Jump to content

Ağlama Duvarı..


Wanton

Önerilen Mesajlar

Ağlamak

Arşı titretircesine

Şakakları zonklatırcasına ağlamak """ Neler hissettirir bi erkeğe ağlamak hemde erkek adam ağlamaz felsefesi işlemişken yüreğine..

Geceyi delirtircesine, """" bir kız gerçekten neye ağlamalı ne için dökmeli güzel gözlerinden gözyaşlarını..

Zambakları yakarcasına ağlamak

ve ağlamak """"" Ağlamak ne hissettirir sana,nasıl anlatırsın ağlamayı?

Uzaktaki kalbe """""" Sizler için bu ağlama duvarı neye dert yanmak istiyorsan yanabilirsin en güzel cümlelerinle..

Bin çığlıkla

 

Ağlamak

Yolları kalbe istifleyerek ağlamak

Ağlamak

Eli koynunda gecelere ağlamak

Tayfunları ağlatırcasına

Buz dağlarını kırarcasına ağlamak

ve ağlamak gelinciğe....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şiir değilde, duygular yazarım ben, o anki düşüncelerimi...

 

Ağlama duvarı, mecazi bir kavram benim için

İnsanların ağlamak için durdukları yerler vardır

Bazen omuz, bazen kucak, bazen yalnızca ağlarsın

Benim ağlamamın birçok nedeni olur

İnsanlarında...

İnsanların dostudur ağlamak...

Zor anında bir fiildir

Kötü bir şey değildir ağlamak

Zira, o buruşan yüzünü temizler senin için...

Çoğu zaman insanların neden ağladığını düşünürüm,

Nedenini merak ederim,

Fakat, öğrenmeye de üşenirim...

Karanlık bir şeydir çünkü

Akıtan gözyaşını

 

 

Dur, ağlayan gündüz yüzlü kız

Gözyaşların ışığı saklıyor

Dur, ağlayan minik kız

Akan damlalar bizi de boğuyor...

 

Ağlama minik serçe

Gözyaşların senden ağır çünkü

Ağlama gökyüzü

Senin ağlaman bizi de ağlatır çünkü

 

Erkeklerin bile zamanı vardır,

Sahici bir sarsıntı da, gözyaşları sallanır

Çocukların bile, sırları vardır,

Ortaya döküldüğünde, gözler aydınlanır

 

Gözyaşı değildir ki acı

Acıdan gelir asıl, gözyaşı

Sil gözyaşını, gündüz yüzlü kız

Açsın ışık, uyusun karanlık...

 

http://www.yardimx.net/wp-content/uploads/2011/02/gözyaşı-resimleri1.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sebebini tam bilmesemde hayattaki tüm inanç değerlerimin yerinden oynamasından dolayı ağlayamıyorum. Kendimide kasmıyorum ama olmuyor bu nedense. Bazen ağlasam rahatlayacağım dediklerimde oluyor ama o zaman bile başaramıyorum. 1 senedir sadece 1 kere ağladım oda rüyamda(yani aynı anda fiziksel olarakta)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yorumlarını hep sevmişimdir MikroNova..

 

ölü bedenlerin saklandığı bir sandık gibi olur kalbin her gözyaşlarını içine akıttığında..saklı duyguların heyacanı yerini leş kokusuna bırakır bir zaman sonra.Sevgiliye değilde Tanrıya ağlamak bence bu işin doğrusu,kadere ağlamak...boş bedenlere ruh dağıtıldığında çıkan amortiye ağlamak en doğrusu..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ağlamak: Duyguların suyu

 

Bu nasıl bir kaynak böyle? Duyguların inişi ve çıkışıyla besleniyor, gözlerde buğuya, rahatlatıcı bir sele ya da hıçkırıklara dönüşüyor. Bedenimiz ve ruhumuz bu ıslak temizliğe neden ihtiyaç duyuyor? Araştırmacılar, ağlama davranışıyla ilgi sorulara yanıt ararken şaşırtıcı gerçeklere ulaştılar.

 

[TABLE]

[TR]

[TD=class: articlecontent][TABLE=align: left]

[TR]

[TD=width: 6][/TD]

[TD=width: 200]http://www.focusdergisi.com.tr/saglik/00435/imperiaflex_0_0_0.jpg [/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=class: image_description][TABLE=class: imagedescriptiontable]

[TR]

[TD=class: imagedescriptioncell]Yaşlı bir kadın, vatanı Srebrenica'dan kaçmak zorunda kaldığı için sessiz sessiz ağlıyor. [/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

İstatistikler, insanın yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gözyaşı döktüğünü söylüyor. Bu veriler, kuşkusuz genel bir bilgi sunuyor. Çünkü konuya ilişkin rakamlar insana ve kültürlere göre değişiyor. Yetişkinler, duygu yoğunluklarını gözyaşına aktarmak için genellikle 19-22 saatleri arasını seçiyorlar. Oturup ağlamaya başladıklarında, kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gözyaşı akıtırken, erkekler olayı nemli gözlerle sınırlı tutmayı tercih ediyorlar. Bir damla gözyaşı 15 miligram ağırlığında. Öyle küçük göründüğüne bakmayın, yarattığı etki çok büyük. Özellikle ağlayan bir kadın ya da bir çocuk, herkesin şefkat ve koruma duygularını harekete geçiriyor. Ancak, bazen ters etki de yaratabiliyor. Araştırmacılar 274 tecavüz olayını mercek altına almışlar ve görmüşler ki; kurban ne kadar çok ağlarsa, suçlu da o oranda saldırganlaşıyor.

 

Ağlama, insanın doğuştan getirdiği bir davranış motifi. Avusturyalı davranış bilimci Irenaeus Eibl-Eibesfeldt, yeni doğan bebeklere bant kayıtlarından sesler dinletmiş. Bazı seslere bütün bebekler ağlayarak tepki vermişler. Yine, kör doğan bebekler de, gören bebekler gibi içgüdüsel olarak gülmüş ve ağlamışlar.

 

[TABLE=align: right]

[TR]

[TD=width: 6][/TD]

[TD=width: 200]http://www.focusdergisi.com.tr/saglik/00435/imperiaflex_0_1_0.jpg [/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=class: image_description][TABLE=class: imagedescriptiontable]

[TR]

[TD=class: imagedescriptioncell]Ağlama, çocuklar için çok önemli bir iletişim aracı. Yaşamın zor koşullarıyla yüzleşince sığınabilecekleri tek liman gözyaşları. [/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Çocuk doktorları, yeni doğan bebeklerin ağlarken, yüzde 12 oranında daha çok enerji kullandıklarını belirtiyorlar. Ağlamak için yetişkin insanlar da dikkate değer bir zaman ve enerji harcıyorlar. Bu zahmete katlanmanın mutlaka bir nedeni olmalı değil mi? Var da. Bebekler, gözün kornea tabakasını nemli tutan ve enfeksiyonlara karşı koruyan gözyaşını doğuştan itibaren üretiyorlar. Ama, gözyaşı bezlerine giden sinirler altı haftalık olduklarında olgunlaşıyor. Gerçek gözyaşı dökmeye o zaman başlıyorlar. Bebekler, engel tanımadan ve toplumsal kuralları gözetmeksizin ağlıyorlar.

 

İhtiyaç duydukları ilgi kendilerinden uzun süre esirgendiğinde, gülme davranışı giderek kayboluyor, ağlama davranışı kalıyor. Yardıma muhtaç bebek için ağlama, önemli bir iletişim aracı. Anne, bebeğinin ses tonunu tamamen içgüdüsel olarak tanıyor ve süt üretimindeki artışla tepki veriyor. Terk edilmişlik duygusundan kaynaklanan ağlamanın, doğuştan gelen bir hayatta kalma stratejisi olduğu düşünülüyor. Tensel temas yaşayamayan bebek, unutulduğunu ya da terk edildiğini sanıyor. Kulakları tırmalayan bir ağıtla ebeveyninin ya da çevresinin dikkatini çekmeye çalışıyor.

 

Bir başka varsayıma göre, bebekler hayatta kalabilmek için bu yolla kardeşlerini dışlamaya çalışıyorlar. Yeterli besin maddesinin bulunamadığı dönemlerde kardeşler önemli bir rakipti: Anne, bebeğe her ağladığında meme verdiği için, buna bağlı gerçekleşen hormon üretimi, yeni bir kardeşe dönüşecek yumurtanın olgunlaşmasını engelliyordu. Ayrıca, eski çağlarda ağlayan bebek çevrede bulunan vahşi hayvanların dikkatini çekeceğinden, susturabilmek için annesi sürekli yiyecek bir şeyler veriyordu.

 

Peki yetişkin insanları ağlamaya iten şey ne? Akraba ya da arkadaşların ölümü, aşk acısı, ayrılık, kavga, dışlanmışlık gibi acı deneyimler; evlenme, terfi, ödül gibi mutluluklar; müzik, duygusal filmler...

 

Hayvanlara bakıldığında, onlar bu nedenlerle gözyaşı dökmüyorlar, ama her geçen gün daha çok insan, fillerin ağladığına tanık olduğunu iddia ediyor. Hayvan terbiyecisi George Lewis, kızdığı için Sadie adlı genç filin gözyaşına boğulduğunu söylüyor. Serengeti Ulusal Parkı'nın yöneticisi Dr. Michael Boer, acı çektiklerinde ya da sevindiklerinde fillerin ağladığından emin. "Timsah gözyaşları" deyimi aslında gerçeklere dayanıyor. Yalnız, gözyaşları çeşitli duygusal heyecanlar nedeniyle değil, avını yemek için gösterişli ağzını açtığında ortaya çıkıyor. Bu hareket, gözlerine o kadar büyük baskı yapıyor ki, hayvanın gözyaşı dışarı akmak zorunda kalıyor.

 

Ağlamak evrensel bir olgu. Her kültür, duygusal gözyaşını tanıyor. Bu konudaki en eski edebi bulguya, Sümerlerin yaklaşık 4000 yıl önce yazdığı Gılgamış Destanı'nda rastlanıyor: Karamsarlığa kapılan Gılgamış'ın nasıl gözyaşı döktüğü ayrıntılı tasvir ediliyor.

[TABLE=class: icyazitableleft, align: left]

[TR]

[TD=class: icyazitabletitle]Erkekler ağlamaz, değil mi? [/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=class: icyazitablecontent]Ünlü filozof Aristoteles'e göre, kadınlar erkeklerden daha heyecanlı yapıya sahip; yıkılmaya ve ümitsizliğe daha yatkın ve "utanma, özsaygı" gibi duygulara sahip olmayan canlılardı. Daha çok ağlamalarının nedeni de buydu. Bugün araştırmalar, ağlayan kadınların hayata, erkeklerden daha olumlu baktıklarını gösterdi.

Öyleyse farklılık biyolojik yapı farklılığından mı kaynaklanıyordu? Uzmanlar, kısa süre önce gözyaşı bezlerinin cinsiyete göre değişiklik gösterdiğini ortaya çıkardılar. Ama bu bulgu, bazı şeyleri aydınlatmak yerine daha da karmaşık hale getirdi, çünkü erkeklerin gözyaşı üretim sistemi kadınlara göre çok daha belirgin bir yapıya sahipti.

Ağlamak konusundaki davranış farklılığı, belki de hormonlara, örneğin prolaktine bağlıydı. Çocuklar ve gençlerde prolaktin düzeyi cinsiyetlere göre farklılık göstermiyor, ağlama davranışlarında da bir farklılık yok. Kadınlar ancak 13 yaşından sonra erkeklerden daha fazla prolaktin üretmeye başlıyorlar. Gözyaşındaki değişiklikler de bu yaştan itibaren başlıyor. Bu teze hamile kadınlar da uyuyor: Çok fazla prolaktin hormonu üretiyor ve daha sık ağlıyorlar. Ancak, bu tez henüz somut kanıtlarla desteklenemedi. Hollanda'da yapılan bir araştırmada, bir hastalık nedeniyle normalden çok daha fazla prolaktin üreten kadınlar, sağlıklı kadınlara oranla daha fazla ağlamıyorlardı.

Geleneklerin etkisini de unutmamak gerek. Birçok kültürde aileler erkekleri sert, kadınları zayıf ve narin yetiştiriyor. Yine istatistiklere göre, Çinli erkekler ancak üç ayda bir kez, Amerikalı erkekler aynı dönemde 5-6 kez, Alman erkekler 4-5 kez, İspanyol erkekler 1-2 kez ağlayabiliyorlar.

Yaşanan zamanın koşulları ve din kültürü de dikkate alınmalı. 16. yüzyılda hem kadınlar hem erkekler çekinmeden ağlıyorlardı. Bu, güçlü dini duyguları ve güçlü bir kişiliği simgeliyordu. Müslümanlarda da, söylenen ilahiler, vurgulu okunan Kur'an ve dini öyküler cinsiyet farkını hemen ortadan kaldırıyor. Dini inancı güçlü kişiler ibadetlerini gözyaşıyla daha da pekiştiriyorlar.

Yaşamımıza makinelerin girmesiyle birilikte, ortaya çıkan rekabetçi ve acımasız koşullara kariyer basamaklarını hızla tırmanmaya çalışan kadınlar da uyum sağladılar...

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Ağlama konusuna Eskiçağ'da yaşayan bilgeler de açıklık getirmeye çalışmışlardı. Sokrates ile aynı dönemde yaşayan Yunanlı hekim Hippokrates, M.Ö. 5. yüzyılda ağlamanın nedeniyle ilgili şöyle bir tahmin yürütmüştü: "Ağlamanın merkezi beyinde gizli. Gözyaşı dışarı akarken beyindeki fazla sümüksü sıvıyı da birlikte atıyor ve beyni hasta olmaktan koruyor." Dönemin bilimsel bilgilerine göre, insanın karakterini belirlediği düşünülen dört vücut sıvısı (kan, sümüksü sıvı, siyah ve sarı atık) vardı. Bu sıvıların dengesi bozulduğunda insan hastalanıyordu.

 

İyileşebilmesi için fazlalığın dışarı atılması gerekiyordu. Hippokrates, bu olayı tanımlamak için, "temizlenmek" anlamına gelen "katarsis" kelimesini kullanmıştı. Sümük birikimi olmasa bile, ağlamak yararlıydı. Ne de olsa sürekli gözyaşı üretiliyor ve bunların dar kafatasından dışarı atılması gerekiyordu. Bu düşünce, Avrupa'da geçerliliğini Rönesans dönemine kadar korudu. Bu başarının nedeni, tezin insan fizyolojisiyle uyumlu olmasıydı: Ağlamak da kusmak, dışkı ve idrar atımı gibi işliyordu. Dolayısıyla, neden o da istenmeyen atıkları vücuttan uzaklaştırıyor olmasın? Gerçi gözyaşı diğerleri gibi kötü kokmuyordu, hem zaten duygular kötü kokamazdı ki...

 

Vücut sıvılarıyla ilgili bu tez, bilimsel çalışmalara 17. yüzyıla kadar temel oluşturdu.1662 yılında Danimarkalı anatomi uzmanı Niels Stensen, kadavra üzerinde çalışırken gözyaşı bezlerini keşfetti. Nihayet, gözyaşının nereden geldiği ortaya çıkmıştı. Ancak ağlama eyleminin nedeni aydınlatılamadı.

 

Birçok filozof, bilim insanı ve şair, gözyaşının bir "katarsis", yani temizlik etkisi olduğu fikrinde birleşiyorlardı. Fransız filozof René Descartes, ağlayabilen insanın sevme ve merhamet etme becerisine sahip olduğunu düşünüyordu. Ağlayamayan insanın içi sürekli artan bir nefret ve korkuyla doluyordu. Romalı şair Ovidius, 2000 yıl önce: "Ağlamak, öfkeyi siler", demişti.

 

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...