boynuzsuzgeyikler Oluşturma zamanı: Ocak 7, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 7, 2012 Not : Can sıkıntısından arşivimde gezinirken denk geldiğim bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendi istihbarat birimlerimizden tutun da KGB , MOSSAD ve ABD nin istihbart birimlerine uzanan enteresan bir psişik savaş... Kaynağı kapatılmış o yüzden sadece alıntıdır demek yeterlidir. Yazıyı yazan kişinin adı da yazı içerisinde belirtiliyor. Ayrıca bu yazı hem şehir efsanelerine , hem paranormal varlıklara , hem geçmiş de olsa gündeme ve başka bölümlere de açılabilirdi ama sanırım en uygun yer burası. Başlığı da seçmekte zorlandım açıkçası. Okuyunca anlıyacaksınız. CİNLERLE TERÖRİST AVI MI? ÖZEL HABER!.. TÜRK İSTİHBARATI CİNLERLE NA SIL TERÖRİST AVINA ÇIKTI? -Psişik İstihbarat'ın gizemli dünyası ve cinlerle terörist kovalama operasyonları... -KGB ve MOSSAD'ın ilk kez önemini keşfedip büyük bütçeler ayırdığı, CIA'nın da 1950lerden itibaren büyük önem verdiği hipnotizma operasyonları Türkiye'de hangi güvenlik birimi tarafından nasıl uygulandı? -İşte; bir güvenlik bürokratının dudak ısırtacak "cinlerle terörist avlama" operasyonu... İşte tüm ayrıntılar: NURAY YILDIRIM’IN HABERİ... Fizik ötesi olaylarla ilgilenen, bunu yaparken ‘ruh’u, ‘insan psikolojisi’ni ve ‘hipnoz’u işin içine katan bir bilim dalı; parapsikoloji... Bir başka ifadeyle parapsikoloji; mahalle aralarındaki ‘muskacı’ ve ‘cinci’lerin yapmaya çalıştıkları işin, akademik-teknik düzeye uyarlanmış hali... ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde parapsikolojinin bilimsel kürsüleri bile var. Örneğin; Almanya’daki Humbold Üniversitesi’ndeki bölüm, İngiltere’deki British School of Hypnossis, yani Hipnoz Okulu... Türkiye’deki YÖK zihniyeti, ‘kıl’la ‘tüy’le ‘örtü’ ile ‘bez’le uğraşadursun elin oğlu, bu işin önemini yüzyıllar önce kavramış ve bir hayli de yol almış. Evet; parapsikoloji, öyle ‘dedikoducu mahalle karıları’nın meraklarını gideren ve ‘cin çarpmışları düzeltecek formüllerin arandığı bir uğraşı değil, başlı başına ‘istihbarat ve terörle mücadele’ aracı olarak kullanılan bir ‘bilim dalı’ bugün... Evet; konumuz Psişik İstihbarat... DÜNYANIN İLK HİPNOZ OKULU’NU LENİN AÇMIŞ Dünyada ilk hipnoz okulunu 1920’lerde Viladimir İliç Uliyanof Lenin açmış KGB için... Büyük Bolşevik İhtilali’nin liderlerinden olan Lenin, bu okulu rejim muhaliflerine karşı ‘istihbarat’, ‘güvenlik’ ve ‘psikolojik işkence’ amaçlı kullanmış. Sovyetler Birliği’nin Nobel ödüllü büyük bilim adamı ve yazarlarından Aleksandır Soljenitsin, sürgün yeri Gulak Takım Adaları’nda, hipnoz yöntemlerini kullanan KGB ajanlarınca sorgulanmış. ‘Rejim muhalifi’ muamelesine tabi tutulan Soljenitsin, ‘Gulak Takım Adaları’ adlı eserinde hipnoz okulunu ve KGB ajanlarının tekniklerini ayrıntılarıyla anlatmış. Soljenitsin’e göre KGB ajanları, insanları hipnoz yöntemiyle sorgulamışlar ve tatmin edici sonuçlar da almışlar. Bu konuda yatırım yapan ülkelerin başında Rusya’nın ardından İsrail ve Çin gelmektedir. ABD de Rusya’dan tam 50 yıl kadar sonra parapsikolojiyi “istihbari” çalışmalarda kullanmayı akıl edebilmiştir. Ruslar 1900’lerin başlarından bu yana, Yahudiler ise bir devlet sahibi olduktan, yani 1940lı yılların sonlarından itibaren psişik istihbarata büyük önem vermişlerdir. Peki ya Türkiye’de? Bizim üniversitelerimiz, insanların kafalarının içiyle, bilimsel aktivitesiyle ilgilenmek yerine kafasının dışıyla, ideolojik saplantılar ve ön yargılarla, yasakçılıkla zaman kaybettiklerinden olacak bugüne değin PARAPSİKOLOJİ KÜRSÜSÜ kurmayı akıl edememiş durumdalar. RUS İÇ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ’NUN 12 MİLYON RUBLELİK BÜTÇESİ ZİHİN KONTROL OPERASYONLARI Biraz da güncel bilgi: “Mançurya Kobayı” olarak popülerlik kazanan “zihin kontrol operasyonları” da “hipnoz” ve “parapsikoloji”nin ileri adımları olarak CIA, MOSSAD ve diğer büyük istihbarat örgütlerinin büyük bütçeler ayırdıkları konuların başında geliyor bugün... Ve birkaç güncel rakam: İnternational Herald Tribune’e göre; Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB, parapisokolojik yöntemlerle istihbarat elde edebilmek için 12 milyon ruble bütçe ayırmış. CIA’DEN MEDYUMLARA 5,5 MİLYON DOLAR The Washington Post’a göre CIA, her yıl medyulmalara 5,5 milyon dolar ödenek dağıtmakta imiş. Peki bizim istihbarat ve güvenlik birimlerimiz ne yapıyor? Bu işin öneminin farkındalar mı? Güvenlik birimlerimizin bu konuya 1970li yıllardan itibaren ilgi duymaya başladıklarını ve çalışmaların bireysel çabalarla gündeme geldiğini belirtelim.. Ancak bireysel çabaların kurumsallaşıp kurumsallaşmadığını bilemiyoruz şimdilik. İşte o ‘bireysel çaba’lardan birinin ayrıntıları: Çok sayıda ‘cin’i kontrol etme yetisine sahip N. adlı bir devlet görevlisi, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ‘istihbarat’ ve ‘terörle mücadele’ aracı olarak parapsikolojiden çok faydalanmış. Yönlendirdiği ‘cin’leri vasıtasıyla birçok ‘eli kanlı katil’in, ‘terörist’in ve ‘rejim düşmanı’nın yerlerini tespit edip imha edilmelerini sağlamış. Bizzat anlatanların yalancısıyım; güvenlik güçlerinin bir türlü ele geçiremediği birçok azılı terörist, ‘cin’lerden yardım alan bu üstün yetenekli “devlet görevlisi”nin çabalarıyla ele geçirilebilmiş. Bu üstün meziyetlere sahip devlet görevlisi, bireysel çabalarla yetinmeyip kendisi gibi ‘cin’lerle irtibat kurabilecek ruh yapısına sahip ‘güvenlik görevlisi’ birkaç meslektaşını daha bulup buluşturup bir masa etrafında toplamış. ‘Voltran’ı oluşturalım’ dercesine o arkadaşlarıyla ‘güç birliği’ yapıp, ‘eli kanlı bebek katillerinin’ peşine ‘istihbaratçı cinlerini’ salıvermiş!... Ve başarılı sonuçlar almış. Bu bireysel çabalar, çalışmalar sonradan kurumsallaşmış mı, orası meçhul. Gün gelir devletin gizli arşivleri açıklanırsa, parapsikolojik yöntemlerin kurumsal bazda da kullanılıp kullanılmadığı ortaya çıkacaktır. GENELKURMAY, GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLİYOR Umarız, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘devlet görevlisi’nin çabaları bireysel bazda kalmamıştır. Çünkü; ileri görüşle güvenlik bürokratlarımız bu konuya ciddi biçimde parmak basmışlar vakti zamanında... Emekli Kurmay Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler söylemiş: “Türkiye l977’li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke olmuştur. Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edecektir. Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir. Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz.” Üniversitelerimizin birkaç akademisyen dışında bu konuya duyarsız olduklarını ifade etmiştik. Yükseköğretim kurumlarımızın açığını sivil toplum örgütleri kapatıyor. 14-15 Mayıs 2005 tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda 1. Uluslar arası Parapsikoloji Konferansı düzenlenmişi mesela... Duyular Dışı Algılamalar, Ölüm ve Ötesi ve Enerji Çalışmalar ana konu başlıklarıydı bu konferansın... Doğaüstü olaylara bilim ışığında cevaplar arayan organizasyonun ev sahibi BİLYAY Vakfı’nın başkanı Tarık Işıkdal’ın sözleri kayda değerdi: “Parapsikoloji konusunda şu anda Türkiye’deki akademilerde geçmişte yapılmış birkaç çalışmanın dışında pek kayda değer bir çalışma yok. Çalışmalar genellikle vakıf-dernek bünyesinde sürdürülmüş. Umuyoruz ki bu konferanstan sonra daha geniş çapta, daha olgun bir vaziyette yurdumuza yayılır”. ABD, BU KONUDA SOVYETLERİN 50 YIL GERİSİNDE Ne gariptir ki materyalist ilkelere sıkı sıkıya bağlı görünen Sovyetler Birliği, Batılı istihbarat örgütlerine çok saçma gelen psişik ve parapsikolojiyle ilgili konulara büyük önem veriyordu. ..Ve son olarak; İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Kraliyet Donanması’na bağlı olan Donanma Gizli Servisi Direktörlüğü yapan daha sonra gazetecilikte karar kılan Richard Deacon’un kaleme aldığı “İsrail Gizli Servisi” adlı eserde psişik istihabaratın tarihi gelişimine ilişkin oldukça kiriminal bilgiler yer almakta. 1993’te Anahtar Kitaplar Yayınevi’nce Türkçe’ye kazandırılan kitaptan çarpıcı ayrıntılar: Parapsikoloji ile ilgilenen bilim adamları, sihirbazlar hatta amatörler bile Bulgar, Romen, Çek veya Rus olmalarına bakılmaksızın örgüt içine alınıyorlardı. Öte yandan diğer ülkelerinde bu konuya ilgilenip ilgilenmedikleri, ilgileniyorsa ilgi derecelerinin ne oludğunu öğrenmek ve gelişmeleri takip etmek KGB’nin temel görevleri arasında yer alıyordu. Ancak Baılı ülkeler böyle bir girişmii kuşkuyla karşılıyor, hatta inanmayarak red bile ediyorlardı. Gerçeği söylemek gerekirse bu tür konuların istihbarat alanında kullanılmasında ABD, Sovyetlerin en az 50 yıl gerisindedir. Ancak İsrail ve Çin konunun önemini kavramış ve ulusal güvenliklerinin korunmasında kullanmaya başlamışlardır. Rusya’nın KGB’si ile İsrail’in MOSSAD’ı uzun yıllar bu alanda birbirlerine karşı büyük bir savaş verdiler. Ve önemli bir hadise: 1976 yılının 21 Aralık günü Sovyet yetkililer Moskova’da üç gündür devam eden Yahudi Kültürü hakkındaki sempozyumunu basarak dağıttılar. 45 Yahudi ‘elebaşı’ kabul edilip tutuklandı. KGB tarafından başlatılan araştırmada sempozyumu organize eden on üç üyenin tamamı suçlu bulundu. Ayrıca belli başlı büyük Rus kentlerinde çok sayıda Yahudi tutuklanarak hapse atıldı. Bu olaylar anında dünya basınında yer aldı. Ancak bir konu gözden kaçmıştı. Sempozyumda Yahudiler tarafından hazırlanmış konulardan biri de parapsikolojinin telepati, duyu ötesi alglama ve kirlian fotoğrafçılığı ile ilgili gelişmeleriydi. Bu toplantıya katılarak bildiri sunmak isteyen yabancılardan İsrailli olanlara ülkeye gelişlerinde vizeler konularak engeller çıkartıldı. Ayrıca başka şehirlerden gelen Yahudiler de Moskova’ya sokulmadılar. Sonuçta Moskova dışından toplantıya sadece üç kişi katılabilmişti. KONUYU İLK GÜNDEME GETİREN BİLİMADAMI Richard Deacon’ın anlatımlarına göre; Yahudiler psişik konularda büyük iddia sahibiler. Bu sahada tanınan en eski ve en yetenekli kişilerden birisi parapisokolji ve psişik konularda büyük araşırmalar ve deneyler yapan Stefan Ossowiecki idi. Ossowiecki 1877’de Rusya’da doğmuştu. Bir süre sonra psişik konularda büyük yeteneği olduğu ortaya çıkarak bir haham tarafından yetiştirildi. 1921’de Polonya’ya gitti. Burada psikişik yeteneğini daha da geliştirme fırsatı bularak çok sayıda telepati deneyleri gerçekleştirdi. ULUSLAR ARASI BİR ÖRGÜT Uluslar arası Psişik Araştırmalar Birliği’nin merkezi Prag’da kurulmuş olup başkanı Çekoslovak Dr. Zdenek Rejdak idi. Birliğin diğer ileri gelen ülkeleri Bulgaristan, İngilere, Fransa, Yugoslavya, ABD ve SSCB ülklerinden gelmişlerdi. İsrail’e göre Sovyetler Birliği’nin bu birliğe katılmasının amacı, diğer ülkelerin bu konuda gelmiş oldukları daüzeyi grmek ve gelişmeleri kontrol altına almaktı. Ancak Sovyetler Birliği, birlikten bu şekilde faydalanırken kendi sahip oldukların vermek konusunda pek istekli davranmıyordu. ‘BEN BİR AJAN DEĞİL BİLİMADAMIYIM’ Dr. Milan Ryzl da bu konudaki önemli bilamadamlarından biriydi. 1967 yılına kadar Prag’da yaşalan Ryzl, Amerika’ya giderek parapisorkoloji alanındaki çalışmalarını orada sürdürmeye başladı. Prag’da bir labaratuvar kurmuşdu. Ülkeden ayrılmadan birkaç gün önce Çek Gizli Polisi labaratuvara gelerek, ziyaret etmiş olduğu ükelerde parayisokolji konmusunda neler yapıldığını kendilerine rapor etmesini istedi. Buna karşılık olarak doktor şunları söylemişti: “Ben bir bilim adamıyım, casus değil.” Ryzl’in verdiği bilgilere göre bu konuda demir paerde ülkeleri çok aşamalar kaydetmiş durumdaydı. Rusların Mosva, Leningrad, Omsk, Irkutsk, Vladivostok, Khabarovsk ve Sartov kentlerinde parapsikolojik deneylerin yapıldı ve sürekli askeri kontrol altında tuulu olan labaravutarlar bulunmakta. Sibirya’da bu konuda gizli üsler bulunuyor. Durov Enstitüsü’nde de çok sayıda uzman, telepati v duyu ötesi algılama konularında yoğun deneyler yapmaktalar. ÇEK ORDUSUNA EL KİTABI Richard Deacon’ın verdiği bilgiye göre; İkinci Dünya Savaşı’ndan önce 1942 yılında duyu ötesi algılama alanında Çek ordusuna yönelik bir el kitabı hazırlanmıştı. Bu kitabın hazırlanmasında Yahudi araştırmacı ve istihbaratçıların büyük rolü olmuştu. Kitabın adı ‘Geleceği Görme, Hipnotizma ve Manyetizma’ idi. Bu kitabın hazırlanmasında büyük emeği geçen Yahudi 1946 yılında Çekoslavakya’dan kaçarak Viyana’ya geldi ve 1971 yılında ölne kadar hayaını İsrail davasana adayarak, duyu ötesi algılama ve geleceği grme konusunda büyük çalışmalada bulundu. Özellikle kayıp insanlar ve düşman aşjanlarının aaliyetleri hakkında vermiş olduğu bilgilerin kendi davasına çok büyük faydaları olmuştu. Alıntıdır Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NostriSatanas Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2012 Mükemmel bir yazı, teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.