Jump to content

Psişik Arkeoloji


nevermore

Önerilen Mesajlar

Psişik Arkeoloji

Geçmişin Gizemli Dehlizlerinde...

Stephan A.Schwartz

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/psisikArkeoloji.jpg

Bu kitap, birçok kimselerin de hissettiğini düşündüğüm kişisel bir araştırma dürtüsüyle başladı. Araştırmalarım başlangıçta ne psişik fenomenlerle, ne de arkeoloji ile ilgiliydi. Yalnızca bilim olarak kabullendiğim şeye duyduğum hayranlıkla yola çıkmıştım ve bilimi giderek kültürümüze hâkim olan ve onun ilerleyeceği yolları belirleyen anıtsal bir bütün olarak görüyordum.

Çeşitli disiplinlerle ilgili araştırmalarım, beni çabucak bilimin gerçekte bir bütün olduğu fakat aynı zamanda olmadığı gibi çelişkili bir durumla karşı karşıya bıraktı. İnsan şuurunun ürünlerinden başka bir şey olmayan bilimler, belirli konularda (bazen şiddetli) anlaşmazlığa düşmekteydiler; fakat hepsinin altında, temelde kesin bir bütünsellik, tüm bilimlerin üzerinde bulunduğu temel bir uzlaşma zemini, yatmaktaydı. Bu, gerçekliği oluşturan unsurlar hakkında neredeyse evrensel denilebilecek bir mutabakattı. Fakat geçmişi incelediğimde, tarih bana gerçekliğin kelimenin tam anlamıyla değiştiğini söylüyordu.

Günümüzde eşyanın tabiatına ait varsayımlar, insanın özel bir Yaratılış Eyleminin sonucu, fosillerinse donmuş periler olarak düşünüldüğü Newton zamanlarından oldukça farklıdır. Bu farklılıklar, elbette yalnızca evrim anlayışımız ve fosilleşmenin yapısı ile sınırlı değildir.

Eğer bunlar doğruysa -yani realite değişebiliyorsa- bu durumda, potansiyel olarak hangi yeni realitenin ortaya çıkmakta olduğunu anlamak için bilimin öncü sınırlarına bir göz atmaya ihtiyaç duyacaktım. Böyle avantajlı bir bakış noktasından psişik fenomenlerle ilgilenmeye başlamam büyük bir sıçrama sayılmazdı, çünki bu alanda yapılan araştırmalar hiç şüphesiz en uçlarda dolaşıyordu ve psişik fenomenler, her şeyin ötesinde insan şuurundan ve onun realiteyle ilişkisinden başka bir şeyle meşgul olmayan bir çıkış noktasıydı. Burada güçlük, akademik parapsikologların bile, yani psişik konuların özel çalışma alanlarına girdiği o araştırmacıların bile onun varlığından emin olmayışıydı.

Sonuçta, üzerinde çalıştıkları tecrübeler en başta, özel kartlardaki basit işaretleri kartın arkasına bakmadan bilmek tarzında, kolaylıkla yinelenebilir ufak çaplı psişik olaylara yönelikti ve PSİ fenomeninin mevcudiyetini istatistiksel analiz yoluyla yeterince gösteriyordu, ama PSİ'yi ana bilim dallan içine entegre etmekte fazla bir önem taşımıyordu.

Burada benim hareket noktam PSİ'nin gerçekten mevcut olduğu varsayımı üzerine gitmekti. Bu, hâlen yapılmış olan istatistiksel araştırmaların ışığında bana gayet tutarlı gelen ve her durumda, en azından psinin mevcut olmadığı varsayımı kadar iyi bir çalışma tavrı kazandıran bir öncüldü. Bu pozisyonun bir anlamda tartışmalı olduğunu düşünsem bile, ilgi alanları yerçekimi, ışık veya elektrik olan araştırmacıların takındıkları tavır da kesinlikle aynı felsefî tavırdır; hiç kimse bu kuvvetlerin aslında ne olduğunu bilmez, ama bu bilinmezlik yüzyıllardır bilim adamlarını bunların tesirlerini incelemekten ve yine bunların işleyişinden çıkardıkları sonuçlarla realiteyi tanımlamaktan alıkoymamıştır.

Bu çalışma hipotezi (yani psi vardır, bu bakımdan onun sunacağı bilgileri pratikte uygulama yoluyla kendimiz hakkında ne öğrenebileceğimizi anlamamız gerekir) şu problemi ortadan kaldıramıyordu: Bir problemin çözülmesinde psi fenomeninin aracılığı olmaksızın, en azından şimdiki değer ölçülerinin sınırlarına kadar hiçbir alternatif açıklamaya yer vermeyen bir deney nasıl düzenlenebilirdi? Burada gereksinim duyulan, üç kat engelleyiciliği evrensel olarak kabul edilen bir deneysel protokoldü; yani deneyde ortaya konulan soruna gelecek yanıt bilinen herhangi bir kaynaktan doğrulanamayacaktı (böylece telepati veya aldatma meseleleri dışarıda bırakılıyordu).

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/psiArkeoloji/PsisikArkeoloji0002.jpg

Böyle bir protokolün tabiî ki disiplinler arası olması gerekiyordu, çünki ne tek bir deneyci, ne de tek bir bilimsel disiplin içindeki bir grup, deneyin hiçbir şeyden etkilenmemesini garanti edecek bilgi yelpazesine herhalde hâkim değildi. Ama aynı zamanda, eğer alınacak sonuçların geleneksel bilim alanında uygulanabilirliği olacaksa, girişimlerin başarıya ulaşması açısından öncelikle tek bir disipline odaklanması gerekiyordu. Bu perspektif bir araştırmacılar ve psişikler ekibi (birkaç disiplin) yaratılmasını öngörüyor, ama deneysel odaklanma konusunu askıda bırakıyordu.

İlk olarak astronomiyi düşündüm. Bir psişik kişiden önceden bilinmeyen bir kara deliğin yerini belirlemesini istemek bana mükemmelliğin zirvesi gibi göründü. Hedefin orada olması veya olmaması bir sorun yaratmazdı -mevcut araçlarla objektif araştırma buna karar verecekti-, ayrıca psişiğin bir yolunu bulup el çabukluğu yapmış olması veya yanıtı daha büyük annesinin kucağındayken işitmiş olması gibi eleştirilerle yıpranması da söz konusu edilemezdi. Ne kadar usta olursa olsun hiçbir sihirbaz uzaya bir gök cismi koyamazdı. Ancak astronomiyi saf dışı bırakan bazı sakıncalar da vardır.

Bir kere uygulanması son derece masraflı cihazlar gerektiren bir disiplindi ve sonuç olarak mevcut cihazlar her zaman daha geleneksel tecrübelerle kullanılmak üzere talep alıyordu. Bir astronomu sınırlı zamanını çoğu insana mutlaka aptalca bir kovalamaca gibi görünecek bir işe ayırmaya ikna etmenin mümkün olamayacağını düşündüm. Bunun ötesinde üç kat engelleyici bir protokol düzenleme safhasına ulaştığımda, deneyin bir tek bireyin yapabilecekleri hakkında oldukça fazla bir şeyler anlatması gerektiği kanaatine de varmış oluyordum. Aslında kabul etmeliyim ki başarı, genişletilmek suretiyle hepimiz hakkında bir şeyler anlatacaktı. Bu fikirde bulunan potansiyeli sonuna kadar araştırmak amacıyla deneyin insanın içinde bulunduğu hâlin tabiatına da yönelmesi gerekiyordu. Yani geçmişine karşı bir anlayış getirebildiği takdirde bu herhalde geleceğini de yönlendirebilecekti. En azından sonuçlar doğrulanabilirse, geleneksel kanallar yoluyla çözüm kabul etmeyen kapalı ve eski bilinmezlerin çözümlenmesine yardımı dokunmalıydı. Antropolojik arkeoloji bu iş için ideal sayılabilecek kadar uygun görünüyordu.

Üç kat engelleyici şartlar sürekli olarak korunmalıydı. Eğer psişik kişi en başta, önceden bilinmeyen bir kazı alanının yerini belirleyebilirse, sonra yüzey coğrafyasını ve toprak altı jeolojisini tanımlayabilirse, ardından bu alan dahilindeki buluntuların yerini ve ne olduklarını söyleyebilirse ve sonunda ne durumda olduklarını bildirirse, bu artık uzayda saklı bir gök cisminin yerini bilmek kadar "temiz" bir deneme olurdu. Ve bu şartlar yaratılabiliyorsa, o nesneleri yapan ve kullanan insanlar için ne anlama geldiklerinin yeniden ortaya çıkarılması hiç şüphesiz zorunlu bir hâl alıyordu; en azından, nesneler keşfedildikten sonra yapılan bir yeniden canlandırma kadar iyi bir katkı sağlardı.

Beni şaşırtan, arazide alman notlar, alan raporları ve kişisel röportajlar gibi öncelikli kaynaklar kullanarak arkeoloji literatüründe birkaç yıl sürecek bir araştırmaya başlarken psişik arkeolojinin yanıtlamaya özellikle uygun göründüğü özel soruların arkeologların grup hâlinde üzerinde ter döktükleri ve hiçbir geleneksel tekniğin çözümlemeyi başaramayacağını sandıkları sorular olmasıydı. Ayrıca az kullanılan dosyalar, uzun zamandır okunmamış raporlar ve tavan arasına kaldırılmış tozlu notlar üzerinde yaptığım araştırmada çok daha heyecan verici ve şaşırtıcı bir şeyle karşılaştım: Ben hiçbir surette, bu yola düşen ilk kişi değildim. Bir çok ülkede gelenekselliğin yeknesaklığı altında yıllardır sürüp gelen başka bir akış vardı ve benden öncekiler sadece psişik verilerin arkeolojide kullanılmasını düşünmekle kalmamış, aynı zamanda bu düşüncelerini uygulamaya koymuş ve başarmışlardı!

Bu kitabın ilk yedi bölümü benim arayışımın sonuçlarıdır, gerçekten yaptıkları buluşlar ve kendileri ün kazanmış olabilirse de, psişik arayışları büyük ölçüde bir bilinmezlik perdesi altında kalan (ya da kendini koruma ve meslek güvenliği gibi sebeplerle hiçbir zaman yayımlanmamış) pek çok kişinin eseridir. Üç çeyrek yüzyıldan beri psişik arkeoloji bir realite olmuştur.

Ama bitirdiğimde yeterince ileri gitmediğimi fark ettim. Önce arkeoloji tarihi içinde, sonra bilimin tümü içinde, onlara anlam kazandıran çevre ve şartlar verilmedikçe her ne kadar ilginç görünseler de, hâlâ nispeten anlamsız kalan fenomenleri aktarma seviyesinde sıkışıp kalmıştım. Bu boşluğu doldurma arzum son üç bölümün ortaya çıkmasına sebep oldu, ama yine, onları yazdığım sırada kafamda başka bir düşünce doğdu.

Psişik arkeoloji ve onun ima yoluyla oluşturduğu garip sıradışılık (psişik kişilerin aldığı bu bilgiler nerede saklıydı ve onları nasıl alıyorlardı?), Batı düşüncesine hâlen büyük ölçüde hâkim olan materyalist (ispat istemeye yönelik) ve teolojik (imana yönelik) bölünmeden tamamen farklı bir insanlık görüşü sunuyor. Her iki dünyaya hitap ediyor ve her birinde eksik olanı tamamlıyor.

Psişik arkeoloji nihaî bir önem taşımaktadır. Ancak bu, psişik fenomenlerle veya arkeoloji ile meşgul olduğundan değil, çözülemeyeceği düşünülen soruları yanıtladığından değil (çözüm buluyor), bilimsel realitede Kopernik veya Darwin'in ardından gelen değişimler kadar köklü olacak yakın bir değişimin bir yönünü teşkil ettiğinden de değil (ki öyledir). Psişik arkeoloji önemlidir; çünki bize, size ve bana kendimizi tanıma yolundaki ezelî arayışlarımızın çözümlerini sunmaktadır.

Nietzsche'nin dediği gibi, "Öyle görünüyor ki, girdiğimiz bütün zahmetlerin bir psişik arkeoloji mükâfatı olarak, önümüzde sanki hâlâ keşfedilmemiş, ufuklarını kimsenin görmemiş olduğu, her ülkenin ve insanın tanıdığı idealin her sığmağının ötesinde bir yer, güzellik, tuhaflık, şüphe, korku ve tanrısallıkla dolup taşan bir dünya, bir âlem var; hem meraktan, hem de. sahiplenme isteğimizden duyduğumuz hevesle çılgın gibiyiz."

Stephan A. Schwartz

( Psişik Arkeoloji - Stephan A.Schwartz )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...