nevermore Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 20, 2012 Nuh Tufanı... Ve Nuh'un Gemisi... Dünya üzerinde geçmişten günümüze kadar, üstünde en çok durulan konulardan biri... Dinlerde ve eski halk inançlarının içinde anılardan hiç silinmemiş bir hikâye... Öyle bir hikâye ki, hiç unutulmayan... İzleri Ağrı Dağı'nda sürülen, hep aranılan ama bulunamayan bir gizem... Bazen bir bilim adamının merceğinde, bazen ise din adamının kutsal kitabında aranan, bir zamanlar dünyada yaşanan büyük yıkım... Öyle bir yıkım ki, suların yeryüzünü kapladığı, insanların hayatta kalmak için yükseklere çıkmaya çalıştıkları, bunu başaramayanların ise gemilerle kurtulmaya çalıştığı büyük yıkım... Bunlar da yetmiyormuş gibi, Dünya'nın ekseninde meydana gelen bir kayma neticesinde ortaya çıkan büyük depremler... “Bir Mısırlı Rahip bana: 'Bilmiş ol ki, atalarımız zamanında Güneş iki defa battığı yerden doğdu, sonra aynı olay tekrar tersine meydana geldi' dedi.” (Ünlü Tarihçi Heredot) Kur'an-ı Kerim'deki bir ayet de, sanki Mısırlı rahiplerle söz birliği etmişçesine şöyle der:“O, iki Doğu'nun Rabbi'dir, iki Batı'nın Rabbi'dir.” (Rahman Suresi, 55/17) Dünya'daki Tufanlar Mısırlılar, Dünya'nın en eski insanları olmakla gurur duymakradırlar. Onların yazıtlarında, varoldukları günden beri gökte yıldızların takip ettikleri yolun dört kez değiştiği ve Güneş'in bugün doğduğu yerden, eski zamanlarda iki kere de battığı anlatılmaktadır. Pomponius Mela Ezoterizme Göre Tufanlar Tufan, dünya üzerinde yaşanmış ve yaşanması beklenen fiziksel değişimler sırasında meydana gelen, büyük doğal afetlere mitolojik ve dinsel metinlerde verilmiş olan bir isimdir. Dünyamız'ın bir zamanlar böyle büyük doğal afetlere maruz kaldığı günümüz Jeoloji Bilimi'nce de doğrulanmıştır. Dünyamız'ın hali hazırdaki kıtalarının durumu ve hareketleri de bunu zaten açıkça göstermektedir. Ezoterizme göre, Dünya tarihi içinde kayıtlara geçmiş dört Tufan yaşanmıştır.Bu tufanlardan özellikle ikisi çok büyük ölçekli olmuş ve bu tufanlar, Mu ve Atlantis Kıtaları'nın parçalanarak sulara görülmesine neden olmuştur. Yaşanılan bu büyük doğal afetler, Dünyamız'ın sadece coğrafyasını değil, tarihini ve kültürünü de değiştirmiştir. Örneğin Atlantis'in ve Mu'nun batışına neden olan tufanlar, koca iki kıtayı kültürüyle birlikte yok etmiş dünya üzerinden silmiştir. İşte bu nedenden dolayı, bugün için hala, Atlantis ve Mu'nun gerçekte var olup olmadığı bile tartışılır bir konu durumundadır. Mu ve Atlantis'in batışına neden olan tufanlar, tüm dünyayı etkileyen küresel felaketler olarak ortaya çıkmıştır. Bu tufanlara sebebiyet veren etkenlerin başında, kutupların yer değiştirmesi geldiği tahmin edilmektedir. Bu teoriyi doğrulayan ilk ve en eski tarihi kayıtlarından biri Herodot' a aittir: Güneş iki defa battığı yerden doğdu... "Tarihin Babası" olarak anılan ünlü tarihçi Heredot, Mısır' a yaptığı bir gezi sırasında, bir rahipten duyduklarını kitabında şöyle anlatır: Bir Mısırlı Rahip bana: "Bilmiş ol ki, atalarımız zamanında Güneş iki defa battığı yerden doğdu, sonra aynı olay tekrar tersine meydana geldi" dedi. Kur'an-ı Kerim' deki bir ayet de, sanki Mısırlı rahiplerle söz birliği etmişcesine şöyle der: O, iki Doğu'nun Rabbi'dir, iki Batı’nın Rabbi'dir." (RAHMAN, 55/17) Yukarıdaki ifadeler güneşin ikişer kez yani toplam dört kez farklı açılardan doğduğunu göstermektedir . Günümüzde yapılan jeolojik ve klimatolojik araştırmalar, Heredot'un aktardığı Mısırlı rahibin sözlerini doğrulamıştır. Çünkü eldeki bilimsel veriler kutupların birden fazla yer değiştirmiş olduğunu kesin olarak göstermektedir. En son kutupsal değişimin Atlantis'in batışına denk gelen tarihlerde meydana geldiği tahmin edilmektedir. Dünyaca ünlü tarihçi Charles Hapgood'un uzun yıllar süren araştırmalarından çıkartığı sonuç da bu bilgiyle tamamen örtüşmüştür. Charles Hapgood' a göre kutuplar dört kez yer değiştirmiştir. Bu konuya az sonra tekrar geri döneceğiz ... Eski tarihi kayıtlar arasında Herodot'un ve Kur'an-ı Kerim'in anlattıklarıyla paralellik gösteren pek çok belge daha mevcuttur. Örneğin 1. Yüzyıl’ın Latin coğrafyacılarından olan Pomponius Mela kitabında şunları yazmıştır: Mısırlılar, Dünya'nın en eski insanları olmakla gurur duymaktadırlar. Onların yazıtlarında var oldukları günden beri gökte yıldızların takip ettikleri yolun dört kez değiştiği ve Güneş'in bugün doğduğu yerden, eski zamanlarda iki kere de battığı anlatılmaktadır. Pomponius Mela'nın işaret ettiği Mısır yazıtlarına, 1923 yılında yayınlanan H.O.Lange'nin Mısır' a ait eski bir papirüsle ilgili yaptığı araştırmacı kaleme aldığı "DER MAGISCHE PAPYRUS HARRIS" isimli kitabında da rastlamaktayız: H.O.Lange bu kitabında, "Güney'in Kuzey olduğu ve Dünya'nın altının üstüne geldiği bir zamanda meydana gelen bir takım doğa afetlerinden’’ papirüslerde söz edildiğini kanıtlarıyla ortaya koymuştur. Mısır' da 19. Yüzyıl'ın başında Orta Krallık devrinden kalma bir papirus bulundu. Daha sonra Leiden Hollanda Müzesi'ne götürülüp A. H Gordiner tarafından 1909'da çevrildi. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002.gif Heiratic Leiden (Ipuwer) Papirüsü "ADMONITIONS OF AN EGYPTIAN FROM A HEIRATIC PAPYRUS INLEIDEN" isimli kitapta metinler yayınlandı. Ipuwer Papirüs'ü olarak da bilinen bu arkeolojik belgede yaşanan bir doğal afet şöyle tanımlanmaktadır: Felaketler her yeri sardı. Mısır'ın aşağısı mahvoldu. Toprak tıpkı bir çömlekçinin tekeri gibi döndü. Ve Dünya alt üst oldu. MÖ 3.Yüzyıl' da yaşamış olan Latin düşünür Caius Julius Solinus, Mısırlılar'la ilgili bir konuyu anlatırken şöyle bir tanımlamada bulunmuştur: Bu ülkede oturan kimseler , Güneş 'in daha evvel doğduğu fakat şimdi ise battığı tarafta bulunan bu yerlerin, kendilerine atalarından kaldığını söylemektedirler. Bu konuyla ilgili Mısır'ın gizemleri arasına sıkışmış olan bir diğer kanıt da, Kraliçe Hatshepsut'un mimarı Senmut'a ait olan mezarın tavanındaki bir panelin üzerinde bulunmuştur. Gök kürenin Güney' e ait kısmı, zodyak ve diğer burçlar bakımından yer değiştirmiş bir yönde çizilmiştir. Arkeologlar tarafından bulunan panel, bir zamanlar Dünya'nın ekseninde meydana gelen değişimin en önemli kanıtlarından biri olarak gösterilmektedir. Mısır'ın sırlarına inisiye olan Eski Yunan filozoflarından Eflatun da "THE STATESMAN OR POLITICUS" isimli kitabında şunları yazmıştır: Güneş ve göğe ait diğer cisimlerin doğma ve batmasındaki değişmede; onların şimdi doğdukları çeyrekte bir zamanlar battığını ve şimdi battıkları yönde bir zamanlar doğduğunu düşünüyorum. Belirli zaman aralıklarında, evren halen mevcut olan dönme hareketine sahiptir. Fakat başka zaman aralıklarında ise, o ters yönde döner. Gökte meydana gelen değişimler'in içinde mevcut en önemli ve en tamam olanı, bu tersine çevrilmedir. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0000.gif Kraliçe Hatshepsut'un mimarı Senmut'a ait olan mezarın tavanındaki bir panelin üzerinde bulunan çizim. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0001.gif EFLATUN Eflatun bu değişimin canlılar üzerinde ne tür sonuçlar doğurduğunu aynı eserinde şöyle açıklamıştır: ''O esnada genel olarak hayvanların büyük bir kısmı mahvolmuş ve insan ırkının da sadece küçük bir kesimi hayatta kalabilmişlerdir. '' http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0002.gif SOFOKLES Söz konusu ettiğimiz bu kozmik olaydan, Eflatun' dan önce ve sonra da birçok Yunanlı filozof ve düşünür bahsetmiştir.Sofokles tarafından yazılmış olanNATREUS" isimli tarihsel dramada, Güneş'in ancak gökte çizdiği yol tersine çevrildiğinden beri doğudan doğmakta olduğu mitolojik bir anlatım üslubu kullanılarak dile getirilmiştir: Zeus, Güneş'İn hareket yönünü tersine çevirdi. Ve böylece onun batıdan değil, fakat doğudan doğmasına neden oldu. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0003.gif EURIPIOES Bir başka Yunan filozofu Euripides, "ELECTRA" isimli eserinde şu satırlara yer vermiştir: Güneş, öfkesinin kamçısı ile fanilerin başına dert açarak geriye doğru döndü. Seneca da aynı konuda mitolojik bir dille açıklama yapan filozolardan biridir."THYESTES"· isimli eserinde, kutupların yer değiştirdiğini açıkça şöyle anlatır: http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0004.gif SENECA Güneş hareket yönünü tersine çevirip, öğle vakti Olimpos Dağı'nın üstünde günü bozduğu ve batan Güneş de seherde seyredildiği zaman,korku tesiriyle rahatsız olmuş insanlar, şu hususu sormuştur: "Göğe layık görülmüş olan biz insanoğulları, kutuplar değişmiş olduğuna göre, acaba bunaltılacak mıyız? Dünya 'nın son günü acaba bizim zamanımızda mı vuku bulacak?" Güneş hangi yönden doğacak? Dünya Üzerinde büyük felaketlere yol açan etkenin güneşin hareket yönündeki değişimden kaynaklandığını sadece Mısır ve Yunan geleneklerinde değil,başka toplumların geleneklerindeki olgularda da görmekteyiz: Örneğin Meksika' da bulunan çok eski dönemlere ait olan bazı yazıtlarda, Güneş'in dört farklı harekete sahip olduğunu ve bu farklı hareketlerin Dünya üzerinde karışıklıklara ve depremlere sebebiyet verdiği ile ilgili anlatımlarla karşılaşılmıştır. Meksikalılar bunu uzayda oynanan bir top oyunu ile sembolize etmişler ve bunu bir tiyatro gibi sergilemişlerdir. Meksika'da yaşayan Kızılderililer Güneş'in dört hareketlerinden birine "Teoil Lixa" ismini vermişlerdi. Bu Güneş'in özelliği, Bab' dan doğarak, Doğu' dan batmasıydı. Aztekler'in bir efsanesinde, Güneş'in bir gün, alışılmış yönünde battıktan sonra bir daha hangi yönde doğacağının kendi aralarında tahminlerinin yapıldığı şöyle anlatılmaktadır: http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0005.gif Yunan Mitolojisi'nde anlatılan Tufan, birçok yağlı boya tablosuna da konu olmuştur. Reisler, beklenen ışık için karanlığın arasından her yönü gözlemeye başladı. Ve onun ilk defa göğün hangi kısmından görünmesi gerektiği ile ilgili bahse girildi. Bu kişilerden bazıları burada ve diğer bazıları da şurada dedi. Güneş doğduğu zaman onların hepsinin yanıldığı anlaşıldı. Çünkü onlardan bir tanesi bile doğuş yönünü belirtememişti. Mayalar da da yukarıdaki efsaneye benzer anlatımlarla karşılaşılmaktadır: Yeni Güneş 'in nereden görüneceği bilinmiyordu. Onlar her yöne baktılar. Fakat hiç kimse Güneş 'in nereden doğacağını söylemeye muktedir değildi. Bazıları onun Kuzey' den doğacağını düşündü. Ve bakışlarını o yöne çevirdi. Bazıları ise onun Güney' de olacağını düşündü. Bu surette onların tahminleri bütün yönleri kapsadı. Bununla birlikte bazıları da dikkatlerini doğuya teksif ederek, Güneş 'in oradan geleceğini tahmin ettiler. Doğrulanan bunların düşüncesiydi. Bilimsel Kanıtlar Dünya üzerindeki iklim değişimlerine neyin sebebiyet verdiğini araştıran bilim adamları, öncelikle bu iklim değişiminin yüzyıllara yayılan bir süreç içinde mi, yoksa çok ani bir hareketle mi gerçekleştiğini bulmaya çalıştılar. Bugün her iki görüş üzerinde de duruluyor. Ancak elde edilen birçok bulgu Dünya üzerindeki iklimsel değişimlerini ve buna bağlı olarak meydana gelen büyük doğal afetlerin ani bir hareketle meydana geldiği yönündedir. Aşağıdaki örneklerden görülebileceği gibi, söz konusu iklim değişimleri belirli yüzyıllar süren bir süreç içinde değil, ani ve bir anda meydana gelmiştir. Bu da ancak dünya eksenindeki ani değişimle açıklanabilecek bir durumdur. Hayvan fosilleri, bitkiler ve diğer kanıtlar Günümüzde nesli tükenmiş sıcak iklimlerde yaşayabilen birçok hayvan fosillerine Alaska, Kanada ve Sibirya' da rastlanmıştır. Örneğin 1901 yılında Sibirya' da buzullar arasında bulunan bir Berezovka Mamutu'nun midesinde, o bölgede artık kesinlikle yetişemeyen ılıman iklim bitkilerine rastlanmıştı. Altı ay gece, altı ay gündüzün yaşandığı ve daima soğuğun hüküm sürdüğü Grönland Adası'nın Kuzeyi'nde palmiyeler bulunmuştur. Günümüzde sadece Afrika bataklıklarında yaşamakta olan Su aygıları'na ait bol miktarda kemik, İngiltere ve Fransa' da bulunmuştur. Montreal, New Hampshire ve Michigan civarındaki tepelerde, deniz seviyesinden 1500 ila 1800 metre yüksekliklerde balina kemikleri bulunmuştur. Dünya üzerinde nereye bakarsak bakalım bu tür örneklerin hiç de küçümsenemeyecek kadar çok olduğu görülür. Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na, doğudan batıya, yüksek dağlardan okyanusların diplerine varıncaya kadar, Dünya'nın çeşitli bölgelerinde geçmişte meydana gelen büyük felakete ait birçok ize rastlanmıştır. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0006.gif 1901 yılında Sibirya'da bulunan Berezovka Mamutu. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0007.gif Yapılan araştırmalar, Dünya'daki büyük doğal afetlerle, iklim değişikliklerinin bir ilişkisini olduğunu ve bu iklim değişimlerinin de belirli bir sürece yayılmayıp bir anda meydana geldiğini göstermiştir. Son Buzul Devri ve Ani iklim değişimi Dünyamız'ın büyük bir bölümünde meydana gelen bu hızlı ısınma ve donma olaylarının sebebi, klasik bilgilerimizle anlaşılamamaktadır. Bu nedenle yeryüzünde bu kadar büyük miktarda buzun bir zamanlar meydana geliş sebebi, halen şaşırtıcı bir sır teşkil etmektedir. Dünya'nın bu muamması, gelecekte yaşayacak insanlar için, temel bir soru olarak beklemektedir. Buzul tabakasının ortaya çıkması ve sonra da kaybolmasının sebebi klasik bilim çevrelerince halen bilinmemektedir. Buz Çağı'ndan sonra Kuzey Doğu Sibirya'nın iklimi gözle görülür ve kesin bir şekilde değişmiştir. Bir zamanlar bu bölgede yaşamakta olan hayvanlar ve bitkiler artık yaşamamaktadır. Buradaki değişikliğin çok hızlı olarak meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu ani iklim değişikliğinin sebebini normal yollarla açıklamak mümkün değildir. Muammalı şartlar altında iklimin ani olarak. değişmesi neticesinde, Sibirya' da bütün mamutlar yok olmuştur. Günümüzde gelinen bilimsel görüşe göre, mamut neslinin tükenmesi ile son buzul çağının bitiminin, aynı devirlere rastlamış olduğu düşünülmektedir. İklimsel değişimlerin ve küresel felaketlerin henüz daha yeni yeni konuşulmaya başlandığı günümüzden çok önceleri, dünyamızın küresel bir felakete uğradığı ve bu meselenin ciddiyetle ele alınması gerektiğini ileri süren bilim adamları çıkmışlar ve insanları bu konu hakkında bilgilendirmeye çalışmışlardır. Bu konuda ilk açıklama yapan bilim adamlarından biri de George Cuvier' dir: http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0008.gif George CVIER (1769-1832) Denizlerin tekrar tekrar karaları istila etmeleri ve geri çekilmeleri, ne yavaş, ne de tedrici olarak meydana gelmiştir. Bilakis mamutları da yok eden felaket göz önüne alınırsa, hu olayın kanıtlanması gayet kolaydır. Bu olay esnasında çifte hareket meydana gelerek, önce karaları seller basmış, sonra da şimdiki kıtaları meydana getiren kara parçalarının büyük bir kesimi kuru hale gelmiştir. Bu olayın neticesinde, buzla kaplı Kuzey bölgelerinde, dört ayaklı büyük baş hayvan cesetleri kalmıştır. İşte bu hayvan cesetlerinin bir kısmı zamanımıza kadar ulaşmıştır. Eğer hu hayvanlar ölür ölmez donmamış olsalardı, kokmuş ve bozulmuş olacaklardı. Öte yandan buz tarafından hapsedilmiş olan bu hayvanların yaşadıkları yerleri daha önceden daimi bir buz örtüsünün kaplamış bulunması da mümkün değildir. Çünkü bu takdirde, bu hayvanların böyle soğuk bir ortamda yaşamalarına olanak yoktur. O halde geriye tek bir olasılık kalmaktadır: Bu hayvanların mahvolduğu anda, yaşadıkları bölgenin aniden buzla örtülmüş olmasıdır. Bu olay aniden ve hiç bir merhaleden geçmeksizin meydana gelmiştir. Bu son felaket daha önce meydana gelmiş felaketlere de açıkça bir referans teşkil etmektedir. Kuzey Doğu Sibirya'ya yapılan keşif gezilerinin notlarında da bu konuyla ilgili kayıtlar bulunmaktadır: 1799 yılında Kuzey Doğu- Sibirya tundralarına kızaklı köpeklerle yapılan seyahatta bulunan donmuş mamutların etlerinden kesilen parçaların kızak köpekleri tarafından yenilmesi mümkün olmuştur. Kuzey Kutbu'ndaki Değişim İzleri Dünya üzerinde iklimsel verileri ayarlayan en önemli etki, Dünya'nın ekseni ve bu eksenin açısıdır. Dünya'nın ekseninde meydana gelen ani bir açısal değişim, iklimlerin dolayısıyla da dünyanın kutuplarının yer değiştirmesine neden olmaktadır. Kadim Haritalardaki Gerçek Bugün her ne kadar hızla erime sürecine girmişse de, yakın bir zamana kadar buzullarla kaplı olan kutupların bir zamanlar buzullarla kaplı olmadığım gösteren en önemli belgelerden biri de, eski dönemlerde yapılan haritalarda kendisini göstermektedir. Yurtdışında konuyla ilgili yapılan incelemelerde, bu haritalar arasında verilen örneklerden biri de Piri Reis'in haritasıdır. Bilindiği gibi, Afrika'yı. Güney Amerika'yı ve bugün buzlarla kaplı olan Antartika'yı gösteren ünlü Piri Reis'in haritası yarım dereceye kadar hassasiyetle çizilmiştir ki, bu hassasiyetle 1735'e kadar böyle bir haritanın çizebilmesi mümkün olamamıştır, Piri Reis'in haritası, pek çok konuda araştırmacıları şaşırtmış ve günümüzde hala gizemini koruyan bu haritayla ilgilenen birçok araştırmacıyı şaşırtmaya devam etmektedir. Kökeni eski Atlantis Uygarlığı'na kadar uzanan eski haritalardan yararlanalarak Mısırlı rahiplerce çizilen bazı haritalardan yararlanarak kendi gizemli haritasının 1513'te oluşturan ünlü denizcimiz Piri Reis'in haritası, 1956 yılında Charles Hapgood' un masasına gelince çok önemli bir özelliği daha ortaya çıkmıştı. 1513 yılında yapılmasına rağmen harita nasıl oluyor da Güney Amerika sahillerini gösteriyordu? Ve bir bölümü haritada çizili olan Antartika ancak 1820 yılında keşfedilmişti. Bugün bile hala her yeri araştırılmış değildir. http://www.spiritualizm.com/kitapliknuhgemi2_clip_image002_0009.gif Dünyaca ünlü Piri Reis Haritası ile ilgili yapılan yeni araştırmalar çarpıcı gerçekleri su yüzüne çıkartmıştır. ( Nuhun Gemileri - Ergün Candan ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.