Jump to content

Psişik İstihbarat'ın gizemli dünyası ve cinlerle terörist kovalama operasyonları


boynuzsuzgeyikler

Önerilen Mesajlar

Not : Can sıkıntısından arşivimde gezinirken denk geldiğim bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendi istihbarat birimlerimizden tutun da KGB , MOSSAD ve ABD nin istihbart birimlerine uzanan enteresan bir psişik savaş...

Kaynağı kapatılmış o yüzden sadece alıntıdır demek yeterlidir. Yazıyı yazan kişinin adı da yazı içerisinde belirtiliyor. Ayrıca bu yazı hem şehir efsanelerine , hem paranormal varlıklara , hem geçmiş de olsa gündeme ve başka bölümlere de açılabilirdi ama sanırım en uygun yer burası. Başlığı da seçmekte zorlandım açıkçası. Okuyunca anlıyacaksınız.

 

 

CİNLERLE TERÖRİST AVI MI?

ÖZEL HABER!.. TÜRK İSTİHBARATI CİNLERLE NA SIL TERÖRİST AVINA ÇIKTI?

 

-Psişik İstihbarat'ın gizemli dünyası ve cinlerle terörist kovalama

operasyonları...

 

-KGB ve MOSSAD'ın ilk kez önemini keşfedip büyük bütçeler ayırdığı,

CIA'nın da 1950lerden itibaren büyük önem verdiği hipnotizma

operasyonları Türkiye'de hangi güvenlik birimi

tarafından nasıl uygulandı?

 

-İşte; bir güvenlik bürokratının dudak ısırtacak "cinlerle terörist

avlama"

operasyonu...

 

İşte tüm ayrıntılar:

NURAY YILDIRIM’IN HABERİ...

 

Fizik ötesi olaylarla ilgilenen, bunu

yaparken ‘ruh’u, ‘insan psikolojisi’ni ve ‘hipnoz’u işin içine katan

bir bilim dalı; parapsikoloji...

 

Bir başka ifadeyle parapsikoloji; mahalle aralarındaki ‘muskacı’

ve ‘cinci’lerin yapmaya çalıştıkları işin, akademik-teknik düzeye

uyarlanmış hali...

 

ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde parapsikolojinin bilimsel

kürsüleri bile var. Örneğin; Almanya’daki Humbold Üniversitesi’ndeki

bölüm, İngiltere’deki British School of Hypnossis, yani Hipnoz

Okulu...

 

Türkiye’deki YÖK zihniyeti, ‘kıl’la ‘tüy’le ‘örtü’ ile ‘bez’le

uğraşadursun elin oğlu, bu işin önemini yüzyıllar önce kavramış ve

bir hayli de yol almış. Evet; parapsikoloji, öyle ‘dedikoducu

mahalle karıları’nın meraklarını gideren ve ‘cin çarpmışları

düzeltecek formüllerin arandığı bir uğraşı değil, başlı

başına ‘istihbarat ve terörle mücadele’ aracı olarak kullanılan

bir ‘bilim dalı’ bugün...

 

 

Evet; konumuz Psişik İstihbarat...

 

DÜNYANIN İLK HİPNOZ OKULU’NU LENİN AÇMIŞ

Dünyada ilk hipnoz okulunu 1920’lerde Viladimir İliç Uliyanof Lenin

açmış KGB için... Büyük Bolşevik İhtilali’nin liderlerinden olan

Lenin, bu okulu rejim muhaliflerine karşı ‘istihbarat’, ‘güvenlik’

ve ‘psikolojik işkence’ amaçlı kullanmış.

 

Sovyetler Birliği’nin Nobel ödüllü büyük bilim adamı ve

yazarlarından Aleksandır Soljenitsin, sürgün yeri Gulak Takım

Adaları’nda, hipnoz yöntemlerini kullanan KGB ajanlarınca

sorgulanmış. ‘Rejim muhalifi’ muamelesine tabi tutulan

Soljenitsin, ‘Gulak Takım Adaları’ adlı eserinde hipnoz okulunu ve

KGB ajanlarının tekniklerini ayrıntılarıyla anlatmış. Soljenitsin’e

göre KGB ajanları, insanları hipnoz yöntemiyle sorgulamışlar ve

tatmin edici sonuçlar da almışlar.

 

Bu konuda yatırım yapan ülkelerin başında Rusya’nın ardından İsrail

ve Çin gelmektedir. ABD de Rusya’dan tam 50 yıl kadar sonra

parapsikolojiyi “istihbari” çalışmalarda kullanmayı akıl

edebilmiştir.

 

Ruslar 1900’lerin başlarından bu yana, Yahudiler ise bir devlet

sahibi olduktan, yani 1940lı yılların sonlarından itibaren psişik

istihbarata büyük önem vermişlerdir.

 

Peki ya Türkiye’de? Bizim üniversitelerimiz, insanların kafalarının

içiyle, bilimsel aktivitesiyle ilgilenmek yerine kafasının dışıyla,

ideolojik saplantılar ve ön yargılarla, yasakçılıkla zaman

kaybettiklerinden olacak bugüne değin PARAPSİKOLOJİ KÜRSÜSÜ kurmayı

akıl edememiş durumdalar.

RUS İÇ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ’NUN 12 MİLYON RUBLELİK BÜTÇESİ

ZİHİN KONTROL OPERASYONLARI

 

Biraz da güncel bilgi:

 

“Mançurya Kobayı” olarak popülerlik kazanan “zihin kontrol

operasyonları” da “hipnoz” ve “parapsikoloji”nin ileri adımları

olarak CIA, MOSSAD ve diğer büyük istihbarat örgütlerinin büyük

bütçeler ayırdıkları konuların başında geliyor bugün...

 

Ve birkaç güncel rakam:

 

İnternational Herald Tribune’e göre; Rusya İç İstihbarat Örgütü FSB,

parapisokolojik yöntemlerle istihbarat elde edebilmek için 12 milyon

ruble bütçe ayırmış.

CIA’DEN MEDYUMLARA 5,5 MİLYON DOLAR

 

The Washington Post’a göre CIA, her yıl medyulmalara 5,5 milyon

dolar ödenek dağıtmakta imiş.

 

Peki bizim istihbarat ve güvenlik birimlerimiz ne yapıyor? Bu işin

öneminin farkındalar mı? Güvenlik birimlerimizin bu konuya 1970li

yıllardan itibaren ilgi duymaya başladıklarını ve çalışmaların

bireysel çabalarla gündeme geldiğini belirtelim.. Ancak bireysel

çabaların kurumsallaşıp kurumsallaşmadığını bilemiyoruz şimdilik.

 

İşte o ‘bireysel çaba’lardan birinin

ayrıntıları:

 

Çok sayıda ‘cin’i kontrol etme yetisine sahip N. adlı bir devlet

görevlisi, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ‘istihbarat’ ve ‘terörle

mücadele’ aracı olarak parapsikolojiden çok faydalanmış.

Yönlendirdiği ‘cin’leri vasıtasıyla birçok ‘eli kanlı

katil’in, ‘terörist’in ve ‘rejim düşmanı’nın yerlerini tespit edip

imha edilmelerini sağlamış. Bizzat anlatanların yalancısıyım;

güvenlik güçlerinin bir türlü ele geçiremediği birçok azılı

terörist, ‘cin’lerden yardım alan bu üstün yetenekli “devlet

görevlisi”nin çabalarıyla ele geçirilebilmiş.

 

Bu üstün meziyetlere sahip devlet görevlisi, bireysel çabalarla

yetinmeyip kendisi gibi ‘cin’lerle irtibat kurabilecek ruh yapısına

sahip ‘güvenlik görevlisi’ birkaç meslektaşını daha bulup buluşturup

bir masa etrafında toplamış. ‘Voltran’ı oluşturalım’ dercesine o

arkadaşlarıyla ‘güç birliği’ yapıp, ‘eli kanlı bebek katillerinin’

peşine ‘istihbaratçı cinlerini’ salıvermiş!... Ve başarılı sonuçlar

almış.

 

Bu bireysel çabalar, çalışmalar sonradan kurumsallaşmış mı, orası

meçhul.

 

Gün gelir devletin gizli arşivleri açıklanırsa, parapsikolojik

yöntemlerin kurumsal bazda da kullanılıp kullanılmadığı ortaya

çıkacaktır.

 

 

GENELKURMAY, GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLİYOR

 

Umarız, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘devlet görevlisi’nin çabaları

bireysel bazda kalmamıştır.

 

Çünkü; ileri görüşle güvenlik bürokratlarımız bu konuya ciddi

biçimde parmak basmışlar vakti zamanında...

 

Emekli Kurmay Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde

yayımlanan bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler

söylemiş:

 

“Türkiye l977’li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp

şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke

olmuştur. Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edecektir.

Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir.

Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik

çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz.”

 

Üniversitelerimizin birkaç akademisyen dışında bu konuya duyarsız

olduklarını ifade etmiştik. Yükseköğretim kurumlarımızın açığını

sivil toplum örgütleri kapatıyor.

 

14-15 Mayıs 2005 tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi

Sarayı’nda 1. Uluslar arası Parapsikoloji Konferansı düzenlenmişi

mesela... Duyular Dışı Algılamalar, Ölüm ve Ötesi ve Enerji

Çalışmalar ana konu başlıklarıydı bu konferansın... Doğaüstü

olaylara bilim ışığında cevaplar arayan organizasyonun ev sahibi

BİLYAY Vakfı’nın başkanı Tarık Işıkdal’ın sözleri kayda değerdi:

 

“Parapsikoloji konusunda şu anda Türkiye’deki akademilerde geçmişte

yapılmış birkaç çalışmanın dışında pek kayda değer bir çalışma yok.

Çalışmalar genellikle vakıf-dernek bünyesinde sürdürülmüş. Umuyoruz

ki bu konferanstan sonra daha geniş çapta, daha olgun bir vaziyette

yurdumuza yayılır”.

 

ABD, BU KONUDA SOVYETLERİN 50 YIL GERİSİNDE

 

Ne gariptir ki materyalist ilkelere sıkı sıkıya bağlı görünen

Sovyetler Birliği, Batılı istihbarat örgütlerine çok saçma gelen

psişik ve parapsikolojiyle ilgili konulara büyük önem veriyordu.

 

 

..Ve son olarak;

İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Kraliyet Donanması’na bağlı

olan Donanma Gizli Servisi Direktörlüğü yapan daha sonra

gazetecilikte karar kılan Richard Deacon’un kaleme aldığı “İsrail

Gizli Servisi” adlı eserde psişik istihabaratın tarihi gelişimine

ilişkin oldukça kiriminal bilgiler yer almakta. 1993’te Anahtar

Kitaplar Yayınevi’nce Türkçe’ye kazandırılan kitaptan çarpıcı

ayrıntılar:

 

Parapsikoloji ile ilgilenen bilim adamları, sihirbazlar hatta

amatörler bile Bulgar, Romen, Çek veya Rus olmalarına bakılmaksızın

örgüt içine alınıyorlardı. Öte yandan diğer ülkelerinde bu konuya

ilgilenip ilgilenmedikleri, ilgileniyorsa ilgi derecelerinin ne

oludğunu öğrenmek ve gelişmeleri takip etmek KGB’nin temel görevleri

arasında yer alıyordu. Ancak Baılı ülkeler böyle bir girişmii

kuşkuyla karşılıyor, hatta inanmayarak red bile ediyorlardı. Gerçeği

söylemek gerekirse bu tür konuların istihbarat alanında

kullanılmasında ABD, Sovyetlerin en az 50 yıl gerisindedir. Ancak

İsrail ve Çin konunun önemini kavramış ve ulusal güvenliklerinin

korunmasında kullanmaya başlamışlardır.

 

Rusya’nın KGB’si ile İsrail’in MOSSAD’ı uzun yıllar bu alanda

birbirlerine karşı büyük bir savaş verdiler.

 

Ve önemli bir hadise:

 

1976 yılının 21 Aralık günü Sovyet yetkililer Moskova’da üç gündür

devam eden Yahudi Kültürü hakkındaki sempozyumunu basarak

dağıttılar. 45 Yahudi ‘elebaşı’ kabul edilip tutuklandı.

 

KGB tarafından başlatılan araştırmada sempozyumu organize eden on üç

üyenin tamamı suçlu bulundu. Ayrıca belli başlı büyük Rus

kentlerinde çok sayıda Yahudi tutuklanarak hapse atıldı. Bu olaylar

anında dünya basınında yer aldı. Ancak bir konu gözden kaçmıştı.

Sempozyumda Yahudiler tarafından hazırlanmış konulardan biri de

parapsikolojinin telepati, duyu ötesi alglama ve kirlian

fotoğrafçılığı ile ilgili gelişmeleriydi. Bu toplantıya katılarak

bildiri sunmak isteyen yabancılardan İsrailli olanlara ülkeye

gelişlerinde vizeler konularak engeller çıkartıldı. Ayrıca başka

şehirlerden gelen Yahudiler de Moskova’ya sokulmadılar. Sonuçta

Moskova dışından toplantıya sadece üç kişi katılabilmişti.

KONUYU İLK GÜNDEME GETİREN BİLİMADAMI

 

Richard Deacon’ın anlatımlarına göre; Yahudiler psişik konularda

büyük iddia sahibiler. Bu sahada tanınan en eski ve en yetenekli

kişilerden birisi parapisokolji ve psişik konularda büyük

araşırmalar ve deneyler yapan Stefan Ossowiecki idi. Ossowiecki

1877’de Rusya’da doğmuştu. Bir süre sonra psişik konularda büyük

yeteneği olduğu ortaya çıkarak bir haham tarafından yetiştirildi.

1921’de Polonya’ya gitti. Burada psikişik yeteneğini daha da

geliştirme fırsatı bularak çok sayıda telepati deneyleri

gerçekleştirdi.

 

ULUSLAR ARASI BİR ÖRGÜT

 

Uluslar arası Psişik Araştırmalar Birliği’nin merkezi Prag’da

kurulmuş olup başkanı Çekoslovak Dr. Zdenek Rejdak idi. Birliğin

diğer ileri gelen ülkeleri Bulgaristan, İngilere, Fransa,

Yugoslavya, ABD ve SSCB ülklerinden gelmişlerdi. İsrail’e göre

Sovyetler Birliği’nin bu birliğe katılmasının amacı, diğer ülkelerin

bu konuda gelmiş oldukları daüzeyi grmek ve gelişmeleri kontrol

altına almaktı. Ancak Sovyetler Birliği, birlikten bu şekilde

faydalanırken kendi sahip oldukların vermek konusunda pek istekli

davranmıyordu.

‘BEN BİR AJAN DEĞİL BİLİMADAMIYIM’

Dr. Milan Ryzl da bu konudaki önemli bilamadamlarından biriydi. 1967

yılına kadar Prag’da yaşalan Ryzl, Amerika’ya giderek

parapisorkoloji alanındaki çalışmalarını orada sürdürmeye başladı.

Prag’da bir labaratuvar kurmuşdu. Ülkeden ayrılmadan birkaç gün önce

Çek Gizli Polisi labaratuvara gelerek, ziyaret etmiş olduğu ükelerde

parayisokolji konmusunda neler yapıldığını kendilerine rapor

etmesini istedi. Buna karşılık olarak doktor şunları söylemişti:

 

“Ben bir bilim adamıyım, casus değil.”

 

Ryzl’in verdiği bilgilere göre bu konuda demir paerde ülkeleri çok

aşamalar kaydetmiş durumdaydı. Rusların Mosva, Leningrad, Omsk,

Irkutsk, Vladivostok, Khabarovsk ve Sartov kentlerinde

parapsikolojik deneylerin yapıldı ve sürekli askeri kontrol altında

tuulu olan labaravutarlar bulunmakta. Sibirya’da bu konuda gizli

üsler bulunuyor. Durov Enstitüsü’nde de çok sayıda uzman, telepati v

duyu ötesi algılama konularında yoğun deneyler yapmaktalar.

 

ÇEK ORDUSUNA EL KİTABI

 

Richard Deacon’ın verdiği bilgiye göre; İkinci Dünya Savaşı’ndan

önce 1942 yılında duyu ötesi algılama alanında Çek ordusuna yönelik

bir el kitabı hazırlanmıştı. Bu kitabın hazırlanmasında Yahudi

araştırmacı ve istihbaratçıların büyük rolü olmuştu. Kitabın

adı ‘Geleceği Görme, Hipnotizma ve Manyetizma’ idi. Bu kitabın

hazırlanmasında büyük emeği geçen Yahudi 1946 yılında

Çekoslavakya’dan kaçarak Viyana’ya geldi ve 1971 yılında ölne kadar

hayaını İsrail davasana adayarak, duyu ötesi algılama ve geleceği

grme konusunda büyük çalışmalada bulundu. Özellikle kayıp insanlar

ve düşman aşjanlarının aaliyetleri hakkında vermiş olduğu bilgilerin

kendi davasına çok büyük faydaları olmuştu.

 

Alıntıdır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...