Jump to content

Empyrium Videoları


boynuzsuzgeyikler

Önerilen Mesajlar

http://www.youtube.com/watch?v=Dl7178DKLrQ

 

Empyrium - Lover's Grief

o gothic moon thy shine encharmest me tonight

bereavest me of sleep, makest me wander under thy light.

thou letst abloom my heart until the very last of thy ray,

shine! bereaver of sleep, ere black clouds hide thee away....

 

i know this can't be eternal!

no love hath ever conquered the borders of time!

no beauty is everlasting, not even thine!

but o how i wished your heart would fore'er be mine...

 

thy eyes caress myself to endure these painful lies...

the moon's persistance makest me ask...

why can't we be stars?

stars that shine forever...

stars that unite with the night...

 

at the horizon the dark stormclouds of sorrow have gathered their

might,

neither the moon nor the stars reveal their light this night

...and rain is falling, pouring down into my soul,

while wild weeping clouds enwrapp me in their woe

 

-------------------------------------------------------------------------------------

 

aşığın kederi

 

 

ah karanlık ay, parıldaman beni kendimden geçiriyor bu gece

beni uykudan mahrum bırakıyor, ışığının altındakileri merak etmeme neden oluyor

kalbimde çiçekler açıyor son ışınların görünene kadar

parla! uykuyu yok eden, kara bulutlar seni saklarken

 

bu sonsuz değil, biliyorum!

hiçbir aşk aşamadı zamanın duvarlarını!

hiçbir güzellik sonsuz değil, güzelliğin sonsuz değil!

ama, ah, kalbinin sonsuza dek benim olmasını öyle çok isterdim ki...

 

gözlerin bu acı dolu yalanlara dayanabilmem için okşuyor beni...

ay'ın ısrarı sormama neden oluyor...

neden yıldızlar arasında olamayalım?

sonsuza kadar parlayan yıldızlar arasında?

geceyle birleşen yıldızlar gibi?

 

ufukta kara fırtına bulutları tüm haşmetleriyle toplanıyorlar,

ne ay ne de yıldızlar ışıklarını saçabilecek bu gece...

ve yağmur yağıyor, damlalar ruhumdan süzülüyor,

vahşi, inleyen bulutlar beni ıstıraplarıyla sarmalarken

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[video=youtube;a-zIM6_mYzE]

 

Meagre trees in the shrouds,

as old as the stones....

Mourners of abandonåd love,

fornever their woes shall grow silent.

 

O how many times may the moon has shone -

reflected in these black lakes?

Should it be that we can hear,

the woes of those who ceased their lifes?

 

O so old they are...

they bare the neverending grief...

Age-old miserability

Ancient bitter beauty

 

Lost is the hope of those,

who walk the moors with pain in heart.

..and all joy it sinks,

burried deep, forever presumed dead.

 

O so old they are...

they bare the neverending grief...

Age - old miserability,

a bitter beauty thrilling me

 

----------------------------------------------

 

Kefenler içindeki bereketsiz ağaçlar

Taşlar kadar eski..

Terkedilmiş aşklara yas tutanlar

Hüzünleri daima sesssizliği büyütüyor

 

Ay kaç kez parlayabildi-

Bu kara göller üzerinde yansıdı

Şu olmalı mı ki,hayatlarına son verenlerin

Hüzünlerini duyabilelim

 

Oo,ne kadar yaşlılar..

Bitmeyen hüzünlerini açığa çıkarıyorlar

Yaşlanmış perişanlık

Eski acı güzellik

 

Şunların..kalplerindeki acıyla

Çalılıklarda yürüyenlerin ümitleri,kayıp

..ve bütün neşe gitmiş,

Derine gömülmüş,sonsuza dek öldüğü düşünülmüş

 

Oo,ne kadar yaşlılar..

Bitmeyen hüzünlerini açığa çıkarıyorlar

Yaşlanmış perişanlık

Beni ürküten acı bir güzellik

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

A night of december so dark and cold,

I walked a path ages old

The moon amongst the clouds revealed

Lightning valleys, forest and field

 

Embraced by silence i wandered the moor

An endless landscape by my side

When in the mist i saw a light

Dancing through the hazy night

 

I stood and watched the play in awe

Was deeply touched by what i saw

I told my friends what i did see

And what they told did tremble me!

 

It's said the ghost of a young, fair maid

Is cursed to dwell beneath the shade

Of the olden oak she died below

O that was many moons ago

 

Çok soğuk ve karanlık bir aralık gecesi

Çok eski bir yolda yürüdüm

Bulutların arsından ay göründü

Vadileri ormanları ,çayırları aydınlatarak

 

Sessizlikle kucaklaşarak kırları dolaştım

Yan tarafımda sonsuz bir manzara

Sislerin arasında,puslu gecenin arasında

Danseden bir ışık gördüğümde

 

Durdum ve hayranlıkla oyunu seyrettim

Gördüklerimden derinden etkilendim

Arkadaşlarıma gördüklerimi anlattım

Ve onların anlattıklları beni ürpertti

 

Söylenen,altında öldüğü eski meşe ağacının gölgesinde

Yaşamak üzere lanetlenmiş

Bir genç kızın hayaletiyle ilgiliydi

Ve bu ay..lar önceydi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.youtube.com/watch?v=JD0UGRk6bPc

 

waldpoesie

 

schön ist der wald, wenn der tag sich neigt,

wenn feiner nebel hoch vom moosgen boden steigt.

und vöglein singen sacht zum ruhgeleit -

dann mirs die brust vor arger schwere feit.

 

doch in der höh des walds kann ich schon sehen,

geliebte dämmerzeit - musst gehn.

musst weichen schon dem kalten mondeslicht,

das sich bald schaurig in den wipfeln bricht...

 

was raschelt hinterm busche dort?

was regt im holz sich immerfort?

wer heult im fernen unentwegt?

was hat sich eben da bewegt?

 

es ist nur mein geist, der mir einen streich zu spielen gedacht,

denn hier ist nichts - nur nacht, nur nacht, nur nacht!

 

mein herz schlägt wild vom schrecken der sich nun gelegt,

doch was war da? da hat sich wieder was geregt!

ists wohl der teufel selbst der mich nun holt von diesem finstren ort?

wer es auch ist - hinfort unhold! hinfort!

 

weg, nur weg, nur weg von hier, mich fürchtets wie ein kind!

doch jeder baum scheint gleich - es ist ein labyrinth.

in jedem winkel ein höhnisch lachen klingt

und jeder blick mir neues grauen bringt.

 

stille, ja stille - verstummt und verhallt

das rascheln, das raunen, kein klang mehr erschallt.

doch wo bin ich? was tu ich -

hier tief im wald?

ersinne den morgen, ach käm er doch bald.

verirrt und vergessen - den lieben entrissen,

einsam, verloren - mein wille...verschlissen....

doch, was glänzt dort in der fremde?

ein funkeln bricht durchs geäst.

die lichtung, die lichtung nicht ferne!

nun seh ichs, ja seh ichs unds lässt

mein herze erblühn!

welch lichtfest! welch glühen!

ein blick noch zurück -

den augen kaum trauend

denn kaum konnt ichs schauen

hinweg war das grauen -

nur friede im wald.

 

orman şiiri

 

orman güzel, gündüz eğildiğinde

yosun tutan topraktan sis yükseldiğinde

kuşlar hafifçe şarkılarını söylüyor sessizliğe refakat ederek

 

ormanın yükseklerinde, görebiliyorum

biricik alacakaranlık - ayrılmalı

ağaç tepelerine vuran ürkütücü ay ışığı artık gitmek zorunda

 

çalıların arkasındaki hışırtı da ne?

ağacın içindeki kıpırtı?

uzaklarda durmadan ağlayan kim?

kim hareket etti az önce?

 

tüm bunlar sadece ruhumun bana bir düzmecesi

bir şey yok burada - sadece gece, gece, gece!

 

kalbim korkudan küt küt atıyor

evet, orada bir şey var!kim hareket etti?

bu kapkaranlık yerden beni alacak olan şeytan olmalı!

ya da her kim ise - iblis bundan böyle!

 

çıkmalı, kurtulmalı buradan.küçük çocuk gibi korkuyorum!

sanki tüm ağaçlar birbirinin aynı - adeta labirent gibi

her köşeden alaycı kahkahalar yükseliyor

her bakış beni daha da korkutuyor

 

sessizlik, evet sessizlik - sesler kayboldu

hışırtılar, fısıltılar hepsi gitti

nerdeyim? ne yapacağım bu ormanın derinliklerinde?

gündüzü düşün..keşke hemen sabah olsa

başıboş ve unutulmuş

yalnız, kaybolmuş - isteğim ... yıpratılmış

uzaklarda parlayan da ne?

dalların arasından ışıldayan?

apaçık bir alan!yakınlarda

evet görüyorum ve kalbim çiçek açıyor

ne parıltı ama!

 

arkama bir bakış daha atıyorum

gözlerime inanmak bile güç

daha fazla bakamıyorum

korkutucu görüntülerin hepsi geride kaldı

ve şimdi sadece huzur var ormanda

 

Çeviri alıntıdır internetten.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.youtube.com/watch?v=EycqBA8MjV4

 

die schwane im schilf

 

still, still war die nacht,

sessiz, sessizdi gece,

nur reget sich sacht

sakince kıpırdayan sadece,

von dunste bedeckt,

pus ile kaplı,

ein see tief im walde,

bir göldü ormanın derinlerinde,

im schilfe, die schwäne,

kuğuların sazlıkların içinde,

ihr wehklagen hallte...

yankılanıyordu ağıtları...

die maid indes irrte

genç kız başıboş dolaşıyordu,

nächtens umher,

etrafta gece vakti,

 

ihr schmerz ungeborchen

acısı henüz kırılmamış

kein trost nimmermehr.

kalmamıştı avuntu hiç.

als ob man sie jage,

sanki kovalıyorlarmış gibi,

über stock, über stein,

dağın taşın üstünden,

immer tiefer ins dickicht,

daha da derinlerine ormanın,

ins dunkle hinein.

içine karanlığın.

ihr herz pochte - raste! -

çarpıyordu kalbi - gümbürdüyordu! -

wie donner in ihr,

içinde gökgürültüsü gibi,

die welt war im schlummer,

dünya uykudaydı,

allein war sie hier.

yalnızdı burada.

alleine im kummer,

ıstırabıyla yalnızdı,

der see lag vor ihr,

göl önünde yatıyordu,

das jammern der schwäne,

kuğuların ağıtları,

es lockte sie hierher...

buraya çekmişti onu ...

licht blitzte und zuckte,

ışık parlayıp çaktı,

erhellte die nacht,

aydınlattı geceyi,

ein grollen erklang!

bir gümbürtü duyuldu

die welt war erwacht.

dünya uyanmıştı.

von ufer zu ufer,

kıyıdan kıyıya,

das wasser schlug aus!

vuruyordu su kendini,

es toste und brauste

kabarıyor, köpürüyodu

zum rande hinaus.

kıyılarının dışına.

die maid war verlorn

kaybolmuştu genç kız

zu grimm ihre pein!

ıstırabı fazla acı!

die schwäne sie lockten

kuğular onu cezbettiler,

sie zu sich hinein.

kendi içlerine.

sie trieb auf den wogen

dalgaların üstünde sürüklendi

ins dunkel hinaus,

karanlığın içine,

sie trieb mit den schwänen

kuğularla beraber sürüklendi

ins dunkel hinaus...

karanlığın içine ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[video=youtube;_-AIrKaqw-o]

 

And again the moon is on the wave, gliding gently into me,

on silent wings the night comes from there,

as my heart longs to thee...

 

...for in my hand I still hold the rose that froze long times ago,

its leafs have withered, it ceased to grow - left in me is woe.

 

The wine of love, is o so sweet, but bitter is regret,

I knew at sunset I would meet the ascending veils of dread.

 

Before my eyes nocturnal curtains fall,

The dark and gentle haze of the night, greedily devours all.

 

The Night:

"Woe to him whose heart is filled with bitter rue and who drowns in grief"

 

In the silence of the night I loose myself,

it makes me drunken with its sweet blue sound.

 

In the drunk'ness of solitude

I fear no more the solemn realms of death

No single sigh from my lips as I drink the wine of bitterness

My heart is aching nevermore

for I know that all may end

Just I and the poetry of the night

Now forever one....

 

Just I and the poetry of the night, now forever one,

The ensemble of silence plays so beautiful for me...

---------------------------------------------------------------

 

ve tekrar ay dalgalanmakta,hafifçe içime doğru kayarak

sessliğin kanatlarında gece oradan gelmekte

ve kalbim oraya doğru uzanıyor

 

çünkü elimde uzun zaman önce donmuş bir gülü tutuyorum

yaprakları solmuş,büyümesi durmuş,içimde kalan keder

 

aşkın şarabı,o kadar tatlı ki,ama üzüntüsü daha acı

biliyorum ki günbatımında korkunun örtülerinin tırmandığını göreceğim

 

gözlerimin geceye ait perdesi düşmeden önce

karanlık ve gecenin sisi hepimizi hırsla yutar

 

Gece:

keder ki..kalbi acı bir pişmanlıkla dolmuş ve üzüntüyle boğulmuş olanlara..

 

gecenin sessizliğinde kendimi kaybediyorum

tatlı mavi sesiyle beni sarhoş ediyor

 

sessizliğin yokluğunda

ölümün cidiyetinden artık korkmuyorum

şarabın acılığını içtiğimde tek bir fısıltı dudaklarımdan çıkmıyor

kalbim artık daha fazla ağrımıyor

çünkü biliyorum ki herşey sona erebilir

ben ve gecenin şiiri gibi

şimdi daima bir....

 

ben ve gecenin şiiri gibi,şimdi daima bir,

sessizlik topluluğu benim için çok güzel çalıyor

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.youtube.com/watch?v=7QEwFnTOmkE

It was an eve in late summer, autumn was nigh

Still a warm sun did colour the sky

The meadows did shine in a strange golden light

And vales did forth the soft haze of night

 

When through the air a voice did resound

Beckoning the shepherd to rise from the ground

 

The shepherd:

 

"what sweet voice does sing in such a woebegone tone?

What maiden does wander the heather alone?"

 

Bewitched by its tone, he followed her song,

Whilst the sun did descend and the shadows grew long

In the dim light of dusk, near the sparkling cascade

On a moss covered stone sat a crying young maid

 

The shepherd:

 

"why art thou dreary? what happened to thee?

What song didst thou sing so woefully?"

 

The maiden:

 

"go whither o shepherd! don't sadden thine heart

Thou canst not help me - not thou who thou art!

An old man who's been born in a cradle of wood

Of a tree that at least a hundred years stood,

Cut by a boy who at heart was still pure -

Might be my redeemer if he knew that he could..."

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Yazsonu arifesiydi,sonbahar yakındı

Hala ılık bir güneş göğü ısıtıyordu

Otlaklar garip bir altın ışıltıyla parlıyordu

Ve vadiler gecenin pusunu dışarıya atıyordu

 

Gökyüzünün arsından bir ses yankılandığında

Çobanı yerden kaldırdı

 

Çoban

''bu kadar kederli bir tonda ne kadar tatlı bir ses şarkı söylüyor?

Hangi bakire bu çalılıklarda yalnız dolaşıyor?''

 

Ses tonuyla büyülenmiş.şarkıyı takip etti,

Güneş batarken ve gölgeler büyürken

Akşam karanlığının donukluğunda ve parlayan şelalenin yanında

Yosunla kaplı bir taşın üzerinde ağlayan genç bir kız oturuyordu

 

Çoban

''neden üzgünsün?sana ne oldu?

Hangi şarkı seni bu kadar hüzünlendirdi?''

 

Bakire

 

''nereye gidiyorsun çoban.kalbini hüzünlendirme,

Sen bana yardım edemezsin,ne kadar hünerli olursan ol!

Bir ağacın tahta beşiğinde doğmuş ve en az yüzyıldır orda olan,yaşlı biradam

Kalbi hala saf olan bir genç tarafından kesildi-

Yapabileceğini bilseydi benim kurtarıcım olacaktı...''

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.youtube.com/watch?v=A8fkOBXF6f4

Melancholy - still my desire for thy precious tragedian wine...

Sweep me away, into the vale of thine!

Where sorrow's strong and so is joy.

melankoli...senin çok değerli trajedik şarabın için,hala arzum

süpür beni,sana ait olan vadiye

hüznün ve aynı zamanda neşenin kuvvetli olduğu yere

 

Melancholy - still my desire, O let my heart by thee inspire...

O fill the air with thy sweet scent,

Let thy light, thy star crescent.

melankoli..hala arzum,ve bırak kalbim ilham kaynağın olsun

O,havayı o tatlı kokunla doldur

bırak senin ışığın,yıldızın ayın olsun

 

Wherever she dwells I will bid a farewell sigh

For she dwells with beauty - beauty that must die

And deep inside me I will wait for her return

To her enchanting, awe-inspiring flame I'll yearn

 

o nerede olursa olsun,iç çekerek veda edeceğim

çünkü o güzelliğiyle duruyor-ölmesi gereken güzelliğiyle

ve ta içimde onun dönüşünü bekleyeceğim

onun cazibesini,korkuyla esin veren alevini özleyeceğim

 

O lust and rueful thought be mine,

My soul enhanced, desires...

Melancholy.

My heart is thine.

ihtiraslı ve kederli düşünceler benim olacak

ruhum yükseldi,arzular....

melankoli

kalbim senin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...