nevermore Oluşturma zamanı: Mart 11, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 11, 2012 Altıncı his olarak nitelenen fenomen ile rüya görme ve uyurgezerlik arasında bir bağlantı var mıdır? "Onların hepsi aynı şeylerdir. Altıncı his dediğiniz şey de bedenin uyanık olmasına rağmen ruhun kısmen özgür olduğu bir durumdur. Altıncı his, ruh-görüdür." Altıncı his kalıcı bir vasıf mıdır? "Altincı his vasfı kalıcıdır, ancak onun tatbiki değil. Sizinkinden daha düşük maddilikteki dünyalarda ruhlar kendilerini maddeden daha sık olarak özgürleştirir ve sadece düşünce yoluyla diğerleriyle iletişime geçerler, ancak sözle ifade edilen konuşma şeklini de dışlamazlar. Bu dünyalarda yaşayanların büyük bir bölümü için altıncı his kalıcı bir vasıftır. Normal halleri sizdeki uyurgezerlerin uyanık olduklarındaki gibidir, bu nedenden dolayı da kaba ve yoğun bedenler içinde enkarne olanlara nazaran kendilerini size daha rahat görünür kılarlar." Altıncı his kendiliğinden mi ortaya çıkar, yoksa bu vasfa sahip olanların iradesi ile mi? "Genellikle kendiliğinde ortaya çıkar; ancak irade her durumda bu fenomenin ortaya konmasında önemli bir rol oynar. Mesela, falcı denen insanları düşünün, bunların bazıları bu güce gerçekten sahiptirler ve iradelerinin etkisinin bu altıncı his vasıflarının faaliyetine ve görü dediğiniz duruma yardım ettiğini görürsünüz." Altıncı his, üzerinde çalışılarak geliştirilebilir mi? "Evet, emek her zaman ilerlemeye götürür ve pek çok şeyin üzerini örten o kalın perde saydam bir hale gelir." — Bu vasıf fiziksel teşekkülün getirdiği bir sonuç mudur? "Fiziksel teşekkül elbette ki önemlidir çünkü bu vasıfla uyumsuz yapılar vardır." Bazı ailelerde altıncı his nasıl kalıtsal olarak ortaya çıkmaktadır? "Bu diğer fiziksel vasıflar gibi, aktarılan yapısal benzerlikten kaynaklanır ve ayrıca bir tür eğitimle bu vasfın geliştirilmesinden; bu da nesilden nesle aktarılan bir durumdur." Koşulların altıncı hissi geliştirdiği doğru mudur? "Bir hastalık, yaklaşan bir tehlike herhangi büyük bir heyecan ya da karışıklık onu geliştirebilir. Beden bazen, gözle görülemeyecek şeylerin ruhun görmesine izin verecek bir durumda olur." Kriz ve afet zamanları, güçlü duygular, kısacası manevi yapı üzerinde uyarıcı etkisi olan tüm sebepler altıncı hissi geliştirebilir. Bu durumlarda altıncı his daha çok, bir tehlike durumunda ondan kaçmamız için Tanrı tarafından verilmiş bir vasıta durumundadır. Altıncı his bahşedilmiş olan tüm insanlar vasıflarının bilincinde midir? "Her zaman değil, bu durum onlara tamamen doğal gelir ve kendi izlenimlerini gözlemleyen herkesin bu güce sahip olduğunu göreceğini sanırlar." Bazı insanlar özel bir kabiliyetleri olmaksızın günlük hayattaki şeyleri olağandışı derecede gerçekçi ve açık bir şekilde muhakeme edebilirler; bu insanların idrakini bir çeşit altıncı hisse atfedebilir miyiz ? "Böyle bir muhakeme yeteneği her zaman için ruhun daha özgürce ışınım yapmasından ve kişiyi algıları madde vasıtasıyla yoğun olarak perdelenmiş insanlara göre daha doğru görmeye muktedir kılmasından kaynaklamr." — Böyle bir muhakeme berraklığı bazı durumlarda gelecek olayları görmeye imkan tanır mı? "Evet, bazı önseziler verebilir çünkü bu vasfın da pek çok seviyeleri vardır ve bir kimse bu seviyelerin tümüne sahip olabilirken, bir diğeri ise sadece bir kısmına sahip olabilir." Uyurgezerlik, Trans ve Altıncı Hissin Açıklaması Doğal uyurgezerlik fenomeni kendiliğinden ve bilinen herhangi bir harici sebep olmaksızın meydana gelir, ancak doğuştan özel bir yapıya sahip olan insanlarda mesmerik unsurun etkisiyle yapay olarak da oluşturulabilir. İkisi arasındaki tek fark ise birinin kendiliğinden, diğerinin ise yapay yollarla ortaya çıkmasıdır. Doğal uyurgezerlik kötü yönde ün salmış ve ortaya koyduğu fenomenin olağanüstü yapısına rağmen bu kötü üne çok az kişinin itiraz ettiği bir durumdur. Öyleyse mesmerik uyurgezerliğin, -diğer pek çok şey gibi- sadece yapay olarak oluşturulduğu için neden daha olağanüstü ve inanılmaz addedilmesi gerekmektedir? Kimilerinin cevabı, "Çünkü şarlatanlar tarafından kötüye kullanılmıştır," diye olacaktır; ancak bu gerçek, mesmerik uyurgezerliğin onların eline bırakılmaması için ortaya sadece ilave bir sebep koymaktadır. Bilim ona sahip çıktığında, şarlatanlık kitleler önünde çok daha az itibar görecektir fakat bu arada, gerek doğal gerekse yapay uyurgezerlik bir hakikat olduğu ve hakikatin üzeri kapatılamayacağı için karşıtlarının olumsuz çabalarına rağmen bu fenomen kendi yolunu açmakta ve hatta bilimin çatısı altında da kendisine bir yer bulmaktadır. Orada bulunmayı çoktan hak etmiş olduğu ise yakın zamanda tamamen idrak edilmiş olacaktır. Bir ruhçu için uyurgezerlik fiziksel bir fenomenden daha fazlasıdır; psikolojiye ışık tutan, dahilinde ruh varlığını inceleyebileceğimiz bir durumdur , çünkü ruh herhangi bir kılıf olmaksızın kendisini ifşa etmektedir. Ruhu niteleyen fenomenlerden biri, görme organlarına bağlı olmaksızın sahip olduğu görüş kabiliyetidir. Bu olguya muhalefet edenler buna dayanak olarak uyurgezerlerin her zaman için deneyi gerçekleştiren kişinin istediği şekilde ve gözleriyle gördükleri gibi görmediğini söylemektedir. Kullanılan araçlar farklı olduğunda sonucun da farklı olmasına hayret mi etmemiz gerekir? Farklı enstrümanları kullanarak aynı sonuçları elde etmeyi beklemek mantıklı bir yaklaşım mıdır? Gözlerin kendi vasıflarına sahip olmaları gibi ruhun da kendi vasıfları vardır; dolayısıyla ruh gözlerle arasında bir benzerlik kurulmaya çalışarak değil, tek başına değerlendirilmelidir. Durugörünün sebebi mesmerik ve doğal uyurgezerlerde aynıdır: Bu, ruhun bir vasfıdır. Hepimizin içindeki maddi olmayan varlığın her noktasında mukim olan bir yetidir ve enkarne ruh için belirlenenlerin dışında hiçbir sınırı yoktur. Bir uyurgezer, dahilindeki ruhun gittiği her yeri görür; mesafelerin bir önemi yoktur. Uzak mesafeler söz konusu olduğunda bir uyurgezer bedeninin olduğu noktadan ve bir teleskopla bakıyormuş gibi görmez. Kişi gördüğü şeylerin bulunduğu noktadaymış gibidir, çünkü ruhu gerçekten oradadır. Bu nedenle bedeni adeta ölü gibi ve her tür algıdan yoksun bir haldedir, bu durum ruh bedene geri dönene kadar sürer. Ruh ve bedenin birbirinden bu şekilde kısmen ayrılmaları, belirli bir süre için devam eden olağanüstü bir durumdur. Bu ayrılma hali çok uzun süre devam edemez çünkü özellikle ruh belirli meşguliyet içinde olursa geçen süre beden tarafından hissedilen bir yorgunluk sebebi haline gelir.Ruh görünün belirli bir sınır ve uzuv dahilinde olmaması, uyurgezerlerin bunu neden belirli bir organa ya da odağa atfedemediklerini açıklamaktadır. Görürler çünkü ruh-görünün sınırlı bir odağı yoktur, dolayısıyla neden ve nasıl olduğunu bilmeden görürler. Algılarını bedenlerine atfettikleri durumlarda ise bu odak onlara hayati aktivitenin en yoğun olduğu merkezler olarak görünür. Çoğunlukla beyin ya da üst karın bölgesi dahilinde veya bedenle ruh arasındaki bağın en kuvvetli olduğu organ onlara hangisi olarak görünüyorsa o bölgededir. Uyurgezerin görüş alanı sınırsız değildir. Ruh tamamen özgür olduğunda bile sadece ulaşmış olduğu tekamül ve bilgi seviyesine bağlı vasıflara sahiptir. Bu sınır ruh maddeyle engellendiği ve onun tesirine maruz kaldığı zaman daha da daralır. Uyurgezerin durugörü yetisinin evrensel ya da şaşmaz bir yapıda olmamasının nedeni budur kişi kendisine doğa tarafından atanan amaca sırtını döner ve bu kabiliyetini sadece merak ya da deney amacı haline getirirse yanılma payı daha da artar. Ruh kendisini içinde bulduğu bu göreli özgürlük dahilinde, enkarne olmuş ya da olmamış diğer ruhlarla daha rahat iletişim kurar. Bu iletişim ruhların perisprilerini oluşturan akışkanların teması yoluyla ve elektrik telleri gibi işlev görerek düşüncelerin aktarımını sağlamalarıyla elde edilir. Dolayısıyla bir uyurgezer hissettiği bir şekilde içinde algıladığı düşüncelere araç olması için konuşmaya ihtiyaç duymaz; bir çeşit idrak hali kendisini içinde bulduğu manevi atmosferin etkilerine yönelik olarak onu hem erişir, hem de alıcı kılar. Aynı sebepten dolayı çok sayıdaki izleyiciden, özellikle de art niyetli meraklarla olaya çekilenlerden oluşan bir kalabalık, uyurgezer kişinin özellik arz eden yetilerinin tezahürü için uygunsuzluk teşkil ederler çünkü olumsuz tesirler altında bu yetiler kendilerini adeta kapatarak edilgen hale gelir ve ancak samimiyet dahilinde, duygudaş bir çevrenin etkisiyle yeniden etkinlesin Kötü niyetli ve antipatik kimselerin varlığı uyurgezer kişi üzerinde, hassas bir bitkiye temas eden hoyrat bir elin yol açtığı etkiyi yaratır. Uyurgezer kişi aynı. zamanda kendi, bedenini ve ruhunu da görür; bunlar aradaki bağlantı yoluyla birbiri içinde eriyen maddi ve ruhsal yapıdaki iki farklı varoluşunu temsil ederler. Uyurgezer bu. dualiteyi her zaman için anlamaz ve bu durum kendisinden sanki bir başka kişiden bahsediyormuş gibi söz etmesine sebep olur; böyle durumlarda bazen maddi varlık, ruhsal varlıkla; bazen de ruhsal varlık, maddi olanla konuşuyordur. Ruh her bir maddi varoluşu dahilinde bilgisini arttırıp yeni deneyimler edinir. Maddeye enkarne olduğu süre dahilinde bu edinimlerinden bazılarını unutur çünkü madde bunları bütünüyle hatırlamasına imkan vermeyecek kadar yoğun ve kaba bir yapıdadır, ancak söz konusu bilgi ve deneyimlerini ruh olarak hatırlıyordur. Bazı uyurgezerlerin mevcut bilgi seviyelerini ve görünürdeki zihinsel kapasitelerim aşan düzeyde bilgiye sahip oldukları bu sayede kanıt bulmuş olur. Uyurgezerin uyanık olduğu evrelerde zihinsel ve bilimsel anlamda düşük bir seviyede olması, uykulu durumdayken ortaya koyabileceği bilgi seviyesi aleyhinde hiçbir gösterge teşkil etmez. O andaki koşullar ve amaç çerçevesinde kişi bu bilgiyi kendi deneyimlerinden, o sırada meydana gelmekte olan olaylara yönelik durugörü çerçevesindeki algılarından ya da diğer ruhlardan aldığı tavsiyelerden edinebilir. Ancak bu bilgilerin geçerliliği ruhunun tekamül seviyesi ile doğrudan orantılıdır. İlahi Takdir ruhun bedenin zincirlerinden kurtulduğu bu olağanüstü gösteriye tanıklık etmemizi ve ölümden sonra bizi bekleyen yazgıyı açık bir kitaptan okumamızı sağlayarak ruhun mevcudiyetinin ve bağımsızlığının kanıtlarını, -doğal ya da mesmerik- uyurgezerlik fenomeni çerçevesinde yadsınamaz bir şekilde bize sunmaktadır. Bir uyurgezer uzaktaki bir yerde neler olduğunu anlatırken, anlattığı şeyleri görmekte olduğu ve bunu bedensel gözleriyle yapmadığı da aynı şekilde aşikardır. Kendisini bu uzaktaki noktadan görmekte ve o noktaya gitmiş olduğunu hissetmektedir. Dolayısıyla ona ait bir şey gerçekten oradadır ve bedeni olmayan o şey sadece ruhu olabilecektir. İnsan manevi varlığının sebeplerine yönelik araştırmalar dahilinde kendisini soyut ve anlaşılmaz olguların içinde kaybederken, Tanrı deneysel psikolojinin en yalın, en basit ve mutlak araştırma vasıtalarını her gün gözlerimizin önüne sermekte, bizim ellerimize teslim etmektedir. Trans, ruhun bedenden bağımsız hale gelmesinin en açık şekliyle görülebildiği, izleyen kişinin duyularıyla algılayabildiği bir durumdur. Rüya esnasında ve uyurgezerlik durumunda ruh, dünyevi alemler arasında gezinir, trans halinde ise bir başka seviyedeki varoluş alanına nüfuz eder. Ebediyet kazanmış ruhların bulunduğu bu alanda onlarla iletişime geçer, ancak bunu yaparken kendisini bedenle birleştiren bağları koparmaksızın aşamayacağı bazı limitler dahilinde kalır. Kendisi için hiç alışılmamış bir ihtişam ve ışıkla çevriliyken tarifi mümkün olmayan bir mutluluk hali içine işler, semavi güzelliğin tadını alır, bu mutluluğa yönelik bir öngörü kazanır, dolayısıyla ebediyetin eşiğine bir ayağını atmış olduğu da söylenebilir. Trans halinde, maddi bağlar neredeyse kopmuş gibidir. Beden dahilinde sadece organik yaşam sürmektedir, ruhun bedene sadece ince bir bağlantıyla tutunduğunu ve ruhun göstereceği en ufak bir çaba dahilinde bu bağın da sonsuza dek kopabileceğim hissederiz. Bu fenomen dahilinde tüm dünyevi düşünceler kaybolarak yerlerini, maddi olmayan varlığımızın esası olan arınmış bir idrak haline bırakır. Trans halindeki kişi tamamen bu olağanüstü tefekkür haline daldığı için dünyevi hayatı ebedi yolumuz üzerindeki geçici bir durak olarak görür; bu düşük seviyeli dünyaya ait başarılar ve olumsuzluklar, büyük mutluluklar ve üzüntüler sonunu görmekten dolayı büyük bir sevinç yaşadığı bu yolculuk dahilindeki beyhude olaylar olarak görünür ona. Uyurgezerlerde olduğu gibi, trans haline geçen kişilerin de durugörüleri kusursuzluk anlamında değişkenlik gösterebilir ve kişinin hakikatlere yönelik idraki tekamül seviyesine bağlı olarak yüksek ya da düşük nitelikte olabilir. Trans ya da uyku halinde olduklarında, bazen algıları kapsamında gerçek bir berraklıktan çok, yoğun bir heyecan hali vardır, diğer bir ifadeyle bu heyecan idraklarını zayıflatmaktadır, bu nedenle açıklamaları genellikle doğrularla yanlışların; son derece yüksek fikirlerle saçma ve hatta aptalca hayallerin bir karışımı halindedir. Düşük seviyeli ruhlar kişiyi kontrolleri altına almak için sıklıkla bu durumdan faydalanırlar (bu heyecanı kontrol edemeyenler için her zaman bir zayıflık kaynağı teşkil etmektedir), dolayısıyla kişinin gözlerinin önüne uyanıklık evresindeki fikir ve önyargılarını teyit eder görüntüler getirirler. Yanlış görüntülerin sunumu yoluyla bu kişilerin tesir alüna alınması bu şekildeki ifşaların olumsuz yönüdür fakat bunların hepsi bu içerikte bir yanlış yönlendirmeye maruz kalmazlar; öte yandan yapılan açıklamaları mantiğın ve bilimin ışığı altında serinkanlılıkla ve dikkatle değerlendirerek hükme bağlamak bizim görevimizdir. Ruh bazen kişi uyanık haldeyken de bedeninden özgürleşir ve kuvvetli bir altıncı his yetisine sahip olanlara bedensel duyuların ötesindeki şeyleri görme, işitme ve hissetme gücü verir. Kişi bu durumda ruhunun eriştiği, uzakta bulunan şeyleri algılar, onları görür; bu görüntüler kişinin normal görüşüyle mukayese edildiğinde bir çeşit serap izlenimi verir. Altıncı his fenomeninin kuvvet kazandığı anda, kişinin fiziksel durumu da görünür bir şekilde değişim gösterir. Bakışları donuklaşır, bakar ama görmez; fizyonomisi, sinir sistemiyle ilgili olarak olağandışı bir durum ortaya koyar. Görme organlarının mevcut algılarıyla hiçbir bağlantısının olmadığı aşikardır çünkü gözleri kapalıyken de bu görüntüleri algılamaya devam eder. Altıncı his ya da ruh görü denilebilecek yetiye sahip olanlara bu durum sanki normal görüş vasfı gibi olağan bir şekilde bahşedilmiş gibidir. Bu yeti onlara varlıklarının olağan bir vasfıymış gibi gelir ve bunun istisna teşkil eden bir durum olduğunu fark etmezler. Gördükleri şeylerin geçici nitelikteki berraklığını unuturlar ve bunların anıları daha da silikleşerek bir rüyanın izleri gibi zamanla hafızalarından silinir. Altıncı hissin gücü uzaktaki ya da mevcut şeylerin algısına yönelik olarak ve çapraşık bir algılama halinden, açık ve net bir idraka kadar değişkenlik gösterir. Olgunlaşmamış bir evredeyken bazı insanlara kararlarında ve eylemlerinde incelik, idrak ve bir emin olma hissi kazandırır; bu durum etik bakış açısındaki doğruluk hali olarak da nitelenebilir. Daha gelişmiş bir seviyede ise önsezileri canlandırır, bundan daha ileri bir düzeyde ise kişiye olmuş ya da olacak olayları gösterir. Doğal ya da yapay uyurgezerlik, trans ve altıncı his, tek ve aynı sebebin ortaya koyduğu faaliyetlerin çeşitli halleridir. Rüyalar gibi onlar da doğal fenomenlerin bir türüdür, dolayısıyla her çağda mevcuttur. Tarih, bunların en eski çağlardan beri bilindiğini ve hatta suistimal edildiğini bize göstermektedir; bu fenomenler bazı önyargıların insanları doğa üstü olarak kabul etmeye sevk ettiği sayısız olgunun açıklamalarını ortaya koymaktadırlar. Ruhlar Kitabı - Allan Kardec Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.