTİFHAM: Yanıt alma amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için, anlatılmak istenenlerin soru biçiminde anlatılmasıdır.Beni candan usandırdı cefadan yâr usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı Fuzuli Kim söylemiş beni Süheyla’ya vurulmuşum diye? Kim görmüş ama kim, Eleni’yi öptüğümü, Yüksek kaldırım’da güpegündüz? Melahat’i almışım da sonra Alemdar’a gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım, fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Orhan Veli 18) TELMİH (HATIRLATMA): Söz arasında herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye bir inanca ya da yaygın bir atasözüne işaret etmek, onu anımsatmaktır. Telmih edilen şey uzun uzadıya açıklanmaz, bir iki sözcükle anımsatılır. Gökyüzünde İsâ ile Tur dağında Musâ ile Elindeki asâ ile Çağırayım Mevlam seni Yunus Emre (Birinci dizede “Hz. İsa’nın göğe çıktığı inancı”na, ikinci dizede “Hz. Musa’nın Tur-ı Sinâ dağında Tanrı ile konuşması” olayına ve üçüncü dizede de yine “Hz. Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği mucizelere” telmih vardır). 19) CİNAS: Söyleniş ve yazılışları bir, anlamları farklı sözcükleri (sesteş, eşsesli) bir arada kullanma sanatıdır. (Aynı zamanda bir uyak türüdür). Kısmetindir gezdiren yer yer seni Göğe çıksan âkıbet yer yer seni. İbni Kemal Her nefeste eyledik yüz bin günah Bir günaha etmedik hiç bir gün ah Lâedri 20) ALİTERASYON: Aynı ses ya da hecelerin bir ahenk yaratmak amacıyla tekrarlanmasıdır. Dest-busi arzusıyle ölürsem dostlar (“S”) Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su Fuzuli Kara pulat uz kılıcım tartmayınca Kara börklü koca başın kesmeyince Alca kanın yer yüzüne tökmeyince Karındaşım Kayan kanın almayınca Komazım………. Dede Korkut 21) SECİ: Nesirde yapılan kafiyeye “seci” denir. “İlahi her neyi gülzâr ettinse anı ittim. İlahi elime her ne sundunsa anı tattım. İlahi gönlüm oduna ne yaktınsa o tüter. İlahi vücudum bahçesine ne diktinse o biter.” Sinan Paşa 22) SEHL-İ MÜMTENİ: Söylenmesi kolay göründüğü halde, benzerinin yazılması veya söylenmesi çok güç olan sözlere ya da yazılara denir. Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm Yunus Emre (Şair bütün tasavvuf felsefesini, az sözle çok güçlü bir şekilde ifade etmiştir). Alıntı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Noesis Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2011 Lisedeyken iyi bilirdim. En azından iyi bilmek zorundaydım. Sonrasında pek de işime yaramadı açıkçası. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.