nevermore Oluşturma zamanı: Nisan 18, 2012 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 18, 2012 Astral seyahat konularına ilgisi olanların şiddetle okumasını öneririrm Astral Plan Okültizm tarafından "Özel varlık, şuur, tekâmül ve aktivite âlemine" verilen isimdir; her varlık, ölüp maddi vücudunu terk ettiğinde bu âleme gidecektir. Astral Plân, planetimizde, olağan hayatın vuku bulduğu Fizik Plâna komşu bölgedir. Tutanakçılar birinci ciltten itibaren bu konu hakkında pek fazla bilgisi olmayan okuyuculara birkaç açıklayıcı bilgi verilmesinin faydalı olacağına inandılar. Bu açıklamalardan birkaçını hemen aşağıda bulacaklar. Bunlardan bazıları daha önceki ciltte yer almışlardır; diğerleri bu kitapta ele alınan bazı konularla ilişkilidir. 1- Astral Plân: Okültizm tarafından "Özel varlık, şuur, tekâmül ve aktivite âlemine" verilen isimdir; her varlık, ölüp maddi vücudunu terk ettiğinde bu âleme gidecektir. Astral Plân, planetimizde, olağan hayatın vuku bulduğu Fizik Plâna komşu bölgedir. "Komşu" kelimesi yaklaşıktır sadece. Gerçekte, Astral Alem, bizim etrafımızda, üstümüzde, altımızdadır, daha çok içimizdedir. Orada sudaki bir balık gibi yaşar ve hareket ederiz, eğer astral âlem bizim için dokunulmaz, görünmez, işitilmez ve algılanamaz geliyorsa, bu da fizik organizmamızı oluşturan parçacıkların astral cevherin etkisi altında titreşmesi için çok ağır olduklarındandır. 2- Bu âlemin en çarpıcı özelliklerinden biri de, astral şekillerin dış çizgilerini (konturlarını) değiştirmelerindeki çabukluktur. Astral bir varlık görünümünü şaşılacak kadar kısalıkta ve istediği gibi değiştirebilir. Burada hayat, bizim fizik dünyamızda olduğundan daha yoğun, şekil daha esnektir. Astral maddenin anlık olarak bir şekil alması için tek bir mantal titreşim itmesi yeterlidir. Astral madde istek, duygu ve düşüncelere sürekli olarak tepki gösterir ve şekiller kaynayan bir sudaki tanecikler gibi KENDİLİĞİNDEN ortaya çıkarlar. 3 - Bir şeklin müddeti bunu doğuran itmenin gücüne bağlıdır. Dış çizgilerinin, netliği, düşüncenin açıklığına bağlıdır. Rengi bu düşüncenin (entellektüel, bağlılık ve tutku) niteliğine daha açıkçası, duygu, istek ve imajinasyonun kalitesine göre değişir. "Yaratıcı insan düşüncesi" bu olağanüstü, hemen tepki veren astral cevherin içinde rahatça çalışabilir. Bütün dünyadaki dinlerde büyük bir rol oynayan maddeleşmiş "gökler" (cennetler-cehennemler) bu astral madde içinde bulunur. Dindarlar burada arzularının en küçük noktalarına kadar tatmin olurlar. Dinlerinin yüzeysel bilgileriyle, simgeleriyle beslenmiş varlıklar tahayyül güçleriyle şuursuz olarak astral maddeden, düşlediklerini inşa ediyorlar. Böylece Astralda; evler, okullar ve sahip olmayı arzuladıkları cennetler kuruyorlar... Daha gelişmiş olan diğerleri, ikametlerini olağanüstü güzel manzaralar, ışık okyanusları, dorukları karla kaplı dağlar ve verimli bitkilerle biçimlendirmişlerdir. Astralın ışıklı cevheriyle. Bu sahneler dünyadaki en güzel sahnelerle karşılaştırıldıklarında bile peri masallarındaki güzelliktedirler.4- Astralda yaşayanlar için kendi dünyalarındaki şekiller, nesneler, öğeler; Dünyamız bizim için nasıl elle tutulur, maddî, katı ve gerçek ise öylece maddî, katı ve elle tutulur durumdadır. Onların bedeni de, kendi görüş açılarına göre, bizim bedenimizin bize maddî gelişi kadar maddîdir. Bizim bedenimizin tanımadığı özelliklere sahip olmalarına rağmen. Dünya'dan görünüşüyle Astral, bize dalgalı ve buğulu gibi geliyor; ama, onların görüş açısından da buğulu ve dalgalı gözüken Dünyadır. HER VARLIK PLANI KENDİSİYLE UYUM İÇİNDEDİR. Ve bu konudaki araştırmalarda bunu hiçbir zaman unutmamak önemlidir. 5- Biraz önce söylendiği gibi, bir Astral Varlık, eğer isterse çok kısa bir anda ve büyük bir kolaylıkla görünümünü değiştirebilir. Yüksek seviyeden bir varlık ya da bir Astral Melek -bu kitapta bizi ilgilendiren sadece Astral Plândır. Bizim tanımadığımız müteal bir güzellik ve mükemmelikte olmasına karşın, bizimkine benzer bir görünüm sunar, genel olarak. O andaki faaliyet ve duygularının tabiatına göre istedikleri şekilleri almaya istidatlıdırlar; Alev, ışık, ışıktan taç, çiçek, funda, hayvan, sütun, dağ, dere vs... Kutsal kitaplar bu türden birçok vakaları söylerler, Burada bize garip gelen Yukarıdakilere tamamen normal gelir. Günümüzde iç Alem konusunda çalışan Durugörürlerin yaptığı gözlemlerle bunun doğruluğu tasdik edilmiştir. Burada bu gözlemlerden birkaçı, bu notun bağlı olduğu bölüm konusunda faydalı olabilir. Birçok defa not edilmiş noktalardan biri bu fizik-üstü varlıklardaki şeklin durağan, sabit olmayışıdır. "Sylphes" konusundaki gözlemlerinde şöyle diyor: "... Orada burada, gruplar baş döndürücü bir havai dansı tertipliyorlar... Bir sevinç zehirlenmesi içinde aniden oluşmuş ve yine aniden kopan büyük halkalar halinde dalgalanıyorlar... Bu göz kamaştırıcı ilkbahar sabahında havai dünyalarının güç ve enerjisiyle büyük bir sevinç duyuyorlar." "Böyle durumlarda, çoğunlukla insanî formlarını kaybediyorlar ve hayatı güç ve enerjinin oluşturduğu halkalar yığınına benziyor ve zaman zaman aniden ortaya çıkan zarif formasyonlar kanatları andırıyor. Çizgiler gibi uzun eğriler, dalgalı bir şekilde sallanan bir kol. Rüzgârda dalgalanan saçlar; bir anda parıldayan gözler ortaya çıkıyor. Dünyada bulunmayan güzellikte bir yüz, insana mümkün olmayan şekilde, kendinden geçmişliğin sevincini şaşılacak bir güç enerjisine bağlayan bir yüz oluşur..." Rahatça gözlemlenebilir bir başka Tabiat Ruhu için ayrıntılı ve nefis bir tasvir veriyor, şöyle diyor: "Burada alınan durağan olmayan şekiller izlenimini not etmek dikkat çekicidir: Her şey öylesine önce öylesine esirimsi ki bunlar birdenbire birbirine karışabilir ve yok olabilirler..."6- Bu notla ilişkili olan nokta; Spirituel Bedenin renkleri birkaç satırda ele alınacak kadar kolay değildir. Bu konuda yazılmış ve modern Okültizmin klâsikleri arasında önemli bir yer almış bir kitap vardır: Görünen ve Görünmeyen yönleriyle İnsan. C-W. Leadbealer tarafından yazılmıştır. Kitabı zenginleştiren süsleyen resimli sayfalar tamamıyla öğretici, açıklayıcı bir özelliktedirler. Bu konular için böyle bir kitabın incelenmesi zorunludur. Ancak şu anda okuyucunun ihtiyacını göz önünde bulundurarak kitaptan bazı şeyler aktarılabilir. "Tecrübeli durugörürler gözünde çok kısa bir zaman önce oluşmuş bir Spirituel Beden, saydamdır, renkli ışınlar saçar ve hemen hemen görünüşte boştur; zira orada bulunan kutsal güç henüz gizli yeteneklerini geliştirecek zaman bulamamıştır... Ve sonuç olarak bedende çok az olarak renk gelişmiştir." "Zamanla her şey daha belirginleşiyor ve bir an geliyor ruhun gelişminde oldukça nefis ve esirimsı renkler, içinde belli ölçülerde gözle görülebilir hale geliyorlar... Ve öylesine nefis bir menekşe tonu onda yüce bir ideale yönelmede bağlılık ve sevgi işareti oluyor; şefkat ve sempatinin işareti olan açık yeşil bir tonda görülebilir..." "İnsan Spirituel ilerlemede yol katettikçe onda birçok ve güzel niteliklerin geliştiği gözlemlenir, zira bu muhteşem küre, bizim için, sevginin, bağlılığın ve sempatinin sembolleri olan nefis renklerle doldurulmuştur ve buna ilâhı ilhamlar piritüalize edilmiş ve arındırılmış bir zekâ eklenir..." "İnce bir maddeden oluşmuş, yoğun bir hayat ve bir ateşten titreyen bu (spirituel) beden tekâmülünü tamamladıkça harika ışıklarla parıldayan bir küre haline geliyor. Bu spirituel bedenin ürettiği değişken dalgaları, ölümlü gözlerimizin bilmediği ve dilimizin bu tatlılık, parlaklık ve parıltıyı çeviremeyeceği açıktır". "Mısır'da güneşin battığı andaki renkleri alın, buna bir de ülkemizin yaz akşamlarının harika tatlılığını ekleyin; bu renkleri göz kamaştırıcılık, ışık ve saydamlıkla abartın, bu renkler kendi içlerinde bir çocuğun renk kutusunda düşünebilecek renkler kadar muhteşemdirler. Her şeye rağmen bir durugörürün bu Yüksek Aleme kadar çıktığında görüş alanında parıldayan ışıklı kürelerin güzelliğini, bunu görmeyen birisi için hayal edebilmek, tasarlayabilmek zordur".7- Yazarın 129. sayfadaki gözlemi bizde Schopenhauer'ın aynı konu üstündeki derin ve belirleyici sayfasını canlandırdı ve kitabı sonlamak için bunu burada belirtmekten daha iyi bir şey yapabileceğimizi zannetmiyoruz: "Tabiat her şeyde ve her zaman, görünüşte çok korkunç olan, ölümü önemsiz bir olay gibi kabul ediyor. Ölüm hakkındaki düşüncesini, can verdiği her hayvan ve her insanı belirsiz tesadüflerin insafına bırakarak ve onları kurtarmak için müdahale etmeyerek gösteriyor". "Yolunuz üzerindeki bir böceği ele alın; ayaklarınızın en küçük bir hareketi, en küçük bir yer değiştirmesi onun ölümüne ya da hayatına karar veriyor. Bir sümüklüböcek düşünün, kaçmak, direnmek, gizlenmek ve rakibiyle mücadele etmek araçlarından yoksun bir sümüklüböcek; ilk gelen için gerçek, kolay bir kurban. Balık ağının içinde onun birazdan üstüne kapanacağından habersiz bir balık düşünün; üzerine inmekte olan şahini hissetmeyen bir kuşu, fundalıkta kurdun kendilerini gözlediğini ve saydığını farketmeyen koyunları düşünün!" "Bunları düşünebilecek zayıf imkânları olan bu varlıklar kendilerini her zaman tehdit eden ölümcül tehlikeler arasında masumca dolaşıyorlar". "Açıklanamaz bir sanat tarafından yaratılmış bu varlıkların sadece güçlülerin yağma güdülerine değil, aynı zamanda kör tesadüflere ve ilk gelenlerin zevklerine, isteklerine bırakılmış olması, tabiatın bu varlıkların ortadan kaldırılmalarına karşı kayıtsız, ilgisiz olduğunun ifadesi değil midir? Tabiat bunu açıkça söylüyor ve O asla yalan söylemiyor". "Tabiat, çocuklarını devamlı tehdit eden binlerce tehlikenin ortasına, korumasız olarak atmaktan pek endişe duymaz, bu da sadece tabiatın, onlar öldüklerinde güvenlik içinde olacakları yere, kendi içine döneceklerine olan güveninden kaynaklanabilir..." "Eğer bakışlarımız yeterince eşyanın derinliğine nüfuz edebilseydi, kesin olarak biz de tabiatın fikrine göre düzen verecektik". "Tabiatın bireylerin ölümü karşısındaki 'kayıtsızlığını' , 'Mutlak güvenliği' ni bir fenomenin yok olmasının ondaki gerçek ve has özün yok olması demek olmadığıyla açıklamak zorundayız".( Sevinç ve Güzellik Alemleri , Kader Bilmecesi - Albert Pauchard ) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2012 Çok çok güzel bir yazıydı , açıkçası doyamadım.. Teşekkürler nevermore Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2012 Çok çok güzel bir yazıydı , açıkçası doyamadım.. Teşekkürler nevermore Devamını bulmaya çalışacağım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.