Dolunay Oluşturma zamanı: Mayıs 9, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 9, 2007 Adı Mehmet Adı Mehmet... Kara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu. Göz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı. Çaresizliğin girdabında. Kelebek renkli yüzünün yorgun yarısı. Adı Mehmet... Bir halkın hikayesi yani. Yeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi. Bir halkın ismi yani. Kaderden ötesi olmayan. Adı Mehmet... Kimseden medet ummayan. Aç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü. Öylece duran ve sabreden. Uzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi. Necaşi gibi, Habeşi gibi. Doğru, dürüst, iyi, insan yani... Adı Mehmet... Bir umudun ismi. Çöle yağmur yağdığı günün. Karnının doyduğu günün. Öldüğü günün. Ve üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani. Adı Mehmet... Kimse tanımaz, kimse bilmez. Kara gözleri gülmez. Dünyanın gözü kör olmuş sanki. Kimse onları görmez. Adı Mehmet... Kim duyar ki; Dudağında bir feryat! ! Savaşmak dudurken yani, Mehmet'i kim dinler ki? Açlığı kim dinler ki? Adı mehmet... Hastalığın gözlerindeki buğusu. Açlığın kokusu. Ve ölümün korkusu. Bir kum fırtınası uğultusu. Ağlayan bir bebek sesi. Ve zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi. Söyle dünya insanların kaç kişi? Kaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi? Açlıktan ölmek kaldımı be şimdi? Söyle dünya insanlık kimin işi? ..... Aziz Yarim Aziz diyar El aziz Madenin gülü kokmuyor sensiz Hala haritanın sağ köşesindeyiz Her defasında sensiz her defasında sana dertliyiz Aziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18 Değişen hiçbir şey yok bak bizde Telvelerin kabardığı diplerde Eşrefin oturduğu mahalledeyiz Öyle bir özlemişiz ki seni Artık dönsen de olur dönmesen de Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz Aziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin Dağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin Ben bu şehirde bir daha da sabah görmedim Günaydınlar olmadı günler aymadı sensiz Karalar çekildi gözümün ferine Son soluğumun dibine çöktüm öylece Gidişin gibi durdum şuracıkta Her gün şu köşe başında kaç yıllar saydım Hiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte Daha geçmedi benim sana ağrılarım Salındığın sokaklar hala sızım sızım Yıktığın duvarlarda durur yine gül adı n Hiç dayanmadım hiç dayanamadım Bu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım Ben sana nerde yanlış yaptım aziz yar Bir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım Anlamadım hatalarımı hiç söylemedin Kafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim Ben kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim Bana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede Derdimi sığdıramıyorum bedene Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne Sıkılıyorum bazen Sakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde Yine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde İşvenin alası savrulurdu tellerinde Ne senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi Bir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri Sonra bende yandıydım içinde Hiç gitmedim buralardan senelerce Sensizlikten gidemedim bir adım öteye Bir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana Paylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin Aziz yarim El aziz Madenin gülü kokmuyor sensiz Biz hala haritanın sağ köşesindeyiz Her defasında sensiz her defasında sana demiz Aziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18 Değişen hiçbir şey yok bak bizde Telvelerin kabardığı diplerde Eşrefin oturduğu mahalledeyiz Öyle bir özlemişiz ki seni Artık dönsen de olur dönmesen de Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz Bazen Bazen çıkardım Fenerden Hiç... Öylesine Önce kalbime Sonra ayaklarıma Bırakırdım Gideceğim yerin seçimini Ve bir kaç saat sonra Ulaştığım yer hep aynı olurdu Eski cumbalı ahşap evlerin bulunduğu Kesme kaya caddeli dar sokaklar Çocukluğum gelirdi buralarda aklıma Belki ondandı Önlüğüm Hiçbir zaman bembeyaz Ve ütülü kalamayan yakalığım Kendimden ağır okul çantamla Çıktığım yokuşları, çıkmaz sokakları Dolaşırdım Bazen Her pazartesi sabahı Ve cuma günleri esas duruş Avaz avaz çınlardı kulaklarımda Türküm, Doğruyum, Çalışkanım... Sonra Okul çıkışı simitçiler Macun ve pamuk helva fasılları İki buçuk liraya iki gofret Ve bir gazoz içtiğim günler Ve top oynadığımız Çöplük bozması arka bahçe Çocuk olmak güzeldi Çocukluğunu yaşayabildiğin sürece... Çocuklar görürdüm Kendi küçüklüğüme benzeyen Sokak aralarında uzaktan izlerdim Ve izlerken çocuk olurdum İster istemez Eskiden daha mı güzeldi herşey Yoksa çocuk olduğumuz için mi öyleydi. Ama birşeyler eksikti Belki de Eski renkler Beni Sana Yönlendir Telefon numaranı bana yönlendir bundan sonra Arayan benden duysun sesini Ben anlatayım her günün, bütün ömrünün efsanesini Bütün hilelerini benden bilsinler senin Bütün yalanlarını ben söyledim sevdaların Her ayrılığın fâiliyim bundan sonra Ben yalancı, ben zalim, ben kaçak Ben sözünde durmaz, ben kazandığı gün çekip giden... Benden bilsinler; Ben her hikayenin katili. Gamzelerine astığın suçluluğu, Gençliğimin firâri fikrine yönlendir Arayan benden sorsun tarihinin ağır günahlarını Bırak benden bilsinler bu ayaklanmayı Bütün ipuçlarını bende arasınlar bu eylemin Bende kurulsun adaletin mahkemesi Yakınların çeksinler ipimi Sen yine yalancı şahit, meçhul tanık Sen hep olduğun gibi kal yani. Sen yine bana ödet, Harcadığın bütün kıymetli değerlerin bedelini Benden bilsin herkes hayata taktığın borçları Ben bağladım masumiyeti haraca Ben kestim bütün sevmelerin yüklü hesabını Aşkın sesini duyduğumda kaçacağım ben Ben bütün uyruksuz oyunların öz vatanı Ben yalnızlığın acı sitemi Ben eylemci, ben firâri, ben yok! Silah kullanmam hiç. Aldatırım ben Sen dünyanın bütün denizlerini, kuraklığının terkisine yönlendir bundan sonra Özleyen bende baksın gözlerinin mavi demine Bırak benden bilsinler sulak yerleşim bölgelerine giden toplu göçleri Çağların bütün savaşlarında beni yensinler Bende arasınlar dünyanın aşka açlığının ekolojik nedenlerini Sen ölü kuşların kanatsız ruhlarına takılıp cennete git. Sen yine yalan söyle. Sen ihanet et her sevgiye yine Sen kavgalarımın ilk tokadını atıp kaçıver kalleşçe Sen sancı ol, deliliğimin koğuşu ol. Yokluk ol sen yine Benden bilsinler bu evin viraneliğini Ben yıktım duvarlarını bütün binaların Ben korktum yüreğimi açık etmekten Kaçtım iste bir aşkın esaretine düşmekten Kaçtım iste Bütün gidişlerin sebebiyim aslında Ben korkak, ben deli, ben tokatçı. Ne kadar asil bir eylem de olsa Boyun eğilmez aşka! İçimde esaretin kütlesini duyumsadığım an geçerim verdiğin her güzellikten. Ben asırlık sevdaların kelepçesine tüneyen hain kusun ta kendisiyim. Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana Sen en iyisi beni sırtımdan vurmakla kal Yalnızca benden götürdüklerinden ibaret dur orada Yalnızlığımın bas ağrıları gibi kal aklımda Sen bana hiçbir şeyini yönlendirme sakın Sen aslında kendini benden sakın Hiçliğine alışmak mümkün gibi Sigarayı bırakmak gibi yani alışkanlığını üzerimden silkelemek Yani ilk gün çıkmıyorsun aklımdan İkinci gün daha çok özlediğim de doğru Diğer günlerin halini hatırlamıyorum bile Bildiğim bir şey var lakin; hala ara sıra sigara gibi sabrımı yokladığım. Dumanımda bir görünüp kaybolduğum Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana Batak sularımda devir dur Ara sıra ufkumda görünüp, kır dümenini sonra İnsanlığımın tarihine çektiğin bıçağı taşıyamıyor gururum Yokluğuna alışmayı sanki daha hassasiyetli buluyorum Sen en iyisi benden uzak dur Ben yalnızlığın acı sitemi Ben eylemci, ben firâri, ben yok! Silah kullanmam hiç aldatırım ben! . Beni Tanırsın Sen Çok zamansız zamanlardan geçtim Samanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan. Beni tanırsın sen! Vaatlerin yanar döner hiçliğini, Dağları ateşe veren arzuların kalleşliğini, Masumiyetin can yakan dönekliğin bilmişliğim de Aynı zamanlardan... Çocukluğumdan da uzak şimdi Sevdaya hasretliğim Aşkta kaybetmeyi marifet bilmişim Ve yüreğimin limanına sokulan her kadını Seve seve kaybetmişim. Ben bana gelene değilde Nedense hep benden geçene yeltendim Bir yanım günaha Bir yanım acıya öykünürdü Aklıma hep düşende Düşünüm gül yüzüydü... Beni tanırsın sen! Acının tadını sigarayla sevdim Sigarasız acılar çekemedim İçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim 'Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı' Bütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim. Ud oldum, kanun oldum Sadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim Unutamadığım en güzel şarkıydı keza Bana ağladığın efkarlı sesin... Bak gülüm! Sen bilirsin Mardin'de unuttuğum gençliğim Mardin'de yandığım cehennemim Gözünü sevdiğim, gamlı yarim Mardin'in yasında son nefesim Beni tanırsın sen! Küfür ederken de utanmadım Ciğerlerimi patlatıp ağlarken de Bir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim Hala da içimden sevmeyi tercih ederim. Beni bilirsin sen! Ne param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim Hep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan Ne dostlarım, ne şen mahalle Sadece biri vardı mazide Bileceksin adını sende Bilecek adını herkes İnan hiç kimse değil Bir o kaldı geçmişin içinde 24 yıl yaslı Mardin'e uğramadım Ayrılıkların anasını belledim Adam gibi bir ayrılık daha görmedim. Çok zamansız zamanlardan geçtim Samanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim Yangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim Bak gülüm! İnanma sakın! ! Zaman her derde derman değil İçinden zaman geçmeyen yaralar var Zamanın uğramadığı diyarlar. Bir Çiçek Aldım Dün gece yine yalnızdım Sokağa çıktım Ve kendime bir çiçek aldım Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm Ama her gece gibi Dün gece de yalnızdım Ve kendime bir çiçek aldım Bir saat geri alınmış saatler Ben geri almadım Ve bir saat daha yalnız kalmadım Bir masaya oturdum İki çay ısmarladım Ben içtim sen soğuttun sana söyleyeceğim her şeyi yuttum çok dert etmedim çünkü yoktun dün gece yine yalnızdım rahat ağladım yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı ve lambaları hiç karartmadım dün gece her gece gibi yalnızdım sokağa çıktım ve kendime bir çiçek aldım sen sandım Koklamadım Deniz Feneri Sen Deniz Feneri Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun Çocukluğun yıkık kentlerde Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti. Okuma yazmayı öğrendiğin Gazetelerdeki terör sayfaları Ve Haliç tersanelerinde korsanlar Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar... Her sokağın başında anaların isyanı dururdu Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu. Bir kurşun bir liraya Ve bir hayat bir kurşuna mal olur, Senin doğduğun yerlerde İnsanlar can evinden vurulurdu. Sen Deniz Feneri Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı Yavuz zırhlısında deniz piyade eri Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan... Yıkar mı bizi bu sevda! Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam? Hadi kalk! Eski günlerde olduğu gibi Karanlığa yine ışık yak! Arka bahçedeki mahalle kavgalarında Kaşına sapan taşı geldiği günden beri Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri Can dostum ve kan dostum İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına İster Allah'ın aşkına Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize Savaşmak ne güzel bir şey uğruna Ve yeniden âşık olmak... Ve Sen Deniz Feneri Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı Kalbine gömdüğün aşkın Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı. Deniz Feneri Unutmadık o günleri Sevdamız yüreğimizde gizli kalır Ve mahallenin kızına âşık olmak Ayıp sayılırdı Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı Ve dünya dedikleri şey yalandı... Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık Tespihi çekmek, silahı saklamaktı Yazık... Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar Artık senin işin değildi... Sen Deniz Feneri Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni Ne de geleceğe satılan aşklar Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri Suçüstü yakalanırken en güzel umutların Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını Hey Deniz Feneri! Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı... Gidiyorsun belki Deniz Feneri Sana 'kal' diyemem giderken Sevmek kadar ölmek de kader Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün... Er Mektubu... O elinde tuttuğun zarf bir ihanet anında örülmüştür Ve zarfın içindeki kağıt er mektubudur görülmüştür Doğum günüm bu gün 3 Aralık Ve şafak karanlık Bu mektubu sana yazıyorum anne Dün sevdiğimle ayrıldık Son mektubuymuş bana yazdığı Bir daha yazmayacakmış Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış Ve asker ocağında terkedilmek de varmış Bu mektubu sana yazıyorum anne Bu gün doğum günüm 3 Aralık Ve şafak karanlık 3-5 nöbetindeydim dün gece Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde Sabaha karşı biraz içim geçmiş Hayalin gözümün önüne geldi anne Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine Bir ben bir de sen kaldın geriye Üzülme anne üşümüyorum Bekliyorum elim tetikte Bekliyorum memleketi ve seni Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi Ve bekliyorum anne elim tetikte Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim Hem aşkı hem sevgiyi Geçen gece karakolu bastılar Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize Garip gelecek belki sana ama Ortalık bayram yeri gibi oldu anne Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun Herkes kendini bir sipere atıyor Ve gecenin karanlığında kurşun yerine Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize Ve ölüm bile aklımıza gelmiyor anne Canlar canlar gidiyor Gidiyor canlar Ve kimbilir ne zaman bahar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2007 Gölgeli Adam Şehrin yakamozları Fakir bir yansımayla Denizin dalgaları arasında Saklambaç oynamaya başladı Kıyıda gölgeli bir adam Dalgaları tutmaya, Yakamozları bulmaya çalışıyor Ve ağlıyor Balıkçı motorları geçiyor açıktan O,gözyaşlarını saklıyor Ve belli etmiyor Yenilmişliğini son lodosa Ve hırpalanmışlığını gece yağmurlarında Kıyıda gölgeli bir adam Öylece duruyor... Bir sigara yakıyor gölgesinden gizli Ve nemden tutuşmayan kibriti Yüzünü aydınlatıyor Kimsenin göremediği Dönüp de bakılmayan Ve balıkçı ağlarına takılmayan Kıyıda gölgeli bir adam Öylece duruyor Ve gözleri seni soruyor Gözlerin Ve gözlerin aklıma gelir Ve sözlerin Gidişin gitmiyor gözümün önünden Ve izleri derin İlk değilsin bu senin bildiğin Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim Şimdi uzaklardasın Ben çamlar arasında bir hastane odasında Ciğerimde bir ince hastalık İçimde kapanmak bilmeyen bir yara Ve elimde sanki inadına bir sigara Biliyorum dönmeyeceksin Hatta arkana bile bakmaksızın Gün gelir belki bir yuva kurarsın Oğlun olursa benim adımı koyar mısın? Gittin Dağ gibi sevdamı devirip ardında Gittin Allahaısmarladık bile demedin Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim Şimdi elimde bir bardak çay Ve dudağımda buruk tebessüm Kendi kendimi üzmemeye söz verdim Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının en yakın yerinde sevdim Kavuşursak Biteriz Biz Kavuşursak biteriz biz, Biz mutlu sonlar katiliyiz. Kavuşursak biteriz biz. Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz. Herkesin bildiği bir aşk, Herkesin attığı bir imza Herkes gibi değiliz biz. Belki biraz serseri, Belki biraz deliyiz, Ama kavuşursak biteriz biz. Pervane böceğinin mum alevine sevdası Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz Yanar ama su içmeyiz Etrafında döner, alevle dansederiz. Bize kimseden zarar gelmez, Biz zararı ancak kendi kendimize veririz. Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz. Biz artık biz değiliz. Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde Ama bedenen kavuşursak biteriz biz. Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz. Onu bilir, onu söyleriz, Kavuşursak biteriz biz. İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz, Dokunursak kanar ellerimiz. Kimselere söylemez gizli gizli severiz Ama kavuşursak biteriz biz. Bir kor var içimizde yanan, Onu küllendiremeyiz. Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz. Bir aşk var bizi biz yapan, Kavuşursak biteriz biz. Biz herkes gibi değiliz. İstadeğimiz zaman gelip, İstediğimizde gidemeyiz. Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz. Ne bir filmdeki mutlu son, Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz. Sadece özlemle severiz, Ve kavuşursak biteriz biz. Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık. Artık her aşk her ağızda sakız. Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız. Belki ayrı şehirlerdeyiz, Ama her gece aynı mehtapta buluşur, Yağmur yağarsa, çıkar, Aynı yağmurun altında ıslanırız. Bu aşkı ancak biz biliriz. Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar, Mektupları suya yazarız. Biz belki ayrıyız, Ama her gün aynı geceyi sabahlarız. Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz. Onu bilir onu söyleriz. Kavuşursak biteriz biz. Korkuyla Umut Arası Bilinmeyene yürümek garipti Hayat belki de Bilinmeyene yürümekten ibaretti Bir sonraki Atılıp atılamayacağı bilinmeyen bir adımın Götürüp götüremeyeceği bilinmeyen bir yolun Sonundaki bilinmeyenlerden oluşuyordu herşey Ve hiçbirşeyi önceden bilmek mümkün değildi Aslında yürütülmekti sonunu bilmeden yürümek cesur atılmalıydı adımlar korkuyla umut arasında Güneş açar ya da yağmur yağardı. Deprem ne zaman nereyi yıkar belli olmazdı En iyisi hazırlıklı olmaktı herşeye Umudu ve korkuyu elden bırakmadan... Kimin ne zaman, nerede, ne kadar olacağı belli olmadan. Önemli olan bir yerlerde olduğumuz sürece oranın hakkını vermek ve geride birşeyler bırakmaktı. Bir iş, bir eser ya da bir iyilik, Belki de kıyamet son iyilik yapıldıktan sonra kopacaktı Metris Ben hep 17 yaşındayım Demir kapının her açılışında Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim Çünkü; senden gayrısı haram Şu Metris'in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan Cigara çekmedi canım hiç Çıkarken havalandırmaya Olmadı avluda atılmış voltam hiç Hele masmavi bir denize atılmış oltam Hiç mi hiç... İçerde bıraktım dünyayı Parmaklıklarla bölünmüş olarak Görmeye alışık gözleri Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri. Sana olan aşkımı Defterlere değil Metris'in duvarlarına yazdım Uykusuz geçen geceler akıllara zarar Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem Senin görüşlere gelmediğin kadar Şu Metris'in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan Senin hasretindi hücreme dolan Yalnız seni sevdim gerisi yalan. Parmaklıkların elime bulaşan pası Havalandırmadan gelen hela ko0kusu Işık ve ufuksuz hücremde Gözlerim kuvvet kaybındaydı. Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı Bir kazaydı gelişin Ya seni sevişim? Bir masaldı. 17 yıl 15 gece Bir ranzaydı yattığım Bir de oturduğum masaydı Ben gençliğimin en tutkulu aşkını Kağıtlara değil Gönlümün en derin nağralarını Kalemle değil Tırnaklarımla Metris'in duvarlarına yazdım Ve kanayan ellerime tuz bastım Çok mektup yazdım sana Ama hiç yollamadım Ben sana olan mektuplarımı Metris'in duvarlarına yazdım Ve üzerine zarf değil Mapushane kapılarını kapattım Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan Şu Metris'in önü bir uzun alan Benim sevdam gerçek Senin aşkın yalan Hücrem değil hasretinle yanarım Senin için hergün hergün ağlarım Kanım hep içime akar kanarım Beni anlamadın ona yanarım..... Namın Yürüsün hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum çocukluğum yıkık kentlerde ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti okuma yazmayı öğrendiğim gazetelerdeki terör sayfaları ve haliç tersanelerinde korsanlar evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar her sokağın başında anaların isyanı dururdu ve günler kısa ama geceler uzun olurdu bir kurşun bir liraya ve bir hayat bir kurşuna malolur benim doğduğum yerlerde insanlar can evinden vurulurdu sen sarayburnunun dimdik delikanlısı yavuz zurhlısında deniz piyade eri yetmişikiye dört çakı gibi asker arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamıyan yakar mı bizi bu sevda? bir aşk delikanlıyı bozar mı? hadi kalk eski günlerde olduğu gibi karanlığa yine ışık yak arka bahçedeki mahalle kavgalarında kaşına sapan taşı geldiğinden beri hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri can dostum ve kan dostum ister kalbine gömdüğün sevdanın aşkın ister Allahın aşkına kalk bir ışık yak bir kor küşür yüreğimize savaşmak ne güzel bir şey uğrunda ve yeniden yeniden aşık olmak unutmadık o günleri sevdamız yüreğimizde gizli kalır ve mahallemizin kızına aşık olmak ayıp sayılırdı bir kıza aşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı ve dünya dedikleri şey yalandı paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık tesbihi çekmek ve silahı saklamaktı yazık gün geldi nasıl da azaldık sonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve ucuz aşklar artık bizim işimiz değildi ah sarayburnunun dik ve yitik delikanlısı ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni ne de geleceğe satılan aşklar gidiyorsun belki sana kal diyemem giderken sevmek kadar ölmek de kader ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün ve sen ölsen bile bir gün namın yürüsün... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.