nevermore Oluşturma zamanı: Şubat 13, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 13, 2012 M. Reşat Güner Şuur sahibi bir varlık olarak insanın düşünce ve imajinasyonları, geleceğin oluşmasında birinci derecede etki sahibidir. Bu etkileşim çok kaotik süreçler içerisinde gelişir. Öyle ki, biz bugünümüzün hangi düşünce ve eylemlerimizin ürünü olduğunu çoğu zaman anlayamayız. Hele beklenmedik olaylarda durum daha da zorlaşır. Ancak şunu kabul etmeliyiz ki, beklenen veya beklenmeyen olaylar hepsi de bizim kendi ellerimizle hazırladığımız şeylerdir. Şimdi bu genel işleyiş sürecindeki temel mekanizmaları ele almaya çalışalım. Evren her şeyin birbiriyle dolaylı veya dolaysız biçimde ilişkide olduğu, etkileştiği sonsuz bir bütündür. Aynı ilke, kendi içinde bütünlük teşkil eden tüm birimler için de geçerlidir. Ancak bu etkileşim, bizim için her kademede algılanamayabilir. Fizikteki etkileşimlerin bile çoğunu bazı teknolojik keşifler yapılana kadar bilmiyorduk. Bunlar ancak zamanla, insanların gayretiyle algılanır hale geldi. Fakat bunların da ötesinde öyle etkileşimler ve öyle gerçeklik düzeyleri var ki, bu düzeylerde fizik anlamda bir zaman-mekan ilişkisine rastlayamıyoruz. Nitekim telepati ve durugörü deneylerinde ve daha başka psişik fenomenlerde mevcut fizik yasaların alt üst olduğunu ve görünürde fizik anlamda bir etkileşim olmadan fizik planda çok çeşitli değişikliklerin meydana geldiğini gözlemleyebiliyoruz. Okült, spiritüel ve metapsişik araştırmalar hepsi de bu görünmeyen etkileşimlerin işleyiş prensiplerini kendileri ne göre açıklamaya çalışmaktadırlar. Ve bu konularda hayli yüklü bir bilgi birikimi de elde edilmiştir. Görünen Görünmeyenin Tezahürüdür Pek çok öğretiler içerisinde gördüğümüz okült bir ilke vardır: “Görünen, Görünmeyenin Tezahürüdür.” Bu şu anlama da gelir: Daha süptil düzeyde bulunan, daha kaba düzeydekini kontrol eder. Aslında görebildiğimiz, duyularla algılayabildiğimiz her şey daha süptil, daha ince maddelerin yoğunlaşması, adeta kristalleşmesi sonucunda oluşmuştur. Eskiler, her şeyin temelinde bulunan bu süptil cevhere “astral” ya da “eterik” (esiri) madde ismini vermişlerdir. Fizik madde bu daha süptil cevherin şuurlu etkiler tarafından yoğunlaştırılmasıyla oluşmuştur. İşte bu biçimlendirerek yoğunlaştırma ameliyesinde heykeltıraş, ruh varlığıdır. Kullandığı alet ise imajinasyon yeteneğidir. Ruh varlığı, imajinasyon yeteneği sayesinde şekillenmemiş süptil maddelerden çeşitli ortamları yaratır ve yeni oluşumlar meydana getirir. Fizik planda her ne mevcutsa bu önce astral alemde şekillenmiş, sonra imkan bulduğunda fizik alemde kendini göstermiştir. İşte bu bakımdan her düşünce daha süptil alemlerin maddeleri üzerinde bir etki meydana getirmekte ve sürekli bir şeyleri biçimlendirmektedir. Düşüncelerimiz asla kaybolmamakta, onları hiç kimseye söylemesek veya belli etmesek dahi o veya bu şekilde, az ya da çok bir etki meydana getirmektedirler. İşte geleceğin şekillenmesinde de şuurlu veya şuursuz olarak meydana getirdiğimiz bu etkilerin büyük bir payı bulunmaktadır. Düşünceler Somut Varlıklardır Çünkü her düşünce esasında somut bir varlıktır. Ancak henüz fizik planda belirmemiştir. Fakat havaya atılan her cismin yere düşmesi gibi, süptil alemde yaratılan her düşünce de fizik planda belirmek için fırsat kollamaktadır. İşte bu şekilde bizler tarafından meydana getirilen pozitif veya negatif değerdeki düşünce varlıkları, yine insanlar vasıtasıyla bir şekilde fizik plana enkarne olmaktadır. Bu genellikle olaylar tarzında ortaya çıkmakta ve bizleri etkilemektedir. Bugün acı, tatlı yaşamakta olduğumuz olaylar da daha önceden oluşturulmuş etkilerin fizik plandaki yansımalarıdır. Toplumlar üzerinde geniş etkiler meydana getiren olaylar da yine kolektif düşüncelerle ve isteklerle oluşturulan etki alanlarının fizik planda kendini göstermektedir. Fizik alemde zaman akışı doğrusal geçmiş, şimdi, gelecek tarzında-biçimde oluştuğu için, aynen ekilen bir tohumun zamanı geldiğinde biçilmesi gibi düşünce ve imajinasyonlarımız da ürünlerini fizik planda “gelecek” biçiminde gösterirler. Tohum gelecekte bitki olur, meyve olur. Düşünceler ve imajlar ise biraraya gelip çok çeşitli kombinasyonlarda olayları meydana getirir. Örneğin çevre kirliliği dediğimiz olgu böyle bir sürecin işlemesi sonucunda meydana gelmiştir. Çevre kirliliğinin kendiliğinden ortaya çıktığını sanmayalım. Teknolojimizin, tembelliğimizin ya da sanayimizin sonucunda meydana gelmiş bir şey değildir çevremizdeki kirlilik. Çevre kirliliği önce mantal kirlilikten başlar. Dünya ile spatyom arasındaki tampon bölgelerde; yeryüzünde yaşamakta olan varlıkların kötü, geri seviyeli ya da enerjisi düşük, negatif imajinasyonları yoluyla meydana getirmiş oldukları bir yığın imajinatif kirlilik bulunmaktadır. Bu düşünsel kirlilik bir ayna gibi yeryüzünde kendine uygun yerler bulur. Onları harekete geçirir, nitekim geçirmiştir de. Bugün gördüğümüz kirliliğin asıl sebebi yine biz insanların kendi imajinasyonumuzdan, kendi düşüncelerimizden meydana gelmiş olaylardır. Bir pet şişenin ortaya atılmasından çevre kirlenmez. O olay, işin son kısmıdır. Artık fiziksel bir görünüme dönüşebildiğini orada görmekteyiz. Bize o pet şişeyi oraya attıran, çöplükleri yığdıran, petrol artıklarını döktüren, fabrikalardaki zararlı atıkları nehirlere boşalttıran mantalite nedir? O hangi hırstır? Neye büründürülerek, hangi şeylerle süslenerek verilmiştir? Bunların hepsi insanların zihnindeki temel kirlilikten doğuyor. Bu temel kirliliği kaldıramadığımız sürece, ne kendi varlığımızda ne çevremizde ne toplumumuzda ne kurumlarımızda ne de vatan denilen yerde bir huzura ulaşabiliriz. Her şeyden önce kendi zihnimizdeki kirliliği ortadan kaldırmamız lazımdır. Sevgisizliği, nefreti, senlik benlik davasını, saygısızlığı yok etmek zorundayız. Metapsişik açıklamaların getirdiği yollarla zihnin nasıl kontrol altına alınacağını, pozitif enerjinin kesiksiz bir şekilde nasıl yayınlanabileceğini öğrenmek durumundayız. Ama önce insanlarda bir değişim yaşanmalıdır. Pozitif yayını sürekli hale getirebilirsek, bütün sorunlar, bir buzun güneş altında kalması gibi erir gider. Öyle görünüyor ki, sevgisizliğin ve anlayışsızlığın getirdiği sorunlarla daha uzun bir zaman uğraşmak zorunda kalacağız. Herhangi bir yerde zanlı aramayalım. Ne oluyorsa hep bizden olmaktadır. Her şeyi bizler kendimiz yaratmışızdır. Düşüncelerin bir şekilde kaybolup gideceğini düşünmek, aynen havaya bir avuç taş fırlatıp onların tekrar yere düşmeyeceğini zannetmeye benzer. Halbuki her düşünce muhakkak bir etki meydana getirir. Ama bu etkilerin başka etkiler tarafından bazen yönü değiştirilebilir veya etkisi söndürülebilir. Burada söz konusu olan, daha güçlü etkilerin zaman içerisinde birbirlerini dengelemesidir. Zamana bağlı oluşumlar içerisinde etki kudreti güçlü olan varlıklar kendilerinden güçsüz durumda olanları etkileri altında bulundurabilirler. Esas itibarıyla fizik planın sınırları içerisinde insanların yapabilecekleri şeyler de sınırlıdır. Dolayısıyla insanların yapabilecekleri şeyler daha üst planlar tarafından oldukça yüksek bir isabetlilikle bilinebilmektedir. Ancak yine de insanlar hürdür ve her an yollarını değiştirebilirler. İçinde yaşadığımız fizik ortamdaki her şey yüksek bir imajinasyonun ürünüdür ve çok büyük bir kolektif çalışmanın sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak yaratılış süreci durmaksızın işlemekte ve her an her şey yeniden yaratılmakta, yeniden biçimlendirilmektedir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.