Jump to content

Uğur Arslan şiirleri


Dolunay

Önerilen Mesajlar

Adı Mehmet

 

Adı Mehmet...

Kara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu.

Göz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı.

Çaresizliğin girdabında.

Kelebek renkli yüzünün yorgun yarısı.

 

Adı Mehmet...

Bir halkın hikayesi yani.

Yeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi.

Bir halkın ismi yani.

Kaderden ötesi olmayan.

 

Adı Mehmet...

Kimseden medet ummayan.

Aç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü.

Öylece duran ve sabreden.

Uzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi.

Necaşi gibi, Habeşi gibi.

Doğru, dürüst, iyi, insan yani...

 

Adı Mehmet...

Bir umudun ismi.

Çöle yağmur yağdığı günün.

Karnının doyduğu günün.

Öldüğü günün.

Ve üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani.

 

Adı Mehmet...

Kimse tanımaz, kimse bilmez.

Kara gözleri gülmez.

Dünyanın gözü kör olmuş sanki.

Kimse onları görmez.

 

Adı Mehmet...

Kim duyar ki; Dudağında bir feryat! !

Savaşmak dudurken yani,

Mehmet'i kim dinler ki?

Açlığı kim dinler ki?

Adı mehmet...

Hastalığın gözlerindeki buğusu.

Açlığın kokusu.

Ve ölümün korkusu.

Bir kum fırtınası uğultusu.

Ağlayan bir bebek sesi.

Ve zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi.

Söyle dünya insanların kaç kişi?

Kaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi?

Açlıktan ölmek kaldımı be şimdi?

Söyle dünya insanlık kimin işi? .....

 

 

 

 

Aziz Yarim

 

Aziz diyar El aziz

Madenin gülü kokmuyor sensiz

Hala haritanın sağ köşesindeyiz

Her defasında sensiz her defasında sana dertliyiz

Aziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18

Değişen hiçbir şey yok bak bizde

Telvelerin kabardığı diplerde

Eşrefin oturduğu mahalledeyiz

Öyle bir özlemişiz ki seni

Artık dönsen de olur dönmesen de

Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz

Aziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin

Dağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin

Ben bu şehirde bir daha da sabah görmedim

Günaydınlar olmadı günler aymadı sensiz

Karalar çekildi gözümün ferine

Son soluğumun dibine çöktüm öylece

Gidişin gibi durdum şuracıkta

Her gün şu köşe başında kaç yıllar saydım

Hiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına

Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde

Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte

Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde

Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte

Daha geçmedi benim sana ağrılarım

Salındığın sokaklar hala sızım sızım

Yıktığın duvarlarda durur yine gül adı n

Hiç dayanmadım hiç dayanamadım

Bu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım

Ben sana nerde yanlış yaptım aziz yar

Bir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım

Anlamadım hatalarımı hiç söylemedin

Kafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim

Ben kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim

Bana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede

Derdimi sığdıramıyorum bedene

Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne

Sıkılıyorum bazen

Sakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde

Yine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde

İşvenin alası savrulurdu tellerinde

Ne senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi

Bir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri

Sonra bende yandıydım içinde

Hiç gitmedim buralardan senelerce

Sensizlikten gidemedim bir adım öteye

Bir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana

Paylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin

Aziz yarim El aziz

Madenin gülü kokmuyor sensiz

Biz hala haritanın sağ köşesindeyiz

Her defasında sensiz her defasında sana demiz

Aziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18

Değişen hiçbir şey yok bak bizde

Telvelerin kabardığı diplerde

Eşrefin oturduğu mahalledeyiz

Öyle bir özlemişiz ki seni

Artık dönsen de olur dönmesen de

Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz

 

Bazen

 

Bazen çıkardım

Fenerden

Hiç... Öylesine

Önce kalbime

Sonra ayaklarıma

Bırakırdım

Gideceğim yerin seçimini

 

Ve bir kaç saat sonra

Ulaştığım yer hep aynı olurdu

Eski cumbalı ahşap evlerin bulunduğu

Kesme kaya caddeli dar sokaklar

 

Çocukluğum gelirdi buralarda aklıma

Belki ondandı

Önlüğüm

Hiçbir zaman bembeyaz

Ve ütülü kalamayan yakalığım

Kendimden ağır okul çantamla

Çıktığım yokuşları, çıkmaz sokakları

Dolaşırdım

 

Bazen

Her pazartesi sabahı

Ve cuma günleri esas duruş

Avaz avaz çınlardı kulaklarımda

Türküm, Doğruyum, Çalışkanım...

 

Sonra

Okul çıkışı simitçiler

Macun ve pamuk helva fasılları

İki buçuk liraya iki gofret

Ve bir gazoz içtiğim günler

Ve top oynadığımız

Çöplük bozması arka bahçe

 

Çocuk olmak güzeldi

Çocukluğunu yaşayabildiğin sürece...

 

Çocuklar görürdüm

Kendi küçüklüğüme benzeyen

Sokak aralarında

 

uzaktan izlerdim

Ve izlerken çocuk olurdum

İster istemez

 

Eskiden daha mı güzeldi herşey

Yoksa çocuk olduğumuz için mi öyleydi.

 

Ama birşeyler eksikti

Belki de

Eski renkler

 

Beni Sana Yönlendir

 

Telefon numaranı bana yönlendir bundan sonra

Arayan benden duysun sesini

Ben anlatayım her günün, bütün ömrünün efsanesini

Bütün hilelerini benden bilsinler senin

Bütün yalanlarını ben söyledim sevdaların

Her ayrılığın fâiliyim bundan sonra

Ben yalancı, ben zalim, ben kaçak

Ben sözünde durmaz, ben kazandığı gün çekip giden...

Benden bilsinler; Ben her hikayenin katili.

Gamzelerine astığın suçluluğu,

Gençliğimin firâri fikrine yönlendir

Arayan benden sorsun tarihinin ağır günahlarını

Bırak benden bilsinler bu ayaklanmayı

Bütün ipuçlarını bende arasınlar bu eylemin

Bende kurulsun adaletin mahkemesi

Yakınların çeksinler ipimi

Sen yine yalancı şahit, meçhul tanık

Sen hep olduğun gibi kal yani.

Sen yine bana ödet,

Harcadığın bütün kıymetli değerlerin bedelini

Benden bilsin herkes hayata taktığın borçları

Ben bağladım masumiyeti haraca

Ben kestim bütün sevmelerin yüklü hesabını

Aşkın sesini duyduğumda kaçacağım ben

Ben bütün uyruksuz oyunların öz vatanı

Ben yalnızlığın acı sitemi

Ben eylemci, ben firâri, ben yok!

Silah kullanmam hiç. Aldatırım ben

Sen dünyanın bütün denizlerini, kuraklığının terkisine yönlendir bundan sonra

Özleyen bende baksın gözlerinin mavi demine

Bırak benden bilsinler sulak yerleşim bölgelerine giden toplu göçleri

Çağların bütün savaşlarında beni yensinler

Bende arasınlar dünyanın aşka açlığının ekolojik nedenlerini

Sen ölü kuşların kanatsız ruhlarına takılıp cennete git.

Sen yine yalan söyle.

Sen ihanet et her sevgiye yine

Sen kavgalarımın ilk tokadını atıp kaçıver kalleşçe

Sen sancı ol, deliliğimin koğuşu ol.

Yokluk ol sen yine

Benden bilsinler bu evin viraneliğini

Ben yıktım duvarlarını bütün binaların

Ben korktum yüreğimi açık etmekten

Kaçtım iste bir aşkın esaretine düşmekten

Kaçtım iste

Bütün gidişlerin sebebiyim aslında

Ben korkak, ben deli, ben tokatçı.

Ne kadar asil bir eylem de olsa

Boyun eğilmez aşka!

İçimde esaretin kütlesini duyumsadığım an

geçerim verdiğin her güzellikten.

Ben asırlık sevdaların kelepçesine tüneyen

hain kusun ta kendisiyim.

Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana

Sen en iyisi beni sırtımdan vurmakla kal

Yalnızca benden götürdüklerinden ibaret dur orada

Yalnızlığımın bas ağrıları gibi kal aklımda

Sen bana hiçbir şeyini yönlendirme sakın

Sen aslında kendini benden sakın

Hiçliğine alışmak mümkün gibi

Sigarayı bırakmak gibi yani

alışkanlığını üzerimden silkelemek

Yani ilk gün çıkmıyorsun aklımdan

İkinci gün daha çok özlediğim de doğru

Diğer günlerin halini hatırlamıyorum bile

Bildiğim bir şey var lakin;

hala ara sıra sigara gibi sabrımı yokladığım.

Dumanımda bir görünüp kaybolduğum

Sen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana

Batak sularımda devir dur

Ara sıra ufkumda görünüp, kır dümenini sonra

İnsanlığımın tarihine çektiğin bıçağı taşıyamıyor gururum

Yokluğuna alışmayı sanki daha hassasiyetli buluyorum

Sen en iyisi benden uzak dur

Ben yalnızlığın acı sitemi

Ben eylemci, ben firâri, ben yok!

Silah kullanmam hiç aldatırım ben! .

 

Beni Tanırsın Sen

 

Çok zamansız zamanlardan geçtim

Samanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan.

 

Beni tanırsın sen!

Vaatlerin yanar döner hiçliğini,

Dağları ateşe veren arzuların kalleşliğini,

Masumiyetin can yakan dönekliğin bilmişliğim de

Aynı zamanlardan...

 

Çocukluğumdan da uzak şimdi

Sevdaya hasretliğim

Aşkta kaybetmeyi marifet bilmişim

Ve yüreğimin limanına sokulan her kadını

Seve seve kaybetmişim.

Ben bana gelene değilde

Nedense hep benden geçene yeltendim

Bir yanım günaha

Bir yanım acıya öykünürdü

Aklıma hep düşende

Düşünüm gül yüzüydü...

 

Beni tanırsın sen!

Acının tadını sigarayla sevdim

Sigarasız acılar çekemedim

İçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim

'Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı'

Bütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim.

Ud oldum, kanun oldum

Sadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim

Unutamadığım en güzel şarkıydı keza

Bana ağladığın efkarlı sesin...

Bak gülüm!

Sen bilirsin

Mardin'de unuttuğum gençliğim

Mardin'de yandığım cehennemim

Gözünü sevdiğim, gamlı yarim

Mardin'in yasında son nefesim

 

Beni tanırsın sen!

Küfür ederken de utanmadım

Ciğerlerimi patlatıp ağlarken de

Bir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim

Hala da içimden sevmeyi tercih ederim.

 

Beni bilirsin sen!

Ne param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim

Hep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan

Ne dostlarım, ne şen mahalle

Sadece biri vardı mazide

Bileceksin adını sende

Bilecek adını herkes

İnan hiç kimse değil

Bir o kaldı geçmişin içinde

24 yıl yaslı Mardin'e uğramadım

Ayrılıkların anasını belledim

Adam gibi bir ayrılık daha görmedim.

 

Çok zamansız zamanlardan geçtim

Samanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim

Yangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim

 

Bak gülüm!

İnanma sakın! !

Zaman her derde derman değil

İçinden zaman geçmeyen yaralar var

Zamanın uğramadığı diyarlar.

 

Bir Çiçek Aldım

 

Dün gece yine yalnızdım

Sokağa çıktım

Ve kendime bir çiçek aldım

Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda

Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm

Ama her gece gibi

Dün gece de yalnızdım

Ve kendime bir çiçek aldım

Bir saat geri alınmış saatler

Ben geri almadım

Ve bir saat daha yalnız kalmadım

Bir masaya oturdum

İki çay ısmarladım

Ben içtim

sen soğuttun

sana söyleyeceğim her şeyi yuttum

çok dert etmedim

çünkü yoktun

dün gece yine yalnızdım

rahat ağladım

yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı

ve lambaları hiç karartmadım

dün gece

her gece gibi yalnızdım

sokağa çıktım

ve kendime bir çiçek aldım

sen sandım

Koklamadım

 

Deniz Feneri

 

Sen Deniz Feneri

Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun

Çocukluğun yıkık kentlerde

Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.

Okuma yazmayı öğrendiğin

Gazetelerdeki terör sayfaları

Ve Haliç tersanelerinde korsanlar

Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar...

 

Her sokağın başında anaların isyanı dururdu

Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.

Bir kurşun bir liraya

Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,

Senin doğduğun yerlerde

İnsanlar can evinden vurulurdu.

 

Sen Deniz Feneri

Sarayburnu'nun dimdik delikanlısı

Yavuz zırhlısında deniz piyade eri

Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker

Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan

Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...

 

Yıkar mı bizi bu sevda!

Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?

 

Hadi kalk!

Eski günlerde olduğu gibi

Karanlığa yine ışık yak!

 

Arka bahçedeki mahalle kavgalarında

Kaşına sapan taşı geldiği günden beri

Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri

Can dostum ve kan dostum

İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına

İster Allah'ın aşkına

Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize

Savaşmak ne güzel bir şey uğruna

Ve yeniden âşık olmak...

 

Ve Sen Deniz Feneri

Sarayburnu'nun dürüst delikanlısı

Kalbine gömdüğün aşkın

Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle

Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı

Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.

 

Deniz Feneri

Unutmadık o günleri

Sevdamız yüreğimizde gizli kalır

Ve mahallenin kızına âşık olmak

Ayıp sayılırdı

Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı

Ve dünya dedikleri şey yalandı...

 

Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde

Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz

Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık

Tespihi çekmek, silahı saklamaktı

Yazık...

Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi

Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar

Artık senin işin değildi...

 

Sen Deniz Feneri

Sarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı

Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni

Ne de geleceğe satılan aşklar

 

Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla

Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri

Suçüstü yakalanırken en güzel umutların

Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın

Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını

 

Hey Deniz Feneri!

Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı

Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde

Sarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı...

 

Gidiyorsun belki Deniz Feneri

Sana 'kal' diyemem giderken

Sevmek kadar ölmek de kader

Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere

Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün

Ve sen ölsen bile bir gün

Nâmın yürüsün

Ve sen ölsen bile bir gün

Nâmın yürüsün...

 

 

 

 

Er Mektubu...

 

O elinde tuttuğun zarf

bir ihanet anında örülmüştür

Ve zarfın içindeki kağıt

er mektubudur görülmüştür

Doğum günüm bu gün 3 Aralık

Ve şafak karanlık

Bu mektubu sana yazıyorum anne

Dün sevdiğimle ayrıldık

Son mektubuymuş bana yazdığı

Bir daha yazmayacakmış

Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış

Ve asker ocağında terkedilmek de varmış

 

Bu mektubu sana yazıyorum anne

Bu gün doğum günüm 3 Aralık

Ve şafak karanlık

 

3-5 nöbetindeydim dün gece

Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı

Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde

Sabaha karşı biraz içim geçmiş

Hayalin gözümün önüne geldi anne

Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine

Bir ben bir de sen kaldın geriye

 

Üzülme anne üşümüyorum

Bekliyorum elim tetikte

Bekliyorum memleketi ve seni

Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi

Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı

Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi

Ve bekliyorum anne elim tetikte

Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim

Hem aşkı hem sevgiyi

 

Geçen gece karakolu bastılar

Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize

Garip gelecek belki sana ama

Ortalık bayram yeri gibi oldu anne

Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun

Herkes kendini bir sipere atıyor

Ve gecenin karanlığında kurşun yerine

Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize

Ve ölüm bile aklımıza gelmiyor anne

Canlar canlar gidiyor

Gidiyor canlar

Ve kimbilir ne zaman bahar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gölgeli Adam

 

Şehrin yakamozları

Fakir bir yansımayla

Denizin dalgaları arasında

Saklambaç oynamaya başladı

Kıyıda gölgeli bir adam

Dalgaları tutmaya,

Yakamozları bulmaya çalışıyor

Ve ağlıyor

Balıkçı motorları geçiyor açıktan

O,gözyaşlarını saklıyor

Ve belli etmiyor

Yenilmişliğini son lodosa

Ve hırpalanmışlığını gece yağmurlarında

 

Kıyıda gölgeli bir adam

Öylece duruyor...

Bir sigara yakıyor gölgesinden gizli

Ve nemden tutuşmayan kibriti

Yüzünü aydınlatıyor

Kimsenin göremediği

Dönüp de bakılmayan

Ve balıkçı ağlarına takılmayan

Kıyıda gölgeli bir adam

Öylece duruyor

Ve gözleri seni soruyor

 

 

Gözlerin

Ve gözlerin aklıma gelir

Ve sözlerin

Gidişin gitmiyor gözümün önünden

Ve izleri derin

 

İlk değilsin bu senin bildiğin

Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim

 

Şimdi uzaklardasın

Ben çamlar arasında bir hastane odasında

Ciğerimde bir ince hastalık

İçimde kapanmak bilmeyen bir yara

Ve elimde sanki inadına bir sigara

Biliyorum dönmeyeceksin

Hatta arkana bile bakmaksızın

Gün gelir belki bir yuva kurarsın

Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?

 

Gittin

Dağ gibi sevdamı devirip ardında

Gittin

Allahaısmarladık bile demedin

Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde

O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim

Şimdi elimde bir bardak çay

Ve dudağımda buruk tebessüm

Kendi kendimi üzmemeye söz verdim

Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının

en yakın yerinde sevdim

 

 

 

 

 

Kavuşursak Biteriz Biz

 

Kavuşursak biteriz biz,

Biz mutlu sonlar katiliyiz.

Kavuşursak biteriz biz.

Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz.

Herkesin bildiği bir aşk,

Herkesin attığı bir imza

Herkes gibi değiliz biz.

Belki biraz serseri,

Belki biraz deliyiz,

Ama kavuşursak biteriz biz.

Pervane böceğinin mum alevine sevdası

Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz

Yanar ama su içmeyiz

Etrafında döner, alevle dansederiz.

Bize kimseden zarar gelmez,

Biz zararı ancak kendi kendimize veririz.

Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.

Biz artık biz değiliz.

Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde

Ama bedenen kavuşursak biteriz biz.

Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.

Onu bilir, onu söyleriz,

Kavuşursak biteriz biz.

İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz,

Dokunursak kanar ellerimiz.

Kimselere söylemez gizli gizli severiz

Ama kavuşursak biteriz biz.

Bir kor var içimizde yanan,

Onu küllendiremeyiz.

Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz.

Bir aşk var bizi biz yapan,

Kavuşursak biteriz biz.

Biz herkes gibi değiliz.

İstadeğimiz zaman gelip,

İstediğimizde gidemeyiz.

Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.

Ne bir filmdeki mutlu son,

Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.

Sadece özlemle severiz,

Ve kavuşursak biteriz biz.

Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.

Artık her aşk her ağızda sakız.

Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız.

Belki ayrı şehirlerdeyiz,

Ama her gece aynı mehtapta buluşur,

Yağmur yağarsa, çıkar,

Aynı yağmurun altında ıslanırız.

Bu aşkı ancak biz biliriz.

Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar,

Mektupları suya yazarız.

Biz belki ayrıyız,

Ama her gün aynı geceyi sabahlarız.

Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.

Onu bilir onu söyleriz.

Kavuşursak biteriz biz.

 

 

 

 

 

Korkuyla Umut Arası

 

Bilinmeyene yürümek garipti

Hayat belki de

Bilinmeyene yürümekten ibaretti

Bir sonraki

Atılıp atılamayacağı

bilinmeyen bir adımın

Götürüp götüremeyeceği

bilinmeyen bir yolun

Sonundaki bilinmeyenlerden

oluşuyordu herşey

Ve hiçbirşeyi önceden bilmek

mümkün değildi

Aslında yürütülmekti

sonunu bilmeden yürümek

cesur atılmalıydı adımlar

korkuyla umut arasında

Güneş açar

ya da yağmur yağardı.

Deprem ne zaman nereyi yıkar

belli olmazdı

En iyisi hazırlıklı olmaktı herşeye

Umudu ve korkuyu elden bırakmadan...

Kimin ne zaman, nerede, ne kadar olacağı

belli olmadan.

Önemli olan

bir yerlerde olduğumuz sürece

oranın hakkını vermek

ve geride birşeyler bırakmaktı.

Bir iş, bir eser ya da bir iyilik,

Belki de kıyamet

son iyilik yapıldıktan sonra kopacaktı

 

 

 

 

 

Metris

Ben hep 17 yaşındayım

Demir kapının her açılışında

Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim

Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın

Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim

Çünkü; senden gayrısı haram

Şu Metris'in önü bir uzun alan

Bir tek seni sevdim gerisi yalan

 

Cigara çekmedi canım hiç

Çıkarken havalandırmaya

Olmadı avluda atılmış voltam hiç

Hele masmavi bir denize atılmış oltam

Hiç mi hiç...

İçerde bıraktım dünyayı

Parmaklıklarla bölünmüş olarak

Görmeye alışık gözleri

Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri.

Sana olan aşkımı

Defterlere değil

Metris'in duvarlarına yazdım

Uykusuz geçen geceler akıllara zarar

Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem

Senin görüşlere gelmediğin kadar

Şu Metris'in önü bir uzun alan

Bir tek seni sevdim gerisi yalan

Senin hasretindi hücreme dolan

Yalnız seni sevdim gerisi yalan.

 

Parmaklıkların elime bulaşan pası

Havalandırmadan gelen hela ko0kusu

Işık ve ufuksuz hücremde

Gözlerim kuvvet kaybındaydı.

Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu

Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı

 

Bir kazaydı gelişin

Ya seni sevişim?

Bir masaldı.

17 yıl 15 gece

Bir ranzaydı yattığım

Bir de oturduğum masaydı

 

Ben gençliğimin en tutkulu aşkını

Kağıtlara değil

Gönlümün en derin nağralarını

Kalemle değil

Tırnaklarımla

Metris'in duvarlarına yazdım

Ve kanayan ellerime tuz bastım

 

Çok mektup yazdım sana

Ama hiç yollamadım

Ben sana olan mektuplarımı

Metris'in duvarlarına yazdım

Ve üzerine zarf değil

Mapushane kapılarını kapattım

 

Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan

Şu Metris'in önü bir uzun alan

Benim sevdam gerçek

Senin aşkın yalan

Hücrem değil hasretinle yanarım

Senin için hergün hergün ağlarım

Kanım hep içime akar kanarım

Beni anlamadın ona yanarım.....

 

 

 

 

Namın Yürüsün

 

hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum

çocukluğum yıkık kentlerde

ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti

okuma yazmayı öğrendiğim gazetelerdeki terör sayfaları

ve haliç tersanelerinde korsanlar

evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar

her sokağın başında anaların isyanı dururdu

ve günler kısa

ama geceler uzun olurdu

bir kurşun bir liraya

ve bir hayat bir kurşuna malolur

benim doğduğum yerlerde insanlar can evinden vurulurdu

sen sarayburnunun dimdik delikanlısı

yavuz zurhlısında deniz piyade eri

yetmişikiye dört çakı gibi asker

arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan

ve giderken bıraktığı sevdiğini

döndüğünde bulamıyan

yakar mı bizi bu sevda?

bir aşk delikanlıyı bozar mı?

hadi kalk

eski günlerde olduğu gibi

karanlığa yine ışık yak

arka bahçedeki mahalle kavgalarında

kaşına sapan taşı geldiğinden beri

hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri

can dostum ve kan dostum

ister kalbine gömdüğün sevdanın aşkın

ister Allahın aşkına kalk

bir ışık yak

bir kor küşür yüreğimize

savaşmak ne güzel bir şey uğrunda

ve yeniden

yeniden aşık olmak

unutmadık o günleri

sevdamız yüreğimizde gizli kalır

ve mahallemizin kızına aşık olmak ayıp sayılırdı

bir kıza aşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı

ve dünya dedikleri şey yalandı

paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde

ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz

silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık

tesbihi çekmek ve silahı saklamaktı

yazık

gün geldi nasıl da azaldık

sonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve ucuz aşklar

artık bizim işimiz değildi

ah sarayburnunun dik ve yitik delikanlısı

ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni

ne de geleceğe satılan aşklar

gidiyorsun belki

sana kal diyemem giderken

sevmek kadar ölmek de kader

ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere

gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün

ve sen ölsen bile bir gün

namın yürüsün...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...