ArchangeL Oluşturma zamanı: Mayıs 3, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 3, 2007 Haziran ayında geceyarısı, Altın çeperinden karanlık Islak bir afyon ruhu tüten Gizemli ayın altındayım. Ve damla damla düşüp yumuşakça Sessiz tepesine dağın Mahmur ve melodili uzanır, Vadisinde dünyanın. Biberiye boynunu büker Mezarın üzerinde, Zambak dalgalara biner Sisi göğsüne sarıp. Yıkıntı çözülüp gider dinlenmeye Lehte gibi görünüp,bak,Göl Sanki bilinçli bir uykuya dalar, Dünyada uyanmamak üzere. Bütün güzellikler uyur—işte bak İrene’nin Kaderleriyle yattığı yerde. Ey pırıltılı Lady,doğru mudur Bu pencerenin geceye açıldığı? Serseri yellerin ağaç tepelerinden Pervazlardan gülerek atlaması, Bir büyücü güruhu gibi bedensiz yellerin Girip çıkmaları odana, Dalgalandırarak farbelayı, Düzensiz ve korkutucu. Üzerinde o işlemeli ve örtük kapağın Altında uyuyan ruhunun saklı yattığı Ki hayaletler gibi gölgeler Düşüp kalkar zeminin üstünde ve altında duvarın. Ah sevgili Lady,korkmuyor musun? Burada neden,neyin düşünü kuruyorsun? Kuşkusuz uzak denizlerin üzerinden geldin Bu bahçe ağaçlarına bir mucizesin. Tuhaftır solukluğun,giysin tuhaftır, Tuhaftır hepsinden çok uzunluğu saç örgülerinin, Ve bütün bu ciddi sessizlik. Uyuyor Lady,ah sürüp giden Uykusu dilerim derin de olsun, Gök onu kendi kutsallığında tutsun. Yeni bir kutsallık için değişti bu oda. Yeni bir keder için değişti bu yatak Tanrıdan dilerim, Açılmayan gözlerle yatsın ebediyen Solgun örtülü hayaletler yanından geçerken. Uyuyor aşkım,ah uzayan Uykusu dilerim derin de olsun Yumuşak olsun çevrelerinde sürünen kurtlar. Uzakta eski ve loş ormanın içinde Onun için pencereler açılsın yüksek çatılarda, Geriye çarpan karanlık ve kanatlı panellerini Zaferle,işlemeli tabut örtülerine doğru, Ailesinin büyük cenaze törenlerinde, Uzak ve yalnız bir mezar Çocuklukta birçok taş savurduğu kapısına, Bir mezar,ses veren kapısından Tek bir yankı daha çıkartamayacağı asla, Düşünmekten korkarak,zavallı günah çocuğu Ölüydü diye o içerden inleyen. (L...'a) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 3, 2008 AKŞAM YILDIZI Yaz ortasındaydı Ve geceyarısı, Ve yıldızlar yörüngelerinde Ölgün ölgün pırıldarken, Daha parlak ışığında Kendisi göklerde Köle gezegenlerin arasında, Işığı dalgalarda olan soğuk ayın. Soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi Fazlasıyla - fazlasıyla soğuktu benim için Derken kaçak bir bulut, Geçti örtü niyetine, Ve ben sana döndüm, Mağrur akşam yıldızı. Senin ışığın daha değerlidir benim için. Çünkü yüreğime mutluluk verir Göklerdeki gururun geceleri, Ve daha çok beğenirim O alçaktaki daha soğuk ışıktan Senin uzaktaki ateşini. -------------------- ŞARKI.. Gelin olduğun gün gördüm seni- Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken Tümden aşka kesilmişti dünya önünde. Ve senin gözlerinde tutuşan ışık (artık her ne idiyse) Güzellik diye gördüğüydü Sızlayan gözlerimin yeryüzünde. O pembelik, kızlık utancı belki- Geçip gider öyleyse- Ama hala harlı bir ateş, öyleyken Tutuşturdu, yazık, o adamın göğsünde. O, gelin olduğun gün seni gören Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde Mutlulukla sarılmıştın, öyleyken Tümden aşka kesilmişti dünya önünde Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 RÜYA İÇİNDE RÜYA Kondur alnına bu buseyi haklıymışsın aynen bildiğin gibi... -zannederim- İtiraf etmeliyim ki; kocaman bir rüyaymış geçen günlerim uçup gitmiş şimdi ümitlerim Bir görümlükmüş her şey Bir gün ya da bir gecelik ya da öyle bir şey... Rüya içinde rüya mıydı ki Bu görünenler ya da gördüğümü zannettiklerim Aman tanrım! Bir uğultu ortasındayım Ellerimde tuttuğum altın sarısı kum tanecikleri Acımasız bir dalgadan kurtaramadığım azar azar ellerimden kayıp gidenler Bütün bunlar rüya mıydı ki; Gördüğümü zannettiklerim ya da bu görünenler... Edgar ALLAN POE -------------------- YALNIZLIĞIM Tutkularım... Başkaları gibi; Yaşayamadığım Acılarım... Yüreğimin peşini bırakmayan; Uzaklaştıramadığım Anılarım... Çocukluğumdan bu yana; Bir türlü Başkaları gibi olamadığım Ve şimdi; Sevdalısı olduğum yalnızlığım... Coşkun bir sel...Ya da bir pınar gibi Yalçın kayalıklar ardında Dağbaşlarında doğan Güneşten aşağı yuvarlan Bir yanım Ya da bir şimşek...Çaktığında Gökyüzünde parlayan Bir bulut... Mavilikleri ardında bırakan Akıp giden yanıbaşımda öylesine Bir karamsar ruh Yalnızlığım... Edgar ALLAN POE Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Geceyuruyen Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 26, 2008 Solgun örtülü hayaletler yanından geçerken. buyuk yazarların farkıda burda cıkıyor okurken yazıları birden cok anlam hayalgücünü kullanmanı saglıyor .... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2008 BİR DÜŞÜN İÇİNDE BİR DÜŞ http://www.e-sehir.com/siirler/images/503bar.gif Alnına konsun bu öpüş! Ve, şimdi senden ayrılırken, İtiraf edeyim ki- Günlerimi bir düş Sayarken yanılmıyorsun; Ama, umut gitmişse uzaklara Bir gece ya da bir gün Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın Fark eder mi bu yüzden? Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz Yalnızca bir düş içinde bir düş. Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının Haykırışları içinde duruyorum: Ve altın kum taneleri Tutuyorum avucumda- Ne kadar az! Ama nasıl da Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlerine Ben ağlarken - ben ağlarken! Ah Tanrım! Daha sıkı Tutamaz mıyım onları? Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan? Bir düşün içinde bir düş mü bütün gördüğümüz ve göründüğümüz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2008 YALNIZLIĞIM Tutkularım... Başkaları gibi; Yaşayamadığım Acılarım... Yüreğimin peşini bırakmayan; Uzaklaştıramadığım Anılarım... Çocukluğumdan bu yana; Bir türlü Başkaları gibi olamadığım Ve şimdi; Sevdalısı olduğum yalnızlığım... Coşkun bir sel...Ya da bir pınar gibi Yalçın kayalıklar ardında Dağbaşlarında doğan Güneşten aşağı yuvarlan Bir yanım Ya da bir şimşek...Çaktığında Gökyüzünde parlayan Bir bulut... Mavilikleri ardında bırakan Akıp giden yanıbaşımda öylesine Bir karamsar ruh Yalnızlığım... Edgar ALLAN POE Çeviren: Remzi ŞANLI 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 KUZGUN.. Bir zamanlar kasvetli bir geceyarısı, unutulmuş eski bilgilerin Tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum, Yorgun ve sıkıntılı- Uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki, Bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca Oda kapımı çalan-çalan birisi gibi. 'Odamın kapısını tıklatan' diye söylendim 'bir konuk- Başka bir şey değil, yalnızca bu.' Ah, iyice anımsıyorum ki o hazin Aralıktı; Ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı. Sabahı istiyordum şevkle; -Boş yere Aramıştım Ödünç bir avuntuyu kederden- Yitik Lenore'un kederinden- O eşsiz ve pırıl pırıl kızın, meleklerin Lenore Diye andığı- Buralarda, anılmayacak artık adı. Ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi Hışırtısı Önceden hiç duyulmamış tuhaf kokularla dolduruyor- Tir tir titretiyordu beni: Öyle ki: çarpıntımı bastırmak için tekrarladım. 'Oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk bu- Oda kapımdan girme izni isteyen Geç bir konuk: Başka bir şey değil, budur bu.' O sıra cesaretimi toplayıp: daha fazla Oyalanmadan, 'Sir' dedim, 'ya da Madam, affınızı dilerim Ama Gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak Bir tıkırtıyla geldiniz, Ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız Oda kapımı ki, Duyduğumdan pek emin değilim sizi'-diyerek kapıyı Açtım burda; - Karanlıktan başka bir şey yoktu orda. Orda durdum, korku ve merakla karanlığın içine Baktım uzun süre, Kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği Hayalleri; Ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu Vermedi, Ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orda 'Lenore? ' Buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen O söz 'lenore' Başka bir şey değil, yalnızca bu. Odama dönerken alev alev yanarak Ruhum Aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha Kuvvetlice. 'Kesinlikle' dedim, 'kesinlikle bir şey var penceremin Kafesinde; Öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı Çözelim; - Rüzgardır, başka bir şey değil bu.' Açıverince kepengi, eski devirden kalma Azametli bir kuzgun Kanat çırpıp sallanarak adım attı İçeriye; Ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da Oturdu; Ama bir Lady'nin ya da Lord'un edasıyla Tünedi kapımın üstüne- Oda kapımın üstünde bir Pallas büstüne kondu- Konup oturdu hepsi bu. Derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş, Kaderimi gülümsemeye dönüştürdü, 'Sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz' dedim Korkak değilsin sen, Gecenin kıyısından gelen Suratsız ve yaşlı kuzgun- Gecenin Plutonian kıyısındaki saygı değer adın nedir, Söyle bana.' Kuzgun dedi ki 'birdahaasla.' Çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup Böylesine açıkça, Pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da; Çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz Mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir Kuş- Kuş ya da hayvan görmeye oda kapısının üstündeki Büstte, Bir isimle 'birdahaasla' diye. Ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına Yalnızca bu sözü söyledi, sanki bu bir tek sözle İçini dökmüş gibi. Sonra başka birşey söylemedi- ne de bir tüyünü Oynattı- Ben mırıldanana dek, 'önceden uçtu diğer Dostları- Sabahleyin beni terk edecek, umutlarımın Önceden uçup gittiği gibi.' O zaman Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 şiirleri olduğunu bilmiyordum teşekürrler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sally Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2009 Güzel paylaşımlar:)Tüm şiirlerinin toplandığı bir kitap var bende hepsi birbirinden harika... BİR DÜŞ Görüntüleri arasında karanlık gecenin Yitirilmiş sevincin düşünü kurdum. Ama kalbimi kırarak beni uyandırdı Görüntüsü yaşamın ve ışığın. Ah! Düş olmayan bir şey var mıdır gündüzleyin Gözlerinde geçmişten gelen bir ışıkla Çevresine bakan kişi için? O kutlu düş-o kutlu düş, Bütün dünya kınarken Tarlı bir ışık gibi neşelendirdi beni Yalnız bir ruha yol gösteren. Ne olmuş geceleyin ve fırtınada Titriyorsa yükseklerdeki ışık? Daha berrak bir sey var mıdır Gündüz parlayan yıldızından, gerçeğin! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
F5uck Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 En sevdiğim şiiridir; Annabelle Lee. It was many and many a year ago, In a kingdom by the sea, That a maiden there lived whom you may know By the name of Annabel Lee; And this maiden she lived with no other thought Than to love and be loved by me. I was a child and she was a child, In this kingdom by the sea; But we loved with a love that was more than love - I and my Annabel Lee; With a love that the winged seraphs of heaven Coveted her and me. And this was the reason that, long ago, In this kingdom by the sea, A wind blew out of a cloud, chilling My beautiful Annabel Lee; So that her highborn kinsman came And bore her away from me, To shut her up in a sepulcher In this kingdom by the sea. The angels, not half so happy in heaven, Went envying her and me Yes! that was the reason (as all men know, In this kingdom by the sea) That the wind came out of the cloud by night, Chilling and killing my Annabel Lee. But our love was stronger by far than the love Of those who were older than we Of many far wiser than we And neither the angels in heaven above, Nor the demons down under the sea, Can ever dissever my soul from the soul Of the beautiful Annabel Lee. For the moon never beams without bringing me dreams Of the beautiful Annabel Lee; And the stars never rise but I feel the bright eyes Of the beautiful Annabel Lee; And so, all the night-tide, I lie down by the side Of my darling, my darling, my life and my bride, In the sepulcher there by the sea, In her tomb by the sounding sea. Türkçesini de yazayım: Senerlerce senerlerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz Adı Annabelle Lee Hiç bir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni. O çocuk ben çocuk,memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil,karasevdalıydık Ben ve Annabelle Lee Göklerde uçuşan melekler bile Kıskanırdı bizi. Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü rüzgarından bir bulutun Güzelim Annabelle Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskandı bizi Evet -Bu yüzden şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi- Bir gece rüzgarından Üşüdü gitti Annabelle Lee Sevdadan yana kim olursa olsun Yaşça başça ileri Geçemezdi ki bizi Ne yedi kat gökteki melekler Ne deniz gibi cinleri Hiçbiri ayıramaz beni senden Güzelim Annabelle Lee Ay gelip ışır,hayalin erişir Güzelim Annabelle Lee Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar Güzelim Annabelle Lee Orda gecelerim,uzanır beklerim Sevgilim,hayatım,gelinim O azgın sahildeki Yattığın yerde seni Edgar Allan Poe Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kuju Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 paylaşımnlarınız için teşekkrler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2009 GELİN BALADI Yüzük parmağımda, Ve alnımda gelin çelengi; Muhteşem mücevherler ve satenşer Hepsi emrinde, Ve ben mutluyum şimdi. Ve Lordum ki beni çok sever; Ama andını ilk kez içtiğinde, Hissetim göğsümün kabardığını- Çünkü bir ölüm çanı gibi öttü sözler Ve ses onunkiymiş gibi geldi. Savaşta düşmüştü o kuytu ağaçlıkta Ve mutludur şimdi. Ama konuşup bana güvence verdi, Ve solgun alnımı öptü, Derken bir hayal hali geldi üzerime, Ve kilise avlusuna taşıdı beni, Ve ona dedim ki iç çekerek (merhum D'Elormie sanıp onu) "Oh, mutluyum şimdi". Ve böylece söylendi bu sözler, Ve bu evlilik andı; Ve, inancım yıkılsa da, Ve, kırılsa da kalbim, Delil olarak burada yüzük Ki mutluyum şimdi, Bak, mutluluğumu kanıtlayan Şu altından simgeye. Tanrım, uyanabilseydim keşke. Çünkü bilmeden düş görüyorum nasıl olduğunu, Ve fena sarsılıyor ruhum Atılmasın diye yanlış bir adım,- O unutulan ölü Mutlu olmayabilir belki diye. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BlackNun Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 10, 2009 M.L.S. İÇİN Varlığını sabah diye selamlıyanlardan- Yokluğunu gece sayanlardan- Yüksek göklerde kutsal ateşi gölgeleyen- Ağlayarak ümit için her saat seni kutsayanlardan- Yaşam için-ah. Hepsinin üstünde, Derinlere gömülü inancın Gerçeklik Erdem ve İnsanlıkta canlanması için- Ümitsizliğin menfur yatağında ölmeye yatanlardan, Birden yükselir, senin mırıldandığın sözler üzre, "Işık olsun" Mırıldandığın sözlerin, gözlerinin- Seraphlara özgü bakışıyla gerçekleşen- Sana en çok borçlu olanlardan-şükranı Tapınmaya benzeyen-ah, anımsa En doğrusunu-adanmış olanı en çok tutkuyla, Ve düşün ki bu güçsüz dizeleri o yazdı- O yazdı, yazarken ürperip düşünerek Bir olduğunu ruhunun bir meleğinkiyle. ama kuzgun favorim -------------------- İLAHİ Sabahleyin-öğlenleyin-akşam karanlığında- Benim ilahimi duyarsın, Maria. Kederde ve sevinçte, iyide ve kötüde, Tanrının anası benimle ol. Saatler pırıltıyla uçtuğunda, Ve tek bir bulur karartmadığında göğü, Aylak olmasın diye ruhum, Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine; Şimdi, fırtınaları kaderin Geçmişimi ve günümü karartınca, Bırak ışısın geleceğim Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle. GÖL Bu yaban dünyada bir köşe vardı. Gençliğimizin baharında gittiğim, Kara kayalarla sarılmış ve Yüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş- Öylesine güzeldi ki yalnızlığı Vahşi bir gölün, onu daha az sevemzdim. Ama kara kefenini serdiğin gece üzerine Herşeye serdiğin gibi, Ve gizemli rüzgar Ahenkle mırıldanarak gittiğinde, O zaman- aho zaman- uyanırdım. Issız göl dehşetine. Ama korku değildi İnsanı titreten bir zevkti bu dehşet- Öyle bir duygu ki ne madenler, mücevherler Ne de- hatta senin aşkın Kandırabilirdi anlatmaya beni O zehirli dalgadaydı ölüm Bir mezarlık çukurumda- Yalnız imgelemi böyle teselli bulan, Kimsesiz ruhu bu karanlık gölden Bir Adeb yaratan, O'nun için. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
trauma Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2009 Bahamalı martılar beni çağırdı bir ikinci bahar gecesi. Yalan söyledim yırtık blucinli tayfalara Seni sevmediğimi söyledim. Oysa rıhtımlar en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı; Hastaydım kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma Seni unutmak gerekiyordu... Bahamalı martılar beni çağırdı bir ikinci bahar gecesi. İskele fenerlerinin altında oturup seni bekledim sevgilim Ellerim ıslaktı, gözlerim ıslaktı. Gelip caydırabilirdin beni gitmekten Oturup sigara içer, anlaşabilirdik... Sana tapacağım yalan değildi benim olursan Seni seviyordum, seni istiyordum... Bahamalı martılar beni çağırdı bir ikinci bahar gecesi. Filler gibi içtim liman meyhanelerinde; seni unutmak için içtim... Senin sokağında geceler yıldızsızdı senin sokağında gece yağmur yağıyordu Ben zayıftım, çabuk ıslanıyordum Bana sevmek yaramıyordu, ben sevilemiyordum... Bahamalı martılar beni çağırdı bir ikinci bahar gecesi. Sana bırakacağım bu kentin üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor, üçüncüsü bana git dediğin yerdi İşte bu mısraları orda karalıyorum; işte demir aldı şilebimiz Gidiyor, gidiyor, gidiyorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eleonora Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2009 Kuzgun Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; “Bir ziyaretçidir” dedim, “oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?” Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi, Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman, Işısın istedim şafak çaresini arayarak Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore’dan, Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore’dan, Adı artık anılmayan. İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan; Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim: “Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan, Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan; Başka kim olur bu zaman?” Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden “Özür diliyorum” dedim, “kimseniz, Bay ya da Bayan Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki, Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan.” Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan Kapıyı açtığım zaman. Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya, Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan; Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada, Fısıltıyla bir kelime, “Lenore” geldi uzaklardan, Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan; Yalnız bu sözdü duyulan. Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden, İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman. İrkilip dedim: “Muhakkak pancurda bir şey olacak; Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran; Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran; Başkası değil rüzgârdan…” Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman. Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan, Kondu Pallas’ın büstüne hızla geçerek yanımdan, Kaldı orda oynamadan. Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan; “Gerçi yolunmuş sorgucun” dedim, “ama korkmuyorsun Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından; Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan, İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan, Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan; Adı “Hiçbir zaman” olan. Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan. Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı, Sustu, sonra ben konuştum: “Dostlarım kaçtı yanımdan Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan.” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte “Anlaşılıyor ki” dedim, “bu sözler aklında kalan; İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan. Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan: Hiç -ama hiç- hiçbir zaman.” Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan, Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere, Sonra Kuzgun’u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan. Çatlak çatlak: “Hiçbir zaman.” Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan Durup o Kuzgun’a baktım, mindere gömüldü başım, Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran, Elleri Lenore’un artık mor mindere, ışık vuran, Değmeyecek hiçbir zaman! Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan. “Aptal,” dedim, “dön hayata; Tanrın sana acımış da Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan; İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan.” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” “Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan! Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin, Korkuların hortladığı evimde, n’olur anlatsan Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan…” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” “Şu yukarda dönen gökle Tanrı’yı seversen söyle; Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan! Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi Buluşacak o Lenore’la, adı meleklerce konan, O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Kalkıp haykırdım: “Getirsin ayrılışı bu sözlerin! Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!” Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.” Oda kapımın üstünde, Pallas’ın solgun büstünde Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan Kalkmayacak – hiçbir zaman! Çeviri : Ülkü TAMER bu versiyonu favorimdir... ama yine de ingilizce okununca daha güzel tınlıyor şiirleri.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 15, 2010 http://ckim112689.files.wordpress.com/2007/05/raven-poem.jpg Once upon a midnight dreary, while I pondered weak and weary, Over many a quaint and curious volume of forgotten lore, While I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping, As of some one gently rapping, rapping at my chamber door. `'Tis some visitor,' I muttered, `tapping at my chamber door - Only this, and nothing more.' Ah, distinctly I remember it was in the bleak December, And each separate dying ember wrought its ghost upon the floor. Eagerly I wished the morrow; - vainly I had sought to borrow From my books surcease of sorrow - sorrow for the lost Lenore - For the rare and radiant maiden whom the angels named Lenore - Nameless here for evermore. And the silken sad uncertain rustling of each purple curtain Thrilled me - filled me with fantastic terrors never felt before; So that now, to still the beating of my heart, I stood repeating `'Tis some visitor entreating entrance at my chamber door - Some late visitor entreating entrance at my chamber door; - This it is, and nothing more,' Presently my soul grew stronger; hesitating then no longer, `Sir,' said I, `or Madam, truly your forgiveness I implore; But the fact is I was napping, and so gently you came rapping, And so faintly you came tapping, tapping at my chamber door, That I scarce was sure I heard you' - here I opened wide the door; - Darkness there, and nothing more. Deep into that darkness peering, long I stood there wondering, fearing, Doubting, dreaming dreams no mortal ever dared to dream before But the silence was unbroken, and the darkness gave no token, And the only word there spoken was the whispered word, `Lenore!' This I whispered, and an echo murmured back the word, `Lenore!' Merely this and nothing more. Back into the chamber turning, all my soul within me burning, Soon again I heard a tapping somewhat louder than before. `Surely,' said I, `surely that is something at my window lattice; Let me see then, what thereat is, and this mystery explore - Let my heart be still a moment and this mystery explore; - 'Tis the wind and nothing more!' Open here I flung the shutter, when, with many a flirt and flutter, In there stepped a stately raven of the saintly days of yore. Not the least obeisance made he; not a minute stopped or stayed he; But, with mien of lord or lady, perched above my chamber door - Perched upon a bust of Pallas just above my chamber door - Perched, and sat, and nothing more. Then this ebony bird beguiling my sad fancy into smiling, By the grave and stern decorum of the countenance it wore, `Though thy crest be shorn and shaven, thou,' I said, `art sure no craven. Ghastly grim and ancient raven wandering from the nightly shore - Tell me what thy lordly name is on the Night's Plutonian shore!' Quoth the raven, `Nevermore.' Much I marvelled this ungainly fowl to hear discourse so plainly, Though its answer little meaning - little relevancy bore; For we cannot help agreeing that no living human being Ever yet was blessed with seeing bird above his chamber door - Bird or beast above the sculptured bust above his chamber door, With such name as `Nevermore.' But the raven, sitting lonely on the placid bust, spoke only, That one word, as if his soul in that one word he did outpour. Nothing further then he uttered - not a feather then he fluttered - Till I scarcely more than muttered `Other friends have flown before - On the morrow he will leave me, as my hopes have flown before.' Then the bird said, `Nevermore.' Startled at the stillness broken by reply so aptly spoken, `Doubtless,' said I, `what it utters is its only stock and store, Caught from some unhappy master whom unmerciful disaster Followed fast and followed faster till his songs one burden bore - Till the dirges of his hope that melancholy burden bore Of "Never-nevermore."' But the raven still beguiling all my sad soul into smiling, Straight I wheeled a cushioned seat in front of bird and bust and door; Then, upon the velvet sinking, I betook myself to linking Fancy unto fancy, thinking what this ominous bird of yore - What this grim, ungainly, ghastly, gaunt, and ominous bird of yore Meant in croaking `Nevermore.' This I sat engaged in guessing, but no syllable expressing To the fowl whose fiery eyes now burned into my bosom's core; This and more I sat divining, with my head at ease reclining On the cushion's velvet lining that the lamp-light gloated o'er, But whose velvet violet lining with the lamp-light gloating o'er, She shall press, ah, nevermore! Then, methought, the air grew denser, perfumed from an unseen censer Swung by Seraphim whose foot-falls tinkled on the tufted floor. `Wretch,' I cried, `thy God hath lent thee - by these angels he has sent thee Respite - respite and nepenthe from thy memories of Lenore! Quaff, oh quaff this kind nepenthe, and forget this lost Lenore!' Quoth the raven, `Nevermore.' `Prophet!' said I, `thing of evil! - prophet still, if bird or devil! - Whether tempter sent, or whether tempest tossed thee here ashore, Desolate yet all undaunted, on this desert land enchanted - On this home by horror haunted - tell me truly, I implore - Is there - is there balm in Gilead? - tell me - tell me, I implore!' Quoth the raven, `Nevermore.' `Prophet!' said I, `thing of evil! - prophet still, if bird or devil! By that Heaven that bends above us - by that God we both adore - Tell this soul with sorrow laden if, within the distant Aidenn, It shall clasp a sainted maiden whom the angels named Lenore - Clasp a rare and radiant maiden, whom the angels named Lenore?' Quoth the raven, `Nevermore.' `Be that word our sign of parting, bird or fiend!' I shrieked upstarting - `Get thee back into the tempest and the Night's Plutonian shore! Leave no black plume as a token of that lie thy soul hath spoken! Leave my loneliness unbroken! - quit the bust above my door! Take thy beak from out my heart, and take thy form from off my door!' Quoth the raven, `Nevermore.' And the raven, never flitting, still is sitting, still is sitting On the pallid bust of Pallas just above my chamber door; And his eyes have all the seeming of a demon's that is dreaming, And the lamp-light o'er him streaming throws his shadow on the floor; And my soul from out that shadow that lies floating on the floor Shall be lifted - nevermore! E.A.P./ Raven .. taptığım şiir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.