Siber_Keşiş Oluşturma zamanı: Ağustos 21, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 21, 2006 Elimdeki bi kitapta Dağların şeyhi, Quaim lakaplı Hasan Sabbah ve Tapınakçıların zamanında çok güvendiği sadık bir üyesi olan Orlando da Padua arasında geçen küçük bir tarışmayı okudum ve sizinle paylaşmak istedim "Yaklaş" diye fısıldadı Dağın Şeyhi. "Daha yakına. Buraya otur." Başları neredeyse aynı yükseklikteydi. Yüzlerinin arasında sadece bir karış mesafe vardı. Quaim şaşılacak denli güçlü bir sesle konuşuyordu: "Tanrıya inanıyor musun?" "Sadece inanmakla kalmıyor, onu görüyorumda" diye karşılık verdi Orlando. "Onu görüyor musun?" "Yarattıklarıyla her gün karşımıza çıkıyor." "Demek bir yaratıcıya inanıyorsun! Neden?" "Bunu nasıl sorabilirsiniz? Göğü ve yeri ondan başka kim yaratabilir?" "Demek her şeyin birileri tarafından bir zamanda yaratılmış olduğunu düşünüyorsun." "Elbette, başka türlü nasıl olabilir ki?" "Peki onu kim yarattı?" "Kimi?" "Yaratıcını?" "Tanrıyı kimse yaratmamıştır. o her daim var olmuştur." "Tuhaf" dedi Hasan Sabbah. "Söz konusu Tanrı olduğu zaman, başı ve sonu olmayan, her zaman var olan ve var olacak olan bir şeyi tasavvur etmekte güçlük çekmiyosunuz. Ancak sıra Kainata gelince, onu yaratmış olan birine ihtiyaç duyuyorsunuz. Sayısız yıldızla dolu kainatın sonsuzluğuna bak. Ne zamana, ne mekana bağlı olmadan, ezelden beri var ve sonsuza dek var olacak. Bir tanrı olsa bile, böyle bir şeyin birisi tarafından yaratılmış olabileceğine aklın yatıyor mu gerçekten?" "Ama tanrı..." "Kaşfol as-Rar, son sır işte bu: Tanrı Yoktur! Tanrı sadece bir düşten ibarettir. Ancak insan düş görmek zorundadır. Aksi takdirde aklını yitirebilir. Biz hepimiz şifa bulmaz birer din budalsıyız." "Tanrının varlığından şüphe mi duyuyorsun?" "Varlığından şüphe duymuyorum. onun varolmadığını biliyorum. Yüksek ateşten dolayı sayıkladığımı sanma sakın. Aklım başımda. Şimdi beni iyi dinle! Üç tür insan vardır: Tanrıyı arayan ve bulduktan sonra ona hizmet edenler, Tanrıyı arayan ama bulamayanlar ve ihtiyaç duymadıkları için onu aramayanlar. İlk grup mutlu ama mantıksızdır. Son grup belki mutlu değildir ama mantıklıdır. Durumu kötü olanlar ise ortadakilerdir, çünkü hem mutsuz hemde mantıksızdırlar." "Tanrıya inanmanın mantıksız olduğunu mu söylemek istiyorsun?" "Var olmayan bir şeye inanmak mantıklı bir davranışmıdır?" "Hayatta gerçekleştirilmesi en güç olay imandır." "İman gerçek olan her şeyi gerçek olmayana dönüştürür." "Tanrı varolan her şeyin yaratıcısıdır." "O bizi değil, biz onu yarattık." "Ya Muhammed ve İsa?" "Onlarda da bunu biliyordu. Sırra vakıf olmuşlardı." "Yani Tanrının varolmadığını bildiklerinimi söylüyorsun?" "Evet" "Demek onların birer yalancı olduğunu düşünüyorsun." "Hayır, onlar insanlara yalan söylemediler. Onlara, insanlığa verilebilecek olan en değerli şeyi sundular: Ölümsüzlük hayali. Bunun yanında gerçeğin ne inemi kalır ki? Biz gerçeğe sahip olduğundan daha büyük önem veriyoruz. Bir düşüncenin gerçeğe dönüşmesinden daha büyük bir hayal kırıklığı var mıdır?" "Nasıl olur? Tanrı uğruna yaşamlarını feda eden bunca insan, bir hiç uğruna mu öldü?" "Tanrı uğruna savaşmak mümkün değildir. Kuran'ın 29. suresinde şöye yazar: 'Allah uğruna savaşan, kendi ruhunun kurtuluşu için savaşmış olur. Allah kendi yarattıklarına ihtiyaç duymaz.'" "Fakat neden..." "Yaşamın nasıl olması gerektiği konusundaki görüşlerimiz, yaşamın gerçekte nasıl olduğuyla örtüşmüyor. Etimizin yaşlanması, geçiciliği, çürümüşlüğün pis kokusu midemizi bulandırıyor. Demek insan Tanrının suretinde yaratılmış! Ne büyük bir yanılgı! İnsan, varlığının sadece kısa süreli olduğunu kabul etmek zorunda değil. Suya ve havaya nasıl ihtiyaç duyuyorsa, ruhu da ölümsüzlük düşüncesine o denli ihtiyaç duymakta. Kendisini kotuyan yüce bir varlığa iman etmek, en zayıf insana bile muazzam bir güç kazandırır. Mesele Tanrının var olup olmaması değil. Esas önemli olan, ona duyulan inan. Dinler bu nedenle bu kadar büyük önem taşır. Onlar olmasaydı, insanın hayvandan farkı olmazdı. Tanrının suretinde yaratıldığı inancı, insana onur ve sorumluluk duygusu kazandırmıştır." Quaim bitkin bir ifadeyle sustu. Uzun bir moladan sonra tekrar konuşmaya başladı: "Dinleri bu kadar büyük yapan şey, insanların onlara bağladıkları umuttur. İyi ve adil bir varlığa inanmak, insanları daha soylu kılıyor. Tanrı sadece bir ideal, ama ideallerimiz varlığımızın iyi kısmı değilmidir? Gerçek o kadar acınası, o kadar zavallı ki! Tanrının varolmadığı firkinde insanı avutan bir şeyler var. En büyük vahiy sessizliktir, hiçliktir. Yaşamımızın en önemli anlarında etrafımızı sessizlik kaplar. bir insana sevgiyle baktığımızda, yada onun için matem tuttuğumuzda sessizliğe bürünürüz. Dinlerken, okurken, düşünürken ve dua ederken de suskunlaşırız. İnsan aklının ulaştığı belli bir merhalede, düşünceler bile bizimle konuşmatan vazgeçer. Aydınlanma karanlıktan, varlığın en yüksek konumuda hiçlikten doğar. Bu, Tanrı içinde geçerlidir. İşte Aşa Atu as-sırra, seni sırra vakıf ettim..." "Peki eğer Tanrı yoksa geriye ne kalıyor?" "Sen. Eskisinden daha da büyük olarak sen kalıyorsun geriye. çünkü artık ipleri Tanrının elinde olan bir piyon değilsin. Güneşin her doğuşunda kutsallık bulunur. Kutsallık yağmurdadır, kutsallık dağların zirvesindedir, çöllerin derinliklerindedir. Kutsallık yaşlı ağaçlardadır, mağrur çehrelerdedir, her tatlı su kaynağındadır. Kutsallık başkalarına armağan ettiğimiz gülüştedir, döktüğümüz yaşlardadır. Çocuklarımızın gülümseyişindedir. Dünya, insanı hayretten hayrete düşüren mucizelerle dolu. Mesela yıldızlarla kaplı göyüzü, bunların en güzel örneği. Ve sen hala bir Tanrıya ihtiyaç duyuyorsun öyle mi? Yaşamın amacı Yaşamın ta kendisidir. Aşa Atu as-sırra..." Hiçbirşey ümit etmiyorum. Hiçbirşeyden korkmuyorum. Ben özgürüm... O gece Orlando'nun gözüne uyku girmedi. Tanrı yok. Ne müthiş bir düşünce! İnanılmaz! Çılgınlığın ta kendisi! Bir cevap bulmak ister gibi bakışlarını gökyüzüne çevirip duruyordu. Tanrı olamdan ne kadarda boştu dünya! şöyle düşünüdü ve karar verdi; Kendim olabilmek için, Tanrıya ihtiyaç duyuyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ağustos 21, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 21, 2006 Waw. hangi kitap bu? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Kitabın adı Alamuta Dönüştü. Böyle aklıma estikçe tekrar okuyorum bitirdiğim kitapları Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Eftalya Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 YAZARI kim bu kitap ın??Dağların şeyhi, Quaim lakaplı Hasan Sabbah ilk kez duydum ,o dönem de yaşamış bir insan mı bu yoksa bir hayal kahramanı mı?? bana bu diyalog,insanın şeytanla yüzleşmesi gibi geldi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Hmm teşekkür ederim. İlgimi çekti de okuyayım bari bende. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
berkan04 Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 uvvvvv güselmiş ama sonda düşündüğü şey saçma "kendim olabilmek için tanrıya ihtiyaç duyuyorum" tanrıya ihtiyacı olduğu için mi, yoksa gerçekten var olduğu için mi inanmalı insan? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Yalnız bu kitabı okumak isteyenlere şunu tavsiye ediyorum, bunu okumadan önce Alamut adlı kitabı okusunlar. zaten aynı yayın evinin. ondan sonra bunu okusunlar. o kitapta çok daha şaşırtıcı ve insanı düşündürücü şeyler bulunuyor. Yani bilmiyorum, gerçekten Hasan Sabbahla tanışmak, sohbet etmek isterdim... Çünkü şu sıralar sorularıma ancak o mantıklı cevap verebilir diye düşünüyorum. Bu arada Hasan Sabbah'ı genelde tarih derslerinde gösterirler. belki hatılayanınız vardır. Selçuklunun çöküş nedenleri arasında oda gösterilir. tek başına dünya devletlerini titreten bir adam... Hatta tapınakçıları bile... Bu konu hakkındada şöyle bir sözü vardır; "Ben sürüyle uğraşam, çobanları av seçerim..." bu sözüne müteakiben ilk intihar komandolarını yetiştiren adamdır. Fedaileri onun istediği birine suikast düzenlerler ve oracıkta kendi rızalarıyla öldürülürler. ilginç bi insan... Alamut adlı kitap onun hayatını konu alıyor. Tavsiye ederim, ayrıca düşünce dünyasını genişletecek şeyler var o kitapta... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ufuck Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 berkan güzel konuya değindi..aferin berkanb hep böyle ol ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 ALINTI(berkan04 @ 22 08 2006, 20:32 ) 4716[/snapback] uvvvvv güselmiş ama sonda düşündüğü şey saçma "kendim olabilmek için tanrıya ihtiyaç duyuyorum" tanrıya ihtiyacı olduğu için mi, yoksa gerçekten var olduğu için mi inanmalı insan? [/b] bence insan var olduğunu düşündüğü için inanmalı. Zaten Sabbahın orlandoyla olan bu konuşması onu kendi saflarına çekmek için akıl bulandırma oyunuydu. Yoksa diğer kitabı okuyan bilir. Sabbah bir Tanrının varlığına inanıyordu ama hiçbir dinin onu doğru bir şekilde ifade edeceğine inanmıyordu. Yani agnostik bir düşünce yapısına sahipti. Ona göre Tanrı vardı ama biz onun ilgi alanında değildik. ayrıca Tanrının sonsuz güç kavramınada inanmıyordu. Sınırlı ama muazzam bir güce sahip olduğuna inanıyordu. Hatta bununla alakalı şöyle bir olay yaşanıyor; Öğle namazından sonra Orlando'ya ve diğer Nizarilere farklı bir soru yöneltti: "Allah'ın kudreti sonsuz mudur?" "Allah'ın sonsuz kudretinden nasıl şüphe edebilirsin?" diye öfkeyle karşılık verdi Nizariler. O ise sorusuna devam etti:"Allah'ın sonsuz kudrete sahip olduğunu kabul edersek, gerçekleştiremeyeceği hiçbir şeyin olmadığını da kabul etmiş oluruz. öyle değil mi?" "Şüphesiz öyle." "O halde Allah hiç kimsenin, hatta kendisinin bile kaldıramayacağı ağırlıkta bir taş yaratabilir. Peki kendisi de bu taşı kaldıramazsa, sonsuz kudret nerede kaldı...?" Bu kitaptan bir alıntıydı. Şuan bu soru ateistlerin gözdesi olmuş durumda. bu soruyu beni neredeyse zorla namaz kılmaya götüren bir arkadaşıma sormuştum, önce imanın ne kadar sağlam dedim. kaya gibi dedi. sonra bu soruyu sordum. çocuk değil beni namaza götürmek kendi namazı bıraktı. daha sonra benim yüzümden bıraktığını anlayınca ona kendimce bulduğum cevabını açıkladım sorunun. ardından çocuk tekrar namaza niyaza başladı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2006 Hmm Alamut bende var zaten de okumaya fırsatım olmadı henüz araya hep başka şeyler soktum niyeyse Başlayayım bari ondan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Bende Alamut yoktu, yani kitap benim deildi. bi arkadaştan almıştım. O sıralar okumak olsun die okuyodum. bugün gittim kitabı tekrar aldım. Lise 3 boyunca bana İman ve Küfür Muhazeneleri diye bir kitap okutuldu(kısmen zorla). kelimeler Osmanlıcaydı. yani bir sayfayı okuyorsunuz, ama anca %65 civarını anlayabiliyorsunuz. o kitapları okudum. ayrıca yurtta Pırlanta Serisini okuttular. Yalnız onca okuduğum şeyin sonucunda tek kazancım elde var "sıfır" oldu. belkide benden kaynaklanıyordur... bilmiyorum... bu seferki Alamutu okuyuşumun amacı ders çıkarma ve içindeki fikirleri kendimdekilerle birleştirip yeni bir Ben yaratma... onlarla bendekileri birleştirince bayağı tehlikeli şeyler ortaya çıkacağa benziyor şimdiden yanlız şimdi bana kızmayın sen önce össyi kazan die, 18 eylüle kadar ben bu kitabı 40 defa bitirim. yani beni engellemez Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
berkan04 Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Öğle namazından sonra Orlando'ya ve diğer Nizarilere farklı bir soru yöneltti: "Allah'ın kudreti sonsuz mudur?" "Allah'ın sonsuz kudretinden nasıl şüphe edebilirsin?" diye öfkeyle karşılık verdi Nizariler. O ise sorusuna devam etti:"Allah'ın sonsuz kudrete sahip olduğunu kabul edersek, gerçekleştiremeyeceği hiçbir şeyin olmadığını da kabul etmiş oluruz. öyle değil mi?" "Şüphesiz öyle." "O halde Allah hiç kimsenin, hatta kendisinin bile kaldıramayacağı ağırlıkta bir taş yaratabilir. Peki kendisi de bu taşı kaldıramazsa, sonsuz kudret nerede kaldı...?" Bu kitaptan bir alıntıydı. Şuan bu soru ateistlerin gözdesi olmuş durumda. bu soruyu beni neredeyse zorla namaz kılmaya götüren bir arkadaşıma sormuştum, önce imanın ne kadar sağlam dedim. kaya gibi dedi. sonra bu soruyu sordum. çocuk değil beni namaza götürmek kendi namazı bıraktı. daha sonra benim yüzümden bıraktığını anlayınca ona kendimce bulduğum cevabını açıkladım sorunun. ardından çocuk tekrar namaza niyaza başladı kendince bulduğun cevap neydi?anlatırsan sevinirim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Cevap bence çok basit. yalnız not düşeyim çok soyut bir cevap bekleyenler hayal kırıklığına uğrarlar şöyle düşünüyorum; Olay İman denen şeyden ibaret, eğer sen Allahın bile yerinden oyanatamayacağı bir taşın var olabileceğine inanırsan, yani değilki Allahın yaratması o taşa öyle bir sıfat verebilrsen Allahın sonsuz kudretini kabul etmemiş olursun. o yüzden kitapta yazılanlar gibi Allahın gücünün sonsuz olduğunu kabullenirsen bir taşa böyle bir sıfat yükleymezsin, yani Allah onu yaratamaz deil, öyle bir taş olamaz, bir taşa o sıfat verilemez demen gerekir. Toparlıyım, eğer Allahın gücü bize kitapta haber verildiği gibi sonsuzdur dersen ve bunu kabul edersen böyle bir taşın olamyacağını söylemiş olursun. Yani olay yaratıp yaratamamakta deil. soru zehir gibi bir zekayla hazırlanmış. olayı yaratıp yaratamamakla sınırlamış. öyle birşeyin var olamasına yada bir taşa o sıfatın verilip verilememesine dikkat çekmemiş. Bu cevabı lise 3 te düşünmüştüm. ama şu sıralar kendi verdiğim cevabın açıklarını bulur oldum... örneğin; eğer böyle bir taş olamaz dersen yaratamaz anlamına gelir, çünkü birşeyin olması için Allahın yaratması gerekir. bilmiyorum... beni kafir zannetmeyin ya cevabı bulunamasa bile bu sorunun, yaratılan onca şeyden sonra bir taşı kaldırıp kaldıramayacağı kimin umrundaki(yanlış anlaşılmasın)... yani demek istediğim öyle birşey olsa bile gerçekten bu kadar şeyden sonra o küçük şeye kafa yormaya değmez. neyse akşam akşam kafanızı yormayın saygılar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
berkan04 Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 ama sende verdiğin cevapla allahın kaldıramıyacağı bir taşı yaratamayacağını söylüyorsun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2006 Evet onu söylüyorum. Kaldıramayacağı bir taş olamayacağı için öyle birşeyi yaratamaz. kulağa inkar gibi geliyor ama düşününce inkardan farklı olduğunu görürsün. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest maji Yanıtlama zamanı: Ağustos 27, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 27, 2006 siber gayet burda bu insanlar ciddi evet burası gayet güzel bir yer misafirinim bu bilgileri ve okült felsefe ile birleştirsek ne olur dicem bu bir saldırı deyil yeterince bombardıman yaşadım burdaki felsefi görüşlerim olcak ciddi ben bir agnostik felsefe yandaşıyım herkesi sorgularım eleştiri insanları ileriye taşır bak bir fikrim var materyal ve agnostik ve idaal felsefe ile bir süzgeçten geçirecem aynen materyalistin dediği gibi var olan vardır yok olan yoktur o zaman o yoktur idaalist ise derki ben kendimi yaratsaydım mükemel yaratırdım demekki beni biri yarattı yoksa ben kendimi pazolu felan yratır yiyeceğe ihtiyaç olmadan enerji ile beslenir felan. doğayı ele alır idailist düşünce derki . matematik bize doğruyu verecek genlerimizin sayısını şimdi hatırlamıyorum bu çarpım tablosundan olasılık payı 100 milyar yıl verilmiş olur derler oysa dünyanın gazların reaksiyonundan verilen hesap 7 milyar yıl buda bizi allah yarattı hesabına getirir. ve derki yaratıcı ben sizleri yarattım ve yediklerinize şükredin . ben ise agnostik filozofların yolunu izlerim taraf tutarım ama ilim olunca genel bakmak zorundayım işte bu felsefe bu iki ruh ve maddeyi bir arada zıt olanı birleştiriyor evet agnostiklerde allaha inanır savı var heppinize iyi akşamlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2006 agnostikler allaha tam olarak inanmaz allahın varlığının veya yokluğunun ispatı olamayacağını savunurlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2006 Maji hem agnostik yandaşıyım diyosun hemde müslüman takılıyosun. valla anlamadım ben bu işi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
illuminator_25 Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2006 bence en iyisi mutlu ama mantıksız olmak, zihni bulandırır bunlar veya zihni kaydırır,uğraşmasam daha iyi,mantık yürüterek sonsuz bir gücü sınayamam,çünkü sonsuz değilim.böyle şeylerin amacı zaten beyne bir tohumatıp zor zamanda bir çıkış yolu bulması için yeşermesini beklemektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2006 ALINTI(illuminator_25 @ 5 09 2006, 13:39 ) 8187[/snapback] bence en iyisi mutlu ama mantıksız olmak, zihni bulandırır bunlar veya zihni kaydırır,uğraşmasam daha iyi,mantık yürüterek sonsuz bir gücü sınayamam,çünkü sonsuz değilim.böyle şeylerin amacı zaten beyne bir tohumatıp zor zamanda bir çıkış yolu bulması için yeşermesini beklemektir. [/b] söylediğinin her kelimesine katılıyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
duygu Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 7, 2006 adamın dediği doğru olabilir.biz kendi huzurumuz için iman ediyoruz zaten.bundan mutluluk duyuyoruz.içimizi bi huzur kaplıyor.ya ne bileyim.somut olarak allah olmayabilir ama insanların birşeye sığınmak istemesinden oluşmuş da olabilir.ama somut olarak allah olabilir de.uff kafam karıştı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2006 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2006 Haklısın. Kendi huzurumuz için iman ediyoruz bi bakıma... Bugünde bi yerde Ölüm ve Ölümsüzlük üzerine bazı ilginç konuşmaların geçtiği bi kitap geçti elime. yarın veya öbürgün onuda bulayım. ondada bazı güzel paragraflar vardı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siber_Keşiş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 Hasan Sabbahın kendi yazdığı Dört Fasıl adlı yazıtı buldum. Yakın bir zamanda buraya aktaracağım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 bekliyorum merakla hasan sabbah ilgi çekici bi insan kanımca Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
danny Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2007 sıber sana guvercın gerdanlıgını tavsıye ederım o da hasan sabbah ıle ılgılı tam bır bıyografı olmasa da on numara kıtaptır Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.