Jump to content

Muharref İncillere göre Hz.İsa'nın Cinlerli çıkarması veya kovması


boynuzsuzgeyikler

Önerilen Mesajlar

Not : Arşivden bir yazı daha.....

 

Muharref İncillere göre Hz.İsa'nın sıksık başvurduğu mucizelerden biri de cinleri çıkarması ve kovmasıdır. O sıksık delilerden, saralılardan sağır ve dilsizlerden, vücuduna cin musallat olmuş bütün hastalardan murdar ruhları, kötü ruhları ve cinleri kovarak onları iyi etmektedir. Cin ve ruhları hastalardan çıkarma ve kovma olayları, Matta'da sekiz defa, Markos'ta yedi defa, Luka'da sekiz defa zikredilmektedir. Yuhanna ise cin çıkarma olaylarına İncilinde hiç yer vermemektedir. O, Hz.İsa'nın diğer hastalıkları tedavi etmesinden de sadece üç yerde bahsetmektedir. Fakat Yuhanna İncilinde cinler ile ilgili olarak entresan bir haber vardır.

 

Sinoptik incillerde Yahudilerin, Hz.İsa'nın cinlerin reisi Baalzebul ile işbirliği yaparak cinleri çıkardığını iddia ettiklerinin yazılı olmasına karşılık, Yuhanna'da Yahudilerin, bizzat Hz.İsa'nın kendisinin cinli olduğunu iddia ettikleri yazılıdır. Sinoptik İncillerde "cinci" hüviyetinde görülen Hz.İsa, Yuhanna'da "cinli" hüviyetinde görülüyor. Sinoptik İncillerde cinci hüviyetinde olan Hz.İsa, insanların vücuduna girmiş olan cinlerle konuşmakta, onları azarlamakta, bazen onlara bağırarak korkutmakta ve bazen de onlarla anlaşarak hastayı tedavi etmektedir.

 

Cinler, hastaların vücutlarından çıktıktan sonra nereye gitmek isterlerse ona söylemekte ve izin istemektedirler. Hz.İsa da istedikleri yere girmeleri için bazen cinlere izin vermektedir. Bir defasında cinler, hastanın vücudundan çıktıktan sonra domuz sürüsüne girmek istemişler ve Hz.İsa'ya "Eğer bizi kovacaksan şu domuz sürüsüne gönder" diye talepte bulunmuşlardır. Hz.İsa da isteklerini kabul edip, onların domuz sürüsüne girmelerine izin vermiştir.

 

Cinler domuz sürüsüne girince, cinlenmiş domuz sürüsü dik yamaçtan aşağı hızla koşmaya başlamış ve hepsi birden göle düşüp boğulmuşlardır. Cinli domuzların göle düştükten sonra boğulup öldükleri kesin olarak biliniyor, ama domuzlara giren cinlerin boğulup bogulmadığı hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Bunlar domuzlarla beraber boğuldular mı, yoksa domuzlardan da çıkarak başka bir yere mi kaçtılar? Bu bilinmiyor. incillerde bu noktada fazla teferruat yoktur. Eğer cinler, domuzlarla beraber boğulmuşlarsa, Hz. İsa dolaylı olarak onlarla yapmış olduğu anlaşmayı bozmuş olmuyor mu?

 

İncillere göre Hz.İsa'nın cinleri hastalardan çıkarması, cinler için büyük bir ızdırap kaynağı olduğundan, cinler onu gördükleri zaman bağırıyorlar, "Seni tanıyoruz, bize merhamet eyle" diyorlar. Çoğu zaman ise Hz.İsa onları susturup konuşturmuyor. Çünkü onlar konuşabilseler, onun kim olduğunu insanlara haber vereceklerdir.

 

Halbuki Hz.İsa, kendisinin kim olduğunun (Mesih) bilinmesini istememektedir. Yu-hanna İncilinde bu cinlerle konuşma hikayesi yoktur, ancak bu İncilde Hz İsa'nın sözlerini kendi mantıklarına göre doğru bulmayan Yahudilerin ona, "sen hastasın, seni cin çarpmış" dedikleri yazılıdır. Sinoptik İncillerde Hz.İsa, cinlileri tedavi eden bir doktor durumunda takdim edilirken, Yuhanna'da o, kendisine karşı gelen Yahudilere göre tedavi edilmesi gerekli cin çarpmış bir hastadır.

 

İncillerde takdim edilen Hz.İsa'ya göre, hastalıkların büyük bir kısmının müsebbibi cinlerdir. Cinler İnsan vücuduna girerek onları hastalandırmaktadırlar. Sağır ve dilsizlikten tutun da bel fıtığı hastalığına kadar birçok hastalık, kötü ruhların, hastalık ruhlarının, insanların vücutlarına yerleşmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Hastalıkların süresi, cinlerin ve hastalık ruhlarının insanların bedenlerinde kalma süresine bağlıdır Luka İncilinde, İnsan vücudundan çıkarılan cinlerin nerelere gittikleri ve neler yaptıkları Hz.İsa'nın ağzından şöyle anlatılmaktadır. "Kötü ruh, kişinin içinden çıkınca kurak yerlerde dolanıp rahatı arar, bulamayınca da çıkmış oldugum kendi evime döneyim der. Eve gelince süpürülmüş ve düzeltilmiş bulur. Bunun üzerine gider, kendisindenHîc kötü yedi ruh daha alır ve eve gelip yerleşirler. Böylece o kişinin son durumu, ilkinden daha beter olur". Hz.İsa'ya ait olduğu Luka tarafından ileri sürülen bu ifadeye göre, bir insanın vücudundan cinin çıkarılması pek tekin bir* şey olmamaktadır. Çünkü çıkarılan ruh veya cin, kendinden daha fena yedi arkadaşı ile birlikte geri gelip o vücuda yeniden yerleşmekte ve o kişiyi daha beter hasta edebilmektedir. Mademki durum böyledir, öyleyse Hz.İsa kendisi neden hastalardan cinleri çıkarmaktadır?

 

Sinoptik İncillere göre Hz.İsa'nın kendisi cinleri çıkardığı, hastaları iyi ettiği gibi o, aynı şeylerin nasıl yapılacağını Havarilerine ve diğer öğrencilerine de öğretmiştir. Öğrencileri, vaaz ve nasihat etmeye gittikleri yerlerde tıpkı Hz.İsa gibi hastaları iyi etmiş ve cinleri çıkarmışlardır. Hatta zaman zaman bazı yalancı peygamberler de ortaya çıkarak Hz.İsa'nın kullandığı usûllerle hastaları tedavi etmiş ve cinleri kovmuş-lardır. Hz.İsa'nın öğrencilerinden Yuhanna, bu yalancı peygambere engel olmuş ve durumu Hz.İsa'ya haber vermiştir. Ancak Hz. İsa, kendi usûl ve teknikleri ile cin çıkaran ve hasta tedavi eden adama engel olmamalarını söylemiştir.

 

İncillerde nakledilen bu hikayelerden sonra akla birtakım sorular gelmektedir. Evvela, cin çıkarma işi nasıl bir şey, bir mucize mi, yoksa bir sanat mı? Eğer bu bir mucize ise, mucize öğretilebilir mi? Mucizenin taklid edilme imkânı var mı? Yalancı bir peygamber nasıl o tekniği kullanabiliyor?

 

Dört İncilde anlatılan cin çıkarma hikayelerine bakılırsa, bu iş bir mucizeden ziyade, bir sanatın icrası gibi görünmektedir. Çünkü bu mucize işini, Hz.îsa kendisi yapıyor, öğrencilerine nasıl yapıldığını öğretiyor, başkaları da muhtemelen Hz .İsa'nın veya öğrencilerinin cin çıkarma seanslarında bulunarak bu tekniği gizlice öğrenebiliyor ve kendileri uygulamaya koyabiliyorlar. Aslında Hz.İsa ve öğrencileri, öğretmek istemedikleri halde, bazıları gizlice, onların haberi olmadan bu tekniği onlardan kapabiliyorlar. Durum böyle olunca bu iş, bir mucize olmaktan çok bir sanat olmaz mı?

 

Yine cin çıkarma işi ile alâkalı olarak incillerde çok entresan bir olay nakledilmektedir. Cinli çocuğu olan bir baba, iyi etmeleri için bu çocuğunu Havarilere götürür, ama onlar bu çocuğu iyi edemezler.

 

Adam tekrar tekrar çocuğunu Havarilere götürdüğü halde çocuk bir türlü cinlerden kurtulamaz. Sonunda baba çocuğunu Hz.İsa'ya götürür ve ondan çocuğundan cinleri kovmasını ister ve ona, şimdiye kadar çocuğunu birçok kere Havarilere götürdüğü halde onların onu iyi edemediklerini söyler. Bu sözler üzerine çok gazapla-nan Hz.İsa, çocuğu tedavi edemeyen Havarilere " Ey imansız ve sapık nesil! sizinle daha ne kadar kalacağım, size daha ne kadar tahammül edeceğim" der ve cini azarlayarak ona, "Sana buyuruyorum ey sağır ve dilsiz ruh, çocuğun içinden cık ve ona bir daha girme! " dedikten sonra hemen çocuk iyileşir. Görüldüğü gibi bu olayda Havariler cin çıkarma işini beceremiyorlar. Hz.İsa, onların bu beceriksizliklerine fevkelâde kızarak onlara "imansızlar, sapıklar" diye hitabediyor. Matta'ya göre Havariler, Hz.İsa'ya kendilerinin cini çıkaramamalarımn sebebin sorunca, Hz.İsa "imanınızın kıtlığından''diye cevap verir. Ancak Markos bu hadiseyi daha farklı olarak nakletmektedir. Ona göre Havariler, "Biz bu cini neden kovamadık?" diye sorunca Hz. İsa onlara "Bu tür cinler ancak dua ile kovulabilir " cevabını vermiştir. Bütün bu gördüklerimizden sonra karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

 

Muharref İncillere göre cinler insan vücudundan çeşitli usûllerle kovulmaktadır. Cinli insanın vücuduna dokunmakla, diline tükürmekle, cinleri azarlamak suretiyle, hastanın kulağına parmak sokmak suretiyle cinler insan vücudundan kovulabilirmiş. Havariler bu usûllerden bildikleri herhangi birini kullanarak cin çıkarıyorlardı. Ayrıca, her cine ait olan bazı özellikler de varmış, her cin rastgele herhangi bir usûlle vücuttan çıkmazmış, yanlış bir usûl kullanılması halinde cin çıkmıyormuş. Yukarda anlatılan son hadiseye bakılırsa, Havariler çeşitli cin çıkarma usûllerini biliyorlardı ama, dua ile cin çıkarma usûlünü bilmiyorlardı. Tedaviye getirilen çocuktaki cin, sadece dua ile çıkan cinsinden inatçı bir cin olmalı ki, Havarilerin onu çıkarmaya güçleri yetmemiştir. Bu durumda cini çıkaramamakta onların hiçbir günahı ve kabahatleri yoktu. Peki öyle ise Hz.İsa, onların bu işi yapamayışına neden bu kadar şiddetli tepki gösterip onlara imansız ve sapık diye hakaret etmiştir? Markos'un anlattığına göre, Havarilerin bu işte hiçbir suçları yoktur. Hz.İsa onlara diğer usûllerle cin kovmayı öğretmişti ama, dua ile kovmayı öğretmemişti. Hz.İsa'nın kendilerine öğretmediği bir metodla çıkarılabilecek olan cini, onlar kendi bildikleri metodlarla çıkaramadılar diye o, haksız yere niçin onları suçluyor? Muharref İncillerin mantığına göre burada bir suçlu gerekiyorsa, o da Havarilere özel dua metodu ile cinlerin nasıl çıkarılacağını öğretmeyen Hz.İsa'nın kendisi olmalıdır.

 

Hz. İsa'nın tebliğe başladığı sırada Filistin'de yaşayan insanların durumu, İncillere göre çok tuhaftır. Mezarlıklarda yatan ve çıplak dolaşan cinli deliler, havralarda cinlerin tasallutu yüzünden iki büklüm olmuş kötürümler, sağır ve dilsiz cinlerin vücutlarını işgal ettiği tuhaf insanlar, Saralı, inmeli, bel fıtığı olmuş anormal insanlar, bütün bunların üstüne cüzzamlı hastalar da eklenince, nerede ise insanın aklına, bu toplumun büyük çoğunluğunun, hastalarla delilerden meydana gelmiş olduğu fikri gelmektedir. Her yer cinli, saralı, inmeli, sağır, kör, dilsiz ve cüzzamlılarla dolup taşıyor, Hz.İsa, bu anormal insanlar arasında dolaşıyor, onları iyi ediyor ve şifa dağıtıyor.

 

Muharref İncillerin ortaya koyduğu bu tabloya göre Hz. İsa'nın aslî görevı nerede ise cinleri kovma, hastaları iyi etme ve ölüleri diriltmeden ibaret olacaktı. İlkel toplumlarda bu türlü önderler daima görülmüştür. Putperestlikte görülen yarı tabip kahinler, İnİilerde tarif edilen Hz.İsa'ya fevkelade benzemektedirler. Yani dört İncilin tarif ettiği cin kovucu İsa ile, putperest büyücüler arasında tesadüf sayılamayacak kadar ortak noktalar vardır.

İncillerin, cin işi üzerinde ısrarla durmaları, cin çıkarma formülleri vermeleri, Hristiyan dünyasında cin konusunu daima gündemde tutmuştur. Orta çağlar boyunca bütün Hristiyan dünyası, cinli olduğu vehmedilen insanlarla uğraşmış, hastalıkların akla gelen ilk sebebi daima cinler olmuştur.

 

Özellikle akıl hastalarının vücutlarına cinlerin girdiği düşünüldüğünden, onları tedavide akla ilk gelen metod, sopa olmuştur. Orta çağ Hristiyan inancına göre, sopa ile insan vücuduna vurulunca cin rahatsız olacak ve bedeni terkede-cektir. Bu inançta olan Kilise rahipleri, zavallı akıl hastalarını uzun yıllar boyunca zincirlere vurarak, döverek, binbir türlü eziyetler ederek tedavi etmek istemişlerdir. Orta çağda cinli olduğu zannedilen hastaların tedavisinde kullanılan usûllerden biri de hastalara İncillerden dua okumaktı. O zaman uygulanmış olan bu usûl, daha sonraki çağlarda da devam etmiş, birçok kilise rahibi İnciden dualar okuyarak hastaları, özellikle delileri tedavi etmeye devam etmişlerdir. Halen günümüzde İstanbul'un Hristiyan kiliselerinin bulunduğu semtlerinde bazı papazlar, bu işe devam etmektedirler. İncil duaları okuyarak hasta ve delileri tedavi eden bu rahiplerin müşterileri arasında çok sayıda müslüman da mevcuttur. Bu rahipler, kiliseye gelen hastaları okumakta, gerektiğinde onlara muska yazıp vermektedirler.

 

Burada bir noktaya daha işaret etmek gerekir. Muska yazma geleneği, tıpkı cin kovma geleneği gibi, Hristiyanlıkta çok köklü bir geçmişe sahiptir. Halen elde mevcut en eski İncil yazmaları içinde muska şeklinde yazılmış olan materyaller vardır. Muska şeklinde yazılmış olan bu yazmalar, muhtemelen ilk yazıldıkları zamanlarda cinlerden ve hastalıklardan koruyucu olarak boyunlara asılmak üzere yazılmışlardır. Belki de Anadolu'da yaygın olarak bulunan muskacılığın temelinde, Hristiyanlık döneminden kalma bu muskacılık geleneğinin tesiri vardır.

 

Orta çağlarda Hristiyan taassubu öylesine korkunçtur ki, en küçük bir davranış bozukluğu olan kimse hemen cinli ilân ediliyor ve bu kişi zincire vurularak, vücudundan şeytanı veya cinleri kovmak için bedenine akla hayale gelmiyen işkence metodları uygulanıyordu. Ayrıca, kilise hakkında, Hristiyanlık veya rahipler hakkında tek bir kötü söz söylediği tesbit edilen insana hemen "kafasına şeytan girmiş" yaftası yapıştırılıp, kendisine cinli deli muamelesi yapılıyordu. Bazı Doğu Bloku ülkelerinde rejim muhalifi olan kimselerin akıl hastası ilân edilip, kendilerine deli muamelesi yapılmasının temelinde bu Hristiyan geleneğinin olduğu düşünülebilir.

 

Hristiyan taassubunun en yoğun olduğu orta çağlarda, Batıda üzerinde en çok durulan konulardan biri de "cadılar" idi. Tarifi bile yapılamıyan, sadece bir söylenti olarak halk arasında dolaşan cadılık, o dönemde Avrupa'da en tehlikeli suçlamalardan birini teşkil ediyordu. Bir kimsenin cadı olup olmadığının tesbiti için öylesine komik usûller tatbik edilirdi ki, bu usûllerin tatbik edildiği milyonlarca masum insan, haksız yere cadı ilân edilmiş ve ateşlerde yakılmışlardır. Bu çağda, Hristiyan Avrupa'da cadı takipçiliğinin özel bir meslek haline geldiğini ve cadı ilân edilen insanların ateşte yakıldıklarını söylemek, hadisenin hangi boyutlara ulaştığını açıkça gösterir. Kilise babalarının, rahiplerin arzu ve isteklerine karşı en küçük bir itiraz, itirazı yapanın sonunu anında hazırlamakta idi. Böyle bir itirazla ortaya çıkan kişi, ya vücuduna cinler doluşmuş ve şeytanla ortak olmuştur veya o bir cadıdır. Kilise adamları bir kişi hakkında böyle bir şey söylediklerinde bunun aksini ispat hakkı dahi yoktur, söylenilen mutlaka doğrudur, zanlı kişi masum olduğunu ispat etme hakkına sahip değildir.

 

İncillerde cinlerin ne olduğu da tam olarak açıklanmış değildir. Bazen "ruh" kelimesi, cin ma'nasma kullanılmaktadır. Bu kitaplarda birbiri yerine sıkça kullanılan kelimeler şunlardır: Cin, ruh, murdar ruh, kötü ruh, hastalık ruhu, iblis ve şeytan kelimeleri.

Bunlardan hangisinin hangi ma'naya geldiği konusunda hiçbir netlik yoktur, kelimeler rastgele hiçbir ölçü olmaksızın kullanılmaktadır.

 

En şiddetli taassubun hakim olduğu, cinlerle dolu, çocuk kanı emen vampirlerin, cadıların cirit attığı, geceleri hortlakların kol gezdiği, ürkütücü devlerin ve canavarların insanların yakasını bırakmadığı dünya fikrinin temel noktası İncillere dayanmaktadır. Muharref İncillerde insanlığı kurtarıcı olarak takdim edilen Hz.İsa, cin çıkaran, şeytanı mağlûb eden, ruhları kovalayan bir şahıs pozisyonunda insanlığa kurtarıcı olarak sunulunca, hadiseler daha karanlık bir tablo çizerek taassubun zirvesine ulaşmaktadır.

 

 

Saban Kuzgun

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...